|
- Marco Polo will make a difference there.
- Marco Polo burada bir fark yaratacaktır.
- For once we would be making a difference.
- Bir kez olsun bir fark yaratmış oluruz.
- We can in actual fact make a difference.
- Aslında bir fark yaratabiliriz.
- We are able to make a difference, but we are not in any way trying to portray this as an easy or flawless operation.
- Bir fark yaratabiliyoruz, ancak bunu hiçbir şekilde kolay ya da kusursuz bir operasyon olarak göstermeye çalışmıyoruz.
- What really will make a difference is how it is implemented.
- Gerçekten fark yaratacak olan şey, bunun nasıl uygulandığıdır.
- Marco Polo will make a difference there.
- Marco Polo orada bir fark yaratacaktır.
- Through constructive dialogue and targeted support, the EU can still make a difference in these countries.
- Yapıcı diyalog ve hedefe yönelik destek yoluyla AB bu ülkelerde hala bir fark yaratabilir.
- If we are actually to make a difference in this area, we need practical measures.
- Eğer bu alanda gerçekten bir fark yaratmak istiyorsak, pratik tedbirlere ihtiyacımız var.
- We must employ a great deal of patience and determination to make a difference.
- Fark yaratmak için büyük bir sabır ve kararlılık göstermeliyiz.
- Europe can make a difference in the world if it pulls together.
- Avrupa birlikte hareket ederse dünyada bir fark yaratabilir.
- That is how we are trying to make a difference in Africa and elsewhere.
- Bu şekilde Afrika'da ve başka yerlerde fark yaratmaya çalışıyoruz.
- It shows that European regulation really can make a difference in enforcing rights for disabled people.
- Avrupa mevzuatının engelli bireylerin haklarının uygulanmasında gerçekten bir fark yaratabileceğini göstermektedir.
- In 2030, when there will be 8 billion people, it will make a difference whether we have turned words into actions.
- 2030'da 8 milyar insan olduğunda, sözleri eyleme dönüştürüp dönüştürmediğimiz fark yaratacaktır.
- What really will make a difference is how it is implemented.
- Asıl fark yaratacak olan şey, bunun nasıl uygulandığıdır.
- It is high time Europe started making a difference and really started cooperating with these countries.
- Avrupa'nın bir fark yaratmasının ve bu ülkelerle gerçekten işbirliği yapmaya başlamasının tam zamanıdır.
- It is high time Europe started making a difference and really started cooperating with these countries.
- Avrupa'nın bir fark yaratmasının ve bu ülkelerle gerçekten iş birliği yapmaya başlamasının tam zamanıdır.
- I hope we can make a difference.
- Umarım bir fark yaratabiliriz.
- That makes a difference.
- Bu bir fark yaratır.
- I think that's made a difference.
- Sanırım o bir fark yarattı.
- I think it'll make a difference.
- Bence bir fark yaratacak.
- Tom has made a difference.
- Tom bir fark yarattı.
- Do you think it makes a difference?
- Bunun fark yarattığını düşünüyor musun?
- We are making a difference.
- Biz bir fark yaratıyoruz.
- How can we make a difference in the world?
- Dünyada nasıl bir fark yaratabiliriz?
- I want to make a difference.
- Ben bir fark yaratmak istiyorum.
- I wondered how I could make a difference in the world.
- Dünyada nasıl bir fark yaratabileceğimi merak ettim.
- I think Tom could make a difference.
- Bence Tom bir fark yaratabilir.
- It hardly made a difference.
- Pek bir fark yaratmadı.
- You can make a difference in the world.
- Dünyada fark yaratabilirsin.
- I think I made a difference.
- Sanırım bir fark yarattım.
- Can one person really make a difference in the world?
- Bir kişi dünyada gerçekten bir fark yaratabilir mi?
- Why would that make a difference?
- Bu neden bir fark yaratsın ki?
- I think we can make a difference.
- Bence bir fark yaratabiliriz.
- Would that make a difference?
- O bir fark yaratır mı?
- Can we make a difference?
- Bir fark yaratabilir miyiz?
- That makes a difference, doesn't it?
- Bu bir fark yaratır, değil mi?
- That really made a difference.
- Bu gerçekten bir fark yarattı.
