1 |
feminine |
kadınsı |
adj. |
|
- Susie wasn't very feminine.
- Susie, pek kadınsı değildi.
- Sami wanted to be more feminine.
- Sami daha kadınsı olmak istiyordu.
- Layla's face was pretty and feminine.
- Layla'nın yüzü güzel ve kadınsıydı.
- Some women look more masculine than feminine.
- Bazı kadınlar kadınsıdan daha çok erkeksi görünüyor.
- Mary isn't very feminine.
- Mary çok kadınsı değil.
- Layla's face was pretty and feminine.
- Layla'nın yüzü tatlı ve kadınsıydı.
- Ellie is very feminine.
- Ellie çok kadınsı.
- Is it your food or your language or your genetic makeup that makes you more feminine?
- Seni daha kadınsı yapan yemeğin mi, dilin mi yoksa genetik yapın mı?
- Some women look more masculine than feminine.
- Bazı kadınlar kadınsı olmaktan çok erkeksi görünürler.
- Mary isn't very feminine.
- Mary pek kadınsı değil.
- Sami wanted to be more feminine.
- Sami daha kadınsı olmayı isterdi.
- This house needs a feminine touch.
- Bu evin kadınsı bir dokunuşa ihtiyacı var.
- I know my English isn't feminine.
- İngilizcemin kadınsı olmadığını biliyorum.
Show More (10)
|
2 |
feminine |
dişil |
adj. |
|
- The historical division into masculine and feminine worlds persists, however, both in Eastern and in Western Europe.
- Ancak hem Doğu hem de Batı Avrupa'da eril ve dişil dünyalar arasındaki tarihsel bölünme devam etmektedir.
- Every noun in Portuguese is either masculine or feminine.
- Portekizce'de her isim ya eril ya da dişildir.
- Every noun in Portuguese is either masculine or feminine.
- Portekizcede her isim ya eril ya da dişildir.
- Ellie is very feminine.
- Ellie çok dişil.
- The yin is feminine and the yang is masculine.
- Yin dişil, yang ise erildir.
Show More (2)
|
3 |
feminine |
kadın |
n. |
|
- Feminine logic is not always logical.
- Kadın mantığı her zaman mantıklı değildir.
Show More (-2)
|
4 |
feminine |
feminen |
adj. |
|
- Sami wanted to be more feminine.
- Sami daha feminen olmak istiyordu.
Show More (-2)
|