|
- Although the sums are huge, they are nevertheless meagre compared to the problems.
- Her ne kadar meblağlar büyük olsa da, yine de sorunlarla karşılaştırıldığında yetersiz kalmaktadır.
- You ask me to compare the decision taken for Ireland with that taken for Germany and for Portugal.
- Benden İrlanda için alınan kararı Almanya ve Portekiz için alınan kararlarla karşılaştırmamı istediniz.
- We shall ask the services to compare the versions and to take account of your comments.
- Servislerden sürümleri karşılaştırmalarını ve yorumlarınızı dikkate almalarını isteyeceğiz.
- The best way of illustrating the extent of the reform is to compare current policy with future policy.
- Reformun kapsamını göstermenin en iyi yolu, mevcut politika ile gelecekteki politikayı karşılaştırmaktır.
- I would like to say that I believe it is a mistake to compare air traffic with self-handling.
- Hava trafiği ile kendi kendine elleçlemeyi karşılaştırmanın bir hata olduğuna inandığımı belirtmek isterim.
- I have analysed the voluntary code of the Commission and compared it with that proposed by the Ombudsman.
- Komisyon'un gönüllü kurallarını inceledim ve Ombudsman tarafından önerilen kurallarla karşılaştırdım.
- Furthermore, the report compares an undemocratic Belarus with a Russia that is portrayed as democratic.
- Ayrıca rapor, demokratik olmayan bir Belarus ile demokratik olarak tasvir edilen bir Rusya'yı karşılaştırmaktadır.
- Passengers must know in advance and be able to compare the conditions that the transport offers them.
- Yolcular, taşımacılığın kendilerine sunduğu koşulları önceden bilmeli ve karşılaştırabilmelidir.
- Therefore you cannot compare them very easily.
- Dolayısıyla bunları çok kolay karşılaştıramazsınız.
- You cannot compare the German federal system with the Spanish system of Autonomous Communities.
- Alman federal sistemi ile İspanyol Özerk Topluluklar sistemini karşılaştıramazsınız.
- Compared to the years preceding that fall, it is now one of the highlights of the political year.
- Bu düşüşten önceki yıllarla karşılaştırıldığında, şimdi siyasi yılın en önemli olaylarından biri.
- We must compare the approaches to see which is effective in countering addiction.
- Bağımlılıkla mücadelede hangisinin etkili olduğunu görmek için yaklaşımları karşılaştırmalıyız.
- We must obtain relevant and reliable information which can be compared.
- Karşılaştırılabilecek ilgili ve güvenilir bilgiler elde etmeliyiz.
- These people compare the situation with the previous one and feel that they are worse off now than in the past.
- Bu kişiler durumu bir önceki durumla karşılaştırır ve şu anda geçmişe göre daha kötü durumda olduklarını hissederler.
- Compare and contrast our position on phthalates with our position on tobacco.
- Ftalatlar konusundaki tutumumuzu tütün konusundaki tutumumuzla karşılaştırın.
- In other words, compared to our present way of doing things, we must use them differently.
- Başka bir deyişle, mevcut iş yapma biçimimizle karşılaştırıldığında, bunları farklı şekilde kullanmalıyız.
- This must not be compared to male circumcision, where this practice has been adopted in some Member States.
- Bu uygulama, bazı Üye Devletlerde benimsenmiş olan erkek sünneti ile karşılaştırılmamalıdır.
- You only have to compare the openness and accessibility of this House with the situation in the Council.
- Bu Meclis'in açıklığını ve erişilebilirliğini Konsey'deki durumla karşılaştırmanız yeterlidir.
- To whom is the temporary agency worker compared in terms of pay and basic employment conditions?
- Ücret ve temel istihdam koşulları açısından geçici taşeron işçisi kiminle karşılaştırılır?
- I think it is quite excellent to compare and evaluate the various national legislations.
- Çeşitli ulusal mevzuatları karşılaştırmanın ve değerlendirmenin oldukça mükemmel olduğunu düşünüyorum.
- I have analysed the voluntary code of the Commission and compared it with that proposed by the Ombudsman.
- Komisyon'un gönüllü kodunu inceledim ve Ombudsman tarafından önerilenle karşılaştırdım.
- In other words, compared to our present way of doing things, we must use them differently.
- Başka bir deyişle, mevcut yöntemlerimizle karşılaştırıldığında, bunları farklı bir şekilde kullanmalıyız.
- The Commission can help the Member States to share experience and compare performance.
- Komisyon, Üye Devletlerin deneyimlerini paylaşmalarına ve performanslarını karşılaştırmalarına yardımcı olabilir.
