difference - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
difference fark n.
  • When I now gauge the Commission's reaction to what has happened in Germany, then there is a world of difference.
  • Şimdi Komisyon'un Almanya'da olanlara tepkisini ölçtüğümde ise arada dünya kadar fark olduğunu görüyorum.
  • I shall concentrate today on two issues where we can make a real difference this year.
  • Bugün, bu yıl gerçek bir fark yaratabileceğimiz iki konuya odaklanacağım.
  • What a difference there is between what is in theory said, and what in fact is done!
  • Teoride söylenenler ile gerçekte yapılanlar arasında ne kadar büyük bir fark var!
Show More (668)
difference farklılık n.
  • Do not get me wrong, I welcome this difference.
  • Beni yanlış anlamayın, bu farklılığı memnuniyetle karşılıyorum.
  • That is a big difference from the debate about leaded and unleaded petrol that we had a few years ago.
  • Bu, birkaç yıl önce yaşadığımız kurşunlu ve kurşunsuz benzin tartışmasından büyük bir farklılıktır.
  • Difference in religion, nationality and race.
  • Din, milliyet ve ırk farklılığı.
Show More (34)
difference anlaşmazlık n.
  • We want to work and we shall work for peace and a peaceful resolution to any differences.
  • Barış ve her türlü anlaşmazlığa barışçıl bir çözüm bulunması için çalışmak istiyoruz ve çalışacağız.
  • The Pakistani Government may have differences with the insurance company.
  • Pakistan Hükûmeti'nin sigorta şirketi ile anlaşmazlıkları olabilir.
  • This has been a long-standing point of difference between us.
  • Bu konu uzun zamandır aramızdaki bir anlaşmazlık noktasıdır.
Show More (2)
difference ayrım n.
  • The difference between ‘may’ and ‘must’ has significant implications for ports and dockers in Europe.
  • "Olabilir" ve "olmalı" arasındaki ayrımın Avrupa'daki limanlar ve liman işçileri açısından önemli sonuçları vardır.
  • The difference between Gentiles and Jews was erased through Jesus Christ.
  • Yahudi (ırkından) olanlarla olmayanlar arasındaki ayrım İsa aracılığıyla yok edilmiştir.
Show More (-1)
difference ayrılık n.
  • This led to a difference in view between Council and Parliament after the second reading in April.
  • Bu durum Nisan ayındaki ikinci aşamadan sonra Konsey ve Parlamento arasında görüş ayrılığına yol açtı.
Show More (-2)