Tureng - store - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	store	mağaza	n.
	The store was closed for the holidays. Mağaza tatil nedeniyle kapalıydı. We set out to build a cathedral and ended up in a department store. Bir katedral inşa etmek üzere yola çıktık ve sonunda kendimizi bir mağazada bulduk. To acquire your free copy, you must visit the game's UPLAY store page, add it to your cart, and check out. Ücretsiz kopyanızı edinmek için oyunun UPLAY mağaza sayfasını ziyaret etmeli, sepetinize eklemeli ve ödeme yapmalısınız. Perhaps we can find a cheaper one at another store. Belki başka bir mağazada daha ucuz bir tane bulabiliriz. I'm at the checkout right now, so I hope you don't need anything else from the store. Şu anda kasadayım, umarım mağazadan başka bir şeye ihtiyacınız yoktur. I think your store's new big and bold marquee will bring in a lot of customers. Bence mağazanızın yeni büyük ve cesur tabelası çok sayıda müşteri çekecek. You can manage your store from anywhere as long as you have access to a web browser and the internet. Bir web tarayıcısına ve internete erişiminiz olduğu sürece mağazanızı her yerden yönetebilirsiniz. Perhaps we can find a cheaper one at another store. Belki başka bir mağazada daha ucuzunu bulabiliriz. You might want to check out these business ideas for your store. Mağazanız için bu iş fikirlerine göz atmak isteyebilirsiniz. I want to go to the store where Tom works. Tom'un çalıştığı mağazaya gitmek istiyorum. Our store has a monopoly on this item. Mağazamız bu üründe tekel olmuş durumda. That store employs twenty clerks. O mağazada yirmi tezgahtar çalışıyor. I went to the department store to do some shopping yesterday. Dün biraz alışveriş yapmak için mağazaya gittim. The store is almost empty. Mağaza neredeyse boş. The store was crowded with holiday shoppers. Mağaza, tatil alışverişçileriyle doluydu. The store is across the street. Mağaza caddenin karşısındadır. He was at the store. O, mağazadaydı. The store happened to be crowded yesterday. Mağaza dün şans eseri kalabalıktı. That store no longer sells cosmetics. O mağaza artık kozmetik satmıyor. The store is closed Mondays. Mağaza Pazartesi günleri kapalıdır. Our store is large. Mağazamız büyüktür. The new store is going to open next week. Yeni mağaza önümüzdeki hafta açılacak. I saw Tom go into the store across the street. Tom'un caddenin karşısındaki mağazaya gidişini gördüm. The department store is always packed with customers. Mağaza her zaman müşterilerle dolu. Tom suggested that I go to the store with Mary. Tom, Mary ile birlikte mağazaya gitmemi önerdi. Our store isn't open on Thanksgiving. Mağazamız Şükran Günü'nde açık değil. I think it's unlikely that any store would sell this model for that price. Bence herhangi bir mağazanın bu modeli bu fiyata satması olası değil. He bought a piece of furniture at the store. Mağazadan bir parça mobilya satın aldı. There are no books in Russian here, we should go to another store in the center of the city. Burada Rusça kitap yok, şehrin merkezindeki başka bir mağazaya gitmeliyiz. That store sells kitchen-ware. O mağaza mutfak eşyaları satıyor. I went shopping at that department store. O mağazada alışverişe gittim. The store was already closed when I got there. Oraya vardığımda mağaza zaten kapanmıştı. That store gives good service. O mağaza iyi hizmet veriyor. Everything for 50 rubles is my favorite store. "Her şey 50 ruble" benim favori mağazam. The store was crowded with holiday shoppers. Mağaza, tatil alışverişi yapanlarla doluydu. I didn't buy anything at that store. O mağazadan bir şey almadım. The store needs more clerks to wait on customers. Mağazanın müşterilere bakması için daha fazla tezgahtara ihtiyacı var. I saw the old gentleman cross the street and enter a store on the corner. Yaşlı beyefendinin caddeyi geçip köşedeki bir mağazaya girdiğini gördüm. Tom has gone to the store. Tom mağazaya gitti. The people at this store are very friendly, and get very many customers as a result. Bu mağazadaki insanlar çok cana yakınlar, haliyle de çok sayıda müşteri çekiyorlar. You'll see the store on your left. Sol tarafında mağazayı göreceksin. Tom sometimes buys toys from this store. Tom bazen bu mağazadan oyuncak satın alır. Do they sell magazines at the school store? Okulun mağazasında dergi satıyorlar mı? She opened a new store. O, yeni bir mağaza açtı. Tom was sent on an errand to the store. Tom mağazaya bir ayak işi için gönderildi. All of a sudden, a fire broke out in the department store. Aniden mağazada bir yangın çıktı. This is the best camera in the store. Bu, mağazadaki en iyi kamera. Those who buy this comic book in our store are mostly junior high school students. Mağazamızdan bu çizgi romanı satın alanlar çoğunlukla ortaokul öğrencileridir. There used to be a store right here. Burada bir mağaza vardı. She bought this pen at that store. Bu kalemi o mağazadan aldı. He showed me the way to the store. Bana mağazaya giden yolu gösterdi. Tom bought some stuff at that store. Tom o mağazadan bir şeyler aldı. Tom drove to the store and bought three cans of insect spray. Tom arabayla mağazaya gitti ve üç kutu böcek spreyi satın aldı. How many people are in the store? Mağazada kaç kişi var? That store doesn't close till seven. Bu mağaza yediye kadar kapanmaz. I hate this store. Bu mağazadan nefret ediyorum. They sell meat at that store. O mağazada et satıyorlar. For the time being, she is clerking in a department store. Şimdilik bir mağazada tezgahtarlık yapıyor. It seems that the store is closed today. Görünüşe göre mağaza bugün kapalı. Sami entered the store. Sami mağazaya girdi. Our store is open seven days a week. Mağazamız haftanın yedi günü açık. I closed the store early today. Bugün mağazayı erken kapattım. I came upon a rare stamp at that store. O mağazada nadir bulunan bir pul buldum. Will you come with me to the store? Benimle mağazaya gelir misin? She didn't buy anything from the store. Mağazadan hiçbir şey almadı. The store closed down for good. Mağaza temelli kapandı. This store is closed at nine. Bu mağaza saat dokuzda kapanır. My mother went to the department store to do some shopping. Annem biraz alışveriş yapmak için mağazaya gitti. What is your store like? Mağazanız nasıl bir yer? I went to the department store to do some shopping yesterday. Dün alışveriş yapmak için mağazaya gittim. He went to the store at the last minute, just before it closed. Son dakikada, kapanmadan hemen önce mağazaya gitti. This store hasn't raised prices in years. Bu mağaza yıllardır fiyatlarını yükseltmedi. Tom took Mary to the store. Tom Mary'yi mağazaya götürdü. The new store opens next week. Yeni mağaza haftaya açılıyor. I told Tom he shouldn't buy anything from that store. Tom'a o mağazadan bir şey almaması gerektiğini söyledim. I'm inside the store. Mağazanın içindeyim. What's the name of the store where you bought that? Onu aldığın mağazanın adı nedir? Our store sells a wide range of fashionable clothes. Mağazamızda çok çeşitli moda kıyafetler satılıyor. What's the name of the store where you bought that? Bunu aldığınız mağazanın adı neydi? Are you seriously thinking about buying a computer from that store? O mağazadan bir bilgisayar almayı ciddi ciddi düşünüyor musun? The store raised all the prices. Mağaza bütün fiyatları yükseltti. This store is opened at eight. Bu mağaza sekizde açılır. We found only a small number of customers in the store. Mağazada sadece az sayıda müşteri bulduk. Mother went shopping at the department store. Annem mağazaya alışverişe gitti. His store is always crowded with customers. Mağazası her zaman müşterilerle doludur. That store sells many things besides furniture. O mağazada mobilya dışında birçok şey satılıyor. Tom walked around the store, buying things he needed. Tom mağazada dolaşıp ihtiyacı olan şeyleri alıyordu. The store is across the street. Mağaza caddenin karşısında. One dollar store is my favorite store. "Her şey 1 dolar" benim favori mağazam. Tom was the last to leave the store. Mağazadan en son çıkan Tom'du. Do you really think this is a good location for a store? Gerçekten buranın mağaza için iyi bir yer olduğunu mu düşünüyorsun? I thought the prices in that store were too high. O mağazadaki fiyatların çok yüksek olduğunu düşündüm. They sell sugar at the store. Onlar mağazada şeker satıyor. Tom's store sells golf clubs, balls, shoes and other accessories. Tom'un mağazasında golf sopaları, toplar, ayakkabılar ve diğer aksesuarlar satılıyor. Sami was working at a large department store. Sami büyük bir mağazada çalışıyordu. He asked his father to take him to the store. Babasından kendisini mağazaya götürmesini istedi. Is there a department store on this street? Bu caddede bir mağaza var mı? My father manages a store. Babam bir mağaza işletiyor. Layla's favorite spot in Cairo is Sami's department store. Layla'nın Kahire'de en sevdiği yer Sami'nin mağazası. When did you open your new store? Yeni mağazanızı ne zaman açtınız? Why are you closing the store? Neden mağazayı kapatıyorsun? She saw him at the store. O, mağazada onu gördü. Tom parked his car in the lot behind the store. Tom arabasını mağazanın arkasındaki otoparka park etti. He was sent on an errand to the store. Mağazaya bir ayak işi için gönderildi. That book is available in only one store. O kitap sadece bir mağazada mevcut. The store was not a big one, was it? Mağaza büyük bir mağaza değildi, değil mi? We don't have to buy from that store anymore. Artık o mağazadan alışveriş yapmak zorunda değiliz. Go straight on, and