|
- The various forms of transport must therefore complement one another.
- Bu nedenle çeşitli ulaşım biçimleri birbirini tamamlamalıdır.
- We will ensure that the language versions are corrected and correspond to one another.
- Dil sürümlerinin düzeltilmesini ve birbiriyle uyumlu olmasını sağlayacağız.
- Secondly, the strength of the Lisbon strategy lies in the fact that the measures it contains reinforce one another.
- İkinci olarak, Lizbon stratejisinin gücü, içerdiği tedbirlerin birbirini güçlendirmesinde yatmaktadır.
- We would always greet one another.
- Her zaman birbirimizi selamlardık.
- In the past, communities could afford to think of one another as fundamentally separate.
- Geçmişte toplumlar birbirlerini temelde ayrı olarak düşünebiliyorlardı.
- These three problems can only be solved in interrelation to one another.
- Bu üç sorun ancak birbiriyle ilişkili olarak çözülebilir.
- These different aspects therefore need to complement one another.
- Dolayısıyla bu farklı unsurların birbirini tamamlaması gerekmektedir.
- We understand one another better now.
- Artık birbirimizi daha iyi anlıyoruz.
- Both are communicating vessels and cannot be seen separately from one another.
- Her ikisi de birbiriyle iletişim halindedir ve birbirinden ayrı düşünülemez.
- They know one another very well, they do the same thing.
- Birbirlerini çok iyi tanıyorlar, aynı şeyi yapıyorlar.
- The Stability and Growth Pact is an agreement, an agreement that we must hold one another to.
- İstikrar ve Büyüme Paktı bir anlaşmadır, birbirimizi bağlı tutmamız gereken bir anlaşmadır.
- We must be vigilant, disciplined, and always looking out for one another.
- Uyanık, disiplinli olmalı ve her zaman birbirimizi kollamalıyız.
- Perhaps that is why we find one another.
- Belki de bu yüzden birbirimizi buluyoruz.
- Instead, always pursue good for one another, and everyone.
- Tersine, birbiriniz ve herkes için her zaman iyiliği kovalayın.
- Experience and sensitivity build up one another in a never-ending cycle.
- Deneyim ve duyarlılık hiç bitmeyen bir döngü içinde birbirini geliştirir.
- I am so thankful we found one another through blogging.
- Birbirimizi bloglar aracılığıyla bulduğumuz için çok müteşekkirim.
- It keeps all those people from fighting one another.
- Bu da tüm bu insanların birbirleriyle savaşmasını önler.
- My friends and I battled one another using monsters and powerful spells.
- Arkadaşlarım ve ben canavarlar ve güçlü büyüler kullanarak birbirimizle savaşırdık.
- Libya was divided, and now everyone is fighting against one another.
- Libya bölündü ve şimdi herkes birbiriyle savaşıyor.
- We all now know and understand one another better.
- Artık hepimiz birbirimizi daha iyi tanıyor ve anlıyoruz.
- Well, I guess we're lucky to have found one another.
- Şey, sanırım birbirimizi bulduğumuz için şanslıyız.
- Are we jealous of one another?
- Birbirimizi kıskanıyor muyuz?
- We could all use a bit more desire to understand one another.
- Birbirimizi anlamak için hepimiz biraz daha istekli olabiliriz.
- Almost instinctively, in times of crisis, we hugged one another.
- Kriz zamanlarında neredeyse içgüdüsel olarak birbirimizi kucaklarız.
- Nurture one another whenever possible and play this beautiful game together well.
- Mümkün olduğunca birbirinizi besleyin ve bu güzel oyunu birlikte iyi oynayın.
- Wherefore, comfort yourselves one another with these words.
- Onun için, bu sözlerle birbirinizi teselli edin.
- We provide a safe, comfortable, supportive community dedicated to education and learning about one another.
- Birbirimizi eğitmeye ve öğrenmeye adanmış güvenli, rahat, destekleyici bir topluluk sağlıyoruz.
