|
- Personally, I don't know what has happened with the boys since that night.
- Şahsen o gecenin ardından oğlanlara ne olduğunu bilmiyorum.
- You really must start looking at trade schools for the boy.
- Oğlan için meslek okullarını cidden araştırmaya başlamalısın.
- The boy was smaller than an earth child and had many different habits from an ordinary child.
- Bu oğlan, dünyalı bir çocuktan daha küçüktü ve birçok yönden davranışları sıradan bir çocuğunkinden farklıydı.
- The boy is a credit to our school.
- Oğlan okulumuzun itibarı.
- The boy had bad teeth because he neglected to brush them.
- Oğlanın dişleri kötüydü çünkü fırçalamayı ihmal ediyordu.
- All the boys ran away.
- Oğlanların hepsi kaçtı.
- All boys were crazy about Layla.
- Bütün oğlanlar Leyla'ya deli oluyordu.
- The boy got lost in the forest.
- Oğlan ormanda kayboldu.
- The boy grew up to be a great scientist.
- Oğlan büyüdü ve büyük bir bilim insanı oldu.
- Sami was a baby-faced boy.
- Sami bebek yüzlü bir oğlandı.
- Who are these two boys?
- Şu iki oğlan kim?
- I wish I'd been born a boy.
- Keşke oğlan olarak doğsaydım.
- This boy slept for eight hours.
- Bu oğlan sekiz saat uyudu.
- The boy dug a grave for the dead animal.
- Oğlan ölü hayvan için bir mezar kazdı.
- Where are those boys from?
- O oğlanlar neredendir?
- You look like a boy.
- Sen de oğlana benziyorsun.
- In the first place, he's a lazy boy.
- İlk olarak, o tembel bir oğlan.
- Fadil presented himself as a teenage boy.
- Fadıl kendini genç bir oğlan olarak tanıttı.
- That big boy is bullying the little children.
- O büyük oğlan, küçük çocuklara zorbalık ediyor.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
- Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- How many boys are in your class?
- Sınıfınızda kaç tane oğlan var?
- The boy was kidnapped.
- Oğlan kaçırıldı.
- Nowadays, if a boy doesn't lose his virginity by the age of 18, he'll most likely be traumatised.
- Günümüzde bir oğlan 18 yaşına kadar bekaretini kaybetmezse, o büyük olasılıkla travmalı olacaktır.
- Boys don't like girls who talk too much.
- Oğlanlar çok fazla konuşan kızları sevmezler.
- He is bigger than all the other boys.
- O bütün diğer oğlanlardan daha büyüktür.
- The little boy plays.
- Küçük oğlan oynuyor.
- He's the tallest amongst the boys.
- O oğlanlar arasında en uzun boylu olanıydı.
- Sami was a gorgeous boy.
- Sami muhteşem bir oğlandı.
- The boy threw a stone at the frog.
- Oğlan kurbağaya bir taş attı.
- The boy fell of fright when he saw a ghost.
- Oğlan bir hayalet gördüğünde korkudan düştü.
- Do you make friends with these boys?
- Bu oğlanlarla arkadaşlık ediyor musunuz?
- She met many boys in the chatroom.
- Sohbet odasında birçok oğlanla tanıştı.
- The boy is afraid to go to bed in the dark.
- Oğlan, karanlıkta yatmaktan korkar.
- Do you know that boy's name?
- O oğlanın adını biliyor musun?
- Do you see that boy over there?
- Oradaki o oğlanı görüyor musun?
- The boy learned the famous poem by heart soon after he read it.
- Oğlan, ünlü şiiri okuduktan kısa bir süre sonra ezberledi.
- The boy is jumping.
- Oğlan atlıyor.
- Which of the boys did that?
- Oğlanların hangisi bunu yaptı?
- The boys look very disappointed.
- Oğlanlar çok hayal kırıklığına uğramış görünüyorlar.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
- Oğlana gönderilen mektupta enteresan bir hikâye vardı.
- This is a story about a little boy named Tom.
- Bu, Tom adında küçük bir oğlan hakkında bir hikaye.
- Any boy or girl can do it.
- Herhangi bir oğlan ya da kız bunu yapabilir.
- Girls are more ambitious academically than boys.
- Kızlar akademik alanda oğlanlardan daha hırslıdır.
- The boy throws a stone.
- Oğlan bir taş atıyor.
- My parents won't let me go out with boys.
