|
- I would ask you to observe a minute’s silence.
- Sizden bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- As a mark of respect for those who died, I ask you to rise in a minute's silence.
- Ölenlere saygının bir göstergesi olarak, sizlerden bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- I ask you to honour their memory with a minute's silence.
- Sizden onların anısını bir dakikalık saygı duruşuyla onurlandırmanızı rica ediyorum.
- I would ask you to rise and observe a minute's silence.
- Sizden ayağa kalkmanızı ve bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- We shall be observing a minute's silence in memory of the Queen Mother tomorrow.
- Yarın Ana Kraliçe'nin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunacağız.
- I would like to ask you to observe a minute's silence.
- Sizlerden bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- I propose that we hold a minute’s silence.
- Bir dakikalık saygı duruşunda bulunmayı öneriyorum.
- I would like to ask you to observe a minute's silence in memory of our fellow Member.
- Sizlerden Üye arkadaşımızın anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- If you would be so kind, ladies and gentlemen, we will now observe a minute's silence for the victims.
- Hanımefendiler ve beyefendiler, şimdi kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunacağız.
- I would like to ask you to observe a minute's silence.
- Sizden bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- I ask you to observe a minute's silence in respect of the victims.
- Sizlerden kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- I invite you to observe a minute’s silence.
- Sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
- Let us now observe a minute's silence for all the victims.
- Şimdi tüm kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunalım.
- I suggest we observe a minute's silence in his memory.
- Onun anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunmayı öneriyorum.
- I would like to ask you to pay tribute to him by observing a minute's silence.
- Sizden bir dakikalık saygı duruşunda bulunarak onu anmanızı rica ediyorum.
- I would like to ask you to observe a minute's silence to pay homage to all the victims.
- Sizlerden tüm kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- I shall now ask you, please, to observe a minute's silence.
- Şimdi sizlerden bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica edeceğim.
- I invite you now to observe a minute's silence in their memory.
- Şimdi sizleri onların anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
- I haven't had a minute's peace since that night.
- O geceden beri bir dakika bile huzura eremedim.
- I haven't had a minute's peace since that night.
- O geceden beri bir dakika bile huzur bulamadım.
- Can you come down a minute, love?
- Bir dakika aşağı iner misin, tatlım?
- Alice, can you come down for a minute?
- Alice, bir dakikalığına aşağı gelebilir misin?
- I haven't had a minute's peace since that night.
- O geceden beri bir dakika bile huzurum olmadı.
- Can I get a minute with you?
- Seninle bir dakika görüşebilir miyim?
- Would you hold on a minute?
- Bir dakika bekler misiniz?
- It'll just be a minute.
- Sadece bir dakika sürecek.
- I need to talk to Tom for a minute.
- Tom'la bir dakika konuşmam gerek.
- I have to talk to you for a minute.
- Seninle bir dakika konuşmalıyım.
- Let me talk to you for a minute.
- Sizinle bir dakika konuşmama izin verin.
- Can you listen to me for a minute?
- Bir dakika beni dinler misin?
- Can I sit down for a minute?
- Bir dakika oturabilir miyim?
- I need about a minute.
- Bir dakikaya ihtiyacım var.
- Can you watch my stuff for a minute?
- Bir dakika eşyalarıma bakabilir misin?
- Could you just help me out for a minute?
- Bana bir dakika yardım edebilir misiniz?
- Can we talk about this for a minute?
- Bunu bir dakika konuşabilir miyiz?
- I excused myself for a minute.
- Bir dakikalığına izin aldım.
- Can I talk to you guys for a minute?
- Sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
- I saw them a minute ago.
- Onları bir dakika önce gördüm.
- I can only run for less than a minute before getting exhausted.
- Yorulmadan önce sadece bir dakikadan az koşabiliyorum.
- Give me a minute with them.
- Bana onlarla bir dakika ver.
- Can I talk to Tom for a minute?
- Ben bir dakika Tom'la konuşabilir miyim?
- It will only take a minute.
- Sadece bir dakika sürecek.
- Friends, can I talk with you for a minute?
- Arkadaşlar, sizinle bir dakikalığına konuşabilir miyim ?
- Leave him alone for a minute.
- Onu bir dakika yalnız bırakın.
- Would you mind leaving us alone for a minute?
- Bizi bir dakika yalnız bırakabilir misiniz?
- Let's give her a minute.
- Ona bir dakika verelim.
- Can I have a minute?
