öne süren - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

öne süren



Sens de "öne süren" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 2 résultat(s)

Turc Anglais
General
öne süren asserting adj.
Phrases
öne süren suggesting that expr.

Sens de "öne süren" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 109 résultat(s)

Turc Anglais
General
insanları iyileştirdiğini öne süren kişi healer n.
sav öne süren kimse asserter n.
hipotez öne süren kimse hypothetist n.
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti demonianism [obsolete] n.
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti demoniasm n.
insanların ağaçlardan geldiklerini öne süren teori ve çalışma dendranthropology n.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren kimse impossibilist n.
akıl ve maddenin birbirine eşlik etmesine karşın birbiri ile ilişkili olmadığını öne süren felsefi teori parallelism n.
rafael öncesi resmini takip ettiğini öne süren modern bir sanat akımı preraphaelism n.
insanoğlundan önce dünya'da başka bir uygarlığın yaşadığını öne süren hipotez silurian hypothesis n.
tüm maddelerin yaşamsal kuvvet taşıdığı ve her yaşamsal faaliyetin ise ruhun bir işlevi olduğunu öne süren eski bir teori stahlism n.
(yeniden doğumda) iman ile insan eyleminin birbirini desteklediğini öne süren teolojik bir öğreti synergism n.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimi ile ilgili impossibilist adj.
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimine ait impossibilist adj.
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye ait conciliar adj.
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye dayanan conciliar adj.
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teori ile ilişkili conciliar adj.
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye ait conciliary [obsolete] adj.
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teoriye ait veya ilişkin presentational adj.
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren presentative adj.
Trade/Economic
belirli derecede tekelci güce sahip firmaların fiyatları keyfi biçimde belirleyip oldukça uzun süreler bu düzeylerde sabit tuttuklarını öne süren görüş administrated pricing hypothesis n.
endüstrilerin de doğma, büyüme, olgunluk ve gerileme aşamalarından geçmekte olduklarını öne süren görüş industry life cycle hypothesis n.
doğal düzenin toplumu yeterince kontrol ettiğini öne süren bir politik iktisat doktrini physiocratism n.
Law
davacının iddiasının doğru olmakla birlikte sonradan geçersiz hale geldiğini öne süren savunma plea in confession and avoidance n.
iptali öne süren revocatory adj.
Politics
abd'nin kuzey amerika'nın tamamına yayılmasının hem bir hak hem de görev olduğunu öne süren bir 19. yüzyıl öğretisi manifest destiny n.
devletin sadece yatırım amaçlı borçlanması gerektiğini öne süren bir ilke golden rule n.
kralların yönetim yetkisini doğrudan tanrı'dan aldığını ve tebaalarına karşı sorumlu olmadıklarını öne süren bir doktrin divine right of kings n.
aşırı sağın ve aşırı solun birçok açıdan benzer olduğu öne süren siyasi teori horseshoe theory n.
Medical
yaşlanmanın vücutta gittikçe daha az onarım kaynağının bulunması kaynaklı gerçekleştiğini öne süren kuram disposable soma theory n.
Psychology
öznel deneyimin uyarıcı şiddeti ile orantılı arttığını öne süren bir kavram weber-fechner law n.
kişiliğin daha çok dış faktörlerden etkilendiğini öne süren bir görüş situationism n.
yakın olanların birbirine ait algılandığını öne süren bir gestalt ilkesi proximity n.
Pathology
tüm hastalıkların mikrop kaynaklı olduğunu öne süren bir teori pangermism n.
Physics
bir olay dizisi mümkünse tam tersinin de mümkün olduğunu öne süren fizik prensibi time reversal invariance n.
ışığın dalgalar halinde yayıldığını öne süren teoriye katılan kimse undulationist n.
ısının özel bir madde türü yerine madde taneciklerinin özel bir hareketi olduğunu öne süren teori dynamical theory of heat n.