- Annem ve babam benim oğlanlarla çıkmama izin vermez.
- Big boys don't cry.
- Büyük oğlanlar ağlamaz.
- I have been busier than the two boys.
- Ben o iki oğlandan daha meşguldüm.
- You're a smart boy.
- Sen akıllı bir oğlansın.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
- Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir hikâye vardı.
- Tom is the oldest of the three boys.
- Tom üç oğlanın en yaşlısı.
- This is the boy that helped me.
- Bu, bana yardım eden oğlan.
- Striking differences existed between the two boys.
- İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
- That boy runs too fast.
- O oğlan çok hızlı koşuyor.
- The boy crammed all his clothes into the bag.
- Oğlan tüm kıyafetlerini çantaya tıkıştırdı.
- Each of the boys was eager to join in the race.
- Oğlanların her biri yarışa katılmaya hevesliydi.
- One of the boys who died was named Tom.
- Ölen oğlanlardan birinin adı Tom'du.
- Mary is in love with a handsome boy from her class named Tom.
- Mary, sınıfından Tom adındaki yakışıklı bir oğlana aşık.
- The boy rode a horse for the first time.
- Oğlan ilk kez at sürdü.
- Layla was baby-sitting Rania's two boys.
- Leyla, Rania'nın iki oğlan çocuğuna bakıyordu.
- My mother didn't see the boy on the street.
- Annem caddedeki oğlanı görmedi.
- Tom doesn't seem like a boy.
- Tom bir oğlan gibi görünmüyor.
- There were five boys in the room.
- Odada beş tane oğlan vardı.
- That boy is really shy.
- O oğlan gerçekten utangaç.
- Tom isn't like all the other boys.
- Tom diğer oğlanlar gibi değil.
- I know the boy who is sitting closest to the door.
- Kapıya en yakın oturan oğlanı tanıyorum.
- Where's the boy?
- Oğlan nerede?
- Tom is a stubborn boy.
- Tom inatçı bir oğlandır.
- Here are about ten boys.
- Burada yaklaşık on tane oğlan var.
- Tom is the boy on the right.
- Tom sağdaki oğlan.
- Tom is a big boy.
- Tom büyük bir oğlandır.
- A long time ago when Pluto was still a planet, there was a boy named Tom.
- Uzun bir zaman önce Plüton hâlâ gezegenken, Tom adında bir oğlan vardı.
- She forgave the boy for his rudeness.
- Oğlanı kabalığı için affetti.
- All the boys were whistling and cheering.
- Tüm oğlanlar ıslık çalıyordu ve tezahürat yapıyordu.
- She married a local boy.
- O yerli bir oğlanla evlendi.
- The boy screamed for help, but couldn't make himself heard.
- Oğlan yardım çığlıkları attı ama sesini duyuramadı.
- The boy got scolded.
- Oğlan fırça yedi.
- Tom was always such a happy boy.
- Tom her zaman öyle bir mutlu oğlandı.
- He is a modern boy.
- O modern bir oğlan.
- The girl sees the boy.
- Kız oğlanı görüyor.
- The boy read a book about pirates.
- Oğlan, korsanlar hakkında bir kitap okuyor.
- The boy likes to walk in the city.
- Oğlan kentte yürümeyi sever.
- The boy talks as if he were a great scholar.
- Oğlan büyük bir âlimmiş gibi konuşuyor.
- The boy has a bicycle.
- Oğlanın bir bisikleti var.
- John is the taller of the two boys.
- John, iki oğlanın daha uzun olanıdır.
- Mary gave birth to a boy she named Tom.
- Mary, Tom adını verdiği bir oğlan doğurdu.
- The two boys were stopped and searched by the police.
- İki oğlan polis tarafından durduruldu ve arandı.
- My brother is a boy and my sister is a girl.
- Abim bir oğlan ve ablam bir kız.
- He's the cutest boy in town.
- O, kasabadaki en şirin oğlan.
- Who's the boy dancing with Mary?
- Mary ile dans eden oğlan kim?
- Our class consists of 40 boys.
- Bizim sınıfımız 40 oğlandan oluşur.
- Tom is not a boy anymore.
- Tom artık bir oğlan değil.
- The boy is thin.
- Oğlan zayıf.
- When I was a boy, I was addicted to reading detective stories.
- Genç bir oğlanken, dedektif hikayaleri okuma bağımlısıydım.
- Why are boys so dumb?
- Neden oğlanlar bu kadar aptal?
