| 1 |
coach |
koç |
n. |
|
- The coach has proven himself.
- Koç kendini kanıtladı.
- The head football coach is Tom Jackson.
- Baş futbol koçu Tom Jackson.
- Tom will be our next coach.
- Tom bir sonraki koçumuz olacak.
- I think I'd be a good coach.
- Ben iyi bir koç olacağımı düşünüyorum.
- He's a great coach.
- O harika bir koç.
- Is the coach frustrated?
- Koç sinirli mi?
- Tom is a football coach.
- Tom bir futbol koçu.
- Tom is the team's head coach.
- Tom takımın baş koçu.
- The coaches kept encouraging me.
- Koçlar beni cesaretlendirmeye devam etti.
- I think I'm not a bad coach.
- Sanırım kötü bir koç değilim.
- Tom is an assistant coach.
- Tom bir yardımcı koç.
- Tom is a great coach.
- Tom harika bir koç.
- I want you to be my coach.
- Koçum olmanı istiyorum.
- You're a great coach.
- Sen harika bir koçsun.
- My coach eats 6,000 calories a day.
- Benim koç günde 6000 kalori yer.
- The coach was impressed with Tom's performance.
- Koç Tom'un performansından etkilendi.
- The women's basketball team has a male coach.
- Kadın basketbol takımının bir erkek koçu var.
- Who is the team's coach?
- Takımın koçu kim?
- Tom is a really good coach.
- Tom gerçekten iyi bir koçtur.
- We have a new coach and some new players.
- Yeni bir koçumuz ve yeni oyuncularımız var.
- The coach accused us of not doing our best.
- Koç bizi elimizden geleni yapmamakla suçladı.
- Tom used to be my coach.
- Tom eskiden benim koçumdu.
- This math teacher is also the coach of the basketball team.
- Bu matematik öğretmeni aynı zamanda basketbol takımının koçu.
- Tom is a great coach.
- Tom harika bir koçtur.
- Tom doesn't need a coach.
- Tom'un bir koça ihtiyacı yok.
- Tom is my coach.
- Tom benim koçum.
- I'm not really a coach anymore.
- Artık gerçekten bir koç değilim.
- I think you're a good coach.
- Bence iyi bir koçsun.
- We met three coaches of high rank.
- Yüksek rütbeli üç koçla tanıştık.
- Tom yelled the way coaches do.
- Tom koçların yaptığı gibi bağırdı.
- Tom isn't going to be a coach.
- Tom bir koç olmayacak.
- You're a terrible coach.
- Sen berbat bir koçsun.
- Tom is a very good coach.
- Tom çok iyi bir koçtur.
- This team is trained by a good coach.
- Bu takım iyi bir koç tarafından eğitilir.
- I thought I was a good coach.
- İyi bir koç olduğumu sanıyordum.
- The team wanted the coach fired for his abusive behavior.
- Takım, kötü davranışlarından dolayı koçun kovulmasını istedi.
- This is my coach.
- Bu benim koçum.
- Tom was a coach.
- Tom bir koçtu.
- I think Tom is a good coach.
- Bence Tom iyi bir koç.
- You aren't a coach, are you?
- Koç değilsin, değil mi?
- I think I'm a good coach.
- İyi bir koç olduğumu düşünüyorum.
- I used to think Tom was a pretty good coach.
- Eskiden Tom'un iyi bir koç olduğunu düşünürdüm.
- The coach made the players run five miles a day.
- Koç oyunculara günde beş mil koşturuyordu.
- Who coaches the team?
- Takımın koçu kim?
- Tom isn't a coach.
- Tom bir koç değil.
- The coach doesn't know who the tallest student is.
- Koç en uzun öğrencinin kim olduğunu bilmiyor.
- You aren't a coach, are you?
- Sen bir koç değilsin, değil mi?
- I'm not your coach anymore.
- Ben artık senin koçun değilim.
- Tom is a really good coach.
- Tom gerçekten iyi bir koç.
- I don't like our new coach.
- Yeni koçumuzu beğenmedim.
- And, I'm your coach.
- Ve, ben senin koçunum.
