Tureng - on the way - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	on the way	yolda	adv.
	The issue of giving employees equal rights, irrespective of their sexual orientation, is a crucial step on the way. Çalışanlara cinsel yönelimlerine bakılmaksızın eşit haklar tanınması konusu, bu yolda atılmış çok önemli bir adımdır. This is a major and logical step on the way to a comprehensive European aviation policy. Bu, kapsamlı bir Avrupa havacılık politikasına giden yolda önemli ve mantıklı bir adımdır. We wish you good luck on the way ahead, in any case. Her halükarda, önünüzdeki yolda size iyi şanslar diliyoruz. We know what the objective is and are aware of the difficulties to be encountered on the way. Hedefin ne olduğunu biliyoruz ve bu yolda karşılaşılacak zorlukların da farkındayız. Solutions already exist and more are on the way. Çözümler zaten mevcut ve daha fazlası da yolda. We already know that new applications for EU membership are on the way. AB üyeliği için yeni başvuruların yolda olduğunu zaten biliyoruz. A seminar on the subject is intended as the first step on the way. Konuyla ilgili bir seminerin bu yolda atılacak ilk adım olması amaçlanmaktadır. The new rules adopted earlier this year in accordance with Article 255 are a first step on the way. 255. Madde uyarınca bu yılın başlarında kabul edilen yeni kurallar bu yolda atılmış ilk adımdır. It is true; some European regulations and interpretative statements are on the way. Doğrudur; bazı Avrupa yönetmelikleri ve yorumlayıcı açıklamalar yolda. You will not waste time on the way to get to the nearest pharmacy. En yakın eczaneye gitmek için yolda vakit kaybetmeyeceksiniz. I'll tell you on the way. Yolda sana anlatacağım. Tell Tom I'll pick him up on the way. Tom'a onu yolda alacağımı söyle. May I stop at Seville on the way? Ben yolda Sevilla'da durabilir miyim? Call Tom and tell him we're on the way. Tom'u ara ve ona yolda olduğumuzu söyle. We'll fill you in on the way. Yolda sana bilgi veririz. I lost sight of him on the way. Yolda onu gözden kaybettim. We were caught in a traffic jam on the way. Yolda bir trafik sıkışıklığına yakalandık. Fortunately they had no storms on the way. Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar. We were caught in a traffic jam on the way. Yolda trafik sıkışıklığına yakalandık. I met him on the way. Yolda karşılaştık. I met him on the way. Onunla yolda karşılaştım. The bus broke down on the way, so I ran to school. Otobüs yolda bozuldu, bu yüzden okula koştum. We'll pick her up on the way. Onu yolda alırız. We ran out of gas on the way there. Yolda benzinimiz bitti. We'll pick them up on the way. Yolda onları alacağız. I'll buy something to eat on the way. Yolda yiyecek bir şeyler alacağım. I met my teacher on the way. Yolda öğretmenime rastladım. We'll drop Tom off on the way. Tom'u yolda indireceğiz. We'll pick Tom up on the way. Yolda Tom'u alacağız. We'll pick them up on the way. Onları yolda alırız. The bus broke down on the way, so I ran to school. Otobüs yolda bozuldu, ben de koşarak okula gittim. Help is already on the way. Yardım zaten yolda. The pizza's on the way. Pizza yolda. We'll eat on the way. Biz yolda yiyeceğiz. Fortunately they had no storms on the way. Neyse ki yolda fırtına yoktu. I met my teacher on the way. Yolda öğretmenimle karşılaştım. We took a short rest on the way. Yolda kısa bir mola verdik. We met him on the way there. Yolda onunla karşılaştık. The car's engine broke down on the way. Arabanın motoru yolda bozuldu. We can talk on the way. Biz yolda konuşabiliriz. We'll pick her up on the way. Yolda onu alacağız. We'll drop Tom off on the way. Tom'u yolda bırakırız. We talked on the way home. Eve dönerken yolda konuştuk. We crossed several rivers on the way. Yolda birkaç nehir geçtik. He avoided meeting her on the way. Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı. My car broke down on the way. Arabam yolda bozuldu. We'll pick him up on the way. Onu yolda alırız. We'll drop you off on the way. Seni de yolda bırakırız. I'll tell you on the way. Yolda anlatırım. I'll get off somewhere on the way. Yolda bir yerde ineceğim. Don't dawdle on the way home. Eve gelirken yolda oyalanma. I'll buy something to eat on the way. Yolda yemek için bir şeyler alacağım. We took a short rest on the way. Biz yolda kısa bir dinlenme aldık. Tom cried on the way back home. Tom eve dönerken yolda ağladı. Show More (51)
2	on the way	giderken	adv.