- Instead, always pursue good for one another, and everyone.
- Bunun yerine, birbiriniz ve herkes için daima iyinin peşinde olun.
- In a time of unprecedented fear, we did not abandon one another.
- Eşi benzeri görülmemiş bir korku döneminde birbirimizi yüzüstü bırakmadık.
- It may be some time before we see one another again.
- Birbirimizi tekrar görmemiz biraz zaman alabilir.
- The theory of democratic peace holds that democracies do not fight one another.
- Demokratik barış teorisine göre demokrasiler birbirleriyle savaşmazlar.
- Even though we've known each other for such a few hours, I feel that we were meant for one another.
- Birbirimizi birkaç saattir tanımamıza rağmen, birbirimiz için yaratıldığımızı hissediyorum.
- We've made it possible for one another to do terrible things.
- Birbirimizin korkunç şeyler yapmasını mümkün kıldık.
- Look, if we try to deceive one another, we shall get nowhere.
- Bakın, birbirimizi kandırmaya çalışırsak hiç bir yere varamayız.
- People like that deserve one another.
- Böyle insanlar birbirlerini hak ederler.
- Give me your hand, we understand one another.
- Bana elini ver, birbirimizi anlıyoruz.
- The invention of printing formerly enabled people to understand one another.
- Matbaanın icadı eskiden insanların birbirini anlamasını sağlıyordu.
- In a time of unprecedented fear, we did not abandon one another.
- Benzeri görülmemiş bir korku döneminde birbirimizi terk etmedik.
- These kinds of meetings help us to learn about one another.
- Bu tür toplantılar birbirimizi tanımamıza yardım eder.
- These four methods often contradict one another.
- Bu dört yöntem genellikle birbiriyle çelişir.
- Provoke and challenge one another for changes.
- Değişiklik yapmak için birbirinizi kışkırtın ve meydan okuyun.
- By talking with adults and one another, they pick up information.
- Yetişkinlerle ve birbirleriyle konuşarak bilgi toplarlar.
- We still kill and hate one another.
- Birbirimizi öldürmeye ve birbirimizden nefret etmeye devam ediyoruz.
- Then we'll start to really understand one another.
- O zaman gerçekten birbirimizi anlamaya başlayacağız.
- If we stay on our true trajectory, we will unquestionably encounter one another.
- Eğer gerçek yörüngemizde kalırsak, hiç kuşkusuz birbirimizle karşılaşacağız.
- We must be vigilant, disciplined, and always looking out for one another.
- İhtiyatlı, disiplinli olmalı ve her zaman birbirimizi gözetmeliyiz.
- We spent the whole day together, getting to know one another.
- Bütün günü birbirimizi tanımak için birlikte geçirdik.
- The best thing that's happened in this place is our meeting one another.
- Burada gerçekleşen en iyi şey birbirimizle karşılaşmamızdır.
- Both of these nations fought one another for decades.
- Bu ulusların her ikisi de on yıllar boyunca birbirleriyle savaştı.
- This will give you a chance to begin getting to know one another.
- Bu size birbirinizi tanımaya başlamak için bir şans verecektir.
- Friendship is not about judging one another.
- Arkadaşlık birbirini yargılamak değildir.
- So here we have two evils fighting against one another.
- Yani burada birbiriyle savaşan iki kötü var.
- Learning, having fun and loving one another in your free time is a pleasure.
- Boş zamanlarınızda öğrenmek, eğlenmek ve birbirinizi sevmek bir zevktir.
- My friends and I battled one another using monsters and powerful spells.
- Arkadaşlarım ve ben canavarlar ve güçlü büyüler kullanarak birbirimizle savaştık.
- The first session will usually involve you and your counselor "getting to know" one another.
- İlk seans genellikle sizin ve danışmanınızın birbirinizi "tanımanızı" içerecektir.
- Well, we'd certainly known one another for many years.
- Evet, kesinlikle uzun yıllardır tanıyorduk birbirimizi.
