|
- Losing the game was a total disappointment for the team.
- Maçı kaybetmek takım için tam bir hayal kırıklığı oldu.
- It has stirred up contradictory reactions, reactions of disappointment and satisfaction.
- Bu durum çelişkili tepkilere, hayal kırıklığı ve memnuniyet tepkilerine yol açmıştır.
- I share her disappointment that we are discussing this in isolation.
- Bu konuyu tek başımıza tartışıyor olmamızdan duyduğu hayal kırıklığını paylaşıyorum.
- The Barcelona Summit, in which the EU's position was to be firmly set out, was also a disappointment.
- AB'nin tutumunun kesin bir şekilde ortaya konması gereken Barselona Zirvesi de bir hayal kırıklığı oldu.
- I cannot disguise my disappointment that the report has just been rejected.
- Raporun az önce reddedilmiş olmasından duyduğum hayal kırıklığını gizleyemem.
- Unfortunately, as has been said here, the Bali meeting was otherwise a disappointment in many ways.
- Ne yazık ki, burada da söylendiği gibi, Bali toplantısı birçok açıdan bir hayal kırıklığı oldu.
- May I begin by expressing my disappointment that the people who have drafted this question are not here.
- Bu soruyu hazırlayan kişilerin burada olmamasından duyduğum hayal kırıklığını ifade ederek başlayabilir miyim.
- Johannesburg was another disappointment in terms of what had been expected of it.
- Johannesburg, kendisinden beklenenler açısından bir başka hayal kırıklığı oldu.
- We have observed the Treaty of Amsterdam and the Treaty of Nice, which were major disappointments.
- Büyük hayal kırıklıkları yaratan Amsterdam Antlaşması ve Nice Antlaşmasını gözlemledik.
- They are being overwhelmed by alternate feelings of surprise and disappointment.
- Şaşkınlık ve hayal kırıklığı gibi alternatif duygularla boğuşuyorlar.
- Therefore, there are grounds for hope, but also grounds for disappointment.
- Bu nedenle, umut için gerekçeler olduğu kadar hayal kırıklığı için de gerekçeler vardır.
- Disappointment is becoming the norm, however.
- Ancak hayal kırıklığı norm haline geliyor.
- This is a great disappointment, especially for consumers.
- Bu, özellikle tüketiciler için büyük bir hayal kırıklığıdır.
- That is a disappointment for this House.
- Bu Meclis için bir hayal kırıklığıdır.
- But of course, the higher the level of ambition, the greater the scope for disappointment.
- Ancak elbette hırs düzeyi ne kadar yüksek olursa hayal kırıklığı da o kadar büyük olacaktır.
- This is as much a disappointment to me as it is to you.
- Bu sizin için olduğu kadar benim için de bir hayal kırıklığıdır.
- The outcome of the preparatory meeting held in Bali has been a disappointment.
- Bali'de düzenlenen hazırlık toplantısının sonuçları hayal kırıklığı yarattı.
- To my disappointment, this resulted only in ever more expensive transfers.
- Hayal kırıklığıma rağmen, bu sadece daha pahalı transferlerle sonuçlandı.
- It is now impossible to hide a certain amount of disappointment that has been felt, at least to date.
- En azından bugüne kadar hissedilen belli bir hayal kırıklığını gizlemek artık mümkün değildir.
- There was disappointment at the adoption of a no-action motion on China.
- Çin'e ilişkin eylemsizlik önergesinin kabul edilmesi hayal kırıklığı yarattı.
- That is why there are sometimes disappointments at the end of the presidency.
- Bu nedenle başkanlığın sonunda bazen hayal kırıklıkları yaşanır.
- The Barcelona Summit, in which the EU's position was to be firmly set out, was also a disappointment.
- AB'nin tutumunun kesin bir şekilde ortaya konulacağı Barselona Zirvesi de bir hayal kırıklığı yarattı.
- The enthusiasm present at Kyoto has evaporated amid much disappointment.
- Kyoto'daki coşku, büyük bir hayal kırıklığının ortasında buharlaştı.
- Therefore, there are grounds for hope, but also grounds for disappointment.
- Bu nedenle umutlu olmak için nedenler olduğu kadar hayal kırıklığı için de nedenler vardır.
- Allow me too, however, to express my disappointment at some sort of criticism which was voiced.
- Bununla birlikte, dile getirilen bazı eleştirilerden duyduğum hayal kırıklığını ifade etmeme de izin verin.
- Of course, the first was acute disappointment at the failure of diplomatic efforts.
- Elbette bunlardan ilki, diplomatik çabaların başarısızlığa uğramasından duyulan şiddetli hayal kırıklığıydı.
- We have experienced many disappointments.
- Birçok hayal kırıklığı yaşadık.
- A simpler, realistic approach to moving closer to Brussels would avoid mutual disappointment.
- Brüksel'e yakınlaşmaya yönelik daha basit ve gerçekçi bir yaklaşım karşılıklı hayal kırıklıklarını önleyecektir.
- The enthusiasm present at Kyoto has evaporated amid much disappointment.
- Kyoto'da var olan coşku, büyük bir hayal kırıklığı ile birlikte buharlaşıp gitmiştir.
- We have not concealed our disappointment and we have expressed it to those countries.
- Hayal kırıklığımızı gizlemedik ve bunu söz konusu ülkelere ifade ettik.
- To my disappointment, this resulted only in ever more expensive transfers.
- Hayal kırıklığıma rağmen bu sadece daha pahalı transferlerle sonuçlandı.
- But it is inevitably going to be a tough process with difficulties and disappointments on the way.
- Ancak bu süreç kaçınılmaz olarak zorluklar ve hayal kırıklıklarıyla dolu zorlu bir süreç olacaktır.
- It is now impossible to hide a certain amount of disappointment that has been felt, at least to date.
- En azından bugüne kadar hissedilen belli bir hayal kırıklığını gizlemek artık mümkün değil.
- My one disappointment about the enlargement process is that the passion has gone out of it.
- Büyütme süreciyle ilgili tek hayal kırıklığım, tutkunun ortadan kalkmış olması.
- I also believe that we should draw attention to the factors which are the cause of this disappointment.
- Ayrıca bu hayal kırıklığına neden olan faktörlere de dikkat çekmemiz gerektiğine inanıyorum.
- They are being overwhelmed by alternate feelings of surprise and disappointment.
- Alternatif şaşkınlık ve hayal kırıklığı duygularıyla boğuşuyorlar.
- Tom tried to hide his disappointment.
- Tom hayal kırıklığını gizlemeye çalıştı.
- Tom couldn't hide his disappointment.
- Tom hayal kırıklığını gizleyemedi.
- This book was a disappointment.
- Bu kitap bir hayal kırıklığı oldu.
- I'm sorry I'm such a huge disappointment to you.
- Senin için büyük bir hayal kırıklığı olduğum için özür dilerim.
- That concert was a complete disappointment.
- O konser tam bir hayal kırıklığıydı.
- This book was a disappointment.
- Bu kitap tam bir hayal kırıklığıydı.
- The picnic was a disappointment.
- Piknik, tam bir hayal kırıklığıydı.
- Tom tried to conceal his disappointment.
- Tom hayal kırıklığını gizlemeye çalıştı.
- Tom also had some disappointments.
- Tom'un da bazı hayal kırıklıkları vardı.
- The concert was a big disappointment.
- Konser büyük bir hayal kırıklığıydı.
- His disappointment was obvious to everyone.
- Hayal kırıklığı herkes tarafından açıkça görülüyordu.
- It wasn't even a disappointment.
- Hayal kırıklığı bile değildi.
- Life is full of disappointments.
- Hayat hayal kırıklıkları ile dolu.
- Talk about the truth and try to avoid disappointments.
- Gerçeklerden bahsedin ve hayal kırıklıklarından kaçınmaya çalışın.
- It's a disappointment, isn't it?
- Hayal kırıklığı, değil mi?
- You have been such a disappointment to your mother.
- Annen için büyük bir hayal kırıklığı oldun.
- Great jubilation is often followed by bitter disappointment.
- Büyük başarı kutlamasını sıklıkla acı hayal kırıklığı takip eder.
- That's a disappointment.
- Bu bir hayal kırıklığı.
- That was a disappointment.
- O bir hayal kırıklığıydı.
- Why are there disappointments in human life?
- İnsanoğlunun hayatında niçin hayal kırıklıkları vardır?
- I understand Tom's disappointment.
- Tom'un hayal kırıklığını anlıyorum.
- I let out a sigh of disappointment.
- Hayal kırıklığıyla iç çektim.
- His suicide came as a result of his disappointment in love.
- İntiharı aşkta yaşadığı hayal kırıklığının bir sonucu olarak gerçekleşti.
- That concert was a complete disappointment.
- Konser tam bir hayal kırıklığıydı.
- I let out a sigh of disappointment.
- Hayal kırıklığı içinde ofladım.
- It was a huge disappointment.
- Bu büyük bir hayal kırıklığıydı.
- Tom expressed his disappointment.
- Tom hayal kırıklığını ifade etti.
- Mary's biggest disappointment in life is not being able to have children.
- Mary'nin en büyük hayal kırıklığı çocuk sahibi olamamaktır.
- Such was Linda's disappointment that she burst into tears.
- Linda'nın hayal kırıklığı o kadar büyüktü ki, gözyaşlarına boğuldu.
- That was a disappointment.
- Bu bir hayal kırıklığıydı.
- The party was a big disappointment.
- Parti büyük bir hayal kırıklığıydı.
- I understand Tom's disappointment.
- Ben Tom'un hayal kırıklığını anlıyorum.
- I don't want to be a disappointment to my parents.
- Ebeveynlerim için bir hayal kırıklığı olmak istemiyorum.
- Too high expectations are often a cause for disappointment.
- Çok yüksek beklentiler genellikle hayal kırıklığına neden olur.
- It was a disappointment.
- O bir hayal kırıklığıydı.
- I tried to hide my disappointment.
- Hayal kırıklığımı saklamaya çalıştım.
- Tom had several disappointments.
- Tom'un birkaç hayal kırıklığı vardı.
- Tom sensed Mary's disappointment.
- Tom Mary'nin hayal kırıklığını hissetti.
- It was a disappointment.
- Bu bir hayal kırıklığıydı.
- It's a disappointment, isn't it?
- Bu bir hayal kırıklığı, değil mi?
- She sighed with disappointment at the news.
- Haberle ilgili hayal kırıklığından dolayı iç çekti.
- I tried to hide my disappointment.
- Hayal kırıklığımı gizlemeye çalıştım.
- The movie was a real disappointment.
- Film gerçek bir hayal kırıklığıydı.
- Tom did his best to hide his disappointment.
- Tom hayal kırıklığını gizlemek için elinden geleni yaptı.
- I don't want to be a disappointment to my parents.
- Ailem için bir hayal kırıklığı olmak istemiyorum.
- I've had too many disappointments.
- Ben birçok hayal kırıklığı yaşadım.
- Tom noticed Mary's disappointment.
- Tom, Mary'nin hayal kırıklığını fark etti.
- It wasn't even a disappointment.
- Bu, hayal kırıklığı bile değildi.
- I didn't have any great expectations, so there are no big disappointments.
- Büyük beklentilerim yoktu, bu yüzden büyük hayal kırıklıkları olmadı.
- Tom sensed Mary's disappointment.
- Tom, Mary'nin hayal kırıklığını hissetti.
- Much to my disappointment, Mary failed to repair the computer.
- Hayal kırıklığıma rağmen Mary bilgisayarı tamir etmeyi başaramadı.
- A wise man once said, life is a series of disappointments.
- Bilge bir adam bir keresinde "Hayat bir dizi hayal kırıklığıdır." demişti.
- I let out a sigh of disappointment.
- Hayal kırıklığı içinde bir ah çektim.
- The loss was a disappointment.
- Kaybetmek bir hayal kırıklığıydı.
- Life is full of disappointments.
- Hayat hayal kırıklıklarıyla dolu.
- Mary's biggest disappointment in life is not being able to have children.
- Mary'nin hayattaki en büyük hayal kırıklığı çocuk sahibi olamamak.
- Talk about the truth and try to avoid disappointments.
- Gerçeklerden bahset ve hayal kırıklıklarından kaçın.
- What a disappointment!
- Ne hayal kırıklığı!
- Great jubilation is often followed by bitter disappointment.
- Büyük sevincin ardından genellikle acı bir hayal kırıklığı gelir.
- It was a huge disappointment.
- Büyük bir hayal kırıklığıydı.
- Tom could see Mary's disappointment.
- Tom, Mary'nin hayal kırıklığını görebiliyordu.
- I am thankful for anger and disappointment.
- Öfke ve hayal kırıklığı için minnettarım.
- I've had too many disappointments.
- Çok fazla hayal kırıklığı yaşadım.
- She covered up her disappointment with a smile.
- Hayal kırıklığını bir tebessümle örttü.
- Why are there disappointments in human life?
- İnsan hayatında neden hayal kırıklıkları vardır?
- She covered up her disappointment with a smile.
- O, bir gülümseme ile hayal kırıklığını gizledi.
- I'm sorry I'm such a big disappointment to you.
- Senin için büyük bir hayal kırıklığı olduğum için özür dilerim.
- The picnic was a disappointment.
- Piknik, bir hayal kırıklığıydı.
- To my great disappointment, she didn't come.
- Büyük hayal kırıklığıma rağmen o gelmedi.
- Tom couldn't conceal his disappointment.
- Tom hayal kırıklığını gizleyemedi.
- The boy's expression showed his disappointment, but even so he looked up at our faces with a glimmer of hope.
- Çocuğun ifadesi hayal kırıklığını gösteriyordu ama yine de yüzümüze bir umut ışığıyla baktı.
- The movie was a real disappointment.
- Film tam bir hayal kırıklığıydı.
- That's a disappointment.
- O bir hayal kırıklığı.
- Tom also had some disappointments.
- Tom da bazı hayal kırıklıkları yaşadı.
Show More (107)
|