- How do you think you can make a difference in the world?
- Dünyada nasıl fark yaratabiliriz?
- That makes a difference.
- O bir fark yaratır.
- Would that make a difference?
- Bu bir fark yaratır mıydı?
- Do you think it'll make a difference?
- Bunun bir fark yaratacağını düşünüyor musun?
- If Tom had been here, it definitely would've made a difference.
- Tom burada olsaydı, kesinlikle bir fark yaratırdı.
- I want to make a difference.
- Bir fark yaratmak istiyorum.
- You can make a difference.
- Bir fark yaratabilirsin.
- Do you think it'll make a difference?
- Sence bir fark yaratacak mı?
- It made a difference.
- Bu bir fark yarattı.
- Makeup makes a difference.
- Makyaj fark yaratır.
- That's got to make a difference.
- O bir fark yaratmak zorunda.
- Tom made a difference.
- Tom bir fark yarattı.
- You can make a difference in the world.
- Dünyada bir fark yaratabilirsiniz.
- If Tom had been here, it definitely would've made a difference.
- Eğer Tom burada olsaydı kesinlikle fark yaratırdı.
- Tom would've made a difference.
- Tom bir fark yaratabilirdi.
- Can one person really make a difference?
- Bir kişi gerçekten bir fark yaratabilir mi?
- Did we make a difference?
- Biz bir fark yarattık mı?
- I think I can make a difference.
- Sanırım fark yaratabilirim.
- How do you think you can make a difference in the world?
- Sizce dünyada nasıl bir fark yaratabilirsiniz?
- Do you think it makes a difference?
- Sence bir fark yaratır mı?
- Does that make a difference?
- Bu bir fark yaratır mı?
- Will that really make a difference?
- Bu gerçekten bir fark yaratacak mı?
- It'll make a difference.
- Bu bir fark yaratacak.
- Will that make a difference?
- Bu bir fark yaratacak mı?
- I think it makes a difference.
- Bunun bir fark yarattığını düşünüyorum.
- Can one person really make a difference?
- Bir insan gerçekten fark yaratabilir mi?
- Why does that make a difference?
- Bu neden bir fark yaratıyor?
- How are we going to make a difference?
- Nasıl bir fark yaratacağız?
- I think we made a difference.
- Sanırım fark yarattık.
- It doesn't make a difference.
- Bir fark yaratmıyor.
- It makes a difference.
- Bu bir fark yaratıyor.
- We have to make a difference.
- Bir fark yaratmalıyız.
- Did we make a difference?
- Bir fark yarattık mı?
- I think we made a difference.
- Bence bir fark yarattık.
- I think that's made a difference.
- Bence bu bir fark yarattı.
- I think I can make a difference.
- Sanırım bir fark yaratabilirim.
- How will this make a difference?
- Bu nasıl bir fark yaratacak?
- That's got to make a difference.
- Bu bir fark yaratmalı.
- I think we can make a difference.
- Sanırım bir fark yaratabiliriz.
- Everyone can make a difference in the world.
- Herkes dünyada bir fark yaratabilir.
- We have to make a difference.
- Fark yaratmamız gerekiyor.
- We are making a difference.
- Bir fark yaratıyoruz.
- Maybe it won't make a difference.
- Belki bir fark yaratmaz.
- Will doing this make a difference?
- Bunu yapmak bir fark yaratacak mı?
- It made a difference.
- Fark yarattı.
- Can one person make a difference?
- Bir kişi fark yaratabilir mi?
- Can one person make a difference?
- Tek bir kişi fark yaratabilir mi?
- It'll make a difference.
- Fark yaratacak.
- I wondered how I could make a difference in the world.
- Dünyada nasıl bir fark yaratabileceğimi merak ediyordum.
- I hope what we did made a difference.
- Umarım yaptıklarımız bir fark yaratmıştır.
- I think it makes a difference.
- Bence bu bir fark yaratır.
- Tom tried to make a difference.
- Tom bir fark yaratmaya çalıştı.
- Tom makes a difference.
- Tom fark yaratır.
- It does make a difference.
- O fark yaratır.
- Tom makes a difference.
- Tom bir fark yaratıyor.
Show More (89)
|