- The coach was waiting for the players to swim.
- Koç oyuncuların yüzmesini bekliyordu.
- Tom isn't going to be a coach.
- Tom koç olmayacak.
- The coach told me I needed to practice harder.
- Koç bana daha çok çalışmam gerektiğini söyledi.
- I'm not the coach.
- Koç ben değilim.
- Tom is a good coach.
- Tom iyi bir koçtur.
- The coach watched the team practice.
- Koç takımın antrenmanını izledi.
- Tom will be a great coach.
- Tom harika bir koç olacak.
- I was a coach.
- Ben bir koçtum.
- Tom is a lacrosse coach.
- Tom bir lakros koçu.
- Tom wasn't a good coach.
- Tom iyi bir koç değildi.
- Tom's coach likes him.
- Tom'un koçu onu seviyor.
- Tom is the best coach in Boston.
- Tom Boston'da en iyi koçtur.
- I'm the coach.
- Koç benim.
- The coach had a one-on-one discussion with each player to evaluate his performance on the field.
- Koç, sahadaki performansını değerlendirmek için her oyuncuyla bire bir görüşme yaptı.
- The assistant coaches are Tom and John.
- Yardımcı koçlar Tom ve John.
- Tom was a terrible coach.
- Tom berbat bir koçtu.
- The coach said that Tom did great.
- Koç, Tom'un harika olduğunu söyledi.
- You're a bad coach.
- Sen kötü bir koçsun.
- Tom is a coach.
- Tom bir koç.
- I'm glad you're our coach.
- Koçumuz olduğuna memnun oldum.
- I think you're a good coach.
- Bence sen iyi bir koçsun.
- Tom is a good coach, isn't he?
- Tom iyi bir koç, değil mi?
- The coach gave me some advice.
- Koç bana bazı tavsiyelerde bulundu.
- The coach doesn't know who the tallest student is.
- Koç en uzun boylu öğrencinin kim olduğunu bilmiyor.
- Tom is a speech coach.
- Tom bir konuşma koçu.
- Tom is a terrible coach.
- Tom berbat bir koç.
- I think I'm not a bad coach.
- Kötü bir koç olmadığımı düşünüyorum.
- My coach helped me.
- Koçum bana yardım etti.
- My coach eats 8,000 calories a day and never gains weight.
- Koçum günde 8.000 kalori alıyor ve hiç kilo almıyor.
- The coaches kept encouraging me.
- Koçlar beni cesaretlendirmeye devam ettiler.
- The coach told the players not to eat too much before the game.
- Koç oyunculara maçtan önce çok fazla yememelerini söyledi.
- Tom is the head coach.
- Tom baş koç.
- I had a good coach.
- İyi bir koçum vardı.
- The coach told me I needed to practice harder.
- Koç bana daha sıkı çalışmam gerektiğini söyledi.
- Tom is the best coach in Boston.
- Tom Boston'daki en iyi koç.
- Tom was my first coach.
- Tom benim ilk koçumdu.
- Tom is an awesome coach.
- Tom harika bir koç.
- Jack’s coach decided to keep him on the bench for being late to training.
- Jack'in koçu antrenmana geç kaldığı için onu yedek kulübesinde tutmaya karar verdi.
- The women's basketball team has a male coach.
- Kadın basketbol takımının erkek bir koçu var.
- The coaches shook hands after the game.
- Koçlar maçtan sonra el sıkıştılar.
- My coach eats 8,000 calories a day and never gains weight.
- Benim koçum günde 8.000 kalori alır ve asla kilo almaz.
- Tom will be our next coach.
- Tom sonraki koçumuz olacak.
- Tom isn't a good coach.
- Tom iyi bir koç değil.
- The coaches kept encouraging me.
- Koçlar beni teşvik etmeye devam ettiler.
- A good coach is like a father to his players.
- İyi bir koç, oyuncularına karşı bir baba gibidir.
- Tom Jackson is one of the coaches on my soccer team.
- Tom Jackson futbol takımımın koçlarından biri.
- You're a good coach.
- Sen iyi bir koçsun.
- Tom isn't a bad coach.
- Tom kötü bir koç değil.
