|
- Either way, it is a creeping venom seeping into our open society and becoming a burden on it.
- Her iki durumda da açık toplumumuza sızan ve onun üzerinde bir yük haline gelen sürünen bir zehirdir.
- The public pension system can simply no longer be financed and is also becoming a burden on the younger generation.
- Kamu emeklilik sistemi artık finanse edilememekte ve aynı zamanda genç nesil üzerinde bir yük haline gelmektedir.
- Shopping around has become a burden to him.
- Alışveriş yapmak onun için bir yük haline geldi.
- Her kindness has become a burden to me.
- Onun iyiliği benim için bir yük haline geldi.
- Shopping around has become a burden to him.
- Çevrede alışveriş onun için bir yük haline gelmiştir.
Show More (2)
|