- All the boys were looking at Tom.
- Tüm oğlanlar Tom'a bakıyordu.
- I don't know what has become of the boy.
- Oğlana ne olduğunu bilmiyorum.
- What was the boy called?
- Oğlana ne deniliyordu?
- Tom wasn't dressed like the other boys.
- Tom diğer oğlanlar gibi giyinmedi.
- The boy started crying.
- Oğlan ağlamaya başladı.
- I think that boy's name is Tom.
- Sanırım oğlanın adı Tom.
- I don't have time for boys.
- Oğlanlar için vaktim yok.
- It's the story of a boy, a girl, and a cat.
- O, bir oğlan, bir kız ve bir kedinin hikayesi.
- The boy lost his sandal in the field.
- Oğlan tarlada sandaletini kaybetti.
- The boy faintly resembled his father in appearance.
- Oğlan görünüşte hafifçe babasına benziyordu.
- The boy sitting on the bench is Tom.
- Sırada oturan oğlan Tom'dur.
- Have you ever kissed a boy?
- Bir oğlanı öptün mü hiç?
- The little boy grew very fast.
- Küçük oğlan çok hızlı büyüdü.
- Dan and Linda adopted a young boy from Cambodia.
- Dan ve Linda, Kamboçya'dan genç bir oğlanı evlat edindiler.
- The boy is buying a dog.
- Oğlan bir köpek satın alıyor.
- The boys made fun of the girls.
- Oğlanlar kızlarla dalga geçtiler.
- The boy stuffed cake into his mouth.
- Oğlan ağzına kek tıkıştırdı.
- The boy tried eating with chopsticks.
- Oğlan çubuklarla yemek yemeyi denedi.
- Police say he got the boys from the South Pattaya pier area where there are a lot of vagrant children.
- Polis, oğlanları bir sürü başıboş çocuğun olduğu Güney Pattaya iskelesinden aldığını söyledi.
- The boys laughed loudly.
- Oğlanlar yüksek sesle güldüler.
- The boy set a bird free.
- Oğlan bir kuşu serbest bıraktı.
- The boy was searching for the lost key.
- Oğlan, kayıp anahtarı arıyordu.
- Both the boy and the girl are clever.
- Hem oğlan hem de kız akıllı.
- The boy talks as if he were a girl.
- Oğlan sanki bir kızmış gibi konuşuyor.
- The shy boy murmured his name.
- Utangaç oğlan, adını mırıldandı.
- The boy and the man are drinking water.
- Oğlan ve adam, su içiyorlar.
- That boy speaks as if he were an adult.
- Şu oğlan sanki bir yetişkinmiş gibi konuşuyor.
- The boy fell from the bridge.
- Oğlan köprüden düştü.
- That must be the Mackintosh boy.
- Bu Mackintosh oğlan olmalı.
- The boy was asked to solve a chemical equation on the board.
- Oğlanın tahta üzerinde bir kimyasal denklemi çözmesi istendi.
- The boy's toys are in the bathroom.
- Oğlanın oyuncakları banyoda.
- What's that boy's name?
- Şu oğlanın adı ne?
- Mary likes to hang out with the bad boys.
- Mary, kötü oğlanlarla takılmaktan hoşlanır.
- Both boys and girls should take cooking class in school.
- Hem oğlanlar hem de kızlar okulda yemek pişirme dersi almalıdır.
- The boy fell in the fountain.
- Oğlan çeşmeye düştü.
- Tom wasn't like all the other boys.
- Tom diğer oğlanlar gibi değildi.
- You must not speak ill of other boys in his class.
- Onun sınıfındaki diğer oğlanlar hakkında kötü konuşmamalısın.
- Tom said that Mary looks like a boy.
- Tom, Mary'nin bir oğlana benzediğini söyledi.
- We talked about boys.
- Oğlanlar hakkında konuştuk.
- All three boys were talking at once.
- Üç oğlanın tümü aynı anda konuşuyorlardı.
- My girlfriend sometimes flirts with other boys.
- Benim kız arkadaşım bazen diğer oğlanlarla flört eder.
- The boy takes after his father.
- Oğlan babasına çekmiş.
- The boy has already gone to bed.
- Oğlan çoktan yatmaya gitti.
- Is it a girl or a boy?
- O bir kız mı yoksa oğlan mı?
- Boys are stupid.
- Oğlanlar aptaldır.
- Is your child a boy or a girl?