- We would like to see figures which would enable us to compare one year with another.
- Bir yılı diğeriyle karşılaştırabilmemizi sağlayacak rakamları görmek istiyoruz.
- Just compare that with our resolution.
- Bunu kararımızla karşılaştırın.
- It is therefore difficult to compare one system with another.
- Bu nedenle bir sistemi diğeriyle karşılaştırmak zordur.
- Our problems are nothing compared to hers.
- Onunki ile karşılaştırıldığında bizim sorunlarımız hiçbir şey.
- You should compare the two motorcycles.
- İki motosikleti karşılaştırman gerekir.
- How can you even compare them?
- Onları nasıl karşılaştırabilirsin?
- When you compare this dictionary with that one, you can easily see which is better.
- Bu sözlüğü onunla karşılaştırdığınızda hangisinin daha iyi olduğunu kolayca görebilirsiniz.
- Many poets compare death to sleep.
- Birçok şair ölümü uykuyla karşılaştırır.
- If you compare our product with others, you'll see ours is far better in quality.
- Eğer ürünümüzü diğerleriyle karşılaştırırsanız, bizimkinin kalitede çok daha iyi olduğunu göreceksiniz.
- They compared it with the old car.
- Eski arabayla karşılaştırdılar.
- Compare the two carefully, and you will see the difference.
- İkisini dikkatlice karşılaştırınca farkı göreceksin.
- Compared to her, I'm very impractical.
- Onunla karşılaştırıldığında, ben çok pratik değilim.
- Compare your sentence with the one on the blackboard.
- Cümleni tahtadakiyle karşılaştır.
- Compare this genuine jewel with that imitation.
- Bu gerçek mücevheri taklidiyle karşılaştırın.
- Nothing is to be compared to its beauty.
- Hiçbir şey onun güzelliği ile karşılaştırılamaz.
- Don't compare yourself to them.
- Kendini onlarla karşılaştırma.
- Compare your answer with hers.
- Cevabınızı onunkiyle karşılaştırın.
- My parents always compare me to my older brother.
- Annem ve babam beni her zaman ağabeyimle karşılaştırır.
- We often compare Japan to England.
- Japonya'yı sık sık İngiltere ile karşılaştırırız.
- Compare your answer with his.
- Cevabınızı onunkiyle karşılaştırın.
- We can compare our country to China.
- Biz ülkemizi Çin'le karşılaştırabiliriz.
- Compare the two carefully, and you will see the difference.
- İkisini dikkatlice karşılaştırın, farkı göreceksiniz.
- Compare the style of those letters.
- O mektupların tarzını karşılaştırın.
- My feet are small compared to yours.
- Benim ayaklarım seninkiyle karşılaştırılınca küçük.
- Compared to Tokyo, London is small.
- Tokyo ile karşılaştırıldığında, Londra küçüktür.
- A computer is often compared to a human brain.
- Bilgisayar genellikle insan beyniyle karşılaştırılır.
- Tom compared his answers with Mary's.
- Tom kendi cevapları ile Mary'ninkileri karşılaştırdı.
- Let me compare the translation with the original.
- Çeviriyi orijinaliyle karşılaştırayım.
- Compared to her, I am very impractical.
- Onunla karşılaştırıldığında, ben çok pratik değilim.
- Compared to tigers, bears are nice animals.
- Kaplanlarla karşılaştırıldığında, ayılar güzel hayvanlardır.
- I compared this picture with that picture.
- Bu resmi şu resimle karşılaştırdım.
- You should compare the two motorcycles.
- İki motosikleti karşılaştırmalısınız.
- Compared to Snoopy, Charlie Brown is not well known at all in Japan.
- Snoopy ile karşılaştırıldığında, Charlie Brown Japonya'da hiç tanınmıyor.
- Compared to our house, yours is a mansion.
- Bizim evle karşılaştırıldığında, sizinki bir konak.
- He compared the imitation with the original.
- O, taklitini orijinali ile karşılaştırdı.
- This is a minor issue compared to our big national problems.
- Bu, büyük ulusal sorunlarımızla karşılaştırıldığında küçük bir mesele.
- Compare your answer with Tom's.
- Cevabını Tom'unki ile karşılaştır.
- I look young compared to my husband.
- Kocamla karşılaştırıldığında genç görünüyorum.
- Let's compare this dictionary with that one.
- Bu sözlüğü onunla karşılaştıralım.
- Don't compare yourselves to others.
- Kendini başkalarıyla karşılaştırma.
- Compare your translation with the one on the blackboard.
- Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
- Our problems are nothing compared to Tom's.
- Bizim sorunlarımız Tom'unki ile karşılaştırıldığında hiç bir şey.
