|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
yerinde bir söz |
a pertinent remark n.
|
|
2 |
General |
yahudilerde bir kişinin sağlığına ya da iyileşmesine kadeh kaldırırken söylenen söz |
lehayim n.
|
|
3 |
General |
olumsuz bir şey ima eden söz |
innuendo n.
|
|
4 |
General |
iğneleyici bir söz |
an acid remark n.
|
|
5 |
General |
kaba veya ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz söyleyen |
euphemist n.
|
|
6 |
General |
söz konusu edilen şeyin bir örneği |
case in point n.
|
|
7 |
General |
söz konusu edilen şeyin bir örneği |
a case in point n.
|
|
8 |
General |
iyi düşünülmüş bir söz |
a well-thought-out phrase n.
|
|
9 |
General |
bir yumuşatma ve ya örtmece kullanılmadan söylenen söz |
orthophemism n.
|
|
10 |
General |
laf arasında söylenen fakat duyan kişi üzerinde beklenmeyen etki yapan bir söz |
chance remark n.
|
|
11 |
General |
aynı meslekten/topluluktan kimseleri ifade eden bir söz |
brethren n.
|
|
12 |
General |
belli bir kesim için incitici, kaba veya olumsuz bulunacak söz |
a taboo word n.
|
|
13 |
General |
bir çift söz |
a couple of words n.
|
|
14 |
General |
güney afrika'nın çok ırklı nüfusunu ifade eden bir söz |
rainbow nation n.
|
|
15 |
General |
bir grubu niteleyen kısa söz |
label n.
|
|
16 |
General |
italyan kökenli kanadalılar arasında ingiliz kökenli beyazlar için kullanılan aşağılayıcı bir söz |
mangia-cake n.
|
|
17 |
General |
dize veya özlü söz içeren bir kağıda sarılmış şekerleme |
motto n.
|
|
18 |
General |
dize veya özlü söz içeren bir kağıda sarılmış şekerleme |
motto kiss n.
|
|
19 |
General |
spiritüalist bir medyumun söz veya performanslarını harekete geçirdiğine inanılan güç |
control n.
|
|
|
20 |
General |
rakibin zihin yapısını taklit ederek yapılan bir söz sanatı |
schesis n.
|
|
21 |
General |
birine bir söz yöneltmek |
address a remark to v.
|
|
22 |
General |
son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda) |
have the last word v.
|
|
23 |
General |
bir bölgenin doğal atraksiyonlarını göstermek üzere söz konusu bölgenin içinden geçen tabelalı yol |
nature trail v.
|
|
24 |
General |
nihai karar/son söz birinin olmak (bir konuda) |
have the last word in v.
|
|
25 |
General |
bağışlamaya söz vermek (belirli bir miktar para) |
pledge v.
|
|
26 |
General |
söz almak (bir konuşmada) |
hold the floor v.
|
|
27 |
General |
bir söz uydurmak |
coin a phrase v.
|
|
28 |
General |
bir söz icat etmek |
coin a phrase v.
|
|
29 |
General |
söz ile bir konuşmaya müdahale etmek |
interject v.
|
|
30 |
General |
dürüst bir söz vermek |
bid fair v.
|
|
31 |
General |
bir çift söz etmek |
give a piece of one's mind to v.
|
|
32 |
General |
bir şeyi eve getirmeye söz vermek |
promise to return something home v.
|
|
33 |
General |
özellikle kuzeyde veya yukarıda olan bir yeri gösteren söz öbeği |
up adj.
|
|
34 |
General |
alkıştan oyunun (örn. bir piyesin) birkaç saniyeliğine durmasına neden olan (çok güzel bir hareket ya da söz) |
show-stopping adj.
|
|
35 |
General |
söz oyunlu bir şekilde |
ludically adv.
|
|
36 |
General |
korku, telaş ifadesi olarak kullanılan bir söz |
eek! interj.
|
|
37 |
General |
söz konusu disiplinin kavramları ve sonuçları ile ilgili anlamı veren bir ön ek |
met- pref.