- Çocuğunuz oğlan mı yoksa kız mı?
- The children are celebrating the boy's birthday.
- Çocuklar oğlanın doğum gününü kutluyorlar.
- Sami is a country boy.
- Sami bir taşra oğlanıdır.
- They were taking care of a girl from India and a boy from Italy.
- Hindistan'dan gelen bir kız ve İtalya'dan gelen bir oğlana bakıyorlardı.
- Tom hit one of the boys and knocked him to the ground.
- Tom oğlanlardan birine çarptı ve onu yere düşürdü.
- I was not looking at that boy.
- Ben o oğlana bakmıyordum.
- Mary made chocolate pudding for the boys.
- Mary, oğlanlar için çikolatalı puding yaptı.
- A boy was driving a flock of sheep.
- Bir oğlan, koyun sürüsünü güdüyordu.
- Not all of the boys laughed at him.
- Tüm oğlanlar ona gülmedi.
- Men, women, boys, and girls, they're all people.
- Erkekler, kadınlar, oğlanlar ve kızlar, hepsi insan.
- The boy could not live up to the school rules.
- Oğlan, okul kurallarına uyum sağlayamadı.
- Is it a little boy or a little girl?
- Küçük bir oğlan mı yoksa küçük bir kız mı?
- The boy has a horse.
- Oğlanın bir atı var.
- The boy caressed the girl's chin and kissed her cheek.
- Oğlan kızın çenesini okşadı ve yanağından öptü.
- That little boy is wearing glasses.
- O küçük oğlan gözlük takıyor.
- Bring me the boy.
- Oğlanı bana getir.
- All boys are the same.
- Bütün oğlanlar aynıdır.
- The little boy struggled to free himself from the policeman.
- Küçük oğlan kendini polis memurundan kurtarmak için uğraştı.
- There were many boys who were interested in dating Mary.
- Mary ile çıkmak isteyen birçok oğlan vardı.
- The girl waiting for that boy is a friend of mine.
- O oğlanı bekleyen kız benim bir arkadaşımdır.
- Tom seemed older and more mature than the other boys.
- Tom diğer oğlanlardan daha büyük ve olgun görünüyordu.
- Tom is an intelligent boy.
- Tom zeki bir oğlandır.
- Poverty deprived the boy of education.
- Yoksulluk, oğlanı eğitimden mahrum etti.
- You're a good boy.
- Sen iyi bir oğlansın.
- All the other boys laughed at him.
- Tüm diğer oğlanlar ona güldüler.
- All boys were crazy about Layla.
- Bütün oğlanlar Layla için deli oluyordu.
- The boy reading a book over there is Tom.
- Orada kitap okuyan oğlan Tom.
- Tom is a very nice boy.
- Tom çok hoş bir oğlan.
- That boy displayed no fear.
- O oğlan, hiç korku göstermedi.
- The boy is reading his book.
- Oğlan, kitabını okuyor.
- The boy kissed the girl.
- Oğlan kızı öptü.
- The boy broke the window with a baseball last weekend.
- Oğlan geçen hafta sonu beyzbol topuyla pencereyi kırdı.
- Do you know that boy?
- O oğlanı biliyor musun?
- The boy is speaking to his grandfather.
- Oğlan, dedesiyle konuşuyor.
- The boy screamed for help.
- Oğlan yardım çığlığı attı.
- Do you see the boy?
- Oğlanı görüyor musun?
- The boy playing the guitar is my younger brother.
- Gitar çalan oğlan benim küçük erkek kardeşim.
- The roaring lion terrified the boy.
- Kükreyen aslan, oğlanı korkuttu.
- Mary says that she's allergic to boys.
- Mary, oğlanlara karşı alerjisi olduğunu söyler.
- Why are boys so stupid?
- Oğlanlar neden bu kadar aptal?
- You are very cute boys.
- Siz çok sevimli oğlanlarsınız.
- The two boys lived alone with a lovely cat.
- İki oğlan, sevimli bir kediyle yalnız yaşıyordu.
- The boy stated that he would give a bouquet of roses to the girl that he liked, talk with her, and invite her to have a coffee.
- Oğlan hoşlandığı kıza bir buket gül vereceğini, onunla konuşacağını ve onu bir kahve içmeye davet edeceğini belirtti.
- This boy never lies.
- Bu oğlan asla yalan söylemez.
- Tom is the tallest boy in the class.
- Tom sınıftaki en uzun oğlan.
