|
- Those who have chosen stagnation as their only strategy, maybe as a strategy for survival, should respect this will.
- Tek strateji olarak belki de hayatta kalma stratejisi olarak durgunluğu seçmiş olanlar bu iradeye saygı duymalıdır.
- All the same, the result matches the proposals contained in the Laeken Declaration, maybe even exceeding expectations.
- Yine de sonuç Laeken Deklarasyonunda yer alan önerilerle örtüşmekte, hatta belki de beklentileri aşmaktadır.
- Maybe that suits us for what may happen in the very near future.
- Belki de çok yakın gelecekte olabilecekler için bu bize uygundur.
- That is maybe cynical if truthful.
- Doğruyu söylemek gerekirse bu belki de alaycı bir yaklaşım.
- In this sense, energy is a major tool, maybe even the most important tool.
- Bu anlamda enerji önemli bir araçtır hatta belki de en önemli araçtır.
- Maybe we have focused our attention too much on the Balkans.
- Belki de dikkatimizi Balkanlara çok fazla odakladık.
- There is one other issue I have some small concern about, or maybe it is a serious concern.
- Küçük bir endişem daha var, belki de ciddi bir endişedir.
- Maybe it is still not too late to do something.
- Belki de bir şeyler yapmak için hala çok geç değildir.
- Maybe the price of a pizza for an average household once a year.
- Belki de yılda bir kez ortalama bir hane için bir pizza fiyatı.
- Maybe this is overrating it a little.
- Belki de bu biraz abartılı olur.
- Maybe, however, there is a deeper legal meaning to it and maybe it will prove to be helpful.
- Ancak belki de bunun daha derin bir hukuki anlamı vardır ve belki de faydalı olacaktır.
- Maybe they should train the police in places like Genoa and show them how to react to peaceful protests.
- Belki de polisi Cenova gibi yerlerde eğitmeli ve onlara barışçıl protestolara nasıl tepki vereceklerini göstermeliler.
- Maybe we should not have sent it since the invitation was turned down.
- Davet geri çevrildiği için belki de göndermemeliydik.
- I should first of all like to say that this report comes at least one month, maybe many months, too late.
- Öncelikle bu raporun en az bir ay, belki de birçok ay geç geldiğini söylemek isterim.
- Maybe an onus on banks to put up notices in all their branches displaying these rules and regulations could be one way.
- Belki de bankaların tüm şubelerine bu kural ve düzenlemeleri gösteren ilanlar asmaları bir yol olabilir.
- Maybe, though, it is possible to solve this issue relatively quickly and pragmatically.
- Belki de bu meseleyi nispeten hızlı ve pragmatik bir şekilde çözmek mümkündür.
- Therefore - as I have said on other occasions - maybe we will have European filmmaking at last.
- Dolayısıyla - başka vesilelerle de söylediğim gibi - belki de sonunda Avrupa film yapımcılığına kavuşacağız.
- In this sense, energy is a major tool, maybe even the most important tool.
- Bu anlamda enerji önemli bir araçtır, hatta belki de en önemli araçtır.
- Maybe I have delivered too many explanations of vote!
- Belki de çok fazla oy açıklaması yaptım!
- Maybe, though, it is possible to solve this issue relatively quickly and pragmatically.
- Belki de bu sorunu nispeten hızlı ve pragmatik bir şekilde çözmek mümkündür.
- Maybe such policies are not the most pressing priorities of my country's local authorities.
- Belki de bu tür politikalar ülkemdeki yerel yönetimlerin en acil öncelikleri değildir.
- Maybe that is a good idea.
- Belki de bu iyi bir fikirdir.
- Maybe I would not have taken it up if there had been.
- Olsaydı belki de bu işe kalkışmazdım.
- Maybe we should revisit the underlying logic, but this is impossible, of course.
- Belki de altta yatan mantığı yeniden gözden geçirmeliyiz, ancak bu elbette mümkün değil.
- Now we have a new travel agency coming into takeover, maybe to save the Community a few pounds.
- Şimdi devreye giren yeni bir seyahat acentemiz var, belki de Topluluğa birkaç sterlin kazandırmak için.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki de kibar bir komşu onu çöp kanalına itmiştir.
- I think maybe that's what it feels like to love someone.
- Belki de birini sevmek böyle bir şeydir.
- You know, maybe tonight is the answer.
- Biliyor musun, belki de cevap bu gecedir.
- Maybe they should put warning labels on these things.
- Belki de bu şeylerin üzerine uyarı etiketleri koymalılar.
- Look, maybe it's a lost cause.
- Bak, belki de bu kaybedilmiş bir davadır.
- Maybe this whole general counsel gig isn't for you.
- Belki de bu genel danışmanlık işi sana uygun değildir.
- Maybe it is our imperfections that make us so perfect for one another.
- Belki de bizi birbirimiz için bu kadar mükemmel yapan kusurlarımızdır.
- Maybe there's this whole other person inside you entirely.
- Belki de içinizde bambaşka bir insan vardır.
- Maybe it all hinges on tonight.
- Belki de her şey bu geceye bağlıdır.
- Maybe all of it hinges on tonight.
- Belki de her şey bu geceye bağlıdır.
- Maybe the issue is specifically on your PC, and that's why you are having trouble running the USB flash drive.
- Belki de sorun özellikle bilgisayarınızdadır ve bu yüzden USB flash sürücüyü çalıştırmakta sorun yaşıyorsunuzdur.
- Maybe we can make a little trade.
- Belki de küçük bir takas yapabiliriz.
- Maybe there's this whole other person inside you entirely.
- Belki de içinizde tamamıyla başka bir kişi vardır.
- Maybe this is the new, green way to zap your victims.
- Belki de kurbanlarınızı vurmanın yeni, çevre dostu yolu budur.
- Maybe I should play up that "hardy spinster" thing.
- Belki de şu "dayanıklı kız kurusu" şeyini oynamalıyım.
- Well, maybe we'd better just forget the whole thing.
- Şey, belki de bütün her şeyi unutsak daha iyi olur.
- Maybe it was a black market deal that went bad.
- Belki de kötü giden bir kara piyasa anlaşmasıydı.
- Well, maybe we'd better just forget the whole thing.
- Yani, belki de her şeyi unutsak iyi olur.
- Maybe, like, four underground criminals who were tried for a crime they didn't commit.
- Belki de işlemedikleri bir suçtan yargılanan dört yeraltı suçlusu gibi.
- Maybe a device to turn the energy field off.
- Belki de enerji alanını kapatacak bir cihaz.
- Maybe the issue is specifically on your PC, and that's why you are having trouble running the USB flash drive.
- Belki de sorun özellikle bilgisayarınızdadır ve bu yüzden USB flash sürücüyü çalıştırırken sorun yaşıyorsunuz.
- Maybe it's because they don't really want to know.
- Belki de gerçekten bilmek istemedikleri içindir.
- Maybe all of it hinges on tonight.
- Belki de her şey bu geceye bağlı.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki de kibar bir komşu, onu çöp kanalından aşağı itmiştir.
- Maybe he needs them alive to effect their transformation.
- Belki de dönüşümlerini etkilemek için onlara canlı ihtiyacı vardır.
- Maybe this thing is the black market.
- Belki de bu şey karaborsadır.
- Maybe he was injured and needed to get to the hospital.
- Belki de yaralanmıştı ve hastaneye gitmesi gerekiyordu.
- Maybe it all hinges on tonight.
- Belki de her şey bu geceye bağlı.
- Maybe this is the new, green way to zap your victims.
- Belki de kurbanlarınızı vurmanın yeni, çevreci yolu budur.
- Maybe there's this whole other person inside you entirely.
- Belki de içinizde tamamen başka biri vardır.
- Maybe to give this president thing a shot.
- Belki de şu başkanın meselesine bir şans vermek için.
- Maybe he was injured and needed to get to the hospital.
- Belki de yaralandı ve hastaneye gitmesi gerekiyordu.
- Maybe this whole general counsel gig isn't for you.
- Belki de bu genel danışmanlık işi size göre değildir.
- You know, maybe tonight is the answer.
- Baksana, belki de cevap bu gecede gizlidir.
- Well, maybe we'd better just forget the whole thing.
- Pekala, belki de bütün her şeyi unutsak iyi ederiz.
- Maybe this whole general counsel gig isn't for you.
- Belki de bu genel danışman işi sana göre değildir.
- I'm quite a normal guy who has many hobbies, maybe too many.
- Ben çok hobisi olan, belki de çok fazla hobisi olan normal bir adamım.
- Maybe it would be better if I threw away all these books, kissed your little nose, and forgot all my worries and hardships.
- Belki de, bütün bu kitapları çöpe atsam, küçük burnunu öpsem, tüm endişelerimi ve zorluklarımı unutsam daha iyi olurdu.
- Maybe it's about time I started learning to do programming.
- Belki de programlama öğrenmeye başlamamın zamanı gelmiştir.
- Maybe the question's not when but where.
- Belki de soru ne zaman değil, nerede olduğudur.
- Tom wanted to give Mary a goodbye kiss, but he thought maybe he shouldn't.
- Tom, Mary'ye bir veda öpücüğü vermek istedi ama belki de vermemeliyim diye düşündü.
- Maybe that's what Tom meant to do.
- Belki de Tom'un yapmak istediği buydu.
- Maybe it was a cat.
- Belki de bir kediydi.
- Maybe I'm in love with her.
- Belki de ona aşığım.
- Maybe it wasn't him.
- Belki de o değildi.
- Maybe I haven't explained it well.
- Belki de iyi anlatamadım.
- Maybe she had a fight with Fadil.
- Belki de Fadıl'la kavga etmişti.
- Maybe we should talk to them.
- Belki de onlarla konuşmalıyız.
- Maybe that'll work.
- Belki de o işe yarayacak.
- Maybe I should've told her.
- Belki de ona söylemeliydim.
- Maybe it doesn't matter what we do.
- Belki de ne yaptığımızın bir önemi yoktur.
- Maybe we should stay here with Tom.
- Belki de Tom'la birlikte burada kalmalıyız.
- Maybe I should check on them.
- Belki de onları kontrol etmeliyim.
- Maybe it's a trap.
- Belki de tuzaktır.
- Maybe you're not supposed to do that.
- Belki de bunu yapmaman gerekiyordu.
- Maybe you'd better leave.
- Belki de gitsen iyi olur.
- Maybe it's an American thing.
- Belki de Amerikalılara özgü bir şeydir.
- I think maybe you're being a little hard on Tom.
- Belki de Tom'a biraz sert davrandığını düşünüyorum.
- If Tom is the problem, maybe you should get rid of him.
- Eğer sorun Tom ise, belki de ondan kurtulmalısın.
- Maybe you shouldn't tell them.
- Belki de onlara söylememelisin.
- Maybe that was wrong.
- Belki de bu yanlıştı.
- Maybe you shouldn't do that again.
- Belki de bunu bir daha yapmamalısın.
- Maybe you should lie down.
- Belki de uzanmalısınız.
- Maybe that would work.
- Belki de işe yarar.
- Maybe you should've told Tom the truth.
- Belki de Tom'a gerçeği söylemeliydin.
- Maybe Tom can figure out how to fix this.
- Belki de Tom bunun nasıl onarılacağını anlayabilir.
- Maybe the box was empty.
- Belki de kutu boştu.
- Maybe you should just leave Tom alone.
- Belki de Tom'u yalnız bırakmalısın.
- Maybe it wasn't Tom.
- Belki de Tom değildi.
- Maybe your luck is changing.
- Belki de şansın dönüyordur.
- Maybe you shouldn't have told Tom that.
- Belki de bunu Tom'a söylememeliydin.
- Maybe we should talk.
- Belki de konuşmalıyız.
- Maybe you shouldn't leave.
- Belki de gitmemelisin.
- Maybe it's not such a bad idea after all.
- Belki de o kadar da kötü bir fikir değildir.
- Maybe the only one here who can do that is Tom.
- Burada bunu yapabilecek belki de tek kişi Tom.
- Maybe Tom really did see Mary kissing John.
- Belki de Tom gerçekten Mary'yi John'u öperken görmüştür.
- Maybe it was just a fluke.
- Belki de bu sadece bir tesadüftü.
- Maybe they're happy.
- Belki de mutludurlar.
- Maybe you ought to do what Tom told you to do.
- Belki de Tom'un sana söylediği şeyi yapmalısın.
- Maybe I was too hard on Tom.
- Belki de Tom'a çok sert davrandım.
- Maybe I should go talk to them.
- Belki de gidip onlarla konuşmalıyım.
- Maybe we shouldn't have come here.
- Belki de buraya gelmemeliydik.
- Maybe it'll rain tomorrow.
- Belki de yarın yağmur yağar.
- Maybe you didn't do it right.
- Belki de doğru yapmadın.
- Maybe you should tell Tom that.
- Belki de onu Tom'a söylemelisin.
- Maybe Tom doesn't know he's not supposed to do that again.
- Belki de Tom bunu bir daha yapmaması gerektiğini bilmiyordur.
- Maybe I can convince Tom to talk to Mary.
- Belki de Tom'u Mary'le konuşmaya ikna edebilirim.
- Maybe I'll run into you.
- Belki de seninle karşılaşırım.
- Maybe we should talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalıyız.
- Maybe you're wrong.
- Belki de hatalısındır.
- Maybe Tom doesn't want you to worry.
- Belki de Tom endişelenmeni istemiyor.
- Maybe we should be quiet.
- Belki de sessiz olmalıyız.
- Maybe there's no difference.
- Belki de hiçbir fark yoktur.
- Maybe you didn't do it right.
- Belki de onu doğru yapmadın.
- Maybe Tom was the one who stole your bicycle.
- Belki de bisikletini çalan Tom'dur.
- Maybe Tom should go to bed.
- Belki de Tom yatağa gitmeli.
- Maybe it wasn't an accident.
- Belki de kaza değildi.
- Maybe we shouldn't do that today.
- Belki de bunu bugün yapmamalıyız.
- Maybe I shouldn't have gone there so late at night.
- Belki de geceleyin oraya o kadar geç gitmemem gerekirdi.
- Maybe you'd better have a talk with Tom.
- Belki de Tom'la konuşsan iyi olur.
- Maybe we should sit somewhere else.
- Belki de başka bir yerde oturmalıyız.
- Maybe you should cancel the meeting.
- Belki de toplantıyı iptal etmelisin.
- Maybe we should quit.
- Belki de bırakmalıyız.
- Maybe Tom wasn't bluffing.
- Belki de Tom blöf yapmıyordu.
- Maybe it's not that bad.
- Belki de o kadar kötü değildir.
- Maybe I'm in love with them.
- Belki de onlara aşığım.
- Maybe you don't agree with what I'm saying.
- Belki de söylediklerime katılmıyorsun.
- Maybe I shouldn't invite Tom to the party.
- Belki de Tom'u partiye davet etmemeliyim.
- Maybe you should tell them that.
- Belki de bunu onlara söylemelisin.
- Maybe we should stop doing this.
- Belki de bunu yapmayı kesmemiz lazım.
- Maybe you should tell Tom that.
- Belki de bunu Tom'a söylemelisin.
- Maybe I should write Tom a letter.
- Belki de Tom'a bir mektup yazmalıyım.
- Maybe I shouldn't have done that.
- Belki de bunu yapmamalıydım.
- Maybe it's not going to last.
- Belki de uzun sürmeyecek.
- Maybe we should get some help.
- Belki de yardım almalıyız.
- Maybe you should ask around and see what other people think.
- Belki de etrafına sorup diğer insanların ne düşündüğünü öğrenmelisin.
- I think maybe Tom and Mary should go.
- Belki de Tom ve Mary gitmeli.
- Maybe I drank too much.
- Belki de çok içtim.
- Maybe we really are alone.
- Belki de gerçekten yalnızızdır.
- Maybe everything does happen for a reason.
- Belki de her şeyin bir sebebi vardır.
- Maybe you disagree with what I'm saying.
- Belki de dediklerime katılmıyorsun.
- Maybe I wasn't Tom's type.
- Belki de Tom'un tipi değildim.
- Maybe I threw it away.
- Belki de onu attım.
- Maybe there's a better way to do this.
- Belki de bunu yapmanın daha iyi bir yolu vardır.
- Maybe you should do what Tom asked you to do.
- Belki de Tom'un senden yapmanı istediği şeyi yapmalısın.
- Maybe you should ask him.
- Belki de ona sormalısın.
- Maybe I'm missing something here.
- Belki de burada bir şeyleri kaçırıyorumdur.
- Maybe Tom should pay more attention in class.
- Belki de Tom sınıfta daha dikkatli olmalı.
- Maybe Tom isn't the one who's lying.
- Belki de yalan söyleyen Tom değildir.
- Maybe you shouldn't tell Tom.
- Tom'a söylememelisin belki de.
- Maybe you did do that wrong.
- Belki de yanlış yaptın.
- Maybe he was sick.
- Belki de hastaydı.
- Maybe your name really is Tom.
- Belki de adın gerçekten Tom'dur.
- Maybe we can talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşabiliriz.
- Maybe Tom was hiding something.
- Belki de Tom bir şeyler saklıyordu.
- Maybe I shouldn't be so suspicious.
- Belki de bu kadar şüpheci olmamalıyım.
- Maybe he's running in the park right now.
- Belki de şimdi parkta koşuyordur.
- Maybe the stars were not properly aligned.
- Belki de yıldızlar düzgün hizalanmamıştır.
- Maybe we should buy a new one.
- Belki de yeni bir tane almalıyız.
- Maybe she has other plans?
- Belki de onun başka planları vardır?
- Maybe I can be of service.
- Belki de yardımcı olabilirim.
- Maybe this is what Tom was looking for.
- Belki de Tom'un aradığı şey budur.
- Maybe this opinion is correct.
- Belki de bu görüş doğrudur.
- Maybe I should go with Tom.
- Belki de Tom'la gitmeliyim.
- Maybe that's why Tom told us.
- Belki de Tom bize bu yüzden söylemiştir.
- Maybe we should switch jobs.
- Belki de iş değiştirmeliyiz.
- Maybe I should've told Tom.
- Belki de Tom'a söylemeliydim.
- Maybe I overdid it.
- Belki de ben abarttım.
- Maybe you'd better go get her.
- Belki de gidip onu getirsen iyi olur.
- Maybe we shouldn't have gone to Tom's party last night.
- Belki de dün gece Tom'un partisine gitmemeliydik.
- Maybe I shouldn't have told Tom about it.
- Belki de Tom'a bundan bahsetmemeliydim.
- Maybe there is hope.
- Belki de umut vardır.
- Maybe I should study French.
- Belki de Fransızca öğrenmeliyim.
- Maybe Tom was the one who stole Mary's necklace.
- Belki de Mary'nin kolyesini çalan Tom'dur.
- Maybe it's better that we don't know.
- Belki de bilmememiz daha iyi.
- Maybe that's not the problem.
- Belki de sorun bu değildir.
- Maybe Tom is working again.
- Belki de Tom tekrar çalışmaya başlamıştır.
- Maybe I wasn't interesting enough?
- Belki de yeterince ilginç değildim?
- Maybe it's not a good idea.
- Belki de iyi bir fikir değildir.
- Maybe you should've said something about this earlier.
- Belki de bu konuda daha önce bir şeyler söylemeliydin.
- Maybe you should just leave.
- Belki de gitmelisin.
- Maybe I'll just give up soon and take a nap instead.
- Belki de birazdan pes edip onun yerine biraz kestireceğim.
- Maybe you did do that wrong.
- Belki de bunu yanlış yaptın.