you will find the store. Düz gidin, mağazayı bulacaksınız. Sami has been banned from that store. Sami'nin o mağazaya girmesi yasaklandı. I'm waiting for this store to open. Bu mağazanın açılması için bekliyorum. Several of the store owners were shooting at looters. Birkaç mağaza sahibi yağmacılara ateş ediyordu. Only one store carries this book. Sadece bir mağaza bu kitabı satışa arz ediyor. Have you checked our store lately? Son zamanlarda bizim mağazamızı kontrol ettiniz mi? The store happened to be crowded yesterday. Dün mağaza tesadüfen kalabalıktı. I have to fill in for Tom at the store. Mağazada Tom için form doldurmak zorundayım. There were no other customers in the store. Mağazada başka müşteriler yoktu. The store I bought this at sells it for the same price, but has better service. Bunu aldığım mağaza da aynı fiyata satıyor ama daha iyi hizmet veriyor. I bought this shirt at that store over there. Bu gömleği oradaki mağazada satın aldım. He took his bike to the store. O bisikletini mağazaya götürdü. Tom went shopping at a department store. Tom bir mağazaya alışverişe gitti. I have to fill in for Tom at the store. Mağazada Tom'un yerini doldurmam gerekiyor. That store had to reduce their prices. O mağaza, fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı. They sell sugar and salt at that store. O mağazada şeker ve tuz satıyorlar. I went shopping at that department store. O mağazaya alışverişe gittim. Tom has a store in Boston. Tom'un Boston'da bir mağazası var. Father manages the store. Babam mağazayı işletiyor. Tom persuaded the store manager to give him back his money. Tom, mağaza müdürünü parasını ona geri vermesi için ikna etti. Tom sometimes buys toys from this store. Tom bazen bu mağazadan oyuncak alır. She didn't buy anything from the store. O, mağazadan bir şey satın almadı. If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there. Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak 12 dakikanızı alır. I had my watch repaired at the store. Mağazada saatimi tamir ettirdim. That store is exceptionally expensive. O mağaza son derece pahalı. Sami talked to the manager of the department store. Sami, mağazanın müdürü ile konuştu. I got a new stereo at that store. O mağazadan yeni bir müzik seti aldım. I bought new shoes at the shoe store. Ayakkabı mağazasından yeni ayakkabılar aldım. Tom bought a camera at a store not too far from here. Tom buradan çok uzak olmayan bir mağazadan bir kamera satın aldı. Our store is open every day of the year except Christmas and New Year's. Mağazamız, Noel ve yılbaşı hariç her gün açıktır. That store employs twenty clerks. O mağaza 20 tane satış elemanı çalıştırır. I'm thinking of opening up a store. Bir mağaza açmayı düşünüyorum. Where is the store? Mağaza nerede? I like to shop at that department store. O mağazadan alışveriş yapmayı seviyorum. The store is close to my house. Mağaza evime yakın. The store also opens at night. Mağaza geceleri de açılıyor. I'm the store manager. Ben mağaza yöneticisiyim. There's a job opening at the store across the street. Caddenin karşısındaki mağazada bir iş olanağı var. The store closes at seven. Mağaza yedide kapanıyor. My mother went to the department store to do some shopping. Annem alışveriş yapmak için mağazaya gitti. I'm closing my store. Mağazamı kapatıyorum. He went shopping at a department store. O bir mağazaya alışverişe gitti. Did you go to the store? Mağazaya gittin mi? I know a good store that's cheap. Ucuz olan iyi bir mağaza biliyorum. There were no hats in that store that fit me. O mağazada bana uyan şapka yoktu. There are twenty salespeople in the store. Mağazada yirmi satış elemanı var. Tom went to the store to buy some apples. Tom biraz elma satın almak için mağazaya gitti. Please tell me the way to the XYZ store. XYZ mağazasına giden yolu bana söyleyin lütfen. I bought a hat at the store. Ben mağazada bir şapka aldım. The store opens at 9 a.m. Mağaza sabah 9'da açılıyor. That store closed in 2013. O mağaza 2013'te kapandı. Another store will be opened in Boston soon. Yakında Boston'da bir mağaza daha açılacak. The store is just across from my house. Mağaza evimin hemen karşısında. It looks like Tom wants to buy everything in the store. Görünüşe göre Tom mağazadaki her şeyi almak istiyor. This store hasn't raised prices in years. Bu mağaza yıllardır fiyat artırmadı. Tom didn't buy anything at that store because he thought the prices were too high. Tom o mağazadan hiçbir şey almadı çünkü fiyatların çok yüksek olduğunu düşünüyordu. We've all bought stuff from that store. Biz tüm eşyaları o mağazadan satın aldık. I have a store in Boston. Boston'da bir mağazam var. I bought this watch at the store. Bu saati mağazadan aldım. He went to the store just as it was going to close. Tam kapanacakken o mağazaya gitti. I will buy a watch at the store. Mağazadan bir saat satın alacağım. Tom went to the store. Tom mağazaya gitti. They stood under the canopy in front of the store, so as to avoid the rain. Onlar yağmurdan kaçınmak için mağazanın önündeki gölgeliğin altında durdular. This store was built by Tom. Bu mağaza Tom tarafından inşa edildi. The store is just across from my house. Mağaza evimin tam karşısındadır. Which store did you buy that at? Bunu hangi mağazadan aldın? Two robbers broke into a store. İki soyguncu bir mağazaya girdi. Tom wasn't the last one to leave the store. Tom mağazayı terk eden son kişi değildi. Tom walked into the store. Tom mağazaya girdi. Everything is very expensive in this store. Bu mağazada her şey çok pahalı. Would you like for me to drive you to the store? Seni mağazaya götürmemi ister misin? Do they sell notebooks at that store? O mağazada dizüstü bilgisayar satıyorlar mı? Sami was in the store when Layla was in there. Layla mağazadayken Sami de mağazadaydı. She went to the store. O, mağazaya gitti. Sami is leaving the store. Sami mağazayı terk ediyor. Aren't you coming to the store with me? Benimle beraber mağazaya gelmiyor musun? The department store is always packed with customers. Mağaza her zaman müşterilerle ile doludur. That store sells a lot of imported goods. O mağaza bir sürü ithal mal satar. Tom worked in a department store for three years. Tom üç yıldır bir mağazada çalışıyordu. Everything for 50 rubles is my favorite store. "Ne alırsan 50 ruble" benim favori mağazamdır. The store is also open at night. Mağaza geceleri de açıktır. The store is closing at 7. Mağaza 7 de kapanıyor. That store closed in 2013. Bu mağaza 2013 yılında kapandı. That is a reputable store. Orası saygın bir mağazadır. I'm waiting for this store to open. Bu mağazanın açılmasını bekliyorum. I can buy what I need at a store near my house. Evimin yanındaki bir mağazada ihtiyacım olan şeyi alabilirim. I have to go to the store first. Önce mağazaya gitmek zorundayım. This bag is not available in any store. Bu çanta hiçbir mağazada yok. When did you open your new store? Yeni mağazanı ne zaman açtın? Yanni worked in a store. Yanni bir mağazada çalışıyordu. I can't afford to buy anything in this store. Bu mağazadan hiçbir şey almaya gücüm yetmez. Is mom going to the store? Annemiz mağazaya gidiyor mu? They're going to enlarge their store. Onlar mağazalarını büyütecek. Everything in the store is half price this week. Bu hafta mağazadaki her şey yarı fiyatına. He went shopping at a department store. Büyük bir mağazaya alışverişe gitti. The owner lives above the store. Mal sahibi mağazanın üstünde yaşıyor. He persuaded the store manager to give him back his money. Mağaza müdürünü parasını geri vermesi için ikna etti. Have you ever been to the store where Tom works? Tom'un çalıştığı mağazaya hiç gitmiş miydin? He is shopping in a jewelry store. Bir mücevher mağazasında alışveriş yapıyor. In this store they speak in Esperanto. Bu mağazada onlar Esperanto konuşuyor. I thought the prices at that store were too high. O mağazadaki fiyatların fazla yüksek olduğunu düşündüm. This department store is closed at seven. Bu mağaza saat yedide kapanıyor. What time does the store open? Mağaza ne zaman açılıyor? They sell various kinds of goods at that store. O mağazada çeşitli ürünler satıyorlar. Sami started a major innovation to the store. Sami mağazada büyük bir yenilik başlattı. Please tell me the way to the XYZ store. Lütfen bana XYZ mağazasının yolunu tarif edin. I went to the electronics store to buy a new refrigerator. Elektronik mağazasına yeni buzdolabı almaya gittim. Are you seriously thinking about buying a computer from that store? O mağazadan bir bilgisayar almayı ciddi olarak düşünüyor musun? Do they sell flowers at this store? Onlar bu mağazada çiçek satarlar mı? Layla showed Sami around the store. Leyla mağazayı Sami'ye gösterdi. I went to the department store with the intent of buying a gift. Hediye almak için mağazaya gittim. We run the store jointly. Biz mağazayı birlikte çalıştırıyoruz. Someone left a stroller in front of the store. Birisi mağazanın önüne bir bebek arabası bıraktı. Have you tried that store? O mağazayı denedin mi? There are twenty salespeople in the store. Mağazada yirmi satış personeli var. That store sells many things besides furniture. O mağaza mobilyanın yanı sıra birçok şey satmaktadır. This store was built by Tom Jackson. Bu mağaza Tom Jackson tarafından kuruldu. I thought the prices at that store were too high. O mağazadaki fiyatların çok yüksek olduğunu düşünmüştüm. Where is the nearest store? En yakın mağaza nerede? Tom works in a department store. Tom bir mağazada çalışıyor. The store was so crowded that Tom and Mary lost