|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
yaklaşık her 12 saat 25 dakikada bir deniz ve okyanusların kabarıp çekilmesi |
tide n.
|
|
2 |
General |
saati standart zamanın bir saat ilerisine geçirerek akşamları gün ışığından bir saat daha faydalanma |
daylight saving n.
|
|
3 |
General |
bir buçuk saat |
one and half hour n.
|
|
4 |
General |
daha önceden saat 15:00'de yapılan, şimdilerde roma katolik kilisesi'nde biraz daha erkene alınmış bir ayin |
noon [obsolete] n.
|
|
5 |
General |
bir eylem için belirlenmiş dönem, saat veya tarih |
termtime [scottish] n.
|
|
6 |
General |
bir işçinin çalışmaya başladığı veya çalışmayı bitirdiği saatlerini kaydeden saat |
the clock n.
|
|
7 |
General |
sarkacı olan yaylı bir saat tipi |
trunk dial n.
|
|
8 |
General |
aralıksız bir yıl çalışan saat |
year clock n.
|
|
9 |
General |
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan bir denge adımı |
brawl n.
|
|
10 |
General |
saat zincirine takılan bir süs |
breloque n.
|
|
11 |
General |
(güneş saati veya eski bir pandüllü saat gibi) ilk veya ilkel zaman ölçüm cihazı |
horologe n.
|
|
12 |
General |
fransa'ya özgü bir saat birimi |
ligne n.
|
|
13 |
General |
isviçre'ye özgü bir saat birimi |
ligne n.
|
|
14 |
General |
(saat mekanizması) parçaları birbiri içinde hareket eden birleşik bir alet |
gimmals n.
|
|
15 |
General |
dar kasalı yuvarlak bir tür sarkaçlı saat |
banjo clock n.
|
|
16 |
General |
küresel yok oluşa kalan süreyi gösteren bir saat |
doomsday clock n.
|
|
17 |
General |
18. yüzyıl sonlarına özgü süslemeli bir saat türü |
pendule n.
|
|
18 |
General |
veri noktasından ikinci bir noktaya doğru saat yönünde ölçülen yatay açı |
grid bearing n.
|
|
|
19 |
General |
göstermek (saat belirli bir zamanı) |
go v.
|
|
20 |
General |
çalmak (saat belirli bir zamanı) |
strike v.
|
|
21 |
General |
ahenkli bir sesle çalmak (saat/zil/çan) |
chime v.
|
|
22 |
General |
saat vb gibi bir şey kurmak |
wind something up v.
|
|
23 |
General |
bir saat uyumak |
sleep for an hour v.
|
|
24 |
General |
(saat, yaş gibi belirli bir noktaya) gelmek |
turn v.
|
|
25 |
General |
(özellikle bir toplantı yapmak amacıyla birisiyle) tarih ve saat belirlemek/randevulaşmak |
book time with (someone) v.
|
|
26 |
General |
bir saat boyunca |
for an hour adv.
|
|
27 |
General |
bir saat önce |
an hour ago adv.
|
|
28 |
General |
en az bir yarım saat daha |
at least for another half-hour adv.
|
|
29 |
General |
bir yarım saat daha |
for another half hour adv.
|
|
30 |
General |
bir yarım saat daha |
for another 30 minutes adv.
|
|
31 |
General |
sadece bir saat |
just an hour adv.
|
|
32 |
General |
(bir saat veya olaydan) önce |
until conj.
|
|
Phrases |
|
33 |
Phrases |
bir saat içerisinde |
within an hour expr.
|
|
34 |
Phrases |
bir saat içinde |
in an hour expr.
|
|
35 |
Phrases |
bir saat sonra |
an hour later expr.
|
|
36 |
Phrases |
bir saat içerisinde |
in an hour expr.
|
|
37 |
Phrases |
bir saat zarfında |
inside of an hour expr.
|
|
38 |
Phrases |
bir saat içinde |
within an hour expr.
|
|
|
39 |
Phrases |
bir saat geç |
an hour late expr.
|
|
40 |
Phrases |
bir saat sonra |
one hour later expr.
|
|
41 |
Phrases |
tam bir saat |
a full hour expr.
|
|
Colloquial |
|
42 |
Colloquial |
bir saat ertelemek |
push it an hour v.
|
|
43 |
Colloquial |
otelde bir saat geçirmek |
spend an hour at the hotel v.
|
|
44 |
Colloquial |
günde bir saat |
one hour a day adv.
|
|
45 |
Colloquial |
bir saat kadar önce |
about an hour ago expr.
|
|
46 |
Colloquial |
saat bir gibi |
like one o’clock expr.
|
|
47 |
Colloquial |
saat bir civarı |
like one o’clock expr.
|
|
48 |
Colloquial |
saat bir sularında |
like one o’clock expr.
|
|
49 |
Colloquial |
bir günde sadece 24 saat var |
there are only 24 hours in a day expr.
|
|
50 |
Colloquial |
gece veya gündüz herhangi bir saat |
all hours (of the day and night) expr.