- Compare your answer with hers.
- Yanıtınızı onunkiyle karşılaştırın.
- If you compare this to that, which is better?
- Bunu bununla karşılaştırırsanız, hangisi daha iyi?
- He compared the imitation with the original.
- Taklidi orijinali ile karşılaştırdı.
- Tom compared a picture taken of Mary three years ago with one that had been taken recently.
- Tom, Mary'nin üç yıl önce çekilmiş bir fotoğrafı ile yakın zamanda çekilmiş bir fotoğrafını karşılaştırdı.
- Compare these two computers.
- Bu iki bilgisayarı karşılaştırın.
- Compared to you, I'm only a beginner at this game.
- Seninle karşılaştırıldığında, ben bu oyunda sadece bir acemiyim.
- When you compare this dictionary with that one, you can easily see which is better.
- Bu sözlük ile diğerini karşılaştırdığınızda hangisinin daha iyi olduğunu kolayca görebilirsiniz.
- You must not compare a man with a woman.
- Bir adamı bir kadınla karşılaştırmamalısın.
- Compare your answer with Tom's.
- Cevabını Tom'unkiyle karşılaştır.
- Compare the copy with the original.
- Kopyasını orijinali ile karşılaştırın.
- Our problems are nothing compared to hers.
- Bizim sorunlarımız onunkilerle karşılaştırılamaz bile.
- Don't compare yourself to him.
- Kendini onunla karşılaştırma.
- Compared to you, Tom is just a kid.
- Seninle karşılaştırıldığında, Tom sadece bir çocuk.
- Compared to basketball, baseball might be considered a little slow and boring.
- Basketbolla karşılaştırıldığında, beyzbol biraz yavaş ve sıkıcı sayılabilir.
- Let's compare the translation with the original.
- Çeviriyi orijinali ile karşılaştıralım.
- Compared to his brother, he's not so wise.
- Erkek kardeşi ile karşılaştırıldığında, o çok akıllı değil.
- He compared his car to the new model.
- Arabasını yeni modelle karşılaştırdı.
- I compared my car with his.
- Arabamı onunkiyle karşılaştırdım.
- Compare your translation with the one on the blackboard.
- Çevirini tahtadakiyle karşılaştır.
- Don't compare yourself to me.
- Kendini benimle karşılaştırma.
- Don't compare me to a movie star.
- Beni bir film yıldızı ile karşılaştırma.
- Compare your answer with his.
- Yanıtınızı onunkiyle karşılaştırın.
- Don't compare yourself to Tom.
- Kendini Tom'la karşılaştırma.
- My parents treat me unfairly compared to my brother.
- Erkek kardeşimle karşılaştırıldığında ebeveynlerim bana insafsızca davranıyor.
- Compare your answers with the teacher's.
- Cevaplarını öğretmeninki ile karşılaştır.
- Compare the copy with the original.
- Kopyayı orijinaliyle karşılaştırın.
- I compared notes with Tom.
- Tom ile notlarımı karşılaştırdım.
- He compared the copy with the original.
- O, kopyayı orijinali ile karşılaştırdı.
- Compare the style of those letters.
- O harflerin stilini karşılaştır.
- Compared to our house, yours is a palace.
- Bizim evle karşılaştırıldığında, seninki bir saray.
- You definitely can't compare Marseilles and Lyons.
- Marsilya ve Lyons'u kesinlikle karşılaştıramazsın.
- Compare your translation with his.
- Çevirini onunkiyle karşılaştır.
- If you compare this to that, which is better?
- Bunu onunla karşılaştırırsan, hangisi daha iyi?
- If you compare him with his older brother, you'll see the difference.
- Eğer onu ağabeyi ile karşılaştırırsanız, farkı göreceksiniz.
- To think means to compare.
- Düşünmek, karşılaştırmak demektir.
- I'm often compared to my brothers.
- Ben sık sık erkek kardeşlerimle karşılaştırılırım.
- Tom compared his answers with Mary's.
- Tom cevaplarını Mary'ninki ile karşılaştırdı.
- You definitely can't compare Marseilles and Lyons.
- Marsilya'yı ve Lyon'u kesinlikle karşılaştıramazsın.
- Don't compare yourselves to us.
- Kendinizi bizimle karşılaştırmayın.
- Compare the style of those letters.
- O mektupların tarzını karşılaştır.
- Compare these two computers.
- Bu iki bilgisayarı karşılaştır.
- He compared the copy with the original.
- Kopyayı orijinaliyle karşılaştırdı.
- Our problems are nothing compared to hers.