- In addition, we also complement one another perfectly in terms of geography.
- Ayrıca, coğrafi açıdan da birbirimizi mükemmel bir şekilde tamamlıyoruz.
- How then shall we keep one another?
- O zaman birbirimizi nasıl koruyacağız?
- We still kill and hate one another.
- Hâlâ birbirimizi öldürüyor ve birbirimizden nefret ediyoruz.
- This will give you a chance to begin getting to know one another.
- Bu size birbirinizi tanımaya başlama şansı verecektir.
- The two of them began to see a lot more of one another and a strong relationship developed.
- İkisi birbirlerini çok daha fazla görmeye başladı ve aralarında güçlü bir ilişki gelişti.
- My advice is to know one another well before you make plans for the future.
- Benim tavsiyem, gelecekle ilgili planlar yapmadan önce birbirinizi iyi tanımanızdır.
- Like all families, we take care of one another.
- Bütün aileler gibi biz de birbirimizi gözetiriz.
- Well, we'd certainly known one another for many years.
- Evet, birbirimizi uzun yıllardır tanıdığımız kesin.
- In addition, we also complement one another perfectly in terms of geography.
- Ayrıca, coğrafi olarak da birbirimizi mükemmel bir şekilde tamamlıyoruz.
- Wherefore, comfort yourselves one another with these words.
- Bu nedenle, bu sözlerle birbirinizi teselli edin.
- You live in anarchy, murdering one another.
- Anarşi içinde yaşıyorsunuz, birbirinizi öldürüyorsunuz.
- We have a lot of time to learn about one another.
- Birbirimizi tanımak için daha çok zamanımız var.
- Look, if we try to deceive one another, we shall get nowhere.
- Bakın, eğer birbirimizi kandırmaya çalışırsak, hiçbir yere varamayız.
- Giving yourself plenty of time to kiss and touch one another will help to increase desire.
- Birbirinizi öpmek ve dokunmak için kendinize bolca zaman ayırmanız arzunun artmasına yardımcı olacaktır.
- Even though we've known each other for such a few hours, I feel that we were meant for one another.
- Birbirimizi birkaç saattir tanıyor olmamıza rağmen, birbirimiz için yaratıldığımızı hissediyorum.
- They knew they still felt the same about one another.
- Birbirleri hakkında hâlâ aynı şeyleri hissettiklerini biliyorlardı.
- Give thanks for his life and comfort one another in our grief.
- Onun yaşamı için şükredin ve kederimizde birbirinizi teselli edin.
- In this way, we evolve one another.
- Bu şekilde birbirimizi geliştiriyoruz.
- Social media has the power to transform the way we connect with brands and one another.
- Sosyal medya, markalarla ve birbirimizle bağlantı kurma biçimimizi dönüştürme gücüne sahip.
- Then we'll start to really understand one another.
- O zaman birbirimizi gerçekten anlamaya başlayacağız.
- We were always supportive of each other and happy for one another.
- Her zaman birbirimizi destekledik ve birbirimiz için mutlu olduk.
- You guys are roommates now, so maybe you can get to know one another.
- Artık ev arkadaşısınız, bu yüzden belki birbirinizi tanıyabilirsiniz.
- Two weeks ago, we found one another.
- İki hafta önce birbirimizi bulduk.
- When we had yet to come to know one another truly.
- Henüz birbirimizi gerçekten tanımaya başlamamışken.
- Fashion and music have, for many years, influenced one another.
- Moda ve müzik uzun yıllar boyunca birbirini etkilemiştir.
- Whatever happens, you must stand by one another.
- Ne olursa olsun birbirinizin yanında olmalısınız.
- Sometimes that kind of blues will make you even kill one another.
- Bazen böyle bir Blues birbirinizi öldürmenize bile sebep olur.
- Dimensions will pour into one another, with no barriers to stop them.
- Boyutlar, onları durduracak hiçbir engel olmadan birbirinin içine akacak.