- Who do you think is the best coach in the NFL?
- Ulusal Futbol Ligi'nde en iyi koçun kim olduğunu düşünüyorsun?
- Has the new coach improved the team's quality?
- Yeni koç takımın kalitesini arttırdı mı?
- Tom was a good coach.
- Tom iyi bir koçtu.
- I think I'm not a good coach.
- Sanırım iyi bir koç değilim.
- Tom was an outstanding coach.
- Tom olağanüstü bir koçtu.
- Who was the coach?
- Koç kimdi?
- I don't need a coach.
- Bir koça ihtiyacım yok.
- My coach eats 6,000 calories a day.
- Koçum günde 6,000 kalori alıyor.
- Tom is the head football coach.
- Tom baş futbol koçu.
- My dad was a coach.
- Babam koçtu.
- Tom is a bad coach.
- Tom kötü bir koç.
- My dad was a coach.
- Babam bir koçtu.
- I'm proud to be your coach.
- Koçunuz olmaktan gurur duyuyorum.
- Tom is a very good coach, isn't he?
- Tom çok iyi bir koç, değil mi?
- Tom wasn't a bad coach.
- Tom kötü bir koç değildi.
- The coach gave his team a pep talk before the game started.
- Koç oyun başlamadan önce takımına moral verici bir konuşma yaptı.
- The coach told the players not to eat too much before the game.
- Koç oyunculara maçtan önce çok fazla yemek yememelerini söyledi.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
- Koç maçı iptal etti çünkü oyuncuların çoğu grip olmuştu.
- I think Tom is a good coach.
- Tom'un iyi bir koç olduğunu düşünüyorum.
- Tom is one of the best coaches in Boston.
- Tom Boston'daki en iyi koçlardan biri.
- Is Tom the right coach for us?
- Tom bizim için doğru koç mudur?
- You're a very good coach.
- Sen çok iyi bir koçsun.
- She liked tennis and became a tennis coach.
- Tenisi sevdi ve tenis koçu oldu.
- Who do you think is the best coach in the NFL?
- Sizce NFL'deki en iyi koç kimdir?
- The coach has proven himself.
- Koç kendini ispatladı.
- We've hired a new coach.
- Yeni bir koç tuttuk.
- I owe a lot to my coach.
- Koçuma çok şey borçluyum.
- Tom has a friend who is a wrestling coach.
- Tom'un güreş koçu olan bir arkadaşı var.
- I'm glad you're our coach.
- Koçumuz olmana sevindim.
- The coach's advice saved us.
- Koçun tavsiyesi bizi kurtardı.
- Tom is a coach, isn't he?
- Tom bir koç, değil mi?
- Do you really think I'm not a good coach?
- Gerçekten iyi bir koç olmadığımı mı düşünüyorsun?
Show More (128)
|
| 2 |
coach |
antrenör |
n. |
|
- The coach made a motivational speech before the match.
- Antrenör maçtan önce motive edici bir konuşma yaptı.
- Tom was a basketball coach for three years.
- Tom üç yıldır bir basketbol antrenörüydü.
- The coaches shook hands after the game.
- Antrenörler maçtan sonra tokalaştı.
- Has the new coach improved the team's quality?
- Yeni antrenör takımın kalitesini artırdı mı?
- Do you really think I'm a bad coach?
- Gerçekten kötü bir antrenör olduğumu mu düşünüyorsun?
- I think I'd be a good coach.
- Bence iyi bir antrenör olurdum.
- Tom is a very good coach, isn't he?
- Tom çok iyi bir antrenör, değil mi?
- Tom thinks he'd be a good basketball coach.
- Tom iyi bir basketbol antrenörü olacağını düşünüyor.
- I want you to find us a coach.
- Bize bir antrenör bulmanı istiyorum.
- Who is the team's coach?
- Takımın antrenörü kim?
- Tom was a good coach.
- Tom iyi bir antrenördü.
- I don't need a coach.
- Bir antrenöre ihtiyacım yok.
- I don't like our new coach.
- Yeni antrenörümüzü sevmiyorum.
- The coach watched the team practice.