sight of each other. Mağaza o kadar kalabalıktı ki Tom ve Mary birbirlerini gözden kaybettiler. Is there a department store on this street? Bu sokakta bir mağaza var mı? I don't want to buy anything in this store. Bu mağazadan bir şey almak istemiyorum. Only one store carries this book. Bu kitap sadece bir mağazada var. I asked many people about the store, but no one had heard of it. Birçok kişiye mağazayı sordum ama kimse duymamıştı. This store isn't very big. Bu mağaza çok büyük değil. Sami talked to the manager of the department store. Sami mağaza müdürüyle konuştu. Thankfully, there was an Armani store just outside the alley where Dima had slept. Neyse ki, Dima'nın uyuduğu sokağın hemen dışında bir Armani mağazası vardı. I went to a shoe store yesterday. Dün bir ayakkabı mağazasına gittim. The store is jam-packed. Mağaza tıka basa dolu. Everything is always on sale at this store. Bu mağazada her şey her zaman indirimde. The store I bought this at sells it for the same price, but has better service. Bunu satın aldığım mağaza aynı fiyata satıyor ancak daha iyi hizmet veriyor. I like to go shopping in that store. O mağazaya alışverişe gitmeyi seviyorum. Tom has just left the store. Tom az önce mağazadan ayrıldı. This store has a variety of spices. Bu mağazada çeşitli baharatlar var. I saw him enter the store. Onun mağazaya girdiğini gördüm. This store is opened at eight. Bu mağaza saat sekizde açılır. He took his bike to the store. Bisikletini mağazaya götürdü. I'm going into the store. Ben mağazaya giriyorum. That store went bankrupt. O mağaza iflas etti. I want to go to the store Tom went to yesterday. Tom'un dün gittiği mağazaya gitmek istiyorum. That's a cheap store. O, ucuz bir mağaza. We’re in the coffee shop area of the store, with mellow French music playing. Mağazanın kahve dükkanındayız, yumuşak bir Fransız müziği çalıyor. What time did you close the store last night? Dün gece mağazayı saat kaçta kapattın? The store is closed Mondays. Mağaza pazartesi günleri kapalı. Tom has gone to the store to buy some milk. Tom biraz süt almak için mağazaya gitti. Prices are very high in this store. Bu mağazada fiyatlar çok yüksek. That book is available in only one store. Bu kitap sadece bir mağazada var. There were no customers, so we closed the store early. Hiç müşteri yoktu, bu yüzden mağazayı erken kapattık. There were no hats in that store that fit me. O mağazada bana uyan hiç şapka yoktu. Tom hasn't opened his store yet. Tom mağazasını henüz açmadı. The store deals in vegetables. Mağaza sebze satıyor. He's been a patron of this store for many years. Uzun yıllardır bu mağazanın müşterisidir. As for dogs, customers may not bring them into this store. Köpeklere gelince, müşteriler onları bu mağazaya getiremezler. The store where we used to buy those started charging outrageous prices, so we had to find another store. Bunları aldığımız mağaza fahiş fiyatlar talep etmeye başladı, biz de başka bir mağaza bulmamız gerekti. Did you find anything in that store that you liked? O mağazada hoşlandığın bir şey buldun mu? This store sells clothes and shoes for both men and women. Bu mağaza hem erkekler hem de kadınlar için kıyafet ve ayakkabı satıyor. Tom closed the store early and went home because he wasn't feeling well. Tom iyi hissetmediği için mağazayı erken kapattı ve eve gitti. You could buy anything in this store for Mary and she'd like it. Bu mağazadan Mary için her şeyi alabilirsin ve o da beğenir. Do you remember the name of the store where you bought that? Bunu aldığınız mağazanın adını hatırlıyor musunuz? If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there. Evinizden 10 km uzaklıktaki bir mağazaya gitmek isterseniz ve saatte 50 km hızla giderseniz, oraya varmanız 12 dakika sürer. Tom hardly ever buys anything at this store. Tom bu mağazadan neredeyse hiç bir şey satın almaz. The store is closing soon and is offering everything at half price. Mağaza yakında kapanıyor ve her şeyi yarı fiyatına sunuyor. I found a rare stamp at that store. O mağazada nadir bir pul buldum. How many people are there in the store? Mağazada kaç kişi var? When is the store open till? Mağaza ne zamana kadar açık? There's a sale today in that department store. Bugün şu mağazada indirim var. He showed me the way to the store. Bana mağazanın yolunu gösterdi. The store sells foodstuffs, such as butter, cheese, and sugar. Bu mağaza tereyağı, peynir ve şeker gibi gıda maddeleri satıyor. Sami was in the back of the store. Sami mağazanın arkasındaydı. The store was not a big one, was it? Mağaza büyük değildi, değil mi? Our store is open seven days a week. Mağazamız haftanın yedi günü açıktır. The store can supply us with anything we need. Mağaza bize ihtiyacımız olan her şeyi sağlayabilir. I bought this shirt at that store over there. Bu gömleği şuradaki mağazadan aldım. It wasn't a big store, right? Büyük bir mağaza değildi, değil mi? I will buy a watch at the store. Mağazadan bir saat alacağım. When will the store open? Mağaza ne zaman açılacak? I ran into my teacher just as I left the store. Tam mağazadan ayrılırken öğretmenime rastladım. Have you checked our store lately? Son zamanlarda mağazamızı kontrol ettin mi? The store is right in the middle of the city. Mağaza şehrin tam ortasında. Go to the store. Mağazaya git. We bought a camera, a clock and some dishes in that store. O mağazadan bir fotoğraf makinesi, bir saat ve birkaç tabak aldık. The store is just across from the theater. Mağaza, tiyatronun hemen karşısındadır. How many people were killed in the store? Mağazada kaç kişi öldürüldü? John went to the store. John mağazaya gitti. What time does that store open? Bu mağaza ne zaman açılır? She left the store because she didn't have anything else that she had to buy. O almak zorunda olduğu başka bir şey olmadığı için mağazadan ayrıldı. The store also opens at night. Mağaza gece de açıktır. Who was minding the store? Mağazaya kim bakıyordu? I stopped at the store and got some milk on my way back. Ben mağazada durdum ve dönüş yolumda biraz süt aldım. There's only one store on the island. Adada tek bir mağaza var. Those who buy this comic book in our store are mostly junior high school students. Mağazamızda bu çizgi romanı satın alanlar çoğunlukla ortaokul öğrencileri. Where's the nearest department store? En yakın mağaza nerede? Tom took Mary to the store. Tom, Mary'yi mağazaya götürdü. Let's go to a store with lower prices. Daha düşük fiyatlı bir mağazaya gidelim. He's been a patron of this store for many years. O, yıllardır bu mağazanın bir müşterisi. This is the cheapest store in town. Bu, kasabadaki en ucuz mağaza. I bought a new hat at the department store. Mağazadan yeni bir şapka aldım. There was a big fire in the store. Mağazada büyük bir yangın vardı. This is better than any other bag in this store. Bu mağazadaki diğer çantalardan daha iyi. I like this store. Bu mağazayı seviyorum. In the store, there's not a soul to listen to us. Mağazada bizi dinleyecek bir Allah'ın kulu yok. She didn't have anything else to buy, so she left the store. Onun satın alacak başka bir şeyi yoktu, bu yüzden mağazadan çıktı. Our store is large. Bizim mağazamız büyüktür. The proprietor of the store worked at the head of his employees. Mağazanın sahibi, çalışanlarının başında çalışıyordu. Tom bought a camera at a store not too far from here. Tom buradan çok uzak olmayan bir mağazadan bir fotoğraf makinesi aldı. Are you coming to the store with me? Benimle mağazaya geliyor musun? I can't afford to shop at such an expensive store. Bu kadar pahalı bir mağazadan alışveriş yapacak param yok. I bought a magazine in a store. Mağazadan bir dergi aldım. There's a job opening at the store across the street. Caddenin karşısındaki mağazada bir açık pozisyon var. Do they sell bread at that store? O mağazada ekmek satıyorlar mı? Who is going to the store? Kim mağazaya gidiyor? The store opens for business tomorrow. Mağaza yarın hizmete açılıyor. Do you remember that store? O mağazayı hatırlıyor musun? Neither Tom nor Mary goes to the store. Ne Tom ne de Mary mağazaya gider. Tom biked 30 km to the store to buy strawberries for his pregnant wife. Tom hamile eşine çilek almak için mağazaya kadar 30 km bisiklet sürdü. Do they sell notebooks at that store? O mağazada defter satıyorlar mı? We had no choice but to wait for a while until the store opened. Mağaza açılıncaya kadar bir süre beklemekten başka seçeneğimiz yoktu. Go to the store! Mağaza gidin! Their job is to close the store. Onların işi mağazayı kapatmak. I came upon a rare stamp at that store. O mağazada nadir bir pula rastladım. Men's suits are on sale this week at that department store. O mağazada bu hafta erkek takım elbiseleri indirimde. Tom is working at a pet store. Tom bir evcil hayvan mağazasında çalışıyor. The store where Tom works is going out of business. Tom'un çalıştığı mağaza kapanacak. Sami was in the store when Layla was in there. Leyla oradayken Sami mağazadaydı. We don't have to buy from that store anymore. Biz artık bu mağazadan satın almak zorunda değiliz. We closed the store. Biz mağazayı kapattık. Tom bought the cheapest one in the store. Tom mağazadaki en ucuz olanı aldı. That store sells meat and fish. O mağaza et ve balık satar. This store was built by Tom. Bu mağaza Tom tarafından yaptırıldı. Tom bought his camera at this store about three months ago. Tom fotoğraf makinesini yaklaşık üç ay önce bu mağazadan aldı. Why don't you wait in the car while I go into the store? Ben mağazaya girerken sen neden arabada beklemiyorsun? One