Turc - Anglais
Turc - Anglais
Allemand - Anglais
Français - Anglais
Espagnol - Anglais
Anglais Synonymes
Turc - Anglais Phrases
Synonymes
Phrases
Outils
Ressources
A propos de nous
Contact
Ouvrir session / Souscrivez-vous
Éteindre les lumières
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonymes
Outils
Ressources
A propos de nous
Contact
Ouvrir session / Souscrivez-vous
EN-TR
Turc - Anglais
Allemand - Anglais
Espagnol - Anglais
Français - Anglais
Anglais Synonymes
Turc - Anglais Phrases
Turc - Anglais
Français - Anglais
Espagnol - Anglais
Allemand - Anglais
Historique
öne süren
Sens de
"öne süren"
dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 2 résultat(s)
Catégorie
Turc
Anglais
General
1
General
öne süren
asserting
adj.
Phrases
2
Phrases
öne süren
suggesting that
expr.
Sens de
"öne süren"
avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 109 résultat(s)
Catégorie
Turc
Anglais
General
1
General
insanları iyileştirdiğini öne süren kişi
healer
n.
2
General
sav öne süren kimse
asserter
n.
3
General
hipotez öne süren kimse
hypothetist
n.
4
General
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti
demonianism [obsolete]
n.
5
General
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti
demoniasm
n.
6
General
insanların ağaçlardan geldiklerini öne süren teori ve çalışma
dendranthropology
n.
7
General
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren kimse
impossibilist
n.
8
General
akıl ve maddenin birbirine eşlik etmesine karşın birbiri ile ilişkili olmadığını öne süren felsefi teori
parallelism
n.
9
General
rafael öncesi resmini takip ettiğini öne süren modern bir sanat akımı
preraphaelism
n.
10
General
insanoğlundan önce dünya'da başka bir uygarlığın yaşadığını öne süren hipotez
silurian hypothesis
n.
11
General
tüm maddelerin yaşamsal kuvvet taşıdığı ve her yaşamsal faaliyetin ise ruhun bir işlevi olduğunu öne süren eski bir teori
stahlism
n.
12
General
(yeniden doğumda) iman ile insan eyleminin birbirini desteklediğini öne süren teolojik bir öğreti
synergism
n.
13
General
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimi ile ilgili
impossibilist
adj.
14
General
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimine ait
impossibilist
adj.
15
General
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye ait
conciliar
adj.
16
General
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye dayanan
conciliar
adj.
17
General
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teori ile ilişkili
conciliar
adj.
18
General
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye ait
conciliary [obsolete]
adj.
19
General
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teoriye ait veya ilişkin
presentational
adj.
20
General
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren
presentative
adj.
Trade/Economic
21
Trade/Economic
belirli derecede tekelci güce sahip firmaların fiyatları keyfi biçimde belirleyip oldukça uzun süreler bu düzeylerde sabit tuttuklarını öne süren görüş
administrated pricing hypothesis
n.
22
Trade/Economic
endüstrilerin de doğma, büyüme, olgunluk ve gerileme aşamalarından geçmekte olduklarını öne süren görüş
industry life cycle hypothesis
n.
23
Trade/Economic
doğal düzenin toplumu yeterince kontrol ettiğini öne süren bir politik iktisat doktrini
physiocratism
n.
Law
24
Law
davacının iddiasının doğru olmakla birlikte sonradan geçersiz hale geldiğini öne süren savunma
plea in confession and avoidance
n.
25
Law
iptali öne süren
revocatory
adj.
Politics
26
Politics
abd'nin kuzey amerika'nın tamamına yayılmasının hem bir hak hem de görev olduğunu öne süren bir 19. yüzyıl öğretisi
manifest destiny
n.
27
Politics
devletin sadece yatırım amaçlı borçlanması gerektiğini öne süren bir ilke
golden rule
n.
