1 |
faculty |
fakülte |
n. |
|
- The Faculty of Public Health is on the west campus.
- Halk Sağlığı Fakültesi batı kampüsünde yer alıyor.
- Students may not enter the faculty lounge.
- Öğrenciler fakülte salonuna giremez.
- He was at a loss as to which faculty to choose.
- Hangi fakülteyi seçeceğini şaşırdı.
- Many university faculty dislike the university president.
- Birçok üniversite fakültesi üniversite başkanından hoşlanmaz.
Show More (1)
|
2 |
faculty |
meleke |
n. |
|
- Plainly, we are allowing our divisions to stunt our intellectual faculties.
- Açıkçası bölünmelerimizin entelektüel melekelerimizi köreltmesine izin veriyoruz.
- Plainly, we are allowing our divisions to stunt our intellectual faculties.
- Açıkçası, bölünmelerimizin entelektüel melekelerimizi köreltmesine izin veriyoruz.
- Despite this, his intellectual faculties remain completely intact.
- Buna rağmen akli melekeleri kesinlikle zarar görmemiş.
Show More (0)
|
3 |
faculty |
yeti |
n. |
|
- The faculty of hearing is necessary for surviving.
- Duyma yetisi hayatta kalmak için gereklidir.
- Man is different from animals in that he has the faculty of speech.
- İnsan, konuşma yetisine sahip olmasıyla hayvanlardan farklıdır.
Show More (-1)
|
4 |
faculty |
yetenek |
n. |
|
- Ruby's faculty for athletics got her a scholarship.
- Ruby'nin atletizme olan yeteneği ona burs kazandırdı.
Show More (-2)
|
5 |
faculty |
öğretim üyesi |
n. |
|
- Eight faculty members were hired for this task.
- Bu görev için sekiz öğretim üyesi işe alınmıştır.
Show More (-2)
|
6 |
faculty |
öğretim üyeleri (üniversitenin) |
n. |
|
- Many university faculty dislike the university president.
- Birçok üniversite öğretim üyesi rektörden hoşlanmıyor.
Show More (-2)
|