1 |
gloom |
kasvet |
n. |
|
- The director's films are often full of gloom and despair.
- Yönetmenin filmleri genellikle kasvet ve umutsuzluk doludur.
- There was real doom and gloom amongst the representatives and leaders of those countries.
- Bu ülkelerin temsilcileri ve liderleri arasında gerçek bir kıyamet ve kasvet vardı.
- I have detected a bit of gloom among a number of colleagues.
- Bazı meslektaşlarım arasında biraz kasvet sezdim.
- I have detected a bit of gloom among a number of colleagues.
- Bazı meslektaşlarımda biraz kasvet sezdim.
- When you were a child you feared the gloom.
- Sen bir çocukken kasvetten korkardın.
- When you were a child you feared the gloom.
- Çocukken kasvetten korkardınız.
Show More (3)
|
2 |
gloom |
karanlık |
n. |
|
- The drivers slowed in the gloom before the storm.
- Sürücüler, fırtına öncesi çöken karanlıkta yavaşladılar.
Show More (-2)
|
3 |
gloom |
karamsarlık |
n. |
|
- Financial doom and gloom make it hard to predict the near future.
- Ekonomik karamsarlık, yakın geleceği tahmin etmeyi zorlaştırdı.
Show More (-2)
|