- Bir dakikanızı alabilir miyim?
- May I speak to you for a minute?
- Sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
- I just need them for a minute.
- Sadece bir dakika için onlara ihtiyacım var.
- Can we talk in my office for a minute?
- Ofisimde bir dakika konuşabilir miyiz?
- Tom just left a minute ago.
- Tom bir dakika önce çıktı.
- Give Tom a minute.
- Tom'a bir dakika ver.
- Don't touch it for a minute!
- Bir dakika bile dokunma ona!
- Can I see you for a minute?
- Sizi bir dakika görebilir miyim?
- Would you mind helping me for a minute?
- Bir dakika için bana yardım eder misin?
- May I talk to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Let me think for a minute.
- Bir dakika düşüneyim.
- Would you mind watching my suitcase for a minute?
- Bir dakika bavuluma göz kulak olur musun?
- Relax for a minute.
- Bir dakika rahatla.
- Can I speak to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- I'd like to talk to you for a minute.
- Seninle bir dakika konuşmak istiyorum.
- Come in for a minute.
- Bir dakikalığına içeri gel.
- Can you give me a minute with Tom?
- Bana Tom'la bir dakika verebilir misin?
- Give me a minute with you.
- Seninle bir dakika görüşmeme izin ver.
- Give me a minute to catch my wind.
- Soluklanmam için bana bir dakika ver.
- Could I have a minute with you?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- I'm just going to lie down for a minute.
- Sadece bir dakikalığına uzanacağım.
- It takes literally a minute to make the sauce.
- Sosu yapmak tam anlamıyla bir dakika sürer.
- I just need a minute alone with Tom.
- Tom'la bir dakika yalnız kalmak istiyorum.
- Tom left a minute ago.
- Tom bir dakika önce ayrıldı.
- Why don't you stay a minute?
- Neden bir dakika kalmıyorsun?
- Tom stepped out for a minute.
- Tom bir dakikalığına dışarı çıktı.
- It'll just be a minute.
- Sadece bir dakika olacak.
- Would you mind leaving me alone for a minute?
- Beni bir dakika yalnız bırakabilir misiniz?
- Let's have a minute of silence.
- Bir dakikalık saygı duruşu yapalım.
- I just need Tom for a minute.
- Tom'a bir dakikalığına ihtiyacım var.
- We can't waste even a minute.
- Biz bir dakika bile harcayamayız.
- Let me talk to you for a minute.
- Seninle bir dakika konuşmama izin ver.
- May I talk to you for a minute?
- Sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
- I just want to talk a minute.
- Ben sadece bir dakika konuşmak istiyorum.
- This may take a minute.
- Bu bir dakika alabilir.
- Would you mind giving me a minute?
- Bana bir dakika verir misin?
- Could you give us a minute, please?
- Bize bir dakika verir misin lütfen?
- Could I see you a minute, please?
- Bir dakikalığına sizi görebilir miyim, lütfen?
- Leave Tom alone for a minute.
- Tom'u bir dakika yalnız bırak.
- Give me a minute to freshen up.
- Kendime gelmem için bana bir dakika verin.
- Could you hold on a minute?
- Bir dakika bekler misin?
- Could you stand behind my car for a minute and tell me if my brake lights are working?
- Bir dakikalığına arabamın arkasında durup bana fren lambalarımın çalışıp çalışmadığını söyler misin?
- Let me have a minute with Tom.
- Tom ile bir dakika birlikte olmam için bana izin ver.
- I've only got a minute.
- Sadece bir dakikam var.
- Can you come up here for a minute?
- Bir dakikalığına buraya gelebilir misin?
- I have to pull over for a minute.
- Bir dakikalığına kenara çekmeliyim.
- It's only going to take a minute.
- Sadece bir dakika sürecek.
- Excuse me a minute, Tom.
- Bir dakika izin ver, Tom.
- I need to talk to Tom for a minute.
- Tom ile bir dakika konuşmam gerek.
- It's just going to take a minute.
- Sadece bir dakika sürecek.
- Would you mind giving us a minute?
- Bize bir dakika verir misin?
- Will you shut your trap for a minute?
- Bir dakikalığına çeneni kapatır mısın?
- Could you give Tom a minute?
- Tom'a bir dakika izin verir misin?
- Would you help me for a minute?
- Bana bir dakika yardım eder misin?
- Could I have a minute of your time?
- Bir dakikanı alabilir miyim?
- Let me think a minute.
