Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | katıksız | sheer adj. | ||
In fact, what really strikes me here is the large element of sheer hypocrisy. Aslında burada dikkatimi çeken şey, katıksız ikiyüzlülüğün büyük bir unsur olması. More Sentences |
||||
General | katıksız | unadulterated adj. | ||
This appears to me to be unadulterated egotism, despite the veneer of human rights. Bu bana, insan hakları kılıfına rağmen, katıksız bir egoizm olarak görünüyor. More Sentences |
||||
General | katıksız | pure adj. | ||
Chemistry and mathematic alike became pure analysis. Kimya ve matematik de katıksız analize dönüştü. More Sentences |
||||
General | katıksız | undiluted adj. | ||
The audience's undiluted excitement was palpable as the band took the stage. Grup sahneye çıktığında seyircilerin katıksız heyecanı hissediliyordu. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | katıksız | pure adj. | ||
That's pure rubbish. Bu katıksız çöp. More Sentences |
||||
General | ||||
General | katıksız | arrant adj. | ||
General | katıksız | unmixed adj. | ||
General | katıksız | unmitigated adj. | ||
General | katıksız | complete adj. | ||
General | katıksız | stark adj. | ||
General | katıksız | unalloyed adj. | ||
General | katıksız | absolute adj. | ||
General | katıksız | net adj. | ||
General | katıksız | unadulterated adj. | ||
General | katıksız | unadulterate adj. | ||
General | katıksız | unallayed adj. | ||
General | katıksız | errant adj. | ||
General | katıksız | reverend [midland] adj. | ||
General | katıksız | omnipotent [obsolete] adj. | ||
General | katıksız | doggone adj. | ||
General | katıksız | to the core adv. | ||
General | katıksız | buck adv. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | katıksız | big fat adj. | ||
Colloquial | katıksız | big fat adj. | ||
Technical | ||||
Technical | katıksız | undoped adj. |
Turc | Anglais | |
---|---|---|
General | ||
General | katıksız hapis | confinement on bread and water n. |
General | saf ve katıksız olan şey | dew n. |
General | fermente edilmemiş katıksız üzüm suyu | press n. |
General | katıksız bir şekilde | unadulteratedly adv. |
Colloquial | ||
Colloquial | katıksız yalan | bold-faced lie n. |
Idioms | ||
Idioms | katıksız doğru/gerçek | the straight goods n. |
Idioms | katıksız gerçek | how the cow ate the cabbage [us] expr. |
Military | ||
Military | katıksız hapis | bread and water diet n. |