hear - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
hear duymak v.
  • We hear much about the privileged treatment given to asylum seekers and I hope we will hear no more of this.
  • Sığınmacılara ayrıcalıklı muamele yapıldığına dair çok şey duyuyoruz ve umarım bundan sonra böyle şeyler duymayız.
  • Similarly, as regards Turkey, we have always heard Russia, Turkey and Israel specified.
  • Benzer şekilde, Türkiye ile ilgili olarak da her zaman Rusya, Türkiye ve İsrail'in belirtildiğini duyduk.
  • The first is that, while chairing the sitting, I heard applause, but was not sure that it came from the gallery.
  • Birincisi, oturumu yönetirken alkış sesleri duydum ancak bunun galeriden geldiğinden emin değildim.
Show More (1857)
hear dinlemek v.
  • We have heard one speaker in favour and one speaker against.
  • Bir lehte ve bir aleyhte konuşmacı dinledik.
  • I shall try to reply and make some comments on both reports, as well as the speeches we have heard today in Parliament.
  • Her iki rapora ve bugün Parlamento'da dinlediğimiz konuşmalara cevap vermeye ve bazı yorumlar yapmaya çalışacağım.
  • It would seem ridiculous if we were to hear it again now.
  • Bunu şimdi tekrar dinlememiz çok saçma olur.
Show More (104)
hear işitmek v.
  • I recently heard the FBI has a flash drive found on Seth's body.
  • Yakın zamanda FBI'nın Seth'in üzerinde bir flaş bellek bulduğunu işittim.
  • Sami heard footsteps.
  • Sami ayak sesleri işitti.
  • She has selective hearing.
  • Seçici işitmesi var.
Show More (17)
hear öğrenmek v.
  • I would like to comment on two amendments and would like to hear the Commission's view on them.
  • İki değişiklik hakkında yorum yapmak istiyorum ve Komisyon'un bu konudaki görüşünü öğrenmek istiyorum.
  • You will hear in due course when this will take place.
  • Bunun ne zaman yapılacağını zamanı geldiğinde öğreneceksiniz.
  • But we will shortly hear whether we have pulled it off.
  • Ancak bunu başarıp başaramadığımızı kısa süre içinde öğreneceğiz.
Show More (4)
hear açıklama n.
  • I have had the pleasure of Your Excellency also hearing my explanations of vote.
  • Ekselanslarının da oylama açıklamalarımı dinlemesinden memnuniyet duydum.
  • A blanket of silence fell over everyone when they heard the disappointing announcement.
  • Hayal kırıklığı yaratan açıklamayı duyduklarında herkesin üzerine bir sessizlik örtüsü çöktü.
Show More (-1)
hear haber almak v.
  • I have yet to hear back from Tom.
  • Tom'dan henüz haber almış değilim.
  • We have yet to hear back from Tom.
  • Tom'dan henüz haber alamadık.
Show More (-1)
hear anlamak v.
  • We hear you, Tom.
  • Seni anlıyoruz, Tom.
Show More (-2)
hear almak v.
  • Let us hear your opinion.
  • Senin fikrini alalım.
Show More (-2)