- Onunki ile karşılaştırıldığında bizim sorunlarımız önemsiz.
- Let me compare the translation with the original.
- Çeviriyi orjinali ile karşılaştırayım.
- The teacher compared my poem with one of his.
- Öğretmen benim şiirimi onunkilerden biri ile karşılaştırdı.
- The computer is often compared to the human brain.
- Bilgisayar sık sık insan beyni ile karşılaştırılır.
- Compared to yours, my car is small.
- Seninkiyle karşılaştırınca benim arabam küçük.
- Compared to our house, his is virtually a palace.
- Bizim evimizle karşılaştırıldığında, onunki neredeyse bir saray.
- The police compared the fingerprints on the gun with those on the door.
- Polis silahtaki parmak izlerini kapıdakilerle karşılaştırdı.
- How can you even compare them?
- Onları nasıl karşılaştırabilirsin ki?
- Let's compare the two.
- İkisini karşılaştıralım.
- Compare this copy with the original.
- Bu kopyayı orijinaliyle karşılaştırın.
- I compared this picture with that picture.
- Bu resmi o resimle karşılaştırdım.
- Compared to our house, his is a palace.
- Bizim evle karşılaştırıldığında, onunki bir saray.
- If you compare him with his older brother, you'll see the difference.
- Onu ağabeyi ile karşılaştırırsanız farkı görürsünüz.
- You should compare the two motorcycles.
- İki motosikleti karşılaştırmalısın.
- Compare your answer with his.
- Cevabını onunkiyle karşılaştır.
- Try on both these coats and compare them.
- Bu iki montu da deneyin ve karşılaştırın.
- Compare your answer with hers.
- Cevabını onunkiyle karşılaştır.
- Don't compare yourself to her.
- Kendini onunla karşılaştırma.
- Your problems are nothing compared to mine.
- Sizin sorunlarınız benimkilerle karşılaştırıldığında hiçbir şey.
- Don't compare yourselves to others.
- Kendinizi başkalarıyla karşılaştırmayın.
- In this paper, I compare the folklores of Germany and Holland.
- Bu makalede, Almanya ve Hollanda folklorlarını karşılaştırıyorum.
- The teacher compared my poem with a fellow student's.
- Öğretmen benim şiirimi diğer bir öğrencininkiyle karşılaştırdı.
- Tom's problems are nothing compared to Mary's.
- Tom'un sorunları Mary'ninkilerle karşılaştırıldığında hiçbir şey.
- It's really tough to compare.
- Karşılaştırmak gerçekten zor.
- If you compare our product with others, you'll see ours is far better in quality.
- Ürünümüzü diğerleriyle karşılaştırırsanız, bizimkinin çok daha kaliteli olduğunu göreceksiniz.
- Compare the signatures.
- İmzaları karşılaştır.
- Compared to your feet, my feet are smaller.
- Ayaklarınızla karşılaştırıldığında, benim ayaklarım daha küçük.
- What am I, compared to the universe?
- Evrenle karşılaştırıldığında ben neyim ki?
- We're children compared to you.
- Sizinle karşılaştırıldığında biz çocuğuz.
- We compared his work with hers.
- Çalışmalarını onunkilerle karşılaştırdık.
- Compared to New York, Tokyo is a much safer place.
- New York ile karşılaştırıldığında, Tokyo çok daha güvenli bir yerdir.
- Tom shouldn't have compared his teacher to Hitler.
- Tom öğretmenini Hitler ile karşılaştırmamalıydı.
- I am often compared to my older brother.
- Ben sık sık ağabeyimle karşılaştırılırım.
- Let us try to compare his works with theirs.
- Onun eserlerini onlarınkiyle karşılaştırmaya çalışalım.
- Compare the facts.
- Gerçekleri karşılaştırın.
- They compared the new car with the old one.
- Yeni arabayı eskisiyle karşılaştırdılar.
- The computer is often compared to the human brain.
- Bilgisayar genellikle insan beyniyle karşılaştırılır.
- Compare your composition with the example.
- Kompozisyonunuzu örnekle karşılaştırın.
Show More (142)
|
|
- I hate it when my mom compares me with my cousin.
- Annemin beni kuzenimle kıyaslamasına gıcık oluyorum.
- They are nothing compared to the persecution of the Chechens.
- Çeçenlere yapılan zulümle kıyaslandığında bunlar hiçbir şey.
- This compares to a large Member State in Europe.
- Bu, Avrupa'daki büyük bir Üye Devlet ile kıyaslanabilir.
- I would like to add that this complaint is insignificant compared to the original complaint submitted to the Commission.
