bir durumu - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

bir durumu



Sens de "bir durumu" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 3 résultat(s)

Turc Anglais
Technical
bir durumu one condition n.
bir durumu one-state n.
Computer
bir durumu one condition n.

Sens de "bir durumu" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 266 résultat(s)

Turc Anglais
General
bir ulusa ait olma durumu nationality n.
işçinin herhangi bir nedenle işine gelmemesi durumu absenteeism n.
bir tartışmanın herhangi bir sorundan dolayı sonuca varamaması durumu aporia n.
bir karakterin ortaya çıkmasından sorumlu olan farklı genler arasında baskılayıcı etkilerin olması durumu epistatic n.
hayali bir düşman ya da gölge ile savaşma durumu sciamachy n.
zor bir durumu atlatma negotiation n.
bir yere sahip olma durumu whereness n.
daha kuvvetli bir ışık altında mum ışığının görülememesi durumu shadowing n.
bir şeyi değersiz görme durumu veya alışkanlığı floccinaucinihilipilification n.
bir şeyi değersiz bulma durumu veya alışkanlığı floccinaucinihilipilification n.
bir yerin yerlisi olma durumu denizenship n.
karı koca olarak bir araya gelme durumu conjugality n.
bir süre devam etme durumu semipermanence n.
belirli bir yerde olma durumu ubeity n.
belirli bir yeri işgal etme durumu ubeity n.
bir yere sahip olma durumu ubeity n.
büyük bir kaos veya karışıklık durumu mare's nest n.
belirli bir yerde olma durumu whereness n.
bir birimin, toplumun durumu health n.
belirli bir durumu kontrol ettiği düşünülen hayali güç veya varlık god n.
ilk kez yaşanan bir olayın ve sahnenin yaşanmış gibi hatırlanması durumu déjàvu n.
belirli bir kaliteyi veya durumu muhafaza eden şey bastion n.
bir şeyin diğer şeylere göre durumu schesis n.
bir bölgenin belirli bir yönden diğer bölgelere göre çekicilik durumu seat n.
kayıp veya hayal kırıklığı ile başa çıkmak için alınan ve genellikle kişinin bir durumu inkar etmesine yol açan mecazi bir afyon copium n.
terk edilmiş bir mülkiyete yerleşme durumu squatterism n.
bir kimsenin çıkarına olma durumu superiority n.
yumuşatmak (gergin/zor bir durumu) help v.
zor bir durumu atlatmak negotiate v.
arasıra tekrarlanan bir durumu belirtmek için kullanılır be subject to v.
zor bir durumu atlatmak go through v.
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak face the issue v.
bir kişiyi veya durumu hoş bir biçimde betimlemek vignette v.
zor bir durumu atlatmak get through v.
bir durumu anlamak/kavramak sum something up v.
(zor bir durumu) atlatmak get through v.
başarısız bir durumu ameliyat masasına yatırmak hold a postmortem v.
ayrıntılara takılıp kaldığı için durumu bir bütün olarak görememek can't see the woods for the trees v.
tam tersi bir durumu olmak have a reverse situation v.
Bir durumu olduğundan daha acınası göstermek catastrophize v.
bir durumu hastalık olarak görmek pathologize v.
bir durumu hastalık olarak görmek pathologise v.
(bir şey için) bir durumu varsaymak posit on v.
(bir şey için) bir durumu temel almak posit on v.
(bir şey için) bir durumu varsaymak posit upon v.
(bir şey için) bir durumu temel almak posit upon v.
bir süre sessizlikten sonra (konuşmayı veya durumu) sürdürmeye zorlamak push past v.
belirli bir durumu belli eden revealing adj.
belirli bir durumu açığa vuran revealing adj.
nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu post-truth adj.
bir durumu belli eden keyhole adj.
harita veya tabloda istenmeyen bir durumu belirtmek için siyahla işaretli black adj.
gelişmekte olan bir durumu içeren pregnant adj.
belirli bir durumu muhafaza eden cihaz anlamına gelen bir son ek -stat suf.
