1 |
appearance |
görünüş |
n. |
|
- I think that the European Union, to judge by appearances, has answers to this.
- Görünüşe bakılırsa Avrupa Birliği'nin buna verecek cevapları olduğunu düşünüyorum.
- How were these people selected, and how much is spent per annum on their training, expenses and appearance fees?
- Bu kişiler nasıl seçildi ve eğitimleri, masrafları ve görünüş ücretleri için yılda ne kadar harcama yapılıyor?
- Your appearance will put off other diners.
- Görünüşünüz diğer müşterileri rahatsız eder.
- If you would know yourself, distinguish between the false appearances of life.
- Kendini tanımak istiyorsan, hayatın sahte görünüşlerini ayırt et.
- Okay, first of all, my appearance is not my fault.
- Tamam, öncelikle, görünüşüm benim hatam değil.
- Okay, first of all, my appearance is not my fault.
- Tamam, öncelikle, görünüşüm benim kabahatim değil.
- Appearances can be deceiving.
- Görünüşler aldatıcı olabilir.
- He had the appearance of a sportsman.
- O bir sporcunun görünüşüne sahipti.
- The hunter explored the appearance of the sky.
- Avcı gökyüzünün görünüşünü araştırdı.
- His appearance deceived me.
- Görünüşü beni aldattı.
- For appearances sake, I went.
- Görünüşü kurtarmak için gittim.
- Appearances can be deceiving.
- Görünüş aldatıcı olabilir.
- You can't know his merits by his appearance.
- Görünüşüne bakarak onun değerini anlayamazsınız.
- His appearance and behavior made me ashamed of him.
- Onun görünüşü ve davranışı beni ondan utandırdı.
- Don't be deceived by appearances.
- Görünüşe bakıp aldanmayın.
- I can see he is ill by his appearance.
- Görünüşünden hasta olduğunu anlayabiliyorum.
- Don't let appearances fool you.
- Görünüşün sizi kandırmasına izin vermeyin.
- Judging from her appearance, I think that she's rich.
- Onun görünüşüne bakılırsa, onun zengin olduğunu düşünüyorum.
- You shouldn't judge a person by his appearance.
- Bir insanı görünüşüyle yargılamamalısın.
- Don't judge people by appearance.
- İnsanları görünüşlerine göre yargılama.
- Appearances deceive.
- Görünüş aldatıcıdır.
- Judging from his appearance, he is sick.
- Onun görünüşüne bakılırsa, o hasta.
- You shouldn't judge a man by his appearance.
- Bir insanı görünüşü ile yargılamamalısın.
- She managed to keep up appearances.
- Görünüşünü korumayı başardı.
- We cannot separate the sheep from the goats by appearance.
- Görünüşe bakarak koyunları keçilerden ayıramayız.
- Since when do you care about your appearance?
- Ne zamandan beri görünüşünüzü önemsiyorsunuz?
- Don't be deceived by appearances.
- Görünüşe aldanmayın.
- Sami's appearance started to change.
- Sami'nin görünüşü değişmeye başladı.
- Tom's appearance has changed.
- Tom'un görünüşü değişti.
- We shouldn't judge people based on their appearance.
- İnsanları görünüşlerine göre yargılamamalıyız.
- Judging from his appearance, he is sick.
- Görünüşüne bakılırsa hasta.
- You shouldn't trust in appearances.
- Görünüşe güvenmemelisin.
- Their finest moment is their last appearance on stage.
- Onların en iyi anı sahnede son görünüşleri.
- Don't be fooled by appearances.
- Görünüşe aldanma.
- Going to bed early and waking up early is very good both for your health and appearance.
- Erken yatmak ve erken kalkmak hem sağlığınız hem de görünüşünüz için çok iyidir.
- You should not judge a person by his appearance alone.
- Bir insanı sadece görünüşü ile yargılamamalısın.
- You should not judge a person by his appearance alone.
- Bir insanı sadece görünüşüne göre yargılamamalısınız.
- Don't judge someone by their appearance.
- Birini görünüşüne göre yargılama.
- Beware of the appearance.
- Görünüşe dikkat et.
- His appearance and behavior made me ashamed of him.
- Görünüşü ve davranışları beni ondan utandırdı.
- Galaxies are classified by scientists according to their shape and appearance.
- Galaksiler bilim adamları tarafından şekil ve görünüşlerine göre sınıflandırılırlar.
- Don't judge by appearances.
- Görünüşe göre yargılamayın.
- Tom, an escaped convict, tried to alter his appearance through plastic surgery.
- Kaçak bir mahkum olan Tom, estetik ameliyatla görünüşünü değiştirmeye çalıştı.
- His appearance has changed so much that you may well not recognize him.
- Görünüşü o kadar değişti ki onu tanıyamayabilirsiniz.
- His appearance deceived me.
- Görünüşüne aldandım.
- Their finest moment is their last appearance on stage.
- En iyi anları sahnedeki son görünüşleridir.
- I can see he is ill by his appearance.
- Görünüşünden onun hasta olduğunu anlayabiliyorum.
- Judging from her appearance, I think that she's rich.
- Görünüşüne bakılırsa, bence zengin.
- The two brothers are quite unlike in their appearance.
- İki kardeş görünüş olarak birbirlerine hiç benzemiyorlar.
- Never judge from appearances.
- Asla görünüşe göre yargılama.
- In both appearance and personality, Tom is exactly like his father.
- Tom hem görünüş hem de kişilik olarak tıpkı babasına benziyor.
- Don't let appearances fool you.
- Görünüşün seni kandırmasına izin verme.
- Don't let appearances deceive you.