- Bir dakika düşüneyim.
- I just need her for a minute.
- Ona bir dakikalığına ihtiyacım var.
- Just stay put for a minute while I look for him.
- Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal.
- I saw her a minute ago.
- Onu bir dakika önce gördüm.
- Tom collects his thoughts for a minute.
- Tom bir dakikalığına kafasını toparlıyor.
- May I please be excused for a minute?
- Bir dakika müsaade alabilir miyim lütfen?
- Can I talk to them for a minute?
- Onlarla bir dakika konuşabilir miyim?
- Would you stick around for a minute?
- Bir dakika buralarda bekler misin?
- I only have a minute.
- Sadece bir dakikam var.
- Tom says it'll only take a minute.
- Tom sadece bir dakika süreceğini söylüyor.
- I'll just be a minute.
- Sadece bir dakika içinde döneceğim.
- Would you excuse me for a minute, please?
- Bana bir dakika izin verir misiniz, lütfen?
- Could I talk to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Can you just give me a minute?
- Bana bir dakika izin verir misiniz?
- I can only stay a minute.
- Yalnızca bir dakika kalabilirim.
- Can you spare a minute?
- Bir dakika ayırabilir misin?
- Give it a minute.
- Bir dakika ver.
- I don't believe that for a minute.
- Ona bir dakika inanmıyorum.
- I missed the train by a minute.
- Bir dakika ile treni kaçırdım.
- Excuse me a minute.
- Bana bir dakikanızı ayırın.
- Do you have a minute to talk?
- Konuşmak için bir dakikanız var mı?
- Stay here a minute.
- Bir dakika burada kal.
- Can I talk to you privately for a minute?
- Seninle bir dakika özel olarak konuşabilir miyim?
- Would you mind watching my suitcase for a minute?
- Bavuluma bir dakika göz kulak olabilir misiniz?
- Give me a minute to catch my wind.
- Kendime gelmem için bana bir dakika ver.
- Give us a minute, OK?
- Bize bir dakika ver, tamam mı?
- That wasn't there a minute ago.
- O bir dakika önce orada değildi.
- It will only take a minute of your time.
- Sadece bir dakikanı alacak.
- Your cell phone rang a minute ago.
- Bir dakika önce cep telefonun çaldı.
- Tom says he needs a minute of your time.
- Tom bir dakikanızı rica ediyor.
- Give it a minute.
- Ona bir dakika ver.
- How many times a minute does the average person blink?
- Ortalama bir kişi bir dakikada kaç kez göz kırpar?
- Would you please leave us alone for a minute?
- Lütfen bizi bir dakika yalnız bırakır mısın?
- Friends, can I talk with you for a minute?
- Arkadaşlar, sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
- I saw Tom a minute ago.
- Bir dakika önce Tom'u gördüm.
- It'll only take a minute.
- Bu sadece bir dakika sürer.
- An hour has sixty minutes, and a minute has sixty seconds.
- Bir saatte altmış dakika ve bir dakikada altmış saniye vardır.
- Give her a minute.
- Ona bir dakika ver.
- Leave us alone for a minute.
- Bizi bir dakika yalnız bırak.
- Just relax a minute.
- Bir dakika rahatla.
- Can you come here a minute, please?
- Lütfen bir dakika buraya gelebilir misin?
- Can I just talk to Tom for a minute?
- Tom'la bir dakika konuşabilir miyim?
- Please give me a minute to explain.
- Lütfen açıklamam için bana bir dakika verin.
- Everyone was silent for a minute.
- Herkes bir dakika sessiz kaldı.
- Let's stop a minute.
- Bir dakika duralım.
- Could you excuse me for a minute?
- Bana bir dakika izin verir misiniz?
- Please sit down for a minute.
- Lütfen bir dakika oturun.
- Sixty minutes make an hour, and a minute is made up of sixty seconds.
- Altmış dakika bir saat eder ve bir dakika altmış saniyeden oluşur.
- Can I speak to you for a minute?
- Sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
- Tom closed his eyes a minute.
- Tom bir dakikalığına gözlerini kapattı.
- Can you listen to me for a minute?
- Bir dakika beni dinleyebilir misin?
- Could you stand behind my car for a minute and tell me if my brake lights are working?
- Bir dakikalığına arabamın arkasında durup fren lambalarımın çalışıp çalışmadığını söyleyebilir misin?
- I get exhausted after running for less than a minute.