|
|
38 |
General |
söz konusu disiplinin kavramları ve sonuçları ile ilgili anlamı veren bir ön ek |
meta- pref.
|
|
Phrasals |
|
39 |
Phrasals |
(bir şeye) söz ve eylemleriyle karşı çıkmak |
clamor against (something) v.
|
|
|
40 |
Phrasals |
bir konudan söz etmeye başlamak |
call up v.
|
|
41 |
Phrasals |
bir şeyi yapmaya karar/söz vermek |
commit oneself on something v.
|
|
42 |
Phrasals |
birine bir şeyi söz vermek/garanti etmek/taahhüt etmek |
reassure someone of something v.
|
|
43 |
Phrasals |
birine bir şeyi söz vermek |
promise something to someone v.
|
|
44 |
Phrasals |
bir konudan/şeyden söz etmek |
get into it v.
|
|
45 |
Phrasals |
birine veya bir şeye kötü söz söylemek |
curse at someone or something v.
|
|
46 |
Phrasals |
(kendinin/bir şeyin bir şeye) katılacağına dair söz vermek |
commit (oneself or something) for (something) v.
|
|
47 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin bir şeye katılacağına dair söz vermek |
commit someone or something for something v.
|
|
48 |
Phrasals |
(bir şeyden) söz etmek |
hit upon someone or something v.
|
|
49 |
Phrasals |
(bir şeyden) söz etmek |
hit on someone or something v.
|
|
50 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden söz etmek |
allude to someone or something v.
|
|
51 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden söz etmek |
allude to someone or something v.
|
|
52 |
Phrasals |
birine bir konuda söz vermek |
assure someone of something v.
|
|
53 |
Phrasals |
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi devam ettirmek |
carry through on (something) v.
|
|
54 |
Phrasals |
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi sürdürmek |
carry through on (something) v.
|
|
55 |
Phrasals |
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi yapmak |
carry through on (something) v.
|
|
56 |
Phrasals |
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi yerine getirmek |
carry through on (something) v.
|
|
57 |
Phrasals |
(bir şeyi) söz verdiği gibi yapmak/teslim etmek |
come through (with something) v.
|
|
58 |
Phrasals |
(bir şeyi) yapmaya karar/söz vermek |
commit (someone or something) to (something) v.
|
|
59 |
Phrasals |
(bir işin) yapılıp yapılmadığından emin olmak için söz konusu kişiyle irtibat halinde olmak |
follow up on (something) v.
|
|
60 |
Phrasals |
(bir şeyde birinden/bir şeyden) söz etmek |
mention (someone or something) in (something) v.
|
|
61 |
Phrasals |
(birine birinden/bir şeyden) söz etmek |
mention (someone or something) to (one) v.
|
|
62 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda iğneleyici söz söylemek |
needle about v.
|
|
63 |
Phrasals |
(bir şey) vereceğine söz vermek |
promise to v.
|
|
64 |
Phrasals |
(bir şeyden) hayranlıkla söz etmek |
rave about (something) v.
|
|
65 |
Phrasals |
(bir şeyden) hayranlıkla söz etmek |
rave over (something) v.
|
|
66 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkındaki hatıralardan söz etmek |
reminisce about (someone or something) v.
|
|
67 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) hayranlıkla söz etmek |
rhapsodize over (someone or something) v.
|
|
68 |
Phrasals |
(bir şeyden) söz etmek |
treat of (something) [obsolete] v.
|
|
Phrases |
|
69 |
Phrases |
yaşını söylemeyip soruyu geçiştirmek için söylenen bir söz |
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr.
|
|
70 |
Phrases |
üç yapraklı olan zehirli sarmaşıklara dokunulmaması gerektiğini hatırlatmak için kullanılan bir söz |
leaves of three, let it be expr.
|
|
71 |
Phrases |
(bir şeyin) coşkulu/heyecanlı/etkili bir şekilde birden bitmesini anlatan bir söz |
elvis has left the building expr.
