| 1 |
dump |
terk etmek (sevgiliyi) |
v. |
|
- Have you heard that Jill dumped Henry?
- Duydunuz mu, Jill Henry'yi terk etmiş?
- We do not subsidise steel, we do not dump steel.
- Biz çeliği sübvanse etmiyoruz, çeliği terk etmiyoruz.
- I once got dumped by seven women all at once.
- Bir keresinde aynı anda yedi kadın tarafından terk edilmiştim.
- You should dump him.
- Onu terk etmelisin.
- Tom was dumped by his girlfriend.
- Tom kız arkadaşı tarafından terk edildi.
- He dumped me over the phone.
- Beni telefonda terk etti.
- I got dumped.
- Terk edildim.
- Tom just dumped Mary.
- Tom az önce Mary'yi terk etti.
- My boyfriend dumped me when he found out I was pregnant.
- Erkek arkadaşım hamile olduğumu öğrenince beni terk etti.
- I've never been dumped before.
- Daha önce hiç terk edilmedim.
- She was dumped by her boyfriend via a text message.
- Erkek arkadaşı tarafından bir kısa mesajla terk edildi.
- Tom just got dumped.
- Tom az önce terk edildi.
- He dumped me.
- Beni terk etti.
- Tom dumped me.
- Tom beni terk etti.
- She probably got dumped.
- O, muhtemelen terk edildi.
- Sami dumped Layla.
- Sami, Layla'yı terk etti.
- Tom dumped Mary.
- Tom Mary'yi terk etti.
- I see why Tom dumped you.
- Tom'un seni niçin terk ettiğini anlıyorum.
- We all wondered why she had dumped such a nice man.
- Hepimiz bu kadar iyi bir adamı neden terk ettiğini merak ettik.
- Tom got dumped.
- Tom terk edildi.
- Tom dumped Mary for another woman.
- Tom Mary'yi başka bir kadın için terk etti.
- I got dumped.
- Ben terk edildim.
- My girlfriend just dumped me.
- Kız arkadaşım demin beni terk etti.
- Why did you dump me?
- Neden beni terk ettin?
- We all wondered why she had dumped such a nice man.
- Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
- She dumped him because she thought he was a jerk.
- Onu terk etti çünkü onun bir pislik olduğunu düşünüyordu.
- Why did you dump me?
- Niçin beni terk ettin?
- Tom dumped me over the phone.
- Tom beni telefonda terk etti.
- I thought Tom dumped Mary a month ago.
- Tom'un bir ay önce Mary'yi terk ettiğini sandım.
- Tom just dumped Mary.
- Tom Mary'i terk etti.
- She dumped me.
- Beni terk etti.
- Tom was dumped.
- Tom terk edildi.
- Is Tom going to dump Mary?
- Tom Mary'yi terk edecek mi?
- She probably got dumped.
- Muhtemelen terk edilmiştir.
- Tom was dumped.
- Tom terk edilmişti.
- She dumped him.
- Onu terk etti.
- I see why Tom dumped you.
- Tom'un seni neden terk ettiğini görüyorum.
- She dumped me.
- O beni terk etti.
- Tom probably got dumped.
- Tom muhtemelen terk edildi.
- He probably got dumped.
- Muhtemelen terk edilmiştir.
- He dumped me over the phone.
- O beni telefonda terk etti.
- My girlfriend just dumped me.
- Kız arkadaşım az önce beni terk etti.
- You got dumped, didn't you?
- Terk edildin, değil mi?
- I thought Tom dumped Mary a month ago.
- Tom'un Mary'yi bir ay önce terk ettiğini sanıyordum.
- Tom dumped Mary for another woman.
- Tom başka bir kadın için Mary'yi terk etti.
- After Tom dumped Mary, she started seeing John.
- Tom Mary'yi terk ettikten sonra, Mary John'la görüşmeye başladı.
- He probably got dumped.
- O muhtemelen terk edildi.
- Tom just dumped me.
- Tom beni terk etti.
- He was dumped by his girlfriend.
- Kız arkadaşı tarafından terk edildi.
- My girlfriend dumped me.
- Kız arkadaşım beni terk etti.
- She dumped him for a younger man.
- Onu daha genç bir adam için terk etti.
- Tom dumped Mary.
- Tom Mary'i terk etti.
- Tom dumped Mary for another woman.
- Tom, Mary'yi başka bir kadın için terk etti.
- My girlfriend just dumped me.
- Sevgilim beni terk etti.
- I just got dumped.
- Az önce terk edildim.
Show More (52)
|
| 2 |
dump |
çöplük |
n. |
|
- It's hard to believe a guy like him lives in a dump like this.
- Onun gibi bir adamın böyle bir çöplükte yaşadığına inanmak zor.
- This site used to be a nuclear waste dump.
- Bu alan eskiden nükleer atık çöplüğüydü.
- We fear that self-handling would simply be an excuse for significant social dumping.
- Kendi kendini idare etmenin ciddi bir sosyal çöplük için bahane olmasından korkuyoruz.
- The other great risk is that of social dumping on account of self-handling.
- Diğer büyük risk ise, kendi kendini idare etmekten kaynaklanan sosyal çöplüktür.
- The other great risk is that of social dumping on account of self-handling.
- Diğer büyük risk ise, kendi kendine elleçleme nedeniyle sosyal çöplük oluşmasıdır.
- These three options are better than merely depositing waste in dumps.
- Bu üç seçenek, atıkları sadece çöplüklere atmaktan daha iyidir.
- Even though my report focuses on illegal dumping, the implications are sadly the same.
