| 1 |
column |
sütun |
n. |
|
- The last in this column of nations is Litavia that is, the Grand Duchy of Lithuania.
- Bu uluslar sütununun sonuncusu Litavya, yani Litvanya Büyük Dükalığı'dır.
- There are though, a few things in all these columns of figures that we need to discuss.
- Yine de, tüm bu rakam sütunlarında tartışmamız gereken birkaç şey var.
- The libelous column can still be read on the website of the previously mentioned newspaper.
- İftira niteliğindeki sütun hâlâ önceden bahsedilen gazetenin internet sitesinde okunabilir.
- The article had three columns.
- Makalede üç sütun vardı.
- Add up this column of figures.
- Bu sütundaki rakamları toplayın.
- I found this column interesting.
- Ben bu sütunu ilginç buldum.
- Add up this column of figures.
- Bu sütundaki rakamları topla.
Show More (4)
|
| 2 |
column |
köşe yazısı |
n. |
|
- I found this column interesting.
- Bu köşe yazısını ilginç buldum.
- I always read his columns with interest.
- Köşe yazılarını her zaman ilgiyle okurum.
- Tom's column appears weekly.
- Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.
- I'm always interested in reading his column.
- Köşe yazısını okumak her zaman ilgimi çeker.
- The libelous column can still be read on the website of the previously mentioned newspaper.
- İftira içeren köşe yazısı, daha önce bahsedilen gazetenin web sitesinde hala okunabilir.
Show More (2)
|
| 3 |
column |
köşe |
n. |
|
- Sami got an e-mail from a person who read his column in the newspaper.
- Sami, gazetedeki köşesini okuyan bir kişiden bir e-posta aldı.
- Tom's column appears weekly.
- Tom'un köşesi haftalık olarak yayınlanıyor.
Show More (-1)
|