- Bir dakikadan az koştuktan sonra bitkin düşüyorum.
- Can I get a minute with you?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Can we talk for a minute?
- Bir dakika konuşabilir miyiz?
- Let me have a minute with you.
- Seninle bir dakika konuşayım.
- Please excuse me for a minute.
- Lütfen bana bir dakika izin verin.
- Will you excuse me for a minute?
- Bana bir dakika izin verir misiniz?
- If you have a minute, I'd like to talk to you about some problems.
- Bir dakikan varsa, ben bazı sorunlar hakkında seninle konuşmak istiyorum.
- He left a minute ago.
- Bir dakika önce gitti.
- I just want you to quit talking for a minute.
- Sadece bir dakika konuşmayı bırakmanı istiyorum.
- Tom closed his eyes a minute.
- Tom gözlerini bir dakika kapattı.
- He left a minute ago.
- Bir dakika önce çıktı.
- Hold on a minute, please.
- Bir dakika bekle,lütfen.
- Give me a minute, please.
- Bana bir dakika ver, lütfen.
- I won't be a minute.
- Bir dakika içinde geleceğim.
- Would you mind waiting outside for a minute?
- Bir dakika dışarıda bekler misin?
- Give me a minute to think about it.
- Bu konuda düşünmek için bana bir dakika ver.
- Could I see you a minute, please?
- Sizinle bir dakika görüşebilir miyim, lütfen?
- Can you come up here for a minute?
- Bir dakika buraya gelebilir misin?
- Give me a minute with him.
- Bana onunla bir dakika ver.
- I saw him a minute ago.
- Onu bir dakika önce gördüm.
- This'll only take a minute.
- Bu sadece bir dakika sürer.
- Can I use your dictionary for a minute?
- Sözlüğünüzü bir dakikalığına kullanabilir miyim?
- Would you mind giving me a minute?
- Bana bir dakika izin verir misin?
- Give me a minute to freshen up.
- Temizlenmem için bana bir dakika ver.
- Would you mind waiting outside for a minute?
- Bir dakika dışarıda bekleyebilir misiniz?
- Can you give me a minute?
- Bana bir dakika verebilir misin?
- I just need him for a minute.
- Sadece bir dakika için ona ihtiyacım var.
- Can we just not talk for a minute?
- Bir dakika konuşmasak olur mu?
- We can't waste even a minute.
- Bir dakikamızı bile boşa harcayamayız.
- I just need him for a minute.
- Sadece bir dakikalığına ona ihtiyacım var.
- Leave her alone for a minute.
- Onu bir dakika yalnız bırakın.
- I can only stay a minute.
- Sadece bir dakika kalabilirim.
- I have to talk to you for a minute.
- Seninle bir dakika konuşmam gerek.
- Can we talk to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- I want to watch for a minute.
- Bir dakika izlemek istedim.
- May I be excused for a minute?
- Bir dakika izin verir misiniz?
- Leave him alone for a minute.
- Onu bir dakika yalnız bırak.
- I get exhausted after running for less than a minute.
- Bir dakikadan daha az süre koştuktan sonra bitap düşerim.
- This may take a minute.
- Bu bir dakika sürebilir.
- I can only run for less than a minute before getting exhausted.
- Bitap düşmeden önce sadece bir dakikadan daha az süreyle koşabilirim.
- Will you listen to me for a minute?
- Bir dakikalığına dinler misin beni?
- Can you give me a minute?
- Bana bir dakika verebilir misiniz?
- Many Brazilian schools observed a minute of silence in honor of the victims of the Realengo massacre.
- Brezilya'daki birçok okul Realengo katliamında ölenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.
- I want to see you a minute.
- Seni bir dakika görmek istiyorum.
- I need to talk to you a minute.
- Seninle bir dakika konuşmam gerekiyor.
- This will only take a minute.
- Bu yalnızca bir dakika alır.
- It will only take a minute.
- Bu sadece bir dakika sürecek.
- It'll only take a minute.
- Sadece bir dakika sürecek.
- Can you excuse me for a minute?
- Bana bir dakika izin verir misiniz?
- A minute is one sixtieth of an hour.
- Bir dakika bir saatin altmışta biridir.
- This will only take a minute.
- Sadece bir dakika sürecek.
- Sixty minutes make an hour, and a minute is made up of sixty seconds.
- Altmış dakika bir saat yapar ve bir dakika altmış saniyeden oluşur.
- Do you have a minute?
