|
- She said that they loved their elephants.
- Fillerini sevdiklerini söyledi.
- Our sympathy is with the many families who are now missing their loved ones.
- Sevdiklerini kaybetmiş olan birçok ailenin acısını paylaşıyoruz.
- Much as I love Senator Doyle and her Irish friends, she is quite wrong about Sellafield in my constituency.
- Senatör Doyle'u ve İrlandalı dostlarını ne kadar sevsem de, seçim bölgemdeki Sellafield konusunda oldukça yanılıyor.
- I love that part of Spain, as you know.
- Bildiğiniz üzere İspanya'nın o bölgesini çok seviyorum.
- I love that part of Spain, as you know.
- Bildiğiniz gibi İspanya'nın o bölgesini seviyorum.
- He assured his grandmother that 'yes, I love green peas, but I don't eat them'.
- Büyükannesine 'evet, yeşil bezelyeyi seviyorum ama yemiyorum' diye güvence verdi.
- What if, tomorrow, we have human beings who are not capable of loving, of expressing love in all its forms?
- Ya yarın, sevme ve sevgiyi tüm biçimleriyle ifade etme yeteneğine sahip olmayan insanlarımız olursa?
- We do not yet know whether to fear it or love it.
- Bundan korkmalı mıyız yoksa sevmeli miyiz henüz bilmiyoruz.
- We do not yet know whether to fear it or love it.
- Ondan korkmalı mıyız yoksa onu sevmeli miyiz henüz bilmiyoruz.
- For instance, there was only one human being he had ever truly loved: his brother.
- Örneğin, şimdiye kadar gerçekten sevdiği tek bir kişi vardı; o da kardeşiydi.
- You know what I love about these very green croquettes?
- Bu yeşil kroketlerin nesini seviyorum biliyor musunuz?
- He knew this woman, he loved her with his whole heart.
- Bu kadını tanıyordu, onu tüm kalbiyle seviyordu.
- Those are qualities the world loves and rewards.
- Bunlar dünyanın sevdiği ve ödüllendirdiği niteliklerdir.
- All at once, she remembers why she loves him.
- Bir anda onu neden sevdiğini hatırlıyor.
- I still love him and would do anything for him, though.
- Yine de onu hala seviyorum ve onun için her şeyi yaparım.
- Also love Peter Krause since Six Feet Under.
- Ayrıca Peter Krause'u Six Feet Under'dan beri seviyorum.
- Men do not have the strength to love like that.
- Erkekler böyle sevecek güce sahip değiller.
- I have loved this profession since the beginning.
- Bu mesleği başından beri çok sevdim.
- He knew this woman, he loved her with his whole heart.
- Bu kadını tanıyordu, onu yürekten seviyordu.
- My wife and I have given everything that we love for this cause.
- Karım ve ben bu uğurda sevdiğimiz her şeyi verdik.
- There are other locations in Paris, but I love this one.
- Paris'te başka yerler de var ama ben burayı seviyorum.
- Even though I absolutely love my job, my family comes first.
- İşimi çok sevmeme rağmen ailem her şeyden önce geliyor.
- Even though I absolutely love my job, my family comes first.
- İşimi çok sevmeme rağmen ailem her şeyden önce gelir.
- You know what I love about these very green croquettes?
- Bu yemyeşil kroketlerin nesini seviyorum biliyor musun?
- The people of France, who love you very much, bind these two countries.
- Sizi çok seven Fransa halkı bu iki ülkeyi birbirine bağlıyor.
- We both love to cook and eat good food.
- İkimiz de yemek yapmayı ve iyi yemekler yemeyi seviyoruz.
- I love motor racing and that's all I want to do.
- Motor yarışlarını seviyorum ve tek yapmak istediğim bu.
- I love motor racing and that's all I want to do.
- Motor yarışlarını seviyorum ve yapmak istediğim tek şey bu.
- Now, anyone who loves to cook needs to pay attention because today we are giving away all our trade secrets.
- Şimdi, yemek yapmayı seven herkes dikkatli dinlesin çünkü bugün tüm meslek sırlarımızı vereceğiz.
- He knew this woman, he loved her with his whole heart.
- Bu kadını tanıyordu, onu tüm kalbiyle sevmişti.
- My wife and I have given everything that we love for this cause.
- Eşimle birlikte sevdiğimiz her şeyi bu uğurda verdik.
- I have loved this profession since the beginning.
- Bu mesleği ilk başından beridir severek yapıyorum.
- Here are some reasons to love green buildings.
- İşte çevreci binaları sevmeniz için bazı nedenler.
- One for his daughter, and another for the woman he loves.
- Biri kızı için, diğeri sevdiği kadın için.
- There's a black magic witch doctor who loves to drink breast milk.
- Anne sütü içmeyi seven bir kara büyü büyücüsü var.
- One for his daughter, and another for the woman he loves.
- Biri kızı için, diğeri de sevdiği kadın için.
- Also love Peter Krause since Six Feet Under.
- Peter Krause'u da Six Feet Under'dan beri seviyorum.
- We both love to cook and eat good food.
- İkimiz de güzel yemekler yapmayı ve yemeyi seviyoruz.
- Even though I absolutely love my job, my family comes first.
- İşimi kesinlikle seviyorum, yine de ailem öncelikli geliyor.
- Here are some reasons to love green buildings.
- İşte çevreci binaları sevmek için birtakım nedenler.
- The people of France, who love you very much, bind these two countries.
- Sizi çok seven Fransız halkı bu iki ülkeyi birleştiriyor.
- Now, anyone who loves to cook needs to pay attention because today we are giving away all our trade secrets.
- Şimdi, yemek yapmayı seven herkes dikkatini buraya vermeli çünkü bugün tüm meslek sırlarımızı açıklıyoruz.
- Here are some reasons to love green buildings.
- İşte çevreci binaları sevmek için bazı nedenler.
- My wife and I have given everything that we love for this cause.
- Karım ve ben bu dava uğruna sevdiğimiz her şeyi verdik.
- I have loved this profession since the beginning.
- Bu mesleği en başından beri sevdim.
- I wanted to look like the women that I loved on television and in movies.
- Televizyonda ve filmlerde sevdiğim kadınlara benzemek istedim.
- And remind you why you loved it in the first place.
- Ve en başından neden sevdiğinizi hatırlatın.
- We both love to cook and eat good food.
- İkimiz de yemek pişirmeyi ve güzel yemekler yemeyi seviyoruz.
- I have stayed at this hotel for years and loved it there.
- Ben yıllardır bu otelde kalıyorum ve burayı seviyorum.
- Tom wanted Mary to tell him that she loved him.
- Tom, Mary'den onu sevdiğini söylemesini istedi.
- I love my sisters.
- Kız kardeşlerimi seviyorum.
- Do you love your wife?
- Karını seviyor musun?
- Nobody has ever loved him.
- Onu hiç kimse sevmedi.
- I love Android phones.
- Android telefonları seviyorum.
- I love him with all my heart.
- Ben onu tüm kalbimle seviyorum.
- I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
- Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
- I love gardening.
- Bahçıvanlığı seviyorum.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
- Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
- You love reading, don't you?
- Sen okumayı seviyorsun, değil mi?
- Tom loves fried chicken.
- Tom, kızarmış tavuk seviyor.
- Mary loves the movie Frozen.
- Mary Frozen filmini seviyor.
- I love anal sex.
- Ben anal seksi seviyorum.
- I love to talk about myself.
- Kendim hakkında konuşmayı seviyorum.
- Tom hugged Mary and told her that he loved her.
- Tom Mary'e sarıldı ve onu sevdiğini söyledi.
- Who doesn't love Tom?
- Tom'u kim sevmez ki?
- I love carrots.
- Havuç severim.
- Tom loves playing old computer games.
- Tom eski bilgisayar oyunlarını oynamayı seviyor.
- Tom loves playing football.
- Tom futbol oynamayı seviyor.
- It's not too late to tell her that you love her.
- Onu sevdiğini söylemek için çok geç değil.
- Does Tom know that you love Mary?
- Tom senin Mary'yi sevdiğini biliyor mu?
- I've never stopped loving them.
- Onları sevmekten asla vazgeçmedim.
- The measure of love is to love without measure.
- Aşkın ölçüsü ölçüsüz sevmektir.
- I want you to love me.
- Beni sevin istiyorum.
- We want to love and be loved.
- Sevmek ve sevilmek istiyoruz.
- Tom loves being around people.
- Tom insanların etrafında olmayı seviyor.
- It is well known that Jesus loved guns and hated the poor.
- İsa'nın silahları sevdiği ve fakirlerden nefret ettiği iyi bilinir.
- Tom doesn't love his wife.
- Tom karısını sevmiyor.
- I love green peppers.
- Yeşil biberleri severim.
- I love shopping in this mall.
- Bu alışveriş merkezinde alışveriş yapmayı seviyorum.
- Tom told Mary he loved her.
- Tom Mary'ye onu sevdiğini söyledi.
- I love all of you very much.
- Hepinizi çok seviyorum.
- Tom really loves Mary.
- Tom Mary'yi gerçekten seviyor.
- I love camels.
- Ben develeri severim.
- I love my house.
- Evimi seviyorum.
- Tom would love it.
- Tom onu severdi.
- I love playing music with Tom.
- Tom'la çalgı çalmayı seviyorum.
- Tom never told Mary how much he loved her.
- Tom Mary'ye onu ne kadar çok sevdiğini hiç söylemedi.
- Sami loves Layla's pictures.
- Sami Leyla'nın resimlerini seviyor.
- Tom doesn't really love Mary.
- Tom gerçekten Mary'yi sevmiyor.
- Of course, Tom loves his kids.
- Elbette Tom çocuklarını seviyor.
- There is no mother who doesn't love her own child.
- Kendi çocuğunu sevmeyen anne yoktur.
- Tom really loves going to work.
- Tom işe gitmeyi gerçekten seviyor.
- I'm sure Tom will love it.
- Tom'un bunu seveceğine eminim.
- Did you love me?
- Beni sevdin mi?
- I still love Mary.
- Hâlâ Mary'yi seviyorum.
- We love this place.
- Burayı seviyoruz.
- You swore that you loved me.
- Sen beni sevdiğine yemin ettin.
- He must love her.
- Onu seviyor olmalı.
- I love to decorate with balloons.
- Balonlarla süslemeyi severim.
- Do you really love her?
- Onu gerçekten seviyor musun?
- I love teaching kids Spanish!
- Çocuklara İspanyolca öğretmeyi seviyorum.
- We love her, and she loves us, too.
- Biz onu seviyoruz, o da bizi seviyor.
- If only I could call her right now to tell her how much I love her.
- Keşke şu anda onu arayıp onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyebilseydim.
- Tom loved skiing.
- Tom kayak yapmayı severdi.
- Tom loved to do that.
- Tom bunu yapmayı severdi.
- I love beef.
- Ben sığır etini severim.
- Mary loved Boston.
- Mary, Boston'u sevdi.
- He knows that I love him.
- O, onu sevdiğimi biliyor.
- I love that story.
- O hikayeyi severim.
- I love Turkic languages.
- Türk dillerini seviyorum.
- Tom loved his dog.
- Tom köpeğini severdi.
- I loved that job.
- O işi seviyordum.
- I love what you're wearing.
- Giydiklerinizi seviyorum.
- I love the idea.
- Fikri sevdim.
- Everybody loves her.
- Herkes onu seviyor.
- I used to love Mary.
- Eskiden Mary'i severdim.
- Why doesn't he love me anymore?
- Neden artık beni sevmiyor?
- Is it true you love salted coffee?
- Tuzlu kahveyi sevdiğin doğru mu?
- They all loved Tom.
- Onların hepsi Tom'u sevdi.
- She loves to fish.
- O da balık tutmayı seviyor.
- Tom would've loved this place.
- Tom bu yeri severdi.
- Everything I once loved has been destroyed.
- Bir zamanlar sevdiğim her şey yok oldu.
- I don't love my husband anymore.
- Artık kocamı sevmiyorum.
- I want you to love me.
- Beni sevmenizi istiyorum.
- I love the music in this level.
- Müziği bu seviyede seviyorum.
- I love living with you.
- Sizinle yaşamayı seviyorum.
- I love winning.
- Ben kazanmayı seviyorum.
- All the girls love Tom.
- Bütün kızlar Tom'u seviyor.
- I love my siblings.
- Kardeşlerimi seviyorum.
- I love her like a sister.
- Ben onu kardeşim gibi seviyorum.
- I loved them.
- Ben onları sevdim.
- Tom's wife loves to exhibit her jewelry.
- Tom'un karısı mücevherlerini sergilemeyi seviyor.
- I love the rhythm of funeral marches.
- Cenaze marşlarının ritmini seviyorum.
- Tom became convinced that Mary no longer loved him.
- Tom, Mary'nin artık onu sevmediğine ikna oldu.
- Why do you love me?
- Niçin beni seviyorsun?
- Everyone loves that place.
- Herkes o yeri seviyor.
- I love you all the more for your faults.
- Hataların yüzünden seni daha çok seviyorum.
- I love watching talk shows.
- Talk show izlemeyi seviyorum.
- She said she had loved me.
- O beni sevdiğini söyledi.
- Tom told me he loved me and I told him I loved him, too.
- Tom bana beni sevdiğini söyledi ve ben de onu sevdiğimi söyledim.
- What do you love about her?
- Onun neyini seviyorsun?
- I think that you should know that whatever happens, I'll still love you.
- Sanırım ne olursa olsun seni hâlâ seveceğimi bilmelisin.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Annemizi neredeyse bilmeden, hissetmeden severiz, çünkü bu yaşamak kadar doğaldır.
- I can't tell you how much I love you.
- Seni ne kadar sevdiğimi sana söyleyemem.
- I love sunsets.
- Gün batımını severim.
- I love trying to do new things.
- Yeni şeyler denemeyi seviyorum.
- Trust me, you're going to love it here.
- Bana güven, onu burada seveceksin.
- I used to love Tom.
- Ben Tom'u severdim.
- Tom really loves playing the guitar, but he doesn't like singing.
- Tom gitar çalmayı gerçekten seviyor, ama o şarkı söylemeyi sevmiyor.
- It's impossible not to love him.
- Onu sevmemek imkansız.
- You don't know how much I love you.
- Seni ne kadar sevdiğimi bilemezsin.
- The salad contained marijuana and then he realized he loved his new job.
- Salata esrar içeriyordu ve sonrasında o yeni işini sevdiğini fark etti.
- Does this mean that you don't love me anymore?
- Bu artık beni sevmediğin anlamına mı geliyor?
- You're too young to love.
- Sevmek için çok gençsin.
- Tom really loves his country.
- Tom ülkesini gerçekten seviyor.
- Tom loves watching Japanese cartoons made for little girls.
- Tom kız çocukları için yapılmış Japon çizgi filmlerini izlemeyi seviyor.
- You love to climb mountains, don't you?
- Sen dağlara tırmanmayı seviyorsun, değil mi?
- Does this mean that you love me?
- Bu beni sevdiğin anlamına mı geliyor?
- I want to love and be loved.
- Sevmek ve sevilmek istiyorum.
- I love doing things and crossing them off my to-do list.
- İşleri yapmayı ve onları yapılacaklar listemden silmeyi severim.
- I love roller skating.
- Paten kaymayı seviyorum.
- Tom loves me.
- Tom beni seviyor.
- I love to ride my bike on Tuesdays.
- Ben salı günleri bisikletime binmeyi seviyorum.
- I love Tatoeba and all the people that contribute on this website.
- Tatoeba'yı va bu siteye katkıda bulunan bütün insanları seviyorum.
- I love your hat.
- Şapkanı seviyorum.
- They love studying music.
- Müzik çalışmayı severler.
- I love games.
- Oyunları severim.
- I love biking and hard rock concerts.
- Bisiklete binmeyi ve hard rock konserlerini severim.
- Tom loved you very much, Mary.
- Tom seni çok severdi, Mary.
- I love watching golf.
- Golf izlemeyi seviyorum.
- Mary doesn't love me anymore.
- Mary artık beni sevmiyor.
- I love him more than anything.
- Onu her şeyden çok seviyorum.
- I don't love him.
- Onu sevmiyorum.
- I loved them both.
- İkisini de sevdim.
- I really love her younger sister a lot.
- Onun küçük kız kardeşini gerçekten çok seviyorum.
- Tom is the only man that Mary has ever loved.
- Tom, Mary'nin sevdiği tek erkek.
- She is far away, but I still love her.
- Uzaklarda ama hala onu seviyorum.
- Why can't I love both of them?
- Neden ikisini birden sevemiyorum?
- I love poetry.
- Şiiri severim.
- Who doesn't love the King of Spain?
- İspanya Kralı'nı kim sevmez ki?
- I love India.
- Hindistan'ı seviyorum.
- Everyone knows you love Tom.
- Herkes senin Tom'u sevdiğini biliyor.
- Tom loves to gossip.
- Tom dedikodu yapmayı seviyor.
- You must love her very much.
- Onu çok sevmelisin.
- I know how much you love him.
- Senin onu ne kadar sevdiğini biliyorum.
- I love egg yolks.
- Yumurta sarısını severim.
- I love this place.
- Burayı seviyorum.
- She told him that she loved him.
- Onu sevdiğini söyledi.
- We all love them.
- Hepimiz onları seviyoruz.
- You love Christmas, don't you?
- Noel'i seviyorsun, değil mi?
- Tom loves me and I love him.
- Tom beni seviyor ve ben onu seviyorum.
- I love growing tomatoes.
- Domates yetiştirmeyi seviyorum.
- I thought you loved swimming.
- Ben yüzmeyi sevdiğini sanıyordum.
- I wish all people had loved peace.
- Keşke tüm insanlar barışı sevseydi.
- I know that Mary loves Tom, but I saw him kissing another girl yesterday and I don't know if I should tell her.
- Mary'nin Tom'u sevdiğini biliyorum ama dün onun başka bir kızı öptüğünü gördüm ve ona söylemem gerekip gerekmediğini bilmiyorum.
- I love my kids.
- Çocuklarımı seviyorum.
