Tureng - chair - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	chair	sandalye	n.
	We have bought four new chairs for our dinner table. Yemek masamıza dört yeni sandalye aldık. I saw a piece of baggage on a chair. Sandalyenin üzerinde bir bavul gördüm. Get up on the chair, and you come down. Sandalyeye çık ve aşağı in. Dear Ones, can you affect anything around you as a human being in the chair? Sevgililer, sandalyedeki bir insan olarak etrafınızdaki herhangi bir şeyi etkileyebilir misiniz? The one that sat in the chair did not say anything to me. Sandalyede oturan bana hiçbir şey söylemedi. This chair needs to be fixed. Bu sandalyenin onarılması gerekiyor. Tom squirmed in his chair a little bit. Tom sandalyesinde biraz kıpırdandı. We had to wait until she found a chair and sat down. Bir sandalye bulup oturana kadar beklemek zorundaydık. She sat on a chair. Bir sandalyeye oturdu. Tom's idea on how to fix the broken chair didn't work. Tom'un kırık sandalyeyi tamir etme fikri işe yaramadı. Tom pointed to the chair next to his. Tom yanındaki sandalyeyi işaret etti. Edoardo got really angry and threw the chair over onto the floor. Edoardo çok sinirlendi ve sandalyeyi yere fırlattı. This chair is yours. Bu sandalye sizin. I bought a new chair for my office. Ofisim için yeni bir sandalye aldım. She was sitting in a chair, and she was watching TV. Bir sandalyede oturuyordu ve televizyon izliyordu. Tom pointed to the chair next to his. Tom onunkinin yanındaki sandalyeyi gösterdi. That's the chair that I really like. Gerçekten hoşlandığım sandalye odur. This chair isn't very comfortable. Bu sandalye çok rahat değil. There is no chair in this room. Bu odada hiç sandalye yok. The chair stands next to the door. Sandalye kapının yanında duruyor. Tom moved the chair closer to the window. Tom sandalyeyi pencereye yaklaştırdı. What would it cost to have this chair repaired? Bu sandalyeyi tamir ettirmek ne kadara mal olur? You're sitting in Tom's chair. Tom'un sandalyesinde oturuyorsun. Get a chair for Tom, would you? Tom için bir sandalye getir, olur mu? This chair is light. Bu sandalye hafif. I like this chair. Bu sandalyeyi beğenirim. Is the cat on or under the chair? Kedi sandalyenin üstünde mi altında mı? I almost fell off my chair. Neredeyse sandalyemden düşüyordum. Is the cat on or under the chair? Kedi sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı? Tom went back to his chair and sat down. Tom sandalyesine geri dönüp oturdu. Tom pulled a chair over and sat down. Tom bir sandalyeyi çekti ve oturdu. About how much would it cost to have this chair repaired? Bu sandalyeyi tamir ettirmek yaklaşık ne kadara mal olur? I like this chair. Bu sandalyeyi sevdim. Tom nearly fell off his chair. Tom neredeyse sandalyesinden düşecekti. Take this chair to the meeting room. Bu sandalyeyi toplantı odasına götür. I want a chair. Bir sandalye istiyorum. Hearing the news, he jumped out of his chair. Haberleri duymasıyla sandalyesinden zıpladı. This chair is made of plastic. Bu sandalye plastikten yapılmıştır. Get out of my chair. Sandalyemden kalk. She drew the chair towards her. O sandalyeyi ona doğru çekti. Tom took off his jacket and hung it on the back of a chair. Tom ceketini çıkardı ve bir sandalyenin arkasına astı. About how much would it cost to have this chair repaired? Bu sandalyeyi onartmak yaklaşık ne kadar tutar? He stood on a chair so he could reach the top shelf. En üst rafa ulaşabilmek için sandalyeye çıktı. The cat is sleeping on the chair. Kedi sandalyenin üzerinde uyuyor. The chair is too low for me. Sandalye benim için çok alçak. Tom fidgeted in his chair. Tom sandalyesinde kıpırdandı. This chair is well made. Bu sandalye iyi yapılmış. Is the cat on the chair or under the chair? Kedi sandalyenin üstünde mi altında mı? Tom got up from his chair, walked to the door and opened it. Tom sandalyesinden kalktı, kapıya doğru yürüdü ve onu açtı. Tom pushed back his chair and got up. Tom sandalyesini geriye itti ve ayağa kalktı. He knocked his knee against the chair. Dizini sandalyeye vurdu. Please sit down on this chair. Lütfen bu sandalyede oturun. Tom offered Mary a chair. Tom Mary'ye bir sandalye uzattı. The chair is broken. Sandalye kırılmış. There's just one chair left. Kalan sadece bir sandalye var. Please use this wooden box in place of a chair. Bir sandalye yerine lütfen bu ahşap kutuyu kullan. This easy chair is quite comfortable. Bu sandalye oldukça rahat. He stood up from his chair. Sandalyesinden kalktı. Won't you take a chair? Bir sandalye almaz mısın? Get me a chair, please. Bana bir sandalye getir, lütfen. Which