|
- These informal amendments have rendered the current text redundant and obsolete.
- Bu gayri resmi değişiklikler mevcut metni gereksiz ve eskimiş hale getirmiştir.
- Experience also shows that this instrument is crude, unfair, redundant and costly.
- Tecrübeler de bu aracın kaba, adaletsiz, gereksiz ve maliyetli olduğunu göstermektedir.
- As for maximum targets, these were a good idea in the initial stages of recycling, but are now absolutely redundant.
- Maksimum hedeflere gelince, bunlar geri dönüşümün ilk aşamalarında iyi bir fikirdi, ancak artık kesinlikle gereksiz.
- That would render conversions in January redundant.
- Bu da Ocak ayındaki dönüşümleri gereksiz kılacaktır.
- Experience also shows that this instrument is crude, unfair, redundant and costly.
- Deneyimler de bu aracın kaba, adaletsiz, gereksiz ve maliyetli olduğunu göstermektedir.
- That should make Amendment No 30 redundant.
- Bu da 30 No'lu Değişikliği gereksiz kılacaktır.
- These informal amendments have rendered the current text redundant and obsolete.
- Bu gayri resmi değişiklikler mevcut metni gereksiz ve geçersiz hale getirmiştir.
- The maximum period of transport for live animals should make these redundant.
- Canlı hayvanların azami nakil süresi bu süreleri gereksiz kılmalıdır.
- This report seems to me to be redundant, long-winded, confused and lacking in accuracy in the terms used.
- Bu rapor bana gereksiz, uzun soluklu, kafa karıştırıcı ve kullanılan terimlerde doğruluktan yoksun gibi görünüyor.
- Wouldn't that be redundant?
- Bu gereksiz olmaz mı?
- I think this phrase is a little redundant.
- Bu ifadenin biraz gereksiz olduğunu düşünüyorum.
- It's redundant.
- Gereksiz.
- Wouldn't that be redundant?
- Bu gereksiz olmaz mıydı?
- That's a redundant, caustic question.
- Bu gereksiz, iğneleyici bir soru.
- The bottles of beer that I brought to the party were redundant; the host's family owned a brewery.
- Partiye getirdiğim bira şişeleri gereksizdi; ev sahibinin ailesinin bir bira fabrikası varmış.
- The bottles of beer that I brought to the party were redundant; the host's family owned a brewery.
- Partiye getirdiğim şişe biralar gereksizdi; ev sahibinin ailesinin bir bira fabrikası varmış.
- That's a redundant, caustic question.
- O gereksiz, sert bir soru.
- I think this phrase is a little redundant.
- Bence bu ifade biraz gereksiz.
- It's redundant.
- Bu gereksiz.
- Any further comment is redundant.
- Başka bir yorum gereksiz.
- This sentence is redundant.
- Bu cümle gereksiz.
Show More (18)
|