	He saw the accident on the way to school. Okula giderken kazayı görmüş. We picked a hitchhiker up on the way to Boston. Boston'a giderken bir otostopçuyu aldık. I ran into Yoko on the way to the theater. Tiyatroya giderken Yoko'ya rastladım. On the way to school I lost my wallet. Okula giderken cüzdanımı kaybettim. Tom drove by Mary's house every day on the way to work. Tom her gün işe giderken Mary'nin evinin önünden geçerdi. I pass the bank every day on the way to work. Her gün işe giderken bankanın önünden geçiyorum. Tom died in the ambulance on the way to the hospital. Tom hastaneye giderken ambulansta öldü. We ran out of gas on the way to the theater. Tiyatroya giderken benzinimiz bitti. Don't dawdle on the way home. Eve giderken oyalanma. Should I drive on the way back? Giderken benim sürmem gerekiyor mu? We talked on the way home. Biz eve giderken konuştuk. We stopped by the pharmacy on the way home. Biz eve giderken eczaneye uğradık. I'll mail these letters on the way to school. Okula giderken bu mektupları postalayacağım. Please tell Tom to buy some bread on the way home. Lütfen Tom'a eve giderken biraz ekmek almasını söyle. We met him on the way there. Onunla oraya giderken karşılaştık. I walk across that bridge every morning on the way to school. Her sabah okula giderken o köprüden geçiyorum. I met Tom on the way to school. Tom'la okula giderken tanıştım. Remind me to stop by the supermarket on the way home. Eve giderken bana süper markete uğramamı hatırlat. We took turns driving on the way to Osaka. Osaka'ya giderken arabayı nöbetleşe sürdük. We ran out of gas on the way there. Oraya giderken yakıtımız bitti. I'll mail these letters on the way to school. Bu mektupları okula giderken postalayacağım. I got a flat tire on the way to work today. Bugün işe giderken lastiğim patladı. On the way to London Mr Higgins told Tom and Susie many interesting things. Londra'ya giderken Bay Higgins, Tom ve Susie'ye birçok ilginç şey anlattı. In the car on the way home, he was making plans for the next day. Arabada eve giderken ertesi gün için planlar yapıyordu. Yesterday I met Tom on the way to school. Dün okula giderken Tom'la karşılaştım. I bought a box of chocolates on the way to work as a gift for my colleagues. İşe giderken arkadaşlarıma hediye olarak bir kutu çikolata aldım. Tom met Mary on the way to school. Tom okula giderken Mary ile tanıştı. I'll drop by the post office on the way home. Eve giderken postaneye uğrayacağım. They met on the way to work. İşe giderken tanıştılar. I met Tom on the way to school. Okula giderken Tom'la karşılaştım. His car broke down on the way to work. İşe giderken arabası bozuldu. On the way to Bonn, we took in the Cologne Cathedral. Bonn'a giderken Köln Katedrali'ni gezdik. When we were on the way to pick up Monica, we saw something frightening. Monica'yı almaya giderken korkutucu bir şey gördük. Please tell Tom to buy some bread on the way home. Lütfen eve giderken Tom'a biraz ekmek almasını söyle. I stopped by Tom's school on the way home. Eve giderken Tom'un okuluna uğradım. We ran out of gas on the way to downtown Tokyo. Biz Tokyo şehir merkezine giderken benzinimiz bitti. I stopped to get gas on the way to work. İşe giderken benzin almak için durdum. We took turns driving on the way to Osaka. Osaka'ya giderken sırayla araba kullandık. We stopped over in Los Angeles for two nights on the way to New Zealand. Yeni Zelanda'ya giderken Los Angeles'ta iki gece mola verdik. On the way to the airport they stopped at a gas station. Havaalanına giderken bir benzin istasyonunda durdular. I met my teacher on the way to the railway station. Tren istasyonuna giderken öğretmenimle karşılaştım. We were caught in a shower on the way to school. Biz okula giderken bir sağanağa yakalandık. His car broke down on the way to work. Arabası işe giderken bozuldu. She met him on the way to school. Okula giderken yolda onunla karşılaştı. Your wife called and she wants you to get a pizza on the way home. Karın aradı ve eve giderken pizza almanı istiyor. I saw my uncle on the way to school. Okula giderken amcamı gördüm. Show More (43)