- It's a fast, easy way for us to get to know one another.
- Bu, birbirimizi tanımamız için hızlı ve kolay bir yoldur.
- Ever since we've been wearing clothes, we haven't known one another.
- Kıyafet giymeye başladığımızdan beri birbirimizi tanımıyoruz.
- People must love one another.
- İnsanlar birbirini sevmeli.
- Men exist for the sake of one another.
- İnsanlar birbirlerinin iyiliği için vardır.
- They understand one another.
- Onlar birbirlerini anlıyorlar.
- People should love one another.
- İnsanlar birbirini sevmeli.
- We should try to understand one another.
- Biz birbirimizi anlamaya çalışmalıyız.
- Sami and Layla were supporting one another.
- Sami ve Layla birbirlerini destekliyorlardı.
- All the good are friends of one another.
- Bütün iyiler birbirinin dostudur.
- Tom and Mary are not talking to one another.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmuyorlar.
- We loved one another.
- Birbirimizi severdik.
- They understand one another.
- Birbirlerini anlıyorlar.
- Tom and Mary instantly recognized one another.
- Tom ve Mary anında birbirlerini tanıdılar.
- I cannot continue my class with you chattering to one another.
- Siz birbirinizle konuşurken dersime devam edemem.
- We loved one another.
- Birbirimizi sevdik.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
- İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
- The people in the room all know one another.
- Odadaki insanların hepsi birbirini tanıyor.
- I want to live in a world where people love one another.
- İnsanların birbirini sevdiği bir dünyada yaşamak istiyorum.
- We ought to love one another.
- Birbirimizi sevmeliyiz.
- Almost everyone in our village is related to one another.
- Köyümüzde neredeyse herkes birbiriyle akraba.
- We had taken an oath not to contact one another again.
- Birbirimizle bir daha görüşmeyeceğimize dair yemin etmiştik.
- We talked seriously to one another.
- Birbirimizle ciddi bir şekilde konuştuk.
- In small towns, everyone knows everything about one another.
- Küçük kasabalarda, herkes birbirleriyle ilgili her şeyi bilir.
- In the past, all the neighbors used to visit one another.
- Eskiden bütün komşular birbirini ziyaret ederdi.
- People must love one another.
- İnsanlar birbirlerini sevmeliler.
- Tom and Mary instantly recognized one another.
- Tom ve Mary birbirlerini hemen tanıdılar.
- The people in the room all know one another.
- Odadakilerin hepsi birbirini tanır.
- Tom and Mary kissed one another.
- Tom ve Mary birbirlerini öptüler.
- We all care for one another.
- Hepimiz birbirimizi önemsiyoruz.
- All they had was one another.
- Sahip oldukları tek şey birbirleriydi.
- We ought to love one another.
- Biz birbirimizi sevmeliyiz.
- Let's try to understand one another.
- Birbirimizi anlamaya çalışalım.
- We should try to understand one another.
- Birbirimizi anlamaya çalışmalıyız.
- We should love one another.
- Birbirimizi sevmeliyiz.
- This is a good opportunity to get to know one another.
- Bu birbirimizi tanımak için iyi bir fırsat.
- All the good are friends of one another.
- Bütün iyiler birbirlerinin dostudur.
- They are the spitting image of one another.
- Birbirleriyle tıpatıp aynılar.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
- İki adam birbirini çok iyi anlıyordu ve birbirlerinin güçlü özelliklerine karşılıklı saygı duyuyorlardı.
- People should love one another.
- İnsanlar birbirlerini sevmeliler.
- We had taken an oath not to contact one another again.
- Birbirimizi bir daha aramayacağımıza yemin etmiştik.
- In the past, all the neighbors used to visit one another.
- Eskiden bütün komşular birbirini ziyaret ediyordu.
- The three hyenas sat in a circle, reasoning with one another.
- Üç sırtlan birbirlerini ikna etmeye çalışarak bir daire içinde oturdu.
Show More (123)
|