dollar store is my favorite store. "Her şey 1 dolar" benim en sevdiğim mağaza. I don't like that store. O mağazayı sevmiyorum. The store where Tom works is going out of business. Tom'un çalıştığı mağaza kepenk kapatıyor. I went to the store that was very nearby. Çok yakın olan mağazaya gittim. I met her in the store by accident. Onunla mağazada tesadüfen tanıştım. What did she buy at that store? O mağazadan ne aldı? I saw it in the store. Mağazada gördüm. He bought a piece of furniture at the store. Mağazada bir parça mobilya aldı. I love this store. Bu mağazayı seviyorum. For the time being, she is clerking in a department store. Şiu an için bir mağazada tezgahtarlık yapıyor. One dollar store is my favorite store. "Ne alırsan 1 dolar" benim favori mağazamdır. The store is closed. Mağaza kapalı. Tom walked around the store. Tom mağazanın etrafında yürüdü. They deal in shoes and clothes at that store. O mağazada ayakkabı ve giysi satıyorlar. First off, I'd like you to come with me to a department store sale. Öncelikle, benimle bir mağaza satışına gelmenizi istiyorum. I asked many persons about the store, but no one had heard of it. Birçok kişiye mağazayı sordum ama kimse duymamıştı. Where's the nearest store? En yakın mağaza nerede? The store is having a sale today - buy one, get one free! Mağazada bugün indirim var, bir alana bir bedava! This is the best guitar in the store. Bu, mağazadaki en iyi gitar. The store closes at eleven. Mağaza on birde kapanır. Drive me to the store. Beni mağazaya götür. Tom saw Mary enter the store. Tom Mary'nin mağazaya girdiğini gördü. This store offers a 15-day, no-questions-asked return policy. Bu mağaza 15 günlük, sorgusuz sualsiz iade politikası sunuyor. That store is closed Mondays. Bu mağaza pazartesileri kapalı. The store raised all the prices. Mağaza tüm fiyatları yükseltti. I'll drive you to the new store. Seni yeni mağazaya götüreceğim. The Joneses go to the store. Komşular mağazaya gidiyor. Sami ran the local hardware store. Sami yerel donanım mağazasını işletiyordu. The store's closed. Mağaza kapalı. That store gives good service. Bu mağaza iyi hizmet veriyor. We want to redecorate the store. Mağazayı yeniden dekore etmek istiyoruz. Do they sell magazines at the school store? Okul mağazasında dergiler satıyorlar mı? I love that store. O mağazayı seviyorum. I'm inside a store. Ben bir mağazanın içindeyim. I bought a backpack at the army surplus store. Ordu ihtiyaç fazlası mağazasından bir sırt çantası aldım. Let's go to a store with lower prices. Daha düşük fiyatları olan bir mağazaya gidelim. I got a new hat at the department store. Mağazadan yeni bir şapka aldım. The store opens for business tomorrow. Mağaza yarın açılıyor. The store changed hands at the end of last summer. Mağaza geçen yazın sonunda el değiştirdi. I want you to run to the store for me. Mağazayı benim için işletmeni istiyorum. Tom advised Mary not to buy anything from that store. Tom, Mary'ye o mağazadan bir şey almamasını tavsiye etti. A beautiful pair of glasses caught her eye at the store. Mağazada güzel bir gözlük gözüne çarptı. All of a sudden, a fire broke out in the department store. Birden bire mağazada yangın çıktı. Sami walked back towards the store. Sami mağazaya doğru geri yürüdü. Everything at that store is 10 percent off the regular price. O mağazada her şey normal fiyattan yüzde 10 indirimli. Did you find anything in that store that you liked? O mağazada hoşuna giden bir şey buldun mu? The store was relatively empty. Mağaza nispeten boştu. His house isn't far from this store. Onun evi bu mağazadan uzak değildir. Is Mother going to the store? Annem mağazaya gidiyor mu? That store is open all year. O mağaza tüm yıl boyunca açıktır. She went to that store. O mağazaya gitti. The manager of this store is growing a beard. Bu mağazanın müdürü sakal bırakıyor. That store is too far. O mağaza çok uzak. Where can you find the closest store? En yakın mağazayı nerede bulabilirsin? We went to the shoe store. Ayakkabı mağazasına gittik. I hear the store is in the center of the city. Mağazanın şehrin merkezinde olduğunu duydum. She saw him at the store. Onu mağazada görmüştü. Which store did you buy that at? Bunu hangi mağazada aldın? What is your store like? Mağazan neye benziyor? This store is too expensive. Bu mağaza çok pahalı. The new store opens next week. Yeni mağaza önümüzdeki hafta açılıyor. The store opens for business tomorrow. Mağaza yarın hizmete giriyor. This store carries household equipment. Bu mağaza ev eşyaları satıyor. Our store has a monopoly on this item. Mağazamızın bu üründe tekeli var. The store is closed on Sundays. Mağaza pazar günleri kapalıdır. This store sells clothes and shoes for both men and women. Bu mağaza, hem kadın hem de erkek için elbise ve ayakkabı satmaktadır. The boy likes walking around the sofa store. Çocuk kanepe mağazasını dolaşmayı seviyor. Tom advised Mary not to buy anything from that store. Tom, Mary'ye o mağazadan hiçbir şey almamasını tavsiye etti. They sell imports at that store. O mağazada ithal ürünler satıyorlar. They short-changed me at that store. O mağazada bana paranın üstünü eksik verdiler. The owner of the store was killed during the robbery. Mağazanın sahibi soygun sırasında öldürüldü. This department store is closed today. Bu mağaza bugün kapalı. That store is closed Mondays. O mağaza pazartesi günleri kapalı. If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, how long would it take you to get there? Evinizden 10 km uzaklıktaki bir mağazaya gitmek isterseniz ve saatte 50 km hızla giderseniz, oraya varmanız ne kadar sürer? The store might be closed already. Mağaza çoktan kapanmış olabilir. The store is open. Mağaza açık. She left the store because she didn't have anything else that she had to buy. Mağazadan ayrıldı çünkü almak zorunda olduğu başka bir şey yoktu. That store sells kitchen-ware. O mağaza mutfak gereçleri satıyor. There's a job opening at the store across the street. Caddenin karşısındaki mağazada bir iş var. I want to go to the store Tom went to yesterday. Tom'un dün gittiği mağazaya ben de gitmek istiyorum. At that store, they deal in fish and meat. O mağazada balık ve et satıyorlar. If it were not for your help, I could not run this store. Yardımın olmasaydı, ben bu mağazayı çalıştıramazdım. This store enjoys a geographical advantage. Bu mağaza coğrafi bir avantaja sahip. If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, how long would it take you to get there? Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak kaç dakikanızı alır? Tom doesn't need to go to the store. Tom'un mağazaya gitmesine gerek yok. I asked many persons about the store, but no one had heard of it. Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı. That's a cheap store. Ucuz bir mağaza. Someone left a stroller in front of the store. Birisi mağazanın önüne bebek arabası bırakmış. The store closes at eleven. Mağaza 11'de kapanıyor. I have a friend who works at that store. O mağazada çalışan bir arkadaşım var. The store where Tom used to work closed in 2013. Tom'un çalıştığı mağaza 2013'te kapandı. There's only one store on the island. Adada sadece bir mağaza var. This store will no longer give plastic bags to its customers. Bu mağaza artık müşterilerine plastik poşet vermeyecek. I met him in front of the store. Onunla mağazanın önünde buluştum. My father manages the store. Babam mağazayı yönetir. We’re in the coffee shop area of the store, with mellow French music playing. Mağazanın tatlı bir Fransız müziği çalmakta olan kafe alanındayız. Tom stood in front of department store, waiting for it to open. Tom mağazanın önünde durmuş açılmasını bekliyordu. Which is your favorite store? En sevdiğin mağaza hangisi? Could you go to the store and grab some eggs? Mağazaya gidip biraz yumurta alabilir misiniz? He went to the store. O, mağazaya gitti. He bought a store. O bir mağaza satın aldı. We opened this store in 2013. Bu mağazayı 2013 yılında açtık. I like to shop at that department store. Ben o mağazada alışveriş yapmayı seviyorum. I bought a magazine in a store. Ben bir mağazadan bir dergi satın aldım. The store is closing soon and is offering everything at half price. Mağaza yakında kapanıyor ve her şeyi yarı fiyata sunuyor. There is a bookstore in front of the department store. Mağazanın önünde bir kitapçı var. Sami started a major innovation to the store. Sami mağazada önemli bir yenileme başlattı. The post office is just across from that store over there. Postane oradaki mağazanın sadece karşısında. Another store will be opened in Boston soon. Yakında Boston'da başka bir mağaza açılacak. I used to work in an electronics store. Bir elektronik mağazasında çalışırdım. There was a big fire in the store. Mağazada büyük bir yangın çıktı. The store is open all the year round. Mağaza tüm yıl boyunca açık. The store is advertising a sale. Mağaza bir satış tanıtımı yapıyor. You can buy yourself a dog in that store. O mağazadan kendine bir köpek satın alabilirsin. The store is closed until further notice. Mağaza bir sonraki duyuruya kadar kapalı. They only sell processed foods in that store. O mağazada sadece işlenmiş gıdalar satıyorlar. I bought that record in this store. O plağı bu mağazadan aldım. People lined up outside the store. İnsanlar mağazanın önünde sıraya girdi. Have you tried that store? O mağazayı hiç denediniz mi? The new store is going to open next week. Yeni mağaza gelecek hafta açılacak. The store opens at 9 a.m. Mağaza sabah 9:00'da açılır. What time did you close the