- Maybe it was a convincing argument after all.
- Belki de neticede ikna edici bir argümandı.
- Maybe we should just give up.
- Belki de biz vazgeçmeliyiz.
- Maybe that law needs to be changed.
- Belki de o yasanın değiştirilmesi gerekiyor.
- Maybe I should leave Boston.
- Belki de Boston'u terk etmem gerekir.
- Maybe we should stop.
- Belki de durmalıyız.
- Maybe we shouldn't have stayed in Boston so long.
- Belki de Boston'da bu kadar uzun kalmamalıydık.
- Maybe you've forgotten why I came here.
- Belki de buraya neden geldiğimi unutmuşsundur.
- I'm starting to think that maybe I shouldn't have come here.
- Belki de buraya gelmemeliydim diye düşünmeye başladım.
- Maybe I drink too much.
- Belki de çok içiyorumdur.
- Maybe we should do this together.
- Belki de bunu birlikte yapmalıyız.
- Maybe it wasn't so obvious.
- Belki de o kadar açık değildi.
- Maybe you should call him.
- Belki de onu aramalısın.
- Maybe we should buy a new one.
- Belki de yeni bir tane satın almamız gerek.
- I think maybe I have the wrong number.
- Belki de yanlış numarayı aramışımdır.
- Maybe you shouldn't give Tom a key to your apartment.
- Belki de Tom'a dairenin anahtarını vermemelisin.
- Maybe I should ask Tom.
- Belki de Tom'a sormalıyım.
- Maybe that's what I need.
- Belki de ihtiyacım olan budur.
- Maybe I should grow a beard.
- Belki de sakal bırakmalıyım.
- Maybe you disagree with what I'm saying.
- Belki de söylediklerime katılmıyorsunuz.
- Maybe it's worth it.
- Belki de buna değer.
- Maybe you should take a look at this again.
- Belki de buna tekrar bir göz atmanız gerekir.
- Maybe it's a good thing Tom isn't here.
- Belki de Tom'un burada olmaması iyi bir şeydir.
- Maybe you're oversimplifying the problem.
- Belki de sorunu fazla basitleştiriyorsun.
- Maybe Tom was mistaken.
- Belki de Tom hatalıydı.
- Maybe we shouldn't have gotten married.
- Belki de evlenmemeliydik.
- Maybe I gave Tom the wrong advice.
- Belki de Tom'a yanlış tavsiye verdim.
- Maybe I have to study German.
- Belki de Almanca öğrenmek zorundayım.
- Maybe it wasn't my fault.
- Belki de benim hatam değildi.
- Maybe we're doing this all backwards.
- Belki de her şeyi tersinden yapıyoruz.
- Maybe Tom and Mary aren't so different.
- Belki de Tom ve Mary o kadar da farklı değillerdir.
- Maybe you're trying too hard.
- Belki de çok zorluyorsun.
- Maybe you were wrong.
- Belki de yanıldın.
- Maybe Tom will just go away.
- Belki de Tom gider.
- Maybe that's what Tom was going to do.
- Belki de Tom'un yapacağı buydu.
- Maybe you should take an intelligence test.
- Belki de bir zeka testine girmelisin.
- Maybe it's destiny.
- Belki de kaderdir.
- Maybe you should listen.
- Belki de sen dinlemelisin.
- Maybe what I want doesn't matter anymore.
- Belki de ne istediğimin artık bir önemi yoktur.
- Maybe we should ask someone for directions.
- Belki de birine sormalıyız.
- Maybe you should stay with us.
- Belki de bizimle kalmalısın.
- Maybe you should go to bed.
- Belki de yatağa gitmelisin.
- Maybe I shouldn't drive home.
- Belki de eve arabayla gitmemeliyim.
- Maybe I just need some time alone.
- Belki de biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardır.
- Maybe you're wrong.
- Belki de yanılıyorsun.
- Maybe Tom is a changed man.
- Belki de Tom değişmiş bir adamdır.
- Maybe I should write a letter to Tom.
- Belki de Tom'a bir mektup yazmalıyım.
- Maybe you need to be reminded how dangerous Tom is.
- Belki de Tom'un ne kadar tehlikeli olduğunun size hatırlatılması gerekiyordur.
- Maybe Tom likes swimming.
- Belki de Tom yüzmeyi seviyor.
- Maybe he's not young.
- Belki de genç değildir.
- Maybe we ought to ask him.
- Belki de ona sormalıyız.
- Maybe we should go bowling.
- Belki de bowlinge gitmeliyiz.
- Maybe you should buy it.
- Belki de satın almalısın.
- Maybe Tom just doesn't like you.
- Belki de Tom seni sevmiyordur.
- Maybe we should begin there.
- Belki de oradan başlamalıyız.
- Maybe we should wear gloves.
- Belki de eldiven giymeliyiz.
- Maybe Tom won't win.
- Belki de Tom kazanamaz.
- Maybe it's a problem with the carburetor.
- Belki de bu karbüratör ile ilgili bir sorundur.
- Maybe I should quit.
- Belki de bırakmalıyım.
- Maybe I should've done this sooner.
- Belki de bunu daha önce yapmalıydım.
- Maybe that was a mistake.
- Belki de o bir hataydı.
- You know, maybe we should buy a computer instead.
- Yani, belki de onun yerine bir bilgisayar almalıyız.
- It'll take us three, maybe four weeks at the most.
- Üç, belki de en fazla dört haftamızı alır.
- Maybe she has a bad conscience.
- Belki de vicdan azabı çekiyordur.
- Maybe you should ask her.
- Belki de ona sorman gerekir.
- Maybe I should've tried harder.
- Belki de daha çok uğraşmalıydım.
- Maybe this was a mistake.
- Belki de bu bir hataydı.
- Maybe we should talk to Tom.
- Belki de Tom hakkında konuşmamız gerekir.
- Maybe we should tell him.
- Belki de ona söylemeliyiz.
- Maybe you shouldn't be alone now.
- Belki de şimdi yalnız kalmamalısın.
- Maybe Tom wasn't hungry.
- Belki de Tom aç değildi.
- Maybe we should go to Boston next summer.
- Belki de gelecek yaz Boston'a gitmeliyiz.
- Maybe you shouldn't tell Tom.
- Belki de Tom'a anlatmamalısın.
- Maybe it was Tom.
- Belki de Tom'du.
- Everyone says I'm bad, and maybe they're right.
- Herkes benim kötü olduğumu söylüyor ve belki de haklılar.
- Maybe we should go to Boston.
- Belki de Boston'a gitmeliyiz.
- Maybe he's dead.
- Belki de ölmüştür.
- Maybe we should ask someone for help.
- Belki de birinden yardım istemeliyiz.
- Maybe they gave up.
- Belki de vazgeçmişlerdir.
- Maybe you should try exercising.
- Belki de egzersiz yapmayı denemelisin.
- Maybe you shouldn't have told Tom that.
- Belki de onu Tom'a söylememeliydin.
- Maybe that law needs to be changed.
- Belki de bu yasanın değişmesi gerekiyordur.
- Maybe you did it wrong.
- Belki de sen onu yanlış yaptın.
- Maybe Tom has problems.
- Belki de Tom'un sorunları vardır.
- Maybe that's not such a bad idea.
- Belki de o kadar kötü bir fikir değildir.
- Maybe I'm in love with Tom.
- Belki de Tom'a aşığımdır.
- Maybe it's just a coincidence.
- Belki de sadece bir tesadüftür.
- Maybe I need a new assistant.
- Belki de yeni bir asistana ihtiyacım vardır.
- Maybe we should try to change that law.
- Belki de bu yasayı değiştirmeyi denemeliyiz.
- Maybe I gave Tom the wrong advice.
- Belki de Tom'a yanlış tavsiyede bulundum.
- Maybe Tom shouldn't be here.
- Belki de Tom'un burada olmaması gerek.
- Maybe you shouldn't do that.
- Belki de yapmamalısın.
- Maybe we should cancel the meeting.
- Belki de toplantıyı iptal etmeliyiz.
- Maybe he likes you.
- Belki de o senden hoşlanıyordur.
- Maybe you should do this together.
- Belki de bunu birlikte yapmalısınız.
- Maybe you're doing it wrong.
- Belki de yanlış yapıyorsunuzdur.
- Maybe you want to talk in private.
- Belki de özel olarak konuşmak istiyorsun.
- Maybe Tom is stupid.
- Belki de Tom aptal.
- Maybe this isn't the right place to do this.
- Belki de bunu yapmak için doğru yer burası değildir.
- Maybe we should pray.
- Belki de dua etmeliyiz.
- Maybe I'm just a fool.
- Belki de sadece bir aptalım.
- Maybe we're too late.
- Belki de çok geç kaldık.
- Maybe I should check on her.
- Belki de onu kontrol etmeliyim.
- Maybe we should fight.
- Belki de savaşmalıyız.
- While I was standing there hesitating, a group of soldiers entered the restaurant, maybe eight or nine young men.
- Ben orada tereddütlü bir şekilde dikilirken bir grup asker restorana girdi, belki de sekiz ya da dokuz genç adam.
- Maybe we should help them.
- Belki de onlara yardım etmeliyiz.
- Maybe I shouldn't have told Tom where we're going.
- Belki de Tom'a nereye gittiğimizi söylememeliydim.
- Maybe we should just sit down.
- Belki de sadece oturmalıyız.
- Maybe it's time to tell Tom we're getting divorced.
- Belki de boşandığımızı Tom'a söyleme vakti.
- Maybe I'll tell you and maybe I won't.
- Belki sana anlatırım, belki de anlatmam.
- Maybe it wasn't her.
- Belki de o değildi.
- Maybe we should call her.
- Belki de onu aramalıyız.
- Maybe we shouldn't have done what we did.
- Belki de yaptığımız şeyi yapmamalıydık.
- Maybe I'm going through a midlife crisis.
- Belki de orta yaş krizine giriyorumdur.
- Maybe that's not such a good idea.
- Belki de o kadar iyi bir fikir değildir.
- Maybe that's what Tom meant to say.
- Belki de Tom'un söylemek istediği buydu.
- Maybe that wasn't the best thing to say to Tom.
- Belki de Tom'a söylenecek en iyi şey bu değildi.
- Maybe there's something wrong.
- Belki de hatalı bir şey var.
- Maybe you should do what Tom told you to do.
- Belki de Tom'un yapmanı söylediği şeyi yapmalısın.
- Maybe you are working too hard.
- Belki de çok çalışıyorsundur.
- Maybe we should tell somebody.
- Belki de birilerine söylemeliyiz.
- Maybe it was just a coincidence.
- Belki de yalnızca bir rastlantıydı.
- Maybe Tom is too shy to come over here.
- Belki de Tom buraya gelemeyecek kadar utangaçtır.
- Maybe you've forgotten why I'm still mad at Tom.
- Belki de Tom'a neden hala kızgın olduğumu unutmuşsundur.
- Maybe I shouldn't have given Tom my old bicycle.
- Belki de Tom'a eski bisikletimi vermemeliydim.
- Maybe they've given up.
- Belki de pes ettiler.
- Maybe I'll just stay here with Tom.
- Belki de burada Tom'la kalırım.
- Maybe Tom was just trying to help you.
- Belki de Tom yalnızca sana yardımcı olmaya çalışıyordu.
- Maybe I should just tell Tom that I want my money back today.
- Belki de Tom'a paramı bugün geri istediğimi söylemeliyim.
- Maybe we should sleep on it.
- Belki de uyumalıyız.
- Maybe you're not as stupid as you sound.
- Belki de göründüğün kadar aptal değilsindir.
- Maybe we should plan to leave a bit earlier.
- Belki de biraz daha erken ayrılmayı planlamalıyız.
- Maybe I should spend a few minutes with Tom alone.
- Belki de Tom'la birkaç dakika yalnız kalmalıyım.
- Maybe I hurt Tom.
- Belki de Tom'u incittim.
- I think that maybe that's all you have to do.
- Belki de tek yapman gereken budur.
- Maybe it's not possible.
- Belki de mümkün değildir.
- Maybe they are somewhere around the pond.
- Belki de göletin etrafında bir yerdedirler.
- Maybe that's the reason.
- Belki de sebebi budur.
- Maybe it's Tom.
- Belki de Tom'dur.
- Maybe it's the same person.
- Belki de aynı kişidir.
- Maybe you should just fire them.
- Belki de onları kovmalısınız.
- Maybe you ought to talk to them.
- Belki de onlarla konuşmalısın.
- Maybe I shouldn't have told Tom about the party.
- Belki de Tom'a partiyi anlatmamalıydım.
- Maybe they're hungry.
- Belki de açtırlar.
- Maybe you should take a few days off.
- Belki de birkaç gün izin yapmalısın.
- Maybe that's something I can help you with.
- Belki de bu size yardımcı olabileceğim bir konudur.
- Maybe they should've told Tom the truth.
- Belki de Tom'a gerçeği söylemelilerdi.
- Maybe you shouldn't tell us.
- Belki de bize söylememelisin.
- Maybe you should just fire Tom.
- Belki de Tom'u kovmalısın.
- Maybe he has a bad conscience.
- Belki de vicdan azabı çekiyordur.
- Maybe you should stop reading romance novels.
- Belki de aşk romanları okumayı bırakmalısın.
- She's never said that, maybe you're mistaken.
- Bunu hiç söylemedi, belki de yanılıyorsunuzdur.
- I think maybe we should go.
- Belki de gitmeliyiz.
- I think maybe you need my help.
- Belki de benim yardımıma ihtiyacınız vardır.
- Maybe you should tell Tom.
- Belki de Tom'a söylemelisin.
- Maybe this was all meant to happen.
- Belki de bütün bunların olması gerekiyordu.
- Maybe I should've told you.
- Belki de sana söylemeliydim.
- Maybe it's about time I started learning to program.
- Belki de programlama öğrenmeye başlamamın zamanı gelmiştir.
- Maybe you shouldn't tell him.
- Belki de ona söylememelisin.
- Maybe we're not supposed to do this.
- Belki de bunu yapmamamız gerekiyordur.
- Maybe I can help you solve that problem.
- Belki de o sorunu çözmene yardım edebilirim.
- Maybe you should quit.
- Belki de bırakmalısın.
- Maybe I should go help him.
- Belki de gidip ona yardım etmeliyim.
- Maybe you should go to bed.
- Belki de gidip yatmalısın.
- Maybe it's not even possible.
- Belki de bu mümkün bile değil.
- Maybe he won't become famous.
- Belki de ünlü olmayacak.
- Maybe we should do this somewhere else.
- Belki de bunu başka bir yerde yapmalıyız.
- Maybe my memories are playing tricks on me.
- Belki de anılarım bana oyun oynuyordur.
- Maybe you've forgotten why I came here.
- Belki de neden buraya geldiğimi unuttun.
- My dear, maybe you are hiding something from me!
- Canım, belki de benden bir şey saklıyorsun!
- Maybe you're too young.
- Belki de çok gençsiniz.
- Maybe I shouldn't have told Tom that.
- Belki de Tom'a bunu söylememeliydim.
- Maybe Tom wasn't sticking with the original plan.
- Belki de Tom orijinal plana sadık kalmıyordu.
- Maybe he will not come.
- Belki de gelmez.
- In retrospect, maybe I shouldn't have posted that photo in my blog.
- Geriye dönüp baktığımda, belki de o fotoğrafı blogumda yayınlamamalıydım.
- Maybe you did that wrong.
- Belki de yanlış yaptın.
- There were maybe up to a thousand people there.
- Orada belki de bin kişi kadar vardı.
- Maybe we should stop at a gas station to ask for directions.
- Belki de yol sormak için bir benzin istasyonunda durmalıyız.
- Maybe that should change.
- Belki de bu değişmeli.
- Maybe Tom should've stayed with the children.
- Belki de Tom çocuklarla kalmalıydı.
- Maybe you should say something.
- Belki de bir şeyler söylemelisin.
- Maybe we should ask him for directions.
- Belki de ona yol sormalıyız.
- Maybe you ought to talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalısın.
- Maybe I did something to put him off.
- Belki de onu uzaklaştıracak bir şey yapmışımdır.
- Sometimes maybe it's better not to tell the truth.
- Bazen belki de gerçeği söylememek daha iyi.
- Maybe they just don't like you.
- Belki de senden hoşlanmıyorlardır.
- Maybe I drink too much.
- Belki de çok fazla içiyorum.
- Maybe you should ask.
- Belki de sormalısın.
- Maybe I expect too much.
- Belki de çok fazla şey bekliyorum.
- Maybe I left it on the table.
- Belki de masanın üzerinde bıraktım.
- Maybe it really was an accident.
- Belki de gerçekten bir kazaydı.
- Maybe Tom didn't see us.
- Belki de Tom bizi anlamadı.
- Maybe I shouldn't have kissed you.
- Belki de seni öpmemeliydim.
- Maybe he has lots of girlfriends.
- Belki de bir sürü kız arkadaşı vardır.
- Maybe we ought to ask her.
- Belki de ona sormamız gerekir.
- Maybe I threw it away.
- Belki de ben onu atmışımdır.
- Maybe you should call the police.
- Belki de polisi aramalısın.
- Maybe she had a fight with Fadil.
- Belki de Fadıl'la kavga etmiştir.
- Maybe we were too optimistic.
- Belki de çok iyimserdik.
- Maybe that's the reason why Tom isn't here today.
- Belki de Tom'un bugün burada olmamasının sebebi budur.
- Maybe Tom can help you fix that.
- Belki de Tom onu düzeltmenize yardım edebilir.
- Maybe I just need some sleep.
- Belki de sadece biraz uykuya ihtiyacım var.
- Maybe we shouldn't do that anymore.
- Belki de artık bunu yapmamalıyız.
- Maybe you need to go get some fresh air.
- Belki de gidip biraz temiz hava almalısın.
- Maybe you should tell her.
- Belki de ona söylemelisin.
- Maybe we should all get some sleep.
- Belki de hepimiz biraz uyumalıyız.
- Maybe it's Fadil.
- Belki de Fadıl'dır.
- Maybe Tom and Mary will help.
- Belki de Tom ve Mary yardımcı olurlar.
- Maybe you did that wrong.
- Belki de bunu yanlış yaptın.
- Maybe they both definitely want divorce.
- Belki de onların ikisi de kesinlikle boşanmak istiyorlar.
- Maybe what Tom said was true.
- Belki de Tom'un söyledikleri doğruydu.
- Maybe you should do what Tom told you to do.
- Belki de Tom'un sana söylediği şeyi yapmalısın.
- Maybe I shouldn't have said anything.
- Belki de hiçbir şey dememeliydim.
- Maybe they don't want to give away their positions.
- Belki de pozisyonlarını ele vermek istemiyorlar.
- Maybe I should become a painter.
- Belki de ressam olmalıyım.
- Maybe you are working too hard.
- Belki de çok çalışıyorsunuz.
- Maybe you should move.
- Belki de taşınmalısın.
- Maybe Tom gave it to Mary.
- Belki de onu Mary'ye Tom verdi.
- Maybe I don't belong in Boston anymore.
- Belki de artık Boston'a ait değilimdir.
- Maybe we shouldn't be doing this.
- Belki de bunu yapmamalıyız.
- Maybe it is destiny.
- Belki de kaderdir.
- Maybe you shouldn't leave.
- Belki de gitmemelisiniz.
- Maybe I'm the asshole.
- Belki de pislik olan benimdir.
- Maybe I'll just wander off on my own.
- Belki de kendi başıma dolaşırım.
- Maybe this girl is not a girl at all.
- Belki de bu kız aslında kız değildir.
- Maybe it's a question of perception.