|
|
72 |
Phrases |
kişinin cahilliğini alaylı bir şekilde yüzüne vurmak için kullanılan söz |
moon (is) made of green cheese, (and) the expr.
|
|
73 |
Phrases |
ne güzel sürpriz anlamında, beklenmedik birinin gelişiyle duyulan heyecanı anlatan bir söz |
If I knew you were coming, I'd have baked a cake expr.
|
|
74 |
Phrases |
söz edilmeye değer bir başka nokta da şudur ki |
another point worth mentioning is that expr.
|
|
75 |
Phrases |
2. dünya savaşı sırasında ortaya çıkmış meşhur bir söz |
kilroy was here expr.
|
|
76 |
Phrases |
2. dünya savaşı'nda perçinleri saymakla görevli james kilroy'un perçinlerin yanlarına koyduğu işaretler silinmesin diye kilroy buradaydı yazısı ve duvarın üstünden bakan bir adam çizmesi üzerine ortaya çıkmış bir söz |
kilroy was here expr.
|
|
Proverb |
|
77 |
Proverb |
üç kişilik bir gruptan birisini göndermek için söylenen söz |
two is company (but) three's a crowd
|
|
78 |
Proverb |
söz ağızdan bir kez çıkar |
word spoken is past recalling
|
|
79 |
Proverb |
söz ağızdan bir kez çıkar |
word once spoken is past recalling
|
|
|
80 |
Proverb |
söz ağızdan bir kere çıkar |
word once spoken is past recalling
|
|
81 |
Proverb |
söz ağızdan bir kere çıkar |
word spoken is past recalling
|
|
82 |
Proverb |
(bernard shaw tarafından öğretmenleri aşağılamak amacıyla söylemiş bir söz) elinden hiçbir iş gelmeyen öğretmen olur |
those who can, do; those who can't, teach
|
|
83 |
Proverb |
farklı fikirleri taviz vererek tek bir proje altında toplamanın verimsizliğini anlatan söz |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
84 |
Proverb |
söz ağızdan bir kez çıkar |
a word (once) spoken cannot be recalled
|
|
85 |
Proverb |
söz ağızdan bir kere çıkar |
a word (once) spoken cannot be recalled
|
|
86 |
Proverb |
söz ağızdan bir kez çıkar |
a word (once) spoken is past recalling
|
|
87 |
Proverb |
söz ağızdan bir kere çıkar |
a word (once) spoken is past recalling
|
|
Colloquial |
|
88 |
Colloquial |
gitar için kullanılan bir söz |
belly fiddle n.
|
|
89 |
Colloquial |
bir ilişkiyi bitirirken söylenen bir söz ("buggy ride" cinsel ilişki yerine kullanılan örtmece bir söz) |
thanks for the buggy ride [old-fashioned] n.
|
|
90 |
Colloquial |
bir yere kadar gidiyorum anlamında söylenen bir söz |
go to see a man about a dog n.
|
|
91 |
Colloquial |
bir dolu saçma söz |
a lot of baloney n.
|
|
92 |
Colloquial |
(bir şey) söz konusu değil |
there's no question of (something) n.
|
|
93 |
Colloquial |
(bir şeyin) olması söz konusu değil |
there's no question of (something) n.
|
|
94 |
Colloquial |
bir şeyi satın almaya ikna edici iddia/söz |
pitch n.
|
|
95 |
Colloquial |
son bir söz |
one last word n.
|
|
96 |
Colloquial |
(biri/bir şey) üzerinde söz/güç sahibi |
control over (someone or something) adj.
|
|
97 |
Colloquial |
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz |
want to make something of it expr.
|
|
98 |
Colloquial |
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz |
wanna make sumpin' of it? expr.
|
|
99 |
Colloquial |
kötü bir davranışın yapan kişiye ileride bazı olumsuz sonuçlar getireceğini belirten bir söz |
come back to bite you/someone expr.
|
|
100 |
Colloquial |
söz bir kere verilir |
a bargain is a bargain expr.
