| 1 |
explore |
keşfetmek |
v. |
|
- I love to explore the countryside by bike.
- Kırsal bölgeleri bisikletle keşfetmeyi seviyorum.
- It opens up important avenues that we must not fail to explore.
- Keşfetmeyi ihmal etmememiz gereken önemli yollar açıyor.
- I would propose five avenues for the European Union to explore in the run-up to the Johannesburg Summit.
- Johannesburg Zirvesi öncesinde Avrupa Birliği'nin keşfetmesi için beş yol öneriyorum.
- Perhaps this is a promising avenue to explore, but we must also explore others.
- Belki de bu keşfedilecek umut verici bir yoldur ancak diğerlerini de keşfetmeliyiz.
- It gave me a sense of freedom and desire to explore life.
- Bana özgürlük hissi ve hayatı keşfetme arzusu verdi.
- A whole long day was ahead to explore the city.
- Şehri keşfetmek için önünde uzun bir gün vardı.
- A whole long day was ahead to explore the city.
- Şehri keşfetmek için koskoca bir gün vardı.
- Along with that, it has an explore option, so you can check out where you want to travel.
- Bununla birlikte, bir keşfetme seçeneği de var, böylece nereye seyahat etmek istediğinize göz atabilirsiniz.
- There's a whole world ready to be explored right outside the window.
- Pencerenin hemen dışında keşfedilmeye hazır koskoca bir dünya var.
- You know, I'm more interested in exploring truth through character.
- Aslında ben daha çok karakter üzerinden doğruyu keşfetmekle ilgileniyorum.
- It gave me a sense of freedom and desire to explore life.
- Bu bende özgürlük hissi ve hayatı keşfetme arzusu uyandırdı.
- You know, I'm more interested in exploring truth through character.
- Biliyor musun, ben daha çok karakter aracılığıyla gerçeği keşfetmekle ilgileniyorum.
- It's how they explore the world and communicate with other animals.
- Dünyayı böyle keşfediyor ve diğer hayvanlarla böyle iletişim kuruyorlar.
- A whole long day was ahead to explore the city.
- Önümde şehri keşfetmek için koca bir gün vardı.
- There's a whole world ready to be explored right outside the window.
- Pencerenin hemen dışında keşfedilmeye hazır koca bir dünya var.
- A medicine man can go into somebody else's mind to explore his most secret memories.
- Bir büyücü başkasının zihnine girip en gizli anılarını keşfedebilir.
- It gave me a sense of freedom and desire to explore life.
- Bana özgürlük duygusu ve hayatı keşfetme arzusu verdi.
- He hopes to explore the uninhabited island.
- Issız adayı keşfetmeyi umuyor.
- Let's explore the possibilities.
- Hadi olasılıkları keşfedelim.
- Every part of the island has been explored.
- Adanın her yeri keşfedilmiştir.
- Sami was exploring his fetishes.
- Sami fetişlerini keşfediyordu.
- I explored Paris with a friend until 5 in the morning.
- Bir arkadaşımla beraber sabah 5'e kadar Paris'i keşfettim.
- Mary has gone off to explore the mountain.
- Mary dağı keşfetmeye gitti.
- He and Aldrin explored the Moon's surface for 2.5 hours.
- Aldrin ile birlikte Ay'ın yüzeyini 2,5 saat boyunca keşfettiler.
- He explored the region around the South Pole.
- Güney Kutbu çevresindeki bölgeyi keşfetti.
- Hunting, underwater diving, fishing and exploring are among his interests.
- Avcılık, sualtı dalış, balıkçılık ve keşfetme onun ilgi alanları arasındadır.
- I am looking forward to exploring this country and having many adventures.
- Bu ülkeyi keşfetmek ve birçok macera yaşamak için sabırsızlanıyorum.
- It's worth exploring.
- Keşfetmeye değer.
- Children like to explore.
- Çocuklar keşfetmeyi sever.
- It's a river that has never been explored.
- Hiç keşfedilmemiş bir nehir.
- I explored Paris with a friend until 5 in the morning.
- Sabah saat 5'e kadar bir arkadaşla Paris'i keşfettim.
- The scientists used a bathysphere to explore the depths of the ocean.
- Bilim insanları okyanusun derinliklerini keşfetmek için bir batisfer kullandılar.
- They explored the Antarctic.
- Antarktika'yı keşfettiler.
- We spent our holiday exploring rural France.
- Tatilimizi Fransa kırsalını keşfederek geçirdik.
- They explored Lake Tanganyika in East Africa.
- Doğu Afrika'daki Tanganyika Gölü'nü keşfettiler.
- Tom continued to explore other ideas about the new product.
- Tom yeni ürün hakkında başka fikirler keşfetmeye devam etti.
- The Europeans began exploring the Americas in the late 15th century.
- Avrupalılar Amerika'yı 15. yüzyılın sonlarında keşfetmeye başladılar.
- He explored the Amazon jungle.
- Amazon ormanlarını keşfetti.
- He enjoys exploring remote areas.
- Uzak bölgeleri keşfetmekten hoşlanır.
- I want to explore the world and go on an adventure.
- Dünyayı keşfetmek ve maceraya atılmak istiyorum.
- It's worth exploring.
- Bu keşfetmeye değer.
- We spent our holiday exploring rural France.
- Tatilimizi kırsal Fransa'yı keşfederek geçirdik.
- In 1497, John Cabot explored Canada.
- 1497'de John Cabot Kanada'yı keşfetti.
- Tom and Mary explored Boston together.
- Tom ve Mary Boston'u birlikte keşfettiler.
- He wants to explore the uninhabited island.
- Issız adayı keşfetmek istiyor.