izole sisteme ait toplam enerjinin iç değişikliklere karşın sabit kaldığını öne süren temel bir fizik yasası first law of thermodynamics n.
Chemistry
tüm kimyasal bileşiklerin zıt ve farklı iki bileşenden oluştuğunu öne süren teori binary theory n.
tüm kimyasal bileşiklerin zıt ve farklı iki bileşenden oluştuğunu öne süren teori dualism n.
Biology
zeka ve davranışın belirlenmesinde kalıtımın çevresel etkenlerden daha önemli olduğunu öne süren doktrin veya okul hereditarian n.
canlı organizmaların diğer canlı organizmalardan germ hücrelerinin büyüyüp farklılaşmasıyla geliştiğini öne süren teori germ theory n.
kalıtsal bilgilerin bulunduğu gemüllerin eşey organlarda bütünleşerek üreme hücrelerine aktarıldığını öne süren bir teori pangenesis n.
hastalığın her zaman organ yapısındaki bir lezyonla ilişkili olduğunu öne süren bir teori organicism n.
maddenin eter yoğunlaşmasıyla oluştuğunu öne süren pycnotic adj.
Astronomy
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori cosmic inflation n.
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori inflation theory n.
evrenin sonsuz kez kendi kendini tekrarladığını öne süren bir kozmolojik model oscillating universe n.
evrenin sonsuz kez kendi kendini tekrarladığını öne süren bir kozmolojik model oscillating universe theory n.
Social Sciences
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren bir yorumlama biçimi impossibilism n.
çoğu kültürel benzerliğin yayılma sonucu ortaya çıktığını öne süren bir kuram diffusionism n.
Literature
shakespeare'e atfedilen oyunların aslında bacon tarafından yazıldığını öne süren teori baconian theory n.
ilyada ve odysseia eserlerinin farklı yazarlara ait olduğunu öne süren eleştirmen chorizontist [rare] n.
Religious
inançtan sapanların kiliseye yeniden kabul edilmeyeceğini öne süren 3. yüzyıl roma görüşü novationism n.
insanın doğasının günahlara teslim olarak tamamen yozlaştığını öne süren protestan doktrini total depravity n.
oğul isa ve baba tanrı'nın benzer olup aynı özden olmadıklarını öne süren bir hristiyan doktrinini destekleyen kimse homoiousian n.
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti demonianism n.
dünyanın gerçekte yaşanmamış bir tarihin birtakım belirtileri ile yaratıldığını öne süren teolojik bir önerme omphalos n.
tarihi belirgin dönemlere bölüp her bir dönem için tanrı ve insanlar arasında farklı bir ilişki bulunduğunu öne süren bir protestanlık öğretisi dispensationalism n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren kalkedon doktrinine inanan kimse dyophysite n.
5. yüzyılda isa'nın hem tanrı hem insan olarak ikili bir doğaya sahip olduğunu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren bir doktrin dyophysitism n.
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğunu öne süren bir teolojik doktrin dyothelitism n.
hristiyanların toplum ve yönetim faaliyetlerinde karar veren kutsal varlığa sahip olduğunu öne süren bir teori dominionism n.
materyal dünyasının şeytanın kişiliğini yansıttığını öne süren gnostik bir öğreti pan-satanism n.
ilk günahı reddederek her bireyin günah işlememe iradesi olduğunu öne süren bir inanç pelagianism n.
(roma katolik kilisesi'nde) isa'nın tam insanlıktan yoksun olduğunu öne süren eski bir sapkın düşünce docetism n.
isa'nın fiziksel gerçekliği bulunmadığını öne süren dini öğretiye inanan kimse phantasiast n.
tanrı'nın meydana gelecek tüm olayları önceden belirlediğini öne süren bir öğreti preordination n.
insanoğlunun doğuştan günahlı olduğunu kabul edip kurtuluşun özgür irade ile kutsal ruh'un ortak çalışması olduğunu öne süren öğretiyi takip eden kimse semi-pelagian n.
tanrı'nın bazı insanları sonsuz yaşamla ödüllendirip geri kalanını sonsuz ölümle lanetlendiğini öne süren kalvinizm doktrini preterition n.
yalnızca inanmanın kurtuluşa yeteceğini öne süren dini öğreti solifidianism n.
tüm sosyal kurumların yurttaşların en yüksek çıkarı için var olduğunu öne süren sosyal bir ilke subsidiarity n.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini bir öğreti supralapsarianism n.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili supralapsarian adj.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili supralapsary adj.
Philosophy
yaratılışın ve tüm evrenin tesadüflere dayandığını öne süren doktrin casualism n.
bilginin doğuştan geldiğini öne süren felsefi öğretiyi savunan kimse nativist n.
bilginin sosyo-kültürel bağlamı tarafından şekillendirildiğini öne süren teori relationism n.
soyut kavramların, genel kavramların, evrensellerin gerçek olmadığını, yalnızca birer addan ibaret olduklarını öne süren doktrin terminism n.
genel kavramların başka bir deyişle tümellerin gerçek olmadığını birer addan ibaret olduklarını öne süren realizm karşıtı felsefe akımı nominalism n.
toplumun işlevinin ancak canlı organizmaların doğasıyla kurulacak analoji ile anlaşılabileceğini öne süren görüş organic analogy n.
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti zen n.
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti zen buddhism n.
doğaya ve yaşama dair süreçlerin fiziksel olarak belirlendiğini ve bu süreçlerin fizik ve kimya kanunlarıyla tamamen açıklanabileceğini öne süren felsefi görüş mechanism n.
bütünün parçalarının bütünle ilişkisi olmadan var olamayacağı ve anlaşılamayacağını öne süren bir teori holistic theory n.
içeriklerinin olanaklılığını, olanaksızlığını, olumsallığını veya zorunluluğunu öne süren veya inkar eden mantıksal önermelerin niteliği modality n.
ruhun ölümlü olduğunu öne süren bir felsefi doktrin mortalism n.
tüm maddelerde ruh bulunduğunu öne süren felsefi doktrin hylozoism n.
ahlaki iyinin doğal olmayan bir şey olduğunu öne süren bir teori objectivism n.
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen kimse detectivist n.
dilin duyum nesneleri ile ilk insanların bu nesnelere olan tepkisinin bir parçası olan sesler arasındaki doğal bir örtüşmeden ortaya çıktığını öne süren teori dingdong theory n.
dilin duyum nesneleri ile ilk insanların bu nesnelere olan tepkisinin bir parçası olan sesler arasındaki doğal bir örtüşmeden ortaya çıktığını öne süren teori ding-dong theory n.
dilin felsefi analizinin gerçekliğin temel elementlerine tekabül eden anlam atomlarında sona erdiğini öne süren felsefi bir yaklaşım logical atomism n.
deneysel olarak doğrulanamayan şeylerin anlamsız olduğunu öne süren kimse logical positivist n.
var olma ideasının doğuştan bulunduğunu ve doğru bilgiye bu yol ile ulaşılabileceğini öne süren rosmini felsefesi rosminianism n.
(marksizm) doğadaki ve tarihteki değişimlerin kendini geliştirdiğini öne süren bir yöntem dialectic n.
ussal yasa veya gerekçenin mutlak gerçekliği beslediğini öne süren hegel öğretisi panlogism n.
dünyadaki mutlak gerçekliğin irade olduğunu öne süren öğreti panthelism n.
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teori presentationism n.
bireyin davranışlarını kendinin belirlediğini öne süren bir öğreti self-determinism n.
tüm fikirlerin duyulardan türediğini ve özünde duyulara indirgenebileceğini öne süren öğreti sensationalist n.
bilginin sosyo-kültürel bağlamı tarafından şekillendirildiğini öne süren teori ile ilgili relationist adj.
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen detectivist adj.
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuram ile ilişkili detectivist adj.
Geology
dünya'nın jeolojik süreçlerinin geçmişte de aynı şimdiki gibi geliştiğini öne süren, jeoloji biliminin temelini oluşturan doktrin uniformism n.
tüm kayaçların eriyik bir kitlenin katılaşması ile oluştuğunu öne süren çürütülmüş bir teori plutonism n.
en alt tortul kayaç tabakasının en yaşlı olduğunu öne süren bir jeoloji ilkesi superposition n.
Latin
kanıtlanmamış iddia öne süren otorite ipse dixit n.
Archaic
genel kanının aksini öne süren inanç paradox n.