store? Mağazayı ne zaman kapattın? This store has lots of great gifts. Bu mağazada bir sürü harika hediye var. You'll find the most wanted toys in this store. Bu mağazada en çok aranan oyuncakları bulabilirsin. Tom bought some stuff at that store. Tom o mağazada bir şeyler satın aldı. That store sells men's wear. O mağaza erkek giysisi satar. This store is closed at nine. Bu mağaza dokuzda kapanıyor. Sami was transferred to a different store. Sami başka bir mağazaya transfer edildi. Our store isn't open. Bizim mağazamız açık değil. There is an advertising balloon flying above the department store. Mağazanın üzerinde uçan bir reklam balonu var. Everything in this store is overpriced. Bu mağazadaki her şey pahalıdır. He persuaded the store manager to give him back his money. Mağaza yöneticisini parasını geri vermeye ikna etti. The other shoe was nowhere in the store. Diğer ayakkabı mağazanın hiçbir yerinde yoktu. The store is not open today. Mağaza bugün açık değil. This store doesn't stay open as late as I'd like. Bu mağaza istediğim kadar geç saatlere kadar açık kalmaz. This store sells used books. Bu mağaza, kullanılmış kitapları satıyor. The store was closed. Mağaza kapalıydı. I met Tom who said he had just been to the store. Mağazada olduğunu söyleyen Tom'la karşılaştım. Our store won't be open on Thanksgiving. Mağazamız Şükran Günü'nde açık olmayacak. He works at a computer store. Bir bilgisayar mağazasında çalışıyor. This is the cheapest store in town. Bu, şehirdeki en ucuz mağazadır. Here in the store we sell anything. Burası her şeyi sattığımız mağaza. This store closes at nine in the evening. Bu mağaza bu akşam saat dokuzda kapatıyor. I bought a hat at the store. Mağazadan bir şapka aldım. We opened this store in 2013. Biz bu mağazayı 2013'te açtık. Everything is always on sale at this store. Bu mağazadaki her şey her zaman satıştadır. Dan's store was within walking distance from Linda's home. Dan'in mağazası Linda'nın evinden yürüme mesafesindeydi. She saw me enter the store. O beni mağazaya girerken gördü. There is not a store near my house. Evimin yakınında bir mağaza yok. That is a reputable store. O, saygın bir mağaza. What is this store's return policy? Bu mağazanın iade politikası nedir? Prices are very high in this store. Bu mağazada fiyatlar çok yüksektir. The store where Tom used to work closed in 2013. Tom'un eskiden çalıştığı mağaza 2013 yılında kapandı. That store employs eight clerks. O mağazada sekiz tezgahtar çalışıyor. In a store if you break something you must pay for it. Bir mağazada bir şeyi kırarsanız parasını ödemek zorundasınız. I want you to run to the store for me. Benim için mağazaya koşmanı istiyorum. Everything in this store is really expensive. Bu mağazadaki her şey çok pahalı. Dan closed the store. Dan mağazayı kapattı. The store is closed until further notice. Bir sonraki duyuruya kadar mağaza kapalı. I used to work in an electronics store. Eskiden bir elektronik mağazasında çalışırdım. He went back to the store. O, mağazaya geri gitti. I think I can find it cheaper at another store. Sanırım başka bir mağazada onu daha ucuza bulabilirim. Mary works at a health food store. Mary bir sağlıklı gıda mağazasında çalışıyor. Tom is working at the store as usual. Tom her zamanki gibi mağazada çalışıyor. I thought the prices in that store were too high. O mağazadaki fiyatların fazla yüksek olduğunu düşündüm. Tom stopped by Mary's store to buy sugar. Tom şeker satın almak için Mary'nin mağazasında durdu. I don't like this store. Bu mağazayı sevmiyorum. I went to the electronics store to buy a new refrigerator. Yeni bir buzdolabı almak için elektronik mağazasına gittim. We've all bought stuff from that store. Hepimiz o mağazadan bir şeyler aldık. This store enjoys a geographical advantage. Bu mağaza coğrafi bir avantaja sahiptir. Is this store open on Sundays? Bu mağaza pazar günleri açık mı? Sami was transferred to a different store. Sami farklı bir mağazaya tayin edildi. Tom worked in a department store for three years. Tom üç yıl boyunca bir mağazada çalıştı. He asked his father to take him to the store. Babasından kendisini mağazaya götürmesini rica etti. First off, I'd like you to come with me to a department store sale. Her şeyden önce benimle bir mağaza satışına gelmeni istiyorum. I bought it at a department store. Bir mağazadan aldım. That store had to reduce their prices. O mağaza fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı. The store where we used to buy those started charging outrageous prices, so we had to find another store. Onları satın aldığımız mağaza, aşırı yüksek fiyat koymaya başladı, o yüzden başka bir mağaza bulmak zorunda kaldık. In a store if you break something you must pay for it. Bir mağazada bir şey kırarsanız bunun için ödeme yapmalısınız. Everything for 50 rubles is my favorite store. "Her şey 50 ruble" benim en sevdiğim mağaza. Our store is open every day of the year except Christmas and New Year's. Mağazamız Noel ve yılbaşı hariç yılın her günü açıktır. I'm the store manager. Ben mağaza müdürüyüm. Let me go to the store. Mağazaya gideyim. Tom took over his father's store. Tom babasının mağazasını devraldı. Yay, I went to the store! Oley, mağazaya gittim! They sell sugar at the store. Mağazada şeker satıyorlar. It is an extremely expensive store. Bu son derece pahalı bir mağaza. The store where Tom was working recently closed. Tom'un çalıştığı mağaza yakın zamanda kapandı. She opened a new store. Yeni bir mağaza açtı. I saw it in the store. Onu mağazada gördüm. Unfortunately, the store was closed. Ne yazık ki, mağaza kapalıydı. I can't afford to buy anything in this store. Bu mağazadan herhangi bir şey almaya paran yetmiyor. Will you come with me to the store? Mağazaya benimle gelecek misin? He went to the store to buy some oranges. Bir miktar portakal almak için mağazaya gitti. He was sent on an errand to the store. Bir iş için mağazaya gönderildi. Mom, come with me to the store. Anne, mağazaya benimle gel. The store is close to my house. Mağaza benim evime yakın. The store was immediately closed. Mağaza hemen kapatıldı. You'll find the most wanted toys in this store. En çok aranan oyuncakları bu mağazada bulacaksın. Sami left the store. Sami mağazadan ayrıldı. Mother went shopping at the department store. Anne mağazaya alışverişe gitti. This store always closes at eight. Bu mağaza her zaman sekizde kapanır. Tom persuaded the store manager to give him back his money. Tom mağaza müdürünü parasını geri vermesi için ikna etti. Why is the store closed? Mağaza neden kapalı? I cannot leave them completely alone in the store. Ben onları mağazada tamamen yalnız bırakamam. When we started out in 2009, I was convinced that our store would become one of the best in the city. 2009'da işe başladığımızda, mağazamızın şehrin en iyilerinden biri olacağına ikna olmuştum. Show More (542)
2	store	dükkan	n.
	Perhaps we can find a cheaper one at another store. Belki başka bir dükkanda daha ucuzunu bulabiliriz. When food stores close, they go to work, stealing food for resale on the black market. Yiyecek dükkanları kapandığında, karaborsada yeniden satmak için yiyecek çalarak işe koyuldular. The store sells fruits and vegetables. Dükkanda meyve ve sebze satılıyor. They sell sugar and salt at that store. O dükkânda şeker ve tuz satıyorlar. Tom saw Mary enter the store. Tom, Mary'nin dükkana girdiğini gördü. There were no other customers in the store. Dükkanda başka müşteri yoktu. We closed the store. Dükkanı kapattık. Tom became too ill to manage the store. Tom dükkanı idare edemeyecek kadar hastalandı. This store carries household equipment. Bu dükkân ev aletleri satar. Tom went to the store to buy some apples. Tom elma almak için dükkana gitti. This store closes at nine in the evening. Bu dükkan akşam dokuzda kapanıyor. He went to a fruit store first. Önce bir meyve dükkanına gitti. Tom walked into the store. Tom dükkana girdi. I met Tom who said he had just been to the store. Dükkana yeni geldiğini söylemiş olan Tom'la karşılaştım. Where is the store? Dükkan nerede? Tom is the person who owns the store across the street. Tom caddenin karşısındaki dükkanın sahibi. People don't buy milk from this store. İnsanlar bu dükkândan süt almıyor. I have a store in Boston. Boston'da bir dükkanım var. Father manages the store. Babam dükkânı yönetiyor. Tom stopped by Mary's store to buy sugar. Tom şeker satın almak için Mary'nin dükkanına uğradı. This is the best camera in the store. Dükkandaki en iyi fotoğraf makinesi bu. This store isn't very big. Bu dükkan çok büyük değil. You'll see the store on your left. Dükkanı solunuzda göreceksiniz. The store deals in vegetables. Dükkân sebze satıyor. I bought that record in this store. O plağı bu dükkandan almıştım. There are no books in Russian here, we should go to another store in the center of the city. Burada hiç Rusça kitap yok, şehrin merkezindeki başka bir dükkana gitmemiz gerek. I bought it at the vintage clothing store. Onu eski giysi dükkanından aldım. Their job is to close the store. Onların işi dükkanı kapatmak. He tied his dog up to the tree while he went into the store. Dükkana girerken köpeğini ağaca bağladı. Stamps aren't sold in this store. Bu dükkanda pul satılmıyor. His store is always crowded with customers. Dükkânı sürekli müşteri kaynıyor. There were no customers, so we closed the store early. Hiç müşteri yoktu, bu yüzden dükkanı erken kapattık. They short-changed me at that store. O dükkanda beni kazıkladılar. I want you to run the store for me. Dükkanı benim için