|
- Moreover, every politician has a soft spot for small and medium-sized enterprises.
- Dahası, her politikacının küçük ve orta ölçekli işletmelere karşı bir zaafı vardır.
- I consider myself to be a Dutch politician, not a European official.
- Ben kendimi Hollandalı bir politikacı olarak görüyorum, Avrupalı bir yetkili olarak değil.
- The Politician's corpse was borne away.
- Politikacının cesedi götürüldü.
- As a true politician, she also wants to give some guidance.
- Gerçek bir politikacı olarak o da bazı yönlendirmelerde bulunmak istiyor.
- As an elected politician, I would prefer not to have to tell that to my voters.
- Seçilmiş bir politikacı olarak bunu seçmenlerime söylemek zorunda kalmamayı tercih ederim.
- As a true politician, she also wants to give some guidance.
- Gerçek bir politikacı olarak kendisi de bazı yönlendirmelerde bulunmak istiyor.
- He is an energetic politician.
- O enerjik bir politikacı.
- He is not a politician but a lawyer.
- O bir politikacı değil ama bir avukat.
- Why are you cheering for a politician?
- Neden bir politikacı için tezahürat yapıyorsun?
- His ambition was to be a great politician.
- Onun hırsı büyük bir politikacı olmaktır.
- Tom isn't your average politician.
- Tom sıradan bir politikacı değil.
- You should be a politician.
- Sen bir politikacı olmalısın.
- That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı, iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
- Someone threatened to kill that politician.
- Biri o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.
- He never forgot his ambition to become a leading politician.
- Önde gelen bir politikacı olma tutkusunu asla unutmadı.
- He will never yield to the pressure of a politician.
- Bir politikacının baskısına asla boyun eğmez.
- The politician claimed that he wore neither a wig nor false teeth.
- Politikacı ne peruk ne de takma diş taktığını iddia etti.
- Tom is a career politician.
- Tom kariyer sahibi bir politikacı.
- It's hard being a politician.
- Politikacı olmak zordur.
- He never forgot his ambition to become a great politician.
- O büyük bir politikacı olma hırsını asla unutmadı.
- That politician is by no means honest.
- O politikacı hiçbir şekilde dürüst değildir.
- I'm not a politician.
- Ben politikacı değilim.
- My first impression was that he was a tactful politician.
- İlk izlenimim, onun incelikli bir politikacı olduğuydu.
- It's hard being a politician.
- Bir politikacı olmak zor.
- His ambition was to be a great politician.
- Onun hırsı büyük bir politikacı olmaktı.
- He was not a good politician.
- İyi bir politikacı değildi.
- This politician is a typical champagne socialist.
- Bu politikacı, tipik bir şampanya sosyalistidir.
- That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı, iç ve dış koşulları çok iyi bilir.
- His days as a politician are numbered.
- Politikacı olarak günleri sayılı.
- I can't quite picture Tom as a politician.
- Tom'u bir politikacı olarak hayal edemiyorum.
- This politician proposed a green tax to fight global warming.
- Bu politikacı küresel ısınmayla mücadele için yeşil vergi önerdi.
- He finally made a name for himself as a politician.
- Sonunda bir politikacı olarak isim yaptı.
- The politician is as slippery as an eel!
- Politikacı gündüz külahlı gece silahlı!
- I can't stand that kind of politician.
- Bu tür bir politikacıya katlanamam.
- Angela Merkel is a German politician.
- Angela Merkel bir Alman politikacı.
- He never forgot his ambition to become a leading politician.
- O önemli bir politikacı olma hırsını asla unutmadı.
- The politician apologized for his recent Facebook posts about gays and black people.
- Politikacı, eşcinseller ve siyahlar hakkındaki son Facebook paylaşımları için özür diledi.
- Angela Merkel is a German politician.
- Angela Merkel bir Alman politikacıdır.
- The politician receives on Wednesdays.
- Politikacı çarşamba günleri kabul ediyor.
- That politician won't meet you unless you grease his palm.
- Avucunu yağlamazsan o politikacı seninle görüşmez.
- The reporter criticized the politician.
- Gazeteci politikacıyı eleştirdi.
- Brazil lost a major politician.
- Brezilya önemli bir politikacısını kaybetti.
- Lincoln was a good politician and a smart lawyer.