- Those boys are sixteen years old.
- Bu oğlanlar on altı yaşındalar.
- Tom was the first boy to ever kiss Mary.
- Tom, Mary'yi öpen ilk oğlandı.
- The boy stroked the girl on the chin and kissed her on the cheeks.
- Oğlan kızın çenesini okşadı ve yanaklardan öptü.
- All boys like to play baseball.
- Bütün oğlanlar beyzbol oynamayı sever.
- That boy's name is Shintaro Wada.
- O oğlanın adı Shintaro Wada.
- The boy and the girl felt awkward after they confessed their love for each other.
- Oğlan ve kız birbirlerine aşklarını itiraf ettikten sonra kendilerini garip hissettiler.
- I happened along when the car hit the boy.
- Araba oğlana çarptığında tasadüfen oradaydım.
- They weren't all boys.
- Hepsi oğlan değildi.
- Tom is the youngest of the three boys.
- Tom, üç oğlanın en küçüğüdür.
- There are some boys in the park.
- Parkta birkaç oğlan var.
- There are nine girls and three boys in the library.
- Kütüphanede dokuz kız ve üç oğlan var.
- The boy is right.
- Oğlan haklı.
- It will not be long before the boy learns what life is.
- Çok geçmeden oğlan hayatın ne olduğunu öğrenir.
- Both the boy and the girl are clever.
- Hem oğlan hem de kız zeki.
- That boy doesn't eat candies.
- O oğlan şeker yemiyor.
- The boy didn't have an appetite.
- Oğlanın iştahı yoktu.
- The boy was wandering about the town.
- Oğlan kasabada dolaşıyordu.
- The two boys are quarreling.
- İki oğlan kavga ediyor.
- She gave the boy a sieve in which to carry water from the well.
- Oğlana kuyudan su taşımak için bir elek verdi.
- Tom is a mischievous boy.
- Tom haylaz bir oğlan.
- The boy stepped on my foot on purpose.
- Oğlan bilerek ayağıma bastı.
- Men, women, boys, and girls, they're all people.
- Erkekler, kadınlar, oğlanlar ve kızlar, onların hepsi insandırlar.
- The boy and the girl seem to know each other.
- Oğlan ve kız birbirlerini tanıyor gibiydiler.
- The boy was accompanied by his parents.
- Oğlana anne ve babası eşlik etti.
- Tom is the only boy in our class.
- Tom sınıfımızdaki tek oğlan.
- We haven't found the boy.
- Oğlanı bulamadık.
- The boy was given up for dead.
- Oğlan ölüme terk edildi.
- The boys' dog fled.
- Oğlanların köpeği kaçtı.
- For the boy, his father represented authority.
- Oğlan için babası otoriteyi temsil etti.
- The boy talks as if he were a man.
- Oğlan, yetişkin bir adammış gibi konuşuyor.
- Layla became interested in boys and sex.
- Leyla oğlanlara ve sekse ilgi duyar hale geldi.
- The boy begged for a new bike.
- Oğlan yeni bir bisiklet için yalvardı.
- The boy trotted to his father's side.
- Oğlan, hızla babasının yanına yürüdü.
- That boy doesn't eat candies.
- O oğlan şeker yemez.
- The boy who is singing is excellent.
- Şarkı söyleyen oğlan mükemmel.
- Don't let a boy interfere with your studies.
- Bir oğlanın derslerine karışmasına izin verme.
- One of the boys who died in the train accident was named Tom.
- Tren kazasında ölen oğlanlardan birinin adı Tom'du.
- The boys continued to fish.
- Oğlanlar balık tutmaya devam ettiler.
- A boy of seventeen is usually as tall as his father.
- On yedi yaşında bir oğlanın boyu genellikle babası kadardır.
- A stupid boy called me.
- Beni salak bir oğlan aradı.
- Luigi is a boy who loves studying.
- Luigi okumayı seven bir oğlan.
- Boys think about girls a lot.
- Oğlanların aklı fikri kızlardadır.
- The boy made his parents happy.
- Oğlan anne babasını mutlu etti.
- No boy in the class is as tall as Bill.
- Sınıftaki oğlanlardan hiçbiri Bill kadar uzun değil.
- This is a boy.
- Bu bir oğlan.
- The boy resembles his father.
- Oğlan babasına benziyor.
- Tom is a girly boy.
- Tom kız gibi bir oğlandır.
- Have you ever heard the story of the boy who cried wolf?