Phrasals
bir sorunu ya da durumu ayrıntılı bir şekilde konuşmak talk through v.
fayda sağlamak için olumsuz bir durumu kabul etmek lean into v.
birden başka bir durumu/sorunu tetiklemek erupt into (something) v.
birden başka bir durumu/sorunu ateşlemek erupt into (something) v.
birden başka bir durumu/sorunu kızıştırmak erupt into (something) v.
başka bir durumu/sorunu tetiklemek escalate into (something) v.
başka bir durumu/sorunu ateşlemek escalate into (something) v.
başka bir durumu/sorunu kızıştırmak escalate into (something) v.
bir konuda durumu birinden/bir şeyden daha parlak olmak exceed someone or something in something v.
bir durumu/sorunu tekrar gözden geçirerek bir şeyi dışarıda bırakmak factor out v.
bir durumu/sorunu tekrar gözden geçirerek bir şeyi dahil etmemek factor out v.
bir durumu/sorunu tekrar gözden geçirerek bir şeyi hariç tutmak factor out v.
(kötü bir şeyi/durumu) hemen atlatmak rebound from (someone or something) v.
(kötü bir şeyi/durumu) hemen toparlamak rebound from (someone or something) v.
biriyle sıkıntılı bir durumu konuşmak go to someone v.
biriyle sıkıntılı bir durumu konuşmak go to someone v.
(birinin/bir şeyin içinde bulunduğu bir durumu) iyileştirmek raise (someone or something) out of (some state) v.
(birinin/bir şeyin içinde bulunduğu bir durumu) geliştirmek raise (someone or something) out of (some state) v.
(birinin/bir şeyin içinde bulunduğu bir durumu) düzeltmek raise (someone or something) out of (some state) v.
(birinin/bir şeyin içinde bulunduğu bir durumu) yükseltmek raise (someone or something) out of (some state) v.
birine karmaşık, tehlikeli bir durumu halledebilmesi/geçebilmesi için yardım etmek steer someone or something through something v.
(bir işi, görevi, durumu) savuşturmak wiggle (one's) way out (of something) v.
bir durumu devam ettirmek remain on v.
bir durumu sürdürmek remain on v.
bir durumu yatıştırmak hose down v.
(bir durumu) ele almak come at (something) v.
(bir hissi, durumu) aktarmak convey (something) v.
biriyle irtibata geçip (bir şeyin) gidişatı/durumu hakkında bilgi almak follow up on (something) v.
(biriyle) irtibata geçip bir şeyin gidişatı/durumu hakkında bilgi almak follow up with (one) v.
(bir durumu) çakmak get onto v.
(bir konuyu, durumu, meseleyi birine/bir şeye) taşımak lay (something) before (someone or something) [old-fashioned] v.
(bir konuyu, durumu, meseleyi birinin/bir şeyin) önüne getirmek lay (something) before (someone or something) [old-fashioned] v.
(bir durumu) atlatmak recover from (something) v.
(bir durumu) atlatmak recuperate from (something) v.
(bir şey yapmadan) önce durumu tartıp biçmek think before (one) (does something) v.
Proverb
eğer kötü bir duruma düştüysen durumu daha da kötüleştirecek hamlelerden kaçın if you're in a hole, stop digging
Colloquial
bir insanın kendine acıması veya başkalarının kendine acımasını istemesi durumu pity party n.
bir durumu en iyi biçimde anlatan örnek a case in point n.
bir durumu anlamak için onu gözlemleyerek test etme duck test n.
çıkarım yaparak bir durumu anlamaya çalışma duck test n.
bir şey verebilecek/sağlayabilecek durumu olmak be good for something v.
(bir şeyi, ortamı, durumu) yumuşatmak defuse (something) v.
(bir durumu) kabul etmek lazım there's no getting away from (something) expr.