|
|
51 |
Colloquial |
gece veya gündüz herhangi bir saat |
all hours (of the day and night) expr.
|
|
52 |
Colloquial |
neredeyse (bir saat, sayı, yaş ) olmak |
be getting on for… [uk] expr.
|
|
53 |
Colloquial |
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat alma vaktin! |
time (for you) to get a watch! exclam.
|
|
54 |
Colloquial |
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat edinme zamanın! |
time (for you) to get a watch! exclam.
|
|
55 |
Colloquial |
(saati soran birine cevap olarak) kendine bir saat alma vaktin gelmiş! |
time (for you) to get a watch! exclam.
|
|
56 |
Colloquial |
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat alma vaktin! |
time you got a watch! exclam.
|
|
57 |
Colloquial |
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat edinme zamanın! |
time you got a watch! exclam.
|
|
58 |
Colloquial |
(saati soran birine cevap olarak) kendine bir saat alma vaktin gelmiş! |
time you got a watch! exclam.
|
|
Idioms |
|
59 |
Idioms |
gün içerisinde bir vakit/saat |
the time of day n.
|
|
60 |
Idioms |
bir saat uyumak |
put one's head down for an hour v.
|
|
61 |
Idioms |
bir saat uyumak |
get one's head down for an hour v.
|
|
62 |
Idioms |
zor/stresli bir şeyin yapılmak zorunda olduğu an/saat/gün |
the evil moment/hour/day v.
|
|
63 |
Idioms |
saatleri bir saat geri almak |
move the clock back v.
|
|
64 |
Idioms |
saatleri bir saat geri almak |
move the clocks back v.
|
|
65 |
Idioms |
saatleri bir saat geri almak |
move one's clock back v.
|
|
66 |
Idioms |
saatleri bir saat geri almak |
move one's clocks back v.
|
|
67 |
Idioms |
saatleri bir saat ileri almak |
turn the clock forward v.
|
|
68 |
Idioms |
saatleri bir saat ileri almak |
turn the clocks forward v.
|
|
69 |
Idioms |
saatleri bir saat ileri almak |
turn one's clock forward v.
|
|
70 |
Idioms |
saatleri bir saat ileri almak |
turn one's clocks forward v.
|
|
71 |
Idioms |
bir iki saat oyalanmak |
kill time a couple of hours v.
|
|
72 |
Idioms |
bir iki saat vakit geçirmek |
kill time a couple of hours v.
|
|
73 |
Idioms |
bir iki saat zaman öldürmek |
kill time a couple of hours v.
|
|
74 |
Idioms |
bir iki saat boş vakti olmak |
have time a couple of hours to kill v.
|
|
75 |
Idioms |
bir iki saat zamanı olmak |
have time a couple of hours to kill v.
|
|
76 |
Idioms |
saatleri bir saat geri almak |
put the clocks back v.
|
|
77 |
Idioms |
saatleri bir saat geri almak |
put the clocks forward v.
|
|
78 |
Idioms |
başka bir yerde saat beş nasıl olsa |
it's five o'clock somewhere expr.
|
|
|
79 |
Idioms |
bir yerlerde saat şu an beş |
it's five o'clock somewhere expr.
|
|
80 |
Idioms |
belli bir saat aralığında |
in the space of an hour expr.
|
|
81 |
Idioms |
belli bir saat içerisinde |
in the space of an hour expr.
|
|
82 |
Idioms |
ana yönlerin ingilizce isimlerini (north, east, south, west) saat yönünde hatırlayabilmek için uydurulmuş bir anımsatıcı cümle |
never eat shredded wheat expr.
|
|
83 |
Idioms |
tam (bir saat başında) |
on the stroke of (some specific time) expr.
|
|
Speaking |
|
84 |
Speaking |
oraya varmam bir - bir buçuk saat sürer |
it's gonna take about an hour and a half to get there expr.
|
|
85 |
Speaking |
saat bir buçuk |
it is half past one expr.
|
|
Law |
|
86 |
Law |
bir bebeği doğumunun üzerinden 24 saat geçmemişken öldürme suçu |
neonaticide n.
|
|
Industry |
|
87 |
Industry |
saat-puan bazlı bir çeşit maaş sistemi |
bedaux system n.
|
|
88 |
Industry |
saat-puan bazlı bir çeşit maaş sistemi |
point system n.
|
|
Technical |
|
89 |
Technical |
bir ton kömürün 8000 kilovat saat (kwh) enerji sağladığı fikrine dayanarak yapılan enerji üretimi/tüketimi ölçüsü |
tonne of coal equivalent n.
|
|
90 |
Technical |
bir kuledeki saat |
tower clock n.
|
|
91 |
Technical |
bir işçinin çalışmaya başladığı veya çalışmayı bitirdiği saatlerini kaydeden saat |
time clock n.
|
|
92 |
Technical |
saat mekanizmasına benzer şekilde çalışarak atmosferin nemini sürekli olarak kayıt eden bir cihaz |
hygrograph n.
|
|
93 |
Technical |
saat zembereklerinde kullanılan bir çelik markası |
elinvar® n.
|
|
94 |
Technical |
bir tür saat denge çarkı |
compensating balance n.
|
|
95 |
Technical |
(saat kadranı veya far üzerinde) bir cam veya plastik kaplamayı tutan yivli çerçeve |
bezel n.
|
|
96 |
Technical |
saat mekanizmasının içindeki bir parça |
going barrel n.
|
|
97 |
Technical |
saat mekanizmasının içindeki bir parça |
going train n.
|
|
98 |
Technical |
saat mekanizmasında yer alan bir tür düz disk |
roller table n.
|
|
99 |
Technical |
virgül şeklinde çıkıntısı olan bir tür saat eşapmanı |
virgule n.
|
|
100 |
Technical |
saat gövdesini tutan bir tür parça |
pillar n.
|
|
Computer |
|
101 |
Computer |
bir saat |
one hour n.
|
|
102 |
Computer |
dijital ortamda en az 24 saat boyunca dikkatleri üzerine toplayan herhangi bir kelime veya ifade |
yanny n.
|
|
103 |
Computer |
bir saat ve bir dakika |
one hour and one minute expr.
|
|
Television |
|
104 |
Television |
günde 24 saat yayın yapan amerikalı bir televizyon müzik kanalı |
mtv (music television) n.
|
|
Aeronautic |
|
105 |
Aeronautic |
bir uçağın saat yelkovanının ters yönündeki dönüşün adı |
levorotation n.
|
|
106 |
Aeronautic |
bir uçağın saat yelkovanının ters yönündeki dönüşün adı |
laevorotation n.
|
|
107 |
Aeronautic |
yerel saat farklarını hesaba katılmaksızın bir uçak yolculuğunun gerçekte aldığı süre |
actual flying time n.
|
|
Marine |
|
108 |
Marine |
bir limana uğrayıp 12 saat içinde ayrılan bağımsız ticaret gemisi |
transient n.
|
|
109 |
Marine |
yarım saatte bir çalıp her seferinde bir vuruş artarak sekiz vuruşa kadar çıkan ve dört saatlik zaman diliminin dolduğunu bildiren saat |
ship's clock n.
|
|
Optics |
|
110 |
Optics |
polarize ışık düzlemini saat yönünde döndüren optik olarak aktif bir maddeyle ilgili |
dextrorotatory adj.
|
|
Astronomy |
|
111 |
Astronomy |
yeryüzüne paralel eksende dönerek zamanı gösteren bir tür saat |
polar clock n.
|
|
Botanic |
|
112 |
Botanic |
tek türden oluşan bir saat gülü cinsi |
anastatica n.
|
|
113 |
Botanic |
tek türden oluşan bir saat gülü cinsi |
genus anastatica n.
|
|
114 |
Botanic |
avustralya'ya özgü saat gülüne benzeyen bir çalı topağı |
roly-poly (bassia muricata) n.
|
|
Social Sciences |
|
115 |
Social Sciences |
bakmakla yükümlü olduğu en az bir çocuğu olan, haftada en az 16 saat çalışan ve kazançları düşük olan tek ebeveynlere verilen bir ödenek |
working families tax credit [uk] n.
|
|
Education |
|
116 |
Education |
(akademik ders kredisi hesabında) haftada bir saat |
semester hour n.
|
|
History |
|
117 |
History |
16. yüzyılda kullanılan, astronomik hareketleri gösteren mekanik cihazlara sahip gemi şeklinde bir saat |
nef n.
|
|
Religious |
|
118 |
Religious |
daha önceden saat 15:00'de yapılan, şimdilerde roma katolik kilisesi'nde biraz daha erkene alınmış bir ayin |
none n.
|
|
Geography |
|
119 |
Geography |
greenwich'in batısında dördüncü standart saat diliminde olan, porto riko ve kanada kıyı vilayetlerinde kullanılan bir zaman birimi |
atlantic standard time n.
|
|
120 |
Geography |
greenwich'in batısında dördüncü standart saat diliminde olan, porto riko ve kanada kıyı vilayetlerinde kullanılan bir zaman birimi |
atlantic time n.
|
|
121 |
Geography |
saati standart zamanın bir saat ilerisine alarak akşamları gün ışığından bir saat daha faydalanma |
daylight savings n.
|
|
122 |
Geography |
saati standart zamanın bir saat ilerisine alarak akşamları gün ışığından bir saat daha faydalanma |
daylight-savings time n.
|
|
Geology |
|
123 |
Geology |
bir doğrunun grid kuzeyden saat yönünde olan açısal uzanımı |
bearing n.
|
|
Military |
|
124 |
Military |
her biri en az dört saat süren ve tek bir gün içinde tamamlanan iki gayri faal görev eğitimi |
multiple inactive duty training periods n.
|
|
Art |
|
125 |
Art |
vazo şeklinde bir saat |
vase clock n.
|
|
Music |
|
126 |
Music |
büyük bir saat düzeneği |
polyphon n.
|
|