- Think about the ones you love.
- Sevdiklerinizi düşünün.
- I really do love it.
- Gerçekten onu seviyorum.
- I love french fries with ketchup.
- Ketçaplı patates kızartmasını severim.
- Tom has always loved doing that.
- Tom bunu yapmayı hep sevmiştir.
- I love opening fortune cookies.
- Fal kurabiyelerini açmayı seviyorum.
- He will love her forever.
- Onu sonsuza dek sevecek.
- I loved that show.
- O gösteriyi sevdim.
- I will always love you.
- Seni her zaman seveceğim.
- I love my wife, but I sometimes need to be alone.
- Karımı seviyorum ama bazen yalnız kalmaya ihtiyacım oluyor.
- I've never stopped loving him.
- Onu sevmekten hiç vazgeçmedim.
- It's you I'll always love.
- Her zaman seveceğim sensin.
- We all love lists.
- Hepimiz listeleri severiz.
- I love this arrangement.
- Bu düzenlemeyi severim.
- I've loved you since I first met you.
- Seni ilk tanıdığımdan beri seviyorum.
- I really love my blue pen.
- Mavi kalemimi gerçekten severim.
- I love to tell stories.
- Ben hikaye anlatmayı severim.
- I love you more than I love any other person.
- Seni diğer herkesten daha çok seviyorum.
- Fadil really loves Dania.
- Fadıl Dania'yı gerçekten seviyor.
- I love this cartoon.
- Bu çizgi filmi seviyorum.
- Trust me, you're going to love it here.
- Güven bana, burayı seveceksin.
- How much do you love Tom?
- Tom'u ne kadar seviyorsun?
- Was it a lie when you said you loved me?
- Beni sevdiğini söylediğinde bu bir yalan mıydı?
- I can wait to love in heaven.
- Cennette sevmek için bekleyebilirim.
- We all love Tom.
- Hepimiz Tom'u seviyoruz.
- He is a man who loves ceremonies.
- Törenleri seven bir adam.
- He loved everything about her.
- Onunla ilgili her şeyi severdi.
- She was convinced that he really loved her.
- Onun kendisini gerçekten sevdiğine ikna olmuştu.
- That's what I loved about him.
- Onda sevdiğim şey buydu.
- I love Android phones.
- Ben Android telefonları severim.
- I love free stuff.
- Bedava şeyleri severim.
- I love the work I do here.
- Burada yaptığım işi seviyorum.
- I love the beloved.
- Sevgiliyi seviyorum.
- I thought you loved them.
- Onları sevdiğini düşündüm.
- You don't love him, do you?
- Onu sevmiyorsun, değil mi?
- I love that movie.
- Bu filmi seviyorum.
- Everybody loved her.
- Herkes onu severdi.
- She loved her mother dearly.
- Annesini çok seviyordu.
- I love soccer.
- Futbolu severim.
- They love their kids.
- Çocuklarını seviyorlar.
- She still loved him.
- Onu hala seviyordu.
- I love skyscrapers.
- Ben gökdelenleri severim.
- Did you really love me?
- Sen beni gerçekten sevdin mi?
- I love that suit.
- O takım elbiseyi seviyorum.
- That's what I loved about her.
- Onda sevdiğim şey buydu.
- Today I love the entire world.
- Bugün tüm dünyayı seviyorum.
- Above all do not forget your duty to love yourself.
- Her şeyden önce, kendini sevme görevini unutma.
- Tom hugged Mary and told her that he loved her.
- Tom Mary'ye sarıldı ve onu sevdiğini söyledi.
- I love to make people laugh.
- İnsanları güldürmeyi severim.
- I hate mosquitoes, but they seem to love me.
- Sivrisineklerden nefret ediyorum ama onlar beni seviyor gibi görünüyor.
- I love my home.
- Evimi seviyorum.
- I love Mary so much.
- Mary'yi çok seviyorum.
- The kitten loved to chase rolling coins.
- Kedi yavrusu yuvarlanan sikkeleri kovalamayı severdi.
- Are you saying you love me?
- Beni sevdiğini mi söylüyorsun?
- I love both of them.
- İkisini de seviyorum.
- I love watching movies.
- Film izlemeyi seviyorum.
- We all loved him.
- Hepimiz onu sevdik.
- I have to love him.
- Ben onu sevmek zorundayım.
- I love him anyway.
- Ben yine de onu seviyorum.
- She loves him more than she loves me.
- Onu beni sevdiğinden daha çok seviyor.
- Tom is going to love it here.
- Tom onu burada sevecek.
- Tom loves chili.
- Tom kırmızı biberi seviyor.
- Tom won't stop loving Mary.
- Tom, Mary'yi sevmekten vazgeçmeyecek.
- I know you'll all love that.
- Hepinizin onu seveceğini biliyorum.
- Tom loved writing poems when he was a teenager.
- Tom ilkgençlik döneminde şiir yazmayı severdi.
- They love reading.
- Onlar okumayı seviyor.
- Tom's family loved me.
- Tom'un ailesi beni severdi.
- I don't love people like you.
- Senin gibi insanları sevmiyorum.
- I love Norwegian!
- Norveççeyi seviyorum!
- The pupils loved that joke.
- Öğrenciler bu şakayı çok sevdi.
- I love coming back here.
- Buraya geri gelmeyi seviyorum.
- I love my son.
- Oğlumu seviyorum.
- We love sunsets.
- Biz günbatımını severiz.
- We love it.
- Biz onu seviyoruz.
- Francine and I loved each other very much.
- Francine ve ben birbirimizi çok sevdik.
- I think I'll always love Mary.
- Sanırım Mary'i her zaman seveceğim.
- Why does nobody love me?
- Neden kimse beni sevmiyor?
- I love Hollywood movies.
- Hollywood filmlerini severim.
- Tom loves Mary, but she doesn't love him.
- Tom, Mary'yi seviyor ama Mary onu sevmiyor.
- You would've loved the movie.
- Sen filmi severdin.
- I love bargain sales.
- İndirimli satışları severim.
- I love beer.
- Birayı seviyorum.
- He really loves beer and gets drunk every day.
- Birayı çok seviyor ve her gün sarhoş oluyor.
- Sami and Layla loved each other a lot.
- Sami ve Layla birbirlerini çok severlerdi.
- Tom is going to love it in Boston.
- Tom onu Boston'da sevecek.
- I can't understand why she doesn't love me anymore.
- Beni neden artık sevmediğini anlayamıyorum.
- He loved Boston.
- O Boston'u severdi.
- We both love them.
- İkimiz de onları seviyoruz.
- I love you more deeply than I can say.
- Seni söyleyebileceğimden çok daha derinden seviyorum.
- We love puzzles.
- Bulmacaları seviyoruz.
- Who doesn't love a rebel?
- Kim bir isyancıyı sevmez?
- I love being around her.
- Onun etrafında olmayı seviyorum.
- She knew that John loved her.
- John'un kendisini sevdiğini biliyordu.
- I think you should tell Tom that you love him.
- Onu sevdiğini Tom'a söylemen gerektiğini düşünüyorum.
- Who loves me?
- Beni kim seviyor?
- All her students really love to read books.
- Bütün öğrencileri kitap okumayı çok seviyor.
- Tom is going to love this.
- Tom bunu sevecek.
- All our teachers were young and loved teaching.
- Bütün öğretmenlerimiz gençti ve öğretmeyi severlerdi.
- They used to love jokes.
- Eskiden şakaları severlerdi.
- Love to party!
- Partiyi seviyorum!
- I still love Tom very much.
- Tom'u hâlâ çok seviyorum.
- I'll always love you, no matter what you do.
- Ne yaparsan yap, seni hep seveceğim.
- London is the city he loves the most.
- Londra onun en çok sevdiği şehir.
- I still love him.
- Onu hâlâ seviyorum.
- Remember to love everyone!
- Herkesi sevmeyi unutma!
- I love secrets.
- Sırları severim.
- You love your work, don't you?
- Sen işini seviyorsun, değil mi?
- I will love you forever and ever.
- Seni sonsuza dek seveceğim.
- I love going to book sales.
- Kitap satışlarına gitmeyi seviyorum.
- My significant other works at a language school and loves it very much.
- Sevgilim de bir dil okulunda çalışıyor ve orayı çok seviyor.
- Mosquitos love me.
- Sivrisinekler beni severler.
- Tom says that he loves Mary.
- Tom Mary'yi sevdiğini söylüyor.
- We love mysteries.
- Gizemleri seviyoruz.
- You don't have to say you love me.
- Beni sevdiğini söylemek zorunda değilsin.
- The kids love playing with Tom.
- Çocuklar Tom'la oynamayı severler.
- I love competing with Tom.
- Tom'la yarışmayı seviyorum.
- I love the French.
- Fransızları seviyorum.
- Have you ever loved someone who never loved you back?
- Seni hiç sevmeyen birini hiç sevdin mi?
- The fact is I do not love her.
- Gerçek şu ki onu sevmiyorum.
- Tom is always telling Mary that he loves her.
- Tom her zaman Mary'e onu sevdiğini söylüyor.
- I love this language.
- Bu dili seviyorum.
- I love her, but she loves someone else.
- Ben onu seviyorum ama o başkasını seviyor.
- Layla is gonna love this hat.
- Leyla bu şapkayı sevecek.
- I love her because she is patient.
- Sabırlı olduğu için onu seviyorum.
- I loved Tom's performance.
- Tom'un performansını sevdim.
- She loves sunsets.
- O gün batımlarını seviyor.
- I love the songs sung by Kylie Minogue.
- Kylie Minogue'un söylediği şarkıları çok seviyorum.
- I love each and everyone of you.
- Hepinizi seviyorum.
- He loves sports events.
- Spor etkinliklerini seviyor.
- We love the system.
- Sistemi seviyoruz.
- All Tom wanted was someone to love him.
- Tom'un tek istediği onu sevecek biriydi.
- I love every aspect of the game.
- Oyunun her yönünü seviyorum.
- I love constructed languages.
- Yapay dilleri severim.
- I love bananas.
- Ben muz severim.
- She was the first woman I loved.
- O benim sevdiğim ilk kadındı.
- I love to ride my bike on Tuesdays.
- Salı günleri bisiklete binmeyi severim.
- Who do you love more, your mom or your dad?
- Kimi daha çok seviyorsun, anneni mi yoksa babanı mı?
- I love Istanbul.
- İstanbul'u seviyorum.
- I love spring and summer.
- Baharı ve yazı seviyorum.
- Tom was never able to tell Mary that he loved her.
- Tom, Mary'ye onu sevdiğini asla söyleyemedi.
- Tom loves tulips.
- Tom laleleri seviyor.
- He thinks I love her.
- Onu sevdiğimi düşünüyor.
- Tom loved it.
- Tom onu sevdi.
- My family loved her.
- Ailem onu sevdi.
- Do you think she still loves my letters?
- Sence hala mektuplarımı seviyor mudur?
- Tom and Mary must love each other very much.
- Tom ve Mary birbirlerini çok seviyor olmalılar.
- Tom loves to play and romp with his kids when he gets home from work.
- Tom işten eve döndüğünde çocuklarıyla oynamayı ve boğuşmayı seviyor.
- I can't make Tom love me.
- Tom'un beni sevmesini sağlayamam.
- I wanted to tell Tom that I loved him.
- Tom'a onu sevdiğimi söylemek istedim.
- I used to love going to the beach.
- Ben plaja gitmeyi severdim.
- I love him anyway.
- Yine de onu seviyorum.
- I love eggplant.
- Patlıcanı severim.
- Tom is the only man I've ever really loved.
- Tom şu ana kadar gerçekten sevdiğim tek adam.
- Do you love me unconditionally?
- Beni kayıtsız şartsız seviyor musun?
- I love him just as he is.
- Onu olduğu gibi seviyorum.
- Tom told Mary that his mother never loved him.
- Tom Mary'ye annesinin onu hiç sevmediğini söyledi.
- I've loved you for a long time.
- Seni uzun zamandır seviyorum.
- Does Tom know that you love him?
- Tom onu sevdiğini biliyor mu?
- I love money.
- Parayı severim.
- I love rainy days.
- Yağmurlu günleri severim.
- She loves him, not me.
- Onu seviyor, beni değil.
- He loves coming here since he thinks this place serves the only kokorech worth eating.
- Buranın yemeye değer kokoreç servis eden tek yer olduğunu düşündüğü için buraya gelmeyi seviyor.
- I suppose you love Tom.
- Sanırım sen Tom'u seviyorsun.
- I love music.
- Müziği seviyorum.
- I want to tell Tom that I love him.
- Tom'a onu sevdiğimi söylemek istiyorum.
- I've always loved Christmas.
- Noel'i hep sevmişimdir.
- They love listening to classical music.
- Onlar klasik müzik dinlemeyi seviyor.
- Because of her goodness and beauty everyone loved her.
- Onun iyiliğinden ve güzelliğinden dolayı herkes onu seviyordu.
- He loves to fish.
- Balık tutmayı seviyor.
- I love the way you write.
- Ben senin yazma tarzını seviyorum.
- Beatriz still loves Luis.
- Beatriz hala Luis'i seviyor.
- He loved the change.
- Değişikliği sevdi.
- She still loves him.
- Hâlâ onu seviyor.
- I love what I'm doing right now.
- Şu an yaptığım şeyi seviyorum.
- Tom loves being a music student.
- Tom müzik öğrencisi olmayı seviyor.
- The students loved their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerini sevdi.
- Do you love me just because I'm a Chinese girl?
- Beni sadece Çinli bir kız olduğum için mi seviyorsun?
- She loves studying music.
- Müzik çalışmayı seviyor.
- I love myself.
- Kendimi seviyorum.
- To love and to be loved is the greatest happiness.
- Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluktur.
- What we all have in common is that we love soccer.
- Hepimizin ortak tarafı futbolu sevmemiz.
- You would love it.
- Çok seveceksin.
- Do you love my sister?
- Kız kardeşimi seviyor musun?
- They love Hokkaido.
- Onlar Hokkaido'yu seviyor.
- Mary is the only girl I've ever loved.
- Mary şimdiye kadar sevdiğim tek kız.
- You do love Tom, don't you?
- Tom'u seviyorsun, değil mi?
- I love her, but the feeling is not mutual.
- Onu seviyorum ama duygularımız karşılıklı değil.
- You love to climb mountains, don't you?
- Dağlara tırmanmayı seviyorsun, değil mi?
- What kind of woman could love a guy like him?
- Ne tür bir kadın onun gibi bir adamı sevebilir?
- He loves his boyfriend very much.
- Erkek arkadaşını çok seviyor.
- They loved Boston.
- Boston'ı sevdiler.
- I love Tom's smile.
- Tom'un gülüşünü seviyorum.
- I love working here.
- Burada çalışmayı seviyorum.
- Tell me again that you love me.
- Beni sevdiğini tekrar söyle.
- I love to see people's reactions when I tell them who I am.
- Kim olduğumu söylediğimde insanların tepkilerini görmeyi seviyorum.
- I love to jog more than anything else in the world.
- Koşu yapmayı dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum.
- Tom thinks I love Mary.
- Tom Mary'yi sevdiğimi düşünüyor.
- I love spring.
- Baharı severim.
- I love the food here.
- Buradaki yemekleri seviyorum.
- I love her accent.
- Onun aksanını seviyorum.
- She doesn't love anyone, and no one loves her.
- O kimseyi sevmiyor ve kimse onu sevmiyor.
- I'm pretty sure Tom really loved Mary.
- Tom'un Mary'yi gerçekten sevdiğine eminim.
- How difficult a thing it is, to love, and to be wise, and both at once.
- Aynı anda sevmek ve mantıklı olmak ne kadar zor bir şey.
- We love Bob more than Tom.
- Bob'u Tom'dan daha çok seviyoruz.
- He says still loves me but I don't believe him at all.
- Beni hala sevdiğini söylüyor ama ben ona hiç inanmıyorum.
- I love your sense of humor.
- Espri anlayışını seviyorum.
- He loved her, who didn't love him at all.
- Onu hiç sevmeyen kızı sevdi.
- His friends love him.
- Arkadaşları onu seviyor.
- I love him, but he loves someone else.
- Onu seviyorum ama o başka birini seviyor.
- Whoever loves flowers cannot be a bad person.
- Her kim çiçekleri seviyorsa kötü bir kişi olamaz.
- I love eating melons.
- Kavun yemeyi seviyorum.
- You'll always love me, I hope.
- Beni hep seveceksin, umarım.
- Sami loved to talk.
- Sami konuşmayı seviyordu.
- Sami loves his sister so much.
- Sami kardeşini çok seviyor.
- I love walking on the beach.
- Sahilde yürümeyi seviyorum.
- I love taking trips.
- Gezilere çıkmayı severim.
- Nobody loves war.
- Savaşı kimse sevmez.
- I love being at Harvard.
- Ben Harvard'da olmayı seviyorum.
- I know Tom doesn't love you.
- Tom'un senin sevmediğini biliyorum.
- I love twilight.
- Alacakaranlığı severim.
- I love that language.
- Bu dili seviyorum.
- Do you think she still loves me?
- Sence beni hâlâ seviyor mudur?
- Tom loves playing the piano.
- Tom piyano çalmayı seviyor.
- He loves being in the spotlight.
- Spot ışıkları altında olmayı seviyor.
- I hate mosquitoes, but they seem to love me.
- Sivrisineklerden nefret ederim ama onlar beni seviyor gibi görünüyor.
- I loved that movie when I was a kid.
- Çocukken o filmi severdim.
- King Ahasuerus loved Esther.
- Kral Ahasuerus Esther'i severdi.
- Tell Tom I love him.
- Tom'a onu sevdiğimi söyle.
- I love working with Tom.
- Tom'la çalışmayı seviyorum.
- I loved that movie when I was a kid.
- Bir çocukken o filmi severdim.
- The neighbor's cat loves our garden.
- Komşumuzun kedisi bahçemizi çok seviyor.
- He loved to travel.
- Seyahat etmeyi severdi.
- Tell your wife every day that you love her.
- Karına her gün onu sevdiğini söyle.
