| 1 |
award |
ödül |
n. |
|
- The award is to be presented in May 2004, some weeks before the election.
- Ödül Mayıs 2004'te seçimlerden birkaç hafta önce takdim edilecek.
- I understand there is an update to the common position because of the new Eco-Label award scheme.
- Yeni Eco-Label ödül programı nedeniyle ortak pozisyonda bir güncelleme olduğunu anlıyorum.
- The award is to be presented in May 2004, some weeks before the election.
- Ödül Mayıs 2004'te, seçimlerden birkaç hafta önce takdim edilecek.
- The result is that these award criteria will be more restrictive in future.
- Sonuç olarak bu ödül kriterleri gelecekte daha kısıtlayıcı olacaktır.
- You say, therefore, that the decision was not to award the prize to two Muslims, but to a Jew and a Muslim.
- Bu nedenle ödülün iki Müslüman'a değil, bir Yahudi ve bir Müslüman'a verilmesine karar verildiğini söylüyorsunuz.
- I'm proud of this award.
- Bu ödülle gurur duyuyorum.
- Tom never got an award.
- Tom asla bir ödül almadı.
- Tom deserved the award.
- Tom ödülü hak etti.
- Since 1990, eleven female students received the award.
- 1990 yılından beri on bir kız öğrenci ödül aldı.
- Tom never got an award.
- Tom hiç ödül alamadı.
- Tom will be getting an award.
- Tom bir ödül alacak.
- When did you win this award?
- Bu ödülü ne zaman kazandın?
- Since 1990, eleven female students received the award.
- 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.
- Tom certainly deserves to receive the award.
- Tom kesinlikle ödülü almayı hak ediyor.
- Tom deserves the award.
- Tom ödülü hak ediyor.
- The award should be for me!
- Ödül benim olmalı!
- Tom received the award posthumously.
- Tom ödülü ölümünden sonra aldı.
- The award should be for me!
- Ödül bana verilmeli!
- Tom died three days before he was to receive the award.
- Tom ödülünü almadan üç gün önce öldü.
- Eleven students received the award.
- On bir öğrenci ödül aldı.
- They seriously deserve an award.
- Ciddi olarak bir ödülü hak ediyorlar.
- He got an award for the highest sales at his company.
- Şirketinde en yüksek satış için bir ödül aldı.
- He is a nominee in four award categories.
- Dört ödül kategorisinde aday.
- Tom got an award.
- Tom bir ödül aldı.
- I really hope one of us gets the award.
- Umarım bizden biri gerçekten ödülü alır.
- The architect boasted that he had received a prestigious award.
- Mimar, prestijli bir ödül aldığı için övünüyordu.
- Tom will be getting an award.
- Tom bir ödül alıyor olacak.
- I really hope one of us gets the award.
- Umarım birimiz ödülü alır.
- In 1995, Andou received architecture's most prestigious award.
- Andou, 1995 yılında mimarlığın en prestijli ödülünü aldı.
- Tom definitely deserves the award.
- Tom kesinlikle ödülü hak ediyor.
- Since 1990, eleven female students received the award.
- 1990 yılından bu yana on bir kız öğrenci ödül aldı.
- He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
- The ingenious man received the prestigious award for the first time.
- Dahi adam ilk kez prestijli bir ödül aldı.
- Bill was singled out for a special award.
- Bill özel bir ödül için seçildi.
- The architect boasted that he had received a prestigious award.
- Mimar, prestijli bir ödül almış olmasıyla övündü.
- Tom is going to be getting an award.
- Tom bir ödül alacak.
- They seriously deserve an award.
- Cidden bir ödülü hak ediyorlar.
- Tom is getting an award.
- Tom bir ödül alıyor.
- In 1995, Andou received architecture's most prestigious award.
- 1995'te Andou mimarlığın en prestijli ödülünü aldı.
Show More (36)
|
| 2 |
award |
ödüllendirmek |
v. |
|
- Most sporting events, award first, second and third place.
- Çoğu spor etkinliğinde birinci, ikinci ve üçüncü sırayı ödüllendirir.
- She awarded the poet.
- Şairi ödüllendirdi.
- He awarded the poetess.
- O, kadın şairi ödüllendirdi.
- They awarded him a gold medal for his achievement.
- Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.
- They awarded her a gold metal for her achievement.
- Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.
- They awarded her a gold metal for her achievement.
- Başarısından dolayı onu altın madalya ile ödüllendirdiler.
- He awarded the poetess.
- Şairi ödüllendirdi.
- She awarded the poet.
- O, şairi ödüllendirdi.
- They awarded him a gold medal for his achievement.
- Başarısından dolayı onu altın madalya ile ödüllendirdiler.
Show More (6)
|
| 3 |
award |
vermek |
v. |
|
- And yet the Council has awarded itself a much higher increase.
- Yine de Konsey kendisine çok daha yüksek bir artış vermiştir.
- The European Patent Office has awarded more than 30 000.
- Avrupa Patent Ofisi 30.000'den fazla patent vermiştir.
- A municipality should be entitled to take environmental criteria into consideration in the award of a public contract.
- Bir belediye, bir kamu ihalesini verirken çevresel kriterleri göz önünde bulundurma hakkına sahip olmalıdır.
- We are awarding ourselves a 20% pay rise from a zero-growth budget.
- Sıfır büyüme bütçesinden kendimize %20 maaş artışı veriyoruz.
- When the goalkeeper touched the ball, the referee awarded the other team a corner kick.
- Kaleci topa dokunduğunda, hakem diğer takıma bir köşe vuruşu verdi.
- When the goalkeeper touched the ball, the referee awarded the other team a corner kick.
- Kaleci topa dokunduğunda hakem diğer takıma bir köşe vuruşu verdi.
Show More (3)
|
| 4 |
award |
ödül vermek |
v. |
|
- Today and for all these reasons, Archbishop Kamwenho, we award you the Sakharov Prize for freedom of thought.
- Bugün ve tüm bu nedenlerle Başpiskopos Kamwenho, size Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü'nü veriyoruz.
- The school awarded Mary a prize.
- Okul Mary'ye bir ödül verdi.
- He was awarded a special prize.
- Kendisine özel bir ödül verildi.
Show More (0)
|
| 5 |
award |
hükmetmek |
v. |
|
- We award punitive damages in the amount of two million dollars.
- İki milyon dolar tutarında cezai tazminata hükmediyoruz.
Show More (-2)
|
| 6 |
award |
armağan |
n. |
|
- Tom deserves the award.
- Tom armağanı hak ediyor.
Show More (-2)
|
| 7 |
award |
mükafat |
n. |
|
- She won an award.
- O bir mükafat kazandı.
Show More (-2)
|