- Belki de bu bir algı meselesidir.
- Maybe you should lie down.
- Belki de uzanmalısın.
- Maybe we should sit somewhere else.
- Belki de başka bir yere oturmalıyız.
- Maybe there's something I missed.
- Belki de kaçırdığım bir şey vardır.
- Maybe you could do both.
- Belki de ikisini de yapabilirdiniz.
- Maybe you'd better call Tom.
- Belki de Tom'u arasan iyi olur.
- Maybe Tom did that on purpose.
- Belki de Tom bunu bilerek yaptı.
- Maybe you should just fire her.
- Belki de onu kovmalısınız.
- Maybe I just need some sleep.
- Belki de sadece biraz uykuya ihtiyacım vardır.
- Maybe it's best not to tell Tom.
- Belki de Tom'a söylememek en iyisidir.
- Maybe Tom should've tried harder.
- Belki de Tom daha çok çabalamalıydı.
- Maybe you should try it.
- Belki de denemelisin.
- Maybe the environment would be better off if the car had never been invented.
- Belki de araba hiç icat edilmeseydi çevre daha iyi durumda olurdu.
- Maybe all of these photos should have been thrown away.
- Belki de bütün bu fotoğraflar çöpe atılmalıydı.
- Maybe the only one here who can do that is Tom.
- Belki de burada bunu yapabilecek tek kişi Tom'dur.
- Maybe what you said is true.
- Belki de söylediklerin doğrudur.
- Maybe I fell asleep.
- Belki de uyuyakalmışımdır.
- Maybe I should go help Tom.
- Belki de gidip Tom'a yardım etmeliyim.
- Maybe it really happens.
- Belki de gerçekten olur.
- Maybe I'll have to wait.
- Belki de beklemek zorundayım.
- Maybe you'd better take a look at this.
- Belki de şuna bir baksanız iyi olur.
- Maybe it will be exactly the same for him.
- Belki de onun için de aynı şey olacak.
- Maybe he's dead.
- Belki de öldü.
- Maybe it's too late.
- Belki de çok geç.
- Maybe you gave me something while I was unconscious.
- Belki de ben baygınken bana bir şey verdin.
- Maybe Tom gave it to Mary.
- Belki de Tom Mary'ye vermiştir.
- Maybe you'd better go get Tom.
- Belki de gidip Tom'u getirsen iyi olur.
- Maybe we should do that.
- Belki de onu yapmalıyız.
- Maybe I was wrong.
- Belki de yanılmışımdır.
- Maybe we should help him.
- Belki de ona yardım etmeliyiz.
- I thought maybe I shouldn't tell Tom that.
- Belki de bunu Tom'a söylememeliyim diye düşündüm.
- Maybe Tom should tell Mary.
- Belki de Tom, Mary'e söylemeli.
- Maybe you should talk to Tom again.
- Belki de Tom'la tekrar konuşmalısın.
- Maybe it's not too late.
- Belki de çok geç değildir.
- It occurred to me while I was waiting for Tom that maybe I shouldn't have invited Mary.
- Tom'u beklerken belki de Mary'yi davet etmemem gerektiği aklıma geldi.
- Maybe you should just give up.
- Belki de vazgeçmelisin.
- Maybe this world is another planet's Hell.
- Belki de bu dünya başka bir gezegenin cehennemidir.
- Maybe I should go with Tom.
- Belki de Tom'la birlikte gitmem gerekirdi.
- Maybe you should talk to them.
- Belki de onlarla konuşmalısın.
- Maybe we shouldn't do that again.
- Belki de bunu bir daha yapmamalıyız.
- Instead of complaining, maybe Tom should just help us do it correctly.
- Şikayet etmek yerine, belki de Tom'un doğru şekilde yapmamıza yardım etmesi gerek.
- Maybe it's time for you to get a new computer.
- Belki de yeni bir bilgisayar almanın zamanı gelmiştir.
- Maybe you should call them.
- Belki de onları aramalısın.
- Maybe Tom doesn't want to have a party.
- Belki de Tom parti vermek istemiyor.
- Maybe we ought to ask her.
- Belki de ona sormalıyız.
- Maybe you'd better go and see what Tom is doing.
- Belki de gidip Tom'un ne yaptığına baksan iyi olur.
- Maybe this was all meant to happen.
- Belki de bunların olması gerekiyordu.
- Maybe we shouldn't have told Tom about what happened to Mary.
- Belki de Mary'ye olanları Tom'a anlatmamalıydık.
- Maybe we should do something about that.
- Belki de bu konuda bir şeyler yapmalıyız.
- Maybe we should wait till everyone gets here before we start.
- Belki de başlamadan önce herkes gelene kadar beklemeliyiz.
- Maybe I should go get you some water.
- Belki de gidip sana biraz su getirmeliyim.
- Maybe you should ask her.
- Belki de ona sormalısın.
- I overheard an Italian say that the German language is unsingable; maybe that's why almost no Italian opera singer sings in German.
- Bir İtalyan'ın Almanca'nın şarkı söylemeye uygun olmadığını söylediğini duydum; belki de bu yüzden neredeyse hiçbir İtalyan opera sanatçısı Almanca şarkı söylemiyor.
- Maybe it's a problem with the carburetor.
- Belki de karbüratörle ilgili bir sorundur.
- Maybe I exaggerated.
- Belki de abartmışımdır.
- Maybe that's a good sign.
- Belki de bu iyiye işarettir.
- Maybe I wasn't supposed to do that.
- Belki de bunu yapmam gerekmiyordu.
- Maybe you should've thought of that before you did what you did.
- Belki de yaptığın şeyi yapmadan önce bunu düşünmeliydin.
- Maybe that was the point.
- Belki de amaç buydu.
- Maybe I wasn't supposed to do that.
- Belki de bunu yapmamam gerekiyordu.
- Maybe it's time to tell him.
- Belki de ona söylemenin zamanı gelmiştir.
- Maybe we should've peeled the apples before we ate them.
- Belki de elmaları yemeden önce soymalıydık.
- Maybe I've been misinformed.
- Belki de yanlış bilgilendirildim.
- Maybe that's why Tom wants to see Mary.
- Belki de Tom'un Mary'yi görmek istemesinin nedeni budur.
- Maybe we should just ignore Tom.
- Belki de Tom'u görmezden gelmeliyiz.
- Maybe Tom wasn't here when this happened.
- Belki de Tom bu olduğunda burada değildi.
- Maybe people like us shouldn't have children.
- Belki de bizim gibi insanlar çocuk sahibi olmamalıdır.
- Maybe Tom has a secret crush on you.
- Belki de Tom sana gizli bir aşk besliyordur.
- Maybe I should talk with Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalıyım.
- I think that maybe we need to help Tom.
- Belki de Tom'a yardım etmeliyiz.
- Maybe you should punish me.
- Belki de beni cezalandırmalısın.
- Maybe that's why Tom wants to see Mary.
- Belki de Tom bu yüzden Mary'yi görmek istiyor.
- Maybe I should just tell Tom the truth.
- Belki de Tom'a gerçeği söylemeliyim.
- Maybe you should tell him that.
- Belki de bunu ona söylemelisin.
- Maybe I should help Tom.
- Belki de Tom'a yardım etmeliyim.
- Maybe it's a fake.
- Belki de taklittir.
- Maybe I'll have to wait.
- Belki de beklemem gerekecek.
- Maybe they will come and maybe they won't.
- Belki gelecekler, belki de gelmeyecekler.
- Maybe you should take the children somewhere.
- Belki de çocukları bir yere götürmelisin.
- Maybe you'd better go get him.
- Belki de gidip onu getirsen iyi olur.
- Maybe I will buy a brand-new computer.
- Belki de yepyeni bir bilgisayar satın alacağım.
- Maybe we should try doing this again next week.
- Belki de bunu gelecek hafta tekrar denemeliyiz.
- Maybe I should give him a hand.
- Belki de ona yardım etmeliyim.
- Maybe I should have spoken with Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalıydım.
- Maybe there wasn't anything in the box.
- Belki de kutuda bir şey yoktu.
- Maybe we should wait.
- Belki de beklemeliyiz.
- Maybe that's what Tom meant to do.
- Belki de Tom'un yapmak istediği şey bu.
- Maybe I shouldn't have stayed up so late last night.
- Belki de dün gece geç saate kadar ayakta kalmamalıydım.
- Maybe we shouldn't do that.
- Belki de bunu yapmamalıyız.
- Maybe Tom should've told you that.
- Belki de Tom onu sana söylemeliydi.
- Maybe I should talk to a lawyer.
- Belki de bir avukatla konuşmalıyız.
- Maybe everything'll go all right.
- Belki de her şey yoluna girecektir.
- Maybe we should talk to Tom again.
- Belki de Tom'la yine konuşmalıyız.
- Maybe it was you.
- Belki de o sendin.
- Maybe you didn't try hard enough.
- Belki de yeterince uğraşmadın.
- Maybe it just isn't funny.
- Belki de hiç komik değildir.
- Maybe Tom should talk to Mary.
- Tom'un belki de Mary ile konuşması gerekir.
- Maybe it's just me.
- Belki de sadece ben yapıyorumdur.
- Maybe you should try couples therapy.
- Belki de çift terapisini denemelisin.
- Maybe it was her.
- Belki de kadındı.
- Maybe a child would do such a cruel thing?
- Böyle acımasızca bir şeyi belki de bir çocuk yapmıştır?
- I think that maybe I should stop reading romance novels.
- Belki de aşk romanları okumayı bırakmalıyım.
- Maybe it's time to tell Tom we're getting divorced.
- Belki de Tom'a boşanacağımızı söylemenin zamanı gelmiştir.
- Maybe it's time to tell them.
- Belki de onlara söylemenin zamanı gelmiştir.
- Maybe you should give me that weapon.
- Belki de o silahı bana vermelisin.
- Maybe you'd better go and look for Tom.
- Belki de gidip Tom'u arasan iyi olur.
- Maybe she likes you, too.
- Belki de o da senden hoşlanıyor.
- Maybe you gave up too fast.
- Belki de çok çabuk pes ettin.
- Maybe you should talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalısın.
- Maybe I should do it.
- Belki de ben yapmalıyım.
- Maybe I should have a talk with Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalıyım.
- Maybe you were followed.
- Belki de takip edildin.
- Maybe Tom didn't do what everyone says he did.
- Belki de Tom herkesin yaptı dediği şeyi yapmadı.
- Maybe I should leave Boston.
- Belki de Boston'dan ayrılmalıyım.
- Maybe you should come down here.
- Belki de buraya gelmelisin.
- Maybe we should blame Tom for what we did.
- Belki de yaptıklarımız için Tom'u suçlamalıyız.
- Maybe Tom will win.
- Belki de Tom kazanacak.
- Maybe we should forget it.
- Belki de unutmalıyız.
- I think maybe that's all you have to do.
- Belki de tek yapman gereken budur.
- Maybe we should stop doing this.
- Belki de bunu yapmayı bırakmalıyız.
- Maybe we should stay right here.
- Belki de burada kalmalıyız.
- Maybe Tom was distracted.
- Belki de Tom'un dikkati dağılmıştı.
- Maybe it was not so obvious.
- Belki de o kadar açık değildi.
- Maybe we should take Tom with us.
- Belki de Tom'u da götürmeliyiz.
- Maybe you should do that.
- Belki de bunu sen yapmalısın.
- Maybe that's why Tom told us.
- Belki de Tom'un bize söyleme nedeni budur.
- Maybe I should just tell Tom I want my money back today.
- Belki de Tom'a paramı bugün geri istediğimi söylemeliyim.
- Maybe it would be better if I threw away all these books, kissed your little nose, and forgot all my worries and hardships.
- Belki de tüm bu kitapları atsam, küçük burnunu öpsem ve tüm endişelerimi ve zorluklarımı unutsam daha iyi olurdu.
- Maybe we should open it now.
- Belki de şimdi açmalıyız.
- Maybe you should turn off the TV.
- Belki de sen televizyonu kapatmalısın.
- Maybe you should call her.
- Belki de onu aramalısın.
- If the medicine isn't working, maybe we should up the dosage.
- Eğer ilaç işe yaramıyorsa, belki de dozajı arttırmalıyız.
- Maybe I'll bring her.
- Belki de onu getiririm.
- Maybe I did something to put her off.
- Belki de onu soğutacak bir şey yaptım.
- Maybe we're missing something.
- Belki de bir şeyleri kaçırıyoruzdur.
- Maybe I should be ashamed.
- Belki de utanmalıyım.
- Maybe you'd better go look for Tom.
- Belki de gidip Tom'u arasan iyi olur.
- Maybe I shouldn't have come.
- Belki de gelmemeliydim.
- Maybe it was him.
- Belki de adamdı.
- Maybe this only happens in Boston.
- Belki de bu sadece Boston'da oluyordur.
- Maybe it won't make any difference.
- Belki de fark etmeyecek.
- Maybe you're seeing what you want to see.
- Belki de görmek istediğin şeyi görüyorsundur.
- Maybe we shouldn't have told Tom about what Mary did.
- Belki de Tom'a Mary'nin yaptıklarından bahsetmemeliydik.
- Maybe we should try again.
- Belki de tekrar denemeliyiz.
- Maybe we should get some help.
- Belki de biraz yardım almalıyız.
- Maybe Tom shouldn't be here.
- Belki de Tom burada olmamalı.
- Maybe I shouldn't have told Tom my phone number.
- Belki de Tom'a telefon numaramı söylememeliydim.
- Maybe I'm just crazy.
- Belki de sadece deliyimdir.
- Maybe Tom should talk to Mary.
- Belki de Tom, Mary ile konuşmalı.
- Maybe that's the secret.
- Belki de sırrı budur.
- Maybe we should return to Boston.
- Belki de Boston'a dönmeliyiz.
- Maybe it's true.
- Belki de doğrudur.
- Maybe I should tell Tom.
- Belki de Tom'a söylemeliyim.
- Maybe that's what Tom was talking about.
- Belki de Tom'un bahsettiği şey odur.
- Maybe I should go help her.
- Belki de gidip ona yardım etmeliyim.
- Maybe you'd better go get them.
- Belki de gidip onları getirsen iyi olur.
- I think maybe I should go.
- Belki de gitmeliyim.
- Maybe they're friends.
- Belki de arkadaştırlar.
- Maybe we should call them.
- Belki de onları aramalıyız.
- Maybe we need to get a watchdog.
- Belki de bir bekçi köpeği almalıyız.
- Maybe you should've told Tom that.
- Belki de bunu Tom'a söylemeliydin.
- I will start early tomorrow, maybe I should go to bed soon.
- Yarın erken başlayacağım, belki de hemen yatmalıyım.
- Maybe we shouldn't eat any more.
- Belki de daha fazla yememeliyiz.
- Maybe I'm just getting old.
- Belki de sadece yaşlanıyorumdur.
- Maybe it was just a coincidence.
- Belki de sadece bir tesadüftü.
- Maybe I shouldn't have told Tom about what had happened.
- Belki de Tom'a olanları anlatmamalıydım.
- Maybe I shouldn't have stayed up so late last night.
- Belki de dün gece o kadar geç saate kadar oturmamalıydım.
- Maybe you should ask Tom.
- Belki de Tom'a sormalısın.
- Maybe I should end this.
- Belki de buna son vermeliyim.
- Maybe you shouldn't do that with Tom.
- Belki de bunu Tom'la yapmamalısın.
- Maybe we should stay here and help Tom.
- Belki de burada kalıp Tom'a yardım etmeliyiz.
- Maybe Tom had a fight with Mary.
- Belki de Tom, Mary ile kavga etti.
- Maybe you should call Tom.
- Belki de Tom'u aramalısın.
- Maybe, she will find her true place.
- Belki de gerçek yerini bulacaktır.
- Maybe we should call the whole thing off.
- Belki de her şeyi iptal etmeliyiz.
- Maybe you'd better not do that.
- Belki de bunu yapmasan daha iyi olur.
- Maybe I should give Tom a hand.
- Belki de Tom'a yardım etmeliyim.
- Maybe that's why Tom told us.
- Belki de Tom bu yüzden bize söyledi.
- Tom wanted to ask Mary how old she was, but he thought that maybe he shouldn't.
- Tom Mary'ye kaç yaşında olduğunu sormak istedi ama belki de sormaması gerektiğini düşündü.
- Maybe you should quit drinking.
- Belki de içkiyi bırakmalısın.
- Maybe you should ask them.
- Belki de onlardan istemelisin.
- Maybe you could stay with us.
- Belki de bizimle kalabilirsin.
- Maybe there isn't a difference.
- Belki de bir fark yoktur.
- Maybe I can talk Tom into going camping with us.
- Belki de bizimle kamp yapmaya gitmesi konusunda Tom'la konuşabilirim.
- Maybe you should go talk to Tom.
- Belki de gidip Tom'la konuşmalısın.
- Maybe you shouldn't tempt fate.
- Belki de kaderi kışkırtmamalısın.
- Maybe I should leave.
- Belki de gitmeliyim.
- Maybe this isn't the right time to be doing this.
- Belki de bunu yapmak için doğru zaman değildir.
- Maybe you'd better sit down.
- Belki de otursan iyi olur.
- Maybe we should be quiet.
- Belki de bizim sessiz olmamız gerekir.
- Maybe we should go back.
- Belki de geri dönmeliyiz.
- Maybe something happened to change Tom's plans.
- Belki de Tom'un planlarını değiştirecek bir şey olmuştur.
- Maybe I should just quit.
- Belki de bırakmalıyım.
- Maybe Tom should consider the possibility that Mary has left him for good.
- Belki de Tom, Mary'nin onu temelli terk ettiği ihtimalini düşünmeli.
- Maybe we're related.
- Belki de akrabayızdır.
- Maybe you should leave.
- Belki de gitmelisin.
- I think maybe that was my fault.
- Belki de bu benim hatamdı.
- Maybe I should take this.
- Belki de bunu almalıyım.
- If people weren't such jerks, maybe we'd all be better off.
- İnsanlar böyle pislik olmasaydı, belki de hepimiz daha iyi olurduk.
- Maybe you should've tried harder.
- Belki de daha çok denemeliydin.
- Maybe I should talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalıyım.
- Maybe I should talk to a lawyer.
- Belki de bir avukatla konuşmalıyım.
- Maybe you shouldn't tell me.
- Belki de bana söylememelisin.
- Maybe I should do the talking.
- Belki de konuşmayı ben yapmalıyım.
- Maybe we can make a deal.
- Belki de bir anlaşma yapabiliriz.
- I was thinking maybe I should study French.
- Belki de Fransızca öğrenmeliyim diye düşünüyordum.
- Maybe you should have thought of this before.
- Belki de bunu daha önce düşünmeliydin.
- Maybe we shouldn't spend any more time together.
- Belki de birlikte artık daha fazla zaman geçirmemeliyiz.
- Maybe I shouldn't have kissed Tom.
- Belki de Tom'u öpmemeliydim.
- Maybe she won't come.
- Belki de gelmez.
- Maybe Tom is just being modest.
- Belki de Tom sadece mütevazi davranıyor.
- Maybe Tom shouldn't do that.
- Belki de Tom bunu yapmamalı.
- Maybe you're not getting enough sleep.
- Belki de sen yeterince uyumuyorsun.
- Maybe it's not fair.
- Belki de bu adil değil.
- Maybe we should ask Tom what he thinks.
- Belki de Tom'a ne düşündüğünü sormalıyız.
- Maybe Tom should stay here with Mary.
- Belki de Tom burada Mary ile kalmalı.
- Maybe it was just a nightmare.