- If you really loved me, you'd marry me.
- Beni gerçekten sevseydin, benimle evlenirdin.
- I love coffee.
- Kahveyi seviyorum.
- Tom told Mary that you loved her.
- Tom Mary'ye senin onu sevdiğini söyledi.
- He used to love that.
- Eskiden bunu severdi.
- Love John.
- John'u seviyorum.
- I love it!
- Onu seviyorum!
- Mary, do you love me?
- Mary, beni seviyor musun?
- She wrote to him to tell him that she loved him.
- Onu sevdiğini söylemek için yazmış.
- Tom loved kids.
- Tom çocukları severdi.
- I'll always love Tom.
- Tom'u her zaman seveceğim.
- But I love sleeping!
- Ama ben uyumayı severim!
- Tom loved his children more than anything.
- Tom çocuklarını her şeyden çok sevdi.
- I love old prewar gangster movies.
- Eski savaş öncesi gangster filmlerini severim.
- Tom wanted Mary to tell him she loved him.
- Tom, Mary'den onu sevdiğini söylemesini istedi.
- That's what I loved about Tom.
- Tom hakkında sevdiğim şey bu.
- I love that plan.
- O planı seviyorum.
- Mary wants to marry a banker because she loves money.
- Mary bir bankacıyla evlenmek istiyor çünkü parayı seviyor.
- Sami loved both of them very much.
- Sami ikisini de çok severdi.
- Did you love her?
- Onu sevdin mi?
- Jesus told us to turn the other cheek, love our enemies, and pray for them.
- İsa bize diğer yanağımızı çevirmemizi, düşmanlarımızı sevmemizi ve onlar için dua etmemizi söyledi.
- I love break dancing.
- Break dansı seviyorum.
- I wonder if Tom knows how much I love him.
- Tom'un onu ne kadar sevdiğimi bilip bilmediğini merak ediyorum.
- I still love it.
- Onu hâlâ seviyorum.
- Why don't you love me?
- Neden beni sevmiyorsun?
- What Tom really loved was gambling.
- Tom'un gerçekten sevdiği şey kumar oynamaktı.
- Tom loves me, too.
- Tom da beni seviyor.
- Dan was forced into an unhappy marriage with girl he had never loved.
- Dan hiç sevmediği bir kızla mutsuz bir evliliğe zorlanmıştı.
- I really love cats.
- Kedileri çok severim.
- People love sports heroes.
- İnsanlar spor kahramanlarını severler.
- I love Evelina Sašenko.
- Evelina Sašenko'yu seviyorum.
- You used to love Boston.
- Eskiden Boston'u severdin.
- I love to skate.
- Paten yapmayı seviyorum.
- She loved him with all her heart.
- Onu tüm kalbiyle sevdi.
- The mischievous son loved his dad.
- Yaramaz oğul, babasını sevdi.
- Could you please tell me why you love her?
- Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
- Tom is the only man I've ever loved.
- Tom sevdiğim tek erkek.
- Tom will love that.
- Tom onu sevecek.
- Tom loves it.
- Tom onu seviyor.
- For all her fault, they loved her.
- Tüm hatalarına rağmen onu sevdiler.
- You love Australia, don't you?
- Avustralya'yı seviyorsun, değil mi?
- My children love me.
- Çocuklarım beni seviyor.
- Tom loves traveling.
- Tom yolculuk etmeyi seviyor.
- I love the way you do that.
- Senin bunu yapma tarzını seviyorum.
- Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.
- Ken'in babası, Ken'i tek oğlu olduğu için daha çok seviyordu.
- Tom says he loves Mary; in reality, however, he is only after her money.
- Tom Mary'yi sevdiğini söylüyor; ancak gerçekte onun parasının peşinde.
- I love helping people.
- İnsanlara yardım etmeyi severim.
- I love this company.
- Bu şirketi seviyorum.
- Tom used to love his job.
- Tom işini severdi.
- I love the scrapbook Tom made for me.
- Tom'un bana hazırladığı albümü çok sevdim.
- Tom knows that Mary doesn't love him anymore.
- Tom, Mary'nin artık onu sevmediğini biliyor.
- I love going to school here.
- Ben burada okula gitmeyi seviyorum.
- I just love flowers.
- Ben çiçekleri çok severim.
- I can't tell you how much I love you.
- Seni ne kadar sevdiğimi anlatamam.
- I have no love for Tom.
- Tom'u hiç sevmem.
- They love that song.
- Onlar o şarkıyı seviyorlar.
- I love writing compositions.
- Kompozisyon yazmayı severim.
- Everyone loved it.
- Herkes severdi.
- Tom said that he loved Mary.
- Tom, Mary'yi sevdiğini söyledi.
- It's not too late to tell Tom that you love him.
- Tom'a onu sevdiğini söylemek için çok geç değil.
- I love to paint with watercolors.
- Suluboya ile resim yapmayı seviyorum.
- I don't love her anymore.
- Artık onu sevmiyorum.
- I love that show.
- O diziyi seviyorum.
- I love you more than my eyes.
- Seni gözlerimden daha çok seviyorum.
- Tom loved those jeans.
- Tom o kot pantolonu sevdi.
- Do you love it?
- Seviyor musun?
- You love chili, don't you?
- Acı seviyorsun, değil mi?
- She won't know that you love her unless you tell her.
- Sen söylemedikçe onu sevdiğini anlamayacak.
- My cat will love this.
- Benim kedim bunu sevecek.
- I love that tattoo.
- O dövmeyi seviyorum.
- I love dealing with professionals.
- Profesyonellerle uğraşmayı seviyorum.
- You know I love him, don't you?
- Onu sevdiğimi biliyorsun, değil mi?
- I love studying kanjis.
- Ben kanjileri öğrenmeyi seviyorum.
- I love this book above all.
- Her şeyden önce, bu kitabı seviyorum.
- You love her more than I do.
- Onu benim sevdiğimden daha çok seviyorsun.
- Tom knows how much Mary loves him.
- Tom, Mary'nin onu ne kadar çok sevdiğini biliyor.
- Tell me again that you love me.
- Beni sevdiğini bir daha söyle.
- I really loved them.
- Gerçekten onları sevdim.
- Tom said he loved me.
- Tom beni sevdiğini söyledi.
- Tom loves the game a lot.
- Tom oyunu çok seviyor.
- I love her sister very much.
- Onun kız kardeşini çok seviyorum.
- I don't love my wife anymore.
- Artık karımı sevmiyorum.
- Tom didn't believe Mary when she said she loved him.
- Tom kendisini sevdiğini söylediğinde Mary'ye inanmadı.
- I don't love Tom anymore.
- Artık Tom'u sevmiyorum.
- I don't love Mary enough to marry her.
- Mary'i evlenecek kadar sevmiyorum.
- To tell you the truth, I don't love Tom anymore.
- Doğruyu söylemek gerekirse, Tom'u artık sevmiyorum.
- I love to watch westerns.
- Kovboy filmlerini seyretmeyi seviyorum.
- What do you think Tom loved most about you?
- Tom'un senin hakkında en çok neyi sevdiğini düşünüyorsun?
- I love to travel abroad.
- Yurtdışına seyahat etmeyi severim.
- I love Christmas carols.
- Noel ilahilerini seviyorum.
- Alive or dead, I'll always love you.
- Ölü ya da diri, seni hep seveceğim.
- I love walking in the rain.
- Yağmurda yürümeyi seviyorum.
- Tom loves to write.
- Tom yazmayı seviyor.
- She loves her son dearly.
- O, oğlunu içtenlikle seviyor.
- I love this video.
- Bu videoyu seviyorum.
- Tom loves to play football.
- Tom futbol oynamayı seviyor.
- I love Mary's hair.
- Mary'nin saçını seviyorum.
- I think Tom loves me.
- Sanırım Tom beni seviyor.
- Tell me you love me.
- Bana beni sevdiğini söyle.
- I wanted to do something I loved.
- Sevdiğim bir şeyi yapmak istedim.
- The more love you give, the more you get.
- Ne kadar çok seversen o kadar çok sevilirsin.
- I love Japan, and Japanese girls of course.
- Japonya'yı ve tabii ki Japon kızlarını seviyorum.
- I know that Tom still loves me.
- Tom'un beni hala sevdiğini biliyorum.
- I love music, particularly classical.
- Müziği, özellikle de klasik müziği severim.
- They love coffee.
- Onlar kahveyi seviyor.
- We stop loving ourselves when no one loves us.
- Kimse bizi sevmeyince kendimizi sevmekten vazgeçeriz.
- I still love her.
- Ben onu hâlâ seviyorum.
- It's clear he loves it.
- Sevdiği çok açık.
- I love your spirit.
- Senin ruhunu seviyorum.
- Do you love your family?
- Aileni seviyor musun?
- She's going to love this.
- O bunu sevecek.
- I love you as fresh meat loves salt.
- Seni, taze etin tuzu sevdiği gibi seviyorum.
- You're going to love Tom.
- Tom'u seveceksin.
- You love him, don't you?
- Onu seviyorsun, değil mi?
- Tom loves chocolate cake.
- Tom çikolatalı pastayı seviyor.
- I love this stuff.
- Bu şeyi seviyorum.
- I love you people.
- Sizleri seviyorum.
- I love this romantic music.
- Bu romantik müziği seviyorum.
- Layla loved horses.
- Layla atları severdi.
- I love this man.
- Bu adamı seviyorum.
- I love Tom's car.
- Tom'un arabasını seviyorum.
- I know that you love him.
- Onu sevdiğini biliyorum.
- I love the sound of children laughing.
- Çocukların gülme sesini seviyorum.
- I love shopping here.
- Burada alışveriş yapmayı seviyorum.
- Tom loved playing rugby.
- Tom rugby oynamayı severdi.
- The mother loves her children.
- Anne çocuklarını seviyor.
- Ted loves his wife Elizabeth.
- Ted, karısı Elizabeth'i seviyor.
- Do you love my brother more than me?
- Kardeşimi benden daha mı çok seviyorsun?
- Tom loved Mary, you know.
- Tom Mary'yi seviyordu, biliyorsun.
- I'd love to travel by bike, but I'm afraid of getting mauled by a bear.
- Bisikletle seyahat etmeyi severim ama bir ayı tarafından parçalanmaktan korkuyorum.
- Tom loved to sing with Mary.
- Tom, Mary ile şarkı söylemeyi severdi.
- We love our parks.
- Parklarımızı seviyoruz.
- Does Tom know that you love him?
- Tom senin onu sevdiğini biliyor mu?
- You said that you loved her.
- Onu sevdiğini söyledin.
- Tom loves you as much as I do.
- Tom seni en az benim kadar seviyor.
- Thank you for loving me.
- Beni sevdiğin için teşekkür ederim.
- He loves baseball.
- Beyzbolu seviyor.
- She loves her boyfriend.
- O erkek arkadaşını seviyor.
- He loves listening to classical music.
- O, klasik müzik dinlemeyi seviyor.
- I love red parrots.
- Kırmızı papağanları seviyorum.
- Tom still loves Mary a lot.
- Tom hala Mary'yi çok seviyor.
- I love all of my classes.
- Derslerimin hepsini seviyorum.
- I know you love me.
- Beni sevdiğini biliyorum.
- I love watching talk shows.
- Sohbet programları izlemeyi severim.
- Tom suddenly realized he loved Mary.
- Tom aniden Mary'yi sevdiğini fark etti.
- Do you love him too?
- Onu da seviyor musun?
- They love Tom.
- Onlar Tom'u seviyorlar.
- Tom would've loved this.
- Tom bunu severdi.
- Fadil's mom loves things like that.
- Fadıl'ın annesi böyle şeyleri seviyor.
- Because of her goodness and beauty everyone loved her.
- İyiliği ve güzelliği yüzünden herkes onu severdi.
- I love a good party.
- İyi bir partiyi severim.
- She told him that she didn't love him.
- Onu sevmediğini söyledi.
- I love traveling alone.
- Yalnız seyahat etmeyi seviyorum.
- Chinese children love rice with sauce.
- Çinli çocuklar soslu pirinci seviyor.
- Tom loved Mary, who didn't love him at all.
- Tom onu hiç sevmeyen Mary'yi seviyordu.
- I love watching birds.
- Kuşları izlemeyi seviyorum.
- I love you like a brother.
- Seni bir kardeş gibi seviyorum.
- Tom never should've told Mary that he loved her.
- Tom, Mary'ye onu sevdiğini asla söylememeliydi.
- When I was a kid, I loved the film Jurassic Park.
- Çocukken Jurassic Park filmini çok severdim.
- I will always love Mary.
- Mary'i her zaman seveceğim.
- Tom used to love Mary.
- Tom Mary'yi severdi.
- Tell Layla that I love her.
- Layla'ya onu sevdiğimi söyleyin.
- I love her from the bottom of my heart.
- Kalbimin en derin yerinden onu seviyorum.
- Tom loves riding motorcycles.
- Tom motosiklete binmeyi seviyor.
- Tom loves music.
- Tom müziği seviyor.
- I love Ukraine.
- Ben Ukrayna'yı seviyorum.
- My father loves pizza.
- Babam, pizza seviyor.
- I love this floral arrangement.
- Bu çiçek aranjmanını seviyorum.
- I love swimming.
- Yüzmeyi seviyorum.
- He loves fishing.
- Balık tutmayı seviyor.
- I don't love my wife.
- Karımı sevmiyorum.
- Tom would've loved that.
- Tom onu severdi.
- I really love roses.
- Gülleri gerçekten severim.
- I love you so much.
- Seni çok seviyorum.
- Tom knows that Mary loves him.
- Tom, Mary'nin onu sevdiğini biliyor.
- We love those who love us.
- Bizi sevenleri severiz.
- I love him.
- Onu seviyorum.
- I love talking to him.
- Onunla konuşmayı seviyorum.
- He loves studying math.
- Matematik okumayı seviyor.
- I should have told her that I love her.
- Onu sevdiğimi ona söylemeliydim.
- She loves the children.
- Çocukları seviyor.
- He loved me, but he doesn't love me anymore.
- Beni seviyordu ama artık sevmiyor.
- To love and to be loved is the greatest happiness.
- Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk.
- That's why workers love you.
- İşçilerin sizi sevmesinin sebebi bu.
- His family really loves watching television every day.
- Ailesi her gün televizyon izlemeyi çok seviyor.
- I love the mountains.
- Dağları seviyorum.
- My boyfriend works at a language school and loves it very much.
- Erkek arkadaşım bir dil okulunda çalışıyor ve orayı çok seviyor.
- I know Tom still loves me.
- Tom'un hala beni sevdiğini biliyorum.
- Nobody loves war.
- Hiç kimse savaşı sevmez.
- Tom and his friends love to get together and play music.
- Tom ve arkadaşları bir araya gelmeyi ve müzik çalmayı seviyor.
- I love watching golf.
- Golf seyretmeyi seviyorum.
- I think you need to tell Tom that you love him.
- Onu sevdiğini Tom'a söylemen gerektiğini düşünüyorum.
- I love this area.
- Bu bölgeyi seviyorum.
- Tom said he loved chocolate.
- Tom çikolatayı sevdiğini söyledi.
- It was not until Lucy left me that I realized how much I loved her.
- Lucy beni terk edene kadar onu ne kadar çok sevdiğimi fark etmemiştim.
- She loves to cook.
- Yemek yapmayı seviyor.
- I love kitties.
- Kedicikleri severim.
- I love you like a son.
- Seni oğlum gibi seviyorum.
- One should love one's mother tongue.
- Biri kendi ana dilini sevmeli.
- She loves her son.
- O, oğlunu seviyor.
- I really love watching anime and reading manga.
- Ben anime izlemeyi ve manga okumayı gerçekten seviyorum.
- I love Mary so much.
- Mary'i çok seviyorum.
- How could anyone not love Tom?
- Bir insan Tom'u nasıl sevmez?
- Tom loved watching sports.
- Tom spor seyretmeyi severdi.
- I love the great outdoors.
- Açık havayı seviyorum.
- I really love his sister.
- Onun kız kardeşini gerçekten seviyorum.
- I love eating bread.
- Ekmek yemeyi seviyorum.
- She loves the children.
- O, çocukları seviyor.
- It's because he loves me.
- Bu beni sevdiği içindir.
- Tom is loving every minute of it.
- Tom her dakikasını seviyor.
- He loves soccer.
- O, futbolu seviyor.
- Tom loves skiing.
- Tom kayak yapmayı seviyor.
- No one loves war.
- Kimse savaşı sevmez.
- We do love it.
- Biz onu seviyoruz.
- I love those shoes.
- O ayakkabıları seviyorum.
- You love sunsets, don't you?
- Günbatımını seversin, değil mi?
- You never tell me you love me.
- Beni sevdiğini hiç söylemiyorsun.
- I just want Tom to love me.
- Sadece Tom'un beni sevmesini istiyorum.
- I think Tom probably loves Mary.
- Sanırım Tom muhtemelen Mary'yi seviyor.
- Dan loves spiders more than any other animal.
- Dan örümcekleri herhangi bir başka hayvandan daha fazla seviyor.
- I love potato salad.
- Patates salatasını seviyorum.
- You must love her very much.
- Onu çok seviyor olmalısınız.
- I love all of you.
- Hepinizi seviyorum.
- Even if you go away, I'll still passionately love you.
- Uzaklara gitsen bile, seni yine de tutkuyla seveceğim.
- I love geography and history.
- Coğrafyayı ve tarihi severim.
- Sami loved theater.
- Sami tiyatroyu sevdi.
- Tom loved your ideas.
- Tom fikirlerini sevdi.
- Puppies love to chew on everything.
- Köpek yavruları her şeyi çiğnemeyi severler.
- I love the sound of wind chimes.
- Rüzgar çanlarının sesini seviyorum.
- My girlfriend also loves to drink.
- Kız arkadaşım da içmeyi seviyor.
- I love martial arts!
- Ben dövüş sanatlarını severim!
- I just wanted Mary to love me.
- Sadece Mary'nin beni sevmesini istedim.
- I can teach you how to love children.