işletmeni istiyorum. The store is not open today. Dükkan bugün açık değil. You can buy yourself a dog in that store. Şu dükkandan kendine bir köpek alabilirsin. They sell meat at this store. Bu dükkanda et satıyorlar. Tom suggested that I go to the store with Mary. Tom, Mary ile dükkana gitmemi önerdi. You can't buy anything interesting in this store. Bu dükkânda ilginç bir şey satın alamazsın. He dashed out of the store. Dükkandan dışarı fırladı. There are stores on each side of the street. Caddenin her iki tarafında dükkanlar var. Now that his father was dead, he owned the store. Babası ölünce dükkânın sahibi o oldu. I wanted to buy the huge stuffed bear at Ken's store, but it was not for sale. Ken'in dükkanındaki kocaman içi doldurulmuş ayıyı almak istedim ama satılık değildi. My father manages the store. Babam dükkanı yönetiyor. Sami left the store. Sami dükkânı terk etti. I'm thinking of opening up a store. Bir dükkan açmayı düşünüyorum. I saw the old gentleman cross the street and enter a store on the corner. Yaşlı beyefendinin caddeyi geçip köşedeki bir dükkana girdiğini gördüm. We are closing the store. Dükkanı kapatıyoruz. He went to a fruit store first. O, önce bir meyve dükkanına gitti. Tom has just left the store. Tom dükkandan yeni çıktı. They sell used books in this store. Onlar bu dükkanda kullanılmış kitap satarlar. I wouldn't buy anything in this store. Bu dükkanda bir şey satın almazdım. Tom closed the store. Tom dükkanı kapattı. Are you going to the store? Dükkana mı gidiyorsun? In the old man's store, they worked day and night. Yaşlı adamın dükkanında gece gündüz çalışıyorlardı. I think I can find it cheaper at another store. Sanırım başka bir dükkanda daha ucuza bulabilirim. Why does Tom buy things at that store? Tom neden o dükkandan bir şeyler alıyor? Now that his father was dead, he owned the store. Artık onun babası öldü, o dükkanın sahibiydi. Sami left the store. Sami dükkandan ayrıldı. Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes. Ne zaman bu dükkana gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar. His house isn't far from this store. Evi bu dükkandan çok uzakta değil. You might find something that you like in that store. O dükkanda hoşlandığın bir şey bulabilirsin. When is the store open till? Dükkân ne zamana kadar açık? There were no stores in the Yukon. Yukon'da hiç dükkan yoktu. I met him in front of the store. Onunla dükkânın önünde karşılaştım. Do you remember that store? O dükkanı hatırlıyor musun? She suggested that I go to the store with him. Onunla dükkâna gitmemi önerdi. The store was already closed when I got there. Oraya vardığımda dükkan çoktan kapanmıştı. The people at this store are very friendly, and get very many customers as a result. Bu dükkandaki insanlar çok cana yakın ve bu yüzden çok müşteri alıyorlar. I own this store. Bu dükkan benim. They sell meat at this store. Onlar bu dükkânda et satarlar. This photo shows a man who owns a small food store. Bu fotoğrafta küçük bir yiyecek dükkânı olan bir adam görülüyor. That store sells men's wear. O dükkanda erkek kıyafetleri satılıyor. Mary works at a health food store. Mary bir sağlıklı gıda dükkanında çalışıyor. The store's closed. Dükkan kapalı. Sami entered the store. Sami dükkana girdi. I'd never buy anything in this store. Bu dükkandan asla bir şey almazdım. Who's the store's owner? Dükkan sahibi kim? Tom briefly left his store to go get a sandwich for lunch. Tom öğle yemeği için bir sandviç almaya gitmek için kısa bir süreliğine dükkanından ayrıldı. You might find something that you like in that store. O dükkanda hoşuna gidecek bir şey bulabilirsin. The stores are closed on Sunday. Pazar günleri dükkanlar kapalı. I saw him enter the store. Onu dükkana girerken gördüm. Tom walked out of the store, carrying three packages. Tom elinde üç paketle dükkandan çıktı. Mary goes to the store. Mary dükkana gidiyor. When will the store open? Dükkan ne zaman açılacak? Stamps are not sold in this store. Bu dükkânda pul satılmıyor. She has walked to the store. O, dükkana yürüdü. Robert used to help his father in the store on weekends. Robert hafta sonları dükkanda babasına yardım ederdi. This store sells old books. Bu dükkanda eski kitaplar satılıyor. A few customers have just walked into the store. Birkaç müşteri dükkana girdi. Sami left the store. Sami dükkândan ayrıldı. She's walking back to the store where she forgot her money. Parasını unuttuğu dükkana doğru yürüyor. What is your store like? Dükkanınız nasıl bir yer? Many stores are closing because there is no trade anymore. İş olmadığı için birçok dükkân kapanıyor. There are many stores on either side of the street. Caddenin iki tarafında da birçok dükkan var. The store sells fruit and vegetables. Dükkânda meyve ve sebze satılıyor. Tom parked his car in the lot behind the store. Tom arabasını dükkanın arkasındaki parka park etti. You can't buy anything interesting in this store. Bu dükkandan ilginç bir şey alamazsın. Could you go to the store? Dükkâna gider misin? I want to go to the store where Tom works. Tom'un çalıştığı dükkana gitmek istiyorum. I go into the store. Dükkana gidiyorum. I saw Tom go into the store across the street. Tom'u caddenin karşısındaki dükkana girerken gördüm. Only one store carries this book. Sadece bir dükkan bu kitabı satmaktadır. My daughter is buying milk from the store. Kızım dükkândan süt alıyor. Go to the store. Dükkana git. That store sells meat and fish. Bu dükkân et ve balık satıyor. Layla showed Sami around the store. Layla, Sami'ye dükkânı gezdirdi. I wouldn't buy anything in this store. Ben olsam bu dükkandan hiçbir şey almazdım. I can buy what I need at a store near my house. İhtiyacım olan her şeyi evimin yakınındaki bir dükkandan alabilirim. I ran into her at the store. Dükkânda ona rastladım. The store closed down for good. Dükkân sürekli olarak kapandı. That store sells newspapers and magazines. O dükkânda gazete ve dergi satıyorlar. I met Tom who said he had just been to the store. Tom'la tanıştım, az önce dükkana gittiğini söyledi. Somebody left a stroller in front of the store. Birisi dükkanın önüne bebek arabası bırakmış. That store is open all year. O dükkan bütün yıl açık. Did you even know that you could buy apples at that store? O dükkandan elma alabileceğini biliyor muydun ki sen? I buy loads of stuff at that store. O dükkandan bir sürü şey alıyorum. You never can tell what you might find at that store. O dükkanda ne bulacağınızı asla bilemezsiniz. This store sells used books. Bu dükkanda elden düşme kitaplar satılıyor. They deal in rice at that store. O dükkanda pirinç satıyorlar. They're going to enlarge their store. Dükkanlarını büyütecekler. Tom helps out in his father's store. Tom babasının dükkanında yardımcı oluyor. Why are you closing the store? Neden dükkanı kapatıyorsun? The store was relatively empty. Dükkan nispeten boştu. The store is open from nine to six. Dükkan dokuzdan altıya kadar açık. What time did you close the store last night? Dün gece dükkanı kaçta kapattın? As soon as he graduated, he went to work in his father's general store. Mezun olur olmaz babasının dükkânında çalışmaya başladı. Sam has a fish store. Sam'in bir balık dükkanı var. How many people are there in the store? Dükkanda kaç kişi var? Tom closed the store and went home. Tom dükkanı kapattı ve eve gitti. They are just going to the store over there. Şuradaki dükkana kadar gidiyorlar. I cannot leave them completely alone in the store. Onları dükkanda tamamen yalnız bırakamam. The store is open from nine to six. Dükkan 9'dan 6'ya kadar açık. Somebody left a stroller in front of the store. Birisi dükkanın önüne bir bebek arabası bırakmış. This store doesn't stay open as late as I'd like. Bu dükkan istediğim kadar geç saatlere kadar açık kalmıyor. How many people were killed in the store? Dükkanda kaç insan öldürüldü? Does the store you're going to sell rice? Gideceğin dükkân pirinç satıyor mu? Sami has been banned from that store. Sami o dükkandan men edildi. People lined up outside the store. İnsanlar dükkanın önünde sıraya girdi. Is this store open on Sundays? Bu dükkan pazar günleri açık mı? I'll go to the store after I eat. Yemek yedikten sonra dükkana gideceğim. The store is closed. Dükkan kapalı. He dashed out of the store. O, dükkândan dışarı fırladı. It is an extremely expensive store. O çok pahalı bir dükkan. Sami is leaving the store. Sami dükkânı terk ediyor. The proprietor of the store worked at the head of his employees. Dükkan sahibi çalışanların başında çalıştı. Since it was Sunday, the store was closed. Pazar olduğu için dükkan kapalıydı. The store is advertising a sale. Dükkân satış reklamı yapıyor. I'm closing my store. Dükkanımı kapatıyorum. His daughter ran to the store and bought some candies. Kızı dükkana koştu ve biraz şeker aldı. The store was so crowded that Tom and Mary lost sight of each other. Dükkan o kadar kalabalıktı ki Tom ve Mary birbirlerini gözden kaybettiler. I went to the store that was very nearby. Çok yakındaki bir dükkana gittim. The store is just across from the theater. Dükkan, tiyatronun tam karşısında. It looks like Tom wants to buy everything in the store. Tom, dükkândaki her şeyi satın almak istiyormuş gibi görünüyor. There used to be a store right here. Eskiden burada bir dükkan vardı. I met her in the store by accident. Onunla dükkânda tesadüfen karşılaştım. There is not a store near my house. Evimin yakınında bir dükkan yok. Stamps aren't sold in this store. Bu dükkânda pul satılmıyor. This store sells vegetables. Bu