Idioms
kötü bir durumu affettirecek mazeret get out of jail free card n.
bir durumu en iyi biçimde anlatan örnek the case in point n.
bir şeyin durumu/hali lie of the land (brit) n.
bir şeyin durumu/hali lay of the land (us) n.
ciddi bir ilişkiden yaklaşık yedi sene sonra başlayan aldatmaya meyilli olma durumu the seven year itch n.
ciddi bir ilişkiden yaklaşık yedi sene sonra başlayan aldatmaya meyilli olma durumu seven-year itch n.
istenmeyen bir duruma sürüklemesi muhtemel önemsiz bir harekete izin verme durumu the camel's nose n.
kendini tek bir cinsiyet kimliği ile tanımlamama durumu gender fluidity n.
tek bir cinsiyet kimliği olmama durumu gender fluidity n.
kendini katı/sabit bir cinsiyet kimliğiyle tanımlamama durumu gender fluidity n.
katı/sabit bir cinsiyet kimliği olmama durumu gender fluidity n.
durumu sakin ve güvenilir bir şekilde kontrol altında tutma/kontrol altına alma a steady hand on the tiller [uk] n.
durumu daha riskli/tehlikeli hale getirecek bir hata (yapmak) (make) one false move n.
durumu daha riskli/tehlikeli hale getirecek bir hata (yapmak) (make) a false move n.
kriz veya suç unsuru oluşturabilecek bir durumu kanıksama ve mağdur kişiye yardım etmeme durumu bystander apathy n.
bir olayı/durumu kendi içinde değerlendirmek judge something on its own merit v.
bir şeyi yahut karmaşık bir durumu düzeltmek set something straight v.
bir durumu daha zor bir hale getirmek tighten the noose v.
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak cover all the bases v.
bir olayı/durumu kendi içinde değerlendirmek judge something on its own merits v.
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak touch all the bases v.
durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmak pile pelion on ossa v.
durumu kurtulmaz bir hale sokmak tighten the noose v.
durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmak heap pelion on ossa v.
olumsuz bir durumu kabullenmek take something sitting down v.
(bir durumu) anlamak make the scene v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine çevirmek stack the cards in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinden/bir şeyden) yana ayarlamak stack the cards in the favor of (someone or something) v.
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak stack the cards in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek stack the cards in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek stack the cards in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine çevirmek stack the deck in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinden/bir şeyden) yana ayarlamak stack the deck in the favor of (someone or something) v.
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak stack the deck in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek stack the deck in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek stack the deck in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine çevirmek stack the odds in (someone's or something's) favor v.
durumu (başka birinden/bir şeyden) yana ayarlamak stack the odds in (someone's or something's) favor v.
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak stack the odds in (someone's or something's) favor v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek stack the odds in (someone's or something's) favor v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek stack the odds in (someone's or something's) favor v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine çevirmek stack the odds in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinden/bir şeyden) yana ayarlamak stack the odds in the favor of (someone or something) v.
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak stack the odds in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek stack the odds in the favor of (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek stack the odds in the favor of (someone or something) v.
(olumsuz bir durumu) kabullenmemek not take (something) sitting down v.
(bir işi, görevi, durumu) savuşturmak wriggle (one's) way out (of something) v.
(bir meseleyi, durumu) tüm detaylarıyla anlamak be across (something) v.
bir meseleyi, durumu tüm detaylarıyla anlamak be across something v.
zor bir durumu son anda /kıl payı önlemek get out of jail [uk] v.
durumu dramatik bir şekilde değiştirmek flip the script on (someone or something) v.
durumu (birinin/bir şeyin) aleyhine döndürmek flip the script on (someone or something) v.
bir engel ya da hastalığı durumu suiistimal etmek için kullanmak play it for all it's worth v.
zor bir durumu (aşamamak) be not out of the woods v.
belirsiz bir durumu (aşamamak) be not out of the woods v.
