Turc | Anglais | |
---|---|---|
Ottoman Turkish | ||
Ottoman Turkish | hakikati | truth n. |
Turc | Anglais | |
---|---|---|
General | ||
General | fizik hakikati | physical reality n. |
General | cesaretle ve risk alarak hakikati söyleme | parrhesia n. |
Phrases | ||
Phrases | düzenbazlığın düzen haline geldiği dönemde hakikati konuşmak devrim yapmaktır | in a time of universal deceit expr. |
Phrases | düzenbazlığın düzen haline geldiği dönemde hakikati konuşmak devrim yapmaktır | telling the truth is a revolutionary act expr. |
Idioms | ||
Idioms | hakikati gizlemek | cover a multitude of sins v. |
Idioms | hakikati saklamak | hide a multitude of sins v. |
Idioms | hakikati saklamak | cover a multitude of sins v. |
Idioms | hakikati gizlemek | hide a multitude of sins v. |
Philosophy | ||
Philosophy | sokrates'in öğrencilerinden hakikati elde etmek için kullandığı, soru ve cevaba dayalı bir öğretme yöntemi | maieutic method n. |
Philosophy | sokrates'in öğrencilerinden hakikati elde etmek için kullandığı, soru ve cevaba dayalı bir öğretme yöntemi | maieutics n. |
Archaic | ||
Archaic | test veya düello yoluyla hakikati belirlemek | try v. |