dükkân sebze satıyor. We want to redecorate the store. Dükkanı yeniden dekore etmek istiyoruz. We had no choice but to wait for a while until the store opened. Dükkan açılana kadar bir süre beklemekten başka çaremiz yoktu. I ran into her at the store. Dükkanda ona rastladım. I ran into my teacher just as I left the store. Tam dükkandan çıkarken öğretmenimle karşılaştım. Tom used to help his father in the store after school. Tom okuldan sonra dükkanda babasına yardım ederdi. Tom owns a small store next to the petrol station. Tom'un benzin istasyonunun yanında küçük bir dükkanı var. Tom briefly left his store to go get a sandwich for lunch. Tom öğle yemeği için sandviç almaya gitmek üzere dükkânından kısa bir süreliğine ayrıldı. I found a rare stamp at that store. O dükkanda nadir bulunan bir pul buldum. That store had just about everything we needed to buy. O dükkanda ihtiyacımız olan her şey vardı. Is this store open on Monday? Bu dükkan pazartesi açık mı? Tom hasn't opened his store yet. Tom henüz dükkanını açmadı. That store sells a lot of imported goods. O dükkanda bir sürü ithal mal satılıyor. I own this store. Bu dükkânın sahibiyim. Tom left Mary in the car while he ran into the store to buy a dozen eggs. Tom, bir düzine yumurta almak için dükkana koşarken Mary'yi arabada bıraktı. All the stores are closed. Tüm dükkanlar kapalı. Tom helps out in his father's store. Tom babasının dükkanına yardım ediyor. Aren't you coming to the store with me? Benimle birlikte dükkana gelmiyor musun? Dan's store was within walking distance from Linda's home. Dan'in dükkanı Linda'nın evine yürüme mesafesindeydi. Go to the store and buy us some food. Dükkana git ve bize biraz yiyecek satın al. The store is closed on Sundays. Dükkan pazar günleri kapalı. Why don't you wait in the car while I go into the store? Ben dükkana girerken neden arabada beklemiyorsunuz? The store can supply us with anything we need. Dükkan bize ihtiyacımız olan her şeyi sağlayabilir. Tom wasn't the last one to leave the store. Dükkandan en son çıkan Tom değildi. The man standing over there is the owner of the store. Orada duran adam dükkanının sahibidir. Tom is the person who owns the store across the street. Tom caddenin karşısındaki dükkana sahip olan kişidir. They closed down their liquor store in Kabylie. Kabiliye'deki likör dükkanlarını kapattılar. There are many postcards in this store. Bu dükkanda bir sürü kartpostal var. That store doesn't close till seven. O dükkan yediye kadar kapanmıyor. Here in the store we sell anything. Burada dükkanda her şeyi satıyoruz. The owner lives above the store. Dükkan sahibi dükkanın üstünde yaşıyor. You'll have to try the store across the street. Caddenin karşısındaki dükkânı denemeniz gerekecek. The man standing over there is the owner of the store. Orada duran adam dükkanın sahibi. How many people are in the store? Dükkanda kaç kişi var? Tom closed the store early today. Tom bugün dükkanı erken kapattı. I bought a bottle of beer at the liquor store. Likör dükkânından bir şişe bira satın aldım. I'm going into the store. Dükkana giriyorum. They sell live fish at the fish store. Balık dükkanında canlı balık satıyorlar. I didn't buy anything at that store. O dükkandan hiçbir şey almadım. Could you go to the store? Dükkana gidebilir misin? There was a big fire in the store. Dükkanda büyük bir yangın çıktı. Which is your favorite store? Hangisi favori dükkanın? There were no stores in the Yukon. Yukon'da hiç dükkân yoktu. Robert used to help his father in the store on weekends. Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi. Have you ever been to the store where Tom works? Tom'un çalıştığı dükkana hiç gittin mi? This is the best guitar in the store. Dükkandaki en iyi gitar bu. Everything in this store is really cheap. Bu dükkandaki her şey gerçekten ucuz. There is only one store on the whole island. Bütün adada sadece bir dükkan var. He was walking to the store, but stopped next to her house. Dükkana yürüyordu ama onun evinin yanında durdu. Everything in this store is really cheap. Bu dükkanda her şey gerçekten ucuz. There's a job opening at the store across the street. Caddenin karşısındaki dükkanda bir iş ilanı var. In this store they speak in Esperanto. Bu dükkanda Esperanto dilinde konuşuyorlar. This store was built by Tom. Bu dükkan Tom tarafından inşa edildi. That store is closed Mondays. Bu dükkân pazartesi günleri kapalı. Does the store you're going to sell rice? Gittiğin dükkan dükkan pirinç satıyor mu? I bought this book at a store on Park Street. Bu kitabı Park Caddesi'ndeki bir dükkandan aldım. I closed the store early today. Bugün dükkanı erken kapattım. Where's the nearest store? En yakın dükkan nerede? Everything in this store is overpriced. Bu dükkandaki her şey çok pahalı. Mobs broke into stores looking for food. Çeteler yiyecek bulmak için dükkanlara girdi. The Joneses go to the store. Jones'lar dükkana gidiyor. There is nothing left to buy at that store. O dükkandan alacak bir şey kalmadı. When did you open your new store? Yeni dükkanını ne zaman açtın? Tom closed the store and went home. Tom dükkânı kapatıp eve gtti. He went to the store just as it was going to close. Tam kapanacakken dükkana gitti. The store is open. Dükkan açık. I'm inside a store. Bir dükkanın içerisindeyim. Sami was getting everything ready to close his store. Sami dükkânı kapatmak için her şeyi hazırlıyordu. There's a jewelry store not far from here. Buradan çok uzakta olmayan bir mücevher dükkanı var. Tom works at the corner store. Tom köşedeki dükkanda çalışıyor. The store is jam-packed. Dükkan tıka basa dolu. People don't buy milk from this store. İnsanlar, bu dükkândan süt almaz. The toy store is closed. Oyuncakçı dükkanı kapalı. Go straight on, and you will find the store. Dümdüz git, dükkanı bulacaksın. In the old man's store, they worked day and night. Onlar, yaşlı adamın dükkanında gece gündüz çalıştılar. Go to the store before it closes. Kapanmadan önce dükkana git. What time does the store open? Dükkan saat kaçta açılıyor? The boy likes walking around the sofa store. Çocuk kanepe dükkanının etrafında dolaşmayı seviyor. Liquor is not sold at this store. Bu dükkanda içki satılmıyor. Are you going to the store? Dükkana gidiyor musun? This store was built by Tom Jackson. Bu dükkan Tom Jackson tarafından inşa edildi. Two robbers broke into a store. İki soyguncu bir dükkana girdi. Tom used to help his father in the store after school. Tom okuldan sonra babasına dükkanda yardım ederdi. They stood under the canopy in front of the store, so as to avoid the rain. Yağmurdan korunmak için dükkanın önündeki gölgeliklerin altında durdular. I want you to run to the store for me. Benim için dükkana koşmanı istiyorum. They sell used books in this store. Bu dükkanda kullanılmış kitaplar satıyorlar. Sami is leaving the store. Sami dükkandan ayrılıyor. I have my life savings invested in this store. Hayatım boyunca biriktirdiğim parayı bu dükkana yatırdım. My uncle has a store along the street. Amcamın cadde üzerinde bir dükkanı var. Tom has a store in Boston. Tom'un Boston'da bir dükkanı var. She saw me enter the store. Beni dükkana girerken gördü. Tom closed the store early and went home because he wasn't feeling well. Tom dükkânı erken kapatıp eve gitti çünkü kendini iyi hissetmiyordu. Dan closed the store. Dan dükkanı kapattı. Do they sell flowers at this store? Bu dükkanda çiçek satıyorlar mı? Sami was getting everything ready to close his store. Sami dükkânını kapatmak için her şeyi hazırlıyordu. Who is going to the store? Dükkana kim gidiyor? Tom stopped by Mary's store to buy sugar. Tom şeker almak için Mary'nin dükkanına uğradı. We run the store jointly. Dükkânı ortaklaşa işletiyoruz. Tom is working at the store as usual. Tom her zaman olduğu gibi dükkanda çalışıyor. Tom is closing the store. Tom dükkanı kapatıyor. I'd never buy anything in this store. Bu dükkanda asla bir şey satın almayacağım. He went back to the store. Dükkana geri döndü. There is a bargain sale at that store. Şu dükkanda indirimli satış var. That store is too far. O dükkan çok uzak. Sami was transferred to a different store. Sami farklı bir dükkana transfer edildi. At that store, they deal in fish and meat. O dükkanda, balık ve et satıyorlar. The store sells foodstuffs, such as butter, cheese, and sugar. Dükkân; tereyağı, peynir ve şeker gibi gıda malzemeleri satıyor. The owner of the store was killed during the robbery. Dükkanın sahibi soygun sırasında öldürüldü. The store was closed. Dükkan kapalıydı. I don't like this store. Bu dükkanı sevmiyorum. Where is the nearest store? En yakın dükkan nerede? The store is right in the middle of the city. Dükkan şehrin tam ortasında. He went to the store. Dükkana gitti. She saw them next to your store. Onları senin dükkanının yanında görmüş. If Bin Laden comes, tell him I'm in the store. Bin Ladin gelirse, ona dükkanda olduğumu söyle. She has walked to the store. Dükkana kadar yürüdü. On the left there are two diamond stores. Sol tarafta iki elmas dükkanı var. He bought a store. Bir dükkan aldı. If there's an earthquake, the stores will be looted. Eğer bir deprem olursa, dükkanlar yağmalanır. I don't like that store. O dükkânı sevmiyorum. He bought some stationery at the school store. Kırtasiye dükkanından bazı kırtasiye malzemeleri aldı. She went to the store. Dükkana gitti. I wanted to buy the huge stuffed bear at Ken's store, but it was not for sale. Ken'in dükkânındaki kocaman pelüş ayıyı almak istedim ama satılık değildi. This store sells vegetables. Bu