| 1 |
peak |
zirve |
n. |
|
- Unemployment has reached a new peak during the pandemic.
- Pandemi süresince işsizlik yeni bir zirve noktasına ulaşmıştır.
- China has worked with us in the fight against terrorism and that is a peak on its development curve.
- Çin terörizmle mücadelede bizimle birlikte çalıştı ve bu onun gelişim eğrisinde bir zirve.
- There aren't any good peaks in this whole country.
- Koskoca ülkede iyi bir zirve yok.
- The eagle soared majestically above the snow-covered peaks.
- Kartal, karla örtülü zirvelerin üzerinde ihtişamla yükseldi.
- The economy is at peak of a business cycle at present.
- Ekonomi şu anda bir iş döngüsünün zirvesinde.
- The morning rush is at its peak now.
- Sabah koşuşturmacası şimdi zirvede.
- Mount Everest is the world's highest peak.
- Everest Dağı dünyanın en yüksek zirvesidir.
- The morning rush is at its peak now.
- Sabah koşuşturmacası şu anda zirvede.
- The economy is at peak of a business cycle at present.
- Şu anda ekonomi iş döngüsünün zirvesinde.
- Can you see that mountain with the snow-covered peak?
- Zirvesi karla kaplı şu dağı görebiliyor musun?
- The peak of mining employment in South Africa occurred during the 1980s.
- Güney Afrika'da madencilik istihdamının zirvesi 1980'lerde gerçekleşti.
- How high is Guadalupe Peak?
- Guadalupe Zirvesi ne kadar yüksek?
- The peak rises above the clouds.
- Zirve bulutların üstüne kadar yükseliyor.
- It's the peak of the summer holiday season.
- Yaz tatili sezonunun zirvesindeyiz.
- Denali is highest peak in North America.
- Denali, Kuzey Amerika'nın en yüksek zirvesidir.
- Tom is at his peak now.
- Tom şimdi zirvesinde.
- How high is Guadalupe Peak?
- Guadalupe Zirvesi ne kadar yüksektir?
- It's the peak of the summer holiday season.
- Bu, yaz tatili sezonunun zirvesidir.
Show More (15)
|
| 2 |
peak |
tepe |
n. |
|
- There aren't any good peaks in this whole country.
- Bu koca ülkede hiç güzel tepe yok.
- There aren't any good peaks in this whole country.
- Bu koca ülkede hiç güzel bir tepe yok.
- The eagle soared majestically above the snow-covered peaks.
- Kartal karla kaplı tepelerin üzerinde görkemli bir şekilde süzülüyordu.
- Can you see that mountain with the snow-covered peak?
- Tepesi karla kaplı olan şu dağı görebiliyor musun?
- Denali is highest peak in North America.
- Denali Kuzey Amerika'da en yüksek tepedir.
Show More (2)
|
| 3 |
peak |
dağ zirvesi |
n. |
|
- The mountain peak was covered with snow.
- Dağın zirvesi karla kaplıydı.
- Can you see the mountain peak covered with snow?
- Karla kaplı dağın zirvesini görebiliyor musun?
- I want to climb to the peak of Mount Kitadake.
- Kitadake Dağı'nın zirvesine tırmanmak istiyorum.
- He climbed to the peak of the mountain.
- Dağın zirvesine tırmandı.
Show More (1)
|
| 4 |
peak |
doruk |
n. |
|
- From here, you can only see the peak of Mount Fuji.
- Buradan sadece Fuji Dağı'nın doruğunu görebilirsiniz.
- The excitement reached its peak.
- Heyecan doruk noktasına ulaştı.
Show More (-1)
|
| 5 |
peak |
en yüksek |
n. |
|
- We should remember that sport does not just mean competitive sport, peak performance or world records.
- Sporun sadece rekabetçi spor, en yüksek performans veya dünya rekorları anlamına gelmediğini unutmamalıyız.
- The IgM antibodies in the blood are at their peak during the infection and then come down after a few weeks.
- Kandaki IgM antikorları enfeksiyon sırasında en yüksek seviyededir ve birkaç hafta sonra düşer.
Show More (-1)
|
| 6 |
peak |
en yoğun |
adj. |
|
- At its peak there were 40 to 50 cases a day.
- En yoğun olduğu dönemde günde 40 ila 50 vaka görülüyordu.
- At its peak, there were 40 to 50 cases a day.
- En yoğun olduğu dönemde günde 40 ila 50 vaka görülüyordu.
Show More (-1)
|
| 7 |
peak |
işlek |
adj. |
|
- This street is very busy at peak times.
- Bu cadde işlek saatlerde çok kalabalık oluyor.
Show More (-2)
|
| 8 |
peak |
pik yapmak |
v. |
|
- Toy sales peaked just before the holiday season.
- Oyuncak satışları tatil sezonundan hemen önce pik yaptı.
Show More (-2)
|
| 9 |
peak |
şapka siperi |
n. |
|
- A butterfly landed on the peak of your hat.
- Şapkanızın siperliğine bir kelebek konmuş.
Show More (-2)
|
| 10 |
peak |
en yüksek |
adj. |
|
- Several hormones hit peak levels during pregnancy.
- Hamilelik sırasında çok sayıda hormon en yüksek seviyelere ulaşır.
Show More (-2)
|
| 11 |
peak |
tepecik |
n. |
|
- Beat four egg whites until they are stiff enough to form firm peaks.
- Dört yumurta beyazını katılaşıp sert tepecikler oluşturana kadar çırpın.
Show More (-2)
|
| 12 |
peak |
zirveye ulaşmak |
v. |
|
- Automobile production has peaked out.
- Otomobil üretimi zirveye ulaştı.
Show More (-2)
|
| 13 |
peak |
en yüksek nokta |
n. |
|
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
- Everest Dağı'nın zirvesi dünyanın en yüksek noktasıdır.
Show More (-2)
|
| 14 |
peak |
doruğa ulaşmak |
v. |
|
- Automobile production has peaked out.
- Otomobil üretimi doruğa ulaştı.
Show More (-2)
|