- Lincoln iyi bir politikacı ve akıllı bir avukattı.
- You sound like a politician.
- Politikacı gibi konuşuyorsun.
- This politician is suspected of having connections to organized crime.
- Bu politikacının organize suçlarla bağlantısı olduğundan şüpheleniliyor.
- He wasn't a good politician.
- O iyi bir politikacı değildi.
- The politician was thought to be telling the truth.
- Politikacının doğruyu söylediği düşünülüyordu.
- The great politician passed away in 1963.
- Büyük politikacı 1963'te vefat etti.
- A politician must always be able to account for money he receives.
- Bir politikacı her zaman aldığı paranın hesabını verebilmeli.
- I'm nothing more than a politician.
- Ben bir politikacıdan başka bir şey değilim.
- He never forgot his ambition to become a great politician.
- Büyük bir politikacı olma hırsını hiç unutmadı.
- He was not a good politician.
- O iyi bir politikacı değildi.
- He has the backing of a certain politician.
- Belirli bir politikacının desteğine sahip.
- That politician is by no means honest.
- O politikacı kesinlikle dürüst değil.
- The politician didn't appear in public after the incident.
- Politikacı olaydan sonra halkın karşısına çıkmadı.
- He's just a politician.
- O sadece bir politikacı.
- He has the backing of a certain politician.
- O belli bir politikacının desteğine sahip.
- Never trust a politician.
- Bir politikacıya asla güvenme.
- Is there such a thing as an honest politician?
- Dürüst politikacı diye bir şey var mı?
- That politician claimed that he only ate local farm products.
- O politikacı sadece yerel çiftlik ürünlerini yediğini iddia ediyordu.
- That politician claimed that he only ate local farm products.
- Şu politikacı sadece yerel çiftlik ürünleri yediğini iddia etti.
- A politician always forgets.
- Bir politikacı her zaman unutur.
- The politician was removed from office.
- Politikacı görevden alındı.
- Sami was an active politician.
- Sami aktif bir politikacıydı.
- Benjamin Franklin was an American politician and inventor.
- Benjamin Franklin Amerikalı bir politikacı ve mucitti.
- A lot of people think this politician is an unscrupulous careerist.
- Birçok insan bu politikacının vicdansız bir kariyerist olduğunu düşünüyor.
- Why is the politician trying to kill off the opinions of the majority?
- Politikacı, neden çoğunluğun fikirlerini öldürmeye çalışıyor?
- He was a rare example of an honest politician.
- Dürüst politikacıların nadir örneklerinden biriydi.
- He must be a good politician and leader.
- İyi bir politikacı ve lider olmalı.
- She was an honest politician.
- O dürüst bir politikacıydı.
- When the politician died, everybody hoped the son would follow in his father's footsteps.
- Politikacı öldüğünde, herkes oğlunun babasının izinden gideceğini umdu.
- If your spouse is a politician, then likely your name will also appear in the newspaper from time to time.
- Eğer eşiniz bir politikacıysa, muhtemelen sizin adınız da zaman zaman gazetelerde yer alacaktır.
- That politician is full of ambition.
- Bu politikacı hırs dolu.
- He is the first national politician to be named in a widening corruption scandal.
- Genişleyen bir yolsuzluk skandalında adı geçen ilk ulusal politikacı.
- He offered a big bribe to the politician.
- Politikacıya büyük bir rüşvet teklif etti.
- The politician proposed reforms to Congress.
- Politikacı Kongre'ye reformlar önerdi.
- How can you know what a politician truly thinks?
- Bir politikacının gerçekten ne düşündüğünü nasıl bilebilirsin?
- Churchill is a very conservative politician.
- Churchill çok muhafazakar bir politikacıdır.
- He wasn't a good politician.
- İyi bir politikacı değildi.
- Someone threatened to kill that politician.
- Birisi o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.
- This politician is a typical champagne socialist.
- Bu politikacı tipik bir şampanya sosyalisti.
- If your spouse is a politician, then likely your name will also appear in the newspaper from time to time.
- Eşiniz bir politikacı ise, öyleyse muhtemelen sizin adınız da zaman zaman gazetede görünecektir.
- The politician did not bother to apologize for betraying our trust.
- Politikacı güvenimizi kötüye kullandığı için özür dileme zahmetinde bulunmadı.