- Bir dakikanız var mı?
- He missed the last train by a minute.
- Bir dakika ile son treni kaçırdı.
- I just need her for a minute.
- Sadece bir dakika için ona ihtiyacım var.
- It'll just take a minute.
- Sadece bir dakika sürecek.
- Could you stay a minute?
- Bir dakika kalabilir misin?
- Could you give Tom a minute?
- Tom'a bir dakika verir misin?
- Just talk to me a minute.
- Sadece bir dakika konuş benimle.
- Would you hold on a minute?
- Bir dakika bekler misin?
- I want to talk to you for a minute about Tom.
- Seninle Tom hakkında bir dakika konuşmak istiyorum.
- I'd like to talk to you for a minute.
- Sizinle bir dakika konuşmak istiyorum.
- Can you give us a minute?
- Bize bir dakika verebilir misin?
- Would you excuse us for a minute, please?
- Bize bir dakika izin verir misiniz, lütfen?
- I just want to talk a minute.
- Sadece bir dakika konuşmak istiyorum.
- Can I have a minute?
- Bir dakikan var mı?
- I'm just going to lie down for a minute.
- Bir dakikalığına uzanacağım.
- Tom was here a minute ago.
- Tom bir dakika önce buradaydı.
- Can you stay a minute?
- Bir dakika kalabilir misin?
- A second is a sixtieth part of a minute.
- Bir saniye, bir dakikanın altmışta biridir.
- I'll only be a minute.
- Sadece bir dakika.
- Could you give them a minute?
- Onlara bir dakika verir misin?
- Would you mind helping me for a minute?
- Bana bir dakika yardım eder misin?
- I saw him a minute ago.
- Bir dakika önce onu gördüm.
- Give me a minute, would you?
- Bana bir dakika ver, olur mu?
- I don't believe that for a minute.
- Buna bir dakika bile inanmıyorum.
- Give me a minute, will you?
- Bana bir dakika ver, olur mu?
- Hold on a minute, please.
- Bir dakika bekleyin lütfen.
- There was a minute difference between them.
- Onlar arasında bir dakika farkı vardı.
- I got up a minute ago.
- Bir dakika önce kalktım.
- Could you give us a minute?
- Bize bir dakika verebilir misiniz?
- Give me a minute to get my bearings.
- Kendimi toparlamam için bana bir dakika ver.
- Do you need a minute?
- Bir dakikaya ihtiyacınız var mı?
- Give them a minute.
- Onlara bir dakika ver.
- Would you please wait for a minute?
- Lütfen bir dakika bekler misin?
- Could I just have a minute?
- Bir dakikanızı alabilir miyim?
- Just shut up for a minute, and I'll explain what happened.
- Sadece bir dakika sus ve ne olduğunu açıklayacağım.
- Can I have a minute with you?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Let's think about that for a minute.
- Bunu bir dakika düşünelim.
- Can I see that for a minute?
- Onu bir dakika görebilir miyim?
- Could I see you for a minute, please?
- Sizinle bir dakika görüşebilir miyim lütfen?
- Can we talk about this for a minute?
- Bunun hakkında bir dakika konuşabilir miyiz?
- Can you excuse us a minute?
- Bize bir dakika izin verir misiniz?
- Please excuse me for a minute.
- Lütfen sadece bir dakika izin verin.
- Can I talk to Tom for a minute?
- Tom'la bir dakika konuşabilir miyim?
- Can we see you a minute?
- Bir dakika görüşebilir miyiz?
- Could you come here for a minute?
- Bir dakika buraya gelebilir misin?
- Can you excuse me for a minute?
- Bana bir dakika izin verebilir misiniz?
- Let me have a minute with them.
- Onlarla bir dakika görüşeyim.
- Can I use your dictionary for a minute?
- Sözlüğünü bir dakikalığına kullanabilir miyim?
- Can we just not talk for a minute?
- Sadece bir dakika konuşamaz mıyız?
- I have a minute.
- Bir dakikam var.
- Give me a minute with Tom.
- Bana Tom'la bir dakika ver.
- Let me have a minute with Tom.
- Tom'la bir dakika konuşayım.
- Give him a minute.
- Ona bir dakika ver.
- Tom listened for a minute.
- Tom bir dakika boyunca dinledi.
- Just shut up for a minute, and I'll explain what happened.
- Bir dakika çeneni kapa, ben de ne olduğunu açıklayayım.
- I saw her a minute ago.