- Yalan haberle ortalığı karıştıran oğlanın hikayesini duydun mu?
- A boy should be circumcised to look like his father.
- Bir oğlan babasına benzemek için sünnet edilmelidir.
- The number of boys in our class is thirty.
- Sınıfımızdaki oğlan sayısı otuzdur.
- He has no other boys to play with.
- Birlikte oynayabileceği başka oğlan yok.
- That boy who is speaking English is taller than I.
- İngilizce konuşan o oğlan benden daha uzundur.
- This boy has a strong and healthy body.
- Bu oğlanın güçlü ve sağlıklı bir vücudu var.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
- Oğlana gönderilen mektupta enteresan bir öykü vardı.
- Tom watched the boys swimming.
- Tom oğlanların yüzmelerini izledi.
- He is a boy and she is a girl.
- O bir oğlandır ve o da bir kızdır.
- Our class consists of fifty boys.
- Bizim sınıfımız 50 tane oğlandan oluşur.
- Some day, the boy disappeared without a trace.
- Günün birinde oğlan, iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- Mary is expecting a boy.
- Mary bir oğlan bekliyor.
- The boy dreamed of going on an Antarctic expedition.
- Oğlan, bir Antarktika seferine gitmeyi hayal ediyordu.
- The boy is washing in the bathroom.
- Oğlan banyoda çamaşır yıkıyor.
- Every boy here has a girlfriend.
- Buradaki her oğlanın bir kız arkadaşı var.
- The boy ran away when he saw me.
- Oğlan beni görünce kaçtı.
- Boy bands were very popular at that time.
- Oğlan grupları o zaman çok popülerdi.
- Are you a girl or a boy?
- Kız mısın yoksa oğlan mısın?
- The boy is playing with his toy soldiers.
- Oğlan oyuncak askerleri ile oynuyor.
- One of those boys is Tom.
- O oğlanlardan biri Tom.
- Tom is a normal, healthy little boy.
- Tom normal, sağlıklı küçük bir oğlan.
- Sami was just a little boy.
- Sami sadece küçük bir oğlandı.
- Boys and girls play in the garden.
- Oğlanlar ve kızlar bahçede oynuyorlar.
- Don't you want to know who that boy is?
- O oğlanın kim olduğunu bilmek istemiyor musun?
- The boy was absent from school yesterday because of illness.
- Oğlan dün hastalık nedeniyle okula gelmedi.
- The boy and the girl seem to know each other.
- Oğlan ve kız birbirlerini tanıyor gibi görünüyor.
- The boy battled against a serious illness.
- Oğlan, ciddi bir hastalıkla mücadele etti.
- A boy and a girl are sitting on the fence.
- Bir oğlan ve bir kız çitin üzerinde oturuyor.
- The boy stayed quiet.
- Oğlan sessiz kaldı.
- Kato's class consists of forty boys and girls.
- Kato'nun sınıfı kırk tane oğlan ve kızdan oluşuyor.
- The boys used to make fun of me.
- Oğlanlar benimle dalga geçerdi.
- The boy swims with his friends.
- Oğlan arkadaşlarıyla birlikte yüzüyor.
- Tom drove the boys to the pool.
- Tom oğlanları havuza götürdü.
- The boy was taken away from school by his parents.
- Oğlan, ebeveynleri tarafından okuldan alındı.
- Tom is a lazy boy.
- Tom tembel bir oğlandır.
- I see a boy.
- Bir oğlan görüyorum.
- The boy with blue eyes is Tom.
- Mavi gözlü oğlan Tom'dur.
- Boys trail girls in language skills.
- Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.
- The boy is kind.
- Oğlan kibar.
- The boy is strong.
- Oğlan güçlü.
- The boy grabbed the cat by the tail.
- Oğlan kediyi kuyruğundan yakaladı.
- All the boys in class worked hard.
- Sınıftaki tüm oğlanlar çok çalıştı.
- The boy was so dependent that he could not function in society.
- Oğlan o kadar bağımlıydı ki, toplumda işlev göremiyordu.
- The boy has seen the car.
- Oğlan arabayı görmüş.
- Leave the poor boy alone.
- Zavallı oğlanı yalnız bırak.
- It's the story of a boy, a girl, and a cat.
- Bir oğlan, bir kız ve bir kedinin hikayesi.
- This boy is his brother.
- Bu oğlan onun erkek kardeşidir.
- That boy is so bad.
