| 1 |
touching |
dokunaklı |
adj. |
|
- How touching!
- Ne dokunaklı!
- It was very touching indeed.
- Gerçekten çok dokunaklıydı.
- It was so touching, I almost cried.
- Çok dokunaklıydı, neredeyse ağlayacaktım.
- The next verse is even more touching.
- Bir sonraki ayet daha bile dokunaklıdır.
- The scene was quite touching.
- Sahne oldukça dokunaklıydı.
- This song is very touching.
- Bu şarkı çok dokunaklı.
- It's a very touching story.
- Bu çok dokunaklı bir hikaye.
- The next verse is even more touching.
- Bir sonraki mısra daha da dokunaklı.
- That's very touching.
- Bu çok dokunaklı.
- It's a very touching story.
- Çok dokunaklı bir hikaye.
- What a touching story!
- Ne dokunaklı bir hikaye!
- Last night, we saw a touching film at the movies.
- Dün gece sinemada dokunaklı bir film izledik.
Show More (9)
|
| 2 |
touching |
acıklı |
adj. |
|
- It was so touching, I almost cried.
- Çok acıklıydı, neredeyse ağlıyordum.
- What a touching story!
- Ne acıklı bir hikaye!
- Last night, we saw a touching film at the movies.
- Dün gece sinemada acıklı bir film izledik.
Show More (0)
|
| 3 |
touching |
dokunma |
n. |
|
- Touching the sky with glory.
- Zaferle gökyüzüne dokunmak.
- Touching the sky with glory.
- Gökyüzüne ihtişamla dokunmak.
Show More (-1)
|