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak) için diken üstünde olmak be treading on eggshells v.
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak için) çok dikkatli olmak be treading on eggshells v.
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak) için diken üstünde olmak be walking on eggshells v.
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak için) çok dikkatli olmak be walking on eggshells v.
sıkıntılı bir durumu kendi yararına çevirmek make the best of a bad bargain v.
kötü bir olayı/durumu mecburen kabullenmek swallow a bitter pill v.
kötü bir olayı/durumu sindirmek swallow a bitter pill v.
sıkıntılı bir durumu olumlu karşılamak put on a brave face v.
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak cover all the bases [us] v.
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak cover one's bases [us] v.
durumu dramatik bir şekilde değiştirmek flip the script v.
(bir durumu) düzeltmek/gidermek get (something) ironed out v.
(kötü bir durumu) zevkle seyretmek gloat over (something) v.
durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmak be heaping pelion on ossa v.
durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmak be heaping pelion upon ossa v.
(bir sözcük) durumu tam anlatmamak not be the word for it v.
(bir sözcük) durumu anlatmaya yetmemek not be the word for it v.
haksız bir durumu düzeltmek/telafi etmek right a wrong v.
bir durumu eşitlemek set straight v.
(biri/bir şey) için işleri/durumu kolaylaştırmak smooth the path for (someone or something) v.
(biri/bir şey) için işleri/durumu kolaylaştırmak smooth the way for (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) aleyhine olacak şekilde düzenlemek stack the deck (against) (someone or something) v.
durumu (başka birinin/bir şeyin) aleyhine çevirmek stack the odds against (someone or something) v.
(bir şeyin) durumu değerlendirmek take stock (of something) v.
bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak touch (on) all (the) bases v.
maddi durumu kötü bir halde living hand to mouth adj.
maddi durumu kötü bir halde on the town adv.
maddi durumu kötü bir halde upon the town adv.
(bir yerde) durumu/ekonomik durumu daha iyi better off (somewhere) expr.
(bir yerde) durumu/ekonomik durumu daha iyi better off (if one were somewhere else) expr.
karmaşık/çözülmesi güç bir durumu ortaya atmak like opening (up) a can of worms expr.
Formal
(ticarette) bir şey alamama durumu nonreceipt n.
Speaking
herhangi bir iptal durumu var mı? are there any cancellations? expr.
Trade/Economic
alıcının malı piyasada vermeye razı olacağı bir fiyatın altındaki fiyatlardan satın alması durumu buyer's surplus n.
belli bir olay veya durumu açıklayan ana etkenleri bulabilmek üzere bazı basitleştirici koşulların varlığının kabul edilmesi annual compounding n.
birden fazla kişinin ortak mülkiyetinde bulunan bir gemiyi tümünün adına kullanmaları durumu association of ship owners n.
bir işletmenin kendi durumu ile yaptığı denetim ve değerlendirme enterprise self-audit n.
bir malın ileri tarihteki fiyatının bugünkü fiyatından yüksek olması durumu contango n.
bir bankanın değişken faizli varlıklarının toplam varlıklara oranının onun değişken faizli borçlarının toplam borçlarına oranından daha düşük olması durumu negative funds gap n.
bir firmanın likidite durumu quick position n.
bir malın bugünkü fiyatının ileri tarihteki fiyatından daha yüksek olması durumu backwardation n.
çalışanların sahip oldukları mesleği bırakıp başka bir meslekte çalışmak istememeleri durumu occupational immobility n.
cari fiyat düzeyinde piyasada bir arz kıtlığı veya arz fazlası bulunması durumu disequilibrium n.
çalışanların aile bağları sebebiyle başka bir coğrafyada çalışmak istememeleri durumu geographic immobility n.
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu cannibalization n.
