1 |
squeeze |
sıkmak |
v. |
|
- He squeezed the water out of his shirt.
- Gömleğindeki suyu sıkarak çıkardı.
- She reached across the table and squeezed his hand.
- Masanın öbür ucuna uzanarak onun elini sıktı.
- I squeezed his shoulders.
- Onun omuzlarını sıktım.
- Where did you squeeze them?
- Nerede sıktınız?
- When I'm stressed, I squeeze the ball.
- Stresli olduğumda, topu sıkarım.
- Where did you squeeze them?
- Onları nerede sıktın?
- This is the first time I've ever squeezed an orange.
- İlk defa portakal sıkıyorum.
- I squeezed Tom's hand.
- Tom'un elini sıktım.
- Please squeeze my fingers.
- Lütfen parmaklarımı sıkın.
- Please squeeze my fingers.
- Parmaklarımı sıkın lütfen.
- When I'm stressed, I squeeze the ball.
- Stresli olduğumda topu sıkarım.
- Have you ever squeezed an orange?
- Hiç bir portakal sıktın mı?
- I squeezed his hand.
- Elini sıktım.
- I am squeezing an orange.
- Ben bir portakal sıkıyorum.
- Have you ever squeezed an orange?
- Hiç portakal sıktın mı?
- How much juice can you squeeze from one orange?
- Bir portakaldan sıktığında ne kadar su çıkarabilirsin?
- I squeezed one.
- Birini sıktım.
- I squeezed one.
- Ben bir tane sıktım.
- I squeezed his shoulders.
- Omuzlarını sıktım.
- How much juice can you squeeze from one orange?
- Bir portakaldan ne kadar meyve suyu sıkabilirsiniz?
- I am squeezing an orange.
- Portakalı sıkıyorum.
Show More (18)
|
2 |
squeeze |
sıkışmak |
v. |
|
- The neighbour's dog squeezed through a gap in the fence.
- Komşunun köpeği çitteki bir boşluğa sıkışmış.
- Can you squeeze me into your busy schedule?
- Beni yoğun programına sıkıştırabilir misin?
Show More (-1)
|
3 |
squeeze |
kıl payı kazanmak |
v. |
|
- He managed to squeeze through into the semi-finals.
- Yarı final hakkını kıl payı kazanmayı başardı.
Show More (-2)
|
4 |
squeeze |
kısmak |
v. |
|
- Management is squeezing the marketing budget.
- Yönetim pazarlama bütçesini kısıyor.
Show More (-2)
|
5 |
squeeze |
sıkıştırma |
n. |
|
- It was a tight squeeze, but we got everything into the trunk.
- Çok dar bir sıkıştırma oldu ama her şeyi bagaja sığdırdık.
Show More (-2)
|
6 |
squeeze |
sıkma |
n. |
|
- My mother gave my shoulder a little squeeze.
- Annem omzumu hafifçe sıktı.
Show More (-2)
|
7 |
squeeze |
sıkım |
n. |
|
- This cocktail needs a squeeze of lime.
- Bu kokteyle bir sıkım misket limonu gerek.
Show More (-2)
|
8 |
squeeze |
baskı |
n. |
|
- The high interest rates are putting the squeeze on SMEs.
- Yüksek faiz oranları KOBİ'ler üzerinde baskı yaratıyor.
Show More (-2)
|
9 |
squeeze |
manita |
n. |
|
- I'm having dinner tonight with my new squeeze.
- Akşama yeni manitamla yemek yiyeceğim.
Show More (-2)
|
10 |
squeeze |
sevgili |
n. |
|
- I want you to meet my new squeeze.
- Yeni sevgilimle tanışmanı istiyorum.
Show More (-2)
|