- Çocukları nasıl seveceğinizi öğretebilirim.
- I love nature.
- Doğayı seviyorum.
- Layla looked innocent but she was dangerous to love.
- Leyla masum görünüyordu ama sevmek için tehlikeliydi.
- I thought he loved me.
- Onun beni sevdiğini düşünüyordum.
- I love her because she is patient.
- Onu seviyorum çünkü sabırlı biri.
- I love this kind of movie.
- Bu tür filmleri severim.
- Whom do you love?
- Kimi seviyorsun?
- Do you love me or not?
- Beni seviyor musun, sevmiyor musun?
- We love art.
- Sanatı seviyoruz.
- I love your son.
- Oğlunu seviyorum.
- We love each other very much.
- Birbirimizi çok seviyoruz.
- I love you just the way you are.
- Seni olduğun gibi seviyorum.
- He loves the tigers.
- O, kaplanları seviyor.
- I love Tom more than anything.
- Tom'u her şeyden çok seviyorum.
- The children love playing in their new tree house, which they built themselves.
- Çocuklar kendi yaptıkları yeni ağaç evlerinde oynamayı çok seviyorlar.
- Everybody loved us.
- Herkes bizi sevdi.
- I love everything about Tom.
- Tom'un her şeyini seviyorum.
- I love sunsets.
- Gün batımını seviyorum.
- I can't imagine loving anybody as much as Tom seems to love Mary.
- Tom'un Mary'yi sevdiği kadar başka birini sevmeyi hayal bile edemiyorum.
- I love Natasha.
- Natasha'yı seviyorum.
- Tom knew that Mary loved him.
- Tom, Mary'nin onu sevdiğini biliyordu.
- They all loved Tom.
- Hepsi Tom'u severdi.
- Tom loves to watch horror films.
- Tom korku filmi izlemeyi seviyor.
- Men love amorous women.
- Erkekler şehvetli kadınları severler.
- Tom told me that he didn't love Mary anymore.
- Tom bana Mary'yi artık sevmediğini söyledi.
- I love languages.
- Lisanları seviyorum.
- I love the look in your eyes.
- Bakışlarını çok seviyorum.
- I don't think Tom knows how much Mary loves him.
- Tom'un Mary'nin onu ne kadar sevdiğini bildiğini sanmıyorum.
- I love winter light.
- Kış güneşini seviyorum.
- Sami loves his parents.
- Sami anne ve babasını seviyor.
- Do Tom and Mary still love each other?
- Tom ve Mary birbirlerini hala seviyorlar mı?
- I love Mary's hair.
- Ben Mary'nin saçını seviyorum.
- Sylvia loved concerts.
- Sylvia konserleri severdi.
- He loves me.
- O beni seviyor.
- Everybody loved her.
- Herkes onu sevdi.
- I love the smell of napalm in the morning.
- Sabahları napalm kokusunu seviyorum.
- Tom's family loved Mary.
- Tom'un ailesi Mary'yi sevdi.
- He still loves her.
- O hala onu seviyor.
- I love trains.
- Trenleri seviyorum.
- I love cats, too.
- Ben de kedileri severim.
- Tom is thinking about telling Mary that he loves her.
- Tom, Mary'ye onu sevdiğini söylemeyi düşünüyor.
- Instead of just saying you love her, do something to show how much you love her.
- Sadece onu sevdiğini söylemek yerine, onu ne kadar sevdiğini gösterecek bir şey yap.
- I thought you loved reading.
- Okumayı sevdiğini sanıyordum.
- I've never loved anyone but Tom.
- Tom'dan başka kimseyi sevmedim.
- I love listening to Rachmaninoff.
- Rachmaninoff dinlemeyi seviyorum.
- I love the Giants.
- Giants'i seviyorum.
- You're going to love living here.
- Burada yaşamayı seveceksin.
- I love what you're wearing.
- Giydiğin şeyi seviyorum.
- Tom loves you so much.
- Tom seni çok seviyor.
- I want to love and be loved.
- Ben sevmek ve sevilmek istiyorum.
- Of course, Tom loves his children.
- Tabii ki, Tom çocuklarını seviyor.
- Tom was thinking about telling Mary that he loved her.
- Tom onu sevdiğini Mary'ye söylemeyi düşünüyordu.
- I think Tom really loves Mary.
- Tom'un gerçekten Mary'yi sevdiğini düşünüyorum.
- I love my country too.
- Ben de ülkemi seviyorum.
- I'm wondering if I love him.
- Ben onu sevip sevmediğimi merak ediyorum.
- Everyone knows you love Mary.
- Herkes senin Mary'yi sevdiğini bilir.
- Women who claim to love Disney films are, in most cases, suffering mentally.
- Disney filmlerini sevdiğini iddia eden kadınlar, çoğu durumda zihinsel olarak acı çekiyorlar.
- He said that he loves me and wants to marry me.
- Beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.
- I think I've always loved Mary.
- Sanırım her zaman Mary'yi sevdim.
- Tom should've told Mary he loved her.
- Tom, Mary'e onu sevdiğini söylemeliydi.
- I really love you.
- Seni gerçekten seviyorum.
- My father loves my mother.
- Babam annemi seviyor.
- Mary loves her bamboo fence.
- Mary bambu çitini çok seviyor.
- I do love flowers.
- Çiçekleri seviyorum.
- My parents love him.
- Ailem onu seviyor.
- Fadil loved to be on social media.
- Fadıl sosyal medyada olmayı çok seviyordu.
- I love you like a son.
- Sizi oğlum gibi seviyorum.
- I don't love him enough to marry him.
- Onu evlenecek kadar sevmiyorum.
- Tom loves being in Boston.
- Tom Boston'da olmayı seviyor.
- I love Sino-Tibetan languages.
- Çin-Tibet dillerini seviyorum.
- I'm sure Tom will love your present.
- Tom'un hediyeni seveceğinden eminim.
- I love you more than anyone else.
- Seni herkesten daha çok seviyorum.
- I loved it in Boston.
- Boston'da sevdim.
- Tom is never going to love you.
- Tom seni asla sevmeyecek.
- She loves her children.
- Çocuklarını çok seviyor.
- I love him all the more for his faults.
- Hatalarına rağmen onu gittikçe daha çok seviyorum.
- I wonder if Tom knows how much I love him.
- Acaba Tom onu ne kadar sevdiğimi biliyor mu?
- I have always loved you so much.
- Seni hep çok sevdim.
- I think we should tell Tom we love him.
- Bence Tom'a onu sevdiğimizi söylemeliyiz.
- Everyone loves me.
- Herkes beni seviyor.
- I love cooking programs.
- Yemek programlarını seviyorum.
- I love spring and summer.
- İlkbaharı ve yazı seviyorum.
- She knew that John loved her.
- John'un onu sevdiğini biliyordu.
- I thought you loved it.
- Onu sevdiğini sanıyordum.
- I love to drive.
- Araba kullanmayı seviyorum.
- I used to love Mary.
- Mary'yi severdim.
- Are you telling me you don't love me?
- Beni sevmediğini mi söylüyorsun?
- I love him more than any other boy.
- Onu diğer çocuklardan daha çok seviyorum.
- Millie loves me.
- Millie beni seviyor.
- I loved Tom.
- Tom'u severdim.
- Tom loves his daughter's face.
- Tom kızının yüzünü seviyor.
- She loves him, not me.
- Beni değil onu seviyor.
- I know, but I love her!
- Biliyorum, ama onu seviyorum!
- Sami loved the script.
- Sami senaryoyu sevdi.
- Who loves me more than anything?
- Kim beni her şeyden çok seviyor?
- I've always loved you.
- Seni her zaman sevdim.
- You don't love me anymore, do you?
- Beni artık sevmiyorsun, değil mi?
- I used to love going back to school after having the summer off.
- Yaz tatilinden sonra okula dönmeyi severdim.
- Everyone loves him.
- Herkes onu seviyor.
- Tom really loved Australia.
- Tom Avustralya'yı gerçekten sevdi.
- I love men with beards.
- Sakallları olan erkekleri severim.
- You don't see how much I love Mary, do you?
- Mary'yi ne kadar sevdiğimi göremiyorsun, değil mi?
- Love your enemies, for they point out your mistakes.
- Düşmanlarınızı sevin, çünkü onlar sizin hatalarınızı gösterirler.
- Tom fell out of love with Mary.
- Tom artık Mary'yi sevmiyor.
- I've never stopped loving her.
- Onu sevmekten hiç vazgeçmedim.
- I think Tom is going to love it.
- Sanırım Tom onu sevecek.
- Tom knows that Mary loves John.
- Tom, Mary'nin John'u sevdiğini bilir.
- She loves her and me.
- Onu ve beni seviyor.
- In the special forces, they also teach you how to eat shit and how to love eating it.
- Özel kuvvetlerde size bok yemeyi ve bok yemeyi sevmeyi de öğretirler.
- I love this cartoon.
- Bu karikatürü seviyorum.
- Tom doesn't know how much Mary loves him.
- Tom, Mary'nin onu ne kadar sevdiğini bilmiyor.
- I love to watch people's reactions when I say who I am.
- Kim olduğumu söylediğimde insanların tepkilerini izlemeyi seviyorum.
- Do you love your children?
- Sen çocuklarını seviyor musun?
- I really love my blue pen.
- Mavi kalemimi gerçekten seviyorum.
- He loves his own children.
- Kendi çocuklarını seviyor.
- I love to throw curveballs.
- Ters köşe yapmayı severim.
- Tom has always loved Mary.
- Tom her zaman Mary'yi sevdi.
- I love my team.
- Ben takımımı seviyorum.
- She doesn't love her husband.
- Kocasını sevmiyor.
- Europeans love to drink wine.
- Avrupalılar şarap içmeyi severler.
- I love to travel.
- Seyahat etmeyi severim.
- Mary loves her pony.
- Mary midillisini seviyor.
- She loves the boy as if he were her own child.
- Çocuğu kendi çocuğu gibi sevdi.
- How can you know if somebody loves you?
- Birinin sizi sevdiğini nereden anlarsınız?
- I love licorice.
- Ben meyan kökünü severim.
- I know that we still love each other.
- Birbirimizi hâlâ sevdiğimizi biliyorum.
- I love training with my friends.
- Arkadaşlarımla antrenman yapmayı seviyorum.
- He loves the son.
- Oğlunu seviyor.
- I love the way you take care of me.
- Benimle ilgilenme tarzını seviyorum.
- I think I really love you, Tom.
- Sanırım seni gerçekten seviyorum, Tom.
- I love to float on the water.
- Su üstünde yüzmeyi severim.
- I love our conversations.
- Sohbetlerimizi severim.
- I love to eat fried squid.
- Kızarmış kalamar yemeyi severim.
- Sami loved hiking in the vast Canadian wilderness.
- Sami Kanada'nın uçsuz bucaksız vahşi doğasında yürüyüş yapmayı çok severdi.
- She says that she loves flowers.
- O, çiçeklerini sevdiğini söylüyor.
- I really do love Boston.
- Gerçekten Boston'u severim.
- You love sunsets, don't you?
- Günbatımını seviyorsun, değil mi?
- I love this device.
- Bu cihazı seviyorum.
- The woman I love works in Istanbul and I miss her very much.
- Sevdiğim kadın İstanbul'da çalışıyor ve onu çok özlüyorum.
- He loves rituals.
- O, ayinleri seviyor.
- Tom was thinking about telling Mary that he loved her.
- Tom, Mary'ye onu sevdiğini söylemeyi düşünüyordu.
- I've loved you since I first met you.
- Seni ilk tanıştığımdan beri seviyorum.
- What do you love about Tom?
- Tom'un nesini seviyorsun?
- I love the questions.
- Soruları severim.
- I love Tom with my whole heart.
- Tom'u bütün kalbimle seviyorum.
- I love what I'm doing.
- Yaptığım işi seviyorum.
- They loved to spend all day playing together.
- Bütün günü birlikte oynayarak geçirmeyi seviyorlardı.
- I told you Tom would love it.
- Tom'un bunu seveceğini sana söyledim.
- Until the age of 21, children love their parents; at 25 they judge them, afterwards they forgive them.
- 21 yaşına kadar, çocuklar ebeveynlerini severler; 25 yaşında onları yargılarlar, daha sonra onları bağışlarlar.
- My grandson loves the story of Snow White.
- Torunum Pamuk Prenses hikayesini seviyor.
- She loves shopping.
- Alışverişi seviyor.
- I love cake.
- Pastayı seviyorum.
- Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.
- Ken'in babası, Ken tek oğlu olduğu için, onu daha çok seviyordu.
- As a matter of fact, I love him very much.
- Aslında onu çok seviyorum.
- Tom just told me he loved me.
- Tom az önce beni sevdiğini söyledi.
- Of course, Tom loves his kids.
- Elbette, Tom çocuklarını seviyor.
- Tom said that he loved Mary and always would love her.
- Tom Mary'yi sevdiğini ve onu her zaman seveceğini söyledi.
- To love God and neighbors are the two great commandments.
- Tanrıyı ve komşuları sevmek iki büyük emirdir.
- I knew Tom would love the gift you gave him.
- Tom'un ona verdiğin hediyeyi seveceğini biliyordum.
- You loved them, didn't you?
- Onları sevdin, değil mi?
- I love talking to Tom.
- Tom'la konuşmayı severim.
- Tom loved Boston.
- Tom Boston'u seviyordu.
- Robin Hood loves Marian.
- Robin Hood, Marian'ı seviyor.
- Tom loved Mary a lot.
- Tom, Mary'yi çok sevdi.
- I thought you loved that.
- Bunu sevdiğini sanıyordum.
- I love Tom despite his faults.
- Hatalarına rağmen Tom'u seviyorum.
- I love hanging out with my friends.
- Arkadaşlarımla takılmayı seviyorum.
- I love the way Tom does that.
- Tom'un bunu yapış şeklini seviyorum.
- I love playing here.
- Burada oynamayı seviyorum.
- Roger Miller began writing songs because he loved the music he heard on the radio.
- Roger Miller radyoda dinlediği müziği sevdiği için şarkılar yazmaya başladı.
- Tom loved us both.
- Tom ikimizi de sevdi.
- I love dark and mysterious things.
- Karanlık ve gizemli şeyleri severim.
- Nobody loves me.
- Kimse beni sevmiyor.
- I still love you very much.
- Seni hala çok seviyorum.
- He doesn't love his girlfriend.
- Kız arkadaşını sevmiyor.
- I love my life.
- Hayatımı seviyorum.
- This man loves my sister.
- Bu adam kardeşimi seviyor.
- I love my homeland.
- Vatanımı seviyorum.
- He loves himself.
- Kendini seviyor.
- I love reading the messages hidden inside fortune cookies.
- Fal kurabiyelerinin içine saklanmış mesajları okumayı severim.
- Tom would've loved the concert.
- Tom konseri severdi.
- To love is to live twice.
- Sevmek iki kere yaşamaktır.
- I loved a purple bag there too.
- Ben de oradaki bir mor çantayı sevdim.
- We all love him.
- Hepimiz onu seviyoruz.
- I love nature.
- Doğayı severim.
- I don't love myself.
- Kendimi sevmiyorum.
- Mary doesn't love her husband anymore.
- Mary artık kocasını sevmiyor.
- They love each other deeply.
- Birbirlerini derinden seviyorlar.
- I know how much you love Tom.
- Tom'u ne kadar sevdiğini biliyorum.
- I love walking barefoot on the grass.
- Çimlerin üzerinde çıplak ayakla yürümeyi seviyorum.
- Tom and I both love Chinese food.
- Tom ve ben her ikimiz de Çin yemeklerini severiz.
- I love to eat yakitori.
- Ben yakitori yemeği seviyorum.
- We love listening to classical music.
- Biz klasik müzik dinlemeyi seviyoruz.
- Do you love my name more than you love me?
- İsmimi beni sevdiğinden daha mı çok seviyorsun?
- I think Tom loves Mary.
- Bence Tom Mary'yi seviyor.
- I love you more than I love any other person.
- Seni herhangi bir diğer kişiyi sevdiğimden daha çok seviyorum.
- What do you love about the environment?
- Çevre ile ilgili neyi seviyorsun?
- Tom loves Mary, but the feeling is not mutual.
- Tom, Mary'yi seviyor ama bu duygu karşılıklı değil.
- If you want to change people, you must love them.
- İnsanları değiştirmek istiyorsanız onları sevmelisiniz.
- She loves to go shopping.
- Alışverişe gitmeyi seviyor.
- There are still people who love eating native rice cakes.
- Hâlâ yerli pirinç keki yemeyi seven insanlar var.
- I love him, but he lives in another country.
- Onu seviyorum ama o başka bir ülkede yaşıyor.
- My parents really love their grandchildren.
- Annem ve babam torunlarını çok severler.
- Sami does love Layla.
- Sami Layla'yı seviyor.
- Why do you love Tom?
- Tom'u neden seviyorsun?
- Who wouldn't love cats?
- Kim kedileri sevmez ki?
- Tom loves talking about sports.
- Tom spor hakkında konuşmayı seviyor.
- Tom loved playing rugby.
- Tom rugby oynamayı sevdi.
- We must love our country as we love our parents.
- Anne babamızı sevdiğimiz gibi ülkemizi de sevmeliyiz.
- Sami loved gambling.
- Sami kumarı severdi.
- I love horses.
- Atları severim.
- I love playing Chopin.
- Chopin çalmayı seviyorum.
- He loved Mary.
- O Mary'yi sevdi.
- There was nobody else to protect and love Tom.
- Tom'u koruyacak ve sevecek başka kimse yoktu.
- I love you more than he loves you.
- Seni onun sevdiğinden daha çok seviyorum.
- Fadil wanted to continue to love Dania.
- Fadıl, Dania'yı sevmeye devam etmek istiyordu.
- You don't know how much I love Tom.
- Tom'u ne kadar sevdiğimi bilmiyorsun.
- She is far away, but I still love her.
- O çok uzakta ama ben onu hala seviyorum.
- We love you so much.
- Seni çok seviyoruz.
- I love your outfit.
