1 |
polemic |
polemik |
n. |
|
- I will not join in the German polemic, but wish the Danish Presidency good luck.
- Alman polemiğine katılmayacağım ancak Danimarka Dönem Başkanlığına iyi şanslar diliyorum.
- My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read.
- Babamın küçük kütüphanesi çoğunlukla polemik ilahiyat kitaplarından oluşuyordu ve ben bunların çoğunu okudum.
Show More (-1)
|
2 |
polemic |
zıtlaşma |
n. |
|
- He was known for his skilful polemics, defending his controversial viewpoints.
- Tartışmalı görüşlerini savunduğu ustalık gerektiren zıtlaşmalarıyla tanınıyordu.
Show More (-2)
|
3 |
polemic |
tartışma yazısı |
n. |
|
- The author wrote a polemic criticizing the government's policies.
- Yazar, hükümetin politikalarını eleştiren bir tartışma yazısı yazdı.
Show More (-2)
|