- Bir dakika önce onu gördüm.
- Let's give him a minute.
- Ona bir dakika verelim.
- Would you mind giving us a minute?
- Bize bir dakika izin verir misiniz?
- I just need them for a minute.
- Onlara bir dakikalığına ihtiyacım var.
- He missed the train by a minute.
- Treni bir dakika ile kaçırdı.
- Leave us alone for a minute.
- Bizi bir dakika yalnız bırakın.
- Can you come here a minute, please?
- Bir dakika buraya gelebilir misiniz, lütfen?
- Lend me your comb for a minute, will you?
- Bana tarağını bir dakika ödünç verir misin?
- Come down for a minute.
- Bir dakika aşağıya gel.
- Can I talk to you outside for a minute?
- Seninle dışarıda bir dakika konuşabilir miyim?
- That wasn't there a minute ago.
- Bir dakika önce orada değildi.
- Tom says it'll only take a minute.
- Tom sadece bir dakika alacağını söylüyor.
- Let me have a minute with her.
- Onlarla bir dakika görüşeyim.
- Could you give me a minute?
- Bana bir dakika verebilir misin?
- Can you give us a minute?
- Bize bir dakika verebilir misiniz?
- I need to talk to you a minute.
- Seninle bir dakika konuşmam lazım.
- Take a minute to think about it.
- Bunu düşünmek için bir dakikanızı ayırın.
- Could you just help me out for a minute?
- Bana sadece bir dakika yardım edebilir misin?
- Wait here a minute.
- Bir dakika bekleyin.
- I need to talk to Tom for a minute.
- Tom'la bir dakika konuşmam lazım.
- The music stopped for a minute.
- Müzik bir dakika durdu.
- I just need to lie down for a minute.
- Sadece bir dakika uzanmam gerek.
- Can I talk to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Could you excuse me for a minute?
- Bana bir dakika izin verir misin?
- Could I see you for a minute, please?
- Bir dakika görüşebilir miyiz lütfen?
- Would you mind leaving me alone for a minute?
- Beni bir dakika yalnız bırakır mısın?
- I just needed a minute.
- Sadece bir dakikaya ihtiyacım vardı.
- Could you excuse us a minute?
- Bize bir dakika izin verir misiniz?
- I just want you to quit talking for a minute.
- Sadece bir dakikalığına konuşmayı kesmeni istiyorum.
- Lend me your comb for a minute, will you?
- Bana bir dakikalığına tarağını ödünç verir misin?
- Would you wait here for a minute?
- Bir dakika burada bekler misin?
- Leave them alone for a minute.
- Onları bir dakika yalnız bırakın.
- May I speak to you a minute?
- Sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
- Excuse me a minute.
- Bana bir dakika müsaade edin.
- Hang on a minute.
- Bir dakika bekle.
- Give us a minute, OK?
- Bize bir dakika verin, tamam mı?
- Could we talk outside for a minute?
- Bir dakika dışarıda konuşabilir miyiz?
- Excuse us for a minute.
- Bize bir dakika izin ver.
- I'm just going out a minute.
- Bir dakikalığına dışarı çıkıyorum.
- Can you come here for a minute?
- Bir dakikalığına buraya gelebilir misin?
- Please sit down for a minute.
- Lütfen bir dakika otur.
- Do you mind waiting for a minute?
- Bir dakika bekler misin?
- Will you listen to me for a minute?
- Bir dakika beni dinler misin?
- Give me a minute to get my bearings.
- Rulmanlarımı almam için bana bir dakika ver.
- May I speak to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- I don't want to stay here a minute longer than I have to.
- Burada kalmam gerekenden bir dakika daha fazla kalmak istemiyorum.
- If you have a minute, I'd like to talk to you about some problems.
- Bir dakikanız varsa, sizinle bazı sorunlar hakkında konuşmak istiyorum.
- Could I have a minute of your time?
- Bir dakikanızı alabilir miyim?
- Give us a minute, will you?
- Bize bir dakika verin, olur mu?
- Just stay put for a minute while I look for him.
- Ben onu ararken bir dakika bekle.
- I want to watch for a minute.
- Bir dakika boyunca izlemek istiyorum.
- Would you mind leaving us alone for a minute?
- Bizi bir dakika yalnız bırakır mısın?
- Could you give us a minute, please?
- Bize bir dakika izin verir misiniz, lütfen?
- Can I talk to you in private for a minute?