- Antrenör takım çalışmasını izledi.
- I think I'm not a bad coach.
- Bence ben kötü bir antrenör değilim.
- The coach considers Bob a good player.
- Antrenör Bob'un iyi bir oyuncu olduğunu düşünüyor.
- Tom yelled the way coaches do.
- Tom antrenörlerin yaptığı şekilde bağırdı.
- Tom's gym teacher is Mary's basketball coach.
- Tom'un beden eğitimi öğretmeni Mary'nin basketbol antrenörüdür.
- The coach gave his team a pep talk before the game started.
- Antrenör maç başlamadan önce takımına moral konuşması yaptı.
- Tom is a good coach, isn't he?
- Tom iyi bir antrenör, değil mi?
- I know I'm a good basketball coach.
- İyi bir basketbol antrenörü olduğumu biliyorum.
- Tom is a very good basketball coach.
- Tom çok iyi bir basketbol antrenörü.
- I used to be a basketball coach.
- Ben bir basketbol antrenörüydüm.
- I was a basketball coach at one time.
- Bir zamanlar basketbol antrenörüydüm.
- We've hired a new coach.
- Yeni bir antrenör kiraladık.
- Tom used to be a basketball coach.
- Tom eskiden basketbol antrenörü idi.
- We have a new coach and some new players.
- Yeni bir antrenörümüz ve bazı yeni oyuncularımız var.
- And, I'm your coach.
- Ve ben senin antrenörünüm.
- Tom is a very good coach.
- Tom çok iyi bir antrenör.
- The coach gave him some good advice.
- Antrenör ona iyi tavsiyeler verdi.
- Tom's coach likes him.
- Tom'un antrenörü onu seviyor.
- Tom will be a great coach.
- Tom harika bir antrenör olacak.
- I'm not the coach.
- Ben antrenör değilim.
- A good coach trains this team.
- Bu takımı İyi bir antrenör eğitiyor.
- Tom used to be my coach.
- Tom benim antrenörümdü.
- Tom Jackson is one of the coaches on my soccer team.
- Tom Jackson benim futbol takımındaki antrenörlerden biridir.
- The coach gave me some advice.
- Antrenör bana bazı tavsiyeler verdi.
- Jack’s coach decided to keep him on the bench for being late to training.
- Jack'in antrenörü eğitime geç kaldığı için onu bankta tutmaya karar verdi.
- Tom is the coach.
- Antrenör Tom'dur.
- Tom isn't a coach.
- Tom bir antrenör değil.
- The coach made the players run five miles a day.
- Antrenör oyuncuları günde beş mil koşturdu.
- My coach helped me.
- Antrenörüm bana yardımcı oldu.
- Tom is a good coach.
- Tom iyi bir antrenör.
- A good coach is like a father to his players.
- İyi bir antrenör oyuncularına baba gibi davranır.
- This math teacher is also the coach of the basketball team.
- Bu matematik öğretmeni aynı zamanda basketbol takımının antrenörüdür.
- You're a terrible coach.
- Berbat bir antrenörsünüz.
- Wayde van Niekerk's coach is a 74 years old great-grandmother.
- Wayde van Niekerk'in antrenörü 74 yaşında bir büyük-büyükannedir.
- I think I'm a good coach.
- Ben iyi bir antrenör olduğumu düşünüyorum.
- Tom is a good basketball coach.
- Tom iyi bir basketbol antrenörüdür.
- Tom is a lacrosse coach.
- Tom bir lakros antrenörüdür.
- I'm not really a coach anymore.
- Artık gerçekten bir antrenör değilim.
- Tom is one of the best coaches in Boston.
- Tom, Boston'daki en iyi antrenörlerden biridir.
- The coach steered his team to victory.
- Antrenör takımını galibiyete taşıdı.
- We met three coaches of high rank.
- Biz yüksek rütbeli üç antrenörle tanıştık.
- I used to think Tom was a pretty good coach.
- Tom'un oldukça iyi bir antrenör olduğunu düşünürdüm.
- I'm not your coach anymore.
- Artık sizin antrenörünüz değilim.
- Tom is a wrestler and a coach.