28
Politics
kralların yönetim yetkisini doğrudan tanrı'dan aldığını ve tebaalarına karşı sorumlu olmadıklarını öne süren bir doktrin
divine right of kings
n.
29
Politics
aşırı sağın ve aşırı solun birçok açıdan benzer olduğu öne süren siyasi teori
horseshoe theory
n.
Medical
30
Medical
yaşlanmanın vücutta gittikçe daha az onarım kaynağının bulunması kaynaklı gerçekleştiğini öne süren kuram
disposable soma theory
n.
Psychology
31
Psychology
öznel deneyimin uyarıcı şiddeti ile orantılı arttığını öne süren bir kavram
weber-fechner law
n.
32
Psychology
kişiliğin daha çok dış faktörlerden etkilendiğini öne süren bir görüş
situationism
n.
33
Psychology
yakın olanların birbirine ait algılandığını öne süren bir gestalt ilkesi
proximity
n.
Pathology
34
Pathology
tüm hastalıkların mikrop kaynaklı olduğunu öne süren bir teori
pangermism
n.
Physics
35
Physics
bir olay dizisi mümkünse tam tersinin de mümkün olduğunu öne süren fizik prensibi
time reversal invariance
n.
36
Physics
ışığın dalgalar halinde yayıldığını öne süren teoriye katılan kimse
undulationist
n.
37
Physics
ısının özel bir madde türü yerine madde taneciklerinin özel bir hareketi olduğunu öne süren teori
dynamical theory of heat
n.
38
Physics
izole sisteme ait toplam enerjinin iç değişikliklere karşın sabit kaldığını öne süren temel bir fizik yasası
first law of thermodynamics
n.
Chemistry
39
Chemistry
tüm kimyasal bileşiklerin zıt ve farklı iki bileşenden oluştuğunu öne süren teori
binary theory
n.
40
Chemistry
tüm kimyasal bileşiklerin zıt ve farklı iki bileşenden oluştuğunu öne süren teori
dualism
n.
Biology
41
Biology
zeka ve davranışın belirlenmesinde kalıtımın çevresel etkenlerden daha önemli olduğunu öne süren doktrin veya okul
hereditarian
n.
42
Biology
canlı organizmaların diğer canlı organizmalardan germ hücrelerinin büyüyüp farklılaşmasıyla geliştiğini öne süren teori
germ theory
n.
43
Biology
kalıtsal bilgilerin bulunduğu gemüllerin eşey organlarda bütünleşerek üreme hücrelerine aktarıldığını öne süren bir teori
pangenesis
n.
44
Biology
hastalığın her zaman organ yapısındaki bir lezyonla ilişkili olduğunu öne süren bir teori
organicism
n.
45
Biology
maddenin eter yoğunlaşmasıyla oluştuğunu öne süren
pycnotic
adj.
Astronomy
46
Astronomy
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori
cosmic inflation
n.
47
Astronomy
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori
inflation theory
n.
48
Astronomy
evrenin sonsuz kez kendi kendini tekrarladığını öne süren bir kozmolojik model
oscillating universe
n.
49
Astronomy
evrenin sonsuz kez kendi kendini tekrarladığını öne süren bir kozmolojik model
oscillating universe theory
n.
Social Sciences
50
Social Sciences
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren bir yorumlama biçimi
impossibilism
n.
51
Social Sciences
çoğu kültürel benzerliğin yayılma sonucu ortaya çıktığını öne süren bir kuram
diffusionism
n.
Literature
52
Literature
shakespeare'e atfedilen oyunların aslında bacon tarafından yazıldığını öne süren teori
baconian theory
n.
53
Literature
ilyada ve odysseia eserlerinin farklı yazarlara ait olduğunu öne süren eleştirmen
chorizontist [rare]
n.
Religious
54
Religious
inançtan sapanların kiliseye yeniden kabul edilmeyeceğini öne süren 3. yüzyıl roma görüşü
novationism
n.
55
Religious
insanın doğasının günahlara teslim olarak tamamen yozlaştığını öne süren protestan doktrini
total depravity
n.