|
|
101 |
Colloquial |
(kızlar arasında söylenen) görüşürüz anlamında bir söz |
peace out girl scout expr.
|
|
102 |
Colloquial |
yaz bir kenara (söz verirken söylenir) |
book it expr.
|
|
103 |
Colloquial |
(birinden/bir şeyden) söz açılmışken |
talking of (someone or something) expr.
|
|
104 |
Colloquial |
birinden/bir şeyden söz açılmışken |
talking of somebody/something [uk] expr.
|
|
105 |
Colloquial |
bir yemek davetinde şarabı tekeline alan kişi için kullanılan ve "norwich piskoposunu tanıyor musun/norwich piskoposuyla bir akrabalığın var mı?" anlamına gelen bir söz |
do you know the bishop of norwich? [old-fashioned] expr.
|
|
106 |
Colloquial |
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz |
want to make of it expr.
|
|
107 |
Colloquial |
tüm gün kafamı meşgul ettin, yorulmuş olmalısın (bir kadını tavlamak için kullanılan klişe bir söz) |
you must be tired, because you've been running through my mind all day expr.
|
|
108 |
Colloquial |
bir yemek davetinde şarabı tekeline alan kişi için kullanılan ve "norwich'li dr. wright'ı tanıyor musun/norwich'li dr. wright'la bir akrabalığın var mı" anlamına gelen bir söz |
do you know dr. wright of norwich k expr.
|
|
Idioms |
|
109 |
Idioms |
bir söz veya şiarın yanlış kişiye mal edilmesi |
churchillian drift n.
|
|
110 |
Idioms |
bir cep telefonu çaldığında herkesin telefonuna sarılmasını toplu halde yapılan macarena dansına benzeten bir söz |
cellular macarena n.
|
|
111 |
Idioms |
bilgisayar klavyesinde "control alt del" tuşlarını ifade eden bir söz |
a three-finger salute (tfs) n.
|
|
112 |
Idioms |
anladım dedi kör adam (bir şeyin anlaşıldığını mizahi bir yolla ifade eden bir söz) |
I see, said the blind man n.
|
|
113 |
Idioms |
birisinin çok az para harcadığını belirtmek için söylenen bir söz |
the last of the big spenders n.
|
|
114 |
Idioms |
üç kişilik bir gruptan birisini göndermek için söylenen söz |
two's company three's a crowd n.
|
|
115 |
Idioms |
ilgisiz bir söz |
a non sequitur [latin] n.
|
|
116 |
Idioms |
(bir şeyde) söz sahibi olma |
a say (in something) n.
|
|
117 |
Idioms |
(bir şeyde) söz hakkı olma |
a say (in something) n.
|
|
118 |
Idioms |
(bir şeyde) söz sahibi |
a voice (in something) n.
|
|
119 |
Idioms |
(bir şeyde) söz hakkı |
a voice (in something) n.
|
|
120 |
Idioms |
(bir kararda) söz sahibi |
voice (in something) n.
|
|
121 |
Idioms |
(bir kararda) söz hakkı |
voice (in something) n.
|
|
122 |
Idioms |
(bir kararda) söz sahibi |
say (in something) n.
|
|
123 |
Idioms |
(bir kararda) söz hakkı |
say (in something) n.
|
|
124 |
Idioms |
sanatsal bir etki yaratmak için geleneksel formlardan/standartlardan/söz diziminden bilerek sapma |
artistic license n.
|
|
125 |
Idioms |
büyük bir düşüşün ardından söz konusu hisse senedinin az da olsa değer kazanması |
deadcat bounce n.
|
|
126 |
Idioms |
(bir şeyden birine) bahsetmek/söz etmek |
breathe something (of something) (to someone) v.
|
|
127 |
Idioms |
bir iki söz/laf söylemek (gerek) |
could teach (someone) a thing or two (about someone or something) v.
|
|
128 |
Idioms |
bir iki söz/laf söylemek (gerek) |
could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.
