| 1 |
defeat |
yenmek |
v. |
|
- As I see it, Israel has many enemies to defeat before it can live in security and peace.
- Gördüğüm kadarıyla İsrail'in güvenlik ve barış içinde yaşayabilmesi için yenmesi gereken çok sayıda düşmanı var.
- This is a scourge that we must defeat across the whole of Europe.
- Bu, tüm Avrupa'da yenmemiz gereken bir beladır.
- Some say that to defeat terrorism it is necessary to defeat Saddam Hussein.
- Bazıları terörizmi yenmek için Saddam Hüseyin'i yenmek gerektiğini söylüyor.
- None of us can be satisfied with our efforts to date to defeat poverty by promoting good health.
- Hiçbirimiz sağlığı geliştirerek yoksulluğu yenmek için bugüne kadar gösterdiğimiz çabalardan tatmin olamayız.
- Force cannot defeat force, but peace can be built on peace.
- Güç gücü yenemez, ancak barış barış üzerine inşa edilebilir.
- Force cannot defeat force, but peace can be built on peace.
- Güç gücü yenemez ama barış, barış üzerine inşa edilebilir.
- It is only by eradicating poverty and ignorance that we will definitively defeat terrorism.
- Ancak yoksulluğu ve cehaleti ortadan kaldırarak terörizmi kesin olarak yenebiliriz.
- After all these years, I have become human to defeat you.
- Bunca yıldan sonra seni yenmek için insan oldum.
- After all these years, I have become human to defeat you.
- Bunca yıldan sonra, seni yenmek için insan oldum.
- After all these years, I have become human to defeat you.
- Bu kadar yıl sonra sizi yenmek için bir insan oldum.
- In order to defeat me you have to do much better than that.
- Beni yenmek için bundan çok daha iyisini yapman lazım.
- You've defeated me.
- Beni yendin.
- It's just a myth that Rambo can defeat an army alone.
- Rambo'nun tek başına bir orduyu yenebileceği sadece bir efsane.
- You can't defeat me.
- Beni yenemezsin.
- The challenging boxer defeated the champion.
- Zorlu boksör şampiyonu yendi.
- It is not enough to defeat our external enemies, it is also necessary to exterminate our internal enemies.
- Harici düşmanları yenmek yetmez, dahili düşmanları da imha etmek lazımdır.
- He will defeat them.
- Onları yenecek.
- When as brothers we unite, we’ll defeat the people’s foe.
- Kardeşler olarak biz birleştiğimizde, halkın düşmanını yeneceğiz.
- Japan had defeated Russia in a war in 1905.
- Japonya 1905 yılında bir savaşta Rusya'yı yenmişti.
- Chris defeated the vampire knight!
- Chris vampir şövalyeyi yendi!
- It is not enough to defeat our external enemies, it is also necessary to exterminate our internal enemies.
- Dış düşmanlarımızı yenmek yetmez, iç düşmanlarımızı da yok etmek gerekir.
- We defeated the enemy.
- Düşmanı yendik.
- It is necessary to know our enemies if we want to defeat them.
- Düşmanlarımızı yenmek istiyorsak onları tanımamız gerekir.
- William the Conqueror defeated king Harold in 1066 at the Battle of Hastings.
- Fatih William 1066 yılında Hastings Savaşı'nda Kral Harold'ı yendi.
- I finally defeated Tom.
- Sonunda Tom'u yendim.
- Chris defeated the vampire knight!
- Chris, vampir şövalyeyi yendi!
- I can defeat any chess player.
- Her satranç oyuncusunu yenebilirim.
- We defeated them in baseball.
- Biz beyzbolda onları yendik.
- Allied military leaders found a way to defeat the Japanese plan.
- Müttefik askeri liderler Japon planını yenmek için bir yol buldu.
- He defeated his enemy.
- Düşmanını yendi.
- I'm going to defeat you.
- Seni yeneceğim.
- This time I defeated you.
- Bu sefer seni yendim.
- I can defeat any chess player.
- Herhangi bir satranç oyuncusunu yenebilirim.
- I have to defeat him.
- Onu yenmek zorundayım.
- I must defeat it.
- Bunu yenmeliyim.
- We can't defeat the enemy if we don't band together.
- Eğer birleşmezsek düşmanı yenemeyiz.
- You're the only one who can defeat Tom.
- Tom'u yenebilecek tek kişi sensin.
- We defeated the other team by 3 points.
- Diğer takımı 3 sayı farkla yendik.
- We will defeat them.
