| 1 |
grass |
ot |
n. |
|
- He was taken under custody for trading grass.
- Ot ticareti yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı.
- My dog sometimes eats grass.
- Köpeğim bazen ot yer.
- We cut away all the grass and weeds around the church.
- Kilisenin çevresindeki tüm otları ve zararlı bitkileri budadık.
- Horses eat grass.
- Atlar ot yer.
- Sheep eat grass.
- Koyunlar ot yer.
- The sheep eat grass.
- Koyun ot yer.
- She watched the grass turn green.
- O, otların yeşermesini izledi.
- The horses eat grass.
- Atlar ot yer.
- The cows were moving very slowly through the long green grass.
- İnekler uzun yeşil otların arasında çok yavaş hareket ediyordu.
- The natural feed of horses is grass.
- Atların doğal yemi ottur.
- The dog lying on the grass is mine.
- Otun üstünde yatan köpek benimdir.
- Cows eat grass.
- İnekler ot yer.
- There is no grass on the moon.
- Ay'da hiç ot yoktur.
- Scythes are used for mowing grass by hand.
- Tırpanlar otları elle biçmek için kullanılır.
- Grass doesn't grow here.
- Burada ot bitmez.
- Grass doesn't grow here.
- Burada ot yetişmez.
- We can see wild animals lying in the grass.
- Otların arasında yatan vahşi hayvanları görebiliyoruz.
- My dog sometimes eats grass.
- Benim köpeğim bazen ot yer.
- How much grass does a buffalo eat per day?
- Bir bufalo günde ne kadar ot yer?
Show More (16)
|
| 2 |
weed |
ot |
n. |
|
- My grandmother was pulling up weeds in her backyard.
- Büyükannem avlusundaki otları çekiyordu.
- The garden was overgrown with weeds.
- Bahçe otlarla kaplanmıştı.
- This weed killer does not harm human beings.
- Bu ot öldürücü insanlara zarar vermiyor.
- This weed killer does not harm human beings.
- Bu ot kıran insanlara zarar vermez.
- He pulled up the weed and threw it away.
- Otu söktü ve attı.
- Many weeds were growing among the flowers.
- Çiçekler arasında bir sürü ot büyüyordu.
- He pulled up the weeds and threw them away.
- Kötü otları kopardı ve onları attı.
- I smoke weed.
- Ot içiyorum.
- I don't smoke weed.
- Ben ot içmem.
- Our garden was full of weeds.
- Bahçemiz otlarla dolu.
- When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
- You should get rid of these weeds.
- Bu yabancı otlardan kurtulmalısın.
- Mary weeded for an hour and a half yesterday and barely made a dent.
- Mary dün bir buçuk saat boyunca otları ayıkladı ve ancak bir çentik açabildi.
Show More (10)
|
| 3 |
herb |
ot |
n. |
|
- I prefer fresh herbs to roast beef.
- Kızarmış biftek yerine taze otları tercih ederim.
- The monk prays for an hour, while the nun boils the herb in the kitchen.
- Rahibe mutfakta ot kaynatırken keşiş bir saattir dua ediyor.
- The monk prays for an hour, while the nun boils the herb in the kitchen.
- Rahip bir saat boyunca dua ederken, rahibe mutfakta ot kaynatıyor.
- In the botanical garden, there are many aromatic and medicinal herbs.
- Botanik bahçesinde birçok aromatik ve şifalı ot var.
- Basil, sage, rosemary, thyme and oregano are popular herbs.
- Fesleğen, adaçayı, biberiye, kekik ve keklik otu popüler otlardır.
Show More (2)
|
| 4 |
pot |
ot |
n. |
|
- He was caught smoking pot in his room.
- Odasında ot içerken yakalandı.
Show More (-2)
|