|
|
129 |
Idioms |
hatalı bir söz etmek |
lay an egg v.
|
|
130 |
Idioms |
(bir şeyde) söz sahibi olmak |
have a voice in something v.
|
|
131 |
Idioms |
(bir şeyde) söz sahibi olmak |
have a say in something v.
|
|
132 |
Idioms |
(bir şeyde) söz sahibi olmak |
get a say (in something) v.
|
|
133 |
Idioms |
(bir şeyde) söz hakkı olmak |
get a say (in something) v.
|
|
134 |
Idioms |
(bir şeyde) söz sahibi olmak |
get a voice (in something) v.
|
|
135 |
Idioms |
(bir şeyde) söz hakkı olmak |
get a voice (in something) v.
|
|
136 |
Idioms |
bir şeyi yapma ihtimali söz konusu olmaktan çıkmak |
get out of the way v.
|
|
137 |
Idioms |
(bir şeyi) söz konusu olmaktan çıkarmak |
take (something) off the table v.
|
|
138 |
Idioms |
sürekli (birinden/bir şeyden) söz etmek |
keep harping on about (someone or something) v.
|
|
139 |
Idioms |
bir şey piyasasında söz sahibi olmak |
corner the market on something v.
|
|
140 |
Idioms |
bir şey piyasasında söz sahibi olmak |
corner the something market v.
|
|
141 |
Idioms |
(birine biri/bir şey hakkında) tek bir söz söylememek |
(not) breathe a word (about/of something) (to somebody) v.
|
|
142 |
Idioms |
birine bir iki söz/laf söylemek |
could tell someone a thing or two v.
|
|
143 |
Idioms |
birine bir iki söz/laf söylemek |
could teach someone a thing or two v.
|
|
144 |
Idioms |
birine (bir şeye dair) söz vermek |
give somebody your word (that...) v.
|
|
145 |
Idioms |
birinden (bir şeye dair) söz almak |
have somebody's word (that...) v.
|
|
146 |
Idioms |
(biri/bir şey hakkında/üzerine) ilk söz söyleme/kullanma hakkına sahip olmak |
have first call (on somebody/something) v.
|
|
147 |
Idioms |
sürekli (bir şeyden) söz etmek/bahsetmek |
keep harping on (something) v.
|
|
148 |
Idioms |
(birinden/bir şeyden) söz etmek |
make mention of (someone or something) v.
|
|
149 |
Idioms |
(bir şeyden) söz etmek |
make noises about (something) v.
|
|
150 |
Idioms |
üstünkörü (bir şeyden) bahsetmek/söz etmek |
make noises about (something) v.
|
|
151 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek |
never have a good word to say about (someone of something) v.
|
|
152 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek |
never have a good word to say for (someone of something) v.
|
|
153 |
Idioms |
tek bir söz söylememek |
not breathe a word v.
|
|
154 |
Idioms |
(bir şey hakkında) tek bir söz söylememek |
not breathe a word (of something) v.
|
|
155 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek |
not have a good word to say about (someone of something) v.
|
|
156 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek |
not have a good word to say for (someone of something) v.
|
|
157 |
Idioms |
(birinden/bir şeyden) övgüyle söz etmek |
sing (someone's or something's) praises v.
|
|
158 |
Idioms |
(birinden/bir şeyden) övgüyle söz etmek |
speak highly of (someone or something) v.
|
|
159 |
Idioms |
bir iki söz/laf söylemek |
tell a thing or two v.
|
|
160 |
Idioms |
sabah ve öğleden sonra içki içmek istendiğinde söylenen bir söz |
it's five o'clock somewhere expr.
|
|
161 |
Idioms |
acısını/derdini bir kat daha artıran (söz/davranış vb) |
a turn of the screw expr.
|
|
162 |
Idioms |
üç kişilik bir gruptan birisini göndermek için söylenen söz |
two's company (three's a crowd) expr.
|
|
163 |
Idioms |
(bir konuda/bir şeyle ilgili olarak ) henüz bir karara varılmamış/son söz söylenmemiş |
jury is still out on something expr.