- Onları yeneceğiz.
- The Durrani Empire defeated the Marathas at the Third Battle of Panipat.
- Durrani İmparatorluğu Üçüncü Panipat Savaşı'nda Marathas'ı yendi.
- He defeated his opponent in the election.
- Seçimlerde rakibini yendi.
- You'll never defeat me.
- Beni asla yenemeyeceksiniz.
- He will defeat them.
- O onları yenecek.
- I don't believe you'll defeat me, but I don't deny you'll make a brave attempt.
- Beni yeneceğinize inanmıyorum ama cesur bir girişim yapacağınızı inkar etmiyorum.
- You've defeated him.
- Onu yendiniz.
- You've defeated us.
- Bizi yendin.
- She defeated him.
- Onu yendi.
- You can't defeat Tom without my help.
- Tom'u benim yardımım olmadan yenemezsin.
- Achilles defeated Hector, but after a short time he himself was killed in battle.
- Aşil Hektor'u yendi, fakat kısa bir süre sonra kendisi savaşta öldürüldü.
- We have to defeat our foes.
- Düşmanlarımızı yenmek zorundayız.
- There is no way to defeat the dragon.
- Ejderhayı yenmenin bir yolu yok.
- When as brothers we unite, we’ll defeat the people’s foe.
- Kardeşler olarak birleştiğimizde, halkın düşmanını yeneriz.
- We have to defeat our enemies.
- Düşmanlarımızı yenmek zorundayız.
- I'm going to defeat you.
- Ben seni yeneceğim.
- You can't defeat Tom alone.
- Tom'u tek başına yenemezsin.
- I don't believe you'll defeat me, but I don't deny you'll make a brave attempt.
- Beni yeneceğinize inanmıyorum ama cesur bir girişimde bulunacağınızı da inkar etmiyorum.
- The hero finally defeated the evil scientist.
- Kahraman sonunda kötü bilim adamını yendi.
- She will defeat them.
- Onları yenecek.
- The hero finally defeated the evil scientist.
- Kahraman nihayetinde kötü bilim adamını yendi.
- I cannot defeat them.
- Onları yenemem.
- She will defeat them.
- Onları yener.
- Our team defeated them by 5-0 at baseball.
- Takımımız beyzbolda onları 5-0 yendi.
- The British defeated the French in North America in 1763.
- İngilizler 1763 yılında Kuzey Amerika'da Fransızları yendi.
- I cannot defeat them.
- Onları yenemiyorum.
- You've defeated them.
- Sen onları yendin.
- They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte savaşmaları gerektiğini biliyorlardı.
- We must band together to defeat the enemy.
- Düşmanı yenmek için birleşmeliyiz.
- There's no way to defeat Tom.
- Tom'u yenmenin hiçbir yolu yok.
- We defeated them in baseball.
- Onları beyzbolda yendik.
- I'll keep fighting until somebody defeats me.
- Biri beni yenene kadar dövüşmeye devam edeceğim.
- We defeated the other team by 3 points.
- Diğer takımı üç puanla yendik.
- I'll keep fighting until somebody defeats me.
- Biri beni yenene kadar savaşmaya devam edeceğim.
- You've defeated us.
- Sen bizi yendin.
- Where did you defeat them?
- Onları nerede yendin?
- We have to defeat our opponents.
- Rakiplerimizi yenmek zorundayız.
- You've defeated her.
- Onu yendin.
- William the Conqueror defeated king Harold in 1066 at the Battle of Hastings.
- Fatih William, 1066 yılında Hastings Savaşı'nda Kral Harold'u yendi.
- You'll never defeat me.
- Beni asla yenemeyeceksin.
- I must defeat her.
- Onu yenmeliyim.
- You've defeated them.
- Onları yendiniz.
- Tom defeated his opponent.
- Tom rakibini yendi.
- The communist forces quickly defeated the Marines.
- Komünist güçler denizcileri çabucak yendi.
- The British defeated the French.
- İngilizler Fransızları yendi.
- They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
- You can't defeat Tom without my help.
- Benim yardımım olmadan Tom'u yenemezsin.
- We must defeat our foes.
- Düşmanlarımızı yenmeliyiz.
- Where did you defeat them?
- Onları nerede yendiniz?
- Tom can't defeat me.
- Tom beni yenemez.
- The most beautiful victory is to defeat one's heart.
- En güzel zafer, insanın kalbini yenmesidir.
- Achilles defeated Hector, but after a short time he himself was killed in battle.
- Aşil, Hektor'u yendi, ama kısa bir süre sonra kendisi de savaşta öldürüldü.
- There's no way to defeat Tom.
- Tom'u yenmenin bir yolu yok.
- In order to defeat me you have to do much better than that.
- Beni yenmek için bundan çok daha iyisini yapmalısın.
- You've defeated him.
- Sen onu yendin.
- We must defeat our opponents.
- Rakiplerimizi yenmeliyiz.
- There is no way to defeat the dragon.
- Ejderhayı yenmenin hiçbir yolu yoktur.
- You'll never defeat us.
- Bizi asla yenemeyeceksin.
- I finally defeated Tom.
- Nihayet Tom'u yendim.
- We defeated the enemy.
- Biz düşmanı yendik.
- We must band together to defeat the enemy.
- Düşmanı yenmek için bir araya gelmeliyiz.
- We can't defeat the enemy if we don't band together.
- Birlik olmazsak düşmanı yenemeyiz.
- Japan had defeated Russia in a war in 1905.
- Japonya 1905'teki savaşta Rusya'yı yenmişti.
- Tom won't be able defeat me.
- Tom beni yenemeyecek.
Show More (99)
|
| 2 |
defeat |
yenilgi |
n. |
|
- The team suffered a defeat in the semi-finals.
- Takım yarı finallerde yenilgiye uğradı.
- This is why this is a defeat for politics and for European environmental policy.
- İşte bu nedenle bu, siyaset ve Avrupa çevre politikası için bir yenilgidir.
- How can destruction of the Land Registry contribute to the defeat of terrorism?
- Tapu sicilinin yok edilmesi terörizmin yenilgiye uğratılmasına nasıl katkıda bulunabilir?
- Only the defeat of the conquerors will bring peace and order.
- Sadece işgalcilerin yenilgisi barış ve düzeni getirecektir.
- Only the defeat of the conquerors will bring peace and order.
- Sadece fatihlerin yenilgisi barış ve düzen getirecektir.
- Such a defeat would be a victory for the eurosceptics.
- Böyle bir yenilgi Avrupa şüphecileri için bir zafer olacaktır.
- A heavy defeat for the Ministry for Economic Affairs and even for Chancellor Schröder.
- Ekonomi Bakanlığı ve hatta Şansölye Schröder için ağır bir yenilgi.
- It would be a defeat for democracy, and we do not accept it.
- Bu demokrasi için bir yenilgi olur ve biz bunu kabul etmiyoruz.
- Our commitment to the defeat of terrorism must be no less than theirs.
- Terörizmin yenilgiye uğratılması konusundaki kararlılığımız onlarınkinden daha az olmamalıdır.
- He accused me of his defeat.
- Yenilgisinden dolayı beni suçladı.
- He doesn't admit his defeat.
- Yenilgisini kabullenmiyor.
- The Democrats suffered a historic defeat.
- Demokratlar tarihi bir yenilgiye uğradı.
- The war ended with a humiliating defeat for Britain.
- Savaş İngiltere için küçük düşürücü bir yenilgi ile sona erdi.
- It was the biggest defeat in government history, according to the BBC.
- BBC'ye göre bu, hükümet tarihindeki en büyük yenilgiydi.
- Tom was gracious in defeat.
- Tom yenilgide kibardı.
- He accused me of his defeat.
- Yenilgisinden beni sorumlu tuttu.
- Actually, we had prepared ourselves for defeat.
- Aslında kendimizi yenilgiye hazırlamıştık.
- The warriors fought valiantly, but the defeat was inevitable.
- Savaşçılar cesurca savaştı ama yenilgi kaçınılmazdı.
- The warriors fought valiantly, but the defeat was inevitable.
- Savaşçılar cesurca savaştı, ancak yenilgi kaçınılmazdı.
- It was the biggest defeat in government history, according to the BBC.
- BBC'ye göre hükümet tarihindeki en büyük yenilgiydi.
- Muiriel had no other choice but to accept her defeat.
- Muiriel'in, yenilgisini kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
- The defeat completely crushed him.
- Yenilgi onu tamamen yıktı.
- They have admitted their defeat.
- Onlar yenilgilerini kabul ettiler.
- The defeat didn't dampen his spirits.
- Yenilgi, onun neşesini kaçırmadı.
- He doesn't admit his defeat.
- Yenilgisini kabul etmiyor.
- The Democrats suffered a historic defeat.
- Demokratlar tarihi bir yenilgiye uğradılar.
- He admitted his defeat.
- Yenilgisini kabul etti.
- Tom admitted his defeat.
- Tom yenilgisini kabul etti.
- The defeat didn't dampen his spirits.
- Yenilgi onun moralini bozmadı.
- Hiroshi committed harakiri after the defeat.
- Hiroşi yenilginin ardından harakiri yaptı.
- Tom refused to accept defeat.
- Tom yenilgiyi kabullenmeyi reddetti.
- Roosevelt refused to accept the idea of defeat.
- Roosevelt yenilgi fikrini kabul etmeyi reddetti.
- The defeat didn't dampen his spirits.
- Yenilgi, onun cesaretini kırmadı.
- Hiroshi committed harakiri after the defeat.
- Hiroshi yenilgiden sonra harakiri yaptı.
- The battle was an important defeat for Japan.
- Savaş Japonya için önemli bir yenilgiydi.
- The Confederate leaders refused to accept defeat.
- Konfederasyon liderleri yenilgiyi kabullenmeyi reddetti.
- Tom was gracious in defeat.
- Tom yenilgide zarifti.
- The war ended with a humiliating defeat for Britain.
- Savaş İngiltere için küçük düşürücü bir yenilgiyle sona erdi.
- Rumors of defeat were circulating.
- Yenilgi söylentileri dolaşıyordu.
- He admitted his defeat.
- O, yenilgisini kabul etti.
Show More (37)
|
| 3 |
defeat |
mağlup etmek |
v. |
|
- Our team defeated the champion in three sets.
- Takımımız şampiyonu üç sette mağlup etti.
- That is why truth temporarily defeated is stronger than evil triumphant.
- İşte bu yüzden geçici olarak mağlup edilen hakikat, muzaffer olan kötülükten daha güçlüdür.
- France was not defeated by military means alone.
- Fransa yalnızca askeri yöntemlerle mağlup edilmedi.
- That is why truth temporarily defeated is stronger than evil triumphant.
- Bu nedenle geçici olarak mağlup edilen gerçek, galip gelen kötüden daha kuvvetlidir.
- The enemy must be defeated.
- Düşman mağlup edilmeli.
- Our team defeated them by 5-0 at baseball.
- Takımımız beyzbolda onları 5-0 mağlup etti.
- You've defeated her.
- Sen onu mağlup ettin.
- He defeated his opponent in the election.
- Seçimde rakibini mağlup etti.
- The Durrani Empire defeated the Marathas at the Third Battle of Panipat.
- Durrani İmparatorluğu Üçüncü Panipat Savaşı'nda Marathaları mağlup etti.
- The dragon cannot be defeated.
- Ejderha mağlup edilemez.
- He defeated his enemy.
- Düşmanını mağlup etti.
Show More (8)
|
| 4 |
defeat |
bozguna uğratmak |
v. |
|
- Millions of men and women are awaiting an intervention that will defeat the designs and actions of death.
- Milyonlarca erkek ve kadın, ölümün tasarımlarını ve eylemlerini bozguna uğratacak bir müdahale bekliyor.
- Allied military leaders found a way to defeat the Japanese plan.
- Müttefik askeri liderler Japon planını bozguna uğratmanın bir yolunu buldular.
- The Marines quickly defeated the communist forces.
- Deniz piyadeleri komünist güçleri hızla bozguna uğrattı.
Show More (0)
|
| 5 |
defeat |
galibiyet |
n. |
|
- This was their greatest defeat of the season.
- Bu sezon aldıkları en müthiş galibiyet oldu.
Show More (-2)
|
| 6 |
defeat |
mat etmek |
v. |
|
- The journalist's question defeated the politician.
- Gazetecinin sorusu politikacıyı mat etti.
Show More (-2)
|
| 7 |
defeat |
aykırı olmak |
v. |
|
- If I told you the right answer, it would defeat the purpose of the test.
- Eğer size doğru cevabı söyleseydim, bu testin amacına aykırı olurdu.
Show More (-2)
|
| 8 |
defeat |
bozmak |
v. |
|
- To use meat would defeat the whole purpose of using that word.
- Et kullanılması, o kelimeyi kullanmanın tüm amacını bozar.
Show More (-2)
|
| 9 |
defeat |
hakkından gelmek |
v. |
|
- I must defeat her.
- Onun hakkından gelmeliyim.
Show More (-2)
|
| 10 |
defeat |
boşa çıkarmak |
v. |
|
- That would defeat the purpose.
- Bu amacımızı boşa çıkarır.
Show More (-2)
|
