1 |
take a walk |
yürüyüşe çıkmak |
v. |
|
- My mom advised me to take a walk for a change.
- Annem değişiklik olsun diye yürüyüşe çıkmamı tavsiye etti.
- She felt like taking a walk.
- Onun canı yürüyüşe çıkmak istedi.
- Take a walk every day.
- Her gün yürüyüşe çıkın.
- My father is too busy to take a walk.
- Babam yürüyüşe çıkamayacak kadar meşgul.
- Why don't we take a walk?
- Neden yürüyüşe çıkmıyoruz?
- Why don't you take a walk?
- Neden yürüyüşe çıkmıyorsun?
- Father takes a walk every day.
- Babam her gün yürüyüşe çıkıyor.
- Would you like to take a walk with me?
- Benimle yürüyüşe çıkmak ister misin?
- I make it a rule to take a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe çıkmayı bir kural haline getirdim.
- Do you feel like taking a walk?
- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- My grandfather takes a walk every morning.
- Büyükbabam her sabah yürüyüşe çıkar.
- He is taking a walk.
- Yürüyüşe çıktı.
- Tom and Mary take a walk together after dinner every evening.
- Tom ve Mary her akşam yemekten sonra beraber yürüyüşe çıkıyorlar.
- I sometimes take a walk in the park.
- Bazen parkta yürüyüşe çıkıyorum.
- I feel like taking a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- Tom takes a walk with Mary and her dog every day.
- Tom her gün Mary ve köpeği ile yürüyüşe çıkıyor.
- Tom takes a walk with Mary and her dog every day.
- Tom her gün Mary ve onun köpeğiyle birlikte yürüyüşe çıkar.
- What do you say to taking a walk in the park?
- Parkta yürüyüşe çıkmaya ne dersiniz?
- Could we take a walk?
- Yürüyüşe çıkalım mı?
- I take a walk every day.
- Ben her gün yürüyüşe çıkarım.
- We took a walk despite the rain.
- Yağmura rağmen yürüyüşe çıktık.
- They took a walk.
- Yürüyüşe çıktılar.
- Tom is taking a walk with Mary and should be back before long.
- Tom, Mary ile yürüyüşe çıktı ve çok geçmeden dönecek.
- Tom used to take a walk every day.
- Tom her gün yürüyüşe çıkardı.
- Tom couldn't fall asleep so he got up and took a walk.
- Tom uyuyamadı bu yüzden kalktı ve yürüyüşe çıktı.
- Let's take a walk along the river.
- Nehir boyunca bir yürüyüşe çıkalım.
- Take a walk with me.
- Benimle bir yürüyüşe çık.
- She sometimes takes a walk in the park.
- Bazen parkta yürüyüşe çıkar.
- Even though it was raining, we decided to take a walk.
- Yağmur yağmasına rağmen yürüyüşe çıkmaya karar verdik.
- We should take a walk.
- Yürüyüşe çıkmalıyız.
- I'm going to take a walk with Tom.
- Tom'la yürüyüşe çıkacağım.
- He was in the habit of taking a walk after supper.
- O akşam yemeğinden sonra yürüyüşe çıkma alışkanlığındaydı.
- Tom said he takes a walk every day.
- Tom her gün yürüyüşe çıktığını söyledi.
- Why don't we take a walk on the beach?
- Neden plajda yürüyüşe çıkmıyoruz?
- I was taking a walk.
- Yürüyüşe çıkmıştım.
- I took a walk in the mountains.
- Dağlarda yürüyüşe çıktım.
- Tom and Mary took a walk on the beach.
- Tom ve Mary sahilde yürüyüşe çıktılar.
- After lunch today, our plan is to take a walk in the park.
- Bugün öğle yemeğinden sonra planımız parkta yürüyüşe çıkmaktır.
- I take a walk with my dog in the evening.
- Akşamları köpeğimle yürüyüşe çıkıyorum.
- Tom and Mary said they take a walk together every day.
- Tom ve Mary her gün birlikte yürüyüşe çıktıklarını söylediler.
- I'd like to take a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- I'd like to take a walk.
- Yürüyüşe çıkmak isterdim.
- I often see him taking a walk in this neighborhood.
- Ben sık sık onun bu çevrede yürüyüşe çıktığını görüyorum.
- Don't you want to take a walk?
- Yürüyüşe çıkmak istemiyor musun?