|
|
164 |
Idioms |
(güle güle harca gibi) birisine özellikle az miktarda para verildiğinde söylenen bir söz |
don't spend it all in one place expr.
|
|
165 |
Idioms |
gün batımında hava kızıllaşırsa ertesi günün güneşli olacağı anlamında bir söz |
red sky at night, shepherd's delight expr.
|
|
166 |
Idioms |
gün doğumunda hava kızıllaşırsa ertesi günün soğuk olacağı anlamında bir söz |
red sky in the morning, shepherd's warning expr.
|
|
167 |
Idioms |
(senden) tek bir söz daha |
another peep (out of you) expr.
|
|
168 |
Idioms |
adam olana bir söz yeter |
a word to the wise expr.
|
|
169 |
Idioms |
adam olana bir söz yeter |
a word to the wise is enough expr.
|
|
170 |
Idioms |
adam olana bir söz yeter |
a word to the wise is sufficient expr.
|
|
171 |
Idioms |
(birine) bir çift laf/söz |
a word with (one) expr.
|
|
172 |
Idioms |
tek bir söz/kelime |
another peep expr.
|
|
173 |
Idioms |
(biri/bir şey) söz konusu olduğunda |
when it comes to (someone or something) expr.
|
|
174 |
Idioms |
(biri/bir şey) söz konusu olunca |
when it comes to (someone or something) expr.
|
|
175 |
Idioms |
(bir şey/bir şey yapmak) söz konusu olduğunda |
when it comes to something/to doing something expr.
|
|
176 |
Idioms |
(bir şey/bir şey yapmak) söz konusu olunca |
when it comes to something/to doing something expr.
|
|
Speaking |
|
177 |
Speaking |
aptalca bir şey yapmadığına dair bana söz ver |
promise me you're not doing anything foolish expr.
|
|
178 |
Speaking |
böyle bir şeye söz veremezsin |
you can't promise something like that expr.
|
|
179 |
Speaking |
bir söz söylemeden |
without saying a word expr.
|
|
180 |
Speaking |
burada bir söz vardır |
you know what we say around here? expr.
|
|
181 |
Speaking |
bir daha söz verdiğinde tutmaya çalış |
the next time you make a promise try to keep it expr.
|
|
182 |
Speaking |
bizde bir söz vardır |
we have a saying expr.
|
|
183 |
Speaking |
bundan bir daha asla söz etmeyeceğiz |
we will never mention this again expr.
|
|
184 |
Speaking |
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz |
do you want to make something of it? expr.
|
|
185 |
Speaking |
haydi başka bir şeylerden bahsedelim/söz edelim |
let's talk about something else expr.
|
|
186 |
Speaking |
onlara tutamayacağım bir söz veremem |
I can't promise them anything I can't deliver expr.
|
|
187 |
Speaking |
neden söz ettiğin hakkında en ufak bir fikrim yok |
I don't have the slightest idea what you're talking about expr.
|
|
188 |
Speaking |
son bir söz |
one final word expr.
|
|
189 |
Speaking |
tutamayacağım bir söz verdim |
I made a promise I couldn't keep expr.
|
|
190 |
Speaking |
yerine getiremeyeceğim bir söz verdim |
I made a promise I couldn't keep expr.
|
|
191 |
Speaking |
(birisiyle vedalaşırken) kendine iyi bak/kendini fazla yorma anlamına gelen bir söz |
don't work too hard expr.
|
|
Trade/Economic |
|
192 |
Trade/Economic |
alıcının söz konusu ürüne ek olarak başka bir ürün veya hizmeti de satın alması şartıyla sağlanan yasadışı anlaşma |
tying agreement n.
|
|
193 |
Trade/Economic |
büyük bir düşüşün ardından söz konusu hisse senedinin az da olsa değer kazanması |
dead cat bounce n.
|
|
194 |
Trade/Economic |
çok uluslu bir şirketin şubesine ait bilançoların dönüştürülmesinde söz konusu olan şubenin faaliyette bulunduğu ülkenin ulusal parası |
functional currency n.