- Seninle bir dakika özel olarak konuşabilir miyim?
- Could you give me a minute?
- Bana bir dakika verir misin?
- Would you please leave us alone for a minute?
- Bizi bir dakika yalnız bırakabilir misiniz?
- Would you like to come inside for a minute?
- Bir dakika içeri gelmek ister misin?
- Can you spare a minute?
- Bir dakikanızı ayırabilir misiniz?
- Give them a minute.
- Onlara bir dakika verin.
- I just need you for a minute.
- Sadece bir dakikalığına sana ihtiyacım var.
- Excuse us for a minute.
- Bize bir dakika izin verin.
- Please give me a minute.
- Lütfen bana bir dakika ver.
- A minute is one sixtieth of an hour.
- Bir dakika, bir saatin altmışta biridir.
- Can I talk to him for a minute?
- Onunla bir dakika konuşabilir miyim?
- Can we talk to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyiz?
- Let's give Tom a minute.
- Tom'a bir dakika verelim.
- Would you two give us a minute, please?
- Siz ikiniz bize bir dakika verebilir misiniz, lütfen?
- Just give me a minute.
- Bana bir dakika ver.
- Wait here a minute.
- Burada bir dakika bekle.
- This'll only take a minute.
- Sadece bir dakika sürecek.
- Let me have a minute with you.
- Seninle bir dakika görüşelim.
- I saw them a minute ago.
- Bir dakika önce onları gördüm.
- I only need a minute.
- Sadece bir dakikaya ihtiyacım var.
- Sit down for a minute and calm down.
- Bir dakika otur da sakinleş.
- Do you have a minute to talk?
- Konuşmak için bir dakikan var mı?
- Would you stick around for a minute?
- Bir dakika burada kalır mısınız?
- I'm going to need a minute.
- Bir dakikaya ihtiyacım olacak.
- Can I talk to you a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Could you give us a minute?
- Bize bir dakika verir misin?
- Can I talk to you outside for a minute?
- Dışarıda seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Give him a minute.
- Ona bir dakika verin.
- Would you please wait for a minute?
- Bir dakika bekler misiniz lütfen?
- Would you like to come inside for a minute?
- Bir dakikalığına içeri gelmek ister misiniz?
- If you have a minute, you might want to read this.
- Bir dakikan varsa, bunu okumak isteyebilirsin.
- Give me a minute with Tom.
- Tom'la bana bir dakika ver.
- I can type 50 words a minute.
- Bir dakikada elli kelime yazabilirim.
- Can you watch my stuff for a minute?
- Eşyalarıma bir dakika göz kulak olabilir misin?
- The music stopped for a minute.
- Müzik bir dakikalığına durdu.
- Leave Tom alone for a minute.
- Bir dakikalığına Tom'u yalnız bırak.
- Give me a minute, OK?
- Bana bir dakika ver, tamam mı?
- I'll just be a minute.
- Bir dakikaya geliyorum.
- Let me have a minute with her.
- Onunla bir dakika konuşayım.
- Please give me a minute to explain.
- Lütfen bana açıklamak için bir dakika verin.
- Tell Tom I'll just be a minute, OK?
- Tom'a bir dakikaya geleceğimi söyle, tamam mı?
- Would you two give us a minute, please?
- Bize bir dakika izin verir misiniz lütfen?
- Could I have a minute with you?
- Seninle bir dakika görüşebilir miyiz?
- May I talk to you a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Can we talk in my office for a minute?
- Bir dakika ofisimde konuşabilir miyiz?
- I saw Tom a minute ago.
- Tom'u bir dakika önce gördüm.
- Can you just give me a minute?
- Sadece bana bir dakika verir misin?
- I need a minute.
- Bir dakikaya ihtiyacım var.
- Can you give me a minute of your time?
- Bana bir dakikanızı ayırabilir misiniz?
- Could you hold on a minute?
- Bir dakika bekler misiniz?
- Can I talk to you privately for a minute?
- Sizinle bir dakika özel olarak konuşabilir miyim?
- You've got a minute to go and return.
- Gidip geri dönmek için bir dakikan var.
- I need to talk to you for a minute.
- Seninle bir dakika konuşmam gerekiyor.
- Tom, if you're not too busy, could you come to my office for a minute?
- Tom, eğer çok meşgul değilsen, bir dakikalığına ofisime gelebilir misin?
- He missed the train by a minute.
- O, bir dakikayla treni kaçırdı.
- I missed the train by a minute.