- Why don't we take a walk for a change?
- Neden değişiklik için yürüyüşe çıkmıyoruz?
- He said that he takes a walk every day.
- Her gün yürüyüşe çıktığını söyledi.
- We take a walk across the park every evening.
- Biz her akşam parkta yürüyüşe çıkarız.
- Mr Smith made it a rule to take a walk every morning.
- Bay Smith, her sabah yürüyüşe çıkmayı sürekli hale getirmişti.
- Let's take a walk to kill some time.
- Zaman geçirmek için yürüyüşe çıkalım.
- He said that he takes a walk in the park every morning.
- Her sabah parkta yürüyüşe çıktığını söyledi.
- Come on, let's take a walk.
- Hadi, yürüyüşe çıkalım.
- I'm taking a walk.
- Yürüyüşe çıkıyorum.
- My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
- Dedem sabah erkenden yürüyüşe çıkmayı çok sever.
- Every morning he leaves to take a walk.
- Her sabah yürüyüşe çıkar.
- Take a walk.
- Yürüyüşe çık.
- Let's take a walk to kill some time.
- Biraz zaman öldürmek için yürüyüşe çıkalım.
- Tom used to take a walk every day.
- Tom eskiden her gün yürüyüşe çıkardı.
- He said that he takes a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe çıktığını söyledi.
- I sometimes take a walk in the park.
- Bazen parkta yürüyüşe çıkarım.
- Tom takes a walk every morning.
- Tom her sabah yürüyüşe çıkar.
- Why don't we take a walk along the river?
- Neden nehir boyunda yürüyüşe çıkmıyoruz?
- Tom said that he takes a walk every morning before breakfast.
- Tom her sabah kahvaltıdan önce yürüyüşe çıktığını söyledi.
- Let's take a walk for a change.
- Haydi yürüyüşe çıkalım, değişiklik olsun.
- Why don't we take a walk on the beach?
- Neden sahilde yürüyüşe çıkmıyoruz?
- Tom and Mary took a walk through the garden.
- Tom ve Mary bahçede yürüyüşe çıktılar.
- Tom took a walk through the garden.
- Tom bahçede yürüyüşe çıktı.
- They took a walk.
- Onlar bir yürüyüşe çıktı.
- She took a walk before breakfast.
- Kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkar.
- I'm taking a walk with my dog.
- Köpeğimle yürüyüşe çıkıyorum.
- Tom is taking a walk with Mary.
- Tom, Mary ile yürüyüşe çıktı.
- She takes a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe çıkıyor.
- Take a walk.
- Yürüyüşe çıkın.
- Tom doesn't feel like taking a walk with his dog this morning.
- Tom bu sabah köpeğiyle yürüyüşe çıkmak istemiyor.
- Tom and I take a walk in the park together every morning.
- Tom ve ben her sabah birlikte parkta yürüyüşe çıkarız.
- Go take a walk in the park.
- Parkta bir yürüyüşe çıkın.
- Take a walk with me.
- Benimle bir yürüyüşe çıkın.
- Tom and Mary take a walk together after dinner every evening.
- Tom ve Mary her akşam yemekten sonra birlikte yürüyüşe çıkarlar.
- Why don't we take a walk in the park?
- Neden parkta yürüyüşe çıkmıyoruz?
- Tom couldn't fall asleep so he got up and took a walk.
- Tom uyuyamayınca kalktı ve yürüyüşe çıktı.
- How about taking a walk with us?
- Bizimle yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- Father takes a walk every day.
- Babam her gün yürüyüşe çıkar.
- Tom felt like taking a walk.
- Tom yürüyüşe çıkmak istedi.
- My father takes a walk every day.
- Babam her gün yürüyüşe çıkar.
- Let's take a walk.
- Hadi yürüyüşe çıkalım.
- I took a walk.
- Yürüyüşe çıktım.
- I take a walk for exercise at least three times a week.
- Haftada en az üç kez egzersiz için yürüyüşe çıkarım.
- I take a walk every day.
- Her gün yürüyüşe çıkıyorum.
- Our friends took a walk in the park.
- Arkadaşlarımız parkta yürüyüşe çıktılar.
- Hey, you want to take a walk?
- Hey, yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Why don't we take a walk for a change?
- Neden değişiklik olsun diye yürüyüşe çıkmıyoruz?