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu cannibalisation n.
hisse satışında bir kısım hakların yeni sahibine geçmeyip eski sahibine ait olarak kalması durumu ex rights n.
kişi başına gelirin ancak temel ihtiyaç maddelerinin karşılanmasına yetecek bir düzeyin bile altına düşmesi durumu absolute poverty n.
satılan bir satış opsiyonunun karşılığı olan mali değerin elde bulunması durumu covered call n.
sabit ve değişken masrafların bir arada olma durumu mixed cost n.
şirket yöneticisinin şirketteki görevi sona erdiğinde kendisine yüklü bir para ödenmesi durumu golden handshake n.
ülkenin kişi başına düşen gelirinin kayda değer bir artış göstermemesi durumu zero economic growth n.
belirli bir ürünün satıcı sayısı gibi kısıtlamaları olmayan serbest girişim durumu multiopoly n.
ekonomik bir durumu belli bir eylemle canlandırmak jump-start v.
Law
bir ülkenin yürürlükteki yasalarının bir sistem dahilinde bir arada toplanması durumu compiled statutes n.
bir geminin fiilen mürettebatının yönetiminden çıkması durumu quasi derelict n.
ifade verilmesiyle veya hakim/jüri kararıyla bir suçun işlenmesinden sorumlu bulunma durumu guilty n.
fiziksel durumu ağır olan yabancılara yardım edenleri mesuliyetten muaf tutan bir tür yasa good samaritan law n.
Politics
siyasi ve ekonomik anlamda bir durumu başkalarına olduğundan farklı göstermek için yapılan herhangi bir yapı potemkin village n.
siyasi ve ekonomik anlamda bir durumu başkalarına olduğundan farklı göstermek için yapılan herhangi bir yapı potyomkin village n.
yönetimin belli bir elit grubun elinde olması durumu anocracy n.
bir feodal devlet üstüne feodal devlet kurma durumu superfeudation n.
bir durumu soruşturmak investigate a case v.
bir durumu düzeltmek remedy a situation v.
Technical
bir maddenin içindeki moleküllerin durumu ve hareketleri nedeniyle sahip olunan yığılmış ısı enerjisi internal energy n.
(bir enerjinin) kuantum durumu energy level n.
bir yolun tekerlekli araçla seyahat için durumu wheeling n.
Radio
tek yan bant ile özdeşleştirilen gücün iletilmediği bir taşıyıcı bastırma durumu single-side-band transmission n.
Medical
bağışıklık sisteminin vücuda yabancı olan bir şeyi ya da durumu kendiliğinden algılaması self-nonself discrimination n.
bir akıl hastasının kendi isteği dışında (ama kanunen) bir akıl hastanesine yatırıması durumu (sadece ingiltereye özgü bir terim) sectioning n.
gelişim veya çalışma bakımından başka bir uyarıya gerek gösterme durumu heteronomy n.
bir böcek ilacı olan malathion maddesinin solunması veya içilmesiyle oluşan zehirlenme durumu malathion poisoning n.
atım eğrisi veya sfigmogramda ikincil yükselmelerin görüldüğü bir atım durumu polycrotism n.
(aynı aile içerisinde) bir diğerinden sonra doğma durumu postgeniture n.
Psychology
bir uyarıcı algılanmadan önceki hazırlık durumu preperception n.
herhangi bir durumu kişisel çıkarları önceleyerek açıklama durumu me-ism n.
hastaların bilinçlerinin bir kavanozda tutularak vücutlarının ele geçirildiğine inanmaları durumu zombification n.
ilk kez yaşanan bir olayın ve sahnenin yaşanmış gibi hatırlanması durumu déjà vu n.
Mental Health
bir durumu anlayacak, sonucunda makul kararlar alacak ve kararının potansiyel sonuçlarını kavrayacak zihni yeterliği olan competent adj.