- Treni bir dakika ile kaçırdım.
- Tom talked to Mary for a minute.
- Tom, Mary ile bir dakika konuştu.
- Give me a minute, please.
- Bana bir dakika ver lütfen.
- Can I talk to her for a minute?
- Onunla bir dakika konuşabilir miyim?
- He missed the last train by a minute.
- Son treni bir dakika ile kaçırdı.
- Hold on a minute.
- Bir dakika bekle.
- Leave her alone for a minute.
- Onu bir dakikalığına yalnız bırakın.
- I need to talk to you for a minute.
- Seninle bir dakika konuşmam lazım.
- Give me a minute.
- Bana bir dakika ver.
- We should rest for a minute.
- Bir dakika dinlenmeliyiz.
- I just need you for a minute.
- Sadece bir dakika için sana ihtiyacım var.
- Tom says he needs a minute of your time.
- Tom bir dakikalık zamanına ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Let me have a minute with them.
- Onlarla bir dakika konuşayım.
- Give us a minute, will you?
- Bize bir dakika ver, tamam mı?
- Could you give her a minute?
- Ona bir dakika verebilir misin?
- Give us a minute.
- Bize bir dakika ver.
- Give me a minute with you.
- Bana seninle bir dakika ver.
- Give me a minute with her.
- Bana onunla bir dakika ver.
- Give her a minute.
- Ona bir dakika verin.
- Let me think a minute.
- Bir dakika düşünmeme izin ver.
- Just give us a minute.
- Bize bir dakika verin.
- I want to talk to you for a minute about Tom.
- Tom hakkında seninle bir dakika konuşmak istiyorum.
- Can I see that for a minute?
- Şuna bir dakika bakabilir miyim?
- Can I see you for a minute?
- Bir dakika görüşebilir miyiz?
- It's a minute to three o'clock.
- Saat üçe bir dakika var.
- Let me have a minute with him.
- Onunla bir dakika geçirmeme izin ver.
- Can we at least think about it for a minute?
- En azından bir dakika bunu düşünebilir miyiz?
- Tom listened for a minute.
- Tom bir dakika dinledi.
- I just need to lie down for a minute.
- Sadece bir dakika yatmam gerekiyor.
- Will you help me for a minute?
- Bana bir dakika yardım eder misin?
- Excuse me a minute, Tom.
- Bana bir dakika izin ver, Tom.
- Come down for a minute.
- Bir dakikalığına aşağı gel.
- Leave them alone for a minute.
- Onları bir dakika yalnız bırak.
- Can I just take a minute?
- Bir dakikanızı alabilir miyim?
- Will you excuse me for a minute?
- Bana bir dakika izin verir misin?
- Do you mind waiting for a minute?
- Bir dakika bekleyebilir misiniz?
- I know you're busy, but can I talk to you for a minute?
- Meşgul olduğunu biliyorum ama seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- You've got a minute to go and return.
- Gidip dönmek için bir dakikan var.
- Give me a minute to think about it.
- Bunu düşünmem için bana bir dakika ver.
- Let's give them a minute.
- Onlara bir dakika verelim.
- Your cell phone rang a minute ago.
- Bir dakika önce cep telefonunuz çaldı.
- This will only take a minute.
- Bu sadece bir dakika sürer.
- We just need a minute.
- Sadece bir dakikaya ihtiyacımız var.
- Could you come here for a minute?
- Bir dakikalığına buraya gelebilir misin?
- Please give me a minute.
- Lütfen bana bir dakika verin.
- Sit down for a minute and calm down.
- Bir dakika otur ve sakinleş.
- Can we see you a minute?
- Seni bir dakika görebilir miyiz?
- Tom left a minute ago.
- Tom bir dakika önce çıktı.
- Could you give them a minute?
- Onlara bir dakika verebilir misin?
- I'll give you a minute to think about it.
- Bunu düşünmen için sana bir dakika vereceğim.
- Can you excuse us a minute?
- Bize bir dakika izin verebilir misin?
- This will only take a minute.
- Bu yalnızca bir dakika sürer.
- I'll give you a minute to think about it.
- Bunu düşünmek için sana bir dakika vereceğim.
- I'm going to go buy a ticket, so please watch my bags for a minute.
- Gidip bilet alacağım, lütfen bir dakika çantalarıma göz kulak ol.
- Will you help me for a minute?
- Bana bir dakika yardım eder misiniz?
Show More (420)
|