|
|
195 |
Trade/Economic |
satıcının söz konusu ürünü daha aşağı bir fiyata satamayacağı asgari perakende satış fiyatı |
fixed resale price n.
|
|
Law |
|
196 |
Law |
bir mülkü o mülkün sahibinin izniyle kullanan ancak söz konusu mülk üzerinde herhangi bir yasal hakka sahip olmayan kimse |
bare licensee n.
|
|
197 |
Law |
kesin dampinge karşı vergi ve fiyat taahhütleri uygulamaya konuldukları tarihten itibaren söz konusu vergi için bir gözden geçirme prosedürü başlatılmadığı takdirde belli bir süre sonra yürürlükten kaldırılacağını ifade eden hüküm |
sunset provision n.
|
|
198 |
Law |
kesin dampinge karşı vergi ve fiyat taahhütleri uygulamaya konuldukları tarihten itibaren söz konusu vergi için bir gözden geçirme prosedürü başlatılmadığı takdirde belli bir süre sonra yürürlükten kaldırılacağını ifade eden hüküm |
sunset clause n.
|
|
199 |
Law |
vasiyetnamesinde borçlanan kişiye para bırakması beklenen bir kişinin vefatı sonrası borçlu olan kişinin söz konusu meblağı faiziyle geri ödeme taahhüdünde bulunduğu senet |
post obit bond n.
|
|
200 |
Law |
zekada veya sosyal işlevsellikte önemli bir geriliğin söz konusu olduğu durum |
mental impairment n.
|
|
Politics |
|
201 |
Politics |
soy ve kültür birlikteliği olduğu halde herhangi bir devletin sınırları dışında yer alan halk ile söz konusu devletin birleşmesi fikri |
irredentism n.
|
|
Institutes |
|
202 |
Institutes |
hisselerinin sözleşmelerinde belirtilen değere ulaşmasıyla, söz konusu değerin hissedarlara ödenip birliğin feshedildiği bir tasarruf ve kredi birliği |
terminating building and loan association n.
|
|
Psychology |
|
203 |
Psychology |
mevcut olan veya olduğu düşünülen bir kusuru, tam tersi durum söz konusuymuş gibi göstermeye çalışarak telafi etme çabası |
overcompensation n.
|
|
Astronomy |
|
204 |
Astronomy |
jüpiter için kullanılan bir söz |
rain-giver n.
|
|
Social Sciences |
|
205 |
Social Sciences |
mevcut olan veya olduğu düşünülen bir kusuru, tam tersi durum söz konusuymuş gibi göstermeye çalışarak telafi etme çabası |
overcompensating n.
|
|
Literature |
|
206 |
Literature |
zıtlıkların bir arada kullanıldığı söz sanatı |
enantiosis n.
|
|
207 |
Literature |
edebi eserin başında kullanılan bir özlü söz |
epigraph n.
|
|
208 |
Literature |
bir çarpıcı durumun diğerine eklendiği söz sanatı |
epiploce n.
|
|
209 |
Literature |
bir kelime veya sözcük grubunun dolaylı olarak başka bir söz sanatını ima ettiği söz sanatı |
metalepses n.
|
|
210 |
Literature |
cümlelerin retorik kuvvetine göre sıralandığı bir söz sanatı |
gradation [obsolete] n.
|
|
Linguistics |
|
211 |
Linguistics |
bir kelimenin biçiminin ait olduğu cümle ya da söz içindeki bir başka kelimenin varlığı ile belirlenmesi |
rection n.
|
|
212 |
Linguistics |
ardışık cümlelerin başlangıcında bir kelime veya ifadenin tekrar edildiği söz sanatı |
epanaphora n.
|
|
213 |
Linguistics |
cümledeki son kelimenin bir sonraki cümlenin başında tekrarlandığı söz sanatı |
epanastrophe n.
