| 1 |
burst |
patlamak |
v. |
|
- A pipe burst in the bathroom and flooded the floor.
- Banyoda bir boru patladı ve zemini su bastı.
- Some of us still recall the time when hydroelectric dams burst.
- Bazılarımız hala hidroelektrik barajlarının patladığı zamanları hatırlıyor.
- In this way, Kyoto and Bonn will culminate in an unparalleled burst of innovation.
- Bu şekilde Kyoto ve Bonn benzersiz bir yenilik patlamasıyla sonuçlanacaktır.
- Some of us still recall the time when hydroelectric dams burst.
- Bazılarımız hala hidroelektrik barajların patladığı zamanları hatırlıyor.
- The buds began to burst.
- Tomurcuklar patlamaya başladı.
- A blood vessel burst inside his brain.
- Beyninde bir kan damarı patladı.
- By September the burst in spending seemed to be tapering off.
- Eylül ayına kadar harcamadaki patlama gitgide azalmış gibi görünüyordu.
- A blood vessel burst inside his brain.
- Beyninin içinde bir kan damarı patladı.
- The pipe burst due to great pressure.
- Boru büyük basınç nedeniyle patladı.
- The light bulb burst.
- Ampul patladı.
- The balloon will burst.
- Balon patlayacak.
- The water mains burst due to the earthquake.
- Su şebekesi deprem nedeniyle patladı.
- The ballon burst.
- Balon patladı.
- The dam burst owing to the heavy rain.
- Şiddetli yağmur nedeniyle baraj patladı.
- The dam burst owing to the heavy rain.
- Şiddetli yağmur yüzünden baraj kapakları patladı.
- The water pipes froze and then burst.
- Su boruları dondu ve sonra patladı.
- The water pressure caused the pipe to burst.
- Su basıncı borunun patlamasına neden oldu.
- The blare of the radio burst upon our ears.
- Radyonun yüksek sesi, birden kulaklarımızda patladı.
- The water mains burst due to the earthquake.
- Deprem nedeniyle su şebekesi patladı.
Show More (16)
|
| 2 |
burst |
dalmak |
v. |
|
- You can't just burst into the room without knocking first.
- Kapıyı çalmadan odaya öylece dalamazsınız.
- He burst into the room.
- Odaya daldı.
- Tom burst into the room.
- Tom odaya daldı.
- Tom burst into the grocery store, pushing a wobbly cart.
- Tom sallantılı bir arabayı iterek markete daldı.
- He burst into the room.
- O, aceleyle odaya daldı.
- Tom burst into the apartment.
- Tom daireye daldı.
- Tom burst into the grocery store, pushing a wobbly cart.
- Tom titrek bir alışveriş arabası iterek bakkala dalıverdi.
- One Sunday morning George burst into the living room and said this.
- Bir Pazar sabahı George oturma odasına daldı ve bunu söyledi.
- Mary burst into the kitchen.
- Mary, mutfağa daldı.
Show More (6)
|
| 3 |
burst |
açılmak |
v. |
|
- The front door burst open.
- Ön kapı açıldı.
- The front door burst open.
- Sokak kapısı pat diye açıldı.
- The front door burst open.
- Ön kapı hızla açıldı.
Show More (0)
|
| 4 |
burst |
patlama |
n. |
|
- A burst in the gas pipe caused an explosion.
- Gaz borusundaki patlama sonucu bir infilak meydana gelmiştir.
- He exploded in a burst of anger.
- Öfke patlaması yaşayarak kendini kaybetti.
Show More (-1)
|
| 5 |
burst |
taşmak |
v. |
|
- The dam burst owing to the heavy rain.
- Yoğun yağış sebebiyle baraj taştı.
- The dam burst owing to the heavy rain.
- Şiddetli yağmur yüzünden baraj taştı.
Show More (-1)
|
| 6 |
burst |
patlatma |
n. |
|
- I burnt my finger when some popcorn burst.
- Biraz mısır patlatırken parmağım yandı.
- Don't burst my bubble.
- Balonumu patlatma.
Show More (-1)
|
| 7 |
burst |
tufan |
n. |
|
- She was pleased to be greeted with a burst of applause.
- Alkış tufanıyla karşılanmış olmaktan memnundu.
Show More (-2)
|
| 8 |
burst |
patlak vermek |
v. |
|
- This Parliament has, since Nice, been pressing forward with a Community process which must burst forth in Laeken.
- Bu Parlamento, Nice'den bu yana, Laeken'de patlak vermesi gereken bir Topluluk süreci için bastırmaktadır.
Show More (-2)
|