- Senin kıyafetini seviyorum.
- It is well known that Jesus loved guns and hated the poor.
- İsa'nın silahları sevdiği ve yoksullardan nefret ettiği iyi bilinmektedir.
- We both love her.
- İkimiz de onu seviyoruz.
- I love technology.
- Teknolojiyi seviyorum.
- I love Japan, and Japanese girls of course.
- Ben Japonya'yı ve tabii ki Japon kızlarını severim.
- I loved both the movie I saw today and the one I saw yesterday.
- Bugün izlediğim filmi de dün izlediğim filmi de çok sevdim.
- I think Ann loves Jack.
- Sanırım Ann Jack'i seviyor.
- Everyone loves Tom.
- Herkes Tom'u seviyor.
- I love bird watching.
- Kuş gözlemciliğini severim.
- I love you more than ever.
- Seni her zamankinden daha çok seviyorum.
- Tom wanted Mary to say that she loved him.
- Tom, Mary'nin onu sevdiğini söylemesini istedi.
- Why did ancient Egyptians love jewels so much?
- Eski Mısırlılar mücevherleri neden bu kadar çok sevdiler?
- I love challenging myself.
- Ben kendime meydan okumayı severim.
- Lubomir loves his mom.
- Lubomir annesini seviyor.
- I love your earrings.
- Küpelerini seviyorum.
- I love Paul as if he were my father.
- Paul'u babam gibi severim.
- My problem is that my wife doesn't love me anymore.
- Benim sorunum karımın artık beni sevmemesi.
- I used to love swimming.
- Eskiden yüzmeyi severdim.
- She loved everything about him.
- O da Tom'un her şeyini sevdi.
- Tom didn't tell Mary that he loved her.
- Tom Mary'ye onu sevdiğini söylemedi.
- I love French coffee.
- Fransız kahvesini severim.
- I love pistachio ice cream.
- Fıstıklı dondurmayı severim.
- I love this game.
- Bu oyunu seviyorum.
- He loves trying new things.
- O yeni şeyler denemeyi seviyor.
- I love camping.
- Kamp yapmayı seviyorum.
- I love improvising.
- Doğaçlamayı seviyorum.
- Tom wanted Mary to tell him that she loved him.
- Tom, Mary'ye kendisini sevdiğini söylemesini istedi.
- Tell Tom I love Mary, too.
- Tom'a benim de Mary'yi sevdiğimi söyle.
- Tom doesn't know how much Mary loves him.
- Tom Mary'nin onu ne kadar çok sevdiğini bilmiyor.
- I love it when they leave the curtains open.
- Perdeleri açık bıraktıkları zamanı seviyorum.
- I love you more than anybody else ever did.
- Seni herkesten daha çok seviyorum.
- Tom wants Mary to know that he loves her.
- Tom, Mary'nin onu sevdiğini bilmesini istiyordu.
- I still love Tom.
- Tom'u hala seviyorum.
- Tom told Mary that he loved her shoes even though he thought they were ugly.
- Tom, Mary'ye ayakkabılarının çirkin olduğunu düşünmesine rağmen onları sevdiğini söyledi.
- Why does nobody love me?
- Niye kimse beni sevmiyor?
- I love the outfit you're wearing.
- Giydiğin kıyafeti seviyorum.
- I love American food.
- Amerikan yemeklerini severim.
- Do you still love him?
- Onu hâlâ seviyor musun?
- I don't love Tom anymore.
- Tom'u artık sevmiyorum.
- You love to swim.
- Sen yüzmeyi seviyorsun.
- Do you think she still loves me?
- Onun hala beni sevdiğini düşünüyor musun?
- I really love coming here.
- Buraya gelmeyi gerçekten seviyorum.
- It's said that she loves him.
- Onun onu sevdiği söylenilmektedir.
- I love art.
- Ben sanatı seviyorum.
- They love to climb mountains.
- Onlar dağlara tırmanmayı severler.
- I feel she doesn't love me any longer.
- Artık beni sevmediğini hissediyorum.
- I really loved her.
- Gerçekten onu sevdim.
- I love a girl, but I'll never tell her about it.
- Ben bir kızı seviyorum ama bunu ona asla söylemeyeceğim.
- You used to love swimming.
- Yüzmeyi severdin.
- I love this story.
- Bu hikayeyi seviyorum.
- I love the questions.
- Soruları seviyorum.
- I love to eat cakes.
- Kek yemeyi severim.
- How can you not love someone like that?
- Öyle birini nasıl sevemezsin?
- I love solving puzzles.
- Bulmaca çözmeyi seviyorum.
- I love sitting on the beach.
- Ben sahilde oturmayı severim.
- You'd love it.
- Onu severdin.
- Tom loves that game.
- Tom o oyunu seviyor.
- I love the way you look at me.
- Bana bakışını seviyorum.
- I love arguing with him.
- Onunla tartışmayı seviyorum.
- Mary doesn't love Tom.
- Mary, Tom'u sevmez.
- I love barbecue.
- Barbeküyü severim.
- We love picnics.
- Biz piknikleri seviyoruz.
- He made me love jazz.
- Bana cazı sevdirdi.
- I've always loved plants.
- Bitkileri her zaman sevdim.
- She loves Tom more than she does me.
- Tom'u beni sevdiğinden daha çok sever.
- They love each other deeply.
- Birbirlerini çok seviyorlar.
- Tom loved your cookies.
- Tom senin kurabiyelerini severdi.
- Do you still love Tom?
- Hâlâ Tom'u seviyor musun?
- You love him more than me.
- Sen onu benden fazla seviyorsun.
- We absolutely love this town.
- Bu kasabayı kesinlikle seviyoruz.
- Ann loves chocolate more than anything.
- Ann çikolatayı her şeyden daha çok seviyor.
- Tom is the only one who loves me.
- Beni seven tek kişi Tom.
- I love trees.
- Ağaçları seviyorum.
- I love physics and math, but not biology and geography.
- Fizik ve matematiği seviyorum, biyoloji ve coğrafyayı sevmem.
- Tom loved bananas.
- Tom muzları severdi.
- I know, but I love her!
- Biliyorum ancak onu seviyorum!
- Bush loves God and wants to serve Him.
- Bush Tanrı'yı seviyor ve O'na hizmet etmek istiyor.
- Tom loved all of us.
- Tom hepimizi seviyordu.
- Whoever loves me, also loves my dog.
- Kim beni severse, aynı zamanda köpeğimi de sever.
- I love to bargain.
- Pazarlık etmeyi severim.
- I love this mobile phone.
- Bu cep telefonunu seviyorum.
- People must love one another.
- İnsanlar birbirini sevmeli.
- I love listening to you talk.
- Konuşmanı dinlemeyi severim.
- I love golf.
- Golfü seviyorum.
- Do you really love Tom?
- Tom'u gerçekten seviyor musun?
- I love this idea.
- Ben bu fikri seviyorum.
- I love her, but she says ours is just friendship.
- Onu seviyorum, ama o bizimkinin sadece arkadaşlık olduğunu söylüyor.
- We love this.
- Bunu seviyoruz.
- I loved the book.
- Ben kitabı sevdim.
- Tom told Mary that he didn't love her.
- Tom Mary'ye onu sevmediğini söyledi.
- He loves singing.
- Şarkı söylemeyi seviyor.
- I've never stopped loving Mary.
- Mary'yi sevmekten asla vazgeçmedim.
- Why does everybody love cats?
- Neden herkes kedileri seviyor?
- Tom said he loved Mary.
- Tom Mary'yi sevdiğini söyledi.
- Tom never did love me.
- Tom beni hiç sevmedi.
- Luigi is a boy who loves studying.
- Luigi ders çalışmayı seven bir çocuk.
- She loves her son.
- Oğlunu seviyor.
- Do you really think Tom loves me?
- Sence Tom beni gerçekten seviyor mu?
- Tom loves you just like I do.
- Tom seni benim sevdiğim kadar seviyor.
- I love beef.
- Biftek severim.
- I love your dress.
- Elbiseni seviyorum.
- I love orchids because they are pretty.
- Güzel oldukları için orkideleri severim.
- I love watching sports on TV.
- Televizyonda spor izlemeyi seviyorum.
- They loved Nagasaki so much that they stayed there for a week.
- Nagasaki'yi o kadar çok sevdiler ki, orada bir hafta kaldılar.
- They love it.
- Onu seviyorlar.
- Tom is loving every minute of it.
- Tom bunun her dakikasını seviyor.
- I really love coming here.
- Ben gerçekten buraya gelmeyi severim.
- It's impossible not to love it.
- Onu sevmemek imkansızdır.
- I love to be sarcastic.
- Alaycı olmayı severim.
- She loves watching tennis matches on TV.
- Televizyonda tenis maçlarını izlemeyi seviyor.
- It's not too late to tell him that you love him.
- Onu sevdiğini ona söylemek için çok geç değil.
- Tom loves you just like I do.
- Tom seni tam benim sevdiğim gibi seviyor.
- She loves Tom more than I do.
- O, Tom'u benim sevdiğimden daha çok seviyor.
- He loves whining.
- Sızlanmayı seviyor.
- He loves his daughter, but his wife doesn't.
- Kızını o seviyor ama karısı sevmiyor.
- Mitzi thought Bruno loved her, but actually he just wanted to do it with her.
- Mitzi, Bruno'nun onu sevdiğini sanıyordu ama aslında sadece onunla birlikte olmak istiyordu.
- I love talking to her.
- Onunla konuşmayı seviyorum.
- I love him more than any other boy.
- Onu diğer tüm oğlanlardan daha çok seviyorum.
- What do you love about me?
- Benim neyimi seviyorsun?
- I loved watching you dance.
- Seni dans ederken izlemeyi sevdim.
- I love your hair.
- Saçını severim.
- We love Australia.
- Biz Avustralya'yı seviyoruz.
- I'll always love you, no matter what happens.
- Ne olursa olsun seni hep seveceğim.
- I really loved them.
- Onları gerçekten sevdim.
- He loves writing articles for Wikipedia.
- O, Wikipedia için makale yazmayı seviyor.
- I love to watch baseball and football.
- Beyzbol ve futbol izlemeyi severim.
- Tom died doing what he loved.
- Tom sevdiği şeyi yaparken öldü.
- Tom never told Mary how much he loved her.
- Tom, Mary'ye onu ne kadar çok sevdiğini hiç söylemedi.
- She loves reading self-esteem sentences.
- Özgüven geliştirici cümleler okumayı seviyor.
- Does this mean that you don't love me anymore?
- Bu beni artık sevmediğin anlamına mı geliyor?
- Sami loves his sister so much.
- Sami kız kardeşini çok seviyor.
- I love your beard.
- Ben sakalınızı seviyorum.
- Tom is going to love Boston.
- Tom Boston'u sevecek.
- We love chili.
- Acı biberi severiz.
- Layla did love Sami.
- Leyla, Sami'yi sevdi.
- Tom's dog loves people.
- Tom'un köpeği insanları seviyor.
- I love both Lidia and Felicja.
- Hem Lidia'yı hem de Felicja'yı seviyorum.
- He loves studying math.
- Matematik çalışmayı çok seviyor.
- You love us.
- Siz bizi seviyorsunuz.
- I love Ramadan.
- Ramazanı severim.
- Sami loved casinos.
- Sami kumarhaneleri severdi.
- I really love the way you speak.
- Konuşma şeklini gerçekten seviyorum.
- If Tom loves Mary, and Mary loves John, then Tom loves John?
- Eğer Tom Mary'i seviyorsa ve Mary de John'u seviyorsa, Tom John'u seviyor demektir?
- She loves you very much.
- Seni çok seviyor.
- I loved that musical.
- O müzikali sevdim.
- I love my leader.
- Liderimi seviyorum.
- Do you still love me?
- Hâlâ beni seviyor musun?
- We love you all.
- Hepinizi seviyoruz.
- Mary says that she loved Tom.
- Mary, Tom'u sevdiğini söylüyor.
- I don't think I can love two people at the same time.
- Aynı zamanda iki kişiyi sevebileceğimi sanmıyorum.
- Hippopotamuses love water.
- Hipopotamlar suyu severler.
- Our grandchildren will love it.
- Torunlarımız bunu sevecek.
- Have I told you how much I love you?
- Seni ne kadar çok sevdiğimi söyledim mi?
- She loved Tom.
- O Tom'u severdi.
- No one loves you like I do.
- Hiç kimse seni benim sevdiğim gibi sevmiyor.
- I think Tom will always love Mary.
- Sanırım Tom her zaman Mary'yi sevecek.
- I think Tom doesn't love me anymore.
- Bence Tom artık beni sevmiyor.
- I used to love that.
- Eskiden bunu severdim.
- I love being around him.
- Onun etrafında olmayı seviyorum.
- Tom is going to love it in Boston.
- Tom Boston'u çok sevecek.
- We sang and we loved it.
- Şarkı söyledik ve çok sevdik.
- I loved that book!
- Ben o kitabı sevdim!
- Does Tom love me?
- Tom beni seviyor mu?
- They don't know how much I love Tom.
- Tom'u ne kadar sevdiğimi bilmiyorlar.
- I really love him.
- Onu gerçekten seviyorum.
- He said her mother doesn't love him.
- Annesinin onu sevmediğini söyledi.
- I love being outside.
- Dışarıda olmayı severim.
- Tom says he loves us both.
- Tom ikimizi de sevdiğini söylüyor.
- Sami is now surrounded by people who love him.
- Sami şimdi onu seven insanlarla çevrili.
- We love sunsets.
- Biz gün batımlarını seviyoruz.
- I love challenges.
- Zorlukları severim.
- What kind of woman could love a guy like him?
- Öyle bir adamı ne tür bir kadın sevebilir ki?
- I love the way Tom thinks.
- Tom'un düşünce tarzını seviyorum.
- Sami loved computers.
- Sami bilgisayarları severdi.
- Adrenaline junkies love taking extreme risks.
- Adrenalin bağımlıları aşırı risk almayı severler.
- Tom loved running.
- Tom koşmayı severdi.
- Do you love stoats as much as I love them?
- Kakımları benim sevdiğim kadar seviyor musun?
- I know how much you love her.
- Onu ne kadar sevdiğini biliyorum.
- Oleg is happy that someone loves him.
- Oleg onu seven biri olduğu için mutlu.
- I'll always love you, no matter what you do.
- Ne yaparsan yap seni her zaman seveceğim.
- Alive or dead, I'll always love you.
- Ölü ya da diri, seni her zaman seveceğim.
- Do you love your parents?
- Anne ve babanı seviyor musun?
- Tom loved it in Boston.
- Tom Boston'u çok sevdi.
- Tom thinks I love him.
- Tom onu sevdiğimi düşünüyor.
- They loved him.
- Onu sevdiler.
- Everything I loved has been destroyed.
- Sevdiğim her şey yıkıldı.
- I told Tom that I loved him.
- Tom'a onu sevdiğimi söyledim.
- You love him more than I do.
- Sen onu benim sevdiğimden daha çok seviyorsun.
- I love my work a lot.
- Ben işimi çok seviyorum.
- The Joneses love their daughter.
- Jones'lar kızlarını severler.
- Tom loves that.
- Tom bunu seviyor.
- I love almonds.
- Ben bademleri severim.
- I love this part.
- Bu bölümü severim.
- I know you don't love me.
- Beni sevmediğini biliyorum.
- I love teaching.
- Öğretmeyi seviyorum.
- I love my wife, but I sometimes need to be alone.
- Karımı seviyorum fakat bazen yalnız olmaya ihtiyacım var.
- She still loves him even though he doesn't love her anymore.
- O artık kendisini sevmese de onu hala seviyor.
- Tom couldn't believe that Mary really loved him.
- Tom, Mary'nin onu gerçekten sevdiğine inanamıyordu.
- I love strawberries.
- Çileği seviyorum.
- Tom will love doing that.
- Tom bunu yapmayı sevecek.
- I want to tell her I love her.
- Onu sevdiğimi söylemek istiyorum.
- Tom still loves Mary.
- Tom hâlâ Mary'yi seviyor.
- I'm beginning to understand why Tom loves Boston.
- Tom'un Boston'u neden sevdiğini anlamaya başlıyorum.
- I love you guys.
- Sizi seviyorum çocuklar.
- I love almonds.
- Bademleri severim.
- Don't you just love Tom's accent?
- Tom'un aksanını sevmiyor musun?
- I love collecting stamps.
- Pul koleksiyonu yapmayı seviyorum.
- I love you in spite of your many, but so many, infinite mental problems.
- Seni birçok, ama birçok, sonsuz zihinsel problemine rağmen seviyorum.
- Mary's dad hugged her and said that he loved her.
- Mary'nin babası onu kucakladı ve onu sevdiğini söyledi.
- What we all have in common is that we love soccer.
- Hepimizin ortak noktası futbolu seviyor olmamız.
- I love gardening.
- Bahçıvanlığı severim.
- Tom, I still love you very much.
- Tom, seni hala çok seviyorum.
- I love Tom now more than ever.
- Tom'u şimdi her zamankinden fazla seviyorum.
- Mary doesn't love me.
- Mary beni sevmiyor.
- I think you should know that no matter what you do, I'll still love you.
- Sanırım, ne yaparsan yap, seni hala seveceğimi bilmelisin.
- Who could not love you?
- Seni kim sevmez ki?
- You loved Boston, didn't you?
- Boston'u seviyordun, değil mi?
- I've loved her since I saw her.
- Onu gördüğümden beri seviyorum.
- I love your top.
- Ben senin üstünü seviyorum.
- I love looking at myself in the mirror.
- Aynada kendime bakmayı seviyorum.
- Tom would've loved this place.
- Tom burayı çok severdi.
- We love your books.
- Kitaplarınızı seviyoruz.
- I love that expression.
- O ifadeyi seviyorum.
- There is still a part of me that loves her.
- Hala onu seven bir parçam var.
- I love spending time with him.
- Onunla vakit geçirmeyi seviyorum.
- I love cheese.
- Peyniri severim.
- Don't you just love that sound?
- Bu sesi sevmiyor musun?
- I love baseball.
