| 1 |
non-stop |
durmadan |
adv. |
|
- He eats non-stop.
- O durmadan yemek yiyor.
- He eats non-stop.
- Hiç durmadan yiyor.
- The woman is talking non-stop.
- Kadın durmadan konuşuyor.
- My brother's cat is purring non-stop.
- Kardeşimin kedisi hiç durmadan gırlıyor.
- My brother's cat is purring non-stop.
- Erkek kardeşimin kedisi durmadan mırlıyor.
Show More (2)
|
| 2 |
non-stop |
aralıksız |
adj. |
|
- I know you've been giving interviews non-stop since 9 AM.
- Sabah 9'dan beri aralıksız röportaj verdiğinizi biliyorum.
- I know you've been giving interviews non-stop since 9 AM.
- Sabah 9'dan beri aralıksız röportaj verdiğinizin farkındayım.
Show More (-1)
|
| 3 |
non-stop |
sürekli |
adj. |
|
- The woman is talking non-stop.
- Kadın sürekli konuşuyor.
- I've been listening to this song non-stop since this morning.
- Bu şarkıyı bu sabahtan beri sürekli dinliyorum.
Show More (-1)
|