chair did you put the book on? Kitabı hangi sandalyenin üstüne koydun? The old chair groaned under her weight. Eski sandalye onun ağırlığı altında inledi. Tom sat in his beanbag chair. Tom puf sandalyesine oturdu. The chair's height is adjustable. Sandalyenin yüksekliği ayarlanabilir. Tom grabbed a chair. Tom bir sandalye kaptı. Tom got up from his chair, walked to the door and opened it. Tom sandalyesinden kalktı, kapıya doğru yürüdü ve açtı. Layla was tied up to a chair and tortured. Leyla bir sandalyeye bağlandı ve işkence gördü. He is sitting on the chair. O sandalyede oturuyor. Tom is sitting on a chair. Tom bir sandalyede oturuyor. Please sit down on this chair. Lütfen bu sandalyeye oturun. He is sitting on the chair. Sandalyede oturuyor. He knocked his knee against the chair. O, dizini sandalyeye çarptı. Is it a chair? O sandalye mi? This is the most comfortable chair I've sat on in a long time. Uzun zamandır oturduğum en rahat sandalye. This chair is one of a kind. Bu sandalyenin bir eşi daha yok. Tom sat on the arm of a chair. Tom sandalyenin koluna oturdu. Move the chair nearer to the desk. Sandalyeyi masaya yaklaştırın. May I borrow this chair? Bu sandalyeyi ödünç alabilir miyim.? Tom slowly rose from his chair. Tom yavaşça sandalyesinden kalktı. He found an old, broken chair and sat down at the piano. O, kırık eski bir sandalye buldu ve piyanoda oturdu. Is the book on the chair? Kitap sandalyenin üstünde mi? The teacher sits on the chair. Öğretmen sandalyede oturur. On which chair did you put the book? Kitabı hangi sandalyeye koydun? You may sit down on the chair. Sandalyeye oturabilirsiniz. There was only one chair. Sadece bir sandalye vardı. Please carry the chair into the adjacent room. Lütfen sandalyeyi bitişik odaya taşı. Tom sat motionless on a chair in the center of the room. Tom odanın ortasındaki bir sandalyede hareketsiz oturdu. Tom fell asleep sitting up in the chair. Tom sandalyede otururken uyuyakaldı. Don't lean on my chair. Sandalyeme yaslanma. Tom is asleep in his chair. Tom sandalyesinde uyuyor. My father fixed the broken chair. Babam kırık sandalyeyi tamir etti. He suddenly rose from the chair. Aniden sandalyeden kalktı. Tom pulled up a chair and sat down. Tom bir sandalye çekti ve oturdu. Please sit on this chair and wait. Lütfen bu sandalyeye oturup bekle. I think you're in my chair. Sanırım benim sandalyemdesin. About how much would it cost to have this chair repaired? Bu sandalyeyi tamir ettirmek yaklaşık kaça mal olur? The teacher is sitting on the chair. Öğretmen sandalyede oturuyor. About how much would it cost to have this chair repaired? Bu sandalyeyi tamir ettirmek yaklaşık kaç paraya mal olur? Tom got up from his chair. Tom sandalyesinden kalktı. This box will serve as a chair. Bu kutu sandalye olarak kullanılacak. She sat on a hard chair. Sert bir sandalyeye oturdu. Tom slumped in his chair. Tom sandalyesinde yığıldı. Why are you sitting on my chair? Neden sandalyemde oturuyorsun? Is the cat on the chair or under the chair? Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı? Mary pushed the chair away with her feet. Mary sandalyeyi ayaklarıyla itti. The chair is not near the window. Sandalye pencerenin yanında değil. Please use this wooden box in place of a chair. Lütfen sandalye yerine bu tahta kutuyu kullanın. Tom turned the chair upside down. Tom sandalyeyi ters çevirdi. This isn't a chair. Bu bir sandalye değil. The chair was too high, and I found myself with my legs hanging in the air. Sandalye çok yüksekti ve kendimi havada asılı bacaklarım ile buldum. Why are you sitting on my chair? Neden benim sandalyemde oturuyorsun? He drew a chair near her. Yanına bir sandalye çekti. He made his son a chair. O, oğluna bir sandalye yaptı. Tom grabbed a chair and sat down. Tom bir sandalye kaptı ve oturdu. I stood on a chair so I could reach the top shelf. Bir sandalyeye çıktım böylece üst rafa ulaşabildim. Tom fell asleep sitting up in the chair. Tom bir sandalyede otururken uykuya daldı. That's my favorite chair. Bu benim en sevdiğim sandalye. The boy sat on a chair. Çocuk bir sandalyeye oturdu. This chair is uncomfortable. Bu sandalye rahatsız. Tom jumped out of his chair. Tom sandalyesinden zıpladı. Tom took off his jacket and hung it on the back of a chair. Tom ceketini çıkardı ve onu sandalyenin arkasına astı. He helped me carry the chair. O, sandalyeyi taşımama yardım etti. Who broke the chair? Sandalyeyi kim kırdı? There's no chair to sit upon. Oturacak hiç sandalye yok. Could you move the chair a bit? Sandalyeyi biraz oynatabilir misiniz? Sami pushed the chair a little further. Sami sandalyeyi biraz daha ileri itti. This was Tom's chair. Bu Tom'un sandalyesiydi. Tom lowered himself into the chair. Tom kendini sandalyeye bıraktı. He made his son a chair. Oğluna bir sandalye yaptı. There's no chair to sit upon. Oturacak sandalye yok. Bring up a chair for me, please. Benim için bir sandalye getirin, lütfen. This is Kenji's chair. Bu Kenji'nin sandalyesi. The teacher sits on the chair. Öğretmen sandalyede oturuyor. Tom is sleeping in his chair. Tom sandalyesinde uyuyor. Take this chair back to the meeting room. Bu sandalyeyi toplantı odasına geri götür. We need one more chair. Bir sandalyeye daha ihtiyacımız var. He sank into a chair. Bir sandalyeye çöktü. The cat likes sitting in the chair more than I do. Kedi sandalyede oturmayı benden daha çok seviyor. There is a cat on the chair. Sandalyenin üzerinde bir kedi var. Tom fell off the chair. Tom sandalyeden düştü. Go and get a chair from the next room, please. Git ve yan odadan bir sandalye getir, lütfen. A cheap wooden box was set on a chair. Ucuz ahşap kutu sandalyenin üstüne konuldu. There's just one chair left. Sadece bir sandalye kaldı. This chair is made from recycled materials. Bu sandalye geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılmış. Bernie Sanders is sitting in a chair. Bernie Sanders bir sandalyede oturuyor. This chair is broken. Bu sandalye kırık. There is a cat on the chair. Sandalyenin üstünde bir kedi var. Please place your coat on the chair. Lütfen ceketinizi sandalyeye koyun. Tom was gagged and tied to a chair when the police found him. Polis onu bulduğunda ağzı tıkalıydı ve bir sandalyeye bağlıydı. A cheap wooden box was set on a chair. Ucuz bir tahta kutu sandalyenin üzerine konmuştu. Tom was gagged and tied to a chair when the police found him. Polis onu bulduğunda Tom'un ağzı kapatılmış ve bir sandalyeye bağlanmıştı. Tom slumped in his chair. Tom sandalyesine yığıldı. This box will serve as a chair. Bu kutu bir sandalye işlevi görecek. The teacher is sitting on the chair. Öğretmen sandalye üzerinde oturuyor. A cat sleeps on a chair. Bir kedi, bir sandalyenin üstünde uyuyor. Tom, having risen from his chair, began to speak. Tom, sandalyesinden kalkıp konuşmaya başladı. The room had only a bed, a table and a chair. Odada sadece bir yatak, bir masa ve bir sandalye vardı. This chair needs to be repaired. Bu sandalye tamir edilmeli. There were a desk and a chair in the room. Odada bir masa ve bir sandalye vardı. That's the chair that I really like. Gerçekten sevdiğim sandalye. The president was sitting in the chair with his back to the window. Başkan penceresine sırtını dönerek sandalyede oturuyordu. Tom tied Mary to the chair. Tom, Mary'yi sandalyeye bağladı. Tom jumped up from his chair. Tom sandalyesinden fırladı. This chair is Tom's. Bu sandalye Tom'un. He laid down his pen and leaned back in his chair. Kalemini bıraktı ve sandalyesine yaslandı. My father fixed a broken chair. Babam kırık bir sandalyeyi tamir etti. Tom tried to hit Mary in the head with a chair! Tom sandalye ile Mary'nin kafasına vurmaya çalıştı! Tom turned the chair upside down. Tom sandalyeyi baş aşağı çevirdi. Pull up a chair. Bir sandalye çekin. Pull up a chair. Bir sandalye çek. The chair creaked as he sat down. Otururken sandalye gıcırdadı. Your chair is identical to mine. Senin sandalyen benimki ile tamamen aynı. Tom found a chair and sat down. Tom bir sandalye buldu ve oturdu. You can sit in my chair. Benim sandalyeme oturabilirsin. She sat on a chair. O bir sandalyeye oturdu. A cat was sitting on the chair. Sandalyenin üzerinde bir kedi oturuyordu. Who broke this chair? Bu sandalyeyi kim kırdı? He broke up the chair for firewood. Yakacak odun için sandalyeyi kırdı. He stood behind the chair. Sandalyenin arkasında durdu. The chair hasn't arrived yet. Sandalye henüz gelmedi. Sit down on that chair and try to calm yourself. Şu sandalyeye otur ve sakinleşmeye çalış. He stopped by her chair. Sandalyesinin yanında durdu. What do you want to do with this old chair? Bu eski sandalyeyle ne yapmak istiyorsun? I'm sitting on a chair. Ben bir sandalyenin üzerinde oturuyorum. You're sitting in my chair. Benim sandalyemde oturuyorsun. Tom sat down on an empty chair. Tom boş bir sandalyeye oturdu. Tom sat motionless on a chair in the center of the room. Tom odanın ortasındaki bir sandalyede hareketsiz oturuyordu. Tom tied Mary to the chair. Tom Mary'yi sandalyeye bağladı. My grandfather always sits in this chair. Büyükbabam her zaman bu sandalyede oturur. This chair is yours. Bu sandalye senin. Please bring me a chair from the next room. Lütfen bana yan odadan bir sandalye getir. I am looking for the chair in the dark. Karanlıkta sandalyeyi arıyorum. There was nothing but an old chair in the room. Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu. Tom thought it would be funny to put an egg on Mary's chair. Tom, Mary'nin sandalyesine yumurta koymanın komik olacağını düşündü. Layla was tied up to a chair and tortured. Layla bir sandalyeye bağlandı ve işkence gördü. They put a coat of paint on the chair. Onlar sandalyeye bir kat boya sürdüler. Tom was sitting in my favorite chair. Tom benim en sevdiğim sandalyede oturuyordu. Tom took off his pants and carefully hung them over the back of a chair. Tom pantolonunu çıkardı ve dikkatli bir şekilde bir sandalyenin arkasına astı. This chair is very comfortable. Bu sandalye çok rahat. He rose from his chair to welcome me. Beni karşılamak için sandalyesinden kalktı. Tom pushed Mary into the chair. Tom, Mary'yi sandalyeye itti. This is the most comfortable chair in our house. Bu bizim evimizdeki en rahat sandalye. Give her a chair. Ona bir sandalye ver. Tom was leaning on the back of the chair. Tom sandalyenin arkasına yaslanmıştı. Tom kicked a chair in anger. Tom öfkeyle bir sandalyeyi tekmeledi. He rose from his chair to welcome me. O beni karşılamak için sandalyesinden kalktı. Tom closed the book and put it on the small table next to his chair. Tom kitabı kapattı ve sandalyesinin yanındaki küçük masanın üzerine koydu. This easy chair is quite comfortable. Bu basit sandalye oldukça rahattır. That's my favorite chair. O, benim favori sandalyem. Give Tom a chair. Tom'a bir sandalye verin. A cat was sitting on the chair. Sandalyenin üstünde bir kedi oturuyordu. Let's get you to a chair. Sana bir sandalye alalım. Tom's hat and coat are on the chair over there. Tom'un şapkası ve paltosu şuradaki sandalyenin üzerinde. When did Tom tell Mary to fix the broken chair? Tom Mary'ye kırık sandalyeyi tamir etmesini ne zaman söyledi? Take the chair to your room. Sandalyeyi odana götür. He sat in the chair. O, sandalyede oturdu. She was sitting in a chair, and she was watching TV. Bir sandalyede oturup televizyon izliyordu. He suddenly rose from the chair. O, aniden sandalyeden kalktı. What's this chair doing here? Bu sandalyenin burada ne işi var? Please sit on this chair and wait. Lütfen bu sandalyeye oturun ve bekleyin. We got this chair for nothing because the lady next door didn't want it anymore. Bu sandalyeyi bedavaya aldık çünkü yan komşumuz artık istemiyordu. Is the book on the chair? Kitap sandalyede mi? She was sitting in a chair, watching TV. Televizyon izlerken bir sandalyede oturuyordu. That's my chair. Bu benim sandalyem. Tom went back to his chair and sat down. Tom sandalyesine geri gitti ve oturdu. This chair is very comfortable. Bu sandalye çok rahattır. It is a chair. O bir sandalye. Is this chair the same as the others? Bu sandalye diğerleriyle aynı mı? Edoardo got really angry and threw the chair over onto the floor. Edoardo gerçekten kızdı ve sandalyeyi yere attı. The chair needs to be repaired. Sandalyenin tamir edilmesi gerekiyor. I fell off my chair. Sandalyemden düştüm. Tom was leaning on the back of the chair. Tom sandalyenin arkasına dayanıyordu. The dog is on the chair. Köpek, sandalyenin üzerinde. Tom jumped up from his chair. Tom sandalyesinden ayağa fırladı. There's one black cat sleeping on the yellow chair. Sarı sandalyede uyuyan bir siyah kedi var. This is a chair. Bu bir sandalye. She moved a chair. Bir sandalyenin yerini değiştirdi. I took off my coat and put it on the chair. Ceketimi çıkardım ve sandalyeye koydum. I'm sitting on a very small chair. Ben çok küçük bir sandalyede oturuyorum. I love this chair. Bu sandalyeyi seviyorum. Tom leaned forward in his chair. Tom sandalyesinde öne doğru eğildi. It's a biggish chair, but it'll just barely fit through the doorway. Büyük bir sandalye ama kapı aralığından ancak sığar. Take this chair to the meeting room. Bu sandalyeyi toplantı odasına götürün. She sat in a chair reading a magazine. Sandalyede oturmuş dergi okuyordu. What will you take for this chair? Bu sandalye için ne alacaksınız? Tom tried to hit Mary in the head with a chair! Tom, Mary'nin kafasına sandalyeyle vurmaya çalıştı! The cat is sitting on the chair and looking at the meat that's lying on the kitchen table. Kedi sandalyede oturuyor ve mutfak masasında duran ete bakıyor. Don't fall off your chair. Sandalyenden düşme. The teacher sat on the chair. Öğretmen sandalyeye oturdu. Betty sat in the chair with her legs crossed. Betty sandalyede bacak bacak üstüne atıp oturdu.. Tom pushed back his chair and got up. Tom sandalyesini geri itti ve kalktı. The chair can't be fixed. Sandalye onarılamaz. The dog is on the chair. Köpek, sandalyenin üstünde. Move the chair nearer to the desk. Sandalyeyi sıraya yaklaştırın. This chair is made from recycled materials. Bu sandalye geri dönüşümlü malzemeden yapılır. Tom took off his coat and put it on a chair. Tom ceketini çıkardı ve sandalyenin üzerine koydu. The chair is short enough for him. Sandalye onun için yeterince kısa. Please carry the chair into the adjacent room. Lütfen sandalyeyi yan odaya taşıyın. The old man sat in the chair with his eyes closed. Yaşlı adam sandalyede gözleri kapalı oturuyordu. She drew the chair towards her. Sandalyeyi kendine doğru çekti. Tom fidgeted in his chair. Tom sandalyesinde rahat oturamadı. The chair was too high, and I found myself with my legs hanging in the air. Sandalye çok yüksekti ve kendimi bacaklarım havada asılı buldum. She sat in the chair all day, thinking of past events. Bütün gün sandalyede oturup geçmiş olayları düşündü. Tom was sitting in my favorite chair. Tom en sevdiğim sandalyemde oturuyordu. He stood on a chair so he could reach the top shelf. En üst rafa ulaşabilmek için bir sandalyenin üzerine çıktı. He stopped by her chair. Onun sandalyesinin yanında durdu. They tied my hands to the chair. Ellerimi sandalyeye bağladılar. The chair is broken. Sandalye kırıldı. Tom was suspended for throwing a chair at another student. Tom başka bir öğrenciye sandalye fırlattığı için uzaklaştırma aldı. He sat on the chair. O sandalyeye oturdu. Tom helped Mary fix the broken chair. Tom, Mary'nin kırık sandalyeyi tamir etmesine yardım etti. How much does a wooden chair cost? Ahşap sandalye ne kadar? A cat jumped onto the chair and lay motionless. Bir kedi sandalyeye atladı ve hareketsiz yatıyor. Here's a comfortable chair you can sit in. İşte oturabileceğin rahat bir sandalye. The president was sitting in the chair with his back to the window. Başkan sandalyede oturuyordu ve sırtı pencereye dönüktü. When I'm sitting in this chair, it's really comfortable. Bu sandalyede otururken çok rahat ediyorum. Tom can sit in my chair. Tom benim sandalyeme oturabilir. There was only one chair. Yalnızca bir sandalye vardı. Dan didn't even use a hammer to fix the chair. Dan sandalyeyi onarmak için bir çekiç bile kullanmadı. Could you move the chair a bit? Sandalyeyi biraz kıpırdatabilir misiniz? It's a chair. Bu bir sandalye. Tom thought it would be funny to put an egg on Mary's chair. Tom, Mary'nin sandalyesine bir yumurta koymanın eğlenceli olacağını düşündü. Tom stood up from his chair. Tom sandalyesinden kalktı. Tom pushed his chair back and stood up. Tom sandalyesini geriye itti ve ayağa kalktı. Sitting on the chair, she listened to me. O sandalyede otururken beni dinledi. How much is that wooden chair? Bu ahşap sandalye ne kadar? Tom took off his pants and carefully hung them over the back of a chair. Tom pantolonunu çıkardı ve dikkatlice bir sandalyenin arkasına astı. The chair is too small. Sandalye çok küçük. I feel uncomfortable in this chair. Ben bu sandalyede rahatsızım. Tom pulled up a chair. Tom bir sandalye çekti. He stopped by Tom's chair. Tom'un sandalyesinin yanında durdu. On which chair did you put the book? Kitabı hangi sandalyeye koydunuz? It's a biggish chair, but it'll just barely fit through the doorway. Büyükçe bir sandalye, ama kapı aralığından anca geçer. The cat is sleeping on the chair. Kedi sandalyede uyuyor. How much does a wooden chair cost? Tahta bir sandalye ne kadar? Tom sat in the bean bag chair. Tom fasulye torbası sandalyesine oturdu. Hearing the news, he jumped out of his chair. Haberi duyunca sandalyesinden fırladı. I'm sitting on a chair. Bir sandalyede oturuyorum. Tom is too heavy to sit on that chair. Tom o sandalyeye oturmak için fazla ağır. The chair is made of wood. Sandalye ahşaptan yapılmıştı. What will you take for this chair? Bu sandalye için ne alacaksın? Dan didn't even use a hammer to fix the chair. Dan sandalyeyi tamir etmek için çekiç bile kullanmadı. The chair is not near the window. Sandalye pencereye yakın değil. I stood on a chair so I could reach the top shelf. En üst rafa ulaşabilmek için bir sandalyenin üzerine çıktım. Tom leaned back in his chair and stared at Mary. Tom sandalyesinde arkasına yaslandı ve Mary'ye baktı. The woman stood up from the chair and looked towards the door. Kadın sandalyeden kalktı ve kapıya doğru baktı. This chair is uncomfortable. Bu sandalye rahat değil. You may sit down on the chair. Sandalyede oturabilirsin. If you want to sit, bring yourself a chair. Oturmak istiyorsan, kendine bir sandalye getir. It is easier to study when you are sitting in a comfortable chair. Rahat bir sandalyede otururken çalışmak daha kolaydır. This is a comfortable chair. Bu rahat bir sandalye. This chair is really comfortable to sit on. Bu sandalyede oturmak gerçekten çok rahat. This chair is ugly. Bu sandalye çok çirkin. Don't tilt your chair back. Sandalyeni arkaya yatırma. This is the most comfortable chair in our house. Evimizdeki en rahat sandalye bu. I feel uncomfortable in this chair. Bu sandalyede kendimi rahatsız hissediyorum. Give him a chair. Ona bir sandalye verin. Tom found the chair quite comfortable. Tom sandalyeyi gayet rahat buldu. Tom adjusted the height of his office chair. Tom ofis sandalyesinin yüksekliğini ayarladı. This is the most comfortable chair I've ever sat in. Bu şimdiye kadar oturduğum en rahat sandalye. This is a very sturdy chair to sit in. Bu, oturmak için çok sağlam bir sandalye. Sami pushed the chair a little further. Sami sandalyeyi biraz daha itti. Tom was suspended for throwing a chair at another student. Tom diğer bir öğrenciye bir sandalye fırlattığı için okuldan uzaklaştırıldı. This chair needs to be repaired. Bu sandalyenin tamir edilmesi gerekiyor. Tom squirmed in his chair a little bit. Tom sandalyesinde biraz kıvrandı. Tom sat on a chair. Tom bir sandalyeye oturdu. When the police entered the room, they found Tom tied to a chair. Polisler odaya girdiğinde, Tom'u bir sandalyeye bağlı buldular. A cat jumped onto the chair and lay motionless. Bir kedi sandalyenin üzerine atladı ve hareketsiz yattı. The umpire sits in a high chair at the side of the court. Hakem, tenis kortunun yan tarafında yüksek bir sandalyede oturuyor. A cat sat on the chair. Sandalyeye bir kedi oturdu. This is the most comfortable chair I've sat on in a long time. Bu uzun zamandır oturduğum en rahat sandalye. Can you give that chair to her? Şu sandalyeyi ona verebilir misin? This chair is too low for me. Bu sandalye benim için çok alçak. Put the chair in front of the desk. Sandalyeyi masanın önüne koy. Can you give that chair to her? O sandalyeyi ona verebilir misin? I love this chair. Bu sandalyeye bayıldım. Bring me a chair. Bana bir sandalye getir. Tom put down his fork and pushed his chair back. Tom çatalını bıraktı ve sandalyesini geriye itti. Don't let that chair get covered with dew outside. O sandalyenin dışarıda çiy ile kaplanmasına izin vermeyin. He laid down his pen and leaned back in his chair. Kalemini bıraktı ve sandalyesinde arkasına yaslandı. Tom grabbed a chair and sat down. Tom bir sandalye aldı ve oturdu. I love that chair. O sandalyeyi seviyorum. The chair is made of wood. Sandalye ahşaptan yapılmış. He stood behind the chair. O, sandalyenin arkasında durdu. I like this chair. Bu sandalyeyi seviyorum. Tom is too heavy to sit on that chair. Tom o sandalyeye oturamayacak kadar ağır. Tom pushed the chair away. Tom sandalyeyi uzağa itti. I'm sitting on a very small chair. Çok küçük bir sandalyede oturuyorum. Tom leaned back in his chair and put his hands behind his head. Tom sandalyesinde arkasına yaslandı ve ellerini başının arkasına koydu. I made this chair. Bu sandalyeyi ben yaptım. Tom took off his jacket and laid it on the chair. Tom ceketini çıkardı ve sandalyeye koydu. Tom found the chair quite comfortable. Tom sandalyeyi oldukça rahat buldu. There is no chair to sit on. Oturacak sandalye yok. Here's a comfortable chair you can sit in. Burada oturabileceğiniz rahat bir sandalye var. About how much would it cost to have this chair repaired? Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar? It is easier to study when you are sitting in a comfortable chair. Rahat bir sandalyede otururken ders çalışmak daha kolaydır. Give Tom a chair. Tom'a bir sandalye ver. The cat is sitting on the chair and looking at the meat that's lying on the kitchen table. Kedi sandalyede oturuyor ve mutfak masasının üzerinde duran ete bakıyor. He sat on a chair with his legs dangling. O bacakları sarkık bir şekilde bir sandalyeye oturdu. This chair is one of a kind. Bu sandalye türünün tek örneği. This chair isn't very comfortable. Bu sandalye pek rahat değil. Tom jumped out of his chair. Tom sandalyesinden sıçradı. Is it a chair? O bir sandalye midir? A cat sleeps on a chair. Bir kedi sandalyede uyuyor. It's a chair. Bu bir sandalyedir. There's one black cat sleeping on the yellow chair. Sarı sandalyenin üzerinde uyuyan bir siyah kedi var. Sitting on the chair, she listened to me. Sandalyede oturmuş beni dinliyordu. Tom leaned back in his chair. Tom sandalyesinde arkasına yaslandı. This chair is plastic. Bu sandalye plastik. How much is that wooden chair? Bu tahta sandalye ne kadar? When the police entered the room, they found Tom tied to a chair. Polis odaya girdiğinde Tom'u bir sandalyeye bağlanmış halde buldu. The chair creaked as he sat down. O otururken sandalye çatırdadı. He sat on the chair. Sandalyeye oturdu. She was sitting in a chair, watching TV. Bir sandalyede oturmuş, televizyon izliyordu. You're sitting in my chair, aren't you? Benim sandalyemde oturuyorsun, değil mi? Give him a chair. Ona bir sandalye ver. Tom jumped out of his chair. Tom sandalyesinden fırladı. Sami threw a chair through the window. Sami pencereden bir sandalye attı. The chair can't be fixed. Sandalye tamir edilemez. Please bring me a chair from the next room. Lütfen bana bitişik odadan bir sandalye getir. Tom's hat and coat are on the chair over there. Tom'un şapkası ve ceketi oradaki sandalyenin üstünde. He helped me carry the chair. Sandalyeyi taşımama yardım etti. Tom collapsed into his chair. Tom sandalyesine yığıldı. He found an old, broken chair and sat down at the piano. Eski, kırık bir sandalye buldu ve piyanonun başına oturdu. The little boy was frightened and sprang from the chair. Küçük çocuk korktu ve sandalyeden fırladı. This chair belongs in the meeting room. Bu sandalye toplantı odasına ait. They put a coat of paint on the chair. Sandalyeye bir kat boya sürdüler. Sami threw a chair through the window. Sami pencereden içeri bir sandalye fırlattı. Is this chair Tom's? Bu sandalye Tom'un mu? I was told not to sit in that chair. Bana o sandalyede oturmamam söylendi. This chair needs to be fixed. Bu sandalyenin tamir edilmesi lazım. Tom tied Mary to the chair. Tom Mary'yi sandelyeye bağladı. Give her a chair. Ona bir sandalye verin. Tom kicked over a chair. Tom bir sandalyeyi tekmeledi. I want a chair. Ben sandalye istiyorum. She leaped from her chair. Sandalyesinden sıçradı. This chair is suitable for the computer. Bu sandalye bilgisayar için uygun. Sami tied Layla to a chair. Sami, Layla'yı bir sandalyeye bağladı. The dog jumped over a chair. Köpek bir sandalyenin üzerinden atladı. We need one more chair. Bize bir sandalye daha lâzım. It is a chair. O bir sandalyedir. Tom pushed Mary into the chair. Tom Mary'yi sandalyeye itti. This is Tom's chair. Bu Tom'un sandalyesi. Please place your coat on the chair. Lütfen ceketini sandalyenin üstüne koy. You're sitting in Tom's chair, aren't you? Tom'un sandalyesinde oturuyorsun, değil mi? Tom pushed the chair away. Tom sandalyeyi itti. This chair is too small. Bu sandalye çok küçük. She moved a chair. O bir sandalye taşıdı. Yesterday I purchased an ergonomic chair. Dün ergonomik bir sandalye aldım. This chair is made of plastic. Bu sandalye plastikten yapılmış. If you want to sit, bring yourself a chair. Oturmak istersen kendine bir sandalye getir. He sat on a chair with his legs dangling. Bacaklarını sarkıtarak bir sandalyeye oturdu. Don't tilt your chair. Sandalyeni eğme. Tom fell off his chair. Tom sandalyesinden düştü. Tom took off his jacket and laid it on the chair. Tom ceketini çıkardı ve sandalyenin üzerine koydu. She tied him to the chair. Onu sandalyeye bağladı. May I borrow this chair? Bu sandalyeyi ödünç alabilir miyim? Tom helped Mary fix the broken chair. Tom, Mary'nin kırık sandalyeyi tamir etmesine yardımcı oldu. Tom nearly fell off his chair. Tom neredeyse sandalyesinden düşüyordu. Tom pulled a chair over and sat down. Tom bir sandalye çekti ve oturdu. Which chair did you put the book on? Kitabı hangi sandalyeye koydun? Why did you sleep in that chair? Neden o sandalyede uyudun? Tom rocked back and forth in his chair. Tom sandalyesinde ileri geri sallandı. She sat on a hard chair. O sert bir sandalyeye oturdu. I fell off the chair. Sandalyeden düştüm. Could you move the chair a bit? Sandalyeyi biraz çekebilir misiniz? We got this chair free. Bu sandalyeyi bedavaya aldık. This chair has good lumbar support. Bu sandalyenin bel desteği iyi. She sat in the chair all day, thinking of past events. Bütün gün sandalyede oturdu, geçmiş olayları düşündü. He sits in this chair when he watches television. Televizyon izlerken bu sandalyede oturuyor. Don't fall off your chair. Sandalyenizden düşmeyin. Bring up a chair for me, please. Bana bir sandalye getirin lütfen. The little boy was frightened and sprang from the chair. Küçük çocuk korkmuş ve sandalyeden fırlamıştı. We got this chair free. Bu sandalyeyi para vermeden aldık. He stopped by Tom's chair. Adam Tom'un sandalyesinin yanında durdu. Show More (432)
2	chair	koltuk	n.
	I admire and respect you, especially when you are in the chair. Size hayranlık ve saygı duyuyorum, özellikle de koltukta otururken. It gives me great pleasure to hand the chair back to the President. Başkan'a koltuğunu geri vermekten büyük memnuniyet duyuyorum. I admire and respect you, especially when you are in the chair. Size hayranlık ve saygı duyuyorum, özellikle de koltukta oturduğunuzda. Sit down on that chair and try to calm yourself. O koltuğa otur ve kendini sakinleştirmeye çalış. He sits in this chair when he watches television. Televizyon seyrederken bu koltukta oturur. This chair is very comfortable, but I don't like the color. Bu koltuk çok rahat ama rengini sevmedim. This chair is suitable for the computer. Bu koltuk bilgisayar için uygundur. This chair is very comfortable, but I don't like the color. Bu koltuk çok rahat ama rengini beğenmedim. Tom sat in the chair to have his picture taken. Tom resmini çektirmek için bir koltukta oturdu. I bought a new chair for my office. Ofisim için yeni bir koltuk aldım. I like this chair. Bu koltuğu beğeniyorum. The cat likes sitting in the chair more than I do. Kedi benden daha çok koltukta oturmayı sever. Tom adjusted the height of his office chair. Tom ofis koltuğunun yüksekliğini ayarladı. Tom stood up from his chair. Tom koltuğundan doğruldu. Tom sat in a chair next to Mary's bed, watching her sleep. Tom onun uyumasını izleyerek Mary'nin yatağının yanında bir koltuğa oturdu. I think you're in my chair. Sanırım benim koltuğumdasın. You can sit in my chair. Koltuğuma oturabilirsin. The old man sat in the chair with his eyes closed. Yaşlı adam koltukta gözleri kapalı oturdu. Tom is sleeping in his chair. Tom koltuğunda uyuyor. Why did you sleep in that chair? Neden o koltukta uyudun? Bernie Sanders is sitting in a chair. Bernie Sanders bir koltukta oturuyor. He sank into a chair. O, bir koltuğa gömüldü. Tom was sitting in an easy chair, watching TV. Tom televizyon izleyerek rahat bir koltukta oturuyordu. Tom closed the book and put it on the small table next to his chair. Tom kitabı kapattı ve koltuğunu yanındaki küçük masanın üzerine koydu. Tom sat on the arm of a chair. Tom bir koltuğun koluna oturdu. Don't tilt your chair back. Koltuğunu geriye eğme. Tom collapsed into his chair. Tom koltuğuna çöktü. Don't tilt your chair. Koltuğunu eğme. Show More (25)
3	chair	başkan	n.
	Mr. Morgan was in the chair of the meeting. Bay Morgan toplantı başkanıydı. I will not abuse the privileges of the Chair by allowing myself the comment I would like to make. Yapmak istediğim yoruma izin vererek Başkanın ayrıcalıklarını kötüye kullanmayacağım. Yesterday evening's decisions from the Chair did not, I believe, take sufficient account of that. Dün akşam Oturum Başkanı tarafından alınan kararların bu hususu yeterince dikkate almadığına inanıyorum. As the Chair said so revealingly during the committee vote, we are not dealing with reality. Başkanın komite oylaması sırasında çok açık bir şekilde söylediği gibi, gerçeklerle yüzleşmiyoruz. Unless the chairs of the groups decide otherwise. Grup başkanları aksine karar vermedikçe. The performance of the new chair will undoubtedly be closely scrutinised. Yeni başkanın performansı kuşkusuz yakından incelenecektir. My colleague Gunilla Carlsson, the chair of the Swedish delegation in our group, has already said something about this. Grubumuzdaki İsveç delegasyonunun başkanı olan meslektaşım Gunilla Carlsson bu konuda zaten bir şeyler söyledi. Mr Ribeiro e Castro, I fully understand the request made by the chair of your delegation. Sayın Ribeiro e Castro, delegasyonunuzun başkanı tarafından yapılan talebi tamamen anlıyorum. The performance of the new chair will undoubtedly be closely scrutinised. Yeni başkanın performansı şüphesiz yakından incelenecektir. The next chair will have a real mandate. Bir sonraki başkan gerçek bir yetkiye sahip olacak. Please address the chair! Lütfen başkana seslenin! Please address the chair! Lütfen başkana hitap et! Please address the chair! Lütfen başkana hitap edin! The Chair wants to continue, even though the committee members want to adjourn. Komite üyeleri oturuma son vermek istese de, başkan devam etmek istiyor. Please address the chair! Lütfen başkanla iletişime geçin! The Chair wants to continue, even though the committee members want to adjourn. Komite üyeleri ara vermek istese de Başkan devam etmek istiyor. Show More (13)
4	chair	başkanlık etmek	v.
	The famous scientist chaired the committee. Ünlü bilim adamı komiteye başkanlık ediyordu. It was an easy task to chair this committee with this kind of rapporteur. Bu tür bir raportörle bu komiteye başkanlık etmek kolay bir görevdi. Luxembourg can chair the meetings in the same way as France. Lüksemburg, Fransa ile aynı şekilde toplantılara başkanlık edebilir. Show More (0)
5	chair	iskemle	n.
	I love this chair. Bu iskemleyi seviyorum. There was only one chair. Sadece bir iskemle vardı. Show More (-1)
6	chair	başkanlık	n.
	Mrs. Prices is now the chair of History. Bayan Prices şu anda Tarih bölümünün başkanlığını yapıyor. Show More (-2)
7	chair	kürsü	n.
	I was referring to the chair for specialist nurses in diabetes, for which there is an application before the Commission. Komisyon nezdinde başvurusu olan diyabet alanında uzman hemşireler kürsüsünden bahsediyordum. Show More (-2)
8	chair	yönetmek	v.
	The first is that, while chairing the sitting, I heard applause, but was not sure that it came from the gallery. Birincisi, oturumu yönetirken alkış sesleri duydum ancak bunun galeriden geldiğinden emin değildim. Show More (-2)