Tureng - climb - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	climb	tırmanmak	v.
	Jack climbed over the fence and picked some cherries from the tree. Jack çitin üzerinden tırmandı ve ağaçtan biraz kiraz topladı. But, as you know, the higher you climb, the further you have to fall. Ama bildiğiniz gibi, ne kadar yükseğe tırmanırsanız, o kadar fazla mesafeden düşersiniz. The lizard climbed along the wall and went into a hole. Kertenkele duvar boyunca tırmandı ve bir deliğe gitti. I don't remember the last time I climbed a tree. Son kez bir ağaca ne zaman tırmandığımı hatırlamıyorum. He climbed Mount Fuji four times. O dört kez Fuji Dağı'na tırmandı. Tom climbed over the fence and picked some apples from the tree. Tom çitin üzerine tırmandı ve ağaçtan birkaç elma kopardı. Tom climbs into the driver's seat of the truck. Tom kamyonun şoför koltuğuna tırmanıyor. Tom climbed through the window. Tom pencereden tırmandı. Have you ever climbed Mount Everest? Hiç Everest Dağı'na tırmandınız mı? Everyone in the class climbed the hill. Sınıftaki herkes tepeye tırmandı. Prices continue to climb. Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor. Cheetahs cannot climb trees. Çitalar ağaçlara tırmanamaz. Bears can climb trees. Ayılar ağaçlara tırmanabilir. Tom climbed over the high wire fence in order to get into the old factory in spite of his father's prohibition. Tom babasının yasağına rağmen eski fabrikaya girmek için yüksek tel çitin üzerinden tırmandı. Tom climbed over the fence. Tom çitin üzerine tırmandı. He's going to climb the ladder. O, merdivene tırmanacak. Climb to the top. Zirveye tırman. It is difficult for you to climb to the mountaintop. Dağın zirvesine tırmanmak senin için zor. Tom climbed the Kilimanjaro. Tom Kilimanjaro'ya tırmandı. George began to climb all unawares. George, birdenbire tırmanmaya başladı. He's going to climb the ladder. Merdivene tırmanacak. He climbed the tree without difficulty. Ağaca zorlanmadan tırmandı. Without knowing anything, George began to climb the stairs. Bir şey bilmeden, George merdivenlere tırmanmaya başladı. I loved to climb trees when I was a kid. Çocukken ağaçlara tırmanmayı severdim. He slowly climbed the stairs. Merdivenleri yavaşça tırmandı. It is difficult for you to climb to the mountaintop. Dağın zirvesine tırmanmak sizin için zor. Do you think you could climb to the top of this tree? Bu ağacın tepesine tırmanabileceğini düşünüyor musun? I climbed over the fence. Çitin üstünden tırmandım. He climbs trees easily. Ağaçlara kolayca tırmanır. When Ahmad was a boy, he could climb tall trees. Ahmad çocukken yüksek ağaçlara tırmanabilirdi. We climbed right up to the top. En tepeye kadar tırmandık. Tom climbed over the high wire fence in order to get into the old factory in spite of his father's prohibition. Tom, babasının yasağına rağmen eski fabrikaya girebilmek için yüksek tel örgülere tırmandı. Tom struggled to climb to the top. Tom tepeye tırmanmak için çabaladı. He was the first man that climbed Mount Everest. Everest Dağı'na tırmanan ilk insandı. He slowly climbed the stairs. O yavaşça merdivenleri tırmandı. Monkeys climb trees. Maymunlar ağaçlara tırmanır. Tom is attempting to climb the rock. Tom kayaya tırmanma girişiminde bulunuyor. They began to climb the hill. Tepeye tırmanmaya başladılar. We climbed the steep slope. Dik yamacı tırmandık. The higher you climb, the lower the temperature gets. Ne kadar yükseğe tırmanırsanız, ısı da o kadar düşer. The airplanes climbed very high. Uçaklar çok yükseğe tırmandı. When I was young, I used to climb trees a lot. Ben gençken ağaçlara çok tırmanırdım. It's good exercise to climb hills. Tepelere tırmanmak iyi egzersizdir. We climbed a sharp slope. Dik bir yokuş tırmandık. He knows how to climb a mountain. O, bir dağa nasıl tırmanılacağını bilir. Do you think you could climb to the top of this tree? Sizce bu ağacın tepesine tırmanabilir misiniz? Tom climbed into bed with his parents. Tom, ailesiyle birlikte yatağa tırmandı. I climbed in through the window. Pencereden tırmandım. We climbed to the top. Zirveye tırmandık. Cats can climb trees, but dogs can't. Kediler ağaçlara tırmanabilir, ancak köpekler tırmanamaz. What's the tallest mountain you've climbed? Tırmandığınız en yüksek dağ hangisiydi? From this point the climb became suddenly steep. Bu noktadan itibaren tırmanış aniden dikleşti. Tom climbed halfway up the ladder and then turned and looked at us. Tom merdivenin yarısına kadar tırmandı ve sonra dönüp bize baktı. Tom says he's climbed this mountain three times. Tom bu dağa üç kez tırmandığını söylüyor. I climbed the fence. Çite tırmandım. They began to climb the hill. Onlar tepeye tırmanmaya başladılar. They climbed all the day to find the source of the river. Nehrin kaynağını bulmak için bütün gün tırmandılar. He climbed to the peak of the mountain. Dağın zirvesine tırmandı. Let's give up our plan to climb it. Tırmanma planımızdan vazgeçelim. Without knowing anything, George began to climb the stairs. George hiçbir şey bilmeden merdivenleri tırmanmaya başladı. He tried to climb the tall tree. Uzun ağaca tırmanmaya çalıştı. They have climbed the highest mountains and walked on the floor of the seas. Onlar en yüksek dağlara tırmanıp denizlerin tabanında yürüdüler. Don't climb the wall. Duvara tırmanmayın. He quickly climbed into the tree. Çabucak ağaca tırmandı. Climb. Tırmanın. My brother has never climbed Mt Fuji. Erkek kardeşim Fuji Dağına asla tırmanmadı. From this point the climb became suddenly steep. Bu noktadan sonra tırmanış aniden dikleşti. He climbed to the very top of the mountain. O, dağın en tepesine tırmandı. I climbed the ladder. Ben merdivene tırmandım. It is easier to go down a hill than to climb it up. Bir tepeden aşağı inmek, yukarı tırmanmaktan daha kolaydır. Cats can climb trees, but dogs can't. Kediler ağaca tırmanabilir ama köpekler tırmanamaz. Dan climbed on top of a train. Dan bir trenin üstüne tırmandı. When was the last time you climbed a mountain? En son bir dağa ne zaman tırmandın? I am too tired to climb. Tırmanamayacak kadar yorgunum. He climbed into his car. Arabasına tırmandı. Tom climbed over the fence. Tom çitin üzerinden tırmandı. Tom climbed back into his car. Tom arabasına geri tırmandı. Did you climb trees when you were a child? Bir çocukken ağaca tırmandın mı? Tom climbed into the canoe. Tom kanoya tırmandı. Climb down the tree. Ağaca tırman. I helped Tom climb over the wall. Tom'un duvara tırmanmasına yardım ettim. Tom climbed the ladder up to the roof. Tom merdiveni çatıya kadar tırmandı. The plane climbed to 4,000 feet. Uçak 4,000 fite tırmandı. Tom is going to climb the ladder. Tom merdivene tırmanacak. He knows how to climb a mountain. Bir dağa nasıl tırmanacağını biliyor. They climbed the rugged north face. Engebeli kuzey yüzüne tırmandılar. The boy seized the ladder, and began to climb. Çocuk merdiveni yakaladı ve tırmanmaya başladı. I want to climb to the peak of Mount Kitadake. Kitadake Dağı'nın zirvesine tırmanmak istiyorum. We climbed higher so that we might get a better view. Daha iyi görebilmek için daha yükseğe tırmandık. The plane climbed to 4,000 feet. Uçak 4,000 feet'e kadar tırmandı. Tom wondered how fast Mary could climb a ladder. Tom, Mary'nin bir merdiveni ne kadar hızlı tırmanabileceğini merak etti. The plane began to climb rapidly. Uçak hızla tırmanmaya başladı. I climbed the ladder. Merdiveni tırmandım. Tom tried to climb the tall tree. Tom uzun ağaca tırmanmaya çalıştı. Let's give up our plan to climb it. Ona tırmanma planımızdan vazgeçelim. He quickly climbed into the tree. O hızla ağaca tırmandı. You're a brave soul if you want to climb the Urals. Urallara tırmanmak istiyorsan cesur birisin. I climbed over the fence. Çitin üzerinden tırmandım. Did you climb trees when you were a child? Çocukken ağaçlara tırmanır mıydınız? Tom struggled to climb to the top. Tom tepeye tırmanmak için mücadele etti. You're a brave soul if you want to climb the Urals. Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin. Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. Hem Fadıl hem de Layla kendi kariyer basamaklarını tırmanmaya devam etti. When I was young, I used to climb trees a lot. Gençken ağaçlara çok tırmanırdım. I visited Paris, but I didn't climb the Eiffel tower, since I'm afraid of heights. Paris'i ziyaret ettim ama yükseklik korkum olduğu için Eyfel kulesine tırmanmadım. They climbed to the top of a cliff. Bir uçurumun tepesine tırmandılar. None of his friends came to visit him there, for there were too many stairs to climb. Tırmanacak çok fazla merdiven olduğu için hiçbir arkadaşı onu ziyarete gelmedi. Betty has climbed the mountain three times. Betty dağa üç kez tırmandı. You used to climb our oak tree when you were a kid. Çocukken meşe ağacımıza tırmanırdın. As we were singing songs, we climbed to the top. Şarkı söylerken tepeye tırmandık. They climbed all the day to find the source of the river. Irmağın kaynağını bulmak için bütün gün tırmandılar. Tom climbed into the driver's seat of the truck. Tom kamyonun şoför koltuğuna tırmandı. We climbed right up to the top. Tepeye kadar tırmandık. Tom climbed over the fence and picked some apples from the tree. Tom çitin üzerinden tırmandı ve ağaçtan biraz elma topladı. Don't climb the wall. Duvara tırmanma. It's easy for monkeys to climb trees. Bir maymun için ağaca tırmanmak kolay bir şeydir. I've never climbed this mountain. Bu dağa hiç tırmanmadım. They climbed down the tree. Ağaca tırmandılar. My brother has never climbed Mt Fuji. Kardeşim Fuji Dağı'na hiç tırmanmadı. The old lady climbed the stairs with difficulty. Yaşlı kadın merdivenleri zorlukla tırmandı. Tom climbed a nearby tree to see if he could see the ocean. Tom okyanusu görebilmek için yakındaki bir ağaca tırmandı. The lizard climbed along the wall and went into a hole. Kertenkele duvar boyunca tırmandı ve bir deliğe girdi. Tom tried to climb the tall tree. Tom, yüksek ağaca tırmanmaya çalıştı. I had to climb over the wall. Duvara tırmanmak zorunda kaldım. We climbed high enough to see the whole city. Bütün şehri görecek kadar yükseğe tırmandık. He climbed to the very top of the mountain. Dağın en tepesine tırmandı. When Ahmad was a boy, he could climb tall trees. Ahmet çocukken, yüksek ağaçlara tırmanabiliyordu. It's good exercise to climb hills. Tepelere tırmanmak iyi bir egzersizdir. As we were singing songs, we climbed to the top. Şarkılar söylerken tepeye tırmandık. They climbed to the top of a cliff. Sarp bir kayalığın tepesine tırmandılar. Tom climbed up the hill. Tom tepeye tırmandı. He was a member of the expedition which climbed Mount Everest. Everest Dağı'na tırmanan keşif ekibinin bir üyesiydi. Let's climb to the top of this mountain. Bu dağın tepesine tırmanalım. Tom climbed into bed and turned off the light. Tom yatağa tırmandı ve ışığı kapattı. Tom likes to climb trees. Tom ağaçlara tırmanmayı sever. Tom climbed into bed. Tom yatağa tırmandı. He struggled to climb to the top. Zirveye tırmanmak için mücadele etti. The British climbed the hill. İngilizler tepeye tırmandı. How many people climbed Mount Everest? Everest Dağı'na kaç kişi tırmandı? We climbed the stairs. Merdivenleri tırmandık. I visited Paris, but I didn't climb the Eiffel tower, since I'm afraid of heights. Paris'i ziyaret ettim ama yükseklik korkum olduğu için Eyfel Kulesi'ne tırmanmadım. The engineer climbed the telephone pole. Mühendis telefon direğine tırmandı. The higher we climbed, the steeper became the mountain. Biz yükseğe tırmandıkça, dağ da o kadar dikleşti. They have climbed the highest mountains and walked on the floor of the seas. En yüksek dağlara tırmandılar ve denizlerin tabanında yürüdüler. We climbed to the top. Tepeye tırmandık. She climbed a rope hand over hand. Bir ipe el ele tırmandı. I think it's dangerous to climb that mountain alone. O dağa yalnız tırmanmanın tehlikeli olduğunu düşünüyorum. They had to climb a wall six feet high. Altı metre yüksekliğinde bir duvara tırmanmak zorunda kaldılar. I had to climb over the fence. Çitin üzerinden tırmanmak zorunda kaldım. The climb was worth it. Tırmanmaya değdi. I had to climb over the fence. Ben çitin üzerinden tırmanmak zorunda kaldım. Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler. Tom climbed into the truck. Tom kamyona tırmandı. Tom tried to climb over the fence. Tom çitin üzerinden tırmanmaya çalıştı. Cheetahs cannot climb trees. Çitalar ağaçlara tırmanamazlar. Tom climbed into the driver's seat of the truck. Tom kamyonun sürücü koltuğuna tırmandı. Monkeys climb trees. Maymunlar ağaçlara tırmanırlar. It's easy for monkeys to climb trees. Maymunlar için ağaca tırmanmak kolaydır. Climb! Tırman! He climbed Mount Fuji four times. Fuji Dağı'na dört kez tırmandı. Tom likes to climb trees. Tom ağaçlara tırmanmayı seviyor. She climbed a rope hand over hand. O, bir ipe tutunarak tırmandı. That is such a high mountain as old people can't climb. O, yaşlı insanların tırmanamayacağı kadar yüksek bir dağ. Tom climbed the fence. Tom çitlere tırmandı. Tom started to climb the stairs. Tom merdivenleri tırmanmaya başladı. He climbed over the fence. O, çitin üzerine tırmandı. The old woman climbed the stairs with difficulty. Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı. He attempted to climb the fence to no avail. O boşuna çite tırmanmaya kalkıştı. Climb. Tırman. Tom climbed the ladder. Tom merdivene tırmandı. Tom climbed the Kilimanjaro. Tom, Kilimanjaro'ya tırmandı. Tom climbed over the wall. Tom duvara tırmandı. I think it's dangerous to climb that mountain alone. Bence o dağa tek başına tırmanmak tehlikeli. I am too tired to climb. Tırmanmak için çok yorgunum. The atmosphere becomes thinner as you climb higher. Yükseğe tırmandıkça atmosfer incelir. The kids climbed over the fence. Çocuklar çitin üstünden tırmandılar. He was a member of the expedition which climbed Mount Everest. O, Everest dağına tırmanan araştırma ekibinin bir üyesiydi. The higher we climb, the colder it becomes. Yükseğe tırmandıkça, hava soğur. Let's climb to the top of this mountain. Hadi şu dağın tepesine tırmanalım. Sami climbed Jabal al-Nour to see the Cave of Hira. Sami, Hira Mağarası'nı görmek için Cebel-i Nur'a tırmandı. The higher you climb, the colder it becomes. Ne kadar yükseğe tırmanırsan, o kadar soğuk olur. Climb to the top. Tepeye tırman. What's the tallest mountain you've climbed? Tırmandığın en yüksek dağ hangisi? He climbed the stairs. Merdivenleri tırmandı. George began to climb all unawares. George, ansızın tırmanmaya başladı. Tom climbed the stairs. Tom merdivenleri tırmandı. The boy seized the ladder, and began to climb. Çocuk merdiveni kaptı ve tırmanmaya başladı. He climbed over the fence. Çitin üzerinden tırmandı. Don't teach monkeys how to climb. Maymunlara tırmanmayı öğretme. The kids climbed over the fence. Çocuklar çitin üzerinden tırmandı. I've never climbed this mountain. Ben bu dağa hiç tırmanmadım. The higher we climb, the colder it gets. Ne kadar yükseğe tırmanırsak, hava o kadar soğur. They had to climb a wall six feet high. Onlar, altı fit yüksekliğinde bir duvara tırmanmak zorunda kaldı. Show More (189)
2	climb	çıkma	n.
	The politician's climb to power didn't take long. Siyasetçinin iktidara çıkma uzun sürmedi. Don't climb on the wall. Duvarın üstüne çıkma. The plane climbed to an altitude of 10,000 meters. Uçak 10,000 metre irtifaya çıktı. He tried to climb the tall tree. Uzun ağaca çıkmaya çalıştı. Tom climbed out of his car. Tom arabasından çıktı. Sami climbed Jabal al-Nour to see the Cave of Hira. Sami Hira Mağarası'nı görmek için Nur Dağı'na çıktı. The old woman climbed the stairs with difficulty. Yaşlı kadın merdivenleri zorlukla çıktı. I don't want to climb on the roof. Çatıya çıkmak istemiyorum. It is healthier to climb the stairs. Merdiven çıkmak daha sağlıklı. Mary climbed on the roof and looked out over the town. Mary çatıya çıktı ve kasabaya baktı. All of us climbed aboard quickly. Hepimiz hızla gemiye çıktık. Mary climbed on the roof and looked out over the town. Mary tavana çıktı ve kasabaya baktı. It is healthier to climb the stairs. Merdiven çıkmak daha sağlıklıdır. He climbed the stairs. O merdivenlerden çıktı. Is it difficult to climb stairs? Merdiven çıkmakta zorlanıyor musunuz? Tom climbed the ladder up to the roof. Tom merdivenle çatıya çıktı. We climbed the stairs. Merdivenden çıktık. Tom climbed into the canoe. Tom kanoya çıktı. Tom climbed out of the water. Tom sudan çıktı. He struggled to climb to the top. Tepeye çıkmak için mücadele verdi. Tom climbed the stairs up to the attic. Tom merdivenlerden tavan arasına çıktı. The higher you climb, the lower the temperature gets. Ne kadar yükseğe çıkarsan, sıcaklık o kadar düşer. Show More (19)
3	climb	yükselmek	v.
	The athlete climbed up to number three this season. Atlet, bu sezon üçüncü sıraya kadar yükseldi. The latest data shows that unemployment has climbed to seven percent. Son verilere göre işsizlik oranı yüzde yediye yükselmiştir. I dreamed I saw a great wave climbing over green lands and above the hills. Rüyamda yemyeşil alanların ve tepelerin üzerinden yükselen büyük bir dalga gördüm. The higher we climb, the colder it becomes. Biz yükseldikçe, hava soğur. As you climb higher, the air becomes colder. Siz yükseldikçe, hava soğur. The higher we climb, the colder it gets. Biz yükseldikçe, hava soğur. The temperature of the oil climbed to 165 degrees Celsius. Yağın sıcaklığı 165 santigrat dereceye yükseldi. Show More (4)
4	climb	tırmanış	n.
	The group decided to try the world's most dangerous climb. Grup, dünyanın en tehlikeli tırmanışını gerçekleştirmeye karar verdi. The climb to the summit took six hours. Zirveye tırmanış altı saat sürdü. The climb was strenuous. Tırmanış yorucuydu. The climb was worth it. Tırmanış buna değdi. The climb took three days. Tırmanış üç gün sürdü. The climb took three days. Tırmanış üç gün aldı. The climb will be steep and difficult. Tırmanış dik ve zor olacak. Show More (4)
5	climb	artış	n.
	The market expects a climb in food prices. Piyasa, gıda fiyatlarında artış bekliyor. Show More (-2)
6	climb	tırmanma	n.
	The reporter asked the details of her climb to the top. Muhabir, zirveye tırmanmasıyla ilgili ayrıntıları sordu. Show More (-2)
7	climb	yükselme	n.
	The team's climb from tenth to fifth in the league was expected. Takımın ligde onunculuktan beşinciliğe yükselmesi bekleniyordu. Show More (-2)
8	climb	zar zor gitmek	v.
	Tom climbed through the window into the bedroom. Tom pencereden yatak odasına zar zor gitti. Show More (-2)
9	climb	çıkmak	v.
	The strong wind prevented the plane from quickly climbing up to a high altitude. Şiddetli rüzgar uçağın hızla yüksek bir irtifaya çıkmasını engelledi. Show More (-2)
10	climb	dağcılıkla uğraşmak	v.
	Climbing requires serious practice. Dağcılıkla uğraşmak ciddi anlamda pratik gerektirir. Show More (-2)
11	climb	(bitki) sarılarak büyümek	v.
	The vines are known to climb up on the rigid surfaces. Sarmaşıkların sert yüzeylere sarılarak büyüdüğü bilinmektedir. Show More (-2)
12	climb	yokuş	n.
	We have some tough and difficult climbs to get through at the moment. Şu anda aşmamız gereken bazı zorlu ve çetin yokuşlar var. Show More (-2)