- The politician was thought to be telling the truth.
- Politikacının doğruyu söylediği düşünüldü.
- That politician comes from Arizona.
- Şu politikacı Arizonalı.
- Taking money from a corporation as a politician is definitely corruption.
- Bir politikacı olarak bir şirketten para almak kesinlikle yolsuzluktur.
- The great politician passed away in 1963.
- Büyük politikacı 1963 yılında vefat etti.
- I'm a politician.
- Ben bir politikacıyım.
- My first impression was that he was a tactful politician.
- Benim ilk izlenimim onun anlayışlı bir politikacı olduğu yönünde.
- Someone made a threat to kill that politician.
- Birisi o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.
- What that politician said is not at all true.
- O politikacının söyledikleri hiç de doğru değil.
- He had the ambition to be a great politician.
- Büyük bir politikacı olma hırsı vardı.
- That politician is an old fox.
- O politikacı yaşlı bir tilki.
- He was an honest politician.
- O dürüst bir politikacıymış.
- I can't stand that kind of politician.
- Bu tür politikacılara katlanamıyorum.
- He was a very smart lawyer and politician.
- O çok akıllı bir avukat ve politikacıdır.
- People threw eggs at the politician.
- İnsanlar politikacıya yumurta fırlattılar.
- I'm not a politician.
- Ben bir politikacı değilim.
- People threw eggs at the politician.
- İnsanlar politikacıya yumurta attılar.
- This politician is suspected of having connections to organized crime.
- Bu politikacının organize suçlarla bağlantıları olduğundan şüpheleniliyor.
- This politician spends most of his time raising funds.
- Bu politikacı zamanının çoğunu para toplamakla geçiriyor.
- He had the ambition to be a great politician.
- Onun büyük bir politikacı olma hırsı vardı.
- The politician was not ashamed of having taken bribes.
- Politikacı rüşvet aldığı için utanç duymuyordu.
- The politician was not ashamed of having taken bribes.
- Politikacı rüşvet almış olmaktan utanmadı.
- The politician was caught on camera kissing a woman who is not his wife.
- Politikacı, karısı olmayan bir kadını öperken kameralara yakalanmış.
- The politician did not keep his promise.
- Politikacı sözünü tutmadı.
- He's also just a politician.
- O da sadece bir politikacı.
- He was a very smart lawyer and politician.
- Çok zeki bir avukat ve politikacıydı.
- The politician did not bother to apologize for betraying our trust.
- Politikacı güvenimize ihanet ettiği için özür dileme zahmetine girmedi.
- He will never yield to the pressure of a politician.
- O bir politikacı baskısına asla boyun eğmeyecektir.
- The police found the politician dead in his room.
- Polis politikacıyı odasında ölü buldu.
- Churchill is a very conservative politician.
- Churchill çok tutucu bir politikacı.
- She was an honest politician.
- Dürüst bir politikacıydı.
- Benjamin Franklin was an American politician and inventor.
- Benjamin Franklin Amerikalı bir politikacı ve mucit.
- This politician proposed a green tax to fight global warming.
- Bu politikacı küresel ısınmayla savaşmak için yeşil bir vergi önerdi.
- Mary's girlfriend is a politician.
- Mary'nin kız arkadaşı bir politikacı.
- This politician was accused of stealing millions of dollars in public funds.
- Bu politikacı kamu fonlarından milyonlarca dolar çalmakla suçlandı.
- He is a great politician, and, what is more, a good scholar.
- Büyük bir politikacı ve dahası iyi bir akademisyen.
- Tom is a politician.
- Tom bir politikacı.
- You sound like a politician.
- Bir politikacı gibi görünüyorsun.
- The politician said that he had paid all his taxes and done nothing illegal.
- Politikacı tüm vergilerini ödediğini ve yasa dışı hiçbir şey yapmadığını söyledi.
- You should be a politician.
- Politikacı olmalısın.
- The politician is as slippery as an eel!
- O politikacı çok kaypak!
- The reporter criticized the politician.
- Muhabir politikacıyı eleştirdi.
- He was a rare example of an honest politician.
- O, dürüst bir politikacının nadir bir örneğiydi.
- You were an honest politician.
- Sen dürüst bir politikacıydın.
- I was an honest politician.
- Ben dürüst bir politikacıydım.
- I am not cut out to be a politician.