- O oğlan çok kötü.
- Which boy is Tom?
- Hangi oğlan Tom?
- I'm a boy, my name's Chucky.
- Ben bir oğlanım, adım Chucky.
- Jack is an evil boy full of evil ideas.
- Jack, kötü düşüncelerle dolu kötü bir oğlan.
- The boy has complained of headache for three days.
- Oğlan üç gündür baş ağrısından şikayet ediyor.
- The boy made a fool of himself.
- Oğlan kendini gülünç duruma düşürdü.
- That boy is completely crazy.
- O oğlan tamamen deli.
- I'm not sure about who to give the present to - the boy, or the girl?
- Hediyeyi kime vereceğimden emin değilim; oğlana mı, kıza mı?
- Most boys like baseball.
- Çoğu oğlan beyzbolu sever.
- We aren't boys.
- Biz oğlan değiliz.
- The boy chose to stay with his mother.
- Oğlan annesiyle kalmayı seçti.
- Tom is the most popular boy in the class.
- Tom sınıftaki en popüler oğlandır.
- That boy is speaking French.
- Şu oğlan Fransızca konuşuyor.
- Tom was a very shy boy.
- Tom çok utangaç bir oğlandı.
- Tom is a typical Canadian boy.
- Tom tipik bir Kanadalı oğlan.
- I was annoyed with the boy for being lazy.
- Tembel olduğu için oğlana kızmıştım.
- Mary made chocolate pudding for the boys.
- Mary oğlanlara çikolatalı puding yapmış.
- He is a boy, she is a girl.
- O bir oğlan, o bir kız.
- Tom is as tall as any boy in our class.
- Tom sınıfımızdaki diğer her oğlan kadar uzun.
- The boy has a newspaper.
- Oğlanın bir gazetesi var.
- Boys will be boys.
- Oğlanlar oğlanlar olacak.
- She is a girl and I'm a boy.
- O bir kız ve ben bir oğlanım.
- He is the tallest boy.
- O en uzun boylu oğlandır.
- Ballet isn't just for girls but for boys too.
- Bale sadece kızlar için değil, oğlanlar içindir de.
- This boy is polite.
- Bu oğlan kibar.
- Tom was the only boy in the room.
- Odadaki tek oğlan Tom'du.
- The boy attempted an escape, but failed.
- Oğlan kaçmaya yeltendi ama başaramadı.
- The boy slept eight hours.
- Oğlan sekiz saat uyudu.
- That boy speaks like an adult.
- Şu oğlan bir yetişkin gibi konuşuyor.
- Tom is a clever boy.
- Tom akıllı bir oğlan.
- Where are the boys?
- Oğlanlar nerede?
- The boy is brave.
- Oğlan cesur.
- The boy is the same age as my brother.
- Oğlan kardeşimle aynı yaşta.
- That boy talks as if he were a grown up.
- Şu oğlan sanki bir yetişkinmiş gibi konuşuyor.
- The boy is just like his father.
- Oğlan tıpkı babası gibi.
- The boys and girls are playing in the garden.
- Oğlanlar ve kızlar bahçede oynuyorlar.
- The boys brush their teeth.
- Oğlanlar dişlerini fırçalıyorlar.
- Do you know those boys?
- O oğlanları tanıyor musun?
- Every boy and girl knows Columbus.
- Her oğlan ve kız Kolomb'u bilir.
- This is the boy who looks like a girl.
- Kıza benzeyen oğlan bu.
- Good boys always tell the truth.
- İyi oğlanlar hep doğruyu söylerler.
- Boys always want to play football after school.
- Oğlanlar okuldan sonra hep futbol oynamak isterler.
- The boy is picking yellow flowers.
- Oğlan sarı çiçekleri topluyor.
- The boy loves this beautiful girl.
- Oğlan bu güzel kızı seviyor.
- The boy over there is Tom.
- Oradaki oğlan Tom'dur.
- The boy fainted, but he came to when we threw water on his face.
- Oğlan bayıldı, ama biz yüzüne su attınca kendine geldi.
- The boy is strong.
- Oğlan güçlüdür.
- I love him more than any other boy.
- Onu diğer tüm oğlanlardan daha çok seviyorum.
- That boy could not enter for fear of the dog.
- O oğlan, köpeğin korkusundan giremedi.
- The boy was almost drowned.
- Oğlan neredeyse boğuluyordu.
- All the boys fell in love with Julia.