- I take a walk almost every morning before breakfast.
- Neredeyse her sabah kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkıyorum.
- I don't feel like taking a walk this morning.
- Bu sabah canım yürüyüşe çıkmak istemiyor.
- Tom is taking a walk.
- Tom yürüyüşe çıkıyor.
- She takes a walk with her dog.
- Köpeği ile yürüyüşe çıktı.
- How about taking a walk before breakfast?
- Kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkmaya ne dersiniz?
- I want to take a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- She took a walk with her father this morning.
- Bu sabah babasıyla yürüyüşe çıktı.
- I don't want to take a walk now.
- Şimdi yürüyüşe çıkmak istemiyorum.
- Take a walk every day.
- Her gün yürüyüşe çık.
- My father takes a walk every morning.
- Babam her sabah yürüyüşe çıkar.
- Tom often takes a walk before dinner.
- Tom genellikle yemekten önce yürüyüşe çıkar.
- I thought Tom would take a walk before dinner.
- Tom'un yemekten önce yürüyüşe çıkacağını düşünmüştüm.
- My father takes a walk in the park.
- Babam parkta yürüyüşe çıkar.
- Instead of cleaning the house today, I think I'll take a walk.
- Bugün evi temizlemek yerine, sanırım yürüyüşe çıkacağım.
- How about taking a walk?
- Yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- I feel like taking a walk now.
- Şimdi yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- Tom will take a walk in the park this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra parkta yürüyüşe çıkacak.
- Tom doesn't want to take a walk now.
- Tom şimdi yürüyüşe çıkmak istemiyor.
- He takes a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe çıkar.
- We took a walk in a beautiful green valley.
- Güzel, yeşil bir vadide yürüyüşe çıktık.
- I often take a walk before breakfast.
- Sık sık kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkarım.
- She took a walk in the park.
- Parkta yürüyüşe çıktı.
- I took a walk in the park.
- Parkta yürüyüşe çıktım.
- He took a walk before breakfast.
- O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.
- Tom took a walk in the park.
- Tom parkta yürüyüşe çıktı.
- I thought Tom would take a walk before dinner.
- Tom'un akşam yemeğinden önce yürüyüşe çıkacağını düşündüm.
- Last summer, I always took a walk in the morning.
- Geçen yaz her zaman sabah yürüyüşe çıkardım.
- I often take a walk before breakfast.
- Kahvaltıdan önce sık sık yürüyüşe çıkarım.
- Hey, you want to take a walk?
- Hey, yürüyüşe çıkmak istiyor musun?
- Tom takes a walk every day.
- Tom her gün yürüyüşe çıkar.
Show More (117)
|
2 |
take a walk |
yürüyüş yapmak |
v. |
|
- We often took a walk along the seashore together in the morning.
- Biz genellikle sabahları birlikte sahil boyunca bir yürüyüş yapardık.
- I often see him taking a walk in this neighborhood.
- Onu sık sık bu mahallede yürüyüş yaparken görüyorum.
- I used to take a walk before breakfast.
- Kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.
- Mother advised me to take a walk for a change.
- Annem değişiklik olsun diye yürüyüş yapmamı tavsiye etti.
- I saw Tom and Mary taking a walk in the park.
- Tom ve Mary'yi parkta yürüyüş yaparken gördüm.
- I like to take a walk after meals.
- Yemeklerden sonra yürüyüş yapmaktan hoşlanırım.
- I like to take a walk after meals.
- Yemeklerden sonra yürüyüş yapmayı severim.
- I'm taking a walk in a park.
- Ben bir parkta yürüyüş yapıyorum.
- My father is too busy to take a walk.
- Babam yürüyüş yapamayacak kadar çok meşgul.
- I'm going to go out and take a walk.
- Dışarı çıkacağım ve yürüyüş yapacağım.
- We took a walk in the park.
- Parkta yürüyüş yaptık.
- How about taking a walk?
- Yürüyüş yapmaya ne dersin?
- Let's take a walk for a change.
- Değişiklik olsun diye yürüyüş yapalım.
- He was in the habit of taking a walk after supper.
- Akşam yemeğinden sonra yürüyüş yapma alışkanlığı vardı.
- What do you say to taking a walk in the park?
- Parkta bir yürüyüş yapmaya ne dersiniz?
- My father takes a walk in the park.
- Babam parkta yürüyüş yapar.