- Politikacı olmak için biçilmiş kaftan değilim.
- This politician resigned after being linked to a corruption scandal.
- Bu politikacı bir yolsuzluk skandalıyla ilişkilendirildikten sonra istifa etti.
- The politician stirred up the workers.
- Politikacı işçileri kışkırttı.
- He was an honest politician.
- Dürüst bir politikacıydı.
- The politician was caught on camera kissing a woman who is not his wife.
- Politikacı eşi olmayan bir kadını öperken kameraya yakalandı.
- Who's your favorite politician?
- En sevdiğin politikacı kim?
- Is there such thing as an honest politician?
- Dürüst bir politikacı diye bir şey var mı?
- He's considered to be a great politician.
- Büyük bir politikacı olduğu düşünülüyor.
- A politician always forgets.
- Bir politikacı daima unutur.
- That politician comes from Arizona.
- O politikacı Arizona'dan geliyor.
- That politician won't meet you unless you grease his palm.
- Rüşvet vermedikçe, o politikacı seninle görüşmez.
Show More (135)
|
|
- We are joined in the public gallery by many friends, politicians and diplomats from the applicant countries.
- Başvuru sahibi ülkelerden çok sayıda dostumuz, siyasetçi ve diplomat da halk salonunda bize katılıyor.
- This applies especially, of course, to the present generation of politicians.
- Elbette bu durum özellikle şimdiki nesil siyasetçiler için geçerlidir.
- Politicians in individual Member States have, in our opinion, made some astonishing statements.
- Kanaatimizce, münferit Üye Devletlerdeki siyasetçiler bazı şaşırtıcı açıklamalarda bulunmuşlardır.
- We can understand that American politicians have little room for manoeuvre.
- Amerikalı siyasetçilerin çok az manevra alanı olduğunu anlayabiliriz.
- This challenge is linked to the difficulty of turning warlords into politicians.
- Bu zorluk, savaş ağalarını siyasetçilere dönüştürmenin zorluğuyla bağlantılıdır.
- On each occasion, the politicians in Prague refused categorically to do so.
- Prag'daki siyasetçiler her seferinde bunu yapmayı kategorik olarak reddetti.
- Politicians who shirk responsibility destroy the credibility of politics.
- Sorumluluktan kaçan siyasetçiler siyasetin güvenilirliğini yok ederler.
- We, as politicians, are elected to monitor at a European level what happens.
- Bizler, siyasetçiler olarak, Avrupa düzeyinde neler olduğunu izlemek üzere seçildik.
- They were able to form for themselves a conception of how mature this country and its politicians are.
- Bu ülkenin ve siyasetçilerinin ne kadar olgun olduğuna dair kendilerine bir fikir oluşturabildiler.
- It is not we politicians who should decide on these standards.
- Bu standartlara karar vermesi gerekenler biz siyasetçiler değiliz.
- If we want to talk politics, we must do so with politicians.
- Eğer siyaset konuşmak istiyorsak, bunu siyasetçilerle yapmalıyız.
- All politicians should analyse what a war with Iraq would lead to.
- Tüm siyasetçiler Irak ile savaşın nelere yol açacağını analiz etmelidir.
- If we want to talk politics, we must do so with politicians.
- Siyaset konuşmak istiyorsak, bunu siyasetçilerle yapmalıyız.
- I think that for a politician to put forward clashing issues also has its positive side.
- Bir siyasetçinin birbiriyle çelişen konuları gündeme getirmesinin olumlu yanları da olduğunu düşünüyorum.
- Now that war is a reality, many politicians seem to have forgotten their objections.
- Savaş artık bir gerçek olduğuna göre, pek çok siyasetçi itirazlarını unutmuş görünüyor.
- I believe that a politician is someone who needs to anticipate problems.
- Bir siyasetçinin sorunları öngörmesi gereken biri olduğuna inanıyorum.
- What has happened in quite a few of our Member States should give us established politicians pause for thought.
- Birkaç Üye Devletimizde yaşananlar biz yerleşik siyasetçileri düşündürmelidir.
- On each occasion, the politicians in Prague refused categorically to do so.
- Prag'daki siyasetçiler her defasında bunu kategorik olarak reddetmişlerdir.
- And even European politicians have insufficient insight into the negotiating process.
