|
- Radio and television broadcasting in any of the Kurdish languages is forbidden.
- Herhangi bir Kürtçe dilde radyo ve televizyon yayını yapılması yasaktır.
- Lawyers are forbidden to do anything that is not strictly legal.
- Avukatların kesinlikle yasal olmayan herhangi bir şey yapmaları yasaktır.
- In Sweden, TV advertising aimed at children under 12 is totally forbidden under the Swedish Radio and Television Act.
- İsveç'te 12 yaşından küçük çocuklara yönelik TV reklamları İsveç Radyo ve Televizyon Yasası kapsamında tamamen yasaktır.
- Women are now forbidden to be presenters on radio or television, which some of them were doing successfully.
- Kadınların radyo veya televizyonda sunuculuk yapmaları artık yasak, ki bazıları bunu başarıyla yapıyordu.
- Looking at such images or videos and marketing them is forbidden as well.
- Bu türden resim ve videolara bakmak ve ve bunları pazarlamak da yasaktır.
- Looking at such images or videos and marketing them is forbidden as well.
- Bu tür resim veya videolara bakmak ve pazarlamak da yasaktır.
- Looking at such images or videos and marketing them is forbidden as well.
- Bu tür görsellere veya videolara bakılması ve bunların pazarlanması da yasaktır.
- It is forbidden for you to touch that switch.
- O anahtara dokunmak senin için yasaktır.
- Corporal punishment is forbidden in Sweden.
- İsveç'te bedensel ceza yasaktır.
- The law forbids the building of any skyscraper on this land.
- Yasa, bu topraklar üzerinde herhangi bir gökdelenin inşasını yasaklar.
- Declawing cats is forbidden in the European Union.
- Avrupa Birliği'nde kedilerin tırnaklarını sökmek yasak.
- It's forbidden to smoke at school.
- Okulda sigara içmek yasaktır.
- It's forbidden to lean out of windows.
- Pencerelerden dışarı eğilmek yasaktır.
- Tom is forbidden to go out.
- Tom'un dışarı gitmesi yasak.
- Weapons are forbidden here.
- Burada silah yasaktır.
- Tom is forbidden to go out.
- Tom'un dışarı çıkması yasak.
- It is forbidden to eat at the meeting room.
- Toplantı odasında yemek yemek yasaktır.
- Drinking alcohol is forbidden in Islam.
- İslam'da alkol yasaktır.
- It's forbidden to use this information commercially.
- Bu bilgiyi ticari maksatla kullanmak yasaktır.
- By law, begging in the street is forbidden.
- Yasalara göre, sokakta dilenmek yasaktır.
- It is forbidden to smoke.
- Sigara içmek yasaktır.
- Hunting is forbidden now.
- Avlanmak artık yasak.
- Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
- Bu sakin vahşi doğada avlanmak yasaktır.
- Smoking is forbidden in this area.
- Bu alanda sigara içmek yasaktır.
- Weapons are forbidden here.
- Burada silah yasak.
- Smoking in the restaurant was forbidden.
- Restoranda sigara içmek yasaktı.
- It's forbidden to lean out of windows.
- Pencereden dışarı sarkmak yasak.
- I am forbidden to use this telephone.
- Bu telefonu kullanmam yasak.
- They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat.
- Yasak domuzu kurban ettiler ve yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.
- Breathing is forbidden here.
- Burada nefes almak yasak.
- Sami and Layla were forbidden to communicated.
- Sami ve Layla'nın iletişim kurması yasaktı.
- I am forbidden to stay out after 10 o'clock.
- Saat 10'dan sonra dışarıda kalmam yasak.
- Dogs are forbidden.
- Köpekler yasaktır.
- Since that time, crying has been forbidden.
- O zamandan beri ağlamak yasak.
- You can't enter; it's forbidden.
- Giremezsiniz, yasak.
- Sami's forbidden affair exploded.
- Sami'nin yasak ilişkisi patladı.
- Vivisection is largely forbidden in Europe and Italy.
- Dirikesim Avrupa ve İtalya'da büyük ölçüde yasaktır.
- Hunting is forbidden in national parks.
- Milli parklarda avlanmak yasaktır.
- It is forbidden to read books in this bookshop.
- Bu kitapçıda kitap okumak yasaktır.
- Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
- Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
- What isn't forbidden is allowed.
- Yasak olmayan şeylere izin verilir.
- It is forbidden for you to touch that switch.
- O düğmeye dokunmanız yasak.
- It's forbidden to carry arms.
- Silah taşımak yasak.
- It's forbidden to smoke at school.
- Okulda sigara içmek yasak.
- It is forbidden to throw things out of the window.
- Pencereden dışarı bir şeyler atmak yasaktır.
- Drinking alcohol is forbidden in Islam.
- İslam'da alkol almak yasaktır.
- It's forbidden to use this information commercially.
- Bu bilgiyi ticari amaçlı kullanmak yasak.
- God's law forbids eating blood, because the life of all flesh is the blood.
- Tanrı'nın yasası kan yemeyi yasaklar, çünkü tüm bedenlere hayat veren kandır.
- Hunting is forbidden in national parks.
- Avlanmak ulusal parklarda yasaktır.
- By law, begging in the street is forbidden.
- Yasaya göre, sokakta dilenmek yasaktır.
- The Old Testament forbids eating shellfish.
- Eski Ahit kabuklu deniz ürünleri yemeyi yasaklar.
- It's forbidden to do this here.
- Bunu burada yapmak yasak.
- From this moment on it is forbidden to cry.
- Şu andan itibaren ağlamak yasak.
- She is forbidden to go out.
- Dışarı çıkması yasak.
- It is forbidden to read books in this bookshop.
- Bu kitapçıda kitap okumak yasak.
- Sometimes love is forbidden.
- Bazen aşk yasaktır.
- It is not forbidden.
- Bu yasak değil.
Show More (55)
|
|
- Terrorism, killing, robbery and the destruction of property are to be forbidden, Well, they are already forbidden.
- Terörizm, öldürme, soygun ve mülke zarar verme yasaklanmalıdır ki Zaten bunlar yasaklanmıştır.
- The use of tethers for sows and gilts will be definitively forbidden.
- Domuzlar ve yünler için bağların kullanılması kesinlikle yasaklanacaktır.
- For example, they are now forbidden to talk to the press and to make statements.
- Örneğin, artık basınla konuşmaları ve açıklama yapmaları yasaklanmıştır.
- People and organisations have been put on lists and suddenly forbidden to travel abroad.
- Kişi ve kuruluşlar listelere alınmış ve aniden yurtdışına seyahat etmeleri yasaklanmıştır.
- The more things are forbidden, the more popular they become.
- Bir şey ne kadar yasaklanırsa, o kadar popüler olur.
- She is forbidden to go out.
- Onun dışarı çıkması yasaklandı.
- The more things are forbidden, the more popular they become.
- Bir şey yasaklandıkça daha popüler olur.
- Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
- Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.
- Hunting is forbidden now.
- Avcılık artık yasaklanmıştır.
- From this moment on it is forbidden to cry.
- Şu andan itibaren ağlamak yasaklanmıştır.
- It's forbidden.
- Bu yasaklanmıştır.
- They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat.
- Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.
- Vivisection is largely forbidden in Europe and Italy.
- Viviseksiyon Avrupa ve İtalya'da büyük ölçüde yasaklanmıştır.
- Since that time, crying has been forbidden.
- O zamandan beri ağlamak yasaklandı.
- Pork is forbidden in Islam.
- Domuz eti İslam'da yasaklanmıştır.
Show More (12)
|