- Only something that exists can be explored and explained.
- Sadece var olan bir şey keşfedilebilir ve açıklanabilir.
- In 1497, Zuan Caboto explored Canada.
- 1497'de Zuan Caboto Kanada'yı keşfetti.
- Let's explore the forest!
- Hadi ormanı keşfedelim!
- Only a small part of the deep ocean has been explored.
- Derin okyanusun sadece küçük bir kısmı keşfedildi.
- The scientists used a bathysphere to explore the depths of the ocean.
- Bilim adamları okyanusun derinliklerini keşfetmek için bir batisfer kullandılar.
Show More (47)
|
| 2 |
explore |
araştırmak |
v. |
|
- The issue clearly needs to be explored further.
- Bu konunun daha fazla araştırılması gerektiği açıktır.
- More and better action could of course be taken, and the Commission is prepared to explore new possibilities.
- Elbette daha fazla ve daha iyi adımlar atılabilir ve Komisyon yeni olasılıkları araştırmaya hazırdır.
- We do not need to explore the whole problem of navigation now.
- Tüm navigasyon sorununu şimdi araştırmamıza gerek yok.
- The Commission's services are currently exploring this issue and considering alternative scenarios.
- Komisyon'un servisleri şu anda bu konuyu araştırmakta ve alternatif senaryoları değerlendirmektedir.
- The Commission's services are currently exploring this issue and considering alternative scenarios.
- Komisyon servisleri şu anda bu konuyu araştırmakta ve alternatif senaryoları değerlendirmektedir.
- This issue needs to be explored further in both cultural and practical terms.
- Bu konunun hem kültürel hem de pratik anlamda daha fazla araştırılması gerekmektedir.
- We will need to explore with our American friends quite how it affects those from the European Union.
- Amerikalı dostlarımızla bunun Avrupa Birliği'nden gelenleri nasıl etkileyeceğini araştırmamız gerekecek.
- The Commission wishes to explore new ways of promoting peace and development in the southern Caucasus.
- Komisyon, Güney Kafkasya'da barış ve kalkınmayı teşvik etmenin yeni yollarını araştırmak istemektedir.
- The hunter explored the appearance of the sky.
- Avcı gökyüzünün görünüşünü araştırdı.
- He likes to explore underground caves.
- Yeraltı mağaralarını araştırmayı sever.
- He explored the region around the South Pole.
- Güney Kutbu civarındaki bölgeyi araştırdı.
- This movie explores the possibilities.
- Bu film olasılıkları araştırıyor.
- The subject has not yet been fully explored.
- Konu henüz tam olarak araştırılmadı.
- They explored Lake Tanganyika in East Africa.
- Doğu Afrika'da Tanganyika gölünü araştırdılar.
- Only a small part of the deep ocean has been explored.
- Derin okyanusun sadece küçük bir kısmı araştırıldı.
- They explore the problem.
- Sorunu araştırıyorlar.
- They explored the Antarctic.
- Onlar Antartika'yı araştırdı.
- We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Harcamaları kısmanın tüm makul yollarını araştırdık.
- Go explore that.
- Git bunu araştır.
- He and Aldrin explored the Moon's surface for 2.5 hours.
- O ve Aldrin, Ayın yüzeyini 2,5 saat boyunca araştırdılar.
- Tom explored every possibility.
- Tom her olasılığı araştırdı.
- We've been exploring the alternatives.
- Alternatifleri araştırıyorduk.
- We explored the Amazon forest.
- Amazon ormanını araştırdık.
- We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.
- The hunter explored the appearance of the sky.
- Avcı gökyüzünün görünümünü araştırdı.
- Marilla took a candle and explored the cellar.
- Marilla bir mum aldı ve kileri araştırdı.
- Marilla took a candle and explored the cellar.
- Marilla bir mum aldı ve mahzeni araştırdı.
- They explore the problem.
- Onlar sorunu araştırıyorlar.
- We've been exploring the alternatives.
- Alternatifleri araştırıyoruz.
Show More (26)
|
| 3 |
explore |
bulmak |
v. |
|
- Many are trying to explore innovative solutions for solving the hard questions, like refugees and Jerusalem first.
- Pek çok kişi öncelikle mülteciler ve Kudüs gibi zor meseleleri çözmek için yenilikçi çözümler bulmaya çalışıyor.
- You know, I'm more interested in exploring truth through character.
- Ben daha çok karakter üzerinden gerçeği bulmakla ilgileniyorum.
- In 1497, Zuan Caboto explored Canada.
- Zuan Caboto 1497 yılında Kanada'yı buldu.
Show More (0)
|
| 4 |
explore |
aramak |
v. |
|
- A company is exploring the Black Sea for oil.
- Bir şirket Karadeniz'de petrol arıyor.
Show More (-2)
|
| 5 |
explore |
değerlendirmek |
v. |
|
- We could explore other options if you don't like this one.
- Bunu beğenmediysen başka seçenekleri de değerlendirebiliriz.
Show More (-2)
|
| 6 |
explore |
yoklamak |
v. |
|
- He explored the crack on the wall with his fingers.
- Duvardaki çatlağı parmaklarıyla yokladı.
Show More (-2)
|
| 7 |
explore |
incelemek |
v. |
|
- I do not have time to explore the other points, but it is also unsurprising that Europe is divided.
- Diğer hususları inceleyecek vaktim yok ancak Avrupa'nın bölünmüş olması da şaşırtıcı değil.
Show More (-2)
|
| 8 |
explore |
keşfe çıkmak |
v. |
|
- We explored the Amazon forest.
- Amazon ormanlarını keşfe çıktık.
Show More (-2)
|