- Belki de sadece bir kabustu.
- Maybe we should ask Tom if he wants this old piano.
- Belki de Tom'a bu eski piyanoyu isteyip istemediğini sormalıyız.
- Maybe you're just not getting enough sleep.
- Belki de yeterince uyumuyorsundur.
- Maybe you could learn a thing or two from Tom.
- Belki de Tom'dan bir iki şey öğrenebilirsin.
- Maybe he is Italian or Spanish.
- Belki de İtalyan ya da İspanyol'dur.
- Maybe I should check on him.
- Belki de onu kontrol etmeliyim.
- Maybe we should talk to her.
- Belki de onunla konuşmalıyız.
- Maybe you should take a look at this again.
- Belki de buna tekrar bakmalısın.
- I'm a completely normal guy who has many hobbies, maybe too many.
- Birçok, belki de çok fazla hobisi olan tamamen normal bir adamım.
- Maybe I shouldn't stay here.
- Belki de burada kalmamalıyım.
- Maybe I'm never going to find anyone.
- Belki de hiç kimseyi bulamayacağım.
- Maybe it was them.
- Belki de onlardı.
- Maybe you should quit.
- Belki de işi bırakmalısın.
- Maybe you're oversimplifying the problem.
- Belki de sorunu aşırı basitleştiriyorsun.
- Maybe it won't make any difference.
- Belki de hiçbir şey fark etmeyecek.
- Maybe I have it wrong.
- Belki de yanlış anladım.
- Maybe it's bad luck.
- Belki de kötü şanstır.
- Maybe I should do that now.
- Belki de bunu şimdi yapmalıyım.
- Maybe we should help her.
- Belki de ona yardım etmeliyiz.
- Maybe you should finish this book.
- Belki de bu kitabı bitirmelisin.
- Maybe you shouldn't do that anymore.
- Belki de artık bunu yapmamalısın.
- Maybe Tom should go to the doctor.
- Belki de Tom doktora gitmeli.
- Maybe we should forget it.
- Belki de onu unutmamız gerek.
- Maybe we should wait until Tom gets here.
- Belki de Tom gelene kadar beklemeliyiz.
- Maybe she wasn't talking about you.
- Belki de senden bahsetmiyordu.
- Maybe you shouldn't tell Tom.
- Belki de Tom'a söylememelisin.
- Maybe I shouldn't have gone there so late at night.
- Belki de gece o kadar geç saatte oraya gitmemeliydim.
- Maybe Tom can tell us what we need to know.
- Belki de Tom bilmemiz gereken şeyi bize söyleyebilir.
- Maybe we shouldn't spend any more time together.
- Belki de birlikte daha fazla zaman geçirmemeliyiz.
- Maybe I should tell Tom that.
- Belki de bunu Tom'a söylemeliyim.
- Maybe you should also ask.
- Belki de sormalısın.
- Maybe we should quit.
- Belki de ayrılmalıyız.
- Maybe we should make new plans.
- Belki de yeni planlar yapmalıyız.
- Maybe we should go home.
- Belki de eve gitmeliyiz.
- Maybe I'm fooling myself.
- Belki de kendimi kandırıyorum.
- Maybe we should help Tom.
- Belki de Tom'a yardım etmeliyiz.
- Maybe Tom doesn't want us to find Mary.
- Belki de Tom, Mary'yi bulmamızı istemiyordur.
- Maybe I should go.
- Belki de ben gitmeliyim.
- Maybe you shouldn't be doing that.
- Belki de bunu yapmamalısın.
- Maybe they are happy.
- Belki de mutludurlar.
- Maybe it's time to tell Tom.
- Belki de Tom'a söylemenin zamanı gelmiştir.
- Maybe we should stop by and see Tom.
- Belki de uğrayıp Tom'u görmeliyiz.
- Maybe that's the problem.
- Belki de sorun budur.
- Maybe I should slow down.
- Belki de yavaşlamalıyım.
- Maybe I'll go, and maybe I won't.
- Belki giderim, belki de gitmem.
- I thought maybe I should stop.
- Belki de durmalıyım diye düşündüm.
- Maybe we'll be working together.
- Belki de birlikte çalışıyor olacağız.
- Maybe Tom should tell Mary.
- Belki de Tom'un Mary'ye anlatması gerek.
- Maybe we should get started.
- Belki de başlamalıyız.
- Maybe we should keep looking.
- Belki de aramaya devam etmeliyiz.
- Maybe you should make brochures for Interlingua and distribute them.
- Belki de Interlingua için broşür yapıp dağıtmalısın.
- Maybe I should help you.
- Belki de sana yardım etmeliyim.
- Maybe all of these photos should have been thrown away.
- Belki de tüm bu fotoğraflar atılmalıydı.
- Maybe I shouldn't have told Tom to do that.
- Belki de Tom'a bunu yapmasını söylememeliydim.
- Maybe Tom and Mary aren't at home.
- Belki de Tom ve Mary evde değillerdir.
- Maybe what you said is true.
- Belki de senin söylediklerin doğrudur.
- Maybe Tom was really as busy as he said he was.
- Belki de Tom gerçekten söylediği kadar meşguldü.
- I want you to admit that maybe you like Tom a little.
- Belki de Tom'u biraz sevdiğini itiraf etmeni istiyorum.
- Maybe I should give him a hand.
- Belki de ona yardımcı olmam gerekir.
- Maybe I passed out.
- Belki de bayılmışımdır.
- Maybe Tom should leave.
- Belki de Tom gitmeli.
- Maybe you should tell Tom you don't need that.
- Belki de Tom'a buna ihtiyacın olmadığını söylemelisin.
- Maybe you should leave me alone.
- Belki de beni yalnız bırakmalısın.
- Maybe we ought to ask them.
- Belki de onlara sormalıyız.
- Maybe you shouldn't tell her.
- Belki de ona söylememelisin.
- Maybe I shouldn't tell Tom what Mary did.
- Belki de Tom'a Mary'nin ne yaptığını söylememeliyim.
- Maybe that's what Tom wanted to do.
- Belki de Tom'un yapmak istediği buydu.
- Maybe Tom is dead.
- Belki de Tom öldü.
- Maybe Tom asked Mary to lie.
- Belki de Tom Mary'nin yalan söylemesini istedi.
- Maybe we should talk about something else.
- Belki de başka bir şey hakkında konuşmalıyız.
- Maybe I should go help them.
- Belki de onlara yardım etmeliyim.
- Maybe you should just fire him.
- Belki de onu kovmalısınız.
- Maybe Tom isn't as stupid as he looks.
- Belki de Tom göründüğü kadar aptal değil.
- Maybe people like us shouldn't have children.
- Belki de bizim gibi insanlar çocuk sahibi olmamalı.
- Maybe you should take the children somewhere.
- Belki de çocukları bir yere götürmen gerekir.
- Maybe we should tell Tom that he's being obnoxious.
- Belki de Tom'a iğrenç davrandığını söylemeliyiz.
- Maybe I should help you.
- Belki de sana yardım etmem gerek.
- Maybe they should've told Tom the truth.
- Belki de Tom'a doğruyu söylemeliydiler.
- Maybe it really happens.
- Belki de bu gerçekten olur.
- Maybe you should listen to Tom.
- Belki de Tom'u dinlemelisin.
- Maybe we should call him.
- Belki de onu aramalıyız.
- Maybe you should take an intelligence test.
- Belki de bir zeka testi yaptırmalısın.
- Maybe you'd better go and see what Tom is doing.
- Belki de gidip Tom'un ne yaptığını görsen iyi olur.
- Maybe we should ask Tom to help.
- Belki de Tom'dan yardım istemeliyiz.
- Maybe Tom should've told you that.
- Belki de Tom sana söylemeliydi.
- Maybe Tom will adopt you.
- Belki de Tom seni evlat edinir.
- Maybe that's what he was talking about?
- Belki de bahsettiği şey buydu?
- Maybe Tom should quit before he hurts himself.
- Belki de Tom kendine zarar vermeden önce bırakmalıydı.
- Maybe there's a secret door.
- Belki de gizli bir kapı vardır.
- Maybe there's no difference.
- Belki de hiçbir fark yok.
- Maybe you ought to talk to her.
- Belki de onunla konuşmalısın.
- Maybe you shouldn't do that with Tom anymore.
- Belki de artık Tom'la bunu yapmamalısın.
- Maybe you ought to talk to him.
- Belki de onunla konuşmalısın.
- Maybe you should just go.
- Belki de gitmelisin.
- Maybe you should take your own advice.
- Belki de kendi tavsiyene uymalısın.
- Maybe Tom won't agree to do that.
- Belki de Tom bunu yapmayı kabul etmez.
- Maybe Tom did that.
- Belki de Tom bunu yaptı.
- Maybe we shouldn't do this here.
- Belki de bunu burada yapmamalıyız.
- Maybe I should stay here with Tom.
- Belki de burada Tom'la kalmalıyım.
- Maybe you're seeing what you want to see.
- Belki de sen görmek istediğini görüyorsun.
- Maybe that's something worth considering.
- Belki de bu düşünmeye değer bir şeydir.
- Maybe you should call her.
- Belki de senin onu araman gerekir.
- Maybe the problem is you, Tom.
- Belki de sorun sensindir, Tom.
- Maybe that's what Tom meant to say.
- Belki de Tom'un söylemek istediği şey odur.
- Maybe you should go home.
- Belki de eve gitmelisin.
- Maybe I'm working too much.
- Belki de çok fazla çalışıyorum.
- Maybe Tom won't be at today's meeting.
- Belki de Tom bugünkü toplantıda olmayacak.
- Maybe you should apologize for all of the stupid things you did.
- Belki de yaptığın tüm o aptalca şeyler için özür dilemelisin.
- Maybe we should just leave.
- Belki de gitmeliyiz.
- Maybe we should begin there.
- Belki de oradan başlamamız gerekir.
- Maybe that's exactly what Tom wants.
- Belki de Tom'un istediği tam olarak budur.
- Maybe she died with a falafel in her hands.
- Belki de elinde bir falafel ile ölmüştür.
- Maybe I should end this.
- Belki de buna bir son vermeliyim.
- Maybe you're not as stupid as you look.
- Belki de göründüğün kadar aptal değilsindir.
- Maybe someone made them do it.
- Belki de birisi onlara bunu yaptırdı.
- Maybe it never happened.
- Belki de hiç olmadı.
- Maybe Tom didn't try hard enough.
- Belki de Tom yeterince uğraşmadı.
- Maybe we shouldn't have taken this road.
- Belki de bu yoldan gitmemeliydik.
- Maybe Tom is a changed man.
- Belki de Tom değişmiştir.
- Maybe it's time to tell her.
- Belki de ona söylemenin zamanı gelmiştir.
- I start early tomorrow, maybe I should go to sleep soon.
- Yarın erken başlayacağım, belki de hemen uyumalıyım.
- Maybe she is coming.
- Belki de geliyordur.
- Maybe you need a vacation.
- Belki de bir tatile ihtiyacın vardır.
- If you aren't feeling well, maybe you should rest in bed a little longer.
- Eğer iyi hissetmiyorsan, belki de yatakta biraz daha dinlenmelisin.
- Maybe I should spend an hour with Tom.
- Belki de Tom'la bir saat geçirmeliyim.
- Maybe you just didn't care.
- Belki de umursamadın.
- Maybe you shouldn't go with Tom.
- Belki de Tom'la gitmemelisin.
- Maybe I shouldn't have told Tom about what had happened.
- Belki de olanları Tom'a anlatmamam gerekirdi.
- Maybe that's what Tom was talking about.
- Belki de Tom'un bahsettiği budur.
- Maybe Tom didn't notice Mary.
- Belki de Tom Mary'yi fark etmedi.
- Maybe I should check on Tom.
- Belki de Tom'u kontrol etmeliyim.
- Maybe that's something I can help you with.
- Belki de bu size yardımcı olabileceğim bir şeydir.
- Maybe we should just sit for a while.
- Belki de bir süre oturmalıyız.
- Maybe Tom wasn't working alone.
- Belki de Tom yalnız çalışmıyordu.
- Maybe I have it wrong.
- Belki de ben yanlış anladım.
- Maybe the problem is you, Tom.
- Belki de sorun sensin, Tom.
- Maybe Tom should go help Mary.
- Belki de Tom gidip Mary'ye yardım etmeli.
- Maybe we should give them a hand.
- Belki de onlara yardım etmeliyiz.
- Maybe I should just check with Tom.
- Belki de Tom'u bir kontrol etmeliyim.
- Maybe I should let you rest.
- Belki de dinlenmene izin vermeliyim.
- Maybe you just need to study harder.
- Belki de daha çok çalışmalısın.
- Maybe I should go talk to Tom.
- Belki de Tom'la ben konuşmalıyım.
- Maybe someone made her do it.
- Belki de biri ona bunu yaptırdı.
- Maybe we'd better go look for Tom.
- Belki de Tom'u aramaya gitsek iyi olur.
- Maybe you ought to let Tom do what he wants to do.
- Belki de Tom'un yapmak istediği şeyi yapmasına izin vermelisin.
- Maybe you're lying.
- Belki de yalan söylüyorsun.
- Maybe you should go check up on Tom.
- Belki de gidip Tom'u kontrol etmelisin.
- Maybe I shouldn't have stayed up so late last night.
- Belki de dün gece bu kadar geç saate kadar kalmamalıydım.
- Maybe we should just go.
- Belki de biz gitmeliyiz.
- Maybe it was obvious.
- Belki de belliydi.
- Maybe I shouldn't sell my canoe.
- Belki de kanomu satmamalıyım.
- Maybe Tom wasn't happy about it.
- Belki de Tom bu konuda mutlu değildi.
- Maybe I've been too hard on Tom.
- Belki de Tom'a çok sert davrandım.
- Maybe you should tell them.
- Belki de onlara söylemelisin.
- Maybe it's best not to talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmamak en iyisidir.
- Maybe I should talk to her.
- Belki de onunla konuşmalıyım.
- I think maybe we've been too aggressive.
- Belki de çok agresif davrandık.
- Instead of complaining, maybe you should help.
- Şikayet etmek yerine, belki de yardım etmelisin.
- Maybe someone made him do it.
- Belki de biri ona bunu yaptırdı.
- Maybe they had a fight.
- Belki de kavga etmişlerdir.
- Maybe we should start.
- Belki de başlamalıyız.
- Maybe that's what Tom meant.
- Belki de Tom'un demek istediği buydu.
- Maybe you and I should get something to eat.
- Belki de sen ve ben bir şeyler yemeliyiz.
- Maybe he was ill.
- Belki de hastaydı.
- Maybe you should go on a date with Tom.
- Belki de Tom'la bir randevuya çıkmalısın.
- I thought maybe I'd better not go home right away.
- Belki de hemen eve gitmesem daha iyi olur diye düşündüm.
- Maybe Tom missed his bus.
- Belki de Tom otobüsünü kaçırdı.
- Maybe you should have a talk with Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalısın.
- Maybe you don't watch TV that often?
- Belki de o kadar sık televizyon izlemiyorsunuzdur?
- Maybe we should stay here with Tom.
- Belki de burada Tom'la kalmalıyız.
- Maybe your dreams will be realized today!
- Belki de hayalleriniz bugün gerçekleşecek!
- Maybe they don't trust us.
- Belki de bize güvenmiyorlardır.
- Maybe we should turn back.
- Belki de geri dönmeliyiz.
- Maybe I should go help you.
- Belki de sana yardım etmeliyim.
- Maybe you shouldn't quit.
- Belki de bırakmamalısın.
- Maybe I should do that.
- Belki de bunu yapmalıyım.
- Maybe you should give me that weapon.
- Belki de o silahı bana vermen gerekir.
- Maybe it's time for a change.
- Belki de değişiklik zamanı gelmiştir.
- Maybe we should tell them.
- Belki de onlara söylemeliyiz.
- Maybe I didn't try hard enough.
- Belki de yeterince çabalamadım.
- Maybe we should get Tom to proofread this?
- Belki de Tom'a bunu düzelttirmeliyiz?
- Maybe I should talk to them.
- Belki de onlarla konuşmalıyım.
- Maybe that's the real problem.
- Belki de asıl sorun budur.
- Maybe Tom made Mary do that.
- Belki de Mary'ye bunu Tom yaptırmıştır.
- Maybe you should open it now.
- Belki de şimdi açmalısınız.
- Maybe you need to be reminded how dangerous Tom is.
- Tom'un ne kadar tehlikeli olduğu belki de sana hatırlatılmalı.
- Maybe you're in love.
- Belki de aşıksındır.
- Maybe it was you.
- Belki de sendin.
- Maybe I have to study German.
- Belki de Almanca öğrenmeliyim.
- Maybe it was just an oversight.
- Belki de sadece bir dikkatsizlikti.
- Maybe Tom doesn't yet know about what's happened.
- Belki de Tom'un olanlardan henüz haberi yoktur.
- Maybe this isn't a bad thing.
- Belki de bu kötü bir şey değildir.
- Maybe we should talk to Tom again.
- Belki de Tom'la tekrar konuşmalıyız.
- She's young, maybe too young.
- O genç, belki de çok genç.
- Maybe we should call her.
- Belki de onu aramamız gerekir.
- Maybe we should stay here and help Tom.
- Belki de burada kalıp Tom'a yardımcı olmalıyız.
- Maybe we should tell her.
- Belki de ona söylemeliyiz.
- Maybe you should turn off the television and do something else.
- Belki de televizyonu kapatıp başka bir şey yapmalısın.
- Maybe you were right.
- Belki de haklıydın.
- Maybe it's time for a change.
- Belki de değişim zamanıdır.
- Maybe I'd better not tell Tom that.
- Belki de bunu Tom'a söylemesem daha iyi olur.
- Maybe we should sit together.
- Belki de birlikte oturmalıyız.
- Maybe I can convince Tom to talk to Mary.
- Belki de Mary'le konuşması için Tom'u ikna edebilirim.
- Maybe I should go talk to her.
- Belki de gidip onunla konuşmalıyım.
- He's young, maybe too young.
- O genç, belki de çok genç.
- Maybe I left it on the table.
- Belki de masanın üstünde bıraktım.
- Maybe we should talk about this first.
- Belki de önce bunu konuşmalıyız.
- Maybe I should rephrase that.
- Belki de bunu yeniden ifade etmeliyim.
- Maybe that was a mistake.
- Belki de bu bir hataydı.
- Maybe it was fate.
- Belki de kaderdi.
- Maybe we should go home now.
- Belki de artık eve gitmeliyiz.
- Maybe it's not interesting.
- Belki de ilgi çekici değildir.
- Maybe you shouldn't quit.
- Belki de işi bırakmamalısın.
- In order to be a skeptic, maybe you should not be an expert.
- Şüpheci olmak için belki de uzman olmamak gerekir.
- Maybe Tom didn't notice Mary.
- Belki de Tom, Mary'yi fark etmedi.
- Maybe Tom is afraid to fight.
- Belki de Tom dövüşmekten korkuyor.
- Maybe all of Tom's suggestions weren't stupid.
- Belki de Tom'un tüm önerileri aptalca değildi.
- Maybe we should talk to him.
- Belki de onunla konuşmalıyız.
- Maybe it was stupid of me to think that Tom would really help us.
- Belki de Tom'un bize gerçekten yardım edeceğini düşünmekle aptallık ettim.
- Maybe I shouldn't try to help Tom.
- Belki de Tom'a yardım etmeye çalışmamalıyım.
- I was thinking maybe I should go to Boston next summer.
- Belki de gelecek yaz Boston'a gitmeliyim diye düşünüyordum.
