Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | valuables n. | değerli şeyler | ||
A friendship is the most valuable thing in the world. Arkadaşlık dünyadaki en değerli şeydir. More Sentences |
||||
General | valuables n. | değerli eşyalar | ||
Don't leave valuables in your vehicle. Değerli eşyalarınızı aracınızda bırakmayınız. More Sentences |
Anglais | Turc | |
---|---|---|
Trade/Economic | ||
Trade/Economic | make away with valuables v. | değerli şeyleri çalıp gitmek |