- Görünüşlerin seni aldatmasına izin verme.
Show More (50)
|
2 |
appearance |
görünüm |
n. |
|
- Images are used to effect the desired appearance and as part of the main content.
- Görseller istenilen görünümü elde etmek için ve ana içeriğin bir parçası olarak kullanılır.
- Images are used to effect the desired appearance and as part of the main content.
- Görüntüler, istenen görünümü etkilemek için ve ana içeriğin bir parçası olarak kullanılır.
- Tom's appearance has changed.
- Tom'un görünümü değişti.
- She was well known for her gothic appearance.
- Gotik görünümüyle tanınıyordu.
- Sami's appearance started to change.
- Sami'nin görünümü değişmeye başladı.
- The olm is my favourite animal, due to its grotesque appearance.
- Olm, grotesk görünümü nedeniyle en sevdiğim hayvandır.
- She has a friendly appearance.
- Arkadaş canlısı bir görünümü var.
- One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
- Galaxies are classified by scientists according to their shape and appearance.
- Galaksiler bilim insanları tarafından şekillerine ve görünümlerine göre sınıflandırılır.
- Mary was very impressed with the professional appearance of her new outfit.
- Mary yeni kıyafetinin profesyonel görünümünden çok etkilendi.
- Don't judge a man by his appearance.
- Bir insanı görünümü ile yargılamayın.
- The two brothers are quite unlike in their appearance.
- İki erkek kardeş görünümde oldukça farklı.
- I want to change my appearance.
- Görünümümü değiştirmek istiyorum.
- The hunter explored the appearance of the sky.
- Avcı gökyüzünün görünümünü araştırdı.
- He had the appearance of a sportsman.
- Bir sporcu görünümündeydi.
Show More (12)
|
3 |
appearance |
dış görünüş |
n. |
|
- We should never judge people by their appearance.
- İnsanları asla dış görünüşlerine göre yargılamamalıyız.
- One will be judged by one's appearance first of all.
- Kişi her şeyden önce dış görünüşüne göre değerlendirilir.
- You shouldn't judge a person by his appearance.
- Bir insanı dış görünüşüne göre yargılamamalısınız.
- You shouldn't judge people by their appearance.
- İnsanları dış görünüşlerine göre yargılamamalısın.
- Don't judge a person by his appearance.
- Bir insanı dış görünüşüne göre yargılamayın.
- You shouldn't judge people by their appearance.
- İnsanları dış görünüşlerine göre yargılamamalısınız.
- You shouldn't judge a man by his appearance.
- Bir adamı dış görünüşüne göre yargılamamalısın.
- Don't judge a man by his appearance.
- Bir insanı dış görünüşüne göre yargılamayın.
- A great man doesn't care about his appearance.
- Büyük bir adam dış görünüşüne önem vermez.
- Don't judge a person by his appearance.
- İnsanları dış görünüşüyle yargılamayın.
- Don't judge people by their appearance.
- İnsanları dış görünüşlerine göre yargılamayın.
- She was surprised at his appearance.
- Onun dış görünüşüne şaşırmıştı.
- You should not judge people by their appearance.
- İnsanları dış görünüşlerine göre yargılamamalısın.
- Don't judge by appearances.
- Dış görünüşe göre karar vermeyin.
Show More (11)
|
4 |
appearance |
ortaya çıkma |
n. |
|
- I hope that the Commission will be able to reassure the Committee on Fisheries that its appearance is imminent.
- Komisyon'un Balıkçılık Komitesi'ne bu konunun yakın zamanda ortaya çıkacağına dair güvence verebileceğini umuyorum.
- I hope that the Commission will be able to reassure the Committee on Fisheries that its appearance is imminent.
- Umarım Komisyon, Balıkçılık Komitesi'ne bu yöntemin yakın zamanda ortaya çıkacağı konusunda güvence verebilir.
- His appearance animated the party.
- Ortaya çıkması partiyi canlandırdı.
- Your sudden appearance surprised me.
- Aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
- I was surprised by his sudden appearance.
- Aniden ortaya çıkmasına şaşırdım.
- Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
- Vahşiler, vahşi bir canavarın ortaya çıkmasından korkarlar.
- His sudden appearance surprised us all.
- Onun aniden ortaya çıkması hepimizi şaşırttı.
- Your sudden appearance has surprised me.
- Aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
- Do you think Tom will make an appearance?
- Tom'un ortaya çıkacağını mı düşünüyorsun?
- I was surprised by his sudden appearance.
- Aniden ortaya çıkması beni şaşırttı.
- Do you think Tom will make an appearance?
- Sence Tom ortaya çıkacak mı?
- Your sudden appearance surprised me.
- Senin aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
Show More (9)
|
5 |
appearance |
sahneye çıkma |
n. |
|
- Last year, we had eleven such appearances.
- Geçen yıl bu şekilde on bir kez sahneye çıktık.
- Her first appearance on the stage was in 1969.
- İlk kez 1969'da sahneye çıktı.
Show More (-1)
|
6 |
appearance |
görüntü |
n. |
|
- She made her first appearance as a musician.
- İlk görüntüsünü bir müzisyen olarak yaptı.
- A great man doesn't care about his appearance.
- Büyük bir adam görüntüsünü önemsemez.
Show More (-1)
|
7 |
appearance |
belirme |
n. |
|
- The sudden appearance of a security guard startled the group.
- Bir güvenlik görevlisinin aniden belirmesi grubu ürküttü.
Show More (-2)
|
8 |
appearance |
görünme |
n. |
|
- His appearance animated the party.
- Onun görünmesi partiyi canlandırdı.
Show More (-2)
|