- Avrupalı siyasetçiler bile müzakere sürecine ilişkin yeterli bilgiye sahip değiller.
- The delegation included lawyers, politicians and trade unionists.
- Heyette avukatlar, siyasetçiler ve sendikacılar yer aldı.
- We must make politicians and the public in the countries affected more aware and more vigilant.
- Etkilenen ülkelerdeki siyasetçileri ve kamuoyunu daha bilinçli ve daha uyanık hale getirmeliyiz.
- Now that war is a reality, many politicians seem to have forgotten their objections.
- Savaş artık bir gerçek olduğuna göre pek çok siyasetçi itirazlarını unutmuş görünüyor.
- It gets even worse when prominent politicians maintain close ties with extremist groups.
- Önde gelen siyasetçilerin aşırılık yanlısı gruplarla yakın ilişkiler içinde olması durumu daha da kötüleştirmektedir.
- Local politicians cannot do that once legislation has been passed in Brussels.
- Brüksel'de mevzuat kabul edildikten sonra yerel siyasetçiler bunu yapamaz.
- Having been elected, politicians should be free to associate in any combinations they wish.
- Seçildikten sonra siyasetçiler istedikleri kombinasyonlarda bir araya gelmekte özgür olmalıdır.
- We were the first Western elected politicians to visit the royal household since the crisis.
- Krizden bu yana kraliyet evini ziyaret eden ilk Batılı seçilmiş siyasetçiler olduk.
- I have every confidence that if we and the politicians of Europe support him we will see the kind of reform we need.
- Eğer biz ve Avrupa'daki siyasetçiler onu desteklersek ihtiyacımız olan reformu göreceğimize inancım tam.
- Our European politicians will have to answer to their people for their impotence.
- Avrupalı siyasetçilerimiz bu acizliklerinin hesabını halklarına vermek zorunda kalacaklar.
- What is our role as politicians in the process, and what is the role of the Commission?
- Bu süreçte siyasetçiler olarak bizim rolümüz nedir ve Komisyon'un rolü nedir?
- Last month I attended in Ghana a conference of African politicians.
- Geçtiğimiz ay Gana'da Afrikalı siyasetçilerin katıldığı bir konferansa katıldım.
- The agreements should provoke protests from any serious politician specialising in the law.
- Anlaşmalar, hukuk alanında uzmanlaşmış her ciddi siyasetçinin protestolarına neden olmalıdır.
- Local politicians and trade unions are calling for meetings with the company.
- Yerel siyasetçiler ve sendikalar şirketle görüşme çağrısında bulunuyor.
- This challenge is linked to the difficulty of turning warlords into politicians.
- Bu zorluk, savaş lordlarını siyasetçilere dönüştürmenin zorluğuyla bağlantılıdır.
- We politicians have to be conscious of our responsibilities and act in accordance with them.
- Biz siyasetçiler sorumluluklarımızın bilincinde olmalı ve bunlara uygun hareket etmeliyiz.
- Politicians must be accountable and responsible for their decisions.
- Siyasetçiler aldıkları kararlardan sorumlu ve hesap verebilir olmalıdır.
- In Copenhagen, a strong and positive signal will be sent to the Turkish politicians and population.
- Kopenhag'da Türk siyasetçilerine ve halkına güçlü ve olumlu bir sinyal gönderilecektir.
- Europe deserves pro-active politicians who refuse to buckle under the terror of political correctness.
- Avrupa, siyasi doğruculuk terörü altında boyun eğmeyi reddeden proaktif siyasetçileri hak ediyor.
- And Spinelli, to whom you also referred, was a Communist politician in Italy who was persecuted there.
- Sizin de atıfta bulunduğunuz Spinelli, İtalya'da zulme uğramış Komünist bir siyasetçiydi.
- The draft EU constitution has instead become the politicians' protection against the people.
- AB anayasa taslağı bunun yerine siyasetçilerin halka karşı koruması haline gelmiştir.
- A warning has been issued about lifting the immunity of certain politicians.
- Bazı siyasetçilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda uyarıda bulunulmuştur.
- Several parliamentary enquiries are under way involving prominent politicians suspected of embezzlement.
- Yolsuzluk şüphesi altında olan bazı tanınmış siyasetçiler ile ilgili meclis soruşturmaları sürmektedir.
