condition - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
condition koşul n.
  • Communication is an indispensable condition for a stable relationship.
  • İletişim, istikrarlı bir ilişkinin vazgeçilmez koşuludur.
  • It is only under this condition that the authorisation to which she refers was accepted.
  • Bahsettiği izin sadece bu koşul altında kabul edilmiştir.
  • The essential condition is clearly to guarantee a high level of employment.
  • Temel koşulun yüksek düzeyde istihdamı garanti altına almak olduğu açıktır.
Show More (48)
condition durum n.
  • My house was in bad condition when I returned home.
  • Eve döndüğümde evim berbat durumdaydı.
  • The condition of people in jail varies from country to country.
  • Hapishanedeki insanların durumu ülkeden ülkeye değişiyor.
  • Obviously, making ports responsible for the condition of vessels to be loaded is not enough.
  • Açıkçası, yüklenecek gemilerin durumundan limanları sorumlu tutmak yeterli değildir.
Show More (23)
condition şart n.
  • We had to agree to strict conditions before receiving the information.
  • Bilgi alabilmek için katı şartları kabul etmemiz gerekiyordu.
  • The condition of technical innovation is essential.
  • Teknik inovasyon şartı esastır.
  • It was only on this condition that my group agreed to the compromise.
  • Grubum uzlaşmayı sadece bu şartla kabul etti.
Show More (4)
condition hüküm n.
  • We confirm our commitment to subsidiarity regarding terms and conditions of employment.
  • İstihdam hüküm ve koşullarına ilişkin olarak ikincillik ilkesine bağlılığımızı teyit ediyoruz.
  • Terms and conditions of employment are regulated by collective agreements for both permanent and temporary employees.
  • İstihdam hüküm ve koşulları hem daimi hem de geçici çalışanlar için toplu sözleşmelerle düzenlenir.
  • Always check out the terms and conditions of the bonuses.
  • Her zaman bonusların hüküm ve koşullarını kontrol edin.
Show More (2)
condition şartlandırmak v.
  • This approach involves forced guilt, moral inquisition and permanent psychological conditioning.
  • Bu yaklaşım zorla suçluluk duygusu, ahlaki sorgulama ve kalıcı psikolojik şartlandırmayı içerir.
  • This approach involves forced guilt, moral inquisition and permanent psychological conditioning.
  • Bu yaklaşım zorla suçluluk duygusu, ahlaki sorgulama ve kalıcı psikolojik şartlandırmayı içermektedir.
  • Tom conditioned his dog to bark at strangers.
  • Tom köpeğini yabancılara havlaması için şartlandırmıştı.
Show More (0)
condition hal n.
  • If these conditions are incapable of being fulfilled, regulations cannot be enforced.
  • Bu koşulların yerine getirilememesi halinde, yönetmelikler uygulanamaz.
  • One such option could be the referendum if it takes place under objective conditions.
  • Bu seçeneklerden biri, objektif koşullar altında gerçekleşmesi halinde referandum olabilir.
  • I am, if a number of conditions are met, for such a framework directive.
  • Ben, bir takım koşulların yerine getirilmesi halinde, böyle bir çerçeve yönergeyi destekliyorum.
Show More (0)
condition belirlemek v.
  • My salary conditions what I spend.
  • Ne harcayacağımı maaşım belirler.
  • If we were to do that, we would be setting a new condition.
  • Bunu yaparsak yeni bir koşul belirlemiş oluruz.
Show More (-1)
condition (sağlık) durum n.
  • He needs a blood donor quickly because his condition is critical.
  • Durumu kritik olduğu için acilen bir kan donörüne ihtiyacı var.
Show More (-2)
condition (sağlık) sorunu n.
  • Pneumonia can be a very serious health condition.
  • Zatürre çok ciddi bir sağlık sorunu olabilir.
Show More (-2)
condition koşullandırmak v.
  • Release may be conditioned by guarantees to appear for trial.
  • Serbest bırakılma, mahkemeye çıkma garantisi ile koşullandırılabilir.
Show More (-2)