- It is good for your health to take a walk every morning.
- Her sabah yürüyüş yapmak sağlığınıza iyi gelir.
- I took a walk in the park.
- Parkta yürüyüş yaptım.
- He makes it a rule to take a walk every morning.
- Her sabah yürüyüş yapmayı bir kural haline getirir.
- Why don't we take a walk in the park?
- Neden parkta yürüyüş yapmıyoruz?
- I feel refreshed after taking a walk.
- Yürüyüş yaptıktan sonra kendimi yenilenmiş hissediyorum.
- Let's take a walk in the park.
- Hadi parkta bir yürüyüş yapalım.
- I'm taking a walk in a park.
- Parkta yürüyüş yapıyorum.
- She took a walk in the park.
- O, parkta bir yürüyüş yaptı.
- Tom will take a walk in the park this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra parkta yürüyüş yapacak.
- He said that he takes a walk every day.
- O, her gün yürüyüş yaptığını söyledi.
- Tom felt like taking a walk.
- Tom yürüyüş yapıyor gibi hissetti.
- I make a point of taking a walk before supper.
- Akşam yemeğinden önce yürüyüş yapmaya özen gösteririm.
- The old man is taking a walk in the park.
- Yaşlı adam parkta yürüyüş yapıyor.
- I don't feel like taking a walk this morning.
- Bu sabah canım yürüyüş yapmak istemiyor.
- He was in the habit of taking a walk before breakfast.
- Kahvaltıdan önce yürüyüş yapma alışkanlığı vardı.
- Tom took a walk in the park.
- Tom parkta bir yürüyüş yaptı.
- While I was taking a walk, someone tapped me on the shoulder.
- Ben yürüyüş yapıyorken birisi omzuma dokundu.
- After lunch today, our plan is to take a walk in the park.
- Bugün öğle yemeğinden sonra planımız parkta yürüyüş yapmak.
- Tom is taking a walk with Mary and should be back before long.
- Tom Mary ile yürüyüş yapıyor ve çok geçmeden geri dönmeli.
- Tom often takes a walk before dinner.
- Tom akşam yemeğinden önce sık sık yürüyüş yapar.
- My mom advised me to take a walk for a change.
- Annem değişiklik olsun diye yürüyüş yapmamı tavsiye etti.
- We take a walk across the park every evening.
- Her akşam parkta yürüyüş yaparız.
- We took a walk along the river.
- Nehir boyunca bir yürüyüş yaptık.
- Tom took a walk through the garden.
- Tom bahçede yürüyüş yaptı.
- She took a walk with her father this morning.
- Bu sabah babası ile birlikte yürüyüş yaptı.
- We took a walk along the riverbank.
- Nehir kıyısında yürüyüş yaptık.
- I saw Tom and Mary taking a walk in the park.
- Tom ve Mary'yi parkta yürüyüş yaparlarken gördüm.
- I feel like taking a walk.
- Canım yürüyüş yapmak istiyor.
- It is nice to take a walk early in the morning.
- Sabahın erken saatlerinde yürüyüş yapmak güzeldir.
- While I was taking a walk, someone tapped me on the shoulder.
- Yürüyüş yaparken biri omzuma dokundu.
- It's pleasant to take a walk on the plateau.
- Yaylada yürüyüş yapmak çok keyifli.
- We took a walk in the park.
- Parkta bir yürüyüş yaptık.
- Dad is taking a walk in the park.
- Babam parkta yürüyüş yapıyor.
- I would like to take a walk, but the day is too hot.
- Yürüyüş yapmak istiyorum ama hava çok sıcak.
- She took a walk before breakfast.
- O, kahvaltıdan önce bir yürüyüş yaptı.
- Let's take a walk on the beach.
- Sahilde bir yürüyüş yapalım.
- Does anybody want to take a walk to the beach?
- Sahilde yürüyüş yapmak isteyen var mı?
- Tom is out taking a walk.
- Tom dışarıda yürüyüş yapıyor.
- My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
- Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.
- Why don't we take a walk?
- Neden bir yürüyüş yapmıyoruz?
- He took a walk before breakfast.
- Kahvaltıdan önce yürüyüş yaptı.
- After dinner, I take a walk on the beach.
- Yemekten sonra sahilde yürüyüş yapıyorum.
- She made it a habit to take a walk before dinner.