- As such, many European politicians are hostage to their own rhetoric.
- Bu nedenle pek çok Avrupalı siyasetçi kendi söylemlerinin esiri olmuş durumda.
- It will certainly sound like a kamikaze mission to any politician but it is nonetheless inevitable.
- Bu, herhangi bir siyasetçiye kesinlikle kamikaze görevi gibi gelecektir ancak yine de kaçınılmazdır.
- More than ever, it is the politicians' responsibility not to pander to that populism.
- Bu popülizme prim vermemek her zamankinden daha fazla siyasetçilerin sorumluluğundadır.
- It is not for the Commission to define these on its own; it must be done by politicians in general.
- Bunları tanımlamak Komisyon'un tek başına yapacağı bir iş değildir; bunu genel olarak siyasetçiler yapmalıdır.
- We are not bureaucrats, we are politicians.
- Bizler bürokrat değil, siyasetçiyiz.
- They limit politicians' power between elections, referendums and constitutional changes.
- Seçimler, referandumlar ve anayasa değişiklikleri arasında siyasetçilerin gücünü sınırlar.
- That rejection is something I express not only as a politician but, first and foremost, as a lawyer.
- Bu reddediş sadece bir siyasetçi olarak değil, her şeyden önce bir hukukçu olarak ifade ettiğim bir şeydir.
- My group fears that the politicians will be trampled underfoot by the military.
- Grubum, siyasetçilerin ordu tarafından ayaklar altına alınacağından korkuyor.
- I consider myself to be a Dutch politician, not a European official.
- Kendimi Hollandalı bir siyasetçi olarak görüyorum, Avrupalı bir yetkili olarak değil.
- They are also both female politicians.
- Ayrıca her ikisi de kadın siyasetçi.
- And that can only mean fighting corruption and ensuring that the people have faith in politicians.
- Bu da ancak yolsuzlukla mücadele etmek ve halkın siyasetçilere güven duymasını sağlamak anlamına gelebilir.
- The EU consists, however, not only of bureaucrats but also of politicians with ideas and visions.
- Ancak AB sadece bürokratlardan değil, aynı zamanda fikirleri ve vizyonları olan siyasetçilerden de oluşmaktadır.
- Our job as politicians is to guarantee that the Internal Market will function successfully after enlargement.
- Siyasetçiler olarak görevimiz, genişlemeden sonra İç Pazar'ın başarılı bir şekilde işlemesini sağlamaktır.
- Down with corrupt politicians.
- Yolsuzluk yapan siyasetçiler kahrolsun.
- Mary's girlfriend is a politician.
- Mary'nin kız arkadaşı bir siyasetçi.
- The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials.
- Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.
- The morals of our politicians have been corrupted.
- Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
- Tom is a career politician.
- Tom kariyerli bir siyasetçidir.
- How many politicians do you personally know?
- Kaç tane siyasetçiyi kişisel olarak tanıyorsun?
- Lincoln was a good politician and a smart lawyer.
- Lincoln iyi bir siyasetçi ve akıllı bir avukattı.
- I don't trust politicians.
- Siyasetçilere güvenmem.
- We deserve these politicians.
- Biz bu siyasetçileri hak ediyoruz.
- A politician must always be able to account for money he receives.
- Bir siyasetçi aldığı paranın hesabını her zaman verebilmelidir.
- He's considered to be a great politician.
- O büyük bir siyasetçi olarak kabul edilir.
- Several politicians exerted strong pressure on the committee.
- Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
- Is there such thing as an honest politician?
- Dürüst siyasetçi diye bir şey var mıdır?
- The politician didn't appear in public after the incident.
- Olaydan sonra siyasetçi ortalıkta görünmedi.
- I've heard that many politicians have off-shore accounts.
- Birçok siyasetçinin offshore hesabı olduğunu duydum.
- So you're politicians, right?
- Yani siz siyasetçisiniz, değil mi?
- He must be a good politician and leader.
- İyi bir siyasetçi ve lider olmalı.
- That politician is an old fox.
- O siyasetçi eski bir tilki.
- He is an energetic politician.
- Enerjik bir siyasetçidir.
- His days as a politician are numbered.
- Bir siyasetçi olarak onun günleri sayılı.
- Brazil lost a major politician.
- Brezilya önemli bir siyasetçi yitirdi.
Show More (72)
|