- Bu şikayetin Komisyon'a sunulan asıl şikayetle kıyaslandığında önemsiz olduğunu da eklemek isterim.
- We cannot compare an umbrella organisation with organisations that work individually.
- Bir şemsiye kuruluşu bireysel olarak çalışan kuruluşlarla kıyaslayamayız.
- We cannot compare President Bush to Saddam Hussein.
- Başkan Bush'u Saddam Hüseyin ile kıyaslayamayız.
- These problems relating to the programme are mere child's play compared to the current situation.
- Programla ilgili bu sorunlar mevcut durumla kıyaslandığında çocuk oyuncağı gibi kalıyor.
- Vampires, demons, they're nothing compared to what's coming.
- Vampirler, iblisler, gelecek olanla kıyaslandığında hiçbir şey değiller.
- But our tiny black market was peanuts compared to the big operators.
- Ancak bizim küçük karaborsamız büyük operatörlerle kıyaslandığında çerez parasıydı.
- Don't compare me to a movie star.
- Beni bir film yıldızıyla kıyaslama.
- Compared to his brother, he's not so wise.
- Kardeşiyle kıyaslandığında o kadar da akıllı değil.
- I am often compared to my older brother.
- Sık sık ağabeyimle kıyaslanırım.
- Please don't compare me with my brother.
- Lütfen beni kardeşimle kıyaslama.
- Our problems are nothing compared to hers.
- Bizim sorunlarımız onunkilerle kıyaslanamaz bile.
- Don't ever compare your wife to another woman.
- Karınızı asla başka bir kadınla kıyaslamayın.
- My parents always compare me to my older brother.
- Ailem beni hep ağabeyimle kıyaslar.
- Few things can compare to the joy on your child's face as they open their Christmas presents.
- Noel hediyelerini açarken çocuğunuzun yüzündeki sevinçle kıyaslanabilecek çok az şey vardır.
- Compared to his father, he lacks insight.
- Babasıyla kıyaslandığında, içgörüden yoksundur.
- Don't compare your children with others.
- Çocuklarını başkalarıyla kıyaslama.
- I'm often compared to my brothers.
- Sık sık kardeşlerimle kıyaslanırım.
- I'm fortunate compared to Tom.
- Tom'la kıyaslandığında ben şanslıyım.
- A book can be compared to a friend.
- Bir kitap bir arkadaşla kıyaslanabilir.
- Don't compare yourself to her.
- Kendini onunla kıyaslama.
- Don't compare yourself to him.
- Kendini onunla kıyaslama.
- You must not compare a man with a woman.
- Bir erkeği bir kadınla kıyaslamamalısınız.
- If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself.
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslarsanız, kibirli veya acımasız olabilirsiniz; çünkü her zaman sizden daha büyük ve daha küçük insanlar olacaktır.
- Don't compare yourself to them.
- Kendini onlarla kıyaslama.
- We can compare our country to China.
- Ülkemizi Çin'le kıyaslayabiliriz.
- Your problems are nothing compared to mine.
- Senin sorunların benimkilerle kıyaslanamaz bile.
- Don't compare your children with others.
- Çocuklarınızı başkalarıyla kıyaslamayın.
- Don't compare yourselves to us.
- Kendinizi bizimle kıyaslamayın.
- When compared to Paris, London is large.
- Paris'le kıyaslandığında Londra çok büyük.
- Our problems are nothing compared to Tom's.
- Bizim sorunlarımız Tom'unkilerle kıyaslanamaz bile.
- A bear is a friendly beast compared to a tiger.
- Kaplanla kıyaslandığında ayı dost canlısı bir hayvandır.
- Let's compare this dictionary with that one.
- Bu sözlük ile diğerini kıyaslayalım.
- Don't compare yourself to Tom.
- Kendini Tom'la kıyaslama.
- Tom's problems are nothing compared to Mary's.
- Tom'un sorunları Mary'ninkilerle kıyaslanamaz bile.
- Few things can compare to the joy on your child's face as they open their Christmas presents.
- Noel armağanlarını açarken çocuğunuzun yüzündeki sevinç ile kıyaslayabilecek çok az şey vardır.
- Don't compare yourself to me.
- Kendini benimle kıyaslama.
- To think means to compare.
- Düşünmek kıyaslamaktır.
- The teacher compared my poem with one of his.
- Öğretmenim şiirimi kendi şiirleirnden biriyle kıyasladı.
- Nothing is to be compared to its beauty.
- Hiçbir şey onun güzelliğiyle kıyaslanamaz.
- Please don't compare me with my brother.
- Lütfen beni erkek kardeşimle kıyaslama.
- Don't compare yourselves to others.
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
Show More (41)
|