- Yemekten önce yürüyüş yapmayı alışkanlık haline getirdi.
- Tom is taking a walk with Mary.
- Tom Mary ile yürüyüş yapıyor.
- Dan often went to take a walk in that wood.
- Dan sık sık o ormanda yürüyüş yapmaya giderdi.
- I want to take a walk.
- Yürüyüş yapmak istiyorum.
- We took a walk along the river.
- Nehir boyunca yürüyüş yaptık.
- Tom and Mary took a walk through the garden.
- Tom ve Mary bahçede yürüyüş yaptılar.
- I was taking a walk with my brother.
- Kardeşimle yürüyüş yapıyordum.
- After dinner, I take a walk on the beach.
- Akşam yemeğinden sonra, sahilde bir yürüyüş yaparım.
- Let's take a walk in the park.
- Parkta bir yürüyüş yapalım.
- He likes taking a walk by himself.
- O, tek başına yürüyüş yapmayı seviyor.
- He likes taking a walk by himself.
- Tek başına yürüyüş yapmayı seviyor.
- I took a walk in the mountains.
- Ben dağlarda bir yürüyüş yaptım.
- She takes a walk every morning.
- Her sabah yürüyüş yapıyor.
- She takes a walk with her dog.
- Köpeğiyle yürüyüş yapar.
- My father takes a walk every day.
- Babam her gün yürüyüş yapar.
- John took a walk along the river.
- John, nehir boyunca bir yürüyüş yaptı.
- I was taking a walk.
- Ben yürüyüş yapıyordum.
- We took a walk along the riverbank.
- Nehir boyunca bir yürüyüş yaptık.
- I'm taking a walk.
- Ben bir yürüyüş yapıyorum.
- I used to take a walk before breakfast.
- Eskiden kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.
- Tom and Mary took a walk on the beach.
- Tom ve Mary sahilde yürüyüş yaptı.
- She made it a habit to take a walk before dinner.
- O, akşam yemeğinden önce yürüyüş yapmayı bir alışkanlık edindi.
- I don't feel like taking a walk now.
- Şu an canım yürüyüş yapmak istemiyor.
- Let's get out for a while to take a walk.
- Biraz dışarı çıkıp yürüyüş yapalım.
- He's out taking a walk.
- Dışarıda yürüyüş yapıyor.
- He is taking a walk.
- O bir yürüyüş yapıyor.
- Go take a walk in the park.
- Git parkta bir yürüyüş yap.
- My father takes a walk every morning.
- Babam her sabah yürüyüş yapar.
- My grandfather made it a rule to take a walk before breakfast.
- Büyükbabam kahvaltıdan önce yürüyüş yapmayı bir kural haline getirmişti.
- I feel like taking a walk now.
- Canım şimdi yürüyüş yapmak istiyor.
- We used to take a walk before breakfast.
- Kahvaltıdan önce yürüyüş yapardık.
- He was in the habit of taking a walk before breakfast every morning.
- Her sabah kahvaltıdan önce yürüyüş yapma alışkanlığı vardı.
- Even though it was raining, we decided to take a walk.
- Yağmur yağmasına rağmen yürüyüş yapmaya karar verdik.
- She felt like taking a walk.
- Yürüyüş yapmak istiyordu.
- Tom is taking a walk.
- Tom yürüyüş yapıyor.
- He makes it a rule to take a walk every morning.
- Her sabah yürüyüş yapmayı prensip edinir.
- My father makes it a rule to take a walk every morning.
- Babam prensip olarak her sabah yürüyüş yapar.
- It is nice to take a walk early in the morning.
- Sabah erken yürüyüş yapmak güzel oluyor.
- I take a walk for exercise at least three times a week.
- Haftada en az üç kez egzersiz için yürüyüş yaparım.
- Rain prevented us from taking a walk.
- Yağmur yürüyüş yapmamızı engelledi.
Show More (95)
|
3 |
take a walk |
biraz yürümek |
v. |
|
- Go take a walk.
- Git biraz yürü.
- I think I'll take a walk.
- Sanırım biraz yürüyeceğim.
- Could we take a walk?
- Biraz yürüyebilir miyiz?
- I'm going to go out and take a walk.
- Ben dışarı çıkıp biraz yürüyeceğim.
- Come on, let's take a walk.
- Hadi, biraz yürüyelim.
Show More (2)
|