Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
fixture
demirbaş
n.
She's a
fixture
at all the high-society parties.
Yüksek sosyete partilerinin
demirbaşıdır.
Instead of being here to work, you get the sense that he's simply a permanent
fixture
here.
Çalışmak için burada olmak yerine, burada kalıcı bir
demirbaş
olduğu hissine kapılıyorsunuz.
Show More (-1)
2
fixture
fikstür
n.
The premiere League
fixtures
have been scheduled and published.
Birinci Lig
fikstürü
belirlendi ve yayınlandı.
Show More (-2)