- Maybe I'm losing my mind.
- Belki de aklımı kaybediyorumdur.
- Maybe we're not supposed to be doing this.
- Belki de bunu yapmamamız gerekiyordur.
- Maybe I need a lawyer.
- Belki de bir avukata ihtiyacım vardır.
- Maybe I should study German.
- Belki de Almanca öğrenmeliyim.
- Maybe I shouldn't do that.
- Belki de bunu yapmamalıyım.
- Maybe it's a fake.
- Belki de sahtedir.
- Maybe I deserve this.
- Belki de bunu hak ediyorum.
- Maybe Tom wasn't right.
- Belki de Tom haklı değildi.
- Maybe you shouldn't eat that.
- Belki de onu yememelisin.
- Maybe you'd better call her.
- Belki de onu arasan iyi olur.
- Maybe you're not getting enough sleep.
- Belki de yeterince uyumuyorsun.
- Maybe you'd better come with us.
- Belki de bizimle gelseniz iyi olur.
- Maybe we should go now.
- Belki de şimdi gitmeliyiz.
- Maybe you should tell him.
- Belki de ona söylemelisin.
- Maybe you could tell me where Tom is.
- Belki de bana Tom'un nerede olduğunu söyleyebilirsin.
- Maybe I should just stay home.
- Belki de evde kalmalıyım.
- Maybe I don't have a choice.
- Belki de başka seçeneğim yoktur.
- Maybe I'm wrong.
- Belki de ben hatalıyım.
- Maybe I should go talk to him.
- Belki de gidip onunla konuşmalıyım.
- Maybe it's best not to add pepper.
- Belki de biber eklememek en iyisidir.
- Maybe Tom was the one who stole your bicycle.
- Belki de Tom senin bisikletini çalan kişiydi.
- Maybe we shouldn't have stayed so long.
- Belki de bu kadar uzun kalmamalıydık.
- Maybe you should go to Boston.
- Belki de Boston'a gitmelisin.
- Maybe we should go back to Boston.
- Belki de Boston'a geri dönmeliyiz.
- When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
- Sürekli yok şöyle sigara içmek yok, yok böyle içmek yok dendiğinde, belki de sigara içmek gerçekten genel ahlakı tehdit eden bir şey falandır diye düşünmeye başlıyorsunuz.
- Maybe we could've prevented this from happening.
- Belki de bunun olmasını engelleyebilirdik.
Show More (873)
|
|
- Maybe this would have been easier, but we have passed that stage.
- Belki bu daha kolay olabilirdi ama o aşamayı geçtik.
- Maybe my political judgment is way off the mark.
- Belki benim siyasi görüşüm yanlış olabilir.
- The size of the sum taken, maybe?
- Alınan meblağın büyüklüğü, belki?
- Maybe that also applies to Parliament.
- Belki bu Parlamento için de geçerlidir.
- Maybe this is overrating it a little.
- Belki bu biraz abartılı olabilir.
- Maybe 25 to 30,000 prisoners from Iran are still inside Iraqi prisons.
- Belki 25 ila 30,000 İranlı mahkum hala Irak hapishanelerinde.
- Maybe we could add the odd question here and there.
- Belki buraya ve oraya tek tük sorular ekleyebiliriz.
- Maybe some pharmaceutical companies, or some hospitals.
- Belki bazı ilaç şirketleri ya da bazı hastaneler.
- This is my observation, and maybe this may change one day, but not in the foreseeable future.
- Bu benim gözlemim ve belki bir gün bu durum değişebilir ama öngörülebilir bir gelecekte değil.
- Maybe this would have been easier, but we have passed that stage.
- Belki bu daha kolay olurdu ama o aşamayı geçtik.
- Maybe the Commission could explain why, for some reason, these proposals never saw the light of day.
- Belki Komisyon bu tekliflerin neden bir türlü gün ışığına çıkmadığını açıklayabilir.
- Maybe someone will ask about that and if there are any ideas we will be grateful to hear them.
- Belki birileri bunu sorar ve herhangi bir fikir varsa bunları duymaktan minnettar oluruz.
- Maybe I am being stubborn, but this is what I sincerely believe.
- Belki inatçı davranıyorum ama içtenlikle inandığım şey bu.
- Maybe then we would have some progress.
- Belki o zaman biraz ilerleme kaydedebiliriz.
- Maybe the Commission could explain why, for some reason, these proposals never saw the light of day.
- Belki Komisyon bu önerilerin neden bir türlü gün ışığına çıkmadığını açıklayabilir.
- Maybe they'll come down, castrate you, straighten your teeth and split.
- Belki aşağı inip seni hadım ederler, dişlerini düzeltirler ve ayrılırlar.
- And maybe sometime through you, the truth will be known.
- Ve belki bir gün sizin sayenizde gerçek ortaya çıkacak.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki iyi bir komşu onu çöp kanalından aşağıya itmiştir.
- Maybe he was injured and needed to get to the hospital.
- Belki yaralanmıştı ve hastaneye gitmesi gerekiyordu.
- I thought maybe I had some effect on you.
- Belki senin üzerinde biraz etkili olurum sanmıştım.
- Maybe a little truth serum will get you talking.
- Belki azıcık bir doğruluk serumu sizi konuşturur.
- Maybe a device to turn the energy field off.
- Belki enerji alanını kapatacak bir alet.
- You guys are roommates now, so maybe you can get to know one another.
- Artık ev arkadaşısınız, bu yüzden belki birbirinizi tanıyabilirsiniz.
- I thought maybe I had some effect on you.
- Belki senin üzerinde bir etkim vardır diye düşünmüştüm.
- Maybe to give this president thing a shot.
- Belki başkanlık işine bir şans vermek için.
- Then maybe that one day will become two.
- O zaman belki o bir gün iki gün olur.
- I say maybe because it wasn't a conscious decision.
- Belki diyorum çünkü bu bilinçli bir karar değildi.
- But then again, maybe I'm fighting a lost cause, too.
- Ama yine de, belki ben de umutsuz bir dava yolunda savaşıyorum.
- Maybe there'll be a horrible accident nearby the hospital.
- Belki hastanenin yakınında korkunç bir kaza olacaktır.
- I thought maybe I had some effect on you.
- Belki senin üzerinde bir etkim olmuştur diye düşündüm.
- Then maybe that one day will become two.
- O zaman belki o bir gün ikiye çıkacak.
- So maybe Roman and I will check out some gyms and see if anybody knows this guy.
- Belki Roman ve ben birkaç spor salonuna gidip bu adamı tanıyan var mı diye bakarız.
- At first she thinks it's just a cold, then maybe allergies.
- İlk başta sadece soğuk algınlığı olduğunu düşündü, sonra belki alerji.
- Maybe not, but check out her date book.
- Belki yoktur, ama randevu defterine bak.
- Maybe a little truth serum will get you talking.
- Belki biraz doğruluk serumunun konuşmana katkısı olur.
- Well, maybe after tonight people will look at me as a champion again, not a point- shaver.
- Belki bu geceden sonra insanlar bana yeniden bir şampiyon olarak bakar, şikeci biri olarak değil.
- Maybe your dog can eat the zero you'll be receiving too.
- Belki köpeğiniz de alacağınız sıfırı yiyebilir.
- Maybe a device to turn the energy field off.
- Belki enerji alanını kapatan bir araç falan.
- I say maybe because it wasn't a conscious decision.
- Belki diyorum çünkü bilinçli verilmiş bir karar değildi.
- Maybe he needs them alive to effect their transformation.
- Belki dönüşümlerini gerçekleştirmek için onlara canlı ihtiyacı vardır.
- You know what, kid, maybe I'll stay the night.
- Biliyor musun, ufaklık, belki gece kalırım.
- Well, maybe after tonight people will look at me as a champion again, not a point- shaver.
- Belki bu akşamdan sonra insanlar beni yeniden şampiyon olarak görürler, şikeci olarak değil.
- But then again, maybe I'm fighting a lost cause, too.
- Ama belki ben de boş yere savaşıyorumdur.
- Maybe it all hinges on tonight.
- Belki her şey bu geceye bağlıdır.
- Instead of flying out at once, Maybe we could leave the following day.
- Hemen uçmak yerine, belki ertesi gün gidebiliriz.
- I say maybe because it wasn't a conscious decision.
- Belki diyorum çünkü pek de bilinçli bir seçim olmadı.
- And maybe sometime through you, the truth will be known.
- Ve belki bir gün senin aracılığınla gerçek bilinecek.
- Because maybe, like you, I've got bigger aspirations.
- Çünkü belki senin gibi benim de daha büyük arzularım var.
- Maybe that one will be more suitable for you.
- Belki o senin için daha uygun olur.
- Maybe she's mad over losing the last one.
- Belki son sefer kaybettiği için sana kızgındır.
- Maybe a little truth serum will get you talking.
- Belki biraz doğruluk serumu seni konuşturur.
- Since we're trying to work together, maybe you could consider taking these things off.
- Birlikte çalışmayı denediğmize göre, belki bunları çıkarmayı düşünebilirsin.
- Look, maybe it's a lost cause.
- Bak, belki bu ümitsiz bir dava.
- Maybe we can make a little trade.
- Belki küçük bir değiş tokuş yapabiliriz.
- And maybe someday your brother will thank you for all this.
- Belki bir gün kardeşin sana tüm bunlar için teşekkür eder.
- Maybe all of it hinges on tonight.
- Belki her şey bu geceye bağlıdır.
- You know what, kid, maybe I'll stay the night.
- Biliyor musun evlat, belki bu gece burada kalırım.
- If you really want to be a dad, maybe you can adopt.
- Eğer gerçekten baba olmak istiyorsan belki evlat edinebilirsin.
- I thought maybe it would help you if you did want to call him.
- Onu aramak istersen belki sana yardımcı olur diye düşündüm.
- Maybe there'll be a horrible accident nearby the hospital.
- Belki hastane yakınlarında korkunç bir kaza olur.
- Maybe one of them will report something that will help us.
- Belki içlerinden biri bize yardımcı olacak bir şey bildirir.
- Maybe there's an opportunity for you to grow here.
- Belki burada büyümeniz için bir fırsat vardır.
- But then again, maybe I'm fighting a lost cause, too.
- Bununla birlikte, belki ben de kaybedilmiş bir dava için savaşıyorum.
- Maybe there'll be a horrible accident nearby the hospital.
- Belki hastane yakınlarında korkunç bir kaza olacak.
- Maybe if we keep acting like shoppers, they'll let us check out.
- Belki müşteri gibi davranmaya devam edersek çıkış yapmamıza izin verirler.
- You know what, kid, maybe I'll stay the night.
- Biliyor musun evlat, belki bu gece kalırım.
- Maybe to give this president thing a shot.
- Belki şu başkan meselesine bir şans vermek için.
- Maybe we can make a little trade.
- Belki ufak bir değiş tokuş yapabiliriz.
- Maybe that one will be more suitable for you.
- Belki bu sizin için daha uygun olacaktır.
- Maybe there's an opportunity for you to grow here.
- Belki burada büyümen için bir fırsat vardır.
- Maybe your dog can eat the zero you'll be receiving too.
- Belki köpeğiniz de sizin alacağınız sıfırı yiyebilir.
- If you really want to be a dad, maybe you can adopt.
- Eğer gerçekten baba olmak istiyorsan, belki evlat edinebilirsin.
- Maybe somebody wants that.
- Belki biri bunu istiyordur.
- Maybe you'd like to meet them.
- Belki onlarla tanışmak istersin.
- Maybe I'll buy a bike.
- Belki bir bisiklet alırım.
- Maybe we can talk to her.
- Belki onunla konuşabiliriz.
- Maybe Tom is working again.
- Belki Tom yine çalışıyordur.
- Maybe next time you'll listen to me when I tell you to be careful.
- Belki bir dahaki sefere dikkatli olmanı söylediğimde beni dinlersin.
- If I'd bought the more expensive one, maybe it wouldn't have broken so quickly.
- Daha pahalı olanı alsaydım, belki bu kadar çabuk kırılmazdı.
- Maybe Tom knows what I did wrong.
- Belki Tom neyi yanlış yaptığımı biliyordur.
- Tom is my age, or maybe a little younger.
- Tom benim yaşımda ya da belki biraz daha genç.
- Maybe someone else made Tom do it.
- Belki bunu başka biri Tom'a yaptırdı.
- Maybe Tom can't hear us.
- Belki Tom bizi duyamıyordur.
- Maybe we shouldn't have come here.
- Belki buraya gelmemeliydik.
- Maybe you don't know this, but nobody could ever take your place.
- Belki bunu bilmiyorsun ama kimse senin yerini dolduramaz.
- Maybe you and I could get together later.
- Belki sen ve ben daha sonra bir araya gelebiliriz.
- Maybe you could tell me where she is.
- Belki bana onun nerede olduğunu söyleyebilirsin.
- Maybe we can do that for Tom.
- Belki bunu Tom için yapabiliriz.
- This morning I have solved the problem, but maybe there are still further problems.
- Bu sabah sorunu çözdüm ama belki daha başka sorunlar da vardır.
- Maybe we should ask Tom if he wants this old piano.
- Belki bu eski piyanoyu isteyip istemediğini Tom'a sormalıyız.
- Maybe someone can help you do that.
- Belki birisi bunu yapmana yardım edebilir.
- Maybe we're missing something.
- Belki bir şey kaçırıyoruz.
- Maybe we can stop by and see you!
- Belki uğrayabiliriz ve seni görebiliriz!
- Maybe Tom told Mary she shouldn't do that.
- Belki Tom, Mary'ye bunu yapmaması gerektiğini söylemiştir.
- Maybe I should write Tom a letter.
- Belki Tom'a bir mektup yazmalıyım.
- Maybe something else happened.
- Belki başka bir şey olmuştur.
- Maybe I don't need Tom.
- Belki Tom'a ihtiyacım yoktur.
- Maybe we can change that.
- Belki bunu değiştirebiliriz.
- Maybe you'll learn a lesson from this.
- Belki bundan bir ders çıkarırsın.
- Maybe Tom could help us with that.
- Belki Tom onunla ilgili bize yardım edebilir.
- Maybe I'll shave my head.
- Belki ben de kafamı kazıtırım.
- Maybe we should tell somebody.
- Belki birine söylemeliyiz.
- Maybe my grandchild will be the first person to set foot on Mars.
- Belki torunum Mars'a ayak basan ilk kişi olur.
- Maybe even Tom would agree.
- Belki Tom bile buna katılır.
- Maybe Tom told Mary sit over there.
- Belki Tom, Mary'ye şuraya oturmasını söylemiştir.
- Maybe Tom will get into to Harvard in Boston.
- Belki Tom Boston'da Harvard'a girer.
- Maybe we'll get lucky and catch the thief.
- Belki şansımız yaver gider ve hırsızı yakalarız.
- Maybe Tom could sing at your wedding.
- Belki Tom senin düğününde şarkı söyleyebilir.
- Maybe Tom can help you do that.
- Belki Tom onu yapmanıza yardımcı olabilir.
- Maybe we'll see Tom again in a few years.
- Belki Tom'u birkaç yıl sonra tekrar görürüz.
- Maybe you could draw me a picture.
- Belki bana bir resim çizebilirsin.
- Maybe this isn't a bad thing.
- Belki bu kötü bir şey değildir.
- Maybe I'll give it a try.
- Belki ben bir denerim.
- Maybe he's running in the park right now.
- Belki şu anda parkta koşuyordur.
- Maybe it will snow.
- Belki kar yağar.
- Maybe you could come back later.
- Belki daha sonra gelebilirsin.
- Maybe Tom told Mary she needed to do that.
- Belki Tom Mary'ye bunu yapması gerektiğini söylemiştir.
- Maybe we can talk sometime.
- Belki bir ara konuşabiliriz.
- Maybe there's still hope for you.
- Belki senin için hâlâ umut vardır.
- Maybe Tom won't go to Boston.
- Belki Tom Boston'a gitmez.
- Maybe I'll study French.
- Belki Fransızca çalışırım.
- Maybe it won't make a difference.
- Belki bir fark yaratmaz.
- Maybe they can be happy.
- Belki onlar mutlu olabilirler.
- Maybe someone can help you do that.
- Belki biri onu yapmana yardım edebilir.
- Maybe I accidentally damaged it.
- Belki yanlışlıkla zarar vermişimdir.
- Maybe someone here knows where Tom lives.
- Belki Tom'un nerede yaşadığını bilen biri vardır burada.
- Maybe I'll stay.
- Belki kalırım.
- Maybe Tom can do that for Mary.
- Belki Tom bunu Mary için yapabilir.
- Maybe it is destiny.
- Belki o alın yazısıdır.
- Maybe we should take Tom with us.
- Belki Tom'u bizimle götürmeliyiz.
- Maybe Tom will come.
- Belki Tom gelir.
- I thought maybe you would have a better time without me.
- Belki bensiz daha iyi vakit geçirirsin diye düşündüm.
- Maybe I am unhappy, but I don't intend to kill myself.
- Belki mutsuzum ama kendimi öldürmeye niyetim yok.
- Maybe Tom is guilty.
- Belki Tom suçludur.
- Maybe you missed something.
- Belki bir şey kaçırmışsındır.
- Maybe that'll tell us something.
- Belki bize bir şey söyleyecek.
- Maybe Tom doesn't know that Mary did that.
- Belki Tom, Mary'nin bunu yaptığını bilmiyordur.
- Maybe this year we'll finally win Eurovision.
- Belki bu yıl nihayet Eurovision'u kazanırız.
- Maybe Tom likes you, too.
- Belki Tom da senden hoşlanıyordur.
- Maybe Tom didn't want to bother you.
- Belki Tom seni rahatsız etmek istemedi.
- Maybe Tom is hallucinating.
- Belki Tom halüsinasyon görüyordur.
- Maybe Tom has already done that.
- Belki Tom onu çoktan yapmıştır.
- Maybe he's busy.
- O belki meşguldür.
- Maybe Tom has other plans.
- Belki Tom'un başka planları vardır.
- Maybe there is hope.
- Belki umut vardır.
- Maybe everything'll go all right.
- Belki her şey yolunda gider.
- Maybe Tom showed Mary how to do that.
- Belki Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermiştir.
- Maybe Tom said something he shouldn't have.
- Belki Tom söylememesi gereken bir şey söylemiştir.
- Maybe it'll work.
- Belki işe yarar.
- Maybe Tom can tell us more.
- Belki Tom bize daha fazlasını anlatabilir.
- Maybe Tom can do it.
- Belki Tom yapabilir.
- Maybe the next time you'll listen to me when I tell you to be careful.
- Belki bir dahaki sefere sana dikkatli ol dediğimde beni dinlersin.
- Maybe I will settle down with a woman.
- Belki bir kadınla yuva kurarım.
- Maybe Tom doesn't need our help.
- Belki Tom'un yardımımıza ihtiyacı yok.
- Maybe Tom would be happier somewhere else.
- Belki Tom başka bir yerde daha mutlu olur.
- Maybe they're happy.
- Belki onlar mutludur.
- Maybe Jane will come.
- Belki Jane gelecektir.
- Maybe Tom would be happier somewhere else.
- Belki Tom başka bir yerde daha mutlu olurdu.
- Maybe Tom told Mary to do that.
- Belki Tom, Mary'e bunu yapmasını söylemiştir.
- Maybe something's changed.
- Belki bir şeyler değişmiştir.
- Maybe we can talk later.
- Belki daha sonra konuşabiliriz.
- Maybe Mary will be killed by someone.
- Belki Mary biri tarafından öldürülür.
