Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | barış içinde | in peace adv. | ||
That is of inestimable value and helps peoples to live together in peace. Bu paha biçilemez bir değerdir ve halkların barış içinde bir arada yaşamasına yardımcı olur. More Sentences |
||||
General | barış içinde | peacefully adv. | ||
This minority has however lived peacefully alongside the Muslim majority for decades. Ancak bu azınlık on yıllardır Müslüman çoğunluğun yanında barış içinde yaşamaktadır. More Sentences |
Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | barış içinde yaşamak | live in peace v. | ||
Today, Saddam Hussein is no longer in power, but the Iraqi people are not yet living in peace. Bugün Saddam Hüseyin artık iktidarda değil ancak Irak halkı henüz barış içinde yaşamıyor. More Sentences |
||||
General | barış içinde bir arada yaşama | peaceful coexistence n. | ||
General | bir arada barış içinde bulunmak | coexist peacefully v. | ||
General | barış içinde olmak | peace v. | ||
Idioms | ||||
Idioms | barış içinde yaşamak | be at peace v. | ||
Politics | ||||
Politics | barış içinde bir arada yaşama | peaceful co-existence n. | ||
Politics | barış içinde birarada yaşama | peaceful coexistence n. | ||
Politics | ingiliz imparatorluğu içinde ingiliz yönetimi tarafından zorla uygulanan barış | pax britannica n. | ||
Politics | roma imparatorluğu içinde roma yönetimi tarafından zorla uygulanan barış | pax romana n. |