| 1 |
surrender |
teslim olmak |
v. |
|
- Sometimes you have to surrender.
- Bazen teslim olmak zorundasın.
- The garrison was forced to surrender.
- Garnizon teslim olmaya zorlandı.
- We have to surrender.
- Teslim olmak zorundayız.
- Did Tom surrender?
- Tom teslim oldu mu?
- We won't surrender.
- Biz teslim olmayacağız.
- If I had to surrender, I'd rather choose death.
- Teslim olmak zorundaysam, ölmeyi tercih ederim.
- It would be preferable for you to surrender.
- Teslim olman senin için daha iyi olur.
- Your lives will be spared if you surrender.
- Teslim olursanız hayatlarınız bağışlanacak.
- They would not surrender.
- Teslim olmadılar.
- I'd rather die than surrender.
- Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.
- I'll never surrender.
- Asla teslim olmayacağım.
- He would have to surrender.
- O teslim olmak zorunda kalacaktı.
- It's not the time to surrender.
- Teslim olmanın zamanı değil.
- Sometimes you have to surrender.
- Bazen teslim olmak zorunda kalırsın.
- You have three minutes to surrender.
- Teslim olmak için üç dakikanız var.
- Your lives will be spared if you surrender.
- Teslim olursanız canlarınız bağışlanacak.
- We will never surrender.
- Asla teslim olmayacağız.
- The enemy has demanded our surrender.
- Düşman teslim olmamızı istedi.
- I would rather die than surrender.
- Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.
- You have three minutes to surrender.
- Teslim olmak için üç dakikan var.
- We told them to surrender.
- Onlara teslim olmalarını söyledik.
- The alternative to surrender is fighting.
- Teslim olmanın alternatifi savaşmaktır.
- The British commander was forced to surrender.
- İngiliz komutan teslim olmak zorunda kaldı.
- It's not the time to surrender.
- Teslim olma vakti değil.
- Do you think we should surrender?
- Sence teslim olmalı mıyız?
- We will never surrender!
- Asla teslim olmayacağız!
- The garrison was forced to surrender.
- Garnizon teslim olmak zorunda kaldı.
- The surrender terms were harsh.
- Teslim olma şartları çok ağırdı.
- They refused to surrender.
- Teslim olmayı reddettiler.
- The soldiers were told never to surrender.
- Askerlere asla teslim olmamaları söylendi.
- The garrison saw no choice but to surrender.
- Garnizon teslim olmaktan başka bir seçenek görmedi.
- They would not surrender.
- Onlar teslim olmadılar.
- The garrison saw no choice but to surrender.
- Garnizon teslim olmaktan başka çare görmedi.
- If Tom doesn't surrender, shoot him.
- Eğer Tom teslim olmazsa, vur onu.
- We have to surrender.
- Biz teslim olmak zorundayız.
- Herold agreed to surrender.
- Herold teslim olmayı kabul etti.
- If I had to surrender, I'd rather choose death.
- Teslim olmak zorunda olsaydım, ölümü seçerdim.
- Queen Liliuokalani was forced to surrender.
- Kraliçe Liliuokalani teslim olmaya zorlandı.
- The pirates had no choice but to surrender.
- Korsanların teslim olmaktan başka çaresi yoktu.
- Tom refused to surrender.
- Tom teslim olmayı reddetti.
- The pirates had no choice but to surrender.
- Korsanların teslim olmaktan başka seçenekleri yoktu.
- If Tom doesn't surrender, shoot him.
- Tom teslim olmazsa vurun.
- I surrender.
- Ben teslim oluyorum.
- Under the circumstances we have no choice but to surrender.
- Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
- We won't surrender.
- Teslim olmayacağız.
- You might as well surrender.
- Teslim olsan iyi olur.
- He would have to surrender.
- Teslim olmak zorunda kalacaktı.
- Do you think we should surrender?
- Sence teslim olmamız gerekir mi?
- We surrender.
- Teslim oluyoruz.
- The alternative to surrender is death.
- Teslim olmanın alternatifi, ölümdür.
- Johnston decided to surrender.
- Johnston teslim olmaya karar verdi.
- We surrender.
- Biz teslim oluyoruz.
- Tom decided to surrender.
- Tom teslim olmaya karar verdi.
- Just don't surrender.
- Teslim olma.
Show More (51)
|
| 2 |
surrender |
teslim etmek |
v. |
|
- He was asked to surrender his passport to the officer.
- Kendisinden pasaportunu memura teslim etmesi istenmiştir.
- Therefore, ladies and gentlemen, a ceasefire is needed, but on the condition that the rebels surrender their weapons.
- Bu nedenle, bayanlar ve baylar, isyancıların silahlarını teslim etmeleri koşuluyla ateşkese ihtiyaç vardır.
- Therefore, ladies and gentlemen, a ceasefire is needed, but on the condition that the rebels surrender their weapons.
- Dolayısıyla bayanlar ve baylar, isyancıların silahlarını teslim etmeleri koşuluyla ateşkese ihtiyaç vardır.
- However, we are not surrendering this weapon without placing a time bomb in its place.
- Ancak bu silahı, yerine bir saatli bomba yerleştirmeden teslim etmiyoruz.
- But that was no reason why they should surrender their arms at once.
- Ama bu, silahlarını hemen teslim etmeleri için bir neden değildi.
- The ruling class will not surrender its power.
- Yönetici sınıf gücünü teslim etmeyecektir.
- Did Tom have to surrender his passport?
- Tom pasaportunu teslim etmek zorunda kaldı mı?
- The police persuaded the criminal to surrender his weapon.
- Polis suçluyu silahını teslim etmeye ikna etti.
- The police persuaded the criminal to surrender his weapon.
- Polis silahını teslim etmesi için suçluyu ikna etti.
- You are hereby required to surrender your firearms.
- Burada silahlarınızı teslim etmeniz gerekiyor.
- Layla didn't want to surrender her virginity.
- Leyla bekaretini teslim etmek istemiyordu.
- They surrendered their guns and horses.
- Silahlarını ve atlarını teslim ettiler.
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
- Ordu, cephaneliğini düşmana teslim etti.
- Did Tom have to surrender his passport?
- Tom pasaportunu teslim etmek zorunda mıydı?
- You are hereby required to surrender your firearms.
- Bu vesileyle ateşli silahlarınızı teslim etmeniz gerekmektedir.
Show More (12)
|
| 3 |
surrender |
teslimiyet |
n. |
|
- The allies accept nothing less than unconditional surrender.
- Müttefikler kayıtsız şartsız teslimiyetten daha azını kabul etmeyecektir.
- It is unlikely to have a beginning, a middle and a glorious end, with surrender documents and peace treaties.
- Teslimiyet belgeleri ve barış anlaşmalarıyla bir başlangıç, bir orta ve görkemli bir son olması pek olası değildir.
Show More (-1)
|
| 4 |
surrender |
vazgeçmek |
v. |
|
- Denying that such shifts take place is tantamount to surrendering social protection.
- Bu tür değişimlerin gerçekleştiğini inkar etmek, sosyal korumadan vazgeçmekle eşdeğerdir.
- The ruling class will not surrender its power.
- Egemen sınıf yetkilerinden vazgeçmez.
Show More (-1)
|
| 5 |
surrender |
(mecburen) teslim etmek |
v. |
|
- He had to surrender the counterfeit products to the police.
- Taklit ürünleri polise teslim etmek zorunda kaldı.
Show More (-2)
|
| 6 |
surrender |
el konulma |
n. |
|
- The sovereign dictated the surrender of all weapons in the kingdom.
- Hükümdar, krallıktaki tüm silahlara el konulmasını buyurdu.
Show More (-2)
|
| 7 |
surrender |
(polise) teslim olmak |
v. |
|
- She voluntarily surrendered herself to the police.
- Kendi isteğiyle polise teslim olmuştur.
Show More (-2)
|
| 8 |
surrender |
boyun eğme |
n. |
|
- The family was considering total surrender to the blackmailers.
- Aile şantajcılara tamamen boyun eğmeyi düşünüyordu.
Show More (-2)
|
| 9 |
surrender |
teslim bayrağı çekmek |
v. |
|
- The enemy troops laid down their weapons and surrendered.
- Düşman birlikleri silahlarını bırakarak teslim bayrağını çektiler.
Show More (-2)
|
| 10 |
surrender |
bırakmak |
v. |
|
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
- Ordu, cephaneliğini düşmana bıraktı.
Show More (-2)
|