Physiology
genellikle uyanık bir gevşeme durumu ile ilişkilendirilen elektriksel ritim alpha n.
genellikle uyanık bir gevşeme durumu ile ilişkilendirilen elektriksel ritim alpha wave n.
genellikle uyanık bir gevşeme durumu ile ilişkilendirilen elektriksel ritim alpha rhythm n.
hücre veya organizmada sabit bir fizyolojik durumu koruyan süreçler autoregulation n.
farklı zamanlarda döllenen iki fetüsün tek bir rahimde bulunması durumu superfetation n.
Pathology
idrardaki protein miktarı, ödem yüksek tansiyon ile karakterize edilen anormal bir gebelik durumu toxemia n.
idrardaki protein miktarı, ödem yüksek tansiyon ile karakterize edilen anormal bir gebelik durumu toxaemia n.
idrardaki protein miktarı, ödem yüksek tansiyon ile karakterize edilen anormal bir gebelik durumu toxaemia of pregnancy n.
(hasta) birçok kişinin bir arada bulunmasından kaynaklı hastalık durumu ochlesis n.
iki farklı hastalığın tek bir hastalık haline gelmesi durumu syntropy n.
Pharmaceutics
bir dizi hastalık bulaştırıcı organizmanın neden olduğu durumu tedavi eden bir grup antibiyotik tetracyclines n.
Physics
(belirli bir enerji düzeyi ve benzerinin) dejenere kuantum durumu sayısı degeneracy n.
(göreli kuantum mekaniğinde) bir tür negatif enerjili elektron durumu dirac sea n.
Chemistry
keton ve alkenin aynı anda bir kimyasal bileşikte bulunması durumu enone n.
Tobacco
koku maddelerinin alkol veya uygun bir çözücüde çözünmüş durumu top flavour n.
Social Sciences
yaşlıya bakım verenin/ailesinin özel durumu nedeniyle yaşlının geçici bir süreliğine hemşire tarafından bakımının sağlanması respite care n.
Education
bir dersi standart not ile geçme durumu o grade n.
bir dersi standart not ile geçme durumu ordinary grade n.
bir dersi temel düzey notu ile geçme durumu o level n.
bir dersi temel düzey notu ile geçme durumu ordinary level n.
Religious
(geç orta çağ'da) zorla hristiyan olduğu halde gizlice museviliğe bağlı kalan ispanyol veya portekizli bir yahudinin durumu veya davranışları marranism n.
(anglikanizm ve protestanlık) ruhban sınıfından kadın bir üyenin ayrımcılık nedeniyle atanamaması durumu stained glass ceiling n.
Military
belirli bir hava aracı ile temasta kalma durumu flight following n.
Sport
bir dizi atak ve karşı atak yapan her iki eskrimcinin de puan alamaması durumu tac-au-tac n.
Tennis
her iki taraf da 40 sayı aldıktan sonra oyunu kazanmak için bir tarafın iki kez üst üste sayı almasını gerektiren beraberlik durumu deuce n.
Card
bir çeşit iskambil oyununda oyuncunun elinde kağıt kalmama durumu go n.
bezik gibi kart oyunlarında açık ara farkla özel bir tür kazanma durumu rubicon n.
Latin
diyet tedavisinde hastanın ağızdan hiç bir besinle beslenmemesi durumu nil per os (npo or npo) n.
Archaic
bir durumu istediği sonucu elde etmek amacıyla belirli şekilde gösteren kimse representer n.
Slang
fikirlerini bir türlü söze dökememe durumu mental constipation n.
bir durumu inkar eden veya sahte umutlar besleyen kişileri tanımlamak için kullanılan argo sözcük hopium n.
Modern Slang
bir durumu iyiye çevirmek için inkar yöntemini kullanma adaptive denial n.
bir barda kendini güvende hissetmediğinde içki siparişi veriyormuş gibi gizli şekilde bar çalışanlarına durumu bildirmek için kullanılan bir kod/şifre angel drink n.
bir barda kendini güvende hissetmediğinde içki siparişi veriyormuş gibi gizli şekilde bar çalışanlarına durumu bildirmek için kullanılan bir kod/şifre angel shot n.