1 |
continuously |
sürekli |
adv. |
|
- The situation will be monitored continuously and closely.
- Durum sürekli ve yakından izlenecektir.
- It will give Turkey another way of continuously blackmailing the European Union.
- Bu, Türkiye'ye Avrupa Birliği'ne sürekli şantaj yapmanın başka bir yolunu verecektir.
- Some days, he would come down early and be continuously busy.
- Bazı günler erken iner ve sürekli meşgul olurdu.
- We are continuously losing blood.
- Sürekli kan kaybediyoruz.
- It rained continuously all day.
- Tüm gün sürekli yağmur yağdı.
- The north wind blew continuously all day.
- Kuzey rüzgarı bütün gün sürekli esti.
- You cannot get along with him because he speaks continuously.
- Onunla anlaşamıyorsunuz çünkü sürekli konuşuyor.
- The cost of living is going up continuously.
- Yaşam maliyetleri sürekli artıyor.
- The cost of living is going up continuously.
- Yaşamanın maliyeti sürekli yükseliyor.
- Tom called Mary continuously.
- Tom Mary'yi sürekli aradı.
- It rained continuously for three days.
- Üç gün boyunca sürekli yağmur yağdı.
- People are changing continuously.
- İnsanlar sürekli değişiyor.
- Tom's computer crashes continuously.
- Tom'un bilgisayarı sürekli çöküyor.
Show More (10)
|
2 |
continuously |
sürekli olarak |
adv. |
|
- Firstly, we welcome the objective of continuously reducing overall aid allocations.
- İlk olarak, genel yardım tahsisatlarının sürekli olarak azaltılması hedefini memnuniyetle karşılıyoruz.
- Are you or one of the Directorates-General responsible for ensuring that documents are continuously classified?
- Belgelerin sürekli olarak sınıflandırılmasını sağlamaktan siz mi yoksa Genel Müdürlüklerden biri mi sorumlu?
- During the war in Yugoslavia, American aircraft continuously bombarded towns, killing civilians.
- Yugoslavya'daki savaş sırasında Amerikan uçakları sürekli olarak şehirleri bombalayarak sivilleri öldürdü.
- In recent months, different groups have continuously called for either bringing the discussion forward or postponing it.
- Son aylarda farklı gruplar sürekli olarak tartışmanın öne alınması ya da ertelenmesi çağrısında bulundu.
- The Commission continuously monitors Egypt's respect for human rights.
- Komisyon Mısır'ın insan haklarına saygısını sürekli olarak izlemektedir.
- It is used in several areas of industry to continuously feed powder and granular materials.
- Çeşitli sanayi alanlarında toz ve granül halindeki malzemeleri sürekli olarak besleme amacıyla kullanılır.
- It is used in several areas of industry to continuously feed powder and granular materials.
- Endüstrinin birçok alanında toz ve granül malzemelerin sürekli olarak beslenmesi amacıyla kullanılmaktadır.
- It is used in several areas of industry to continuously feed powder and granular materials.
- Toz ve granül malzemeleri sürekli olarak beslemek için endüstrinin çeşitli alanlarında kullanılmaktadır.
- You cannot get along with him because he speaks continuously.
- O sürekli olarak konuştuğu için onunla anlaşamazsın.
- In swimming pools, water is continuously pumped through a filter.
- Yüzme havuzlarında su sürekli olarak bir filtreden geçirilir.
Show More (7)
|
3 |
continuously |
aralıksız |
adv. |
|
- It rained continuously for three days.
- Yağmur üç gün boyunca aralıksız yağdı.
- It rained continuously for three days.
- Üç gün boyunca aralıksız yağmur yağdı.
Show More (-1)
|
4 |
continuously |
durmaksızın |
adv. |
|
- It rained continuously all day.
- Bütün gün durmadan yağmur yağdı.
- The north wind blew continuously all day.
- Kuzey rüzgarı bütün gün durmadan esti.
Show More (-1)
|
5 |
continuously |
devamlı |
adv. |
|
- Trade volumes between the EC and Turkey have continuously increased, with the exception of the contraction of 1999.
- AT ve Türkiye arasındaki ticaret hacimleri, 1999’daki daralma hariç tutulursa, devamlı olarak artmıştır.
Show More (-2)
|