- Beyzbolu seviyorum.
- You loved Mary, didn't you?
- Mary'yi sevdin, değil mi?
- I love romance novels.
- Aşk romanlarını seviyorum.
- I love this man!
- Bu adamı seviyorum!
- Does Tom still love Mary?
- Tom hâlâ Mary'yi seviyor mu?
- I love your books.
- Ben senin kitaplarını seviyorum.
- I love my family so much.
- Ailemi çok seviyorum.
- You're the only woman I've ever really loved.
- Gerçekten sevdiğim tek kadın sensin.
- I still remember he loves cheese.
- Onun peynir sevdiğini hâlâ hatırlıyorum.
- I love being called Grandpa.
- Büyükbaba diye çağrılmayı seviyorum.
- You're the woman I love.
- Sen sevdiğim kadınsın.
- I love this chair.
- Bu sandalyeyi seviyorum.
- Tom just loves pineapple upside-down cake.
- Tom sadece ananaslı kek seviyor.
- Tom loves us all, but he loves Mary the most.
- Tom hepimizi seviyor ama en çok Mary'yi seviyor.
- I love the way you talk.
- Konuşma şeklini seviyorum.
- I love your name.
- Adını severim.
- Tom loves Mary's sense of humor.
- Tom, Mary'nin mizah anlayışını seviyor.
- He loves Hokkaido.
- O Hokkaido'yu seviyor.
- Little children love Disneyland.
- Küçük çocuklar Disneyland'i seviyor.
- I love to see him smile.
- Onu gülümserken görmeyi seviyorum.
- I never even got to tell Tom that I loved him.
- Tom'a onu sevdiğimi söyleyemedim bile.
- Do you love me just because I'm black?
- Beni sırf siyah olduğum için mi seviyorsun?
- Tom and Mary love each other deeply.
- Tom ve Mary birbirini çok seviyor.
- I think you should know that whatever happens, I'll still love you.
- Sanırım ne olursa olsun seni hâlâ seveceğimi bilmelisin.
- What do you love?
- Neyi seviyorsun?
- It's true that Americans love pizza.
- Amerikalıların pizzayı sevdiği doğru.
- I love my Italian dialect.
- İtalyan lehçemi seviyorum.
- I love eating toasted cheese and tuna sandwiches.
- Kızarmış peynir ve orkinos sandviç yemeyi seviyorum.
- My cats will love this.
- Kedilerim bunu sevecek.
- I know Tom doesn't love me.
- Tom'un beni sevmediğini biliyorum.
- Millie loves him.
- Millie onu seviyor.
- Tom knew Mary didn't love him.
- Tom, Mary'nin onu sevmediğini biliyordu.
- I love that picture.
- O resmi seviyorum.
- I love math.
- Matematiği seviyorum.
- Tom and Mary love their kids.
- Tom ve Mary çocuklarını seviyorlar.
- I love hanging out with you guys.
- Seninle takılmayı çok seviyorum.
- I really love Japanese.
- Japonca’yı çok seviyorum.
- Sami was loving that attention.
- Sami o ilgiyi çok seviyordu.
- I don't think I realized how much I loved you.
- Seni ne kadar sevdiğimi fark ettiğimi sanmıyorum.
- I love what you've done to this place.
- Buraya yaptıklarını seviyorum.
- Tom loves going out.
- Tom dışarı çıkmayı seviyor.
- He loves soccer.
- Futbolu seviyor.
- Tell Layla that I love her.
- Leyla'ya onu sevdiğimi söyle.
- You love art, don't you?
- Sanatı seviyorsun, değil mi?
- It's impossible not to love it.
- Onu sevmemek imkansız.
- I loved to read when I was little.
- Ben küçükken okumayı severdim.
- I love her anyway.
- Yine de onu seviyorum.
- He loves his daughter, but his wife doesn't.
- O, kızını seviyor ama eşi sevmiyor.
- We loved Mary.
- Biz Mary'yi sevdik.
- I love life.
- Ben yaşamı seviyorum.
- Have you told Tom that you love Mary?
- Tom'a Mary'yi sevdiğini söyledin mi?
- Tom knew that Mary loved John.
- Tom, Mary'nin John'u sevdiğini biliyordu.
- I loved only Mary.
- Ben sadece Mary'yi severdim.
- Tom wished he hadn't told Mary he loved her.
- Tom Mary'ye onu sevdiğini söylememiş olmayı diledi.
- Mary told me that she didn't love her husband anymore.
- Mary bana artık kocasını sevmediğini söyledi.
- I love the woods.
- Ormanı severim.
- Children love playing with squirt guns in the summer to stay cool.
- Çocuklar yazın serinlemek için su tabancalarıyla oynamayı severler.
- Obviously you love cooking.
- Açıkçası yemek pişirmeyi seviyorsun.
- Mitzi thought Bruno loved her, but actually he just wanted to do it with her.
- Mitzi, Bruno'nun onu sevdiğini düşündü, ama aslında sadece bunu onunla yapmak istedi.
- I love this place a lot.
- Burayı çok seviyorum.
- She doesn't love her boyfriend.
- O erkek arkadaşını sevmiyor.
- She wanted him to tell her that he loved her.
- Onu sevdiğini söylemesini istedi.
- I love Mary but sometimes I'm fed up with her.
- Mary'yi seviyorum ama bazen çok çekilmez oluyor.
- I loved the music.
- Müziği sevdim.
- The whole world loves Brazil.
- Bütün dünya Brezilya'yı seviyor.
- I thought that she loved me.
- Onun beni sevdiğini sanıyordum.
- I love martial arts!
- Dövüş sanatlarını seviyorum!
- I love snow.
- Karı severim.
- Sami loved this show.
- Sami bu gösteriyi sevdi.
- Tell your wife every day that you love her.
- Karınıza her gün onu sevdiğinizi söyleyin.
- They really loved me.
- Beni gerçekten sevdiler.
- I love tomatoes.
- Domatesleri seviyorum.
- She loves poetry and music.
- Şiiri ve müziği seviyor.
- He really loved me.
- O beni gerçekten sevdi.
- We love our customers.
- Müşterilerimizi seviyoruz.
- Tom loves his parents.
- Tom ailesini seviyor.
- She loved Mary.
- O, Mary'yi sevdi.
- Could you please tell me why you love Tom?
- Lütfen bana Tom'u neden sevdiğini söyler misin?
- Mary said that she loved me, but I didn't believe her.
- Mary beni sevdiğini söyledi ama ben ona inanmadım.
- I love candied chestnuts, but they are very sweet.
- Kestane şekerini çok severim ama çok tatlı.
- Neither Ania nor Magdalena love Justin Bieber.
- Ne Ania, ne de Magdalena Justin Bieber'ı seviyor.
- You're the one I love the most.
- En çok sevdiğim kişi sensin.
- I love Boston.
- Boston'u seviyorum.
- You love your wife, right?
- Karını seviyorsun, değil mi?
- Parents love their children.
- Ebeveynler çocuklarını severler.
- Mary loves gangbangs.
- Mary toplu cinsel ilişki seviyor.
- I have never loved you.
- Seni hiç sevmedim.
- Losing the job she loved so much was a severe blow for Mary.
- Çok sevdiği işini kaybetmek Mary için ağır bir darbe oldu.
- I know Tom loves me.
- Tom'un beni sevdiğini biliyorum.
- I really love the way you speak.
- Konuşma tarzını gerçekten çok seviyorum.
- I love learning languages by listening to them.
- Dilleri dinleyerek öğrenmeyi seviyorum.
- That's why I love you.
- Seni bu yüzden seviyorum.
- I don't want to live the rest of my life with a woman that I can respect but can't love.
- Hayatımın geri kalanını saygı gösterebileceğim ama sevemeyeceğim bir kadınla yaşamak istemiyorum.
- Do you love me, Tom?
- Beni seviyor musun, Tom?
- Do you love it?
- Sevdin mi?
- I told Tom you'd love doing that.
- Tom'a bunu yapmayı seveceğini söyledim.
- I love purple.
- Ben moru severim.
- I'm a professor, I'm living in Uberlândia at present, and I love music.
- Ben bir profesörüm, şu anda Uberlândia'da yaşıyorum ve müziği seviyorum.
- Tom loved bringing people together.
- Tom insanları bir araya getirmeyi severdi.
- I love chili.
- Acı biberi severim.
- Tom loves chocolate ice cream.
- Tom çikolatalı dondurmayı seviyor.
- I love both Mary and Alice.
- Hem Mary hem de Alice'i seviyorum.
- Did you love Tom?
- Tom'u sevdin mi?
- I've always loved your work.
- Çalışmalarını hep sevmişimdir.
- I love hamburgers.
- Hamburgerleri severim.
- I love pandas.
- Pandaları severim.
- Tom loves the place.
- Tom burayı seviyor.
- I love seeing the snow melt.
- Karın erimesini görmeyi seviyorum.
- I love this town.
- Bu şehri severim.
- Tom wanted to find a creative way to tell Mary that he loved her.
- Tom, Mary'ye onu sevdiğini söylemek için yaratıcı bir yol bulmak istedi.
- What do you love about them?
- Sen onların neyini seviyorsun?
- Most of us love our country.
- Çoğumuz ülkemizi seviyoruz.
- Tom loved the song even though the lyrics were in a language he didn't understand.
- Tom sözleri anlamadığı bir dilde olsa bile şarkıyı sevdi.
- I love strawberries on Christmas cake.
- Noel pastasında çilekleri seviyorum.
- How could you not love Tom?
- Sen Tom'u nasıl sevmezsin?
- I love watching birds.
- Ben kuşları izlemeyi seviyorum.
- I love the color scarlet!
- Lal rengini severim!
- The neighbor's cat loves our garden.
- Komşunun kedisi bizim bahçeyi seviyor.
- I love this piece.
- Bu parçayı seviyorum.
- I loved her.
- Ben onu sevdim.
- I love comedies.
- Komedileri seviyorum.
- Jorgen loves his wife.
- Jorgen karısını seviyor.
- Tom was convinced that Mary no longer loved him.
- Tom, Mary'nin artık onu sevmediğine ikna olmuştu.
- You love your father, right?
- Babanı seviyorsun, değil mi?
- I know that you love Tom.
- Tom'u sevdiğini biliyorum.
- I love watching TV.
- Ben televizyon izlemeyi seviyorum.
- I'll love you until the day I die.
- Seni ölene kadar seveceğim.
- I love watching talk shows.
- Talk showları seyretmeyi severim.
- Tom doesn't love anyone and no one loves him.
- Tom kimseyi sevmiyor ve kimse onu sevmiyor.
- I love walking barefoot on the grass.
- Çimlerin üzerinde çıplak ayakla dolaşmayı severim.
- I love living on campus.
- Ben kampüste yaşamayı seviyorum.
- I love Mexican food.
- Meksika yemeğini seviyorum.
- Did you learn Finnish just because you loved her?
- Sırf onu sevdiğin için mi Fince öğrendin?
- My daughter loves music.
- Kızım müziği seviyor.
- I love to collect stamps.
- Pul toplamayı severim.
- My dad loves us.
- Babam bizi seviyor.
- I love you more than life itself.
- Seni hayatın kendisinden daha çok seviyorum.
- I love my job.
- İşimi seviyorum.
- I loved Tom a lot.
- Tom'u çok seviyordum.
- Tom loves coffee.
- Tom kahveyi seviyor.
- They loved it.
- Onu sevdiler.
- Sami loved kids.
- Sami çocukları severdi.
- You'll love Tom.
- Tom'u seveceksin.
- Thanks for loving a fool like me.
- Benim gibi bir aptalı sevdiğin için teşekkürler.
- You obviously love Tom and he obviously loves you.
- Belli ki Tom'u seviyorsun, o da seni seviyor.
- She used to love that.
- Eskiden bunu severdi.
- I love what I'm doing here.
- Burada yaptığım şeyi seviyorum.
- Tom loves baseball.
- Tom beyzbolu seviyor.
- I love that place.
- Burayı seviyorum.
- She loves ice cream.
- Dondurmayı seviyor.
- I love this game.
- Bu oyunu severim.
- Tom is the only person I've ever really been in love with.
- Tom şimdiye kadar gerçekten sevdiğim tek kişidir.
- I love a happy ending.
- Ben mutlu bir sonu seviyorum.
- We both love Tom.
- İkimiz de Tom'u seviriz.
- I cannot help loving her in spite of her many faults.
- Birçok hatasına rağmen onu sevmekten kendimi alamıyorum.
- I love that story.
- O hikayeyi seviyorum.
- I am lost for words when you tell me that you love me.
- Beni sevdiğini söylediğinde söyleyecek söz bulamıyorum.
- I love my son.
- Ben de oğlumu seviyorum.
- Do you still love Tom?
- Hala mı Tom'u seviyorsun?
- I love my plants.
- Bitkilerimi seviyorum.
- I love studying kanjis.
- Kanjileri incelemeyi seviyorum.
- Tom loves us.
- Tom bizi seviyor.
- I love life.
- Hayatı seviyorum.
- You would've loved Tom.
- Sen de Tom'u severdin.
- I love to take pictures.
- Fotoğraf çekmeyi seviyorum.
- I've never loved you.
- Ben seni asla sevmedim.
- We love Tom.
- Tom'u seviyoruz.
- I love music as well as sports.
- Sporun yanı sıra müziği de seviyorum.
- I loved Mary so much.
- Mary'i çok sevdim.
- Tom says that he loved Mary.
- Tom Mary'yi sevdiğini söylüyor.
- Tom loves Mary, but she doesn't love him.
- Tom Mary'yi seviyor ama Mary onu sevmiyor.
- They love to intimidate.
- Onlar korkutmayı severler.
- I decided to tell her that I love him.
- Onu sevdiğimi ona söylemeye karar verdim.
- Tom doesn't really love me.
- Tom gerçekten beni sevmez.
- I love my friends.
- Arkadaşlarımı severim.
- Tom loved to travel.
- Tom seyahat etmeyi severdi.
- I want to have a job that I love.
- Sevdiğim bir işim olsun istiyorum.
- I love to see you smile.
- Gülümsediğinizi görmeyi seviyorum.
- You don't love me!
- Beni sevmiyorsun!
- I want to tell Mary I love her.
- Mary'ye onu sevdiğimi söylemek istiyorum.
- He is rude, but I love him all the same.
- Kaba biridir ama yine de onu severim.
- I love my woolly hat.
- Yünlü şapkamı seviyorum.
- I love Christmas songs.
- Noel şarkılarını severim.
- I loved that dog.
- O köpeği sevdim.
- My family loved them.
- Ailem onları sevdi.
- Tom loves going to the beach.
- Tom sahile gitmeyi seviyor.
- Pedro has a motorcycle and loves to ride it.
- Pedro'nun bir motosikleti var ve onu sürmeyi seviyor.
- He just loves to bully people.
- İnsanlara zorbalık etmeyi seviyor.
- Why can't I love them both?
- Neden ikisini birden sevemiyorum?
- You love your mother, right?
- Anneni seviyorsun, değil mi?
- Mary loves to climb mountains.
- Mary dağlara tırmanmayı seviyor.
- I love wearing my progressives.
- Progresif lenslerimi takmayı seviyorum.
- Love me, love my dog.
- Gülü seven dikenine katlanır.
- I love listening to you guys.
- Sizi dinlemeyi seviyorum.
- I love Chinese food.
- Ben Çin yemeğini seviyorum.
- That's what I've always loved about you.
- Senin hakkında her zaman sevdiğim şey bu.
- I love this cup.
- Bu fincanı seviyorum.
- I love taking pictures.
- Fotoğraf çekmeyi seviyorum.
- She says that she loves flowers.
- Çiçekleri sevdiğini söylüyor.
- I love languages.
- Dilleri severim.
- She is not an American, but she loves America.
- Amerikalı değil ama Amerika'yı seviyor.
- We love each other dearly.
- Birbirimizi çok seviyoruz.
- Back in those days, I loved to play checkers.
- O günlerde dama oynamayı çok severdim.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
- Parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, umutsuzluğa kapılacağı ve zor durumda kalacağı gün gelecek.
- I need Tom to know that we love him.
- Tom'un onu sevdiğimizi bilmesine ihtiyacım var.
- Who do you love more than anybody else?
- Kimi herkesten çok seviyorsun?
- I've loved her since I saw her.
- Onu ilk gördüğüm andan bu yana sevdim.
- Tom knows how much you love him.
- Tom senin onu ne kadar sevdiğini biliyor.
- Tom would love that.
- Tom onu severdi.
- Tom still loves his job.
- Tom hâlâ işini seviyor.
- Kiss me if you really love me.
- Beni gerçekten seviyorsan öp beni.
- I loved it.
- Ben onu sevdim.
- He's the only man I've ever loved.
- O benim sevdiğim tek erkek.
- I do love you.
- Seni elbette seviyorum.
- What you love is always beautiful.
- Sevdiğin şey her zaman güzeldir.
- I love Tom's personality.
- Tom'un kişiliğini seviyorum.
- I love Basque.
- Ben Baskçayı seviyorum.
- I love my country too.
- Ben de ülkemi severim.
- Tom loved his sister.
- Tom kız kardeşini seviyordu.
- Do you love her?
- Onu seviyor musun?
- I love reading fantasy novels.
- Fantastik romanları okumayı severim.
- The boy loves this beautiful girl.
- Oğlan bu güzel kızı seviyor.
- A loving heart is the beginning of all knowledge.
- Seven bir kalp, tüm bilginin başlangıcıdır.
- I've always loved horses.
- Her zaman atları sevdim.
- Have you told Tom that you love Mary?
- Mary'yi sevdiğini Tom'a söyledin mi?
- She doesn't love her husband.
- O, kocasını sevmez.
- I still love this bicycle.
- Bu bisikleti hâlâ seviyorum.
- Tom used to love his job.
- Tom eskiden işini severdi.
- I love reading science fiction novels.
- Bilim kurgu romanlarını okumayı severim.
- Could you please tell me why you love her?
- Lütfen bana onu neden sevdiğinizi söyler misiniz?
- In time, Tom came to love her.
- Zamanla, Tom, onu sevmeye başladı.
- I loved only you.
- Ben sadece seni sevdim.
- I love Mary but sometimes I'm fed up with her.
- Mary'yi seviyorum ama bazen ondan bıkıyorum.
- I love basketball.
- Basketbolu seviyorum.
- For a second, just a second, I thought that you really loved me, but I was wrong.
- Bir an için, sadece bir an için, beni gerçekten sevdiğini düşünmüştüm, ama yanılmışım.
- He loved computers.
- Bilgisayarları seviyordu.
- Tom loves soccer.
- Tom futbol seviyor.
- I love sports, and so should you.
- Ben sporu seviyorum, sen de sevmelisin.
- I love reading comic books.
- Çizgi roman okumayı seviyorum.
- No one knows if he loves her or not.
- Onu sevip sevmediğini kimse bilmiyor.
- She loves chocolate, too.
- O da çikolata seviyor.
- Sami loved his daughter.
- Sami kızını seviyordu.
- I love you both.
- İkinizi de seviyorum.
- Do you think I still love her?
- Onu hâlâ sevdiğimi mi düşünüyorsunuz?
- Tom used to love doing that.
- Tom eskiden bunu yapmayı severdi.
- Mary loved Boston.
- Mary Boston'ı severdi.
- Tom just told me he loved me.
- Tom bana sadece beni sevdiğini söyledi.
- My friends hate her, but I love her.
- Arkadaşlarım ondan nefret ediyor ama ben onu seviyorum.
- Tom loves Mary more than his own life.
- Tom, Mary'yi kendi hayatından daha çok seviyor.
- I know Tom still loves me.
- Tom'un beni hala sevdiğini biliyorum.
- We love our school.
- Okulumuzu seviyoruz.
- I love doing that.
- Bunu yapmayı severim.
- Tom says he loves me.
- Tom beni sevdiğini söylüyor.
- He loves talking about politics.
- Politika hakkında konuşmayı seviyor.
- I love my home.
- Evimi severim.
- I love to write.
- Ben yazmayı seviyorum.
- I've decided to tell Tom that I love him.
- Tom'a onu sevdiğimi söylemeye karar verdim.
- People can easily start loving, but not so easily stop.
- İnsanlar sevmeye kolayca başlayabilir, ama kolayca bırakamazlar.
- I still love classic rock.
- Hâlâ klasik rock seviyorum.
- I love to talk about myself.
- Kendim hakkında konuşmak severim.
- I decided to tell him that I love her.
- Ona, onu sevdiğimi söylemeye karar verdim.
- You love swimming.
- Yüzmeyi seviyorsun.
- I love your son.
- Oğlunuzu severim.
- Tom loves to bully younger students.
- Tom küçük öğrencilere zorbalık yapmayı seviyor.
- Do you love your children?
- Çocuklarını seviyor musun?
- I love to watch anime.
- Anime izlemeyi severim.
- I love the competitiveness of it.
- Bu rekabeti seviyorum.
- We should love one another.
- Birbirimizi sevmeliyiz.
- I love the way you kiss me.
- Beni öpüşünü seviyorum.
- Tom says he loves Mary; in reality, however, he is only after her money.
- Tom, Mary'yi sevdiğini söylüyor; ancak gerçekte sadece onun parasının peşinde.
- I love being married.
- Evli olmayı seviyorum.
- I love reading books.
- Kitap okumayı seviyorum.
- I thought Mary would love the gift Tom gave her.
- Mary'nin Tom'un ona verdiği hediyeyi seveceğini düşündüm.
- They really loved me.
- Beni gerçekten seviyorlardı.
- My family loved Tom.
- Ailem Tom'u sevdi.
- Tom doesn't have any idea how much Mary loves him.
- Mary'nin onu ne kadar çok sevdiği hakkında Tom'un herhangi bir fikri yok.
- I need to study many languages and I love it.
- Birçok dil öğrenmem gerekiyor ve bunu seviyorum.
- I used to love Tom.
- Eskiden Tom'u severdim.
- You're gonna love this.
- Bunu seveceksin.
- I love coming to Boston.
- Boston'a gelmeyi seviyorum.
- I love hard candy.
- Akide şekerini severim.
- I love to watch anime.
- Anime izlemeyi seviyorum.
- I will love you forever!
- Seni sonsuza dek seveceğim!
- I love sports, and so should you.
- Ben sporu severim ve bu yüzden senin de sevmen gerekir.
- I love the competitiveness of it.
- O konuda rekabet gücünü seviyorum.
- I really love dogs.
- Ben gerçekten köpekleri severim.
- I thought she loved me.
- Onun beni sevdiğini düşünüyordum.
- I love this man!
- Bu adamı severim!
- By the way, I loved the letter.
- Bu arada, ben mektubu sevdim.
- Does Mary love me?
- Mary beni seviyor mu?
- He loves sunsets.
- Günbatımını seviyor.
- Tom thought that Mary loved him.
- Tom Mary'nin kendisini sevdiğini düşünüyordu.
- I love Tom's smile.
- Tom'un gülümsemesini seviyorum.
- Mary loves her pony and her pony loves her.
- Mary midillisini seviyor ve midillisi onu seviyor.
- I've always loved you.
- Ben seni hep sevdim.
- Tom will love the present you got for him.
- Tom ona aldığınız hediyeyi çok sevecek.
- I really love watching anime and reading manga.
- Anime izlemeyi ve manga okumayı gerçekten çok severim.
- Tom loved Boston.
- Tom Boston'u sevdi.
- I love your country.
- Ülkenizi seviyorum.
- Tom loves chocolate.
- Tom çikolata seviyor.
- Does she love me?
- O beni seviyor mu?
- I love words.
- Kelimeleri seviyorum.
- I love the way you dance.
- Dans etme şeklini seviyorum.
- He said that he loves me and that he wants to marry me.
- Beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.
- No one loves war.
- Hiç kimse savaşı sevmez.
- I think I'll always love Mary.
- Sanırım Mary'yi her zaman seveceğim.
- Don't you just love this town?
- Bu kasabayı sevmiyor musun?
- I love all my children equally.
- Tüm çocuklarımı eşit olarak seviyorum.
- I'm sure you'll love what we have on the menu tonight.
- Bu akşamki menümüzü seveceğinize eminim.
- You loved Mary, didn't you?
- Sen Mary'yi sevdin, değil mi?
- I really love cats.
- Kedileri gerçekten severim.
- They love coffee.
- Onlar kahveyi severler.
- I love being around Tom.
- Tom'un etrafında olmayı seviyorum.
- I love Aimer's music.
- Aimer'in müziğini severim.
- She loved the apartment.
- Daireyi sevdi.
- Mary is the only woman I've ever loved.
- Mary sevdiğim tek kadın.
- Will you tell me how long you have loved him?
- Onu ne zamandır sevdiğinizi söyleyecek misiniz?
- Tom loved living in Boston.
- Tom Boston'da yaşamayı seviyordu.
- He said that he loves me and that he wants to marry me.
- O, beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.
- I love Slavic languages.
- Slav dillerini severim.
- We love our country.
- Ülkemizi seviyoruz.
- I love you both.
- Her ikinizi de severim.
- I love elderberry juice.
- Mürver suyunu severim.
- I love candy.
- Şekeri severim.
- The vast majority of children love ice cream.
- Çocukların büyük çoğunluğu dondurmayı seviyor.
- You love that house, don't you?
- O evi seviyorsun, değil mi?
- Tom, do you still love me?
- Tom, beni hâlâ seviyor musun?
- They don't know how much I love Tom.
- Onlar Tom'u ne kadar sevdiğimi bilmiyorlar.
- I can't understand why she doesn't love me anymore.
- Niye artık beni sevmediğini anlayamıyorum.
- I love chicken.
- Tavuğu seviyorum.
- I thought you loved her.
- Onu sevdiğini düşündüm.
- I love the aroma of freshly brewed coffee.
- Yeni demlenmiş kahve kokusunu seviyorum.
- Love your neighbors.
- Komşularınızı sevin.
- Tom loved to sing with Mary.
- Tom Mary ile şarkı söylemeyi severdi.
- One who loves danger, shall perish in it.
- Tehlikeyi seven, onun içinde yok olur.
- I want to have a job that I love.
- Sevdiğim bir işim olmasını istiyorum.
- Did you really love me?
- Beni gerçekten sevdin mi?
- I love her and she loves me.
- Ben onu seviyorum ve o beni seviyor.
- He is a man who loves ceremonies.
- O, törenleri seven bir adam.
- His wife was old but he loved her.
- Karısı yaşlıydı ama onu seviyordu.
- I love men with beards.
- Sakallı erkekleri seviyorum.
- I love Russia.
- Rusya'yı seviyorum.
- The fact is I do not love her.
- Aslında onu sevmiyorum.
- I love her.
- Onu seviyorum.
- I love chocolates, especially those with nuts.
- Çikolataları severim, özellikle fındıklı olanları.
- I love to be alive.
- Ben hayatta olmayı seviyorum.
- I've loved you since the day I saw you.
- Seni gördüğüm günden beri seviyorum.
- You need a bit of courage to say that you love him.
- Onu sevdiğinizi söylemek için biraz cesarete ihtiyacınız var.
- Tom said that he loved Mary.
- Tom Mary'yi sevdiğini söyledi.
- He loves her dearly.
- Onu çok seviyor.
- All Tom wanted was for Mary to love him as much as he loved her.
- Tom'un tek istediği Mary'nin onu sevdiği kadar sevmesiydi.
- He loved Tom.
- O Tom'u severdi.
- Tom thinks I love him.
- Tom onu sevdiğimi sanıyor.
- I absolutely love this song.
- Bu şarkıyı kesinlikle seviyorum.
- I love this book.
- Bu kitabı seviyorum.
- Tom loved the work.
- Tom işi sevmişti.
- Tom grew to love the stray dog that followed him home.
- Tom, onu eve kadar takip eden sokak köpeğini sevmeye başlamıştı.
- I love translating.
- Çevirmeyi seviyorum.
- You love her more than me.
- Onu benden daha çok seviyorsun.
- Sami loved casinos.
- Sami kumarhaneleri seviyordu.
- Mothers should love all their children equally.
- Anneler tüm çocuklarını eşit sevmeli.
- I love pizza with cheese.
- Peynirli pizzayı severim.
- Tom loves his work.
- Tom işini seviyor.
- He loved Mary.
- O, Mary'yi sevdi.
- I love parties.
- Ben partileri seviyorum.
- That's why elderly people love you.
- Yaşlı insanlar seni bu yüzden seviyor.
- I love bearded men.
- Sakallı erkekleri seviyorum.
- I love my mother.
- Annemi çok severim.
- I love that scarf.
- O eşarbı severim.
- I love my city.
- Şehrimi seviyorum.
- We love coming here.
- Buraya gelmeyi seviyoruz.
- I love soul food.
- Soul yemeklerini severim.
- He loves to climb mountains.
- Dağlara tırmanmayı seviyor.
- I love Tom and I always will.
- Tom'u seviyorum ve her zaman seveceğim.
- Tom loved his brother but he envied him, too.
- Tom kardeşini seviyordu ama onu kıskanıyordu da.
- I don't want to love Tom, but I do.
- Tom'u sevmek istemiyorum, ama seviyorum.
- I love doing that.
- Bunu yapmayı seviyorum.
- Tom is going to love it.
- Tom onu sevecek.
- Tom loves coming here since he thinks this place serves the only fast food worth eating.
- Tom buraya gelmeyi seviyor çünkü buranın yemeye değer tek fast food'u sunduğunu düşünüyor.
- Do you think he still loves my letters?
- Sence o hala mektuplarımı seviyor mudur?
- Do you love that song?
- Bu şarkıyı seviyor musun?
- I love your smile.
- Gülüşünü seviyorum.
- I love Tom.
- Tom'u seviyorum.
- She loves to play soccer.
- Futbol oynamayı seviyor.
- I love hot dogs.
- Sosisli sandviçleri seviyorum.
- I love my apartment.
- Apartman dairemi seviyorum.
- I love playing the banjo.
- Banjo çalmayı seviyorum.
- We both love him.
- İkimiz de onu seviyoruz.
- I will only be able to love a man who can protect me.
- Sadece beni koruyabilecek bir adamı sevebileceğim.
- I should've told Tom that I love Mary.
- Tom'a Mary'yi sevdiğimi söylemeliydim.
- The Bible tells us that we should love our neighbors.
- İncil bize komşularımızı sevmemiz gerektiğini söyler.
- I love Bantu languages.
- Bantu dillerini severim.
- I love what I'm doing right now.
- Ben şu anda yaptığım işi seviyorum.
- Do you love your father?
- Babanı seviyor musun?
- I love ice cream.
- Dondurmayı severim.
- I love the way you take care of me.
- Benimle ilgilenme şeklini seviyorum.
- He took all my loved ones from me.
- Bütün sevdiklerimi benden aldı.
- There's no doubt that Tom loved Mary.
- Tom'un Mary'yi sevdiğine hiç şüphe yok.
- I know Tom still loves me.
- Biliyorum Tom hala beni seviyor.
- He loves you very much.
- O seni çok seviyor.
- Tom should probably tell Mary he loves her.
- Tom muhtemelen Mary'ye onu sevdiğini söylemeli.
- I'm wondering if I love her.
- Ben onu sevip sevmediğimi merak ediyorum.
- I love Harvard.
- Harvard'ı severim.
- I love you very much.
- Seni çok seviyorum.
- I thought you loved reading.
- Senin okumayı sevdiğini düşündüm.
- Tom truly loves what he does.
- Tom yaptığı şeyi gerçekten seviyor.
- I love your German accent.
- Senin Alman aksanını seviyorum.
- I love your car.
- Arabanızı seviyorum.
- I wanted to love Tom.
- Tom'u sevmek istedim.
- I do not love him the less for his faults.
- Hataları yüzünden onu daha az sevmiyorum.
- Mary's dad hugged her and said that he loved her.
- Mary'nin babası ona sarıldı ve onu sevdiğini söyledi.
- I don't think Tom loves Mary as much as she loves him.
- Tom'un Mary'yi, Mary'nin onu sevdiği kadar sevdiğini sanmıyorum.
- I love reading novels.
- Roman okumayı seviyorum.
- I told Mary that I loved her.
- Mary'ye onu sevdiğimi söyledim.
- I knew from the beginning that you never really loved me.
- Başından beri beni gerçekten sevmediğini biliyordum.
- I love our conversations.
- Konuşmalarımızı seviyorum.
- I love roads.
- Yolları severim.
- My mommy and daddy will love me no matter what.
- Annem ve babam ne olursa olsun beni sevecekler.
- I love such moments.
- Böyle anları seviyorum.
- I love Tom with all my heart.
- Tom'u tüm kalbimle seviyorum.
- Mary suddenly realized she loved Tom.
- Mary aniden Tom'u sevdiğini fark etti.
- He had faults, but despite that I loved him.
- Onun hataları vardı, ama buna rağmen onu sevdim.
- I'll love you until I die.
- Seni ölene kadar seveceğim.
- The cat loves playing in the garden.
- Kedi bahçede oynamayı seviyor.
- Tom loves Mary more than the world.
- Tom, Mary'yi dünyadan daha çok seviyor.
- Does everybody love music?
- Herkes müziği seviyor mu?
- I really love basketball.
- Gerçekten basketbolu seviyorum.
- I've loved you since we were teenagers.
- Seni çocukluğumuzdan beri seviyorum.
- I loved teaching French.
- Fransızca öğretmeyi seviyordum.
- Do you love that man there?
- Oradaki o adamı seviyor musun?
- Find what you love and let it kill you.
- Sevdiğin şeyi bul ve bırak seni öldürsün.
- Tom loves you very much.
- Tom seni çok seviyor.
- I love this song.
- Bu şarkıyı severim.
- It is easy to love, but hard to be loved.
- Sevmek kolaydır, ama sevilmek zordur.
- I think Tom will always love Mary.
- Bence Tom her zaman Mary'yi sevecek.
- Tom loved his job.
- Tom işini severdi.
- I thought you'd love it.
- Bunu seveceğini düşündüm.
- I love her, but she loves someone else.
- Onu seviyorum ama o başka birini seviyor.
- Do you love your parents?
- Ebeveynlerinizi seviyor musunuz?
- She believed him when he said he loved her.
- Onu sevdiğini söylediğinde ona inandı.
- Do you love each other very much?
- Birbirinizi çok mu seviyorsunuz?
- I love your sweater.
- Kazağını seviyorum.
- I love speaking French.
- Fransızca konuşmayı seviyorum.
- I love my enemies.
- Düşmanlarımı seviyorum.
- I love my mother.
- Annemi seviyorum.
- I thought Tom loved Mary.
- Tom'un Mary'yi sevdiğini sanıyordum.
- I hear you love my brother.
- Senin, erkek kardeşimi sevdiğini duyuyorum.
- I love living in Boston.
- Boston'da yaşamayı seviyorum.
- I love my apartment.
- Evimi seviyorum.
- I love you more than anything in the world.
- Seni dünyadaki her şeyden daha fazla seviyorum.
- Don't you love your wife?
- Karını sevmiyor musun?
- I want you to know that I'll always love you.
- Seni her zaman seveceğimi bilmeni istiyorum.
- You still love me, I hope.
- Umarım beni hâlâ seviyorsundur.
- You know I love Tom, don't you?
- Tom'u sevdiğimi biliyorsun, değil mi?
- Tom would've loved it.
- Tom onu severdi.
- He loves to bully younger students.
- Kendinden küçük öğrencilere sataşmayı seviyor.
- I'll love you for the rest of my life.
- Seni hayatımın sonuna kadar seveceğim.
- Everyone knows you love Mary.
- Herkes Mary'yi sevdiğini biliyor.
- I love fish.
- Ben balık severim.
- I love Tatoeba.
- Tatoeba'yı seviyorum.
- Mary loves chili.
- Mary kırmızı biberi seviyor.
- I love you so much that I'll stay away from you.
- Seni o kadar çok seviyorum ki senden uzak duruyorum.
- I love playing World of Warcraft.
- Ben World of Warcraft oynamayı severim.
- Tom will love you guys.
- Tom sizi sevecek.
- I really love playing the guitar, but I don't like singing.
- Gitar çalmayı çok seviyorum ama şarkı söylemeyi sevmiyorum.
- Mary wondered if Tom really loved her.
- Mary Tom'un gerçekten onu sevip sevmediğini merak ediyordu.
- You love chili, don't you?
- Sen kırmızı biberi seversin, değil mi?
- I loved every minute of it.
- Her dakikasını sevdim.
- I need someone who will truly love me.
- Beni gerçekten sevecek birine ihtiyacım var.
- I just don't love her.
- Onu sevmiyorum işte.
- I love soup.
- Ben çorbayı severim.
- I want you to tell Tom that you don't love him anymore.
- Tom'a onu artık sevmediğini söylemeni istiyorum.
- You love your work, don't you?
- İşini seviyorsun, değil mi?
- She loves nightclubs.
- O gece kulüplerini seviyor.
- He loved her, but she didn't love him.
- Onu seviyordu, ama o onu sevmiyordu.
- I love to tell stories.
- Hikaye anlatmayı seviyorum.
- I love Christmas lights.
- Noel ışıklarını seviyorum.
- Someone loves us.
- Birileri bizi seviyor.
- He doesn't love me anymore.
- Artık beni sevmiyor.
- I loved Sami a lot.
- Sami'yi çok severdim.
- I love my new job.
- Yeni işimi seviyorum.
- We all loved Tom.
- Hepimiz Tom'u seviyorduk.
- You know you love it.
- Bunu sevdiğini biliyorsun.
- Tom felt terrible when Mary told him she was fond of him but didn't love him.
- Tom, Mary ona kendisine düşkün olduğunu, ancak onu sevmediğini söylediğinde çok kötü hissetti.
- I love teaching kids.
- Çocuklara öğretmeyi severim.
- We stop loving ourselves when no one loves us.
- Kimse bizi sevmediğinde kendimizi sevmeyi bırakırız.
- I love Monday!
- Pazartesi'yi seviyorum!
- I've always loved plants.
- Bitkileri hep sevmişimdir.
- She's the girl who accepts and loves me as I am.
- O beni olduğum gibi kabul ederek seven tek kızdı.
- I love Polish!
- Lehçe'yi seviyorum!
- I love playing tennis more than swimming.
- Tenis oynamayı yüzmekten daha çok severim.
- I used to love to play jazz.
- Caz çalmayı severdim.
- Love to party!
- Parti yapmayı seviyorum!
- I told Tom I that I loved him.
- Tom'a onu sevdiğimi söyledim.
- She loves him more than she loves me.
- Onu benden daha çok seviyor.
Show More (1598)
|
|
- For the love of God, how can they say such things?
- Tanrı aşkına, nasıl böyle şeyler söyleyebiliyorlar?
- I want to thank President Higgins, and of course, the love of my life, Claire.
- Müdür Higgins'e teşekkür etmek istiyorum ve tabii hayatımın aşkı Claire'e de.
- Not only love, but truth and honesty brings them to the altar.
- Sadece aşk değil, doğruluk ve dürüstlük de onları evliliğe götürdü.
- It will be a nice time for work and love.
- İş ve aşk için harika bir zaman olacak.
- I was trying so hard to live a life of love.
- Aşk dolu bir hayat yaşamak için çok uğraştım.
- It will be a nice time for work and love.
- Bu hem iş hem aşk için harika bir zaman olacak.
- I want to thank President Higgins, and of course, the love of my life, Claire.
- Başkan Higgins'e ve tabii ki hayatımın aşkı Claire'e teşekkür etmek istiyorum.
- It will be a nice time for work and love.
- İş ve aşk için güzel bir zaman olacak.
- Trust me, there's no love lost between those two.
- İnanın bana, bu ikisi arasında kaybolmuş bir aşk yok.
- I was trying so hard to live a life of love.
- Aşk dolu bir hayat yaşamak için çok çabalıyordum.
- Not only love, but truth and honesty brings them to the altar.
- Sadece aşk değil, doğruluk ve dürüstlük de onları nikah masasına getirmektedir.
- Our lovers will be everywhere, for we ourselves are love.
- Aşıklarımız her yerde olacak, çünkü kendimiz de aşkız.
- Love grew between Taro and Hanako.
- Taro ve Hanako arasındaki aşk büyüdü.
- Why is love so hard?
- Aşk neden bu kadar zor?
- Fadil commited a heinous crime in the name of love.
- Fadıl aşk adı altında iğrenç bir suç işledi.
- Sami and Layla continued their illicit love relationship.
- Sami ve Layla yasadışı aşk ilişkilerini sürdürdüler.
- Love is the answer for everything.
- Aşk her şeyin cevabıdır.
- Sami is Layla's first love.
- Sami Leyla'nın ilk aşkı.
- Nothing replaced his love.
- Hiçbir şey onun aşkının yerini tutmadı.
- Love has blinded you.
- Aşk seni kör etti.
- Fadil was forced to choose between love and self-preservation.
- Fadıl aşk ve kendini koruma arasında seçim yapmak zorunda kaldı.
- Money can't buy love.
- Para aşkı satın alamaz.
- But love can break your heart.
- Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- I need your love.
- Aşkına ihtiyacım var.
- Red is the color of love, passion, fertility and power.
- Kırmızı aşk, tutku, bereket ve güç rengidir.
- Doesn't love always begin that way?
- Aşk hep böyle başlamaz mı?
- Tom wanted love.
- Tom aşk istedi.
- Fadil committed senseless acts in the name of love.
- Fadıl aşk adına anlamsız eylemler gerçekleştirdi.
- Love is the miracle of civilization.
- Aşk medeniyetin mucizesidir.
- Love hurts.
- Aşk acı verir.
- Love is mystery and misery indefinitely.
- Aşk sonsuza dek gizem ve mutsuzluk demektir.
- Jana is my first love.
- Jana benim ilk aşkım.
- Nothing replaced his love.
- Hiçbir şey onun aşkının yerini doldurmadı.
- Is friendship more important than love?
- Dostluk aşktan daha önemli midir?
- She was disappointed in love.
- O aşkta hayal kırıklığına uğradı.
- Mary is Tom's first and only love.
- Mary, Tom'un ilk ve tek aşkı.
- Before Tom and Mary realized what was happening, their friendship had turned into love.
- Tom ve Mary ne olduğunu anlamadan önce, arkadaşlıkları aşka dönüşmüştü.
- Layla was addicted to love.
- Leyla aşk bağımlısıydı.
- His suicide came as a result of his disappointment in love.
- Yaşadığı aşk acısının sonucunda intihar etti.
- For the love of God, what happened?
- Tanrı aşkına, ne oldu?
- They talked about love.
- Aşk hakkında konuştular.
- Don't give up on love.
- Aşktan vazgeçme.
- Love, you're going to kill me.
- Aşk, beni öldüreceksin.
- I think love doesn't exist.
- Bence aşk diye bir şey yok.
- They fell in love with the same girl.
- Onlar aynı kıza aşk oldular.
- Love loves imperfectly.
- Aşk kusurlu olarak sever.
- Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
- Layla wanted to find lasting love.
- Layla kalıcı aşkı bulmak istiyordu.
- Tom and Mary declared their undying love for each other.
- Tom ve Mary birbirlerine ölümsüz ilan-ı aşklarını ettiler.
- Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
- Love gave him the strength of a lion.
- Aşk ona bir aslanın gücünü verdi.
- That's what love is.
- İşte aşk budur.
- Love grew between Taro and Hanako.
- Taro ve Hanako arasında aşk başladı.
- She wasn't looking for love.
- Aşk aramıyordu.
- This is a story about love and friendship.
- Bu aşk ve dostluk hakkında bir hikaye.
- He was her first love.
- Onun ilk aşkıydı.
- I think love doesn't exist.
- Bence aşk yok.
- Anything for love.
- Aşk için her şeyi yaparım.
- For the love of God, be kind to him.
- Tanrı aşkına, ona karşı nazik ol.
- Love is as strong as death.
- Aşk, ölüm kadar güçlüdür.
- Love is the poetry of the senses.
- Aşk, duyuların şiiridir.
- You can't live without love.
- Aşk olmadan yaşayamazsın.
- She had her hair cut because she liked shorter hair, not because she had lost her love.
- Saçlarını kestirmesinin nedeni saçlarını kısaltmak istemesiydi, aşkını kaybetmiş olması değil.
- In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
- Love is worth more than gold.
- Aşk altından daha değerlidir.
- Love doesn't exist.
- Aşk diye bir şey yok.
- Could it be love?
- Bu aşk olabilir mi?
- Love can mend your life.
- Aşk, hayatınızı düzeltebilir.
- Love is just a fancy.
- Aşk sadece bir fantezidir.
- In all cases, love is perseverance.
- Her durumda, aşk azimdir.
- Use the video to declare your love!
- Aşkını ilan etmek için video kullan!
- I just want to feel your love.
- Sadece aşkını hissetmek istiyorum.
- Love and friendship are mutually exclusive.
- Aşk ve dostluk birbirini dışlar.
- I hadn't expected us to speak so much about love this Monday morning.
- Bu pazartesi sabahı aşk hakkında bu kadar çok şey konuşmamızı beklememiştim.
- Love is stronger than death.
- Aşk ölümden daha güçlüdür.
- I already have the love of my life.
- Ben zaten hayatımın aşkına sahibim.
- Love is hard to define.
- Aşkı tanımlamak zordur.
- How can love love love?
- Aşk aşka nasıl aşık olabilir ki?
- In dreams and in love there are no impossibilities.
- Rüyalarda ve aşkta imkansızlık yoktur.
- Love is always naked.
- Aşk her zaman çıplak.
- Food is not love.
- Yemek aşk değildir.
- Love is not a finite resource.
- Aşk sonlu bir kaynak değildir.
- She often said that he was the love of her life.
- Sık sık onun hayatının aşkı olduğunu söylerdi.
- Are you aware of the time, Love?
- Saatin farkında mısın, Aşk?
- I believe in love at first sight.
- İlk görüşte aşka inanıyorum.
- Love is a bizarre feeling that you cannot express in words.
- Aşk, kelimelerle ifade edemeyeceğin tuhaf bir duygudur.
- Sami was searching for love on the Internet.
- Sami aşkı internette arıyordu.
- He's getting married for love.
- O aşk için evleniyor.
- And I like love.
- Ve ben aşkı severim.
- Fadil committed senseless acts in the name of love.
- Fadıl aşk adına anlamsız eylemlerde bulundu.
- Love demands pain.
- Aşk acı ister.
- Love is for lunatics.
- Aşk deliler içindir.
- Use the video to declare your love!
- Aşkınızı ilan etmek için videoyu kullanın!
- It is love that rules the world.
- Dünyayı yöneten aşktır.
- Love makes life easier.
- Aşk hayatı kolaylaştırır.
- Life is a riddle and love is the answer.
- Hayat bir bilmecedir ve cevabı aşktır.
- Tom met Mary at a party, and it was love at first sight.
- Tom Mary ile bir partide tanıştı ve ilk görüşte aşk oldu.
- Love is free of fear.
- Aşk korkusuzdur.
- Layla was looking for love.
- Layla aşkı arıyordu.
- Love is the most beautiful surprise.
- Aşk en güzel sürprizdir.
- She is the love of his life.
- O da hayatının aşkı.
- He was my first love.
- O benim ilk aşkımdı.
- Love kills happiness, happiness kills love.
- Aşk mutluluğu öldürür, mutluluk aşkı öldürür.
- I've heard it said that you should never marry your first love.
- İlk aşkınızla asla evlenmemeniz gerektiğinin söylendiğini duymuştum.
- Love comes in all shapes and sizes.
- Aşk her şekil ve boyutta gelir.
- Tom likes to talk about love.
- Tom aşk hakkında konuşmayı sever.
- Love loves imperfectly.
- Aşk kusurlu sever.
- Love will prevail.
- Aşk galip gelecektir.
- She has a love of learning.
- Öğrenme aşkı var.
- Why is love so hard?
- Neden aşk bu kadar zor?
- She's giving herself up to love.
- Kendini aşka teslim etti.
- Love doesn't exist.
- Aşk yoktur.
- Love is not important.
- Aşk önemli değil.
- Sami experienced his first great love.
- Sami ilk büyük aşkını yaşadı.
- They say that you never get over your first love.
- İlk aşkını asla unutamazsın derler.
- Love is not just a feeling, but also an art.
- Aşk sadece hissetmek değil aynı zamanda bir sanattır.
- Love is just a fancy.
- Aşk sadece bir fantezi.
- Nothing is as precious as love.
- Hiçbir şey aşk kadar değerli değildir.
- Fadil and Layla seemed happy in love.
- Fadıl ve Layla mutlu bir aşk yaşıyor gibiydiler.
- Love is a powerful drug.
- Aşk güçlü bir ilaçtır.
- Should I risk everything for love?
- Aşk için her şeyi riske atmalı mıyım?
- When poverty knocks at your frontdoor, loves escapes through the backdoor.
- Yoksulluk ön kapını çaldığında, aşk arka kapıdan kaçar.
- This is a story about love and friendship.
- Bu, aşk ve arkadaşlık hakkında bir hikâyedir.
- Only love can break your heart.
- Sadece aşk kalbini kırabilir.
- Do you believe in love at the first sight?
- İlk görüşte aşka inanır mısın?
- Love overcomes any distance.
- Aşk her mesafenin üstesinden gelir.
- We saw that as our forever love.
- Onu sonsuz aşkımız olarak görüyorduk.
- To make a long story short, he married his first love.
- Uzun lafın kısası, ilk aşkıyla evlendi.
- He's my first love.
- O benim ilk aşkım.
- I'm not sure if it's love.
- Bunun aşk olduğundan emin değilim.
- I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl.
- Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.
- He was the love of her life.
- O hayatının aşkıydı.
- I fully trust our love.
- Aşkımıza tamamen güveniyorum.
- You do not look for love; you find it.
- Aşkı aramazsın; onu bulursun.
- Love without sorrow cannot be.
- Keder olmadan aşk olamaz.
- Sami was looking for love on the Internet.
- Sami internette aşk arıyordu.
- I think that love doesn't exist.
- Bence aşk diye bir şey yok.
- Oranges signify a happy love, while lemons - an unrequited one.
- Limonlar karşılıksız aşk anlamına gelirken, portakallar mutlu aşk anlamına gelir,
- Love is always naked.
- Aşk her zaman çıplaktır.
- Love is a kind of madness.
- Aşk bir delilik türüdür.
- What would I know about love?
- Ben aşk hakkında ne bilirim ki?
- Love is a scandal of the personal sort.
- Aşk şahsi bir skandaldır.
- Love and flowers only last a single spring.
- Aşk ve çiçekler yalnızca tek bir bahar sürer.
- I hadn't expected us to speak so much about love this Monday morning.
- Bu Pazartesi sabahı aşk hakkında bu kadar çok konuşacağımızı beklemiyordum.
- Painting was the great love of his life.
- Resim onun hayatının en büyük aşkıydı.
- Does love exist or is it only an illusion?
- Aşk var mıdır yoksa sadece bir yanılsama mıdır?
- Love is an important thing.
- Aşk mühim bir şeydir.
- Is love frightening to anyone you know?
- Aşk tanıdığın biri için ürkütücü mü?
- I still believe in love.
- Hâlâ aşka inanıyorum.
- What is love good for?
- Aşk neye yarar?
- Our love will burn forever.
- Aşkımız sonsuza dek sürecek.
- Lucky at cards, unlucky in love.
- Kumarda kazanan aşkta kaybeder.
- Love is a highly addictive drug.
- Aşk, yüksek derecede bağımlılık yapan bir uyuşturucudur.
- He's the love of my life.
- O benim hayatımın aşkı.
- Fadil commited a heinous crime in the name of love.
- Fadıl, aşk adına iğrenç bir suç işledi.
- She felt something between love and hatred.
- Aşk ve nefret arasında bir şey hissetti.
- That cute baby is the fruit of their love.
- O sevimli bebek onların aşkının meyvesidir.
- Love is simply a temporary hormonal imbalance.
- Aşk sadece geçici bir hormonal dengesizliktir.
- Sami and Layla had no problem professing their love on paper.
- Sami ve Leyla'nın aşklarını kâğıt üzerinde ifade etmekte hiçbir sorunları yoktu.
- Love is a bizarre feeling that you cannot express in words.
- Aşk kelimelerle ifade edemeyeceğin tuhaf bir duygudur.
- Love is crazy.
- Aşk çılgındır.
- Love is a trick.
- Aşk bir hiledir.
- Love is a beautiful thing.
- Aşk güzel şeydir.
- Their friendship gradually turned into love.
- Arkadaşlıkları yavaş yavaş aşka dönüştü.
- Love makes the world go round.
- Aşk dünyayı döndürür.
- She's the love of my life.
- O benim hayatımın aşkı.
- I believe in love.
- Aşka inanıyorum.
- Love, you're gonna kill me.
- Aşk, beni öldüreceksin.
- Love is a temporary insanity curable by marriage.
- Aşk, evlilikle tedavi edilebilen geçici bir deliliktir.
- Love will come in time.
- Aşk, zamanında gelecek.
- Time, which strengthens friendship, weakens love.
- Dostluğu güçlendiren zaman, aşkı zayıflatır.
- She wasn't looking for love.
- O, aşk aramıyordu.
- And if I lose thy love, I lose my all.
- Ve eğer aşkını kaybedersem, her şeyimi kaybederim.
- If nothing saves us from death, may love at least save us from life.
- Hiçbir şey bizi ölümden kurtaramıyorsa, bari aşk bizi hayattan kurtarsın.
- Love is like measles - everyone should experience it.
- Aşk kızamık gibidir; herkesin onu yaşaması gerekir.
- Sometimes love isn't enough.
- Bazen aşk yeterli değildir.
- I found the love of my life.
- Ben hayatımın aşkını buldum.
Show More (177)
|