- Bütün oğlanlar Julia'ya aşık oldular.
- I caught sight of the boy escaping from the classroom.
- Sınıftan kaçan oğlanı gördüm.
- Most boys know his name.
- Oğlanların çoğu onun adını bilir.
- Boys trail girls in language skills.
- Oğlanlar dil becerileri konusunda kızların gerisindedir.
- She is very popular among the boys.
- O, oğlanlar arasında çok popülerdir.
- Why are people cruel to the crippled boy?
- İnsanlar neden sakat oğlanlara karşı acımasızdır?
- The boy draws.
- Oğlan çiziyor.
- Tom is a shy and lonely boy.
- Tom çekingen ve yalnız bir oğlandır.
- The boy actually was going to do it.
- Aslında oğlan bunu yapacaktı.
- The boy dyed his hair because he wanted to be noticed.
- Oğlan saçını boyadı çünkü fark edilmek istiyordu.
- The boy gave up his seat to the old man on the bus.
- Oğlan otobüste yaşlı adama yerini verdi.
- The boy is bashful and doesn't talk much.
- Oğlan çekingen ve pek konuşmuyor.
- Boys are the source of all problems in the world.
- Dünyadaki bütün sorunların kaynağı oğlanlardır.
- The boy and the girl felt awkward after they confessed their love for each other.
- Sevgilerini birbirlerine itiraf ettikten sonra oğlan ve kız garip hissettiler.
- I like Ted best of the three boys.
- Üç oğlan arasından en çok Ted'i seviyorum.
- A boy is asleep in bed.
- Yatakta bir oğlan uyuyor.
- All the boys were dancing.
- Bütün oğlanlar dans ediyorlardı.
- The boys have gone north.
- Oğlanlar kuzeye gittiler.
- Boys think about girls a lot.
- Oğlanların aklı kızlardadır genelde.
- The boy gathered a handful of peanuts and put them in a small box.
- Oğlan bir avuç yer fıstığı topladı ve onları küçük bir kutuya koydu.
- Generally speaking, boys can run faster than girls.
- Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.
- She looks like a boy.
- Kız oğlana benziyor.
- That boy is speaking French.
- O oğlan Fransızca konuşuyor.
- The boy observed the growth of the plant.
- Oğlan, bitkinin büyümesini gözlemledi.
- The little boy is at the zoo.
- Küçük oğlan hayvanat bahçesinde.
- And the boy grew older.
- Ve oğlan yaşça büyümüştü.
- The boy wants to know the truth.
- Oğlan, gerçeği bilmek istiyor.
- The boy likes walking along the street.
- Oğlan cadde boyunca yürümekten hoşlanır.
- These are boys and those are girls.
- Bunlar oğlanlar, şunlar da kızlar.
- The boy wants to go to the toilet.
- Oğlan tuvalete gitmek istiyor.
- The girls were not afraid, but the boys were.
- Kızlar korkmuyordu ama oğlanlar korkuyordu.
- How old is that boy?
- O oğlan kaç yaşında?
- The boy was accused of cheating during the exam.
- Oğlan, sınav esnasında kopya çekmekle suçlandı.
- The boy made fun of the girl.
- Oğlan kızla dalga geçti.
- Do you like only the boys?
- Sadece oğlanlardan mı hoşlanıyorsun?
- The boy playing the saxophone is Tom.
- Saksofonu çalan oğlan Tom'dur.
- All the boys are the same age.
- Bütün oğlanlar aynı yaşta.
- The boy came home.
- Oğlan eve geldi.
- That boy is his brother.
- O oğlan, onun erkek kardeşidir.
- There is a boy.
- Bir oğlan var.
- The boy who is playing guitar is my brother.
- Gitarı çalan oğlan benim erkek kardeşim.
- Some boys don't like to bathe regularly.
- Bazı oğlanlar düzenli banyo yapmayı sevmezler.
- The boys are thirsty.
- Oğlanlar susamış.
- The boy is eating bread.
- Oğlan ekmek yemekte.
- All the boys in Mary's class think she's cute.
- Mary sınıfındaki tüm oğlanlar onun sevimli olduğunu düşünüyorlar.
- The boy told me why he was crying.
- Oğlan bana neden ağladığını söyledi.
- The boys are shy.
- Oğlanlar utangaç oluyor.
- The boy adapted quickly to the new class.
- Oğlan yeni sınıfa çabuk uyum sağladı.
Show More (375)
|