- Retrace your steps and maybe you'll find your keys.
- Adımlarınızı takip edin, belki anahtarlarınızı bulursunuz.
- Maybe we can talk to them.
- Belki onlarla konuşabiliriz.
- Maybe Tom isn't bluffing.
- Belki Tom blöf yapmıyordur.
- Maybe Tom doesn't care about what happens.
- Belki Tom ne olacağını umursamıyordur.
- Maybe we can help her.
- Belki ona yardım edebiliriz.
- Maybe we could've prevented this from happening.
- Belki bunun olmasını engelleyebilirdik.
- Maybe we can buy her a new one.
- Belki ona yeni bir tane satın alabiliriz.
- Maybe Tom feels the same way.
- Belki Tom da aynı şekilde hissediyordur.
- Maybe she knows the answer.
- Belki o cevabı biliyordur.
- Maybe Tom can explain what happened here.
- Belki Tom burada ne olduğunu açıklayabilir.
- Maybe Tom and I are both mistaken.
- Belki Tom da ben de yanılıyoruz.
- Maybe you should come down here.
- Belki buraya gelmelisin.
- Maybe you can help me find out what I need to know.
- Belki bilmem gereken şeyi bulmama yardım edebilirsin.
- Maybe you could get a bike.
- Belki bir bisiklet alabilirsin.
- Maybe we'll learn something new today.
- Belki bugün yeni bir şeyler öğreniriz.
- Maybe I can convince Tom to talk to Mary.
- Belki Tom'u Mary ile konuşmaya ikna edebilirim.
- Maybe Tom didn't try hard enough.
- Belki Tom yeterince çabalamamıştır.
- Maybe Tom is trying to tell me something.
- Belki Tom bana bir şey söylemeye çalışıyordur.
- I thought maybe I could help.
- Belki yardım edebilirim diye düşündüm.
- Maybe I can help you out.
- Belki ben sana yardım edebilirim.
- Maybe you could do both things.
- Belki her iki şeyi de yapabilirsin.
- Maybe I left it on the table.
- Belki masanın üstünde bırakmışımdır.
- I thought maybe this would help.
- Belki bu yardımcı olur diye düşündüm.
- Maybe I'll bring her.
- Belki onu getiririm.
- Maybe Tom did that.
- Belki Tom yapmıştır.
- Maybe next time you'll listen to me when I tell you to be careful.
- Belki bir dahaki sefere size dikkatli olmanızı söylediğimde beni dinlersiniz.
- Maybe you can get Tom to run the marathon with you.
- Belki Tom'a seninle maraton koşturabilirsin.
- Maybe Tom can figure out how to fix this.
- Belki Tom bunu nasıl düzelteceğini bulabilir.
- Maybe Tom didn't like what he saw.
- Belki Tom gördüklerinden hoşlanmamıştır.
- Maybe you could talk to her.
- Belki onunla konuşabilirsin.
- Maybe Tom missed his bus.
- Belki Tom otobüsünü kaçırmıştır.
- Maybe we should come back later.
- Belki daha sonra gelmeliyiz.
- Maybe we can buy them a new one.
- Belki onlara yeni bir tane alabiliriz.
- If you don't know, maybe Tom does.
- Sen bilmiyorsan, belki Tom biliyordur.
- Maybe Tom wants to do that, too.
- Belki Tom da bunu yapmak istiyor.
- Maybe I shouldn't have kissed Tom.
- Belki Tom'u öpmemeliydim.
- Maybe I can show you.
- Belki sana gösterebilirim.
- Maybe the doctor can give Tom something for the pain.
- Belki doktor Tom'a ağrı için bir şey verebilir.
- Maybe Tom doesn't need our help.
- Belki Tom'un yardımımıza ihtiyacı yoktur.
- Maybe we can go fishing next week.
- Belki haftaya balığa gideriz.
- Maybe Tom needs help.
- Belki Tom'un yardıma ihtiyacı vardır.
- Maybe I overdid it a little.
- Belki biraz abartmışımdır.
- Maybe Tom won't go to Boston on this trip.
- Belki Tom bu gezide Boston'a gitmez.
- Maybe Tom would be willing to help.
- Belki Tom yardım etmek ister.
- Maybe Tom could talk Mary into doing that.
- Belki Tom Mary'yi bunu yapmaya ikna edebilir.
- Maybe we can make it.
- Belki başarabiliriz.
- Maybe it's not even possible.
- Belki mümkün bile değildir.
- Maybe I can talk Tom into going camping with us.
- Belki Tom'u bizimle kampa gelmeye ikna edebilirim.
- Sometimes maybe it's better not to tell the truth.
- Bazen gerçeği söylememek daha iyidir belki.
- Maybe Tom loves you.
- Belki Tom seni seviyordur.
- Maybe you can convince Tom to do that, but I doubt it.
- Belki Tom'u buna ikna edebilirsin, ama bundan şüpheliyim.
- Maybe I'll see you there.
- Belki seni orada görürüm.
- Maybe we could make a deal.
- Belki bir anlaşma yapabiliriz.
- Maybe she can tell you more.
- Belki sana daha fazlasını anlatabilir.
- Maybe a few of them are good people, but the majority are scum.
- Belki birkaç tanesi iyi insandır ama büyük çoğunluğu pislik.
- Maybe we'll play some basketball.
- Belki biraz basketbol oynarız.
- Maybe you could tell me where Tom is.
- Belki bana Tom'un nerede olduğunu söyleyebilirsin.
- Maybe I shouldn't have told Tom my phone number.
- Belki Tom'a telefon numaramı söylememeliydim.
- Maybe I could talk to her.
- Belki onunla konuşabilirim.
- Maybe you and I could go fishing together sometime.
- Belki bir ara birlikte balığa çıkabiliriz.
- Maybe there isn't a difference.
- Belki bir fark yoktur.
- Maybe Tom will help us find Mary.
- Belki Tom, Mary'yi bulmamıza yardım eder.
- Maybe that will change now.
- Belki artık değişir.
- Maybe we can buy you a new one.
- Belki sana yeni bir tane alabiliriz.
- Maybe Tom is at home.
- Belki Tom evdedir.
- Maybe things do happen for a reason.
- Belki her şeyin bir sebebi vardır.
- Maybe Tom and Mary are in love.
- Belki Tom ve Mary birbirlerine aşıktırlar.
- Maybe we could start a team.
- Belki bir takım kurabiliriz.
- Maybe someone else has a better idea.
- Belki başkasının daha iyi bir fikri vardır.
- Maybe we'll see some dolphins.
- Belki birkaç yunus görürüz.
- Maybe a few of you have seen pandas in the zoo.
- Belki birkaçınız hayvanat bahçesinde panda görmüşsünüzdür.
- Maybe the clerk can help you.
- Belki katip size yardımcı olabilir.
- Maybe I could talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşabilirim.
- We'll take some snow in December, or maybe February!
- Biz aralık ayında veya belki şubat ayında biraz kar alacağız!
- Maybe Tom will apologize to Mary.
- Belki Tom, Mary'den özür diler.
- Maybe Tom would like to do that.
- Belki Tom da bunu yapmak ister.
- Maybe Tom did it.
- Belki Tom yapmıştır.
- Maybe Tom doesn't know what happened.
- Belki Tom'un olanlardan haberi yoktur.
- Maybe I could go with you.
- Belki seninle gidebilirim.
- Maybe Tom can remember what happened.
- Belki Tom ne olduğunu hatırlayabilir.
- Maybe Tom went to Boston with Mary.
- Belki Tom, Mary ile Boston'a gitmiştir.
- I thought maybe you'd have an idea.
- Belki bir fikrin vardır diye düşündüm.
- Maybe we can talk later.
- Belki sonra konuşabiliriz.
- Maybe we could work together.
- Belki birlikte çalışabiliriz.
- Maybe Tom just didn't want to talk about Mary.
- Belki Tom, Mary hakkında konuşmak istememiştir.
- Maybe that'll work.
- Belki bu işe yarar.
- Maybe this weekend we could go to the beach together.
- Belki bu hafta sonu birlikte plaja gidebiliriz.
- Maybe you will come to see us when you have free time.
- Belki boş vaktin olduğunda bizi görmeye gelirsin.
- Maybe Tom would enjoy doing that.
- Belki Tom bunu yapmaktan hoşlanır.
- Maybe you can stay at Tom's.
- Belki Tom'larda kalabilirsin.
- Maybe it's something important.
- Belki önemli bir şeydir.
- Maybe Tom can help.
- Belki Tom yardım edebilir.
- Maybe eventually you'll decide you don't want to live here anymore.
- Belki eninde sonunda artık burada yaşamak istemediğine karar verirsin.
- Maybe I wasn't there that night.
- Belki o gece orada değildim.
- Maybe somebody's trying to tell us something.
- Belki biri bize bir şey anlatmaya çalışıyor.
- Maybe we'll try again later.
- Belki sonra tekrar deneriz.
- Maybe I shouldn't have told Tom about the party.
- Belki Tom'a partiden bahsetmemeliydim.
- Maybe we can do that.
- Belki bunu yapabiliriz.
- Maybe Tom can help us figure out how to solve this problem.
- Belki Tom bu sorunu nasıl çözeceğimizi bulmamıza yardım edebilir.
- Maybe Tom will go with us.
- Belki Tom da bizimle gelir.
- Maybe we can talk.
- Belki konuşabiliriz.
- Maybe Tom and Mary will help.
- Belki Tom ve Mary yardım eder.
- I think maybe I can help.
- Belki yardım edebilirim.
- Maybe you'd like to go with us.
- Belki sen de bizimle gelmek istersin.
- Maybe you could learn a thing or two from him.
- Belki sen de ondan bir iki şey öğrenebilirsin.
- I thought maybe that would be enough.
- Belki bu yeterli olur diye düşündüm.
- Maybe you'd like to go with us.
- Belki bizimle gitmek istersin.
- Maybe I missed something.
- Belki bir şey kaçırmışımdır.
- I thought maybe you could help me.
- Belki bana yardım edebilirsin diye düşündüm.
- Maybe we should return to Boston.
- Belki Boston'a geri gitmeliyiz.
- Maybe Tom can lend you some money.
- Belki Tom sana biraz ödünç para verebilir.
- Maybe I'll bring him.
- Belki onu getiririm.
- Maybe I can have this done by next Monday.
- Belki bunu gelecek pazartesiye kadar halledebilirim.
- Maybe I'll tell you more later.
- Belki sana daha sonra anlatırım.
- Maybe it's time to tell him.
- Belki ona söyleme zamanı.
- Maybe Tom doesn't like me.
- Belki Tom beni sevmiyordur.
- Maybe there's something I can do.
- Belki benim yapabileceğim bir şey vardır.
- Maybe Tom would like to do that.
- Belki Tom bunu yapmak istiyor.
- Maybe Tom will do that for us.
- Belki Tom bunu bizim için yapar.
- Maybe Tom will help us find Mary.
- Belki Tom Mary'yi bulmamıza yardım edecek.
- It'll take all afternoon and maybe more.
- Bütün öğleden sonra sürecek, belki daha da fazla.
- Maybe we can make a deal.
- Belki bir anlaşma yapabiliriz.
- Maybe Tom can help you do that.
- Belki Tom bunu yapmana yardım edebilir.
- Maybe I can help you out.
- Belki size yardım edebilirim.
- Maybe Tom isn't at home.
- Tom evde yoktur belki.
- Maybe you can help me out here.
- Belki sen bana yardım edebilirsin.
- I can't help but think that maybe someday you and I'll get married.
- Belki bir gün seninle evleniriz diye düşünmeden edemiyorum.
- Maybe Tom was hospitalized.
- Belki Tom hastaneye kaldırılmıştır.
- Well, maybe I can help.
- Belki ben yardım edebilirim.
- Maybe there's something I missed.
- Belki kaçırdığım bir şey var.
- Maybe she forgot my birthday.
- Belki doğum günümü unutmuştur.
- Maybe we'll have a talk one of these days.
- Belki bir gün konuşuruz.
- Maybe Tom doesn't know why you didn't do that.
- Belki Tom bunu neden yapmadığınızı bilmiyor.
- Maybe this weekend we could go to the beach together.
- Belki bu hafta sonu birlikte sahile gidebiliriz.
- Maybe there's a loophole.
- Belki bir açık kapı vardır.
- Maybe you know where my books are?
- Belki kitaplarımın nerede olduğunu biliyorsundur?
- Maybe you can tell me where I can find Tom.
- Belki Tom'u nerede bulabileceğimi bana söyleyebilirsin.
- Maybe we could collaborate.
- Belki işbirliği yapabiliriz.
- Maybe Tom didn't do that.
- Belki Tom bunu yapmamıştır.
- Maybe I'll bring them.
- Belki onları ben getiririm.
- Maybe you can help me find out what I need to know.
- Belki bilmem gerekeni öğrenmeme yardım edebilirsin.
- Maybe Tom doesn't want you to worry.
- Belki Tom senin endişelenmeni istemiyordur.
- Maybe that's the reason why Tom isn't here today.
- Belki Tom'un bugün burada olmamasının nedeni budur.
- Maybe we can buy him a new one.
- Belki ona yeni bir tane alabiliriz.
- Maybe Tom can talk Mary out of doing that.
- Belki Tom, Mary'i bundan vazgeçirebilir.
- Maybe there's a better way to do this.
- Belki bunu yapmanın daha iyi bir yolu vardır.
- Maybe you should go talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşmaya gitmelisin.
- Maybe that's why Tom told us.
- Belki Tom'un bize söyleme nedeni budur.
- I think that maybe I can help Tom.
- Belki Tom'a yardım edebilirim.
- Maybe I'll go swimming after school.
- Belki okuldan sonra yüzmeye gideceğim.
- Maybe Tom can win.
- Belki Tom kazanabilir.
- Maybe we can fix this.
- Belki bunu düzeltebiliriz.
- Maybe there is someone else in the house.
- Belki evde başka biri vardır.
- Maybe Tom would like you to do that for Mary.
- Belki Tom bunu Mary için yapmanı ister.
- Maybe that's a good idea.
- Belki bu iyi bir fikirdir.
- Maybe Tom won't want to do that.
- Belki Tom bunu yapmak istemeyecek.
- Maybe we should blame Tom for what we did.
- Belki yaptığımız için Tom'u suçlamalıyız.
- Maybe Tom wants to do that.
- Belki Tom bunu yapmak istiyor.
- If I'd bought the more expensive one, maybe it wouldn't have broken so quickly.
- Daha pahalı olanı alsaydım belki bu kadar çabuk bozulmazdı.
- Maybe I shouldn't even tell you.
- Belki sana söylememeliyim bile.
- Maybe I'll bring Tom.
- Belki Tom'u getiririm.
- Maybe Tom is busy.
- Belki Tom meşguldür.
- Maybe we can talk to him.
- Belki onunla konuşabiliriz.
- Maybe Tom would like that.
- Belki Tom'un hoşuna gider.
- Maybe they know something we don't.
- Belki bizim bilmediğimiz bir şey biliyorlardır.
- Maybe your earring is under the table.
- Belki küpen masanın altındadır.
- Maybe next time.
- Belki gelecek sefer.
- Maybe I can give you one.
- Belki sana bir tane verebilirim.
- I was thinking maybe I should study French.
- Belki Fransızca okumam gerektiğini düşünüyordum.
- Maybe this isn't a problem.
- Belki bu bir sorun değildir.
- Maybe I should have spoken with Tom.
- Belki Tom'la konuşmalıydım.
- Maybe Tom lied to us.
- Belki Tom bize yalan söylemiştir.
- Maybe you can help me catch him.
- Belki onu yakalamama yardım edebilirsin.
- Maybe you can help me.
- Belki bana yardım edebilirsin.
- Maybe you can help us.
- Belki bize yardım edebilirsin.
- Maybe Tom left early.
- Belki Tom erken çıkmıştır.
- Maybe Tom will be here today.
- Belki Tom bugün burada olur.
- Maybe you gave me something while I was unconscious.
- Belki ben baygınken sen bana bir şey vermişsindir.
- Maybe Tom is too busy to help us.
- Belki Tom bize yardım edemeyecek kadar meşguldür.
- Maybe that's what Tom meant.
- Belki Tom'un kastettiği şey budur.
- Maybe Tom spoke French with Mary.
- Belki Tom, Mary ile Fransızca konuşmuştur.
- I think maybe Tom has something else to do.
- Belki Tom'un yapacak başka bir işi vardır.
- Maybe you could talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşabilirsin.
- Maybe someone else has a better idea.
- Belki başka birinin daha iyi bir fikri vardır.
- If you tell me what you're looking for, maybe I can help you.
- Ne aradığınızı söylerseniz, belki size yardım edebilirim.
- Maybe it will be exactly the same for him.
- Belki onun için de aynı şey olacak.
- You're not fooling anybody, except maybe Tom.
- Kimseyi kandırmıyorsun, belki Tom hariç.
- Maybe you'd like to help.
- Belki yardım etmek istersin.
- Maybe we shouldn't have gotten married.
- Belki evlenmemeliydik.
- Maybe Tom has something to hide.
- Belki Tom'un sakladığı bir şey vardır.
- Maybe there's someone else who can help us.
- Belki bize yardım edebilecek başka biri vardır.
- Maybe Tom wants to do that, too.
- Belki Tom da bunu yapmak istiyordur.
- Maybe there's still time.
- Belki hala zaman vardır.
- Maybe he will be a good teacher.
- Belki iyi bir öğretmen olur.
- Maybe she likes you, too.
- Belki o da senden hoşlanıyordur.
- Maybe we can help him.
- Belki ona yardım edebiliriz.
- Maybe you can persuade Tom not to leave.
- Belki Tom'u gitmemeye ikna edebilirsiniz.
- Maybe Charles is stupid.
- Belki Charles aptaldır.
- Maybe Tom can get a job at the zoo.
- Belki Tom hayvanat bahçesinde bir iş bulabilir.
- Maybe you and I should get something to eat.
- Belki sen ve ben yiyecek bir şey almalıyız.
- Maybe the clerk can help you.
- Belki katip sana yardım edebilir.
- Maybe I could use some help after all.
- Sonuç olarak belki biraz yardıma ihtiyacım olabilir.
- Maybe Tom asked Mary to do that.
- Belki Tom, Mary'den bunu yapmasını istemiştir.
- Maybe Tom did that on purpose.
- Belki Tom bilerek yapmıştır bunu.
- Maybe Tom doesn't know why Mary is here.
- Belki Tom, Mary'nin neden burada olduğunu bilmiyordur.
- Maybe Tom has already done that.
- Belki Tom bunu çoktan yapmıştır.
- Maybe you could do it once.
- Belki bir kez yapabilirsin.
- Maybe you want to talk in private.
- Belki özel konuşmak istersin.
- Maybe Tom had to work late.
- Belki Tom geç saate kadar çalışmak zorunda kalmıştır.
- Maybe Tom doesn't know what happened.
- Tom neler olduğunu bilmiyordur belki.
- Maybe we shouldn't have stayed in Boston so long.
- Belki Boston'da bu kadar uzun kalmamalıydık.
- Maybe we can come together one on one and have a meeting.
- Belki teke tek bir araya gelip bir toplantı yapabiliriz.
- Maybe we can help.
- Belki yardım edebiliriz.
- Maybe the next time you'll listen to me when I tell you to be careful.
- Belki bir dahaki sefere dikkatli olmanı söylediğimde beni dinlersin.
- Maybe they both definitely want divorce.
- Belki ikisi de kesinlikle boşanmak istiyordur.
- Maybe they can help us find a cure.
- Belki bize tedavi bulmamız için yardım ederler.
- Maybe if you hurry, you might be able to make your train.
- Acele edersen belki trenine yetişebilirsin.
- Maybe Tom and I are wrong.
- Belki Tom ve ben yanılıyoruzdur.
- Maybe they have something.
- Belki ellerinde bir şey vardır.
- Maybe Tom has the answer.
- Belki Tom'un cevabı vardır.
- Maybe I'll call you sometime.
- Belki bir ara seni ararım.
- Maybe you'd like to meet him.
- Belki onunla tanışmak istersin.
- Maybe we can sit at a table near the window.
- Belki pencerenin yanındaki bir masada oturabiliriz.
- Maybe it can be fixed.
- Bu belki tamir edilebilir.
- Maybe you disagree.
- Belki katılmıyorsunuzdur.
- Maybe you'd like to meet Tom.
- Belki sen de Tom'la tanışmak istersin.
- Maybe Tom asked Mary to do that.
- Belki Tom Mary'den bunu yapmasını istedi.
- Maybe you can persuade Tom not to leave.
- Belki Tom'u gitmemesi için ikna edebilirsin.
- Maybe Tom asked Mary to lie.
- Belki Tom Mary'den yalan söylemesini istemiştir.
- Maybe I'll do that.
- Belki ben yaparım.
- Maybe this will convince you.
- Belki bu seni ikna eder.
- Maybe he liked the idea.
- Belki fikri beğenmiştir.
- I thought maybe I could help you.
- Belki sana yardım edebilirim diye düşündüm.
- Maybe Tom made a good deal.
- Belki Tom iyi bir anlaşma yapmıştır.
- Maybe Tom wants to be alone.
- Belki Tom yalnız kalmak istiyordur.
- Maybe I could help Tom do that.
- Belki Tom'a yardım edebilirim.
- Maybe it's the same person.
- Belki aynı kişidir.
- Maybe Tom can do that.
- Belki Tom onu yapabilir.
- Maybe he'll come tomorrow.
- Belki yarın gelir.
- Maybe it's true.
- O, belki gerçektir.
- Maybe I can help out.
- Belki yardım edebilirim.
- If you tell me what you're looking for, maybe I can help you.
- Ne aradığını söylersen belki yardımcı olabilirim.
- Maybe they know something.
- Belki bir şeyler biliyorlardır.
- Maybe things will get better next year.
- Belki gelecek yıl işler daha iyi olur.
- Maybe you can help me.
- Belki bana yardımcı olabilirsin.
- Maybe they'll recognize me.
- Belki beni tanırlar.
- Maybe I should join you.
- Belki ben de sana katılmalıyım.
- Maybe I can do that today.
- Belki bugün bunu yapabilirim.
- Maybe you could tell me where she is.
- Belki bana nerede olduğunu söyleyebilirsin.
- Maybe we should go bowling.
- Belki bowlinge gitmemiz gerekir.
- Maybe what you said about Tom is right.
- Belki Tom hakkında söylediğin doğrudur.
- Maybe they've given up.
- Belki vazgeçmişlerdir.
- Since I'm busy, maybe Tom can help you.
- Ben meşgul olduğum için, belki Tom sana yardım edebilir.
- Maybe someone here knows where Tom lives.
- Belki burada Tom'un nerede yaşadığını bilen biri vardır.
- Maybe Tom thought you wouldn't want to see him.
- Belki Tom onu görmek istemeyeceğinizi düşünmüştür.
- Maybe you should talk to Tom again.
- Belki Tom'la tekrar konuşmalısın.
- Maybe Tom can talk Mary out of doing that.
- Belki Tom Mary'yi bunu yapmaktan caydırmaya çalışabilir.
- I thought maybe you'd found out something about Tom.
- Belki Tom hakkında bir şeyler öğrenmişsindir diye düşündüm.
- Maybe you don't want to remember.
- Belki sen hatırlamak istemiyorsun.
- Maybe Tom is at home.
- Tom evdedir belki.
- Maybe Tom has the answer.
- Belki Tom'un bir cevabı vardır.
- Maybe I should give them a hand.
- Belki onlara yardım etmeliyim.
- Maybe this'll cheer you up.
- Belki bu sizi neşelendirir.
- Maybe we can buy her a new one.
- Belki ona yeni bir tane alabiliriz.
- Maybe you gave me something while I was unconscious.
- Belki ben baygınken bir şey vermişsinizdir bana.
- Maybe I can fix it.
- Belki bunu onarabilirim.
- I said maybe.
- Belki dedim.
- Maybe Tom is too shy to come over here.
- Belki Tom buraya gelemeyecek kadar utangaçtır.
- Maybe we can do that later when we're not so busy.
- Belki bunu daha sonra, meşgul olmadığımız bir zamanda yapabiliriz.
- If people weren't such jerks, maybe we'd all be better off.
- İnsanlar bu kadar pislik olmasaydı, belki hepimiz daha iyi durumda olurduk.
- Maybe Tom will help us.
- Belki Tom bize yardım eder.
- Maybe Tom is lying.
- Belki Tom yalan söylüyordur.
- Maybe somebody wants that.
- Belki biri onu istiyor.
- Maybe you should talk to her.
- Belki sen de onunla konuşmalısın.
- Maybe you control it.
- Belki sen kontrol ediyorsundur.
- Maybe next time.
- Belki bir dahaki sefere.
- Maybe you'd like to come with us.
- Belki bizimle gelmek istersin.
- Maybe I can fix it.
- Belki tamir edebilirim.
- Maybe Tom can lend you some money.
- Belki Tom sana biraz borç verebilir.
- Maybe you'll get that job.
- Belki o işi alırsın.
- Maybe Tom will come tomorrow.
- Belki Tom yarın gelir.
- Maybe Tom will change his mind.
- Belki Tom fikrini değiştirecek.
- Maybe we can sit at a table near the window.
- Belki pencereye yakın bir masaya oturabiliriz.
- Maybe Tom killed himself.
- Belki Tom kendini öldürmüştür.
- Maybe even Tom would agree.
- Belki Tom bile kabul ederdi.
- I think maybe I can help Tom.
- Belki Tom'a yardım edebilirim.
- Tom, maybe you would like to begin.
- Tom, belki sen başlamak istersin.
- Maybe you and I could go fishing together sometime.
- Belki sen ve ben bir ara birlikte balık tutabiliriz.
- Maybe Tom was mistaken.
- Belki Tom yanılmıştır.
- Maybe we'll be working together.
- Belki birlikte çalışırız.
- Maybe they can help us find a cure.
- Belki bir tedavi bulmamıza yardım edebilirler.
- Maybe Tom will know what to do.
- Belki Tom ne yapacağını bilir.
- Maybe Tom will let us stay at his place.
- Belki Tom onun evinde kalmamıza izin verir.
- Maybe we can talk about that later.
- Belki bunu daha sonra konuşabiliriz.
- Maybe Tom is right.
- Belki Tom haklıdır.
- Maybe there's a loophole.
- Belki bir boşluk vardır.
- Maybe it'll refresh your memory!
- Belki hafızanı tazeler!
- Maybe Tom can tell us something.
- Belki Tom bize bir şey söyleyebilir.
- Maybe he likes you.
- Belki senden hoşlanıyordur.
- Maybe somebody's trying to tell us something.
- Belki biri bize bir şey söylemeye çalışıyordur.
- Maybe Tom could help.
- Belki Tom yardım edebilir.
- Maybe you could talk to them.
- Belki onlarla konuşabilirsin.
- Maybe we can come together one on one and have a meeting.
- Belki öncesinde baş başa buluşup toplantı yapabiliriz.
- Maybe some other time.
- Belki başka bir zaman.
- Maybe Tom is sleepy.
- Belki Tom'un uykusu gelmiştir.
- Maybe Tom wants to sleep a little longer.
- Belki Tom biraz daha uyumak istiyordur.
- Maybe Tom has changed his mind.
- Belki Tom fikrini değiştirmiştir.
- Maybe you'll come back to me?
- Belki bana geri dönersin?
- Maybe I shouldn't even tell you.
- Belki sana bile söylememeliyim.
- Maybe I can persuade Tom to talk to Mary.
- Belki Tom'u Mary ile konuşmaya ikna edebilirim.
- Maybe I can sell it to Tom.
- Belki bunu Tom'a satabilirim.
- Maybe you'll need more help.
- Belki daha fazla yardıma ihtiyacın olur.
- Maybe you could learn a thing or two from him.
- Belki ondan bir ya da iki şey öğrenebilirsin.
- Maybe you can tell me what's going on.
- Belki bana neler olduğunu anlatabilirsin.
- Maybe Jane will come.
- Belki Jane gelir.
- Maybe I'll write a book.
- Belki bir kitap yazarım.
- Maybe Tom can help you.
- Belki Tom sana yardım edebilir.
- Maybe Tom will go to Boston with Mary.
- Belki Tom, Mary ile Boston'a gider.
- Maybe Tom will adopt you.
- Belki Tom seni evlat edinir.
- Maybe you can help me find out where Tom went.
- Belki Tom'un nereye gittiğini bulmama yardımcı olabilirsin.
- Maybe Tom can join us.
- Belki Tom bize katılabilir.
- Maybe Tom doesn't want anything.
- Belki Tom hiçbir şey istemiyor.
- Maybe we could get together sometime and have lunch.
- Belki bir ara buluşup öğle yemeği yiyebiliriz.
- Maybe you could learn a thing or two from Tom.
- Belki Tom'dan bir iki şey öğrenebilirsin.
- Maybe Tom will give us a ride.
- Belki Tom bizi bırakır.
- Maybe we can buy Tom a new one.
- Belki Tom'a yeni bir tane alabiliriz.
- Maybe we can work something out.
- Belki bir şeyler ayarlayabiliriz.
- Maybe I'll be able to help you.
- Belki ben sana yardım edebilirim.
- Maybe someday you'll understand that.
- Belki bir gün bunu anlarsın.
- Maybe this will never happen again.
- Belki bu bir daha asla olmaz.
- I thought maybe you would have a better time without me.
- Belki bensiz daha iyi vakit geçirirsiniz diye düşündüm.
- Maybe Tom will agree to do that.
- Belki Tom bunu yapmayı kabul eder.
- Maybe I'll be back.
- Belki geri dönerim.
- Maybe that could be arranged.
- Belki bu ayarlanabilir.
- Maybe Tom thinks I'm dead.
- Belki Tom öldüğümü düşünüyordur.
- Maybe you should also ask.
- Belki sen de sormalısın.
- Maybe what you said about Tom is right.
- Belki Tom hakkında söylediklerin doğrudur.
- Maybe Tom can help you move the sofa.
- Belki Tom kanapeyi taşımana yardım edebilir.
- Maybe Tom doesn't know that won't happen today.
- Belki Tom bunun bugün olmayacağını bilmiyordur.
- Maybe Tom is sleepy.
- Belki Tom uykuludur.
- Maybe I'll try to lose some weight.
- Belki biraz kilo vermeyi denerim.
- Maybe they know something we don't.
- Belki bizim bilmediğimiz bir şeyler biliyorlardır.
- Maybe I'll run into you.
- Belki sana rastlarım.
- Maybe it would help if I talked to Tom.
- Belki Tom'la konuşursam yardımı olur.
- Maybe you can get Tom to help.
- Belki Tom'un yardım etmesini sağlayabilirsin.
- Maybe I can help.
- Belki yardım edebilirim.
- Maybe Tom missed his train.
- Belki Tom treni kaçırmıştır.
- Maybe Tom can do this.
- Belki Tom bunu yapabilir.
- Maybe I fooled them.
- Belki onları kandırmışımdır.
- Maybe I could be of some help.
- Belki biraz yardımcı olabilirim.
- Maybe Tom saw something he shouldn't have.
- Belki Tom görmemesi gereken bir şey görmüştür.
- Maybe you won't believe me.
- Belki bana inanmayacaksın.
- Maybe Tom can tell us what we need to know.
- Belki Tom bize bilmemiz gerekenleri söyleyebilir.
- Maybe it's time to tell her.
- Belki ona söyleme zamanı.
- Maybe I shouldn't have done that.
- Belki onu yapmamalıydım.
- Maybe we should come back later.
- Belki daha sonra geri gelmeliyiz.
- Maybe someday you'll understand.
- Belki bir gün anlarsın.
- Maybe we can repair it.
- Belki tamir edebiliriz.
- Maybe Tom spoke French with Mary.
- Belki Tom Mary ile Fransızca konuştu.
- Maybe Tom has problems.
- Belki Tom'un sorunları vardır.
- Maybe we can sit together.
- Belki birlikte oturabiliriz.
- Maybe Tom will help.
- Belki Tom yardım eder.
- Maybe Tom should go to the doctor.
- Belki Tom doktora gitmeli.
- Maybe Tom is guilty.
- Tom belki suçludur.
- Maybe you can't hear me.
- Belki beni duyamıyorsundur.
- Maybe I should stay here with Tom.
- Belki burada Tom'la kalmalıyım.
- Maybe it's an American thing.
- Belki Amerika'ya özgü bir şeydir.
- Maybe Tom will do that for you.
- Belki Tom bunu senin için yapar.
- Maybe you can stay at Tom's.
- Belki Tom'da kalabilirsin.
- Maybe Tom has already done what he was supposed to do.
- Belki Tom yapması gerekeni çoktan yapmıştır.
- Maybe I'll call you.
- Belki seni ararım.
- Maybe we'll get lucky.
- Belki şansımız yaver gider.
- Maybe Tom will get here early.
- Belki Tom buraya erken gelecek.
- Maybe there's a secret door.
- Belki gizli bir kapı vardır.
- Maybe you and I could work together.
- Belki sen ve ben birlikte çalışabiliriz.
- Maybe I can answer your question.
- Belki sorunu cevaplayabilirim.
- Maybe you should've tried harder.
- Belki daha çok uğraşmalısın.
- Maybe we can stop at Tom's.
- Belki Tom'un evinde durabiliriz.
- Maybe we could spend some time together.
- Belki birlikte biraz zaman geçirebiliriz.
- Maybe Tom's got something to hide.
- Belki Tom'un saklayacak bir şeyi vardır.
- Maybe it's not interesting.
- Belki ilginç değildir.
- Maybe I could be of some help.
- Belki ben yardımcı olabilirim.
- It seems unlikely, but maybe it'll happen.
- Pek olası görünmüyor ama belki olur.
- Maybe I could go with you.
- Belki ben de seninle gelebilirim.
- Maybe Tom can help you.
- Belki Tom size yardımcı olabilir.
- Maybe we could get together later.
- Belki daha sonra buluşabiliriz.
- Maybe I can sell it to Tom.
- Belki onu Tom'a satabilirim.
- Maybe one of my grandchildren will be the first person to set foot on Mars.
- Belki torunlarımdan biri Mars'a ilk ayak basan insan olur.
- Maybe we can work something out.
- Belki bir yol bulabiliriz.
- Maybe Tom can help you fix that.
- Belki Tom bunu düzeltmene yardım edebilir.
- I thought maybe you could help me.
- Belki bana yardım edebileceğini düşündüm.
- Maybe you don't, but I do.
- Belki sen istemiyorsun ama ben istiyorum.
- Maybe they'll find something.
- Belki bir şey bulurlar.
- Maybe we could get together tomorrow afternoon.
- Belki yarın öğleden sonra bir araya gelebiliriz.
- Maybe it can be fixed.
- Belki tamir edilebilir.
- Maybe I can do that today.
- Belki bunu bugün yapabilirim.
- Maybe Tom will get here early.
- Belki Tom erken gelir.
- Maybe we should ask Tom to help.
- Belki Tom'un yardım etmesini istemeliyiz.
- Maybe Tom can take care of himself.
- Belki Tom kendi başının çaresine bakabilir.
- It'll take us three, maybe four weeks at the most.
- En çok üç, belki dört haftamızı alacak.
- I can't help but think that maybe someday you and I'll get married.
- Kendimi belki günün birinde seninle evleneceğimi düşünmekten alamıyorum.
- Maybe we'd better go look for Tom.
- Belki Tom'u aramaya gitsek iyi olur.
- Maybe you could do both things.
- Belki ikisini birden yapabilirsin.
- Maybe we'll see each other again tonight.
- Belki bu gece tekrar görüşürüz.
- Maybe you can help Tom.
- Belki sen Tom'a yardım edebilirsin.
- Maybe Tom can be persuaded to help us.
- Belki Tom bize yardım etmesi için ikna edilebilir.
- Maybe I'll be able to speak fluently in a month's time.
- Belki bir aylık süre içinde akıcı konuşabilirim.
- Maybe I could help.
- Belki yardım edebilirim.
- Maybe we should ask someone for directions.
- Belki birine yol tarifi sormalıyız.
- Maybe I'll do that today.
- Belki bugün yaparım.
- Maybe I can do that today.
- Belki bugün yapabilirim.
- Maybe they're busy.
- Belki meşguldürler.
- Maybe Tom doesn't know why you didn't do that.
- Belki Tom bunu neden yapmadığını bilmiyordur.
- Maybe Tom can do that for us.
- Belki Tom onu bizim için yapabilir.
- Maybe you don't know this, but nobody could ever take your place.
- Belki bunu bilmiyorsun ama kimse senin yerini alamaz.
- Maybe you do, but I don't.
- Belki sen yaparsın ama ben yapmam.
- Maybe Tom could help us with that.
- Belki Tom bu konuda bize yardım edebilir.
- Maybe Tom will do that.
- Belki Tom bunu yapar.
- Maybe it's destiny.
- Belki o alın yazısıdır.
- Maybe Tom won't want to do that.
- Belki Tom bunu yapmak istemez.
- Maybe Tom told Mary she shouldn't do that.
- Belki Tom, Mary'e bunu yapmaması gerektiğini söyledi.
- Maybe I can persuade Tom to talk to Mary.
- Belki Tom'u Mary ile konuşması için ikna edebilirim.
- Maybe this world is another planet's Hell.
- Belki bu dünya başka bir gezegenin cehennemi.
- Maybe Tom decided to give up.
- Belki Tom vazgeçmeye karar verdi.
- Maybe Tom will take you to an expensive restaurant.
- Belki Tom seni pahalı bir restorana götürür.
- Maybe I know this person!
- Belki bu kişiyi tanıyorumdur!
- Maybe we can stop at Tom's.
- Belki Tom'un yerinde durabiliriz.
- Maybe Tom likes swimming.
- Belki Tom yüzmeyi seviyordur.
- Maybe we can go fishing next week.
- Belki gelecek hafta balığa çıkabiliriz.
- Maybe Tom will just leave us alone.
- Belki Tom bizi yalnız bırakır.
- Maybe you can help me out here.
- Belki bana burada yardım edebilirsin.
- Maybe Tom doesn't know exactly how to do that.
- Belki Tom bunu nasıl yapacağını bilmiyordur.
- Maybe it's a good thing Tom isn't here.
- Tom'un burada olmaması belki iyi bir şey.
- I think maybe Tom needs me.
- Belki Tom'un bana ihtiyacı vardır.
- Maybe Tom is afraid to fight.
- Belki Tom dövüşmekten korkuyordur.
- Maybe Tom won't be mad.
- Belki Tom kızmaz.
- Maybe you'd like to meet Tom.
- Belki Tom'la tanışmak istersin.
- Maybe Tom and Mary aren't at home.
- Belki Tom ve Mary evde değildir.
- Maybe we can do something to help.
- Belki yardım etmek için bir şeyler yapabiliriz.
- Maybe Tom is eating right now.
- Belki Tom şu anda yemek yiyordur.
- Maybe it was just a nightmare.
- Belki bu sadece bir kabustu.
- Maybe this opinion is correct.
- Belki bu görüş doğrudur.
- Maybe we need to get a watchdog.
- Belki bir bekçi köpeği almamız gerekiyor.
- Maybe it was a cat.
- Belki o bir kediydi.
- Maybe Tom is telling the truth.
- Belki Tom doğruyu söylüyordur.
- Maybe after easter, spring will come.
- Belki Paskalya'dan sonra bahar gelir.
- Maybe you'd like to meet her.
- Belki onunla tanışmak istersin.
- Maybe Tom could be persuaded to help.
- Belki Tom yardım etmek için ikna edilebilir.
- Maybe Tom could talk Mary into doing that.
- Belki Tom, Mary'yi bunu yapmaya ikna edebilir.
- Maybe tomorrow, I'll find my way.
- Belki yarın yolumu bulurum.
- Maybe I will buy a brand-new computer.
- Belki yepyeni bir bilgisayar alırım.
- Maybe Tom has had an accident.
- Belki Tom kaza geçirmiştir.
- Maybe Tom couldn't afford to buy a ticket.
- Belki Tom'un bilet alacak parası yoktur.
- Maybe the doctor can give Tom something for the pain.
- Belki doktor Tom'a ağrı için bir şeyler verebilir.
- Maybe I went a little too far.
- Belki biraz fazla ileri gittim.
- Maybe it's better this way.
- Belki böylesi daha iyidir.
- Maybe they'll believe me.
- Belki onlar bana inanır.
- Maybe someone made Tom do it.
- Belki biri onu Tom'a yaptırmıştır.
- Maybe next fall we will see the ugliest and most cringeworthy presidential contest in the history of the United States of America.
- Belki önümüzdeki sonbahar Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en çirkin ve en gülünç başkanlık yarışmasını izleyeceğiz.
- Maybe you don't want to remember.
- Belki hatırlamak istemezsin.
- Maybe I can do it again.
- Belki bunu tekrar yapabilirim.
- Maybe I'll go swimming after school.
- Belki okuldan sonra yüzmeye giderim.
- Maybe Tom can get a job at the zoo.
- Belki Tom hayvanat bahçesinde iş bulabilir.
- Maybe Tom is stupid.
- Belki Tom aptaldır.
- Maybe Tom will be back soon.
- Belki Tom yakında döner.
- Maybe he likes you, too.
- Belki o da senden hoşlanıyordur.
- Maybe they had a fight.
- Belki kavga etmişlerdir.
- Maybe we can make it on time.
- Belki zamanında yetişebiliriz.
- Maybe Tom could be persuaded to help.
- Belki Tom yardım etmeye ikna edilebilir.
- Maybe you can help.
- Belki yardım edebilirsin.
- Maybe we can travel together again.
- Belki tekrar birlikte seyahat edebiliriz.
- Maybe they came for something else.
- Belki başka bir şey için gelmişlerdir.
- Maybe Tom can talk Mary into doing that.
- Belki Tom Mary'yi bunu yapmaya ikna edebilir.
- Maybe you can help me out.
- Belki bana yardım edebilirsin.
- Maybe Tom was the one who stole Mary's necklace.
- Belki Mary'nin kolyesini çalan kişi Tom'du.
- Maybe today you can give us a couple of tips about how to use the dictionaries.
- Belki bugün bize sözlükleri nasıl kullanacağımız hakkında birkaç ipucu verebilirsin.
- Maybe I can help you solve that problem.
- Belki bu sorunu çözmenize yardım edebilirim.
- Maybe Tom is hungry.
- Belki Tom açtır.
- Maybe it's a question of perception.
- Belki bu bir algılama sorunudur.
- Maybe you can help Tom.
- Belki Tom'a yardım edebilirsin.
- Maybe we can help you.
- Belki sana yardım edebiliriz.
- Maybe Tom is dead.
- Belki Tom ölmüştür.
- Maybe Tom is in love.
- Belki Tom aşıktır.
- Maybe I should leave.
- Belki gitmeliyim.
- Maybe we'll have better luck next time.
- Belki bir dahaki sefere şansımız daha iyi olur.
- Maybe you'd better come with us.
- Belki bizimle gelsen iyi olur.
- Maybe you and I could do that together later.
- Belki sen ve ben bunu daha sonra birlikte yapabiliriz.
- Maybe that would work.
- Belki bu işe yarar.
- Maybe I'll leave tomorrow.
- Belki yarın giderim.
- Maybe we can work it out.
- Belki bunu halledebiliriz.
- Maybe next time you come over I'll cook for you.
- Belki bir dahaki gelişinde sana yemek yaparım.
- Maybe Tom will agree to do that.
- Belki Tom bunu yapmayı kabul edecek.
- There were maybe up to a thousand people there.
- Orada belki bin kadar insan vardı.
- Maybe one of my grandchildren will be the first person to set foot on Mars.
- Mars'a ilk ayak basacak kişi belki torunlarımdan birisi olur.
- Maybe you could come back later.
- Belki daha sonra tekrar gelebilirsin.
- Maybe this belongs to Tom.
- Belki bu Tom'a aittir.
- Maybe Tom isn't as stupid as he looks.
- Belki Tom göründüğü kadar aptal değildir.
- Maybe we can help Tom.
- Belki Tom'a yardım edebiliriz.
- Maybe I could talk to them.
- Belki onlarla konuşabilirim.
- Maybe Tom doesn't want anything.
- Belki Tom hiçbir şey istemiyordur.
- Maybe we can talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşabiliriz.
- Maybe you could be my roommate.
- Belki oda arkadaşım olabilirsin.
- Maybe Tom can talk Mary into doing that.
- Belki Tom, Mary'yi bunu yapmaya ikna edebilir.
- Well, maybe I can help.
- Pekala, belki yardım edebilirim.
- Maybe I'd better not tell Tom that.
- Belki bunu Tom'a söylemesem daha iyi olur.
- Maybe Tom forgot to do that.
- Belki Tom bunu yapmayı unutmuştur.
- Maybe you could talk to him.
- Belki onunla konuşabilirsin.
- Maybe you can get Tom to tell you where Mary is.
- Belki Mary'nin nerede olduğunu Tom'a söyletebilirsin.
- Maybe I should have a talk with Tom.
- Belki Tom'la konuşmalıyım.
- Maybe you and I can sit together.
- Belki sen ve ben birlikte oturabiliriz.
- Maybe Tom likes you.
- Belki Tom senden hoşlanıyordur.
- Maybe you and I can go there together.
- Belki sen ve ben oraya birlikte gidebiliriz.
- Maybe this is what Tom was looking for.
- Belki Tom'un aradığı şey budur.
- I thought maybe I'd go to the supermarket and buy something for dinner.
- Belki süpermarkete gidip akşam yemeği için bir şeyler alırım diye düşündüm.
- Maybe we won't have to wait.
- Belki beklemek zorunda kalmayız.
- Maybe we can do something to help.
- Belki yardım etmek için bir şey yapabiliriz.
- Maybe Tom told Mary she had to do that.
- Belki Tom Mary'ye bunu yapması gerektiğini söylemiştir.
- Maybe Tom can do something to help.
- Belki Tom yardım etmek için bir şeyler yapabilir.
- Maybe that's part of the problem.
- Belki bu da sorunun bir parçasıdır.
- Maybe Tom's car broke down.
- Belki Tom'un arabası bozulmuştur.
- Maybe we can repair it.
- Belki bunu tamir edebiliriz.
- Maybe Tom won't be here today.
- Belki Tom bugün burada olmaz.
- Maybe some examples will help?
- Belki bazı örnekler yardımcı olur?
- Maybe there's a cheaper one.
- Belki daha ucuz bir tane vardır.
- Maybe I could do that for you.
- Belki bunu senin için yapabilirim.
- Maybe it's bad luck.
- Belki kötü şanstır.
- Maybe I shouldn't be so suspicious.
- Belki bu kadar şüpheci olmamalıyım.
- Maybe Tom won't do that.
- Belki Tom bunu yapmaz.
- Maybe we could take one.
- Belki bir tane alabiliriz.
- Maybe this wasn't such a good idea.
- Belki bu o kadar da iyi bir fikir değildi.
- Maybe Tom kissed Mary.
- Belki Tom Mary'i öpmüştür.
- Maybe Tom doesn't remember me.
- Belki Tom beni hatırlamıyordur.
- Maybe Tom is tired.
- Belki Tom yorgundur.
- Maybe you can help me find out where Tom went.
- Belki Tom'un nereye gittiğini bulmama yardım edebilirsin.
- Maybe it's better this way.
- Belki böylesi daha iyi.
- Maybe this would help.
- Belki bu yardımcı olur.
- Maybe we can fix this.
- Belki bunu tamir edebiliriz.
- I thought maybe I could buy you a drink.
- Belki sana bir içki ısmarlayabilirim diye düşündüm.
- Maybe I'll try it.
- Belki denerim.
- Maybe we shouldn't eat any more.
- Belki artık yememeliyiz.
- Maybe that'll tell us something.
- Belki bu bize bir şey anlatır.
- Maybe Tom can do that for us.
- Belki Tom bunu bizim için yapabilir.
- I am in Lyon, but maybe I'll go to Paris for hunting a job.
- Lyon'dayım ama belki iş aramak için Paris'e giderim.
- Maybe now is the time.
- Belki şimdi tam zamanıdır.
- Maybe it's destiny.
- Belki kaderdir.
- Maybe Tom can save us.
- Belki Tom bizi kurtarabilir.
- Maybe he was in an accident?
- Belki bir kaza geçirmiştir?
- Maybe Tom will let us do that.
- Belki Tom bunu yapmamıza izin verir.
- Maybe I don't need them.
- Belki onlara ihtiyacım yoktur.
- Maybe I should go with you.
- Belki ben de seninle gelmeliyim.
- Maybe I'll teach French.
- Belki Fransızca öğretirim.
- Maybe Tom doesn't want to have a party.
- Belki Tom parti vermek istemiyordur.
- Maybe you can tell me where I can find Tom.
- Belki sen bana Tom'u nerede bulabileceğimi söyleyebilirsin.
- Maybe Tom was nervous.
- Belki Tom gergindi.
- Maybe there's hope for you yet.
- Belki senin için hâlâ umut vardır.
- Maybe Tom wants to do that.
- Belki Tom bunu yapmak istiyordur.
- Maybe you could enlighten me.
- Belki beni aydınlatabilirsiniz.
- Maybe Tom doesn't know what happened.
- Belki Tom ne olduğunu bilmiyordur.
- Maybe it's too late.
- Belki çok geçtir.
- Maybe someone else made Tom do it.
- Belki başka biri Tom'a yaptırmıştır.
- Maybe we shouldn't do that again.
- Belki onu bir daha yapmamamız gerekir.
- Who knows, maybe Christmas in Boston won't be so bad after all.
- Kim bilir, belki Boston'da Noel o kadar da kötü geçmez.
- Maybe you'll like it here.
- Belki burayı seversin.
- Maybe Tom went out with Mary.
- Belki Tom Mary ile dışarı çıkmıştır.
- Maybe Tom panicked.
- Belki Tom paniklemiştir.
- Maybe I could talk to him.
- Belki onunla konuşabilirim.
- Maybe Tom can solve this problem.
- Belki Tom bu sorunu çözebilir.
- Maybe I'll come back later.
- Belki sonra gelirim.
- Maybe Tom didn't do what everyone says he did.
- Belki Tom herkesin yaptığını söylediği şeyi yapmamıştır.
- Maybe I could talk to Tom.
- Belki Tom'la ben konuşabilirim.
- Maybe we could get together later.
- Belki daha sonra bir araya gelebiliriz.
- Maybe someone here can help us find Tom's house.
- Belki buradan biri Tom'un evini bulmamıza yardım edebilir.
- Maybe I'll lose some weight.
- Belki biraz kilo veririm.
- Maybe I can answer your question.
- Belki sorunuza cevap verebilirim.
- Maybe Tom isn't at home.
- Belki Tom evde değildir.
- Maybe Tom can do that.
- Belki Tom bunu yapabilir.
- Since I'm busy, maybe Tom can help you.
- Meşgul olduğum için belki Tom sana yardım edebilir.
- I was thinking maybe I could help you.
- Belki sana yardım edebilirim diye düşünüyordum.
- Maybe Tom can be persuaded to help us.
- Belki Tom bize yardım etmeye ikna edilebilir.
- Maybe Tom can help you move the sofa.
- Belki Tom kanepeyi taşımana yardım edebilir.
- Maybe you can tell me what's going on.
- Belki ne olduğunu bana söyleyebilirsin.
- Maybe Tom doesn't have children.
- Belki Tom'un çocuğu yoktur.
- Maybe something will turn up.
- Belki bir şeyler ortaya çıkar.
- Maybe he will tell you a couple of things regarding your family.
- Belki sana ailenle ilgili birkaç şey söyleyecektir.
- Maybe I can make Tom read it.
- Belki Tom'a okutabilirim.
- Maybe Tom had a fight with Mary.
- Belki Tom, Mary ile kavga etmiştir.
- Maybe I can be of service.
- Belki ben yardımcı olabilirim.
- Maybe I can make Tom read it.
- Bunu Tom'a okutabilirim belki.
- Maybe we can talk about this some other time.
- Belki bunun hakkında daha sonra konuşabiliriz.
- Maybe Tom will agree.
- Belki Tom da aynı fikirde olur.
- Maybe I can do that today.
- Belki onu bugün yapabilirim.
- Maybe now is the time.
- Belki zamanı gelmiştir.
- Maybe Tom doesn't have children.
- Belki Tom'un çocukları yoktur.
- Maybe Tom won't agree to do that.
- Belki Tom bunu yapmayı kabul etmez.
- Maybe Tom went shopping with Mary.
- Belki Tom Mary ile alışverişe gitmiştir.
- Maybe she forgot my birthday.
- Belki o benim doğum günümü unuttu.
- Maybe Tom would enjoy doing that.
- Belki Tom bunu yapmaktan zevk alırdı.
- Maybe one of my grandchildren will be the first person to set foot on Mars.
- Belki torunlarımdan biri Mars'a ayak basan ilk kişi olur.
- Maybe you control it.
- Belki onu kontrol edersin.
- Maybe Tom forgot.
- Belki Tom unutmuştur.
- Maybe Tom can't speak French.
- Belki Tom Fransızca konuşamaz.
- Maybe I'll fall asleep.
- Belki ben de uyuyakalırım.
- Maybe you do, but I don't.
- Belki sen biliyorsun ama ben bilmiyorum.
- Maybe Tom will change his mind.
- Belki Tom fikrini değiştirir.
- Maybe it's something important.
- Belki bu önemli bir şeydir.
- Maybe Tom knows something.
- Belki Tom bir şey biliyordur.
- Maybe I shouldn't have said anything.
- Belki bir şey söylememeliydim.
- Maybe you could stay with us.
- Belki bizimle kalabilirsin.
- Maybe we can sit together.
- Belki beraber oturabiliriz.
- Maybe Tom decided to give up.
- Belki Tom vazgeçmeye karar vermiştir.
- Maybe we should give them a hand.
- Belki onlara yardım etmeliyiz.
- Maybe you can help me with a problem I'm having.
- Belki yaşadığım bir sorunda bana yardım edebilirsin.
- Maybe that'll be enough.
- Belki bu yeterli olur.
- Maybe we should plan to leave a bit earlier.
- Belki biraz daha erken gitmeyi planlamalıyız.
- Maybe you could do both.
- Belki ikisini de yapabilirsin.
- Maybe Tom is just being modest.
- Belki Tom sadece mütevazı davranıyordur.
- Maybe I could help Tom do that.
- Belki Tom'un bunu yapmasına yardım edebilirim.
- Maybe Tom told Mary she should do that.
- Belki Tom, Mary'ye bunu yapmasını söylemiştir.
- Maybe that's the reason.
- Belki nedeni bu.
- Maybe Tom has the right idea.
- Belki Tom'un doğru bir fikri vardır.
- Maybe Tom isn't telling the truth.
- Belki Tom doğruyu söylemiyordur.
- Maybe we can stop by and see you!
- Belki uğrayıp seni görebiliriz!
- Maybe you could enlighten me.
- Belki beni aydınlatabilirsin.
- Maybe you can get Tom to tell you where Mary is.
- Belki Tom'a Mary'nin nerede olduğunu anlattırabilirsin.
- Maybe Tom likes you, too.
- Belki Tom da seni seviyordur.
- Maybe there's something wrong.
- Belki bir sorun vardır.
- I thought maybe you could answer a few questions for me.
- Belki benim için birkaç soruya cevap verebilirsin diye düşündüm.
- Maybe Tom will leave tomorrow morning.
- Belki Tom yarın sabah gider.
- Maybe Tom won't win.
- Belki Tom kazanmaz.
- Maybe it'll snow.
- Belki kar yağar.
- Maybe Tom is hungry.
- Belki Tom acıkmıştır.
- Maybe I shouldn't have kissed you.
- Belki seni öpmemeliydim.
- Maybe you can get Tom to run the marathon with you.
- Belki Tom'u maratonda seninle koşması için ikna edebilirsin.
- Maybe he's busy.
- Belki meşguldür.
- Maybe we can fix it.
- Belki tamir edebiliriz.
- Maybe Tom will go to Harvard in Boston.
- Belki Tom Boston'daki Harvard'a gider.
- Maybe there's someone else in the cave.
- Belki mağarada başka biri vardır.
- Maybe I can do it again.
- Belki tekrar yapabilirim.
- Maybe you can help.
- Belki sen yardım edebilirsin.
- Maybe Tom saw something.
- Belki Tom bir şey görmüştür.
- Maybe we can solve your problems.
- Belki sorunlarınızı çözebiliriz.
- Maybe we can talk about this some other time.
- Belki bunu başka bir zaman konuşabiliriz.
- Maybe it won't rain tomorrow.
- Belki yarın yağmur yağmaz.
- Maybe this'll cheer you up.
- Belki bu seni neşelendirir.
- Maybe Tom was injured.
- Belki Tom yaralanmıştır.
- Maybe Tom will give me a job.
- Belki Tom bana bir iş verir.
- Maybe I can do that.
- Belki ben yapabilirim.
- Maybe Tom can help me.
- Belki Tom bana yardım edebilir.
- Maybe you'll succeed.
- Belki başarılı olursunuz.
- Maybe we can stay a little bit longer.
- Belki biraz daha kalabiliriz.
- Maybe we can help them.
- Belki onlara yardım edebiliriz.
- Maybe that's not enough.
- Belki bu yeterli değildir.
- Maybe we can solve your problems.
- Belki biz senin sorunlarını çözebiliriz.
- Maybe Tom was in an accident.
- Belki Tom bir kaza geçirmiştir.
- Maybe they can be happy.
- Belki mutlu olabilirler.
- Maybe therapy would help.
- Belki terapinin yardımı dokunabilir.
- Maybe Tom will do that for Mary.
- Belki Tom bunu Mary için yapar.
- Maybe therapy would help.
- Belki terapi yardımcı olur.
- Tom, maybe you would like to begin.
- Tom, belki başlamak istersin.
- Maybe there's something we missed.
- Belki kaçırdığımız bir şey vardır.
- Maybe this year we'll finally win Eurovision.
- Belki bu yıl sonunda Eurovision'u kazanırız.
- Maybe Tom didn't plan to be here this soon.
- Belki Tom bu kadar erken gelmeyi planlamamıştır.
- Maybe you and I can sit together.
- Belki sen ve ben beraber oturabiliriz.
Show More (825)
|