- Raporum yasadışı çöplüklere odaklansa da, sonuçları ne yazık ki aynı.
- Nobody is proposing social dumping.
- Kimse sosyal çöplük önerisinde bulunmuyor.
- Honestly, I'd rather eat your chips than anything in this dump.
- Açıkçası, sizin cipslerinizi yemeyi bu çöplükteki her şeyden daha çok isterdim.
- Honestly, I'd rather eat your chips than anything in this dump.
- Dürüst olmak gerekirse, bu çöplükteki şeyler yerine senin cipslerini yemeyi tercih ederim.
- Honestly, I'd rather eat your chips than anything in this dump.
- Dürüst olmak gerekirse, bu çöplükteki herhangi bir şeydense senin cipslerini yemeyi tercih ederim.
- Tom's place is a dump.
- Tom'un evi bir çöplük.
- My place is a dump.
- Benim evim bir çöplük.
- Tom's place is a dump.
- Tom'un yeri bir çöplük.
- This place is a dump.
- Burası bir çöplük.
- My place is a dump.
- Evim çöplük gibi.
Show More (13)
|
| 3 |
dump |
atmak |
v. |
|
- Kristen always dumps her purse and jacket on the floor.
- Kristen her zaman çantasını ve ceketini yere atıyor.
- Fadil dumped Layla's body in the desert.
- Fadıl Layla'nın cesedini çöle attı.
- Sami dumped Layla's body in a rural area.
- Sami, Layla'nın cesedini kırsal bir alana attı.
- The murderer dumped the body in the lake.
- Katil cesedi göle attı.
- Don't dump garbage here.
- Buraya çöp atmayın.
- Sami dumped the clothes he had worn during the crime.
- Sami suç sırasında giydiği kıyafetleri attı.
- Fadil dumped Dania's lifeless body in a lake.
- Fadıl, Dania'nın cansız bedenini bir göle attı.
- Sami dumped Layla's bloodied body in the woods.
- Sami, Layla'nın kanlı cesedini ormana attı.
- Sami dumped Layla's bloodied body in the woods.
- Sami, Leyla'nın kanlı cesedini ormana attı.
- Don't dump garbage here.
- Çöpleri buraya atmayın.
- Tom dumped Mary's body into the hole he had dug previously.
- Tom, Mary'nin cesedini daha önce kazdığı çukura attı.
- Sami dumped Layla's body in a rural area.
- Sami, Leyla'nın cesedini kırsal alana attı.
- The murderer dumped the body in the lake.
- Katil cesedi göle atmış.
Show More (10)
|
| 4 |
dump |
çöp dökmek |
v. |
|
- He who dumps garbage here is a jackass.
- Buraya çöp döken kişi ahmağın tekidir.
- It wasn't Tom who dumped garbage in your front yard.
- Ön bahçenize çöp döken kişi Tom değildi.
- Tom was dumping trash.
- Tom çöp döküyordu.
- He who dumps garbage here is a jackass.
- Buraya çöp döken eşektir.
- It wasn't Tom who dumped garbage in your front yard.
- Ön bahçenize çöp döken Tom değildi.
Show More (2)
|
| 5 |
dump |
dökmek |
v. |
|
- They dumped truckloads of waste here.
- Buraya kamyonlar dolusu atık dökmüşler.
- Before going to bed, he usually takes all the coins from his pockets and dumps them on the table.
- Yatmadan önce genellikle cebindeki tüm paraları çıkarır ve masanın üzerine döker.
- The truck dumped the sand on the ground.
- Kamyon kumu yere döktü.
Show More (0)
|
| 6 |
dump |
boşaltmak |
v. |
|
- If we must dump it in Denmark, as the current rules state, it will cost a very, very great deal.
- Eğer mevcut kurallara göre Danimarka'ya boşaltmamız gerekiyorsa, bu çok ama çok pahalıya mal olacaktır.
- Before going to bed, he usually takes all the coins from his pockets and dumps them on the table.
- Yatmadan önce genelde ceplerindeki tüm bozuk paraları çıkartıp masaya boşaltır.
Show More (-1)
|
| 7 |
dump |
cephanelik |
n. |
|
- A fire wrecked an ammunition dump just outside the city.
- Şehrin hemen dışındaki bir cephanelik yangında mahvoldu.
Show More (-2)
|
| 8 |
dump |
aktarmak |
v. |
|
- I dumped my camera's memory card on a portable hard drive.
- Fotoğraf makinemin hafıza kartını taşınabilir bir sabit diske aktardım.
Show More (-2)
|
| 9 |
dump |
kopyalama |
n. |
|
- He rebooted the computer after the memory dump.
- Bellektekileri kopyaladıktan sonra bilgisayarı yeniden başlatmış.
Show More (-2)
|
| 10 |
dump |
çöpe atmak |
v. |
|
- I'm on a diet, so I dumped all the junk food in the house.
- Diyet yapıyorum, bu yüzden evdeki tüm abur cuburları çöpe attım.
Show More (-2)
|
| 11 |
dump |
(istenmeyen bir şeyi) itelemek |
v. |
|
- The company dumped surplus goods on Middle East countries.
- Şirket ihtiyaç fazlası malları Orta Doğu ülkelerine itelemiş.
Show More (-2)
|
| 12 |
dump |
döküm |
n. |
|
- The cooperation includes exchange of information and mapping of munitions dump sites.
- Bu işbirliği bilgi alışverişini ve mühimmat döküm alanlarının haritalanmasını da içermektedir.
Show More (-2)
|
