pressing - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
pressing acil n.
  • Can the reasons for our cautiousness have disappeared or become less pressing?
  • Temkinli olmamızın nedenleri ortadan kalkmış ya da daha az acil hale gelmiş olabilir mi?
  • The most pressing world problems cannot, and should not, be solved by the United States alone.
  • Dünyanın en acil sorunları tek başına Amerika Birleşik Devletleri tarafından çözülemez ve çözülmemelidir.
  • This becomes a matter of even more pressing concern in view of the EU's financial commitments in the Balkans.
  • AB'nin Balkanlar'daki mali taahhütleri göz önüne alındığında bu konu daha da acil bir mesele haline gelmektedir.
Show More (27)
pressing acil adj.
  • A pressing need for medical supplies is becoming a concern.
  • Acil tıbbi malzeme ihtiyacı sorun haline gelmeye başladı.
Show More (-2)
pressing presleme n.
  • Metal stamping, also known as pressing, can produce many components.
  • Presleme olarak da bilinen metal damgalama ile birçok bileşen üretebilir.
Show More (-2)
pressing baskı n.
  • His best performances transferred from original pressings.
  • Onun en iyi performansları orijinal baskılardan geliyordu.
Show More (-2)