dükkan sebze satar. The pipe store is across the street. Pipo dükkanı caddenin karşısında. The store is also open at night. Dükkan geceleri de açık. Who was minding the store? Dükkana kim bakıyordu? I went to the store to buy some shampoo and toothpaste. Şampuan ve diş macunu almak için dükkana gittim. Our store isn't open. Dükkanımız açık değil. Mom, come with me to the store. Anne, benimle dükkana gel. Stamps are not sold in this store. Bu dükkanda pul satılmıyor. Go to the store! Dükkana git! If it were not for your help, I could not run this store. Yardımınız olmasaydı, bu dükkânı işletemezdim. He bought a store. Bir dükkan satın aldı. I'm waiting for this store to open. Bu dükkanın açılmasını bekliyorum. This store closes at nine in the evening. Bu dükkan saat dokuzda kapanır. What time did you close the store? Dükkanı ne zaman kapattın? What is your store like? Dükkânın neye benziyor? I asked around and there don't seem to be any stores around here that sell that. Etrafa sordum ve buralarda bunu satan bir dükkan yok gibi görünüyor. He bought a store. O bir dükkan satın aldı. She seems to have a surprise in store for me. Dükkanda bana bir sürprizi var gibi görünüyor. Everything in this store is really expensive. Bu dükkandaki her şey çok pahalı. You'll have to try the store across the street. Caddenin karşısındaki dükkanı denemek zorunda kalacaksın. Tom owns a comic book store. Tom'un bir çizgi roman dükkanı var. She killed an hour looking around the stores. Dükkânları gezerek bir saatini öldürdü. She didn't have anything else to buy, so she left the store. Alacak başka bir şeyi yoktu, o yüzden dükkandan ayrıldı. The post office is just across from that store over there. Postane şuradaki dükkanın hemen karşısında. He was at the store. Dükkandaydı. The store is already closed. Dükkan çoktan kapandı. He has a store on the main road. Ana cadde üzerinde bir dükkanı var. Who's the store's owner? Dükkanın sahibi kim? In this jewelry store there are some pretty earrings. Bu mücevher dükkanında çok güzel küpeler var. He was walking to the store, but stopped next to her house. Dükkâna doğru yürüyordu ama kadının evinin yanında durdu. There are stores along the street. Cadde boyunca dükkanlar var. There are many postcards in this store. Bu dükkânda bir sürü kartpostal var. The store is open all the year round. Dükkan tüm yıl boyunca açıktır. Several of the store owners were shooting at looters. Dükkân sahiplerinden birkaçı yağmacılara ateş ediyordu. There are three health food stores within walking distance of my house. Evime yürüme mesafesinde üç tane sağlıklı gıda dükkanı var. What time does that store open? O dükkan saat kaçta açılıyor? Tom took over his father's store. Tom babasının dükkanını devraldı. The store is closing at 7. Dükkan saat 7'de kapanıyor. Tom was the last one to leave the store. Dükkandan en son çıkan Tom oldu. This store is currently selling vegetables. Bu dükkanda şu anda sebze satılıyor. Unfortunately, the store was closed. Ne yazık ki, dükkan kapalıydı. He helps out in his father's store. Babasının dükkanına yardım etti. Show More (320)
3	store	saklamak	v.
	You can store your belongings in the lockers right here. Eşyalarınızı buradaki kilitli dolaplarda saklayabilirsiniz. Travis stored his old photos on an external hard disk. Travis eski fotoğraflarını harici bir hard diskte saklıyor. That data is stored and passed onto the next government. Bu veriler saklanmakta ve bir sonraki hükümete aktarılmaktadır. In my view it is an invasion of privacy if traffic data are stored for longer than necessary. Benim görüşüme göre trafik verilerinin gerekenden daha uzun süre saklanması mahremiyetin ihlalidir. As you know, the debate is still open on the length of time such information can be stored. Bildiğiniz gibi bu tür bilgilerin ne kadar süreyle saklanabileceği konusundaki tartışma halen devam etmektedir. That data is stored and passed onto the next government. Bu veriler saklanır ve bir sonraki hükümete aktarılır. When you use the internet, your web browser normally stores information on what pages you have visited. İnternet'i kullanırken, normal olarak web tarayıcınız, ziyaret etmiş olduğunuz sayfalarla ilgili bilgileri saklar. The amino acid chains are short, so they will break down if not handled or stored correctly. Amino asit zincirleri kısadır, bu nedenle doğru şekilde kullanılmaz veya saklanmazlarsa parçalanırlar. It is a really nice place to store the sewing things I collect. Topladığım dikiş malzemelerini saklamak için gerçekten güzel bir yer. Every hospital management system store the personal data of their patients. Her hastane yönetim sistemi hastalarının kişisel verilerini saklar. It is a really nice place to store the sewing things I collect. Topladığım dikiş malzemelerini saklamak için gerçekten şirin bir yer. Store the USB flash drive in a safe, protected place. USB flash sürücüyü güvenli ve korunaklı bir yerde saklayın. Every hospital management system store the personal data of their patients. Her hastane yönetim sistemi hastaların kişisel verilerini saklar. Fadil stored Layla's body in a freezer. Fadıl, Leyla'nın cesedini dondurucuda sakladı. Homemade fig jam can be stored for up to a year in a refrigerator. Ev yapımı incir reçeli buzdolabında bir yıla kadar saklanabilir. Hay is stored in the barn. Saman ahırda saklanıyor. Some cookies are stored indefinitely on users' hard drives. Bazı çerezler kullanıcıların sabit disklerinde süresiz olarak saklanır. Where did you store them? Nerede sakladınız? Tom stored his old books under his bed. Tom eski kitaplarını yatağının altında saklıyordu. Preserves must be stored in a jar with an airtight seal. Konserveler hava geçirmez bir conta ile kavanozda saklanmalıdır. I don't have enough space to store these boxes. Bu kutuları saklamak için yeterli yerim yok. Tom stores most of his data in the cloud. Tom verilerinin çoğunu bulutta saklıyor. Tom stores most of his data in the cloud. Tom verilerinin çoğunu bulutta saklar. Please store it at -18C or lower. Lütfen -18C veya daha düşük sıcaklıkta saklayın. Progress is monitored daily and stored in a database. Gelişme günlük olarak takip edilir ve bir veritabanında saklanır. Progress is monitored daily and stored in a database. İlerleme günlük olarak izlenerek bir veritabanında saklanır. Food and cookware are stored in kitchen cabinets. Yiyecek ve tencere mutfak dolaplarında saklanır. Food and utensils are stored in kitchen cabinets. Gıda ve mutfak eşyaları mutfak dolaplarında saklanır. Preserves must be stored in a jar with an airtight seal. Konserveler hava geçirmez bir kavanozda saklanmalıdır. Fadil stored Layla's body in a freezer. Fadıl, Leyla'nın cesedini bir dondurucuda sakladı. Food and utensils are stored in kitchen cabinets. Yiyecek ve mutfak eşyaları mutfak dolaplarında saklanır. Food and cookware are stored in kitchen cabinets. Gıda ve tencere seti mutfak dolaplarında saklanır. Show More (29)
4	store	depolamak	v.
	It can be traced to the storage of organic grains in a warehouse that had been used in the past to store pesticides. Geçmişte pestisit depolamak için kullanılan bir depoda organik tahılların depolanmasının izi sürülebilir. It can be traced to the storage of organic grains in a warehouse that had been used in the past to store pesticides. Geçmişte böcek ilacı depolamak için kullanılan bir depoda organik tahılların depolanmasına kadar izlenebilir. The cookies used in this nature store information anonymously. Bu nitelikte kullanılan çerezler bilgileri anonim olarak depolar. Every hospital management system store the personal data of their patients. Her hastane yönetim sistemi, hastalarının kişisel verilerini depolar. What method does the USB flash drive and SSD use to store data? USB flash sürücü ve SSD veri depolamak için hangi yöntemi kullanıyor? Tom needed to store his stuff somewhere, so I told him he could put it in our garage. Tom'un eşyasını bir yere depolaması gerekiyordu, bu yüzden ona bizim garaja koyabileceğini söyledim. Where did you store them? Onları nereye depoladın? We stored the hay in the barn. Samanları ahırda depoladık. You can store information if you use a computer. Bilgisayar kullanırsanız bilgi depolayabilirsiniz. You can store information if you use a computer. Bir bilgisayar kullanıyorsanız bilgileri depolayabilirsiniz. A camel can store a large amount of fat in the hump on its back. Bir deve sırtındaki hörgücünde büyük miktarda yağ depolayabilir. We stored the hay in the barn. Biz samanı samanlıkta depoladık. I don't have enough space to store these boxes. Bu kutuları depolamak için yeterli yerim yok. In autumn some animals store food for the winter. Sonbaharda bazı hayvanlar kış için yiyecek depolar. Cactuses are very good at storing water. Kaktüsler su depolamakta çok iyidir. It shouldn't be permitted to store samples of DNA. DNA örneklerinin depolanmasına izin verilmemelidir. Show More (13)
5	store	stok	n.
	She had a vast store of canned goods in the cellar. Kilerde büyük bir konserve stoğu vardı. He has a large store of food. Onun büyük bir gıda stoku var. Show More (-1)
6	store	depo	n.
	He has a large store of food. Büyük bir yiyecek deposu var. There was a big fire in the store. Depoda büyük bir yangın vardı. Show More (-1)
7	store	ambar	n.
	There is a large grain store behind the barn. Ahırın arkasında büyük bir tahıl ambarı bulunmaktadır. Show More (-2)
8	store	biriktirmek	v.
	In autumn some animals store food for the winter. Sonbaharda bazı hayvanlar kış için yiyecek biriktirirler. Show More (-2)