- Tom bir güreşçi ve antrenör.
- I had a good coach.
- İyi bir antrenörüm vardı.
Show More (55)
|
| 3 |
coach |
koçluk yapmak |
v. |
|
- She voluntarily coaches the local volleyball team.
- Bölge voleybol takımına gönüllü olarak koçluk yapıyor.
- Tom wants me to coach him.
- Tom ona koçluk yapmamı istiyor.
- You've never coached before, have you?
- Daha önce koçluk yapmadın, değil mi?
- Tom and Mary are both coaching John.
- Tom ve Mary John'a koçluk yapıyor.
- Tom wants me to coach Mary.
- Tom, Mary'ye koçluk yapmamı istiyor.
- Would you please coach our team?
- Lütfen takımımıza koçluk yapar mısınız?
- He has coached us for half a year.
- Altı ay boyunca bize koçluk yaptı.
- I'm not going to be a coach.
- Koçluk yapmayacağım.
- I've been coaching for thirty years.
- Otuz yıldır koçluk yapıyorum.
- I've been coaching three years.
- Üç yıldır koçluk yapıyorum.
- You've never coached before, have you?
- Daha önce hiç koçluk yapmadın, değil mi?
- I used to coach football.
- Eskiden futbol koçluğu yapardım.
- I used to coach my son's basketball team.
- Oğlumun basketbol takımına koçluk yapardım.
- Would you please coach our team?
- Lütfen bizim takımımıza koçluk yapar mısın?
Show More (11)
|
| 4 |
coach |
otobüs |
n. |
|
- They are planning a coach trip to Germany.
- Almanya'ya bir otobüs gezisi planlıyorlar.
- But what about international ferry journeys and international coach journeys?
- Peki ya uluslararası feribot yolculukları ve uluslararası otobüs yolculukları ne olacak?
- Yet lives are still being needlessly lost because those rules do not apply to coach passengers.
- Yine de bu kurallar otobüs yolcularına uygulanmadığı için hayatlar gereksiz yere kaybediliyor.
- I wanted to hire a coach.
- Bir otobüs kiralamak istedim.
- I want you to find us a coach.
- Bize bir otobüs bulmanı istiyorum.
Show More (2)
|
| 5 |
coach |
vagon |
n. |
|
- The company specialized in building luxury coaches for trains.
- Şirket, trenler için lüks vagonlar inşa etme konusunda uzmanlaşmıştı.
- It is no longer the locomotive it once was, it is now the last coach in the train.
- Artık bir zamanlar olduğu gibi lokomotif değil, artık trendeki son vagon.
Show More (-1)
|
| 6 |
coach |
özel hoca |
n. |
|
- His mother hired a coach for Brian to help him pass the math exams.
- Annesi Brian'ın matematik sınavlarını geçmesine yardımcı olması için bir özel hoca tuttu.
Show More (-2)
|
| 7 |
coach |
araba |
n. |
|
- Before the invention of the car, horse-drawn coaches were used for transportation.
- Arabanın icadından önce ulaşım için atlı arabalar kullanılıyordu.
Show More (-2)
|
| 8 |
coach |
ekonomi sınıfı |
n. |
|
- Emma flew coach to the USA to save money.
- Emma tasarruf etmek için ABD'ye ekonomi sınıfıyla uçtu.
Show More (-2)
|
| 9 |
coach |
hazırlamak |
v. |
|
- The defendant was probably coached by his lawyer before the court.
- Sanık muhtemelen mahkeme öncesinde avukatı tarafından hazırlanmış durumdaydı.
Show More (-2)
|
| 10 |
coach |
-e özel ders vermek |
v. |
|
- Coaching may be required for children who have issues with focusing.
- Odaklanma sorunu yaşayan çocuklara özel ders verilmesi gerekebilir.
Show More (-2)
|
| 11 |
coach |
teknik direktör |
n. |
|
- I'm the coach.
- Ben teknik direktörüm.
Show More (-2)
|
| 12 |
coach |
çalıştırmak |
v. |
|
- Who coaches the team?
- Takımı kim çalıştırıyor?
Show More (-2)
|