56
Religious
oğul isa ve baba tanrı'nın benzer olup aynı özden olmadıklarını öne süren bir hristiyan doktrinini destekleyen kimse
homoiousian
n.
57
Religious
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti
demonianism
n.
58
Religious
dünyanın gerçekte yaşanmamış bir tarihin birtakım belirtileri ile yaratıldığını öne süren teolojik bir önerme
omphalos
n.
59
Religious
tarihi belirgin dönemlere bölüp her bir dönem için tanrı ve insanlar arasında farklı bir ilişki bulunduğunu öne süren bir protestanlık öğretisi
dispensationalism
n.
60
Religious
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren kalkedon doktrinine inanan kimse
dyophysite
n.
61
Religious
5. yüzyılda isa'nın hem tanrı hem insan olarak ikili bir doğaya sahip olduğunu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren bir doktrin
dyophysitism
n.
62
Religious
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğunu öne süren bir teolojik doktrin
dyothelitism
n.
63
Religious
hristiyanların toplum ve yönetim faaliyetlerinde karar veren kutsal varlığa sahip olduğunu öne süren bir teori
dominionism
n.
64
Religious
materyal dünyasının şeytanın kişiliğini yansıttığını öne süren gnostik bir öğreti
pan-satanism
n.
65
Religious
ilk günahı reddederek her bireyin günah işlememe iradesi olduğunu öne süren bir inanç
pelagianism
n.
66
Religious
(roma katolik kilisesi'nde) isa'nın tam insanlıktan yoksun olduğunu öne süren eski bir sapkın düşünce
docetism
n.
67
Religious
isa'nın fiziksel gerçekliği bulunmadığını öne süren dini öğretiye inanan kimse
phantasiast
n.
68
Religious
tanrı'nın meydana gelecek tüm olayları önceden belirlediğini öne süren bir öğreti
preordination
n.
69
Religious
insanoğlunun doğuştan günahlı olduğunu kabul edip kurtuluşun özgür irade ile kutsal ruh'un ortak çalışması olduğunu öne süren öğretiyi takip eden kimse
semi-pelagian
n.
70
Religious
tanrı'nın bazı insanları sonsuz yaşamla ödüllendirip geri kalanını sonsuz ölümle lanetlendiğini öne süren kalvinizm doktrini
preterition
n.
71
Religious
yalnızca inanmanın kurtuluşa yeteceğini öne süren dini öğreti
solifidianism
n.
72
Religious
tüm sosyal kurumların yurttaşların en yüksek çıkarı için var olduğunu öne süren sosyal bir ilke
subsidiarity
n.
73
Religious
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini bir öğreti
supralapsarianism
n.
74
Religious
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili
supralapsarian
adj.
75
Religious
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili
supralapsary
adj.
Philosophy
76
Philosophy
yaratılışın ve tüm evrenin tesadüflere dayandığını öne süren doktrin
casualism
n.
77
Philosophy
bilginin doğuştan geldiğini öne süren felsefi öğretiyi savunan kimse
nativist
n.
78
Philosophy
bilginin sosyo-kültürel bağlamı tarafından şekillendirildiğini öne süren teori
relationism
n.
79
Philosophy
soyut kavramların, genel kavramların, evrensellerin gerçek olmadığını, yalnızca birer addan ibaret olduklarını öne süren doktrin
terminism
n.
80
Philosophy
genel kavramların başka bir deyişle tümellerin gerçek olmadığını birer addan ibaret olduklarını öne süren realizm karşıtı felsefe akımı
nominalism
n.
81
Philosophy
toplumun işlevinin ancak canlı organizmaların doğasıyla kurulacak analoji ile anlaşılabileceğini öne süren görüş
organic analogy
n.
82
Philosophy
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti
zen
n.
83
Philosophy
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti
zen buddhism
n.
84
Philosophy
doğaya ve yaşama dair süreçlerin fiziksel olarak belirlendiğini ve bu süreçlerin fizik ve kimya kanunlarıyla tamamen açıklanabileceğini öne süren felsefi görüş
mechanism
n.
85
Philosophy
bütünün parçalarının bütünle ilişkisi olmadan var olamayacağı ve anlaşılamayacağını öne süren bir teori
holistic theory
n.
86
Philosophy
içeriklerinin olanaklılığını, olanaksızlığını, olumsallığını veya zorunluluğunu öne süren veya inkar eden mantıksal önermelerin niteliği
modality
n.
87
Philosophy
ruhun ölümlü olduğunu öne süren bir felsefi doktrin
mortalism
n.
88
Philosophy
tüm maddelerde ruh bulunduğunu öne süren felsefi doktrin
hylozoism
n.
89
Philosophy
ahlaki iyinin doğal olmayan bir şey olduğunu öne süren bir teori
objectivism
n.
90
Philosophy
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen kimse
detectivist
n.
91
Philosophy
dilin duyum nesneleri ile ilk insanların bu nesnelere olan tepkisinin bir parçası olan sesler arasındaki doğal bir örtüşmeden ortaya çıktığını öne süren teori
dingdong theory
n.
92
Philosophy
dilin duyum nesneleri ile ilk insanların bu nesnelere olan tepkisinin bir parçası olan sesler arasındaki doğal bir örtüşmeden ortaya çıktığını öne süren teori
ding-dong theory
n.
93
Philosophy
dilin felsefi analizinin gerçekliğin temel elementlerine tekabül eden anlam atomlarında sona erdiğini öne süren felsefi bir yaklaşım
logical atomism
n.
94
Philosophy
deneysel olarak doğrulanamayan şeylerin anlamsız olduğunu öne süren kimse
logical positivist
n.
95
Philosophy
var olma ideasının doğuştan bulunduğunu ve doğru bilgiye bu yol ile ulaşılabileceğini öne süren rosmini felsefesi
rosminianism
n.
96
Philosophy
(marksizm) doğadaki ve tarihteki değişimlerin kendini geliştirdiğini öne süren bir yöntem
dialectic
n.
97
Philosophy
ussal yasa veya gerekçenin mutlak gerçekliği beslediğini öne süren hegel öğretisi
panlogism
n.
98
Philosophy
dünyadaki mutlak gerçekliğin irade olduğunu öne süren öğreti
panthelism
n.
99
Philosophy
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teori
presentationism
n.
100
Philosophy
bireyin davranışlarını kendinin belirlediğini öne süren bir öğreti
self-determinism
n.
101
Philosophy
tüm fikirlerin duyulardan türediğini ve özünde duyulara indirgenebileceğini öne süren öğreti
sensationalist
n.
102
Philosophy
bilginin sosyo-kültürel bağlamı tarafından şekillendirildiğini öne süren teori ile ilgili
relationist
adj.
103
Philosophy
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen
detectivist
adj.
104
Philosophy
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuram ile ilişkili
detectivist
adj.
Geology
105
Geology
dünya'nın jeolojik süreçlerinin geçmişte de aynı şimdiki gibi geliştiğini öne süren, jeoloji biliminin temelini oluşturan doktrin
uniformism
n.
106
Geology
tüm kayaçların eriyik bir kitlenin katılaşması ile oluştuğunu öne süren çürütülmüş bir teori
plutonism
n.
107
Geology
en alt tortul kayaç tabakasının en yaşlı olduğunu öne süren bir jeoloji ilkesi
superposition
n.
Latin
108
Latin
kanıtlanmamış iddia öne süren otorite
ipse dixit
n.
Archaic
109
Archaic
genel kanının aksini öne süren inanç
paradox
n.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of öne süren
×
Term Options
Proposer une traduction/Corriger
Français Anglais Dictionnaire
Espagnol Anglais Dictionnaire
Allemand Anglais Dictionnaire
Anglais Synonymes Dictionnaire
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy