1 |
numb |
uyuşmuş |
adj. |
|
- Her foot was so numb that she couldn't feel anything when she hit the desk.
- Ayağı o kadar uyuşmuştu ki masaya çarptığında hiçbir şey hissedemedi.
- My toes are numb.
- Ayak parmaklarım uyuşmuş.
- The swimmers were numb with cold.
- Yüzücüler soğuktan uyuşmuştu.
- My hands were numb with cold.
- Ellerim soğuktan uyuşmuştu.
- My hands were numb with cold.
- Ellerim soğuktan uyuştu.
- The swimmers were numb with cold.
- Yüzücüler soğuktan uyuşmuşlardı.
- My left hand is numb.
- Sol elim uyuştu.
- My mouth is numb.
- Ağzım uyuştu.
- My toes are numb.
- Ayak parmaklarım uyuştu.
- My arms went numb.
- Kollarım uyuştu.
- My right hand is numb.
- Sağ elim uyuştu.
- My fingers are so numb with cold that I can't play the piano.
- Parmaklarım soğuktan o kadar uyuştu ki piyano çalamıyorum.
- My hands are numb from the cold.
- Ellerim soğuktan uyuşmuş.
- Sami was numb.
- Sami uyuşmuştu.
- My legs are numb.
- Bacaklarım uyuşmuş.
- My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.
- Elim soğuktan o kadar uyuşmuş ki parmaklarımı hareket ettiremiyorum.
- Everyone was numb.
- Herkes uyuşmuştu.
- My fingers are numb.
- Parmaklarım uyuştu.
- Tom is numb.
- Tom uyuşmuş.
- My fingers are so cold they have gone numb.
- Parmaklarım o kadar soğuk ki uyuştular.
- My legs are numb.
- Bacaklarım uyuştu.
- My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.
- Elim soğuktan o kadar uyuştu ki parmaklarımı oynatamıyorum.
- My fingers are numb.
- Parmaklarım uyuşmuş.
- Tom's feet felt numb.
- Tom'un ayakları uyuştu.
- My back is numb.
- Sırtım uyuşmuş.
- My hands were numb.
- Ellerim uyuşmuştu.
- My feet are numb.
- Ayaklarım uyuştu.
- My hands are numb from the cold.
- Ellerim soğuktan uyuştu.
Show More (27)
|
2 |
numb |
uyuşuk |
adj. |
|
- My mouth is numb.
- Ağzım uyuşuk.
- My left hand is numb.
- Sol elim uyuşuk.
- My right hand is numb.
- Benim sağ elim uyuşuk.
- My back is numb.
- Sırtım uyuşuk.
- My feet are numb.
- Ayaklarım uyuşuk.
Show More (2)
|
3 |
numb |
uyuşturmak |
v. |
|
- The anaesthesia has already numbed the patient.
- Anestezi hastayı çoktan uyuşturdu.
- Cold numbs the limbs.
- Soğuk uzuvları uyuşturur.
- I was numbed by her sudden death.
- Onun ani ölümü beni uyuşturdu.
Show More (0)
|
4 |
numb |
donakalmış |
adj. |
|
- She was numb with anger when she realized her car had been stolen
- Arabasının çalındığını fark ettiğinde öfkeden donakalmıştı.
Show More (-2)
|
5 |
numb |
kaskatı kesilmek |
v. |
|
- The mother was numbed by fear because of her son's injury.
- Anne, oğlunun yaralanması nedeniyle korkudan kaskatı kesilmişti.
Show More (-2)
|
6 |
numb |
hissiz |
adj. |
|
- Sami was numb.
- Sami hissizdi.
Show More (-2)
|