|
|
214 |
Linguistics |
ardışık cümle, ifade veya dizelerin başlangıcında bir kelime veya ifadenin tekrar edildiği söz sanatı |
epanophora n.
|
|
215 |
Linguistics |
daha vurgulu veya doğru bir ifadeyle sonradan gelen kelimenin değiştirildiği söz sanatı |
epanorthosis n.
|
|
216 |
Linguistics |
özne ve yüklemin yerlerinin değiştirilmesiyle yapılan bir söz oyunu |
hysteron proteron n.
|
|
217 |
Linguistics |
söylev sırasında bir şahsa söz yöneltmek |
apostrophise v.
|
|
218 |
Linguistics |
söylev sırasında bir şahsa söz yöneltmek |
apostrophize v.
|
|
Slang |
|
219 |
Slang |
latin amerika kökenli eş cinsel erkekler için kullanılan bir söz |
bean queen n.
|
|
220 |
Slang |
latin amerikalı peşinde koşan eş cinsel erkekler için kullanılan bir söz |
bean queen n.
|
|
221 |
Slang |
kadın hareketini destekleyen kadınlar için kullanılan aşağılayıcı bir söz |
bra-burner n.
|
|
222 |
Slang |
barack obama ile joe biden arasındaki yakın arkadaşlık için sözcük kaynaşması yoluyla oluşturulan ve şaka yollu kullanılan bir söz |
brotus n.
|
|
223 |
Slang |
yakışıklı, genç beyaz erkekler için kullanılan alaycı bir söz |
chad n.
|
|
224 |
Slang |
afroamerikan çetelerin polis memuru için kullandığı bir söz |
roller n.
|
|
225 |
Slang |
bir şeyin zorlanmadan veya gecikmeden yapılabileceğini ifade eden söz |
bada-bing n.
|
|
226 |
Slang |
bir şeyin zorlanmadan veya gecikmeden yapılabileceğini ifade eden söz |
bada-bing bada-boom n.
|
|
227 |
Slang |
bir grupta söz sahibi olan kimse |
bus driver n.
|
|
228 |
Slang |
çok/alabildiğine anlamında olup bir fiili pekiştiren/şiddetini artıran söz |
brains out adv.
|
|
229 |
Slang |
birinin kustuğunu anlatan bir söz |
earp slop, bring the mop expr.
|
|
230 |
Slang |
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz |
wanna make sumpin' of it? expr.
|
|
231 |
Slang |
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz |
want to make something of it expr.
|
|
232 |
Slang |
(avustralya) genelde birini övmek için söylenen süper/on numara anlamında bir söz |
sick cunt expr.
|
|
233 |
Slang |
tahrik edici/gerizekalıca bulunan bir yorumdan veya iletiden dikkati dağıtmak için gönderiye cevap olarak yazılan alakasız söz |
I like pie expr.
|
|
British Slang |
|
234 |
British Slang |
bir bölgede yaşayan yaşlı nüfusu nitelemek için söylenen bir söz |
twirly (originally bus driver's slang) n.
|
|
235 |
British Slang |
bir bölgede yaşayan yaşlı nüfusu nitelemek için söylenen bir söz |
twearly (originally bus driver's slang) n.
|
|
236 |
British Slang |
bir misafir geldiğinde ve evde ikram edilecek herhangi bir şey yoksa aile bireylerinin birbirlerine söylediği bir söz |
family hold back (f.h.b) n.
|
|
237 |
British Slang |
manchester'ı ifade eden bir söz |
madchester n.
|
|
238 |
British Slang |
sosyal standartları düşük olan genelde çalışan kesimden olup fazla zeki olmayan ve kötü giyinen kızları nitelemek için söylenen aşağılayıcı bir söz |
sharon and tracy n.
|
|
Modern Slang |
|
239 |
Modern Slang |
bir adamın kendini aldatan karısıyla kavga ettikten sonra içtiği büyük bir kadeh şarap (johnny depp-amber heard davasında hakimin sorduğu soru